Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1263 E. 2019/928 K. 03.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1263 Esas
KARAR NO : 2019/928 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 12/12/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/1296 Esas – 2018/1291 Karar
DAVA: Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/07/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı arasında 24.02.2014 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli protokol imzalandığını, davalının, Bayilik Sözleşmesi ve Protokolce ilave olarak Ürün Alım Taahhütnamesinde bulunduğunu ve anlaşmanın yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere 19.224 ton beyaz ürünü … almayı, eksik kalan ton üzerinden ton başına 14 USD tutarında kâr mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının toplam 2.679 ton ürün aldığını, eksik aldığı 16.545 ton ürün için müvekkiline 231.628 USD kar mahrumiyeti borcu oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile alacaklarının şimdilik 1.000 USD’nın, temerrüt tarihinden yabancı paraya İşleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş olmasına rağmen davaya herhangi bir cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 12/12/2018 tarih 2016/1296 Esas – 2018/1291 sayılı kararında;”…Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/13485 E 2018/4815 K sayılı emsal ilamına göre somut olayda, davacı tarafından sunulan taahhütnamenin 3.paragrafının a bendinde “anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD (ondörtamerikandoları) tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi” hususuna yer verildiği, davacı tarafın davalıya satış yaptığı akaryakıt tutarı ile eksik kalan akaryakıt tutarını bilmemesi mümkün olmadığından kar mahrumiyeti adı altında talep edilen cezai şart tutarının miktarı belirli olup davacı tarafça belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı…”gerekçesi ile, HMK 114/1-h ve HMK 115/2 maddeleri gereği davanın USULDEN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava dilekçesinde talep sonucu kısmında da dava “kısmi dava” şeklinde açıldığının görüldüğünü, buna rağmen ilk derece mahkemesi kararında davanın belirsiz alacak olarak açıldığına ilişkin tespitinin somut olarak gerekçelendirilmeden, sadece talep konusunun belirlenebilir nitelikteyse belirsiz alacak davasının açılamayacağına ilişkin prensip açıklanarak davanın reddine karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Dava kısmi dava olarak yöneltildiğini, talebin belirlenebilir nitelikte olmasının ötesinde; saklı tutulan kısmın davacı tarafından hesaplanıp belirtildiğini ve fazlaya ilişkin hakların da saklı tutularak davanın açıldığını, (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2015/22-1052, K. 2015/1612, T. 17.6.2015)Bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, bilirkişi raporunda sadece son yıla ilişkin cezai şart talep edilebileceğine ilişkin değerlendirmenın hukuka aykırı olduğunu, doktrin ve içtihatlar doğrultusunda talebin tümü yönünden davanın kabulünün gerektiğini,Doktrinde ve içtihatlarda da vurgulandığı üzere TBK 179 hükmünün emredici nitelikte olmadığını, taraflarca aksinin kararlaştırılabileceğini,Davaya dayanak Ürün Alım Taahhütnamesi’nin (g) bendinde ve (h) bendinde davalı, sözleşme süresinin sonunda dava konusu borcun tümünü ödemekle yükümlü olduğunu, hukuken geçerli olarak kararlaştırılan bu şartlar doğrultusunda ayrıca ihtar göndermeye gerek olmadığının aşikar olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2018 tarih, 2017/1145 E. 2018/3125 K. sayılı çok yakın tarihli içtihadında, sözleşmede cezai şartın anlaşma süresinin sonunda toplam olarak talep edilmesine ilişkin hükmün bulunması halinde bu hükme göre sonuca gidilmesinin gerektiğine hükmettiğini,Yargıtay içtihadıyla aynı yönde değerlendirmelerin yapıldığı, aynı konuda verilmiş yakın tarihli bir İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi kararında davanın haklılığının ortaya konduğunu, Dava konusu alacak, davalının “mahvına” neden olacak boyutta olmadığını ve nitelik itibariyle de cezai şarttan indirime elverişli olmadığını, talep zarara ilişkin olduğundan cezai şartın indirilmesi mevcut hukuki ilişkinin bünyesine ve hakkaniyete aykırı olacağını,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.İstinafa konu uyuşmazlık; görülen davanın belirsiz alacak davası veya kısmi dava olarak açılıp açılmadığı noktasındadır. 6100 sayılı Kanun’un 107. maddesine göre,1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”  düzenlemesi ile belirsiz alacak davasına yer verilmiştir. Bilindiği gibi 6100 sayılı HMK’nın 24. maddesinde düzenlenen tasarruf ilkesi gereği davacı, davasını açarken, talep ettiği hukuki korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerekmektedir (HMKm. 119/1 b. ğ). Dava dilekçesinde talep sonucunun bulunmaması durumunda, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verecek, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılacaktır (HMK m. 119/2). Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu ve kısmi dava açmanın caiz olduğu durumlarda, davacı, talep konusunun sadece bir kısmı hakkında hüküm elde etmek üzere bir dava açabilir (HMK m. 109). Böyle bir durumda, mahkeme, davacının hakkının aslında daha fazla olduğunu tespit etse bile, taleple bağlılık kuralı gereği, davada talep sonucu olarak gösterilen miktarı aşacak şekilde karar veremez. Kısmi dava, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın  kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması”  ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” demesi, kural olarak yeterlidir (Yargıtay HGK 02.04.2003 gün ve 2003/4-260 Esas 271 K. sayılı ilamı; Pekcanıtez; H./Atalay M./Özekes M.; Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s. 320; Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s. 286). Somut olayda dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında; “yukarıda arz olunan nedenlerle, müvekkil şirketin fazlaya ilişkin diğer hak ve alacaklarına ilişkin her türlü talep hakkı saklı kalmak kaydıyla; ürün alım taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 231.628,00 USD kar mahrumiyeti alacağımızı şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline..” karar verilmesi talep edilmiştir. Dava dilekçesinde açılan davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair herhangi bir ibare yer almamaktadır. Tam aksine alacağının tamamı belirtilip sadece alacağın bir miktarı için kısmi talepte bulunulduğu anlaşılmıştır.Mahkemece, görülen davanın neden belirsiz alacak davası olarak açıldığının kabul gerekçeside yazılmamıştır.Mahkemenin 05/07/2017 tarihli ön inceleme tutanağında; “Dosya kapsamı ve dava dilekçesi incelendiğinde dava dilekçesinde herhangi bir eksiklik bulunmadığı, yetki itirazı, iş bölümü itirazı, derdestlik itirazı, görev itirazının bulunmadığı, taraf ehliyeti ve dava ehliyetinin tam olduğu, gider avansının yatırılmış olduğu, davacının dava açmakta hukuki menfaatinin bulunduğu, özel dava şartının bulunmadığı anlaşıldı.” şeklinde tespit yapılarak tahkikat aşamasına geçilerek rapor ve ek rapor alındıktan sonra, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verildiği görülmüştür.Yargılamanın sonraki aşamalarında da, davacının görülen davanın belirsiz alacak davası olduğuna bir beyanına rastlanmamıştır. Dolaysıyla Mahkemenin karar gerekçesinde atıfta bulunduğu Yrg.11. HD.nin kararının somut olaya uygulanma olanağı yoktur. Zira, Yrg.11.HD. kararına konu mahkeme kararında açılan davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkca belirtildiği anlaşılmaktadır.Sonuç itibarı ile yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay kararları ve dosya kapsamı dikkate alınarak; istinafa konu davanın talep ediliş şekline göre HMK.119/2 maddesi uyarınca işleme gerek kalmaksızın kısmi dava olarak açıldığı çok belirgin olduğundan, davacı tarafın istinaf nedeni yerinde görülüp kabul edilmek suretiyle, İDM.nin kararının HMK.nun 353/1-a/4 maddesi uyarınca kaldırılarak, yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2018 tarih ve 2016/1296 Esas 2018/1291 Karar sayılı kararının HMK.nun 353/1-a4 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafça yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında sarfedilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 23,65 TL olmak üzere toplam 144,95 TL’ nin ın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/07/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.