Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1279 E. 2021/429 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1279 Esas
KARAR NO: 2021/429 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/03/2019
NUMARASI: 2018/785 Esas 2019/283 Karar
DAVA TÜRÜ:Tazminat
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava dışı … Limited Şirketi tarafından müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin borçlu olmadığı halde haksız olarak cebri icra tehdidi altında olması nedeniyle takibe ilişkin tutarı ödediğini, bu ödemeye ilişkin olarak dava dışı … Limited Şirketi’ne İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1465 esas sayılı dosyası ile istirdat davası açtığını, bu dava neticesinde müvekkilinin ödemiş olduğu miktarın istirdadı ile dava dışı … Limited Şirketi’nden tahsiline karar verildiğini, yargılama sırasında … Limited Şirketi’nin tasfiye sürecine girdiğini ve mahkemeye ve tarafına bu durumu bildirmediklerini, ilgili şirketin tasfiye memuru olan davalının müvekkilinin alacağına karşılık olan tutarda parayı notere depo etmediğini ve müvekkilini zarara uğrattığını, davalının ticaret sicil müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, davalının tasfiye memuru olarak hukuka aykırı işlemlerle tasfiyeyi sonlandırdığını belirterek davalının dava dışı … Limited Şirketi’nin tasfiye memuru ve ortağı olması sebebiyle müvekkilinin zararından sorumlu olduğunun tespiti ile İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1465 esas, 2015/170 karar sayılı kesinleşmiş mahkeme ilamı gereği dava tarihi itibariyle 45.073,27 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın davaya konu ettiği paranın kullanıldığı dönemde bir uyuşmazlık bulunmadığını, bu paranın şirketin tasfiye ve sair işlemleri için harcandığını, borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının sadece ödediği bedeli talep edebileceğini, bu miktara eklediği taleplerin yasaya aykırı olduğunu, davacının daha önce açtığı dava ile bu davada aynı bedelin talep edildiğini ve mükerrer bir dava olduğunu, ayrıca davanın zamanaşımına ve hak düşürücü süreye uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/03/2019 tarih ve 2018/785 Esas – 2019/283 Karar sayılı kararında; “….Davada TTK 553. Madde kapsamında tasfiye memurunun sorumluluğuna dayanılmış olup, tasfiyeye ilişkin kayıtlar celbedilmiş ve şirketin 03/10/2012 tarihinde tasfiyeye girdiği, tasfiye kararının 12/11/2013 tarihinde tescil edildiği ve alacaklılara çağrı ilanlarının 23/10/2012-06/11/2012 tarihlerinde Ticaret Sicil Gazetesi’nde yapıldığı ve 3. İlanın yayınlanmasının üzerinden 1 yıl süre geçtiğinden 06/11/2013 tarihinde tasfiye işleminin sonlandırıldığının 12/11/2013 tarihinde tasfiye sonu beyanının tescil ve ilanını 18/11/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı görülmüştür.TTK’nun 36/1.maddesinde sicil kayıtlarının etkisinin üçüncü şahıslar açısından başlangıcı düzenlenmiş; ticaret sicilinin dış etkilerine ise aynı maddenin 3. fıkrasında ” Üçüncü kişilerin kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenemez” hükmüne yer verilmiştir. Benzer düzenleme, 6762 sayılı TTK’da da yer almaktadır. … Limited Şirketi’nn tasfiye sonucu terkin edildiği hususu 18/11/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmıştır. Şu halde davacının, şirketin terkinine ilişkin ilanı bilmediğini ileri sürmesi mümkün olmadığından, davacının davalının TTK 541.maddesinde öngörülen yükümlülüklerini ihlal ettiğini öğrendiği tarih ilan tarihi olan 06/11/2012 tarihi olarak kabul edilmelidir. İhtarnamenin gönderildiği ya da davanın açıldığı tarihe kadar TTK.’nın 560.maddesinde belirlenen 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek…”gerekçesi ile, Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından “İhtarnamenin gönderildiği ya da davanın açıldığı tarihe kadar TTK.’nın 560.maddesinde belirlenen 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş” olması gerekçesi hukuka aykırı olduğunu, Davalı yanın yetkilisi ve ortağı olduğu dava dışı … Limited Şirketi tarafından, müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü (Kapatılan Şişli … İcra Müdürlüğü)’nün … Esas sayılı (Eski Esas no:… Esas) dosyası ile icra takibine girişilmiş olup, müvekkilinden haksız olarak, cebri icra tehdidi altında 31.03.2011 tarihinde 26.300,00 TL tahsil edildiğini, Bunun üzerine, müvekkilinden cebri icra tehdidi altında haksız ve mesnetsiz olarak tahsil edilen 26.300,00 TL’nin istirdatı için İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1465 Esas (İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/149 Esas, İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/287 Esas) sayılı dosyası ile dava açıldığını, işbu dava ederken 03.10.2012 tarihinde davalı yanın yetkilisi ve ortağı olduğu dava dışı … Limited Şirketi tasfiyeye girişmiş olmasına rağmen, bu durumu mahkemeden gizlediği, unvan değişikliğini mahkemeye bildirmediği (Tasfiye Halinde … Ltd. Şti.), yine meslektaşı adına düzenlenen vekaletname değiştirilmediği ve mahkemeye sunulmadığını, Hal böyle iken, müvekkilinin, davalı yanın yetkilisi ve ortağı olduğu dava dışı … Limited Şirketi’nin tasfiyeye girdiğini bilebilmesinin mümkün olmadığını, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1465 Esas (İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/149 Esas, İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/287 Esas) sayılı dosyası ile yürütülen yargılama devam etmesine ve dava dışı … Ltd. Şti.’nin malvarlığında değişim yaşanması ihtimali mevcut olmasına rağmen, davalı yan tarafından bu husus gizlendiği ve gerçeğe aykırı beyanlarla tasfiye sonlandırıldığı (08.11.2013), tasfiyeye girildiği bildirilmediği gibi tasfiyenin sonlandırıldığı da mahkemeye ve taraflarına bildirilmeyerek, Yargıtay aşaması dahil 2016 yılına kadar dava takip edildiğini, Görüleceği üzere, davalı yan tarafından, yetkilisi ve ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti. Unvanlı şirketin tasfiyeye girdiği ve tasfiyeyi sonlandırdığı, mahkemeye ve taraflarına bildirmediği, şirket unvanı değişmiş olmasına rağmen mevcut vekaletname kullanılmaya devam edilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğunu, Ayrıca, Türk Ticaret Kanunu’nun 643. Maddesinde yer alan atıf uyarınca, anonim şirketlerin sona erme ve tasfiye işlemlerinin düzenlendiği TTK’nun 529 ve davamı maddelerinde; “1. Tescil ve ilan MADDE 532- (1) Sona erme, iflastan ve mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse, yönetim kurulunca ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. 2. Sonuçlar MADDE 533- (1) Sona eren şirket tasfiye hâline girer; Kanundaki istisnalar saklıdır. (2) Tasfiye hâlindeki şirket, pay sahipleriyle olan ilişkileri de dâhil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır. Bu hâlde organlarının yetkileri tasfiye amacıyla sınırlıdır. 2. Alacaklıların çağrılması ve korunması MADDE 541- (1) Alacaklı oldukları şirket defterlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri bilinen kişiler taahhütlü mektupla, diğer alacaklılar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve şirketin internet sitesinde ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, birer hafta arayla yapılacak üç ilanla şirketin sona ermiş bulunduğu konusunda bilgilendirilirler ve alacaklarını tasfiye memurlarına bildirmeye çağrılırlar. (2) Alacaklı oldukları bilinenler, bildirimde bulunmazlarsa alacaklarının tutarı Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilir. (3) Şirketin, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda para notere depo edilir; meğerki, bu gibi borçlar yeterli bir şekilde teminat altına alınmış veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımı bu borçların ödenmesi şartına bağlanmış olsun. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı hükümlere aykırı hareket eden tasfiye memurları haksız olarak ödedikleri paralardan dolayı 553 üncü madde uyarınca sorumludur.” hükümlerine yer verildiğini, Açıklandığı üzere, davalı yanın bu eylemlerin hiçbirini gerçekleştirmeyerek, Türk Ceza Kanunu’nun 206. Maddesinde düzenlenen “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunu işlediğini, davalı yan hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/39441 Soruşturma numaavalı yan hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/39441 Soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğu, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetkisizlik kararı verilmesi üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/145536 Soruşturma numaralı dosyası ile soruşturma aşaması devam ettiğini, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/785 Esas, 2019/283 Karar sayılı 08.03.2019 tarihli gerekçeli kararda “…Şu halde davacının, şirketin terkinine ilişkin ilanı bilmediğini ileri sürmesi mümkün olmadığından, davacının davalının TTK 541.maddesinde öngörülen yükümlülüklerini ihlal ettiğini öğrendiği tarih ilan tarihi olan 06/11/2012 tarihi olarak kabul edilmelidir….” ifadelerine yer verilmişse de yerel mahkemece eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun 560. Maddesinde; “Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” şeklinde belirtildiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 560. Maddesinde zamanaşımı süresinin başlangıcı için “davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren” ifadesine yer verildiğini, İlk derece yargılamasında da belirttildiği üzere, davalı yanın yetkilisi ve ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti.’nin tasfiyeye girmiş ve tasfiyeyi sonlandırmış olduğu tarafımızca 15.03.2018 tarihinde öğrenilmiş olup, derhal Kadıköy … Noterliği’nin 16 Mart 2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı yana ve bilgi için vekili Av. …’e “alacağın ödenmesi ve derdest dava esnasında tasfiyeye girildiğinin bildirilmemesi nedeniyle suç duyurusunda bulunulacağı” ihtar edildiği, dolayısıyla, TTK 560. maddesi hükmüne göre “zararı ve sorumluyu” öğrenme tarihinin 15.03.2018 olarak tespiti gerekmekte olduğunu,
Ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e bendi;” Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
… e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl geçmesiyle düşer.” hükmünü haiz olup, TTK 560. Maddesinde yer alan “… Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” atfı ile dava zamanaşımının sekiz yıl olarak kabulü gerekmekte olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, her ne kadar Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2018/785 Esas, 2019/283 Karar sayılı 08.03.2019 tarihli hüküm gerekçesinde “… davacının davalının TTK 541.maddesinde öngörülen yükümlülüklerini ihlal ettiğini öğrendiği tarih ilan tarihi olan 06/11/2012 tarihi olarak kabul edilmelidir. İhtarnamenin gönderildiği ya da davanın açıldığı tarihe kadar TTK.’nın 560.maddesinde belirlenen 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” ifadesine yer verilerek, TTK 560. Maddesi kapsamında “davacının zararı ve sorumluğu öğrendiği tarih” olarak 06.11.2012 tarihi kabul edilmişse de TTK’nun 560. Maddesinin son cümlesinde yer alan atıf nedeniyle TCK’nun 66/1 maddesi uyarınca dava zamanaşımı süresinin 8 (sekiz) yıl olarak hesaplanması gerekmekte olduğunu, Açıklanan nedenlerle, davalı yanın yetkilisi ve ortağı olduğu … Ltd. Şti.’nin tasfiyeye girmiş ve tasfiyesini sonlandırmış olduğunu mahkemeden gizleyen, yine tasfiye edilen şirketin alacak ve borcunu “0” (sıfır) olarak göstererek Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde gerçeğe aykırı beyanda bulunarak tasfiyeyi sonlandıran Davalı Yanın eylemleri TCK’nun 206/1 maddesi uyarınca suç teşkil ettiğinden Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/785 Esas, 2019/283 Karar sayılı 08.03.2019 tarihli ilamı açıkça hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalı Yanın … Limited Şirketi Tasfiye Memuru ve Şirket Ortağı olması sebebiyle TTK’nun 553. Maddesi uyarınca Müvekkilin zararının giderilmesinden sorumlu olduğunun tespitine, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1465 Esas; 2015/170 Karar sayılı 17.03.2015 tarihli kesinleşmiş ilamı gereği dava tarihi itibariyle toplam 45.073,27 tl’nin davalı yandan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK 553. madde kapsamında açılmış tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçe ile, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6102 Sayılı TTK’nun 553. Maddesinde, “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar….”, 6102 Sayılı TTK’nun 560. maddesinde, “Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır,” düzenlemleri mevcuttur. Davacı dava dilekçesinde ve delil listesinde davalı tasfiye memuru hakkında dava tarihinden önce ceza soruşturması olduğuna dair beyanı ve delili olduğu yönünde beyanda bulunmadığı halde istinaf dilekçesinde davalı yan hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/39441 Soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğu, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetkisizlik kararı verilmesi üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/145536 Soruşturma numaralı dosyası ile soruşturma aşamasının devam ettiğini beyan etmiş ise de HMK. 357/1-son cümlede belirtildiği üzere ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez ve yeni delillere dayanılamaz hükmü uyarınca davacı vekilinin ceza zamanaşımına göre zamanaşımı süresinin dolmadığına yönelik istinaf sebebi HMK. 357/1-son cümle gereği dairemizce değerlendirilmemiştir.Ticaret siciline yapılan kayıtlar kaydı yapılan hususların açıklanması ya da hukuken varlık kazanması açasından önemli oldukları gibi üçüncü kişiler bakımından da önem taşırlar. Tescil ve ilanı zorunlu olan bir husus tescil ve ilan edilmiş ise üçüncü kişiler bu hususu bilmediklerini iddia edemeyecekleri gibi, kaydı gerekli olmasına rağmen kayıt ve ilan edilmeyen bir hususunda üçüncü kişilerce bilinmedikleri kabul olunur. Ticaret sicilinin bu fonksiyonu, sicilin üçüncü kişiler açısından etkisi veya dış etkileri ya da olumlu- olumsuz etkisi olarak adlandırılmaktadır. TTK’nun 36/1.maddesinde sicil kayıtlarının etkisinin üçüncü şahıslar açısından başlangıcı düzenlenmiş; ticaret sicilinin dış etkilerine ise aynı maddenin 3. fıkrasında ” Üçüncü kişilerin kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenemez,” hükmüne yer verilmiştir. Dava dışı Tasfiye Halinde … Limited Şirketi’nin tasfiye sonucu terkin edildiği hususu 18/11/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmıştır. Tasfiye işlemini tasfiye memuru olarak davalı …’nin yaptığı, şu halde davacının şirketin terkinine ilişkin ilanı bilmediğini ileri sürmesi mümkün olmadığından, davacının davalı …’ye TTK 541.maddesinde öngörülen yükümlülüklerini ihlal ettiğini öğrendiği tarih ilan tarihi olan 18/11/2013 tarihi olarak kabul edilmelidir. Bu tarihten itibaren, istinaf incelemesine konu davanın açıldığı tarihe kadar TTK.’nın 560.maddesinde belirlenen 2 yıllık zamanaşımı süresi geçmiştir. Bu tespitlere göre, ilk derece mahkemesince verilen karar isabetlidir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/03/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.