Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1238 E. 2021/321 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1238 Esas
KARAR NO: 2021/321 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/53 Esas – 2017/750 Karar
TARİH: 13/09/2017
DAVA: Tasfiye Kurulunun Ödemeye İlişkin Kararına Müdehale
KARAR TARİHİ: 05/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin tasfiyesine karar verilen … A.Ş ye yatırmış olduğu para nedeni ile alacağı bulunduğunu, davalı şirketin tasfiye sürecine girmiş olması nedeni ile tasfiye kurulu tarafından ödemelerin belirli bir kurala göre yapılması hususunda karar alındığını ancak ödemelerin 2008 yılında sonlandırıldığını, alınan karara göre alacaklıların alacağının küçükten büyüğe doğru ödenmesi gerektiği halde bu sıralamaya riayet edilmediğini, bu nedenlerle mahkemece tasfiye kurulu tarafından alınan karara uygun olarak ödemelerin yapılmasının sağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından müvekkili şirket aleyhine farklı mahkemelerde aynı talebi içerir davalar açtığını, en son Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/832 E sayılı dosyasında talebinin reddine karar verildiğini, davalı şirketin tasfiye sürecinde bulunması nedeni ile tasfiyenin henüz tamamlanmadığını, bu nedenlerle davacının yatırmış olduğu paranın alacak olarak kendisine ödenmesine karar verilemeyeceğini, alınan karar kapsamında ödemelerin yapılması hususunun da TMSF’nin kontrolünde olduğunu, mahkeme tarafından müdehale edilerek ödeme hususunda karar verilemeyeceğini bu nedenlerle yasal dayanağı bulunamayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/09/2017 tarih 2017/53 Esas – 2017/750 Karar sayılı kararında; “davacı tarafından davalı şirket aleyhine açılan ve tasfiye kurulu tarafından alınan kararın uygulanmasının sağlanması amacı ile mahkememizden müdehale talebinde bulunmasının hukuki dayanağı olmadığı, davacı tarafın alınan kararın uygulanmaması nedeni ile alacağına kavuşmaması veya zararının tazminini ilgili kurum veya kurum temsilcilerinden talep edebileceği…”gerekçesi ile, Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme tarafından hiç bir araştırma yapılmadan, deliller incelenmeden gerekçe belirtilmeden hüküm kurulduğunu, Tasfiyenin TSMF’nin kontrolünde olmadığını, tasfiyenin bizzat davalı şirket ve davalı şirket ortaklarının seçtiği tasfiye memurları aracılığıyla yürütüldüğünü, Tasfiyede Eylül 2008’den beri ödemelerin yapılmamış olmasının ödemelerin durdurulmuş olmasının delillerle sabit olduğu halde incelenmediğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini yargılama giderinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, tasfiye halindeki şirketin 03/08/2001 tarihli genel kurul kararında belirtildiği şekilde alacaklılara ödeme yapılmadığı gerekçesi ile tasfiye işlemlerine mahkemece müdahale edilmesi ve tasfiye işlemlerinin alınan genel kurul kararlarına göre devam etmesine yönelik olup, davacı tasfiye halinde davalı şirkette olan hesapları nedeniyle alacaklı olduğunu, şirketin tasfiyesine karar verildiğini, tasfiye kararının alındığı genel kurulda tasfiyenin ne şekilde yapılması gerektiği yönünde karar alınmasına rağmen tasfiye memurlarının bu karara uymadıklarını, 2008 yılında ödemeleri durdurduklarını ve ödeme sırası müvekkiline gelmesine rağmen ödeme yapılmadığını, usulsüz tasfiye işlemleri yapıldığını ileri sürerek duran tasfiye ödemelerinin ve tasfiye işlemlerinin devam ettirilmesi için mahkemenin müdahalesini (eda) talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Anonim Şirketlerin, tasfiye işlemleri ile ilgili hükümler 536.vd (6762 sayılı TTK 441 vd) maddelerinde düzenlenmiş olup anılan maddelerde tasfiye ile ilgili işlemleri yürütme görevi tasfiye memurlarına verilmiştir. Anılan maddelerde tasfiye işlemlerine yönelik olarak mahkemenin müdahalesine ilişkin yasal düzenleme yapılmamıştır. Sadece 546/2 maddesinde tasfiye memurlarının sorumluluğu düzenlenmiş olup, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği hususlar tasfiye memurlarının sorumluluğunu gerektiren eylemler olup, Uyaptan yapılan kontrolde davacının aynı iddialarla davalı şirket tasfiye memurları hakkında Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/382 E. Sayılı dava açtığı, mahkemece verilen 2017/58 K. Sayılı kararın davacı tarafça istinaf edildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. H.D.’nin 2018/498 – 2018/1589 E.K. Sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar tasfiye memurlarının sorumluluğunu gerektiren iddialar olup bu iddialara dayalı olarak davalı şirket tasfiye memurları hakkında zaten görülmekte olan bir dava bulunduğu, tasfiye işlemlerini yürütme görevinin tasfiye memurlarına ait olduğu bu konuda yani tasfiye işlemlerinin yürütülmesine ilişkin olarak mahkeme müdahalesine yasal imkan bulunmadığı anlaşılmakla davacı istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 05/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.