Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1273 E. 2021/578 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1273 Esas
KARAR NO: 2021/578 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2016
NUMARASI: 2016/143 Esas 2016/769 Karar
DAVA : İtirazın İptali – Yargılamanın İadesi Talebi.
KARAR TARİHİ: 16/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Yargılamanın iadesi talebinde bulunan davacı vekili dava dilekçesi ile, karar veren mahkeme hakimi hakkında HSYK tarafından soruşturma başlatıldığını, daha sonra görevden uzaklaştırıldığını, mahkemece verilen hükmü etkileyecek yanlış değerlendirmeler ile kabul kararı verildiği, dava konusu icra yapılan poliçelerin tahsil edilmediği halde müvekkilinden tahsil edildiği iddiası ile icraya konulup yargılama konusu poliçelerin müvekkili tarafından tahsil edilmediğinin İstanbul 18 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/986 Esas sayılı davasının müvekkilinin lehine çıkmasının müvekkilinin söz konusu davada haklılığını gösterdiğini, bu mahkemenin aynı konuya ilişkin müvekkilinin alacaklarını tahsil edemediğine hükmettiğini, bu nedenlerle yargılamanın iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/986 Esas sayılı dosyasında davalının İstanbul Kanticiler Esnaf Odası hakkındaki taleplerinin kabul edildiğini, davalının bu dosyadan tahsilat yaptığını, davacının ileri sürmüş olduğu hususlardan hiç birisinin yargılamanın iadesi sebebi olmadığını, bu sebeplerin HMK 375.maddeside sınırlı olarak sayıldığını, davacının iddialarından hiçbirisi bu sebeplere ilişkin olmadığını, aksi kanaate varılsa dahi davalı tarafın kendi iddialarına ıttıla tarihi itibari ile HMK 377/1 maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiğini, haksız ve dayanaksız talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dosya üzerinde yapılan incelemede, yargılamanın iadesi talep edilen İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/07/2012 tarih 2011/210 Esas 2012/183 Karar sayılı kararı ile, asıl davanın kabulüne, birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/618 Esas sayılı dava yönünden davanın kabulüne, birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2010/619 Esas sayılı dava yönünden davanın kabulüne, birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2010/620 Esas sayılı dava yönünden davanın kabulüne karar verildiği, verilen tüm kararların davalı … Ltd. Şti. tarafından temyiz edildiği, mahkemece temyizin süresinde olmaması nedeniyle 13/12/2012 tarihli temyizin reddine ilişkin ek karar verildiği, temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27/03/2013 tarih 2013/4039 Esas 2013/5251 Karar sayılı ilamı ile ek kararın onandığı ve son olarak karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03/10/2013 tarih 2013/11157 Esas 2013/15246 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 27/09/2016 tarih ve 2016/143Esas – 2016/769 Karar sayılı kararında;”…İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/986 Esas 2015/504 Karar sayılı karar örneği celp edilmiş, yapılan incelemesinde, davacının … Ltd Şti olduğu, davalının İstanbul Kantinciler Esnaf Odası olduğu, davanın prim alacaklarına ilişkin yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu görülmüştür. HMK 375. madde de, yargılamanın iadesi sebepleri kanun koyucu tarafından sayma yöntemi ile belirlenerek düzenlenmiştir. Yargılamanın iadesi talebinde bulunan davalının, iade sebebi olarak ileri sürdüğü iade sebeplerinin HMK 375. madde de düzenlenen iade sebeplerinden olmaması, iade sebebi olarak gösterilen İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/986 Esas sayılı dosyasındaki yargılama konusu davanın tarafları ve konusu ile sebebi itibariyle yargılamanın iadesi istenilen karara aykırı bir hüküm içermemesi nedeni ile davalının yargılamanın iadesi talebinin esasa girilmeden reddine karar vermek gerekmiş …”gerekçesi ile, Yargılamanın iadesi talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı yargılamanın iadesini talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Yargılamanın iadesi talep eden davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemeden 03.02.2016 tarihinde yargılamanın iadesi talebinde bulunduklarını, Mahkemenin 2016/143 esas 2016/769. Karar sayılı ve 27.09.2016 tarihli kararıyla yargılamanın iadesi talebini reddettiğini, Yerel Mahkemece verilen karar eksik inceleme yapılarak usule ve yasalara uygun olmadığını, Müvekkili şirket olan … Ltd.Şti ile davacı …arasında geçen iş bu davada hukuka ve yasalara uygun olmayan başta aşağıya usulsüzlüklerle dolu olduğundan HMK 374. Madde gereği yargılamanın iadesi talebinde bulunulduğunu, Talebin dosya eksik incelenerek yasaların verdiği hakları göz ardı edilerek, mevcut hukuka ve yasalara aykırı bir şekilde red olduğunu, Yargılamanın yeniden iadesini istediğimiz sebeplerin; İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesinde müvekkili hakkında açılmış olunan itirazın iptali davasında mahkeme hakimi … (…) 2011/210 esas 2012/183 Karar sayılı dosyada 11.07.2012 tarihinde aleyhimize karar verdiğini, aleyhine verilen bu karar incelendiğini, başından sonuna kadar bir takım usulsüzlükler ve şaibelerle dolu olduğu, hükmü tamamen etkileyecek davacı tarafın lehine, bilirkişi raporlarının tam tersi gerekçelerle şaibeli bir kararın olduğunu tespit ettiklerini, bu kararı süresinde müvekkili tarafından temyiz edildiğini, müvekkilinin temyiz başvurusunun önce kabul sonra reddedildiğini, Mahkeme hakimi mahkeme süresi içerindeki davaya karşı tutumlarını ve vermiş olduğu kararın gerekçeli kısmındaki usulsüzlükleri ve de temyiz aşamasındaki red sebepleri dikkat çektiğini, bunun üzerine hakim Mustafa Aslan(30148) hakkında, kendileri ile birlikte aynı mahkemede davalarına bakmış olduğu diğer dava taraflarının da şikayeti üzerine –HSYK- hemen soruşturma başlattığı, soruşturma sonucu mahkeme hakimi mevcut dosyanın karar aşamasında ceza aldığını, Tekirdağ hakimliğine sürülerek üç ay sonrada Mart 2013 tarihinde görevden alındığını, Müvekkilinin daha sonra görevden alınan mahkeme hakimini hakkında Bimer ve Cimer olmak üzere kendi davalarındaki usulsüzlüklerle ilgili şikayete bulunduğunu, Adalet Bakanlığı ve Cumhuriyet Başsavcılığı devreye girerek konuya müdahil oldukları ve hakim …’ın hakkındaki şikayetler nedeniyle HSYK tarafından zaten görevine son verildiği sonucunun bildirildiğini, Yukarıda yargılamanın sebeplerinden sayılan dosya hakimi …’ın şaibeli tutumu, görevden uzaklaştırılması yargılamanın iadesi için açtıkları davada mahkeme tarafından dikkate alınmaması bu konunun araştırılması yapılmadan yazılı şekilde red kararı verilmesi hukuka uygun olmadığını, bu hususun dikkate alınması gerektiğini, (HMK Madde 375 b) HSYK tarafından görevden alınan Mahkeme hakiminin tamamen usulsüzlükle dolu İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/210 esas, 2012/183 karar sayılı, 11.07.2012 tarihli kararının tebliğine ilişkin müvekkiline bırakılan ve kapıya yapıştırılan haber kâğıdında tebliğ tarihi 18.10.2012 tarihi olarak yazıldığı, fakat mahkemeye gönderilen tebligat parçasında ise 16.10.2012 tarihi tebliğ tarihi olarak yazıldığını, Müvekkili kendisine bırakılan haber kağıdını esas alarak gerekçeli karar hakkında 02.11.2012 tarihinde adli müzaharetli olarak temyiz talebinde bulunduğu, Mahkemece temyiz dilekçesi kabul edildiği ve bir hafta sonrasında adli müzaharet talebimin kabul edilmediğini ve bir hafta içinde temyiz harçlarını yatırmam gerektiği bildirilmesi üzerine temyiz harçları yatırıldığını, Daha sonra mahkeme tarafından temyiz süresini geçirdiği gerekçesi ile 13.12.2012 tarihinde müvekkilinin temyiz talebi red olduğu dair kararı ve tebliğ edildiğini, temyizin red olmasıyla ilgili ek karar müvekkili tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2013/4039 esas 2013/5231 karar numarasıyla ek kararla ilgili temyiz talebi 27.03.2013 tarihinde reddedildiğini, bu karara karşı karar düzeltme yoluna başvurduğu ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2013/11157 esas 2013/15246 karar 03.10.2013 tarihli kararıyla karar düzeltme talebinin de reddedildiğini, Yani müvekkilinin işyerinin kapısına asılan tebligat parçasında tebliğ tarihi 18.10.2012 tarihi yazıldığı, fakat mahkemeye gönderilen tebligat parçasına 16.10.2012 tarihi yazıldığı, hiçbir şeyden haberi olmayan müvekkili kapıya asılan tebligat parçası üzerine yazılan tarihi esas alıp ona göre hareket ettiğini, tebligat tarihini yanlış yazıldığını bilmesi mümkün olmadığı, kendisi tebligat parçası üzerinde yazılan tarihe göre temyiz süresinin son günü olan 02.11.2012 tarihinde temyiz yaptığını, Bu durumla ilgili olarak müvekkili PTT’den tebligata ilişkin cevap isteyince PTT yargılanmanın yenilenmesi dilekçe ekinde Ek-2 olarak sunulan “… Barkotlu Tebligat” başlıklı cevabı verdiğini, Cevapta kısaca; müvekkilinin adresine gelindiği çalışanların tebligatı almaktan imtina ettiği ve çıkan gerginlik nedeniyle haber kağıdı üzerine 16.02.2012 yerine 18.02.2012 yazıldığını bildirildiği, yukarıda ek-2 olarak sunulan cevabi yazıya dikkatlice bakıldığında PTT memurun gittiği adres “… Cd. … Sk No:… K:…/… … İş Mrk Zeytinburnu-İst.” adresi olduğu, oysa ki müvekkilinin adresi yukarıda dilekçede de belirtildiği gibi “… Cd. … Sk No:… K:… D:… … İş Mrk Zeytinburnu-İst.” adresi olduğunu, Öncelikle dağıtım memurunun yanlış daireye gittiğini, biran için bunun doğruluğu kabul dahi edilse, eğer ki imzadan imtina edilmiş ise müvekkiline neden haber kâğıdı bırakıldığı ve tebligat muhtara yapıldığının anlaşılamadığını, imzadan imtina durumunda memur bu durumu tebligata şerh düşerek ve tebliğ edilmiş sayılacağını, artık bu tebligat için haber kâğıdı ve muhtara bırakılmasına gerek olmadığını, Kendi çabaları ile kararın kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan bu yanlışlıktan müvekkilini sorumlu tutmanın temyiz hakkının süresi geçtiğinden dolayı reddetmenin hukuka aykırı olduğunu, bu hususun müvekkilinin büyük bir ölçüde mağdur olmasına neden olduğunu, Yerel Mahkemenin 13.12.2012 tarihli ek kararıyla 02.11.2012 tarihli temyiz talebinin süresinde yapılamadığını gerekçe gösterdiğini, yerel Mahkeme Ek kararını yazamadan beş gün önce 07.12.2012 tarihinde Bakırköy posta dağıtım merkezine ‘’Mahkememizce davalı … Ltd.Şti. nin 58. Bulvar Cad. … Sok No:… K:… D…. … İş Merkezi Zeytinburnu İstanbul adresine … barkot No.lu tebligat çıkarıldığı aradan 2 ay zaman zaman geçmiş olmasına rağmen mazbataların dönmemesi nedeniyle dosyanın sürüncemede kalmaması nedeniyle tebligat akıbetlerinin mahkememize bildirilmesini ve gereğinin yapılması rica olunur.” şeklinde yazı yazarak tebligatın akıbetini istediğini, PTT Bakırköy dağıtım merkezinde mahkemenin 07.12.2012 tarihli acele ricasıyla istemiş olduğu tebligatın akıbetiyle ilgi bilgi daha mahkemeye ulaşmadan mahkeme müvekkilinin temyiz talebinin reddine karar verdiğini, PTT Genel Müdürlüğünü Bakırköy Posta Dağıtım Merkezi mahkemeye hitaben yazdığı cevabı yazısında 07.12.2012 tarihi ve 2011/210 E sayılı yazınız başlığı altında cevabını mahkemeye 08.01.2013 tarihinde gönderdiği, bu hususun önemli olduğunu, Mahkeme tebligatın akıbetini 07.12.2012 tarihinde PTT den sormakta PTT cevabı yazısını 08.01.2013 Tarihinde verdiğini, daha PTT den cevap gelmeden 13.12.2012 tarihinde davacı tarafın yanında yer alarak temyiz dilekçesini red ettiğini, O bölgenin posta dağıtıcısının, müvekkili şirketin adresine tebligat haber kâğıdını bırakarak, tebligatın mazbatasının üzerine de, adres de bulunmadıkları gerekçesi ile komşunun imzadan imtina olduğundan “tebligat haber kağıdı kapıya yapıştırıldı. ilgili mahalle muhtarlığına verildi” yazıldığını, Özellikle bu hususların dikkate alınması bile temyiz dilekçesinin kabulüne veya yargılamanın yeniden yapılması talebinin kabulü için yeterli olacağını, yargılamanın yenilenmesi için açtıkları davada mahkeme hakimi bu hususları da gözetmeden araştırma yapmadan gerçeğe aykırı bir şekilde talebini reddettiğini, (HMK Madde 375 (h) Madde 375 (e) ) Mahkemenin 2011/210 esas 2012/183 karar 11.07.2012 tarihli gerekçeli kararının tamamı hükmü baştan sona etkileyecek hususlarla dolu olduğunu, davacı …vekili vasıtasıyla müvekkilinin sahibi olduğu acentenin, acentelik sözleşmesinin ilgili maddeleri gereğince müşterilerilerden tahsil etmiş olduğu 391.000 TL’lik sigorta poliçe primlerini şirkete intikal ettirmediği iddiası ile İstanbul … İcra Müdürlüğüne gayrimenkul ipoteğinin icrası amacı ile ve de davalı şirketi icra etmek için icra takibinde bulunduğunu, itirazları üzerine davacı şirket 29.09.2010 tarihinde itirazın iptali davası açtığını, dosya bilirkişiye tevdi edildiği, Bilirkişi kök rapor hukuki değerlendirmeler bölümünde; “Davacı … şirketi Beyoğlu … Noterinden … yevmiye no.su ile davalı şirkete gönderdiği 13.ocak.2010 tarihli ihtarname ile acentelik sözleşmesinin fesih edildiği bildirmiştir. (Davacı delileri Ek 4) Fesih nedeni olarak davalı şirketin sigortalılardan yapmış olduğu tahsilatın davacı şirkete intikal ettirilmemesi gösterilmiştir. Ayrıca vadesi gelmiş borcun 15 gün içinde ödenmesi ihtar edilmiştir; ancak borcun tutarının ne olduğu yazılı değildir. Bu fesih sözleşmenin 17.Maddesine uygun bir fesih olmadığı gibi borçlu davalıyı beli bir borç miktarı için temerrüde düşüren bir ihtar name daha önce çekilmediğinden ve borçluya BK.m. 106 gereğince ifa için uygun bir süre tayin edilmediğinde, Borçlar Kanuna uygun ve haklı bir fesih sayılamaz. Her ne kadar davacı delileri arasında Ek 5’de temerrüt ihtarı olarak nitelediği Beşiktaş … Noterliğinden … yevmiye no.lu ve 03Mayıs2010 tarihli ihtar gösterilmiş ise de, bu ihtar fesihten sonra yapılmıştır. İhtar namede davalı şirketin 31.12.2009 itibariyle 391.123TL borçlu olduğu ve bu borcun 3 gün içinde ödenmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu ihtarın ( eğer gerçek bir borç var ise) bir temerrüt ihtarı olduğu kuşkusuz ise de, ihtar tarihi 03.Mayıs.2010 ve fesih tarihi 13.Ocak.2010 olduğundan ve temerrüt ihtarı fesihten sonra yapılmış bulunduğundan fesih geçerli sayılmayacaktır.’’ kanaatine varıldığını, Bilirkişinin raporunda açıkladığı gibi müvekkilinin sigorta acentası hukuksuz kapatıldığını, acentelik sözleşmesi gereği ancak tahsil etmiş olduğu sigorta primlerinden sorumlu olduğu gerektiğini bilirkişide raporunda ‘’tahsil etmiş ise borçludur değerlendirmesinde bulunmuştur’’ şeklinde belirttiğini, mahkeme hakimi aleyhlerine vermiş olduğu kararının gerekçeli kısmında kararının gerekçesine hukuki boyut kazandırmak için yada davacı tarafın lehine vermiş olduğu kararı gerekçelendirmek için bilirkişinin tam aksine “Yanlar arasında yapılan acentelik sözleşmesi devam ederken primlerin gecikmesi nedeni ile davalıya öncelikle Beşiktaş …Noterligince 03.05.2010 tarihinde düzenlenen … yevmiye no.lu ihtarın çekildiği, bur da istenilen paranın ödenmediği, daha sonra davacı tarafından Beyoğlu …Noterliginin 21.02.2011 tarih ve … yevmiye no.su ile sözleşmenin feshedildiği görülmektedir.’’ şeklinde gerekçelendirdiğini, Bilirkişinin raporunda ki bu bölüm bilirkişinin tespitlerine göre davaya esas alınsa idi dava tamamen müvekkilinin lehimize olacağını, ancak mahkeme hakimi bilirkişi raporuna ve gerçeğe aykırı bu hususları tamamen karşı tarafın lehine olacak şekilde yukarıdaki gibi düzenlediğini, bu durum hükmü tamamen etkilemekte olup gerçeğe aykırı olduğunu, ayrıca mahkemenin gerekçeli kararında acentenin sözleşmesinin feshinin yasal koşulları taşımadı kararını kabul etmesine rağmen sözleşmesi hukuksuz bir şekilde fesih edilen acentenin davacı şirkete nasıl borçlu olacağı dikkate alınmadığını, Mahkeme hakiminin gerekçeli kararında ki bütün açıklamaları hükmü tamamen etkileyecek nitelikte olduğunu, yargılama süresince karar aşamasında ve gerekçeli kararın gerekçelerindeki açıklamaları baştan sona dosya ile ve davanın esası ile ve de bilirkişi raporlarının tam aksine hükmü etkileyen yönde olduğunu, bu hususu yargılamanın iadesi taleplerinde de ilettiklerini, ancak mahkeme hakiminin yargılamanın yenilenmesi talebinde bu hususları dikkate almadığını, (HMK Madde 375 (F)) Davanın konusunun, davacı şirket acente münasebeti nedeni ile poliçe prim alacaklarını şirkete intikal ettirmediği iddiası ile itirazın iptali davası açtığını, davacı … şirketi, müvekkili şirketin primleri tahsil etiği sigorta poliçelerinin, primlerini sigorta şirketine intikal ettirmediği gerekçesi ile işbu davayı açtığını, davanın konusu sigorta poliçelerinden kaynaklanan primlerin tahsil edilip edilmediği olduğunu, davanın yukarı da sayılan sebeplerle kesinleştiğini, sigorta şirketin açtığı bu davanın haksız olduğunu, hukuksuz olduğunu önceki beyanlarda açıklandığını, Sigorta şirketleri 5684 sayılı sigortacılık kanunu ve ilgili sigorta acenteliği hükümlerine bağlı olduklarını, sigorta acenteleri sigortacılıktan başka iş yapamayacaklarını, acentelik sözleşmesi 7.maddesinde tahsilat yetkisi verildiğini, sözleşmenin 8. Maddesinde de tahsil ettiği sigorta primlerini sigorta şirketine intikal ettirme zorunluluğu olduğu, ancak tahsilat yapma mecburiyeti olmadığını, sigorta şirketi açmış olduğu davasında müvekkili şirketin sigorta primlerinin bir kısmını tahsil edemediği İstanbul Kantinciler Esnaf Odası adına yaptırılmış olan sigorta poliçesinden kaynaklanmakta olduğunu, müvekkili sigorta şirketine yazılı, sözlü ve e-mail yoluyla bahse konu bu poliçelerin primlerini eksik tahsil ettiğini kalan kısmı tahsil edemediğini, sigorta şirketi olarak kendilerinin ilgilenmesi gerektiğini ya …K.102 maddesi gereğince veya sigorta sözleşmesinin tahsilat ile genel şartlarındaki gerekçelerle kendilerinin müdahil olması gerektiğini defalarca bildirildiğini, bu konuda sigorta şirketi yapması gereken hukuki sorumluluğu yerine getirmeyerek bu primleri müvekkilinin tahsil etiği iddiası ile hukuksuz bir şekilde acente sözleşmesi fesih edildiğini, daha sonra bu poliçe prim alacakları nedeni ile müvekkilinin dava açmaaı zorunlu hale geldiğini, İstanbul Kantinciler Esnaf Odasına poliçe primlerini ödemediği, davacın davasına konu ettiği prim alacakları için müvekkili şirket öncellikle Fatih … İcra Müdürlüğüne 23.02.2010 tarihinde 385.526 TL icra takibi başlatmış(EK.7). Kantinciler Odasının itirazı nedeni ile İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı ve İstanbul 18 Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/986 esas 2015/504 karar 09.07.2015 tarihli kararla kesinleştiğini, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin vermiş olduğu bu kararla İstanbul Kantinciler Odasının dosyaya konu bu poliçe primlerini tahsil etmediklerine karar verdiğini ve kararın kesinleştiğini, Yargılamanın yeniden iadesini istedikleri … Sigortanın müvekkili hakkımında açtığı İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesindeki dava ile İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesinde, İstanbul Kantinciler Odası aleyhine açmış oldukları ve lehlerine kesinleşen davanın konusu tarafı ve sebepleri aynı olduğunu, (HMK Madde 375 (I-Ğ))
Yerel mahkemenin dosyayı eksik inceleme neticesinde usul ve yasaya uygun olmayan bir karar verdiğini, ( HMK Madde 375 (I)) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, yargılamanın iadesi davasıdır. Mahkemece, Yargılamanın iadesi talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı yargılamanın iadesi davasında davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nun 379. maddesi gereğince “ Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra ; talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler. Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.”6100 Sayılı HMK’nın, yargılamanın iadesi sebepleri başlıklı 375 inci maddesinde, yargılamanın iadesi sebepleri sınırlı bir biçimde sayılmış olup somut olayda yargılamanın iadesi talebinde bulunan tarafın yargılamanın iadesi dava dilekçesinde bildirilen sebeplerden hiç birinin yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmeyeceği tesbit edilmiştir. Bu durumda yargılamanın iadesi şartları oluşmadığından istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi koşullarının oluşmadığı yönündeki kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan yargılamanın iadesi davasında davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Yargılamanın iadesi davasında davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının (temyiz yoluna başvurma harcı dikkate alınarak) hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken (59,30.TLx4=) 237,20.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (31,40.TL+94,20.TL=) 125,60.TL harcın (temyiz karar harcı dikkate alınarak) mahsubu ile bakiye 111,60.TL’nin yargılamanın iadesi davasının davacısından alınarak hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 16/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.