Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1217 E. 2019/920 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1217
KARAR NO : 2019/920
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ :İSTANBUL ANADOLU 2.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 09/02/2017
NUMARASI : 2015/1194 Esas – 2017/150 Karar
DAVA : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 27/06/2019
Dairemizce verilen 12/10/2017 tarih ve 2017/428 Esas – 2017/549 Karar sayılı kararın, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 12/03/2019 tarih ve 2017/5348 Esas – 2019/2053 Karar sayılı ilamı ile bozulmakla, dosyanın dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelenmesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında 21/12/2012 tarihinde Franchise Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme ile birlikte … Merkezinin eğitmenleriyle birlikte davacıya devredildiğini, işyerinin devralınmasından sonra yapılan araştırmada yerin konut tahsisli olduğunu, işyeri olarak kullanıma everişli olmadığını, bu yüzden çalışma izin ve ruhsatının bulunmadığını, o güne kadar kaçak olarak işletildiğini, belediye tarafından kapatılmasına karar verildiğini ancak kapatılmadığının tespit edildiği, buna rağmen davacının işyeri olarak kullanabilmek için gerekli girişimlerde bulunduğunu, daireyi spor merkezine çevirmek için önemli tadilatlar yaptığını ancak ruhsat ve izin işlemlerine müsaade edilmediğini ve belediyece kapatıldığını, söz konusu iş yerini kullanmadığı halde 9 ay boyunca aylığı 900,00.TL’den toplam 8.100,00.TL kira ödemek zorunda kaldığını, aynı şekilde spor eğitmenleri için belediye tarafından kapanana kadar toplam da 19.552.TL ödediğini, çalışanlar için toplam 5.392,00.TL sigorta primi yatırmak zorunda kaldığını, söz konusu sözleşmenin hile yoluyla imzalatıldığını ileri sürerek, sözleşmenin kurulduğu sırada … Bankasından havale olunan 5000,00.TL’ nin 21/12/2012 ödeme tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte alınmasına, firma yetkilisine elden ödenen 20.000.TL’nin 26/12/2012 ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esası ile takibe koyduğu senetler ile … Esası ile takibe koyduğu dört adet bono niteliği olmayan senetlerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine ve takibe konu senetlerin iptaline, karar verilmesini ve kira kontratına göre her ay için ödenen 900,00’er .TL’ nin ödeme tarihleri itibariyle ayrı ayrı ticari faiz uygulanmasına, spor eğitmenleri ve sigorta primleri için ödenen aylık 2.444,00.TL maaş toplamı ve aylık toplam SGK primi 674,00.TL olmak üzere toplam personel gideri 3.118,00.TL’nin 01/01/2013 tarihinden itibaren 8 ay boyunca her ay için işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sürecinde davacı vekili 04.11.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle tamir ve tadilat nedeniyle yaptığı giderler yönünden davayı ıslahla 4.271,60 TL nin tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle davanın görevsiz Mahkemede açıldığından görevsizlik kararı verilmesini, davaya konu senetlerin davalı ile ilgisinin bulunmadığını, bedeli iadesi istenilen senetlerin dava dışı üçüncü kişiye ait olduğunu, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasına konu senetlere ilişkin takibin kesinleştiğini ve taraflar arasındaki sözleşme uyarınca senetlerin ödenmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşme ile … markası ve bu marka adına tescilli tüm marka ve logoların kullanım hakkının davacı tarafa tanındığını, tarafların bu hususta karşılıklı olarak mutabakata vardıklarını, işyeri ile ilgili her türlü izin, ruhsat ve benzeri gereklilikleri bakımından sorumluluğun davacıya ait olduğunu, davalı tarafın söz konusu hususlara ilişkin taahhüdü bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 5.4.4. Maddesinde işyerinin mevzuata uygun olmaması sebebiyle faaliyete geçmemesi yada faaliyetin durdurulması halinde veya tüm ruhsat işlemlerini açılıştan sonra üç ay içerisinde tamamlanmaması halinde davalının sözleşmeyi feshetme hakkı bulunduğunu ve davacının sözleşme maddesine göre herhangi bir hak talebinde bulunmayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/02/2017 tarih 2015/1194 Esas 2017/150 sayılı kararı ile, ” .. talebin taraflar arasındaki sözleşmenin hile ile yapıldığından bahisle iptali ve yapılan harcamalar ile ödenen bedellerin tahsili talebi olduğu, davacı tarafça davalının hileli davranışları nedeniyle imzaladığı sözleşme nedeniyle yaptığı tadilat bedellerinin, sözleşme nedeniyle yapılan ödemenin ve çalışanlar nedeniyle yapılan prim ödemeleri ile kira bedellerinin tahsili ile sözleşme kapsamında verildiği iddia edilen senetlerin iptalinin talep edildiği, davalı tarafça davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’ nın 36. maddesinde irade bozukluklarından aldatma düzenlenmiş ve “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.” hükmüne yer verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeye konu olan dairenin bilirkişi raporunda belirtildiği üzere konut tahsisli olduğu, iş yeri olarak işletilmeye müsait olmadığı, davalı tarafça devir işlemi yapılırken söz konusu hususlarda davacının bilgilendirilmediği ve davalının hileli davranışları nedeniyle sözleşmenin imzalandığı bu nedenle hile nedeniyle sözleşmenin iptalinin gerektiği kanaatine varılmıştır. Sözleşmenin iptali nedeniyle herkes verdiğini iade etmekle yükümlüdür, ayrıca davacı taraf doğan zararının tazminini de talep edebilir. Bu nedenlerle davacı sözleşme nedeniyle ödediği bedelleri ödeme tarihlerinden itibaren, taşınmazın tamir ve tadilatı ile imar ve ruhsat işlemleri için yaptığı masrafları ise davadan önce davalıya gönderdiği ihtarnameye göre temerrüde düştüğü tarihten ve ihtarnamede yer almayan kira bedeli, maaş ve prim ödemelerini ise davalı daha önce temerrüde düşürülmediği için dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesine, takibe konu edilmeyen ancak dava konusu yapılan 26/12/2012 keşide ve 28/02/2013 vade tarihli, 4000,00 TL bedelli ve 26/12/2012 keşide ve 30/04/2013 vade tarihli, 4000,00 TL bedelli senetler ile İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine konu olan 26/12/2012 keşide tarihli, 30/05/2013 ödeme tarihli, 2200,00 TL bedelli ve 26/12/2012 keşide tarihli 30/03/2013 ödeme tarihli, 4.000,00 TL bedelli senetlerin alacaklısının ve takibin alacaklısının dava dışı 3.kişi olması nedeniyle davalının pasif taraf ehliyeti bulunmadığından davanın reddine, diğer senetler bakımından ise davacının borçlu olmadığının tespitine … ” şeklinde karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, Franchise sözleşmesinin tanım ve ruhuna aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından karar verilirken, taraflar arasında imza edilen Franchise Sözleşmesi BK.36.maddesi gerekçe gösterilerek hile nedeni ile iptali yönünde karar verildiğini, taraflarca imzalanan Franchise Sözleşmesi hükümlerinin incelenmediğini, sözleşmenin işin yürütülmesi ve işyeri başlıklı kısmının 5.4.2 nolu hükmünü bilerek ve basiretli bir ticari sıfatı ile hareket eden Franchise Sözleşmesi imzalayan davacının daha sonra hile ile kandırıldığını, işyeri için izin ve çalışma ruhsatı alamadığı, bunun için 9 ay beklediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının sözleşmeyi imzaladıktan sonra iş yeri için çalışma ruhsatı alamadığını iddia ettiğini, ancak çalışma ruhsatını neden alamadığı, ruhsat alamadığı halde neden kiralık olan taşınmaz içerisine masraf yaptığını, çalıştıramadığını iddia ettiği işletme için neden işçiler alıp sigorta ve maaş ödediğini açıklayamadığını, davacı tarafından müvekkilinden isim hakkı aldığı işletmenin yaklaşık 9 ay boyunca işletildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından müvekkiline ait kayıtların incelenmesi halinde bu sürede davacının üye kayıtları aldığı, gelir ve kar elde ettiğinin görüleceğini, davacı tarafından mesken olarak görünen taşınmaz ile ilgili niçin çalışma ruhsatı alamadığına dair somut delil sunulmadığını, Kat Mülkiyeti Kanunu gereği mesken olan yerler için izin alırken kat maliklerinin izni gerektiğini, davacının bu izni alıp alamadığı, ya da bu izini almak için apartman yönetimine başvuruda bulunup bulunmadığı incelenmeden karar verildiğini, davacının başka seçenekler değerlendirmek yerine, müvekkilini tüm süreçte kusurlu bulunarak, haksız ve mesnetsiz bir dava açmayı tercih ettiğini, 9 ay boyunca beklerken, işinden kar elde ettiği, kar elde ederken yaptığı giderleri de müvekkili şirkete yüklemeye çalıştığını, davacının olayları kendi bakış açısı ile mahkemeye izah ettiğini, ancak davacının imzaladığı sözleşme hükümlerine ve ticaret hayatının genel koşullarına uymadığını, ilk derece mahkemesince davacının yaklaşık 9 ay boyunca Franchise veren müvekkili şirkete karşı aidat ödemelerini yerine getirdiğini ve ne kadar kar elde ettiğini araştırmadan, gerekçeye dayanmadan karar verdiğini, bu nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulü ile, hüküm kesinleşene kadar icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI : Dairemizin 12/10/2017 tarih ve 2017/428 Esas-2017/549 Karar sayılı ilk kararı ile; ” 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan KABULÜ ile İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/02/2017 tarih 2015/1194 Esas 2017/150 sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KISMEN KALDIRILMASINA, 2-Davacının talep ettiği sözleşme nedeniyle ödenen 5.000,00 TL’nin ve 20.000TL nin, imar ve ruhsat işlemleri için ödenen 2.100,00 TL ile tamir ve tadilat nedeniyle 4.271,60 TL , kira bedeli 8.100TL, maaş ödemesi 19.552TL ve SGK prim ödemesi 5.392TL nin davalıdan tahsili isteminin reddine, 3-İstanbul …İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takibine konu 26/12/2012 keşide tarihli, 30/06/2013 vadeli, 5.000,00 TL bedelli ve 20/06/2012 keşide ve 30/07/2013 vade tarihli 5.000,00 TL bedelli senetler yönünden borçlu olmadığının Tespitine ilişkin istemin reddine, 4-26/12/2012 keşide tarihli 28/02/2013 vade tarihli 4.000TL bedelli, 26/12/2012 keşide tarihli. 30/04/2013 vade tarihli senetler ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takibine konu olan 26/12/2012 keşide tarihli, 30/05/2013 ödeme tarihli, 2.200,00TL bedelli ve 26/12/2012 keşide tarihli 30/03/2013 ödeme tarihli, 4.000,00 TLbedelli senetler yönünden açılan menfi tespit istemine ilişkin talebin pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE dair hüküm fıkrası kesinleşmiş olması nedeniyle, bu hüküm fıkrası yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. İstanbul Bölge Adliye 13. Hukuk Dairesinin 31.10.2017 tarih 2017/428 Esas – 2017/549 Karar sayılı ilamının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 12/03/2019 tarih ve 2017/5348 Esas – 2019/2053 Karar sayılı ilamı ile; ” … 1- HMK 353/1-b-2’de yer alan “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,” şeklindeki düzenleme uyarınca, mahkemece ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin hatalı veya yeterli bulunmaması halinde, mutlaka ilk derece mahkemesi kararının bütünüyle kaldırılıp, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yeniden hüküm fıkrasının oluşturulması zorunludur. 6100 sayılı HMK’nın 353 vd. maddeleri uyarınca Bölge Adliye Mahkemeleri, bir yandan hukuki denetim yapan mahkemeler iken, diğer yandan aynı zamanda vakıa incelemesi yapan mahkemelerdir. Bölge Adliye Mahkemeleri, ilk derece mahkemelerince yapılan vakıa incelemesini yerinde bulmadığı takdirde ilk derece mahkemesi kararını bütünüyle kaldırması ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde kendisinin yeni bir hüküm kurması gerekir. Oysa somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi, bir yandan ilk derece mahkemesince verilen eda hükmüne ilişkin kararı kaldırarak ve yerine geçerek hüküm kurduğu halde, pasif husumet yönünden ilk derece mahkemesi kararına atıfta bulunmuş bu hususla ilgili kendisi bir hüküm kurmamıştır. Bu durumda ortaya, infazda tereddüt uyandıracak şekilde infazı kabil iki ayrı karar ortaya çıkmasına meydan verilmekle Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararı bütünü itibariyle kaldırılarak tüm istemler yönünden yeniden hüküm kurulması gerekirken usul ve yasaya aykırı düşecek şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle davacı taraf yararına re’sen bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. … ” gerekçeleri ile; Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiş ve dairemizce bozma ilamına uyulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasında imzalanan franchise sözleşmesi ile devir alınan iş yerine gerekli ruhsat ve izinlerin alınamayıp mühürlenmesi nedeniyle davacı tarafından TBK.nun 36. maddesi uyarınca kandırıldığı iddiasına dayalı olarak fesih edilen sözleşme kapsamında, ödenen paralar ve yapılan masrafların tahsili ile düzenlenip verilen bonolardan borçlu olmadığının tesbitine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince taraflarca imzalandığı ihtilafsız olan Franchise sözleşmesinin BK 36. maddesi kapsamında davacının davalı tarafında aldatılması sonucu yapıldığı gerekçesiyle davacının sözleşmeyi feshinin haklı olduğu sonucuna ulaşıp davayı kısmen kabulle sonuçlandırdığı anlaşılmaktadır. Oysa davalı ile Franchise sözleşmesi imzalayarak işletmeyi devir alarak işletmeyi amaçlayan davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olduğu da gözetildiğinde, tarafların kabulünde olan 21.12.2012 tarihli sözleşmenin işin yürütülmesi ve işyeri başlıklı kısmının 5.4.2, 5.4.3 ve 5.4.4 maddesindeki düzenlemeler kapsamında, işyeri ile ilgili her türlü izin, ruhsat ve benzeri gerekliliklerin davacı yanca temin edileceğinin kararlaştırıldığı, davacının davalı yanca sözleşmenin kuruluşu aşamasında ne surette aldatıldığının somut delillerle kanıtlanmadığı da gözetildiğinde; İlk Derece Mahkemesinin değerlendirmesi ve davanın kısmen kabulü kararı yerinde olmamıştır. Bu itibarla; davalı yanın istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak esas hakkında ve davanın tümüyle reddi yönünde dairemizce yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesinin hükmünün 3. nolu bendi ile kurulan davalının pasif taraf ehliyeti bulunmadığından davanın reddine hüküm fıkrası taraflarca istinaf edilmediğinden kesinleşmiş olmakla birlikte uyulan Yargıtay bozma kararı doğrultusunda infazda tereddüt oluşmaması için kaldırılarak dairemizce yeniden kurulmuştur.Sonuç itibariyle; İlk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi maddesi uyarınca tamamen kaldırılmasına, yeniden hüküm kurmak suretiyle, davacı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile başlatılan icra takibine konu bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespiti isteminin pasif husumet yokluğundan reddine, davacının diğer taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/02/2017 tarih 2015/1094 Esas – 2017/1150 Karar sayılı ilamının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, esas hakkında yeniden hüküm kurmak suretiyle; 1-Davacı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile başlatılan icra takibine konu bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespiti isteminin PASİF HUSUMET YOKLUĞUNDAN REDDİNE, 2-Davacının diğer taleplerinin ESASTAN REDDİNE, İLK DERECE YÖNÜNDEN : 3-Alınması gerekli 44,40 TL maktu harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.151,80.TL, ıslah ile yatırılan 56,00.TL ve tamamlama harcı olarak 306,00.TL toplamı 1.513,80.TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.469,40.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama sırasında davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sırasında davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği tespit edildiğinden; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 9.839,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7- Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 8-İstinaf yönünden davalı tarafça yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 1.270,83 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 10-İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvurma harcı ile karar sonrası istinaf aşamasında sarfedilen 18,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 103,70TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. kısım 2. Bölüm 17/a maddesine göre hesaplanan 1.362,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, 12-İstinaf yönünden artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/06/2019