Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1219 E. 2021/367 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1219 Esas
KARAR NO: 2021/367 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2018
NUMARASI: 2015/1169 Esas 2018/839 Karar
DAVA TÜRÜ: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 19/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı aleyhine yapılan takibin ticari ilişkiden kaynaklanan davalıya sehven yapılan 13.339,97 TL cari hesap alacağının tahsili ile taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin ürünlerin ayıplı olması nedeni ile müşteriden gelen şikayetler üzerine bayilik sözleşmesinin sona ermesinden sonra davalı tarafından iade alınmayan toplam 44.969,72 TL tutarındaki iade ürün alacağına dayalı takip olduğunu, müvekkilinin davalıdan mal almış olduğunu ve malların koli üzerinde yazılı son kullanma tarihlerinin birbirinden farklı, yani ayıplı ve kırık teslim edildiğini, müşteriden gelen şikayetlerden sonra sözlü görüşmeler yapıldığını, bu sözlü görüşmelerde bayiliği sonlandırma ve malların davalı firma tarafından iade alınması kararı alındığını, bunun üzerine iade faturalar düzenlendiğini, davalı tarafın faturaları defterlerine işleyip işlemediği hususunun şaibeli olduğunu, söz verilen malların hala müvekkilin deposunda bulunduğunu ve davalı tarafça alınmadığını, gönderilen ayıplı malların ayrıca müvekkilinin prestijini yitirmesine sebebiyet verdiğini, ayıplı ürünler ile ilgili de 15.08.2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ihbar yapıldığını, sehven gönderilen 13.339,97 TL tutarındaki ödemenin ise müvekkilinin muhasebesini tutan … Ltd. Şti. tarafından gönderilen 13.000,00 TL tutarındaki havale dikkate alınmadan 03.08.2013 tarihinde 29.621,24 TL borçlu olduğunun bildirilmesi üzerine aynı hesaba yeniden 29.621,24 TL tutarında havale gönderildiğini, bu durumda 13.339,67 TL alacaklı duruma geçtiklerini, ayrıca davalı tarafa 03.08.2012 tarihine kadar birkaç defa iade faturası düzenlendiğini u faturaların bakiyeden düşülmüş olmasına karşın davalının 44.969,72 TL tutarındaki son iade alacağını kabul etmemiş olmasının iyi niyet ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, itirazın iptalini, talepleri doğrultusunda takibin devamını, takip tutarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının yetkisizlikle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. dosyasına süresi içerisinde işlemler yapılmadığından dosyanın hukuken düştüğünü, harcı yatırılmadan devam edildiğini bu nedenle itirazın iptali davasının usulden reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin tebliğ edilmesinin gerektiğini, davacı tarafın 02.12.2013 tarihinde dava konusu ile aynı olarak İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/508 E.ve 2014/184 K. ile dava açtığını, bu davanın 10.06.2014 tarihinde karara çıktığını ve akabinde kesinleştiğini, HMK 114/2. Maddesinin dava şartı olduğunun kararda belirtildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki ile ilgili olarak da davacı şirketin sahibi olduğu dava dışı … Ltd. Şti ile 2010 yılında bir satış sözleşmesi akdedildiğini, 2012 yılında ise davacı şirketin ortaklarının sahibi olduğu başka bir şirket ile 2010 yılında akdedilen aynı sözleşme koşulları ile bu ilişkinin dört ay kadar daha sürdürüldüğünü, davacının 19.07.2012 tarihi itibari ile 47.499,86 TL vadesi geçmiş borçlarının olduğunu, 31.07.2012 tarihine kadar bu borcun ödenmesi gerektiği hususunun Üsküdar … Noterliğinin 19.07.2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya ihbar edildiğini, davacı tarafın müvekkiline sehven para gönderdiğini ifade etse de bu paranın ödünç olmadığını, borcun ödenmesi anlamına geldiğini, zaten 47.988,86 TL borcun ihbarının yapıldığını, havalenin bir borcun ödenmesi vasıtası olduğunu, bu karinenin aksini havale gönderen şahsın ispat etmesi gerektiğini, olayda aynı zamanda miktar itibari ile tanık da dinletilemeyeceğini, HMK md 119/e gereğince davacının dayanağını açıkça belirtmesi gerektiğini, davacının ayıbın niteliğini HMK md. 31 uyarınca aydınlatması gerektiğini, davacının anılan ihtarnamesine cevaben keşide edilen Bakırköy … Noterliğinin 29.08.2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinde bugüne kadar somut ve süresinde bir ayıp ihbarının yapılmadığını, ticari pazarlama başarısızlığının iade sebebi yapılamayacağını, ıskarta olduğu iddia edilen malların müvekkil şirkete teslim edilmediği ihtar edildiğini, davacının ayıplı olduğunu iddia ederek haksız kazanç elde etmeyi hedeflediğini, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca üretim kaynaklı ayıplar haricinde hiçbir gerekçeyle ürün iade alması yükümlülüğünün bulunmadığını, ayıp ihbar süresinin TTK 23/5 maddesinde düzenlendiğini, TTK md.18/3 uyarınca tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların şeklinin de düzenlendiğini, TTK md. 23/5 ve 20/3 gereğince de ayıp ihbarının yasal süresi içinde yapıldığına ilişkin durumun tanık beyanı ile kanıtlanamayacağını, davacının Lüleburgaz … Noterliğinin 15.08.2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin belirsiz ifadeler taşımasına rağmen bir an için tarafımızdan kabul anlamına gelmemek kaydı ile usulüne uygun bir ayıp ihbarı olarak değerlendirildiğinde dahi süresinde yapılmış bir ayıp ihbarının varlığından bahsedilemeyeceğini, bahse konu olan ayıp gizli ise bir bilirkişi marifetiyle tespitinin yapılması gerektiği, bu raporunda süresi içinde davalıya ihbar edilmesi gerektiği, davalıdan talep edilen tutarın yargılamayı gerektirdiğini ve bu durumda icra inkar tazminatı taleplerinin yerinde olmadığını, davacının dava dilekçesine eklenen ve taraflarına tebliğ edilmeyen dilekçe eklerinin tebliğ edilmesini, dilekçelerinin gönderileceği tebliğ evrakının şerhin işlenerek davacının bu hususta ihtar edilmesini, HMK md. 114/h uyarınca davanın reddini, aksi halde diğer gerekçeler nedeni ile davanın reddini, toplam alacağın % 20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/11/2018 tarih ve 2015/1169 Esas – 2018/839 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamından; davanın, sehven yapıldığı iddia edilen ödeme ile iade alınmayan mal karşılığı tutarın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, taraf defterlerinin incelenerek rapor alındığı, davacı tarafın defterlerine göre davacının 01.12.2012 tarihi itibariyle davalıdan 58.309,69 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın defterlerine göre ise 09.08.2012 tarihi itibariyle cari hesabın kapalı olduğu, yani bir borç veya alacak bakiyesi vermediği, taraflar arasındaki hesap farkının, davacı defterlerinde yer alan ancak davalı defterlerinde yer almayan kayıtlardan kaynaklandığı, davacı tarafın sehven ödeme yapıldığına ilişkin iddiasının bulunduğu, bu ödemenin havale yolu ile yapıldığı, havale işleminin mevcut bir borcun ödenmesi vasıtası olup, aksini iddia eden tarafın bu hususu ispat etmesi gerektiği, ancak davacı yanın bu yönde bir ispat faaliyetinde bulunduğundan da söz edilemeyeceği, davacı ve davalı şirket arasında akdedilen satış sözleşmesinin 5. Maddesine göre; “Alıcı, üretim hatası ve yasada belirtilen ayıp halleri dışında, satışa konu ürünleri iade alınmasını Satıcı’ dan isteyemez.” şeklinde olduğu, davacı şirket tarafından keşide edilen … Yevmiye numaralı 15.08.2012 tarihli ihtarnamede, bayiliğin sona ermesi nedeniyle ürünlerin geri alınması ve bedelleri karşılığı olarak 45.000,00 TL’nin ödenmesi ve sehven gerçekleştirilen 13.339,97 TL tutarındaki ödemenin yedi(7) gün içerisinde iadesi ihtarının yapıldığı, davalı şirket tarafından keşide edilen 29.08.2012 tarihli cevabi ihtarnamede ise; teslim edilen ürünlerin her türlü ayıptan ari olduğu, aksi durumla karşılaşıldığında da kanunda bildirim sürelerinin bulunduğu ve bugüne kadar durum bildirimi yapılmadığı, üretimden kaynaklı bir ayıp olmaksızın iade alınmasının söz konusu olamayacağı, satılamayan ürün iade edilir mantığı ile hareket etmenin alışverişin ruhuna aykırı olduğu ve 45.000,00 TL tutarlı ürünlerin iade alınmasının söz konusu olamayacağı, 13.339,97 TL tutarındaki ödemenin de sehven yapıldığı iddia edilse de taraflarınca kayıtlara alındığı, borçtan mahsup edildiği, 19.07.2012 tarihi itibari ile 47.998,86 TL borca karşılık mahsup yapıldığı, 13.117,29 TL tutarında ıskarta diye tabir edilen ürünler için düzenlenmesi gereken faturanın taraflarına tebliğ edilmediği, tebliğ edilmesi halinde yeniden mutabakat yapılıp alacaklı olmaları halinde ödemesinin yapılacağı hususlarının ihtar edildiği, davacı tarafın fark ödeme ile iade faturalarını ve fatura içeriklerini davalı tarafa tebliğ ve teslimini kanıtlayamadığı, davacı tarafın davalıya ayıplı olduğundan bahisle iade ettiğini iddia ettiği 44.969,72 TL tutarlı fatura içeriği malların ayıplı olduğuna ilişkin herhangi bir delil tespiti yaptırmadığı, dosyada bu yönde bir tespit bulunmadığı, süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı da bulunmadığının anlaşıldığı, dolayısıyla davacı tarafın davasını ispatlayamadığı, mahkememizce bilirkişi heyetinden alınan raporun denetlenebilir ve usule uygun hazırlanması nedeniyle hükme esas alındığı, davanın reddi gerektiği, her ne kadar davalı taraf kötüniyet tazminatı talep etmiş olsa da davacı tarafın takip başlattığı hususunda kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Alacağın iade faturası sebebi ile doğmuş olup davalı ile yapılan ticari faaliyet süresince bir çok kez davalıya iade faturası düzenlenmiş olup davalı da bunları kabul ettiğini, Nitekim müvekkili firma dağıtıcı firma olup üretici firma tarafından üretimi yapılan ürünün sıcak satış noktalarına dağıtımını yapmakla yükümlü olduğu, Ürünün daha fazla satışının yapılabilmesini sağlamak amacı üretici firmada olduğu, Bu hususta reklam vs.gibi satışı arttırıcı etmenler üretici firma tarafından yerine getirildiğini, bir ürünün satışının yapılamaması veya diğer deyişle talep görmemesi dağıtıcı firmanın değil,üretici firmanın başarısızlığı olduğu, Markette raf ömrü dolan veya bir sebeple tercih edilmeyen bir ürün satılmadığında bu ürün market çöpüne gitmemekte, market tarafından ilk etapta muhattap olan dağıtıcı (aracı) firmaya iade edilmekte, dağıtıcı firma da bu hususta üreticiye rücu etmekte olduğunu, Üreticinin satılmayan ürünü iade alma yükümlülüğü ticari örf ve adet olduğunu, Davalı ürünleri ayıplı olduğundan kabul görmediği ve satılamadığını, Ayıp kullanılmadan anlaşılamayacak nitelikte olduğundan tarafımızca ayıp ihbarında bulunulamadığını, Ayıbın niteliği hususunda mahkemece gerekli araştırma yapılmadığı bu hususta bildirdikleri tanıklar dinlenmediği, bu yolla da yargılanma haklarının ihlal edildiğini, Bu sebeple ayıp ihbarında bulunulmadığından bahisle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı firmanın müvekkilince yapılan iadeleri sıklıkla kabul ettiği ancak son olarak taraflarınca tanzim edilen 44.969,72.TL’lik faturayı ise haklı bir sebebi olmaksızın kötüniyetli olarak kabul etmediğini, Davalının, taraflarınca ilk defa kendisine iade faturası tanzim edilmişçesine iade faturasını kabul etmediği ve ticari örf ve adetin kendisine yüklediği iade yükümlülüğünü kötüniyetle yerine getirmediğini, Kanunun kötü niyeti korumayacağını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, sehven yapıldığı iddia edilen ödeme ile iade alınmayan mal karşılığı tutarın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece yukarıdaki gerekçe ile, davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklandığı hususu tartışmasızdır. Taraflar TTK 16 madde hükmünce tacir olduğundan Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin 13/10/2015 tarih ve 2015/8094 Esas, 2015/12630 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere ayıp ihbarının TTK’ nın 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle ve TTK’ nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ve satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak gizli ayıp olması halinde BK’ nın 223. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında belirtildiği üzere öğrenildiğinde derhal yapılması gerektiği gözetildiğinde, Davacının ayıp iddiasını ve ayıp ihbarının yasal süre içerisinde ve TTK nun belirttiği şekilde geçerli olarak yapıldığını kanıtlaması gereklidir. Taraflar TTK 16 madde hükmünce tacir olduğundan ayıp ihbarının TTK’ nın 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle yapılması gerekmekte olup tanıkla ispatı mümkün değildir.Somut olayda, davacı ve davalı şirket arasında akdedilen satış sözleşmesinin 5. Maddesinde; “Alıcı, üretim hatası ve yasada belirtilen ayıp halleri dışında, satışa konu ürünleri iade alınmasını Satıcı’ dan isteyemez,” şeklinde düzenleme olduğu, davacı tarafça satın alınan emtiada ayıp bulunduğu ve davacı tarafından TTK’ nın 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle ve süresi içerisinde davalı satıcıya herhangi bir ihbar veya ihtarda bulunulduğunun kanıtlanmadığı tesbit edilmekle; İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek kurulan hüküm gerekçesinde davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.001,51.TL harçtan mahsubu ile bakiye 942,21.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/03/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.