Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1226 E. 2021/458 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1226 Esas
KARAR NO : 2021/458 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2019
NUMARASI: 2017/142 Esas 2019/102 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı borçlu aleyhine 27/08/2016 tarih … sıra nolu fatura bedelinin müvekkiline ödenmemesi sebebiyle Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile yasal takibe geçildiğini, davalı borçlu tarafından icra takibine haksız itirazda bulunulduğunu, davalının itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisiz olduğunu iddia ettiğini, ancak işbu takibin para alacağının ödetilmesine ilişkin olduğunu, alacaklının ödeme tarihindeki yerleşim yerinin icra dairesinin yetkili olduğunu, davalı şirketin müvekkili şirket herhangi bir borcunun bulunmadığının gerçeği yansıtmadığını, borçlunun kötü niyetli olarak müvekkilinin alacağının tahsilini engellemeye çalıştığını, söz konusu malların 26/08/2016 tarihli sevk irsaliyesi ile davalı şirkete teslim edildiğini, sevk irsaliyelerinde malların şirkete teslim edildiğinin açıkça belirtildiğini ve imza altına alındığını, davalının borcu olmadığını iddia etmesine rağmen müvekkiline 28/09/2016 tarihinde 1.674,55 TL’lik ödeme gerçekleştiğini, ancak kalan 10.000,00 TL bakiyenin ödenmediğini, bu nedenlerle davalı borçlunun Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına dair yaptığı haksız itirazın iptalini, takibin devamını, haksız itiraz nedeni ile davalı borçlunun %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı borçluya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, taraflar arasındaki ilişkinin müvekkili tarafından davacıdan talep edilen ambalajlara ve bunların üretimine ve satın alınmasına ilişkin olarak taraflar arasında kurulan eser sözleşmesine dayandığını, müvekkili Venüs şirketinin bisküvi üreticisi olduğunu, üretmiş olduğu muhtelif çeşitte bisküvileri farklı adlar ve ambalajlarla gerek yurt içinde gerekse yurtdışında pazarlamak ve satmak suretiyle ticari faaliyetini sürdürdüğünü, Eylül 2016 yılında İstanbul’da gerçekleştirilecek gıda fuarına yapılan hazırlıklar doğrultusunda ambalaj gereksinimi doğduğunu, davacı şirket ile yapılan görüşmelerde … tarafından istenilen miktar ve nitelikte ambalaj üretilebileceğinin taahhüt edilmesi üzerine anlaşmaya varılarak ambalajların üretimine başlanıldığını, buna karşı üretilen ve müvekkiline teslim edilen ürünler ile ilgili yapılan kontrollerde hem baskı görsellerinde hata olduğunu, hem de malzemeden kaynaklı paketleme esnasında yapıştırma ile ilgili üretimi etkileyen sorunlar olduğunun tespit edildiğini, bu durumun derhal davacıya gerek sözlü olarak gerekte yazılı olarak bildirildiğini, davalı yana 08/09/2016 tarihinde elektronik posta mesajında ürünle ilgili yaşanan sorunların detaylı bir şekilde anlatıldığını, müvekkil şirket tarafından ambalajların tesliminden sonra yapılan kontrollerde ambalajların istenilen görsellikte ve paketlemeye elverişli olmamasının tespit edilmesi üzerine bu durumun davacıya derhal bildirildiğini, ilgili ambalajları müvekkilinin katılacağı fuarda kullanacağını, ancak ayıplı olan ambalajları herhangi bir amaçla dahi kullanamaması sonucunun doğduğunu, bunun sonucunda davacı … iade faturası kesildiğini, ambalajların deneme için kullanılan kısımlarını çıkarıp kalan kısım için iade faturası kesildiğini, davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, ambalajları taraflar arasındaki anlaşmaya uygun surette istenilen kalitede üretmeyen davacıya karşı müvekkilinin bu ambalajları kullanamaması sebebiyle uğradığı zararlara ve kar kayıplarına ilişkin ve fazlaya dair her türlü talep ve dava hakkını saklı tuttuklarını, bu sebeplerle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 28/01/2019 tarih ve 2017/142 Esas – 2019/102 Karar sayılı kararında;”….Dosya arasında yer alan fotoğraflardan da açıkça anlaşıldığı üzere davacı yanın ürettiği ambalajların renklerinin soluk ve de bol olduğu açıkça anlaşılmaka ,bu hali ile davacı yanın baskının hemen ilk aşamasında farkettiği/farketmesi gerektiği ve de davalı yandan ikinci teyit alması gerektiği halde yapmayarak ayıplı olarak üretimi gerçekleştirdiği, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları doğrultusunda da sipariş üzerine gönderilen görselin kendilerince kabul edildiği üretime geçince davacı tarafın yeni bir görsel sunmadığı ,üretimin bitirilip hazır olarak davalı yana teslim edildiğinde ayıplı ifa olduğunun anlaşıldığı ve de iade edildiğinini bildirildiği,hal böyle iken üretimden kaynaklı ayıplı ifa sebebi ile davalı yanın iade faturasında haklı olduğu böylelikle davacının davasını ıspatlayamadığı anlaşılmakla açılan davanın ve davacının yaptığı takipte kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Açılan davanın REDDİNE,2-Davacının yaptığı takipte kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28.01.2019 tarih, 2017/142 E. ve 2019/102 K. sayılı kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Davalı/borçlu aleyhine 27.08.2016 tarih ve … sıra no’lu fatura bedelinin müvekkile şirkete ödenmemesi sebebi ile Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından iş bu icra takibine haksız itiraz etmesi sebebi ile haksız itirazın kaldırılması ve takibin devamı talep ve dava edidiği, ancak Bakırköy 4. Asliye Ticqaret Mahkemesi tarafından verilen 28.01.2019 günlü karar ile davanın reddine dair karar verildiği, söz konusu karar haksız ve hatalı olduğunu, Müvekkili tarafından tamamen davalı talebine uygun bir üretim gerçekleştirildiği, ayıplı ya da hatalı bir üretim yapılmadığı, bu sebeple kararın gerekçesi açıkça yanlış olduğu, bu hususta dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesinde yapılan tespit ve değerlendirmeler yanlış olup söz konusu yanlış değerlendirmeye dayalı olarak müvekkilinin ayıplı imalat yaptığı algısı oluştuğu, ancak müvekkilinin üreten olarak davalı talebi ile bağlı olup talebe uygun yapılan üretimin ayıp olarak değerlendirilmesinin kabul edilemez olduğunu, Ancak karara dayanak alınan bilirkişi raporunda durum tamamen hatalı değerlendirerek ve davalının fuar sebebi ile acil üretim talebine istinaden her zamanki baskı tekniği dışında müvekkili tarafından yapılabilen baskı tekniği ile üretim istemesi sonucu oluşan çalışmada müvekkili tarafından yapılan üretimin ayıp olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili tarafından davalının talep ve kabulü ve … yapısında değil ışıl yapışma tekniği ile üretim yapılmış olup, yani davalı talebine uygun yapılan üretimin ayıp kabul edilmesi mümkün olamayacağı, Davalı şirket ile müvekkili arasında üretim, malzeme ve bedeller konusunda yapılan görüşmeler akabinde davalının üretim yaptırmak istediği imalat ve bu imalatı için kullandığı malzemelerin … denen bir yapışma tekniğine uygun olduğu müvekkili tarafından tespit edilmekle davalıya üretim hatlarının bu işlem sürecine, yapışma tekniğine uygun olmadığı ve ambalaj tedarikinde yardımcı olamayacağımız bilgisi verildiğini, ancak davalı firmanın yetkilisi … Bey tarafından müvekkili yeniden aranarak fuara katılacakları, kendilerinin opp+opp laminasyonlu malzemeyi ısıl yapışma tekniği kullanarak yapıştırabildikleri, taraflarının bu üretimi gerçekleştirebildiği, bu şekilde yani müvekkilinin yapabileceğini bildirdiği ısıl yapışma tekniği ile üretim yapılarak ürünlerin hemen kendilerine sevkini istedikleri, bu sebeple tamamen davalının talebi doğrultusunda ekte yer alan 22.08.2016 tarihli Sipariş Formu oluşturulduğu ve davalı firma tarafından da ürün cinsi, ebat, kalınlık , miktar ve fiyat içeren söz konusu sipariş formu kabul edilerek altı kaşelenip, imzalanıp onaylandığı, müvekkiline gönderildiği ve bu sipariş formu çerçevesinde müvekkili tarafından üretim gerçekleştirildiğini, Davalı firma şeffaf + şeffaf lamineli ürün istediğini ve bu acil üretim sonrası mevcutta kullandıkları … yapısında da fiyat göndermelerini talep etmiş olup bilirkişi tarafından incelemeye alınan ürün şeffaf + şeffaf lamineli ürün olmakla tamamen farklı bir baskı tekniği olan … + … tekniği ile müvekkili tarafından üretim yapılmamış olmakla bu durumun ayıp olarak telakki edilmesi dosyanın ne denli hatalı incelendiğinin ve karara da dayanak alınan raporun hatalı tanzim edildiğinin göstergesi olduğunu, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi de aynı hatalı görüşü kendi kararında gerekçeye esas aldığı ve “ dosya arasında yer alan fotoğraflardan açıkça anlaşıldığı üzere davacı yanın ürettiği ambalajların renklerinin soluk ve de bol olduğu açıkça anlaşılmakla bu hali ile davacı yanın baskının hemen ilk aşamasında fark ettiği / farketmesi gerektiği ve de davalı yandan ikinci teyid alması gerektipği halde yapmayarak ayıplı olarak üretimi gerçekleştirdiği …” şeklindeki hatalı gerekçe ile hüküm tesis edildiği, ancak davalının müvekkilinin kendi tekniğine uygun üretimine onayının olduğu, tacir olan davalının bu tarz bir üretime onayında internet üzerinden gönderilere bakarak yine de onay vermesinin sonuçlarına katlanması gerekeceği, müvekkilinin ayıplı değil davalının kabulü ile kendi üretim tekniği çerçevesinde üretim yaptığı ve bu durum ayıp olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağını, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/142 Esas ve 2019/102 K. Sayılı kararında “ davacı yanın ürettiği ambalajların soluk ve de bol olduğu açıkça anlaşılmakla bu hali ile davacı yanın baskının hemen ilk aşamasında fark ettiği /farketmesi gerektiği ve de davalı yandan ikinci teyid alması gerektiği halde almayarak ayıplı üretimi gerçekleştirdiği … sipariş üzerine gönderilen görselin kendilerince kabul edildiği , üretime geçince davacı yanın yeni bir görsel sunmadığı, üretimin bitirilip davalı yana tesliminde ayıplı ifa olduğunun anlaşıldığı….” şeklinde gerekçe oluşturulduğunu, ancak söz konusu gerekçe de esasen taraflar arasında gelişen ilişkiyi bizce hatalı değerlendirmekte ve buna dayalı olarak taraf sorumluluklarını hatalı belirlemekte olduğunu, Müvekkili tarafından gerçekleştirilen üretim tamamen davalı bilgisi dahilinde olup bu hususa ilişkin maili de dosyada olduğu, davalıya gönderdiği ürün bilgisine dayalı olarak yapılacak baskıya dair çalışma gönderildiği ve 22.08.2016 tarihli mail içeriğinde de davalı yetkilisi … “…çalışmalar ok dir. fiyat teklifinizi bekliyorum” demek sureti ile müvekkili tarafından yapılan üretime onayını bildirdiğini, 22.08.2018 günlü ve ambalaj talebiniz konulu teklif metninin davalı firma kaşeli ve imzala olduğu yani davalının açık onayı olduğu, bu ambalaj teklifinde görüleceği üzere müvekkili tarafından yapılacak üretim 40 µ 20 µ Mat OPP +30 µ OPP en- boy da belli ve davalı tarafından onaylandığını, Müvekkili üretimi söz konusu tekniğe göre gerçekleştirmiş olup bu hususta üretime ikinci bir onay alma zorunluluğu olmadığını, davalının talebine göre üretilen ürün sevk edildiğini, Kaldı ki yerel mahkemece gerekçesinin aksine taraflar arasındaki sipariş formunda numune üretimine göre üretimin gerçekleştirilmesinin gerektiği yolunda hiçbir anlaşma olmadığını, üstelik dosyada mübrez raporda dahi gerekçede yer alan ve ayıplı üretime esas alınmış bolluk kıstasında taraflarının kusuru olmadığı davalı talimatına göre üretim yapıldığının ifade edildiği, bu nedenle verilen siparişe uygun üretim yapan müvekkilinin tekrar numure yollamak yükümlülüğü de bulunmadığını, bu hususta yerel mahkeme gerekçesinin hatalı olduğunu, Davalı taraf süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadığı ve ayrıca 6102 sayılı TTK 18/2 maddesi gereği tacirlere yüklenen basiretli davranma yükümüne aykırı hareket ettiğini, Müvekkili tarafından gerçekleştirilen üretim tamamen davalı bilgisi dahilinde olup 22.08.2018 günlü ve “ambalaj talebiniz” konulu teklif metninin davalı firma kaşeli ve imzalı olduğu yerel mahkeme kararında dikkate alınmadığını, bu ambalaj teklifinde görüleceği üzere müvekkili tarafından yapılacak üretim ebatları da yer almakta olduğu ve 40 µ 20 µ Mat OPP +30 µ OPP olup davalı tarafından da onaylandığını, Davalı yanın süresi içerisinde ve TTK mad.23/1-c ve TTK mad.18/3’e göre yapılmış usule uygun bir ayıp ihbarı mevcut olmadığı, kesinlikle müvekkili tarafından ayıplı üretim yapıldığını kabul etmemekle birlikte öyle olduğu var sayılsa dahi her iki tarafın da tacir olduğu ve basiretli davranmak zorunda olduğu hususu özellikle davaya konu malların irsaliye tarihi ve tanık anlatımları ile birlikte değerlendirildiğinde süresi içerisinde usulüne uygun bir ayıp ihbarı olmadığını, Yerel mahkeme gerekçesinde dahi “ürünlerin davalıya tesliminde ayıbın anlaşıldığı “ gerekçe alındığı ve ( ayıbı kabul etmemekle beraber ) açık ayıp olduğu kabul edildiğini, ancak alacağa esas malların irsaliye tarihi 26/08/2018 olduğunu, davalı tarafın cevap dilekçesi incelendiğinde ise iddialarını bir takım e-posta gönderisine dayandırdıkları ve 08/09/2016 Tarihli elektronik posta mesajı ile durumu ( yani sözde ayıplı üretimi) müvekkili şirkete bildirdikleri iddia edilmekte olduğu, iş bu iddia kabul edilse dahi e-posta tarihinin irsaliye tarihinden tam 13 gün sonrasına ait olduğu ve TTK 18/3 maddesine göre usulüne uygun bir bildirim niteliği taşımadığı ortada geçerli bir yasal süreye uygun bir ayıp ihbarı olmadığını, Zira 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesinde açıkça Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etme zorunluluğu alıcıya yüklendiğini, ayıbın açıkça belli olmaması halinde ise alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüalıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu açıkça düzenlendiğini, görüldüğü üzere davalı yan malları teslim aldığı ancak süresi içinde hiçbir ayıp ihbarında bulunmadığını, Hiçbir şekilde ayıbı kabul ettikleri anlamına gelmemek kaydı ile yerel mahkeme gerekçesinde eser sözleşmesine dayanılmış ve davalı taraf dahi cevap dilekçesinde davaya TBK 477 maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirtmiş olup, bu durumda dahi eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulacağı, ancak onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam edeceğini, iş sahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayıldığını, eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, bildirmezse eseri kabul etmiş sayılacağı hükümleri gereği yerel mahkeme gerekçesinin hatalı olduğu ve yapılacak istinaf incelemesi ile kaldırılması gerektiğini, Belirtilen kanun hükümleri tanık beyanlarıyla birlikte değerlendirildiğinde müvekkili şirkete hiçbir şekilde usulüne uygun bir ayıp bildirimi yapılmadığı üretilen eserinde davalı yanca kabul edildiğini, Davalı tanıklarının anlatımlarından da görüleceği üzere davalı şirket malları teslim aldıkları 26/08/2018 tarihinde iddia ettikleri üzere ambalajları kullanamayacaklarını anladıkları, ancak yine de fuara katılacak olmaları sebebi ile işbu ambalajlarını kullandıklarını, Tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde açıkça anlaşılacağı üzere davalı taraf acil ihtiyaçlarını gidermek üzere aslında kullanamayacakları ürünleri müvekkili firmaya minimum düzeyde sipariş ettiği ve bahsi geçen fuar organizasyonunda da müvekkili firmadan alınan ürünleri kullandıklarını, Davalı tanıkları beyanlarında daha ilk günden ürünleri kullanamayacaklarını anladıkları belirtilmekle TTK 23/1-c maddesine göre 2 gün içinde TTK 18/3 maddesine uygun olarak süresi içerisinde yapılmış bir ihbar ibraz edilemediğini, TTK 18/3 maddesi açıkça tacirler arasındaki ihbar yükümünün “noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile ”yerine getirilmesi gerektiğini düzenlemekle davalı tarafından sunulan böyle bir delil mevcut olmadığını, Yine davalı taraf davaya konu ürünlerle ilgili iade faturasını dahi 3 ay sonra Kasım ayında düzenlediğini, dosyaya mübrez kök raporda müvekkilinin alacağının iş karşılığı haklı bir alacak olduğu , defter ve kayıtların TTK ya uygun olmakla lehe delil vasfının olduğu ve davalının iade faturasının müvekkile tebliğ edilemediği tespit edilmiş olup davacının müvekkiline siparişi veren olduğu, yapıştırmakta teknik sorunu iddiasında ise kendi istemine ve verdiği siparişe göre üretim yapıldığı, müvekkilinin faturalarının olduğu, defterlerinin lehe delil olduğu oysaki davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı gibi VUK’na aykırı olarak iade faturası kestiği ancak müvekkiline tebliğ etmediği, firmanın kaşeli + imzalı fiyat teklifi ve onayı ile müvekkili tarafından üretilen ürünlerin imalatının kendilerine ve taleplerine uygun olduğunu, davacının bizzat kabul etmiş olduğu ve ne TTK’ya ne de TBK’ya uygun süresi içerisinde hiçbir ayıp ihbarının dosyaya sunulamadığı gerçeği karşısında işbu haklı davanın kabulü gerekirken reddinin hatalı olduğunu, Dosya kapsamında bilirkişi raporları arasında açık çelişki mevcut olup söz konusu çelişki giderilmeksizin ( 12/09/2018 Tarihli rapor ile 03.05.2018 tarihli rapor açıkça çelişkili olduğu) birbirinden tamamen farklı sonuçları düzenleyen birinde üretime ayıplı diğerinde ayıplı değildir şeklinde tespitte bulunan, dahası TTK’ya göre ayıp ihbar süreleri ile diğer itirazları bakımından hiç bir değerlendirme yapmayan, raporların varlığı karşısında neden ayıplı imalat denilen raporun karara dayanak alındığı ve davanın reddedildiği gerekçeli kararda belirsiz olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, açılan davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde, Taraflar arasında yazılı bir satış sözleşmesi olmadığı, her iki tarafında kaşe ve imzasının olduğu 22/08/2016 tarihli teklif formunun olduğu görülmüştür.Tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklandığı hususu tartışmasızdır. Taraflar arasındaki somut uyuşmazlık, davacı tarafından davalıya 28/08/2016 tarihli fatura ile satılan ve aynı tarihli irsaliye ile teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp var ise gizli ayıpmı açık ayıpmı olduğu, süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, davacının cari hesaptan kaynaklı alacaklı olup olmadığı ve miktarı noktasındadır.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından üretilen ve müvekkiline teslim edilen ürünler ile ilgili yapılan kontrollerde hem baskı görsellerinde hata olduğunu, hem de malzemeden kaynaklı paketleme esnasında yapıştırma ile ilgili üretimi etkileyen sorunlar olduğunun tespit edildiğini, bu durumun derhal davacıya gerek sözlü olarak gerekte yazılı olarak bildirildiğini, davalı yana 08/09/2016 tarihinde elektronik posta mesajında ürünle ilgili yaşanan sorunların detaylı bir şekilde anlatıldığını, müvekkil şirket tarafından ambalajların tesliminden sonra yapılan kontrollerde ambalajların istenilen görsellikte ve paketlemeye elverişli olmamasının tespit edilmesi üzerine bu durumun davacıya derhal bildirildiğini, ilgili ambalajları müvekkilinin katılacağı fuarda kullanacağını, ancak ayıplı olan ambalajları herhangi bir amaçla dahi kullanamaması sonucunun doğduğunu, bunun sonucunda davacı … iade faturası kesildiğini, ambalajların deneme için kullanılan kısımlarını çıkarıp kalan kısım için iade faturası kesildiğini, davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını belirtmiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, müvekkiline süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılmadığı ve müvekkili tarafından düzenlenen faturaya da yasal süre içinde itiraz edilmediğini belirtmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda,Söz konusu ürünlerin matbaada üretiminin ayıplı şekilde yapıldığı, ayıbın üretimden kaynaklandığı belirtilmiştir. Taraflar TTK 16 madde hükmünce tacir olduğundan Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin 13/10/2015 tarih ve 2015/8094 Esas, 2015/12630 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere ayıp ihbarının TTK’ nın 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle ve TTK’ nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ve satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak gizli ayıp olması halinde BK’ nın 223. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında belirtildiği üzere öğrenildiğinde derhal yapılması gerektiği gözetildiğinde, Davalının ayıp iddiasını ve ayıp ihbarının yasal süre içerisinde ve TTK nun belirttiği şekilde geçerli olarak yapıldığını kanıtlaması gereklidir. Davacı tarafça davalının ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılmadığını ileri sürdüğü halde mahkemece verilen gerekçeli kararda ayıbın gizli ayıp mı yoksa açık ayıp mı olduğu yönünde ve ayıp ihbarının TTK. 18/3 maddesinde hükme bağlanan usullerle ve ve TTK’ nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ve satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak gizli ayıp olması halinde BK’ nın 223. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında belirttiği şekilde geçerli olarak yapılıp yapılmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmadığı tesbit edilmiştir.Dosyada dinlenilen davalı tanıklarının beyanları ve bilirkişi raporundaki tesbitlerde gözetildiğinde davacı tarafından davalıya satılan ürünlerdeki ayıbın açık ayıp olup davalının TTK. 18/3 maddesinde hükme bağlanan usullerle ve ve TTK’ nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ayıp ihbarında bulunulduğunun tesbit edilemediği, aksine davalının ayıplı olduğunu bildiği ürünlerin bir kısmını kullanıp kullandığı miktarın bedelini ödediği ve kullanmadığı kısma ait de 04/11/2016 tarihli iade faturası düzenleyerek kullanmadığı miktarı davacıya iade edildiğinin beyan edildiği, davacının ticari defterleri incelenmek suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda davacı ticari defterlerinde davalı tarafından düzenlenen iade faturasının kayıtlı olmadığı ve iade faturasının davacıya teslim edildiğine dair belge olmadığının belirtildiği, mahkemece 02/07/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile davalı tarafından ayıplı olduğu ve davacıya iade edilen ürünler üzerinde taraf vekillerininde katılımıyla bilirkişi tarafından yerinde inceleme yapılarak rapor düzenlenmesine karar verildiği, taraf vekillerininde imzaladığı bilirkişi tarafından düzenlenen 02/08/2018 tarihli tutanakta davalı tarafından fiziken iade edildiği belirtilen ürünlerin davacı …’te olmadığının beyan edildiği, davalı vekili tarafından ürünlerin iade ile davacıya teslim edildiğine dair irsaliye belge sunacağım şeklinde beyanda bulunduğu halde dosya içerisinde davalı tarafça iade faturasının ve fatura içeriği ürünlerin davacıya iade edildiğine dair belge olmadığı tesbit edilmiştir.Bu durumda davalının davacı tarafından satılan ürünün ayıplı olduğunu tesbit ettiği halde ,TTK. 18/3 maddesinde hükme bağlanan usullerle ve TTK’ nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ayıp ihbarında bulunulmadığı, teslim sırasında malların ayıplı olduğuna ilişkin bir tutanak tutulmadığı, sevk irsaliyesine bu konuda çekince düşülmediği, davalı tarafça teslim edilen ürünün ayıplı olduğu tesbit edildiği halde ayıplı ürünün bir kısmını kullanıp kullandığı kısma ait ücretinde ödendiği ve buna göre davalının ayıplı malları bu haliyle kabul ettiği varsayılmaktadır.Davacı tarafça icra takibinden önce davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair belge ibraz edilmediğinden takip tarihine kadar işlemiş faiz şartlarının oluşmadığı, buna göre mahkemece asıl alacak yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenlerle davacının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK. 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle, davanın kısmen kabulüne yönelik karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/01/2019 Tarih ve 2017/142 Esas 2019/102 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 10.000,00-TL. asıl alacak üzerinden DEVAMINA,2-Davacının işlemiş faiz talebinin REDDİNE, 3-Kabul edilen 10.000,00.TL. asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacının yaptığı takipte kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden ve şartları oluşmadığından, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN:5-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 683,10.TL harçtan peşin alınan 175,54.TL harcın mahsubu ile bakiye 507,56.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,6-Davacı tarafından yatırılan 175,54.TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından sarf edilen 1.800,00.TL ilk derecede mahkemesinde sarf edilen bilirkişi gideri ve talimat bilirkişi gideri, 568,00.TL tebligat / posta gideri olmak üzere toplam 2.368,00.TL yargılama giderinin davanın kabul / ret oranına göre (%94 kabul) hesap ve takdir edilen 2.225,92.TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davalı tarafından sarf edilen toplam: 44,30.TL yargılama giderinin davanın kabul / ret oranına göre (%6 ret) hesap ve takdir edilen 2,66.TL’sinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına, 9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 4.080,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca ret edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 278,63.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,11-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 12-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 13-Davacı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 74,00.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri olmak üzere toplam: 195,30.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 14-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 15-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/04/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.