Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1236 E. 2021/457 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1236 Esas
KARAR NO : 2021/457 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2019
NUMARASI : 2016/627 Esas 2019/97 Karar
DAVA TÜRÜ : Alacak
KARAR TARİHİ : 01/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının İstanbul İli, … İlçesi, … Beldesi, İkiasfaltarası Mevkii’nde kani ve tapunun 4.pafta, bila ada, … parselde kayıtlı 2.740 m2 yüzölçümlü akaryakıt istasyonu nitelikli taşınmazın maliki olduğunu, davalı şirketin davacı şirketin maliki olduğu akaryakıt istasyonunda bayilik faaliyeti yapmak amacıyla davacı şirket ile 31/12/2012 tarihli protokol imzaladığını, protokol gereğince mülkiyeti davacı şirkete ait istasyonun protokolde yazılı hükümler ve imzalanacak bayilik sözleşmesi uyarınca onarım ve tadilatının davalı tarafça yapılacağı ve ardında da 15 yıl süre ile davalı tarafça işletileceğinin belirlendiğini, yine protokol gereği 320.000 ABD Doları+KDV tutarında inkişaf bedelinin, fatura mukabilinde davalıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, söz konusu hüküm gereğince davacı tarafından davalının keşide ettiği 24/12/2012 tarihli fatura karşılığında 10/01/2013’te 339.443,52 TL, 25/01/2013’te 331.861,52 TL’yi banka kanalıyla nakden davalıya gönderdiğini, bakiye 7.582,00 TL’yi 5.168 TL ve 2.414 TL şeklinde 28/01/2013 tarihinde cari hesaptan mahsup yolu ile ödenerek toplamda 678.887,04 TL ödeme yapıldığını, davacı şirketin davalı ile imzaladığı protokol hükümleri çerçevesinde davalının 15 yıl süre ile davacı şirketin bayiliğini yapacağı taahhüdüne güvenerek inkişaf ödemesinin yapıldığını, fakat davalı şirketin bahse konu istasyonda bayilik yapabilmesi için 5015 sayılı yasa ile ilgili yönetmelik gereği zorunlu olan bayilik lisansını almadığını, sözleşme ve protokol gereği üstlendiği edimlerini yerine getirmediğini, bu nedenle davacı tarafından 31/05/2016 tarihli telgraf ile taraflar arasındaki tüm ilişkiyi feshettiğini davalıya bildirdiğini, davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, bu nedenle davacının protokolün 13.1 maddesi gereği haklı fesih yaptığını, sözleşmenin 14/a.maddesi gereğince davalının 100.000 ABD Doları tutarında ceza şartı ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, yine sözleşmenin feshi nedeniyle davalının ödenen inkişaf ödemesini iade etmesi gerektiğini, anılan nedenlerle davanın kabulü ile 100.000 ABD Doları tutarındaki ceza şartının davalıdan tahsiline, yine 678.887,04 TL tutarındaki inkişaf bedelinin davalıdan tahsiline, 197.437,37 TL tutarındaki inkişaf bedeli alacağının şimdilik 1.000,00 TL’sinin HMK 109/1.maddesi uyarınca kısmi olarak davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile, bilirkişi raporu ile inkişaf bedeli ve ek inkişaf bedeli alacağının sabit olduğunu, bu nedenle 1.000,00 TL ek inkişaf bedeli taleplerini 111.787,37 TL arttırmak suretiyle 112.787,37 TL’ye yükselttiklerini beyanla ıslaha ilişkin harç ikmali mahkememiz veznesine depo edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirketin taraflar arasında imzalanan 13/12/2012 tarihli porotokol ile davacıdan kiralamış olduğu petrol istasyonu satış yerinde yatırım, onarım ve tadilat yaptığını, halen davalı şirketin zilyetliğinde bulunan dava konusu istasyonda her ne kadar akaryakıt satışı yapılmıyor olsa da davalı şirket çalışanı tarafından korunduğunu ve istasyonun açılışı için ilgili kamu kurumlarından ve mahkemelerden olumlu sonuç beklendiğini, davacı tarafından yapılan her ödemenin fatura karşılığı yapıldığını, davalı şirketin şahsi hesabına olacak şekilde herhangi bir ödeme olmadığını, davacının kendi sahibi olduğu istasyona yatırım yaptığını, daıvacının dava dilekçesindeki anlatımlarının yanlış ve yanıltıcı oldğuunu, davalı tarafın elinde olmayan sebeplerle dava konusu benzin satış istasyonunun satışa hazır hale getirilemediğini, davalı tarafından istasyonunun çalışır hale gelmesi için gerekli tüm iş ve işlemlerin yapıldığını ve gerekli kurumlara başvurularda bulunulduğunu, davalının sözleşmenin hiçbir maddesini ihlal etmediğini, davacı şirket tarafından inkişaf bedeli olarak yapılan ödemelerle alınan malzemeler ve diğer tüm yatırım malzemelerinin davacı tarafından sökülüp alındığını ve Bolu İlindeki başka bir akaryakıt istasyonuna taşındığını, davalı şirketin akaryakıt satışı yapabilmek ve sözleşmenin devam edebilmesi için gerekli tüm girişimlerde bulunduğunu, bu sürecin halen devam ettiğini, anılan nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 06/02/2019 tarih ve 2016/627 Esas – 2019/97 Karar sayılı kararında;”…Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalının beyanları, ibraz edilen deliller, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu ibraz edilen bilirkişi heyeti kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davacı tarafından 31/05/2016 tarihli telgraf ile feshi sebebi ile davalının sözleşmeye konu edimleri yerine getirmemesi sebebiyle davalıdan olan inkişaf bedeli alacakları ile cezai şart bedelinin tahsiline yönelik tazminat davasıdır. Önemle belirtmek gerekir ki, taraflar arasındaki sözleşme bizzat davacı tarafça feshedilmiştir. Dolayısıyla davacının sözleşme uyarınca tazminat isteminde bulunabilmesi için sözleşmeyi haklı nedenle feshetmesi yada sözleşme feshinde davalının sözleşmeye aykırı davranışının bulunması ve bunun da davacı taraf için çekilmez bir hal alması gerekmektedir. Yine sözleşmeye aykırılığın davacı tarafça çekilecek ihtarname ile giderilemeyecek boyutta olması gerekmektedir. Davacı tarafça davalıya gönderilen ve ek4 olarak dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan telgrafta “müvekkil … AŞ ile imzaladığınız bayilik sözleşmeleri, protokoller ve bunlarla sınırlı olmamak üzere bayilik ilişkisi kapsamındaki her türlü sözleşme hükümlerine aykırı davranışlarınız ve edimlerinizi ifa etmemeniz nedeniyle sözleşme, protokol ve bayilik ilişkisi kapsamındaki tüm sözleşmeler 31/05/2016 saat 13:00 itibari ile sonuç doğurmak üzere feshedilmiştir.” ibaresi mevcuttur. Gerek fesih ihbarnamesinde, gerek dava dilekçesinde davacı tarafça fesih sebebi olarak herhangi bir somut neden öngörmemiş, sadece davalının sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle sözleşmeyi feshettiğini ileri sürmüştür. Yargılama aşamasında sunulan dilekçelerde davacı tarafça taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4.3.maddesinde “bayi işbu sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren 90 gün içerisinde akaryakıt satın alacak ve ticari faaliyetine başlayacaktır.”hükmünün bulunduğu, davalının bu yükümlülüğe aykırı davrandığını ileri sürmüştür. Bu kapsamda öncelikle davacı tarafından yapılan feshin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalı ise savunmalarında idari makamlardan gerekli izni alamadığı için işletmeyi açamadığını, resmi mercilerden kaynaklanan mücbir sebep sebebiyle işletmeyi çalıştıramadığını ileri sürmüştür. Davalı tarafından dosyaya sunulan belgelere göre EPDK tarafından istasyon açılışına izin verilmemesi ve ruhsat alınamaması sebebiyle davalının davaya konu istasyonu çalıştıramadığı anlaşılmaktadır. Gerek protokolün 13.b.maddesi, gerekse sözleşmenin 23.5.maddesi uyarınca resmi mercilerin kararları sebebiyle sözleşmenin yerine getirilememesi halinde davacı … Ofisinin sözleşmeyi fesih hakkı düzenlenmiş ise de bu gibi hallerde davacının sözleşmeye dayanarak davalıdan kar kaybı, cezai şart, eksik alım taahhüdü sebebi ile cezai şart vs.gibi taleplerde bulunamayacağı görülmektedir. Sözleşme haklı sebeple değil, mücbir sebeple feshedilmiş bulunmaktadır. Bu kapsamda davacının cezai şart istemi yerinde değildir. Çünkü protokolün 14.maddesine göre ancak 13.maddenin a.bendine göre davacı tarafından sözleşmenin haklı feshi yada bayi tarafından haksız feshi halinde cezai şartın ödeneceği, oysa feshin protokolün 13.b.maddesine göre yapıldığı, dolasıyla protokolün 13.a.maddesine uygun bir fesih bulunmaması sebebiyle davacının davalıdan cezai şart isteminde bulunamayacağı anlaşıldığından cezai şart istemi yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir. İnkişaf bedeli alacağı yönünden ise, protokolün 3/2.maddesine göre bedeli Petrol Ofisi AŞ tarafından karşılanacak başlığı altında belirtilen işlerin Petrol Ofisi tarafından ve Petrol Ofisinin takdirine göre Petrol Ofisinin tayin edeceği taşeron eliyle veya bedeli bayiye ödenmek suretiyle bayi tarafından yapılacağı düzenlenmiştir. Yine sözleşmenin inkişaf ve yatırım bedeli başlıklı 4.maddesine göre Petrol Ofisi tarafından tesisi inşa ve tadilatı kapsamında Petrol Ofisi tarafından yapılacak işler için satış yerinin inşasında kullanılmak üzere 320.000 USD + KDV tutarındaki inkişaf yatırım bedelinin bayiye ödenmesi ve bayi tarafından söz konusu ödenen bedelin TCMB Döviz satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek düzenlenecek faturayla bayiye ödeneceği kabul edilmiştir. Bu kapsamda davacı tarafından yapılan ödemeler karşılığı davalıdan, davacıya 678.887,00 TL’lik inkişaf ve yatırım bedeli ile ilgili fatura kesilmiştir. Söz konusu 4.maddenin 2.fıkrasında davalı tarafın kendisine ödenen inkişaf ve yatırım bedelinin tamamını tesisin yapımı için kullanacağı düzenlenmiştir. Nitekim davalı tarafından söz konusu inkişaf ve yatırım bedeli uyarınca davaya konu taşınmaz üzerindeki istasyon tadilatı yapılmıştır. Bu husus tarafların kabulünde olup, buna yönelik taraflarca herhangi bir iddia ve itiraz bulunmamaktadır. Görüldüğü üzere davacı tarafından davalıya verilen inkişaf ve yatırım bedeli esasen sözleşmenin 3 ve 4.maddeleri uyarınca davacı tarafından yapılması gereken ve davacının üstlendiği edimler için ödenmiş olan inkişaf ve yatırım bedelidir. Söz konusu bedellerle yine mülkiyeti davacıya ait olan taşınmaz üzerindeki istasyon yenilenmiş ve değer kazanmıştır. Sözleşme feshi sonrası davalının davaya konu istasyonu işletme hakkı son bulmuştur. Ve davaya konu taşınmazın zilyetliği de davacı mülk sahibi olan Petrol Ofisine geçmiş bulunmaktadır. Protokol uyarınca davacının yapmakla yükümlü olduğu inkişaf ve yatırım bedeli sonrası davaya konu taşınmazın kazandığı değer davacı malik uhdesine geçmiş olup, yeniden söz konusu inkişaf bedelinin davacıya ödenmesine karar verilmesi halinde davacı sebepsiz zenginleşecektir. Bu sebepten dolayı davacının inkişaf ve yatırım bedelinin ödenmesine yönelik davasının da reddine karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile,Davacının davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının usul, yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, Müvekkilinin İstanbul … ilçesi, … beldesi, ikiasfaltası mevkiinde kain ve tapunun … pafta, bila ada, … parselinde kayıtlı 2.740 m2 yüz ölçümlü akaryakıt istasyonu nitelikli taşınmazın maliki olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin maliki olduğu akaryakıt istasyonunda bayilik faaliyeti yapmak amacıyla müvekkili ile 13/12/2012 tarihli protololü imzaladığını, Protokolün konu başlıklı 2.maddesinde mülkiyeti müvekkiline ait istasyonun protokolde yazılı hükümler ve imzalanacak bayilik sözleşmesi çerçevesinde onarım ve tadilatının davalı tarafça yapılacağı ve ardından da 15 yıl süre ile davalı tarafça işletileceğinin belirlendiği, Protokolün inkişaf / yatırım bedeli başlıklı 4.maddesinde ise, 320.000 ABD Doları + KDV tutarında inkişaf bedelinin, fatura mukabilinde davalıya ödeneceğinin karara bağlandığını, Söz konusu hüküm gereğince müvekkilinin davalının keşide ettiği 24/12/2012 tarihli fatura karşılığında 10/01/2013 tarihinde 339.443,52.TL, 25/01/2013 tarihinde 331.861,52.TL banka kanalıyla nakden davalıya gönderdiği, bakiye 7.582.TL’yi de 5.168.TL ve 2.414.TL şeklinde 28/01/2013 tarihinde cari hesaptan mahsup yolu ile ödeyerek toplamda 678.887,04.TL ödeme yaptığını, Müvekkili şirketin, davalı ile imzaladığı protokol hükümleri çerçevesinde, davalının 15 yıl süre ile Petrol Ofisi bayiliği yapacağı taahhüdüne güvenerek inkişaf ödemesi yaptığını, fakat davalı şirketin bahse konu istasyonda Petrol Ofisi bayiliği yapabilmesi için 5015 sayılı Yasa ve ilgili yönetmelik gereği zorunlu olan bayilik lisansını almadığı, hatta lisans almak için gerekli başvuruyu bile yapmadığı, dolayısıyla da sözleşme ve protokolde üstlendiği edimlerini ifa etmediğini, bu nedenle müvekkilinin protokolün 13.maddesinin 1.fıkrasına uygun şekilde haklı fesih yaptığı, protokolün müvekkili tarafından haklı nedenle feshi sonunda mad.14/a uyarınca davalının 100.000 ABD Doları tutarında cezai şartı ödeme yükümlülüğü altına girdiği, Feshin bir diğer önemli sonucunun da mad.14/a maddesinde belirtilen inkişaf ödemesinin iadesi zorunluluğu olduğu, davalının protokoldeki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek akde aykırılık yaptığı ve bu suretle de taraflar arasındaki ilişkisinin müvekkili tarafından haklı nedenle feshine sebep olarak müvekkilinden tahsil ettiği 678.887,04.TL tutarındaki inkişaf bedelinin tamamını mad.14/d’de yer alan kural gereğince iade etmeye mecbur hale geldiğini, Yukarıdaki belirtilen ödemeye ek olarak müvekkili şirketin davalıya toplam 198.437,37.TL daha inkişaf bedeli ödediğini, Bu ödemelerin protokolün 3.maddesinin 2.fıkrası hükm gereğince yapılmış olup, bayilik ilişkisinin davalı tarafın akde aykırılığından dolayı hiç başlayamaması karşısında, aynı hüküm gereği bu tutarın müvekkiline iadesinin gerektiğini, Yerel mahkemece cezai şart talebi ile ilgili olarak tespitinin hatalı olduğunu, Davalının 13/03/2015 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığını, Sözleşmenin 4.3maddesinde açık açık “bayi işbu sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren 90 gün içinde akaryakıt satın alacak ve ticari faaliyetine başlayacaktır.” hükmü olduğunu, Davalının 13/06/2015 tarihi itibariyle istasyonu faaliyete geçirmeyi taahhüt ettiği, davalının sözleşme ve protokolü imzaladığı tarih ve fesih tarihi arasında öngörülemeyen bir gelişme olmadığı, yani ilk derece mahkemesinin mücbir sebep olarak niteliği herhangi bir olgu gerçekleşmediği, zaten sözleşmenin imzalanması ile istasyonun taahhüt edilen açılış tarihi arasında topu topu 90 günlük bir süre olduğu, bu kadar kısa bir süre içinde, öngörülemeyen bir gelişmenin ortaya çıkma olasılığı olmadığını, kaldı ki davacının tacir olduğunu, Bu itibarla davalının tacir sıfatının kendisine yüklediği basiret ve öngörü ile davranmalı ve şayet bir şüphesi var ise, 13/03/2015 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalamaması gerektiğini, oysa davalı gereken basireti sergilemediği ve sözleşmeyi imzaladığı, bu suretle de 90 günlük süre içinde istasyonunun faaliyete geçirilememesinden kaynaklanabilecek yaptırımları da kabullendiği, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin oluşa aykırı değerlendirmesi çok yanlış olduğu, Tacir sıfatını haciz davalının, sözleşmeyi hiçbir çekince beyan etmeksizin imzaladığı ve müvekkilinin feshi de haklı olduğundan, davalı 100.000 ABD Doları tutarında ceza şartın ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, Yerel mahkemenin inkişaf bedeli iade talebi ile ilgili olarak yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, davalıya ödenen para istasyona hacanmadığı, bu hususun bilirkişi raporu ile açıkça belli olduğunu, Müvekkili şirketçe davalıya 678.887,04.TL ve 198.437,37.TL olmak üzere toplam 877.324,41.TL ödeme yapıldığı, fakat dava konusu istasyona 877.324,41.TL’lik tadilat yatırım yapılmadığını, 09/04/2018 tarihinde bir bağımsız denetçi – SMMM, bir mali müşavir, bir inşaat mühendisi ve bir de akaryakıt uzmanı bilirkişi heyeti ile keşf yapıldığı ve heyetçe tanzim edilen bilirkişi raporunda market ve idari bina olarak kullanılan kısmında yapılan tadilat masrafının 44.050,00.TL, kanopi bedelinin ise 41.600,00.TL olduğunun belirlendiğini,
Tespit edilen toplam tadilat bedelinin 85.650,00.TL olduğunu, bilirkişi raporunda da bu tutarı ödenen ek inkişaf bedelinden düşüldüğü ve ek inkişaf bedeli alacağının 198.437,37.TL-85.650,00.TL=112.787,37.TL olarak hesaplandığı, taraflarınca da ek inkişaf bedeli alacağının bu tutarı ıslah edildiğini, Dolayısıyla davalıya ödenen toplam 877.324,41.TL inkişaf bedelinden, istasyona yatırım için kullanılan tutar ancak 85.650,00.TL olduğunu, fakat yerel mahkemenin 877.324,41.TL’lik inkişaf bedelinin tümünün istasyona harcandığına dair hiçbir somut belge olmadan kararını yalnızca varsayımla gerekçelendirip davanın reddine karar vermesinin fahiş bir hata olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, dosyada mevcut delillere, bilirkişi heyetinin denetime uygun raporuna ve gerçeğe aykırı gerekçeye dayalı ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında akdedilen 13/12/2012 tarihli Akaryakıt İstasyonu Bayilik Sözleşmesi ve Protokol uyarınca davalıya ödenen inkişaf bedeli ile sözleşmede öngörülen cezai şart bedelinin davalıdan tahsiline yönelik tazminat davasıdırMahkemece yukarıdaki gerekçe ile, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, İstanbul İli, … İlçesi, … Beldesi, İki asfalt arası mevkiinde kain ve tapunun … Pafta, bila Ada, … Parselinde kayıtlı 2.740 m2 yüzölçümlü akaryakıt istasyonu nitelikli taşınmazın malikidir.
Davacı ile davalı şirket arasında davacının maliki olduğu akaryakıt istasyonunda bayilik faaliyeti yapmak amacıyla 13/12/2012 tarihli Protokol, 13/03/2015 tarihli … A.Ş. İSTASYONLU BAYİLİK SÖZLEŞMESİ imzalandığı ve taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davacı tarafından 31/05/2016 tarihli telgraf ile sözleme ve protokolün feshedildiği görülmüştür.Somut dava, protokol ve sözleşmenin feshi sebebi ile davalının sözleşmeye konu edimleri yerine getirmemesi sebebiyle davalıdan olan inkişaf bedeli alacakları ile cezai şart bedelinin tahsiline yönelik tazminat davasıdır.Davacının sözleşme uyarınca tazminat isteminde bulunabilmesi için sözleşmeyi haklı nedenle feshetmesi yada sözleşme feshinde davalının sözleşmeye aykırı davranışının bulunması ve bunun da davacı taraf için çekilmez bir hal alması gerekmektedir.Uyuşmazlık, feshin haklı olup olmadığı ve davacı tarafından davalıya ödenen inkişaf bedeli ile sözleşmede öngörülen cezai şart bedelinden kaynaklı tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.Davacı, davalının sözleşmede üzerine düşen yükümlüğü yerine getirmediği ve akaryakıt istasyonu satışı için gerekli lisansı almadığı ve almak için başvuruda dahi bulunmadığını bu sebeple, taraflar arasında bulunan 13.12.2012 tarihli Protokol’ün 13.a maddesi uyarınca sözleşmeyi feshettiği iddia etmektedir.Davalı ise, sözleşmenin imzalandığı günden bu yana, akaryakıt istasyonunun çalışır hale getirilmesi için ilgili belediyelere, Bakanlığa, EPDK’ya başvuruda bulunduğu fakat, EPDK’nın olumsuz yöndeki idari işleminin iptali için Ankara 18. İdare Mahkemesi’nin 2015/2201 E. sayılı dosyası ile iptal davası açtığı ve davanın kabulüne karar verildiği, bu şekilde taraflar arasındaki sözleşmenin hiçbir maddesini ihlâl etmediğini savunmuştur.Davacı vekilinin davalıya ödenen toplam 877.324,41.TL inkişaf bedelinden, istasyona yatırım için kullanılan tutarın ancak 85.650,00.TL olduğunu, fakat yerel mahkemenin 877.324,41.TL’lik inkişaf bedelinin tümünün istasyona harcandığına dair hiçbir somut belge olmadan kararını yalnızca varsayımla gerekçelendirip davanın reddine karar vermesinin fahiş bir hata olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Mahkemece bilirkişi heyetinden alınan raporda; market ve idari bina olarak kullanılan kısmında yapılan tadilat masrafının 44.050,00.TL, kanopi bedelinin ise 41.600,00.TL olduğunun belirlendiğini, tespit edilen toplam tadilat bedelinin 85.650,00.TL olduğu , bu tutarının ödenen ek inkişaf bedelinden düşüldüğü ve ek inkişaf bedeli alacağının 198.437,37.TL-85.650,00.TL=112.787,37.TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir.Davalı vekili bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapora karşı itirazlarını içerir verdiği beyan dilekçesinde;”….6. Taraflar arasında imzalanmış olan Bayilik sözleşmesine ek protokolün 3.maddesinde açıkça “İşbu sözleşme EK-1’de BEDELİ PO TARAFINDAN KARŞILANACAK İŞLER başlığı altında belirtilen işler PO tarafından PO’nun takdirine göre, PO’nun tayin edeceği taşeron eliyle ve bedeli Bayi’ye ödenmek suretiyle Bayi tarafından yapılacaktır. Bu kısım işlerin bedeli PO tarafından Bayi’ye fatura edilecektir. Bedeli PO tarafındna karşılanacak işler, Bayiye verilen inkişaf bedeli olup, Bayi teslim aldığı bu işler nedeniyle PO’ya inkişaf bedeli faturası düzenleyecektir.” Denmektedir. 7. Sözleşme metninden de açıkça anlaşılacağı üzere dava konusu taşınmazda yapılacak işler davacı … tarafından belirlenmekte, işler Davacı tarafından belirlenen taşeron firma tarafından yapılmakta, ancak Petrol Ofisi kendisini garantiye almak amacı ile ödemeleri doğrudan kendisi yapmamakta, müvekkil şirkete inkişaf bedeli olarak göndermekte ve müvekkil firma tarafından da işi yapan taşeron firmalara ödemeler yapılmaktadır. Sözleşme uyarınca davacı …. San. Ve Tic. Ltd. Şti. firması ile anlaşma yapmış ve dava konusu taşınmazın tüm işleri taşeron olarak bu firma tarafından yapılmıştır. İşlerin yapıldığı firmalar tarafından müvekkil şirkete fatura edilmiş, bu faturalar doğrultusunda müvekkil şirkette davacıya fatura ederek ödeme almıştır. 8. Bilirkişi raporunda ısrarla müvekkil şirket tarafından ticari defterlerin ibraz edilmediği belirtilmekte ise de söz konusu ticari defterler mahkemeniz dosyasında bulunmaktadır. Müvekkil şirkete ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi durumunda dava konusu taşınmazda yapılan tüm tadilat ve inşaat işlemlerinin neler olduğu ve hangi bedele yaptırılmış olduğu açıkça ortaya çıkacaktır. Bu sebeple öncelikle ticari defter ve kayıtlarımızın incelenmesini talep etmekteyiz. Müvekkil şirket tarafından tüm iş ve işlemler yasal ve hukuka uygun olarak yapılmış, Vergi Dairesine gerekli bildirimler yapılmış, Beyannameler verilmiş, BA, BS formları iletilmiş, vergileri ödenmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından ticari defter ve kayıtlarımızın incelenmemiş olması nedeni ile müvekkil şirketin mali müşaviri tarafından mali tespit tutanakları düzenlenmiştir. İşbu tutanaklar mahkemeniz dosyasına sunmuş olduğumuz ticari defter ve kayıtlarımızın özeti konumundadırlar. Bu sebeple işbu tutanak ve eklerini dilekçemiz ekinde mahkemenize sunmaktayız,” şeklinde beyanda bulunup dosyanın yeniden bilirkişi kuruluna tevdi edilerek mahkeye sunmuş oldukları ticari defter ve kayıtlarının incelenmek suretiyle ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece, bu iddialar yönünden herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi bu iddiaların değerlendirilmesi ancak davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınması suretiyle değerlendirilebilecek olmasına rağmen yargılama sırasında davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarıda incelenmek suretiyle bilirkişilerden ek rapor alınması talebinin red edilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu durumda, mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, HMK’nın 266. maddesi uyarınca davalı tarafın ticari defter ve kayıtları bilirkişilere inceletilmek suretiyle taşeron ile davalı arasındaki ticari ilişki kapsamında taşeron tarafından davalıya kesilen faturaların ve davalı tarafından taşerona yapılan ödemelerin davalının ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olup olmadığı yönünde denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun No’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/02/2019 Tarih ve 2016/627 Esas 2019/97 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.