Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1266 E. 2021/372 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1266 Esas
KARAR NO: 2021/372 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/01/2019
NUMARASI: 2017/690 Esas 2019/35 Karar
DAVA TÜRÜ: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 19/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında ticari bir ilişki olduğunu, bu ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından satılan ve teslim edilen ürünler ile alakalı olarak davacı tarafından davalı firmaya keşide edilen 4 adet e-faturanın davalı firmaya ulaştığını, ayrıca yine dosyaya sundukları irsaliyeler dahilinde gönderilen ürünlerin davalıya teslim edildiğini, ancak anılan fatura bedelleri ödenmediğinden İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile davacı lehine davalı aleyhine 21.271,82 TL takip çıkışlı olarak 13/12/2016 tarihli ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, faiz ve faiz oranına itirazın haksız olup faiz oranı ve talep edilen faizin hukuka uygun olduğunu, somut olayda TTK.1530.maddesinin tatbiki gerektiğini, davalının ihtara gerek olmaksızın temerrüde düştüğünü, davalı tarafın itirazında doğrudan ticari ilişkiye itiraz etmemiş olup, borcun rakamına itiraz ettiğini, faturaların e-fatura olarak gönderildiği ve tebliğ edildiği sabit olup, alacağın varlığına dair son derece güçlü bir kanıt oluşturduğunu, davacının alacağı halen ödenmemiş olup, davalı şirket ile görüşme çabalarına da olumlu yanıt alınamadığını, borçlunun mal kaçırma ihtimali olduğunu, davalı hakkında yapacakları icra takibi için borca yeter tutarda, taşınır ve taşınmaz malları ile 3.şahıslardaki hak ve alacaklarına mahkemece belirlenecek teminat tutarı ile ihtiyati haciz konulmasını talep ettiklerini, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, davalının en az %20 oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalının davacı firmaya karşı takip konusu yapılan miktarda borcu bulunmadığını, davalı şirket tarafından davacı firmaya yapılan kısmi ödemelerin hesaplara yansıtılmadığını, ödemeler nispetinde gerekli düşümler yapılmadan takibe geçildiğini, bu nedenlerle davanın reddine, davacı aleyhine %20.den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/01/2019 tarih ve 2017/690 Esas – 2019/35 Karar sayılı kararında; “….Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının alacağının tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip başlattığı, davalının süresinde itirazı üzerine takibin durduğu davacının süresinde iş bu davayı açarak itirazın iptalini talep ettiği, bilirkişi raporu gözönüne alındığında davacının usulüne uygun olarak tutulan ve delil vasfına haiz ticari defter kayıtlarına göre davacının davalı adına düzenlemiş olduğu davaya konu fatura içeriği malları davalıya teslim ettiği, faturaları elektronik ortamda davalıya gönderdiği ve davalı taraf adına düzenlenen faturaları ticari defterlerine işlediği, davalının kendisine yapılan ihtarata rağmen ticari defterlerini sunmadığı, kısmi ödemeler yaptığını, ödemelerin hesaplara yansıtılmadığını iddia etmiş olmasına karşın dava dosyasına ödemeleri gösterir belge ibraz etmediği, yapılan incelemeye göre davacının davalı taraftan 20.719,97 TL asıl alacaklı olduğu, bu alacağın 1.997,69 TL.sinin vade farkı alacağı olduğu, 18.722,28 TL üzerinden faiz işletilmesi gerektiği, 16/12/2016 takip tarihi itibarı ile işlemiş faiz alacağının 156,19 TL olduğu anlaşılmakla davacının davasının kısmen kabulü ile takibin toplam 20.876,16 TL yönünden iptali ile takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine ve vade farkı alacağı ile faiz alacağına faiz işletilmemesine, davacı lehine tespit olunan asıl alacak miktarının likit olduğu ve davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu, inkar tazminatının yasal şartları oluştuğundan 20.876,16 TL.nin %20′ si oranında icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddi ile; A)Davalının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın, 18.722,28TL asıl alacak, 1.977,69TL vade farkı alacağı ve 156,19TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.876,16TL yönünden iptali ile takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, vade farkı alacağı ile faiz alacağına faiz işletilmemesine B)İcra İflas Kanun’unun 67/2. maddesi uyarınca 20.876,16TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yapılan yargılama neticesinde İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/690 E. sayılı dosyası üzerinden 17.01.2019 tarihinde 2019/35 K. sayılı kararı ile özetle ; ”…tüm dosya ve evraklar birlikte değerlendirildiğinde..” şeklinde hukuki değerlendirme ve gerekçede bulunarak tüm bunlardan hareketle ”davanın kısmen kabulüne kısmen reddine” karar verildiğini, Ancak, İlk Derece Mahkemesince tesis edilen kararının usule, esasa, kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, İlk olarak davacı tarafından, müvekkiline gönderilen ödeme emrine karşı yapmış olduklarını, itirazda da belirtildiği üzere müvekkilinin davacıya belirtilen miktarda borcu bulunmadığını, her ne kadar davacı firmanın ticari defterleri üzerinden inceleme yapılmış olsa da davacı firmanın ticari defterlerinde ve bu defterlerin dayandığı fatura ve benzeri belgelerinde yer alan alacak-borç kayıtlarına ait eksik bilgiler yer aldığını, müvekkili şirket tarafından davacı firmaya yapılan kısmi ödemeler hesaplara yansıtılmadığı, ödemeler nispetinde gerekli düşümler yapılmadan takibe geçildiğini, Bunun yanı sıra; fatura ile cari hesap şeklinde çalışan müvekkili şirket ve davacı firma arasında ödemeler muhtelif zamanlarda yapılıyor olup, davacı firma tarafından takibe konu edilen edilen miktar, asıl borcu yansıtmadığını, Ayrıca davacı tarafın, müvekkili şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine süresi içinde yapılan itirazının haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığını iddia ettiğini, bu aşamada karşı tarafın dava dilekçesindeki; ödeme emrine itirazın haksız ve kötü niyetli olduğu yönündeki iddiasına itiraz ettiklerini, kabul etmediklerini, Davacı tarafından uyuşmazlık konusu yapılan alacak, müvekkilinin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk arz etmediğini, dolayısıyla likit alacak olarak değerlendirilmekten de uzak olduğunu, bu nedenlerden ötürü; müvekkili şirketin itirazı, davacı tarafın iddialarının aksine, yukarıda da açıklandığı üzere kötü niyetli olmayıp haklı ve yerinde bir itiraz olduğunu, Davacı firma tarafından ilgili takip talebinde talep edilen işlemiş faiz ile temerrüt faizi de fahiş oranlarda hesaplanmak suretiyle; M.K. 2. maddesinde yer alan, ‘Dürüstlük ve objektif iyiniyet’ kurallarına aykırı davranıldığını, nitekim faiz oranları ilgili düzenlemeler sınırlarında dikkate alınıp hesaplama yapılsa idi, talep edilen borç miktarı sadece bu sebepten dolayı dahi daha düşük kalacağını, işbu sebepte davacı tarafın kötü niyetli davrandığına işaret etmekte olduğunu, Hal böyle iken ilk derece mahkemesi tarafından yukarıda bahsedilen gerekçelerden hareketle ”davanın kısmen kabulüne kısmen reddine” şeklinde karar tesis edilmesi usule, esasa, kanuna ve hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne – kısmen reddine şeklinde usule, esasa, kanuna ve hukuka aykırı kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın Kısmen Kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davalı vekili icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesi ile,müvekkilinin alacaklı tarafından talep edilen miktarda borcu bulunmadığını, alacaklı tarafından talep edilen miktarın müvekkilinin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk arz etmediğini belirtip borca itiraz etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, icra takip dosyasında talep edilen miktarda borcunun bulunmaması nedeniyle takibe itiraz edildiğini, söz konusu miktarda alacağın müvekkilinin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk göstermediğini belirtip davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi de “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Davalı taraf cevap dilekçesinde, fatura içeriği malın alınmadığına yönelik bir itirazı olmayıp icra takip talebine ve davaya konu alacak miktarı kadar davacıya borçlu olmadığını beyan etmiş olup talep edilen miktar kadar veya hiç borcu olmadığına yönelik ispat yükü davalı tarafa aittir. Somut olayda, davacı tarafların ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmış, süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmuştur. Davalı ise delil listesinde bilirkişi incelemesine dayandığı halde ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediği anlaşılmıştır. Davalı şirkete ait BA formlarının getirtilerek dosya arasına konulduğu görülmüştür. Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların/hizmetin davalıya teslim edildiğinin/verildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Mahkemece mali müşavir bilirkişiden alınan raporda, davacının davalı adına düzenlemiş olduğu davaya konu fatura içeriği malları davalıya teslim ettiği, faturaları elektronik ortamda davalıya gönderdiği ve davalı taraf adına düzenlenen faturaları ticari defterlerine işlediği, davacının davalı adına 7 adet fatura ile toplam 44.971,09 TL.lik fatura düzenlediği, fatura alacağına karşılık toplam 24.251,12 TL tahsilat yaptığı, davalı firmaya ait 2016 yılı BA formlarının incelenmesinde davalının davacıdan 2016 yılı içerisinde toplam 6 adet fatura ile KDV hariç 36.417 TL.lik mal alımı yaptığının bildirildiği, davacının davalı adına 16/11/2016 tarihli toplamı 1.997,69 TL.lik faturanın 5.000 TL.lik limit sınırının altında kalmış olduğundan davalı tarafından Vergi Dairesine bildirimde bulunulmadığı, davalı tarafın kısmi ödemeler yaptığını, ödemelerin hesaplara yansıtılmadığını iddia etmiş olmasına karşın dava dosyasına ödemeleri gösterir belge ibraz etmediği, davacının davalı taraftan 20.719,97 TL asıl alacaklı olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporunun HMK. 281 Madde meşruatlı olarak davalı vekiline tebliğ edilmesine rağmen rapora karşı beyanda bulunmadığı tesbit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. (Emsal mahiyetinde Yargıtay 8. HD 2018/5522 Esas 2020/5316 Karar- Yargıtay 21 HD 2015/5210 Esas 2015/11321 Karar- Yargıtay 11. HD 2013/10446 Esas 2014/3825 Karar- Yargıtay 17 HD 2019/4957 Esas 2020/3496 Karar- Yargıtay 3 HD 2015/14043 Esas 2016/8002 Karar)HMK 282 maddesinde, “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri gözetildiğinde; davacı tarafın bilirkişi incelemesine ibraz edilen ticari defterlerinde takip talebine konu edilen ve alacağa dayanak gösterilen faturaların kayıtlı olduğu, davalı tarafın ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediği, davalının ticari ilişkiyi inkar etmediği, fatura içeriği malın teslim edilmediği yönünde savunmasının bulunmadığı, takip ve alacak dayanağı olarak gösterilen fatura muhteviyatına itiraz edilmediği , sadece söz konusu cari hesap bakiyesinin kendi yasal defter kayıtlarıyla uyuşmadığının ve ticari defterlerinde bu miktarda borcunun görülmediği savunmasını ileri sürdüğü, davalı tarafından ödeme yapıldığına dair ödeme belgesinin sunulmadığı, davalı delilleri arasında açıkça yemin delilinin de olmadığı ve davalı tarafın savunmasını kanıtlayamadığı, dava konusu alacak faturadan kaynaklı olup alacağın likit olduğu, taraflar tacir olup davacı alacaklının icra takibindeki avans faizi talebinin yerinde olduğu anlaşılmakla; İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; mahkemece verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve davalının istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.426,05.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 360,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.066,05.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/03/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.