Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1252 E. 2019/1306 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1252 Esas
KARAR NO : 2019/1306 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/04/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/1445 Esas 2019/376 Karar
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının … Bankası A.Ş Ataşehir şubesinde bulunan, … İban numaralı internet ve mobil bankacılık girişlerine kapalı olan hesabına 02.03.2017 günü 1.010.000 TL (bir miyon on türk lirası )’sını EFT ile yatırdığını, davacıya ait olan yukarıda yazılan iban numaralı hesaptan davacının bilgisi ve rızası dışında , 02.03..2017 tarihinde yatırdığı 1.010.000 TL, 03.03.2017 tarihinde başka bir banka hesabına Silivri arsa ödemesi kaydıyla gönderildiğinin öğrenildiğini, davacı adına kayıtlı hesap internet ve mobil bankacılık girişlerine kapalı olduğu için uzunca bir süre öğrenemediğini, 2018 yılının Nisan ayında yaptığı araştırma sonucu hesaplarının bilgisi dışında boşaltıldığını ve davalı bankaya dilekçe ekinde sunulduğu iddia edilen Kdz. Ereğli … Noterliği’nin … yevmiye numaralı, 03.05.2018 tarihli ihtarname tanzim edilerek gönderildiğini, bu ihtarname 21.05.2018 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davalı bankanın davacıya herhangi bir ödeme yapmadığını, davacı adına kayıtlı olan hesap ile ilgili davacının herhangi bir 3. şahsa vekalet/yetki belgesi vermediğini, para transferi konusunda da sms/mail vb. yöntemlerle de bilgilendirilmediğini, normal şartlarda böylesine büyük meblağların transferlerinde bankaların yüksek güvenlik tedbirleri uyguladığını, hesap sahibinin telefon veya başkaca güvenlik yöntemleriyle onayının alınmadığını, ancak büyük bir dolandırıcılık şebekesinin üyesi olduğunu düşündükleri banka personeli yoluyla bu transferlerin gerçekleştirildiğini, davalı bankanın davacı ile arasında sözleşmesel ilişkisi bakımından, kuşkusuz kusuru ve sorumluluğu kaçınılmaz, davacının ise kusursuz olduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, şimdilik 1.000 TL maddi alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesini, yargılama harç ve giderleriyle avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın dava dilekçesinde açıkça zararının 1.010,000 TL olduğunu belirtiğini, ancak buna rağmen dava değerinin 1.000 TL olarak gösterdiğini ve bu tutar üzerinden harç yatırdığını, davacının dava konusu ettiği alacak zarar iddiası tutarı belli olup, davacı taraf hesabından yapılan EFT tutarının bilgisi ve rızası haricinde gerçekleştiği, işlemin usulsüz olduğu iddiasında bulunarak uğranılan zararı bankadan talep ettiğini, davacının sırf harç tutarının az ödenmesi için sembolik olarak kısmi dava açıldığını, eksik harcın ikmali yönünden kesin süre verilmesi, harç tamamlanmadığı takdirde dava şartı eksikliğinden davanın reddine karar verilmesini, husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/128844 Soruşturma numaralı dosyası ile soruşturma devam ettiğini bu konunun bekletici mesele yapılmasını, davacının EFT talimatı ve EFT işleminden haberdar olmadığı yönündeki iddiasının banka arama kayıtları ile ihbarı talep olunan banka personeli …’ün banka müfettişlerine verdiği ifadelerden de anlaşılacağı üzere gerçekleri yansıtmadığını, bankadan haksız menfaat temin etmek amacı ile davacı ile benzer şekilde talepte bulunan müşterilerin hesaplarından talimatla yapılan para transferlerine konu tutarların birçoğunun EFT alıcıları tarafından müşterilerin diğer bankalardaki hesaplarına iade edildiğini, benzer işlemlerin davacı açısından da yapıldığının düşünüldüğünü, davacının basiretli tacir gibi hareket etmek yükümlülüğüne aykırı bir şekilde bankayı dolandırmak saikiyle hareket ettiğini, kötü niyetli olduğunu, davacının bilgisi dahilinde hesabından yapılan EFT işlemi dolayısıyla bankaya atfedilebilecek herhangi bir kusur veya sorumluluk bulunmadığını, davacının iddia ettiği zarar ile hukuka aykırı fiil arasında banka açısından herhangi bir illiyet bağının söz konusu olmadığını, davacının, bilgisi dahilinde ve bankadan menfaat temin etmek amacıyla dava dışı şahıslarla birlikte hareket ederek gerçekleştirdiği eylemler dolayısıyla iddia olunan zarardan bankanın sorumluluğunun olmadığını, davacı eylemleri dolayısıyla kesilen illiyet bağı kapsamında bankanın sorumluluğuna gidilmeyeceğini, bu nedenle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 02/04/2018 tarih 2018/1445 Esas – 2019/376 Karar sayılı kararında;”…Somut olayda dava bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine dayalı olduğu, 28.05.2014 tarihi itibarı ile yürürlüğe giren 6502 Sayılı Yasanın 3/k maddesinde “ticari yada mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”tüketici 3/ı bendinde ” mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına yada hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık,sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem ” tüketici işlemi olarak tanımlandığı, aynı Yasanın 73/1 maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tükiteci Mahkemelerinin görevli olduğunun belirtildiği, 83/2 maddesinde taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 Sayılı yasanın Görev ve Yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasının engelenemeyeceğine değinildiği, 6100 Sayılı HMK 1. Maddesinde de görev hususunun Kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasındaresen gözetileceği düzenlendiği, davanın açıldığı 03.12.2018 tarihi itibarı ile 6502 Sayılı Yasanın yürürlükte olduğu, davacının hesabının breysel hesap olduğu, davacının mesleki veya ticari olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeni ile tüketici sayıldığı, dava konusu bankacılık işlemininde tüketici işlemi sayıldığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/2651E-2017/1706 K 22.03.2017 tarihli kararınında emsal nitelikte olduğu, davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu …”gerekçesi ile,
HMK 114/1 -C 115/2 maddeleri gereğince dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,İlk derece mahkemesinin kararının hukka aykırı ve hatalı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararının Yargıtay içtihatlarına aykırılık teşkil ettiğini, (Yargıtay 11. HD 02/05/2014 T. 2014/670 E. 2017/8207 K., Yargıtay 11. HD 21/05/2018 T. 2016/11296 E. 2018/3779 K.) Davacının tacir olduğunu ve mesleki amaçla hareket ettiğini hem savcılık ifadesinde hem de davaya beyan dilekçesinde açıkça belirtmiş olmasına rağmen bu hususun dikkate alınmadığını, Benzer nitelikte görevsizlik kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve İstanbul BAM 12. HD 14/02/2019 T. 2019/70 E. 2019/179 K. Sayılı kararı ile görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu tespit ettiğini, Davacının tacir olduğunu, bu hususların cevap dilekçesinde detaylıca belirtilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından dikkate alınmayarak Tüketici Mahkemelerinde görüleceğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucund kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının, davalı bankada bulunan hesabından bilgi ve rızası dışında aktarıldığı ileri sürülen paranın tahsili istemine ilişkindir. 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma simsarlık, sigorta, vekâlet bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir.Somut olayda, davacı her ne kadar tacir ise de, Ereğli/Zonguldak adresinde ikamet etmekte ve ticari faaliyetini burada sürdürmektedir. Davaya konu mevduat hesabı ise davalı bankanın Ataşehir Şubesinde açılmıştır. Dava konusu vadesiz mevduat hesabının ticari hesap olduğu, davacının ticari işletmesine ilişkin olduğu veya ticari amaçla açıldığı hususunda her hangi bir belge ve bilgi sunulmamıştır. Buna göre söz konusu mevduat hesabı davacının kişisel hesabı olup davacı da uyuşmazlıkta tüketici konumundadır. Buna göre uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Tüketici mahkemesidir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/10/2019 tarihinde HMK 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.