Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1216 E. 2019/922 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1216 Esas
KARAR NO : 2019/922 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/10/2016
NUMARASI : 2014/938 Esas – 2016/725 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 27/06/2019
Dairemizden verilen 08/06/2017 tarih ve 2017/237 Esas – 2017/313 Karar sayılı kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2019 tarih ve 2017/4112 Esas – 2019/1575 Karar sayılı ilamı ile bozulmakla, dosyanın dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelenmesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin 2012 yılı olağan genel kurul toplantısının 28.10.2013 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin genel kurul toplantısına katıldığını ve 4,5,6,7,26,29,30 nolu kararlara karşı muhalif oy kullanıp, muhalefet şerhinin tutanağa geçirildiğini, anılan kararların Kanun ve şirket ana sözleşmesi hükümleri ile dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu ileri sürerek iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu genel kurulda alınan kararların yasa, anasözleşme ve iyi niyet kurallarına uygun olduğunu, dava dilekçesinde geçmiş yıl kar ve zararı tutarlarının hatalı gösterildiğini, bilançonun gerçeği yansıttığını, kredi veren Uluslararası bankanın izin vermemesi nedeniyle kar dağıtımı yapılamadığını, Hakim ortak …. AŞ ni temsilen toplantıya katılan … yönetim kurulunu faaliyet raporlarından dolayı ibra etmek için oy kullanmadığını, kaldı ki kullansa dahi bunun sonuca etkili olmadığını,hisse senetlerinin devri başlıklı düzenlemenin yasaya uygun olduğunu, TTK’nun 490. maddesi hükmüne göre nama yazılı payların sözleşme ile sınırlandırılabileceğini, kar dağıtılması başlıklı 22. maddenin TTK’ nun 519, 452 ve ana sözleşmeye uygun olduğunu, şirketin başka bir şirketle birleşebileceği konusunun TTK’ nun 139. maddede düzenlendiğini, herhangi bir yasaklama getirilmediğini, davanın şirkete zarar verme, baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığını, iptali istenen kararların tümünün şirket yararına olduğunu ve kötü niyetli iptal davasının dinlenemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/938 Esas – 2016/725 Karar sayılı ve tarihli kararı ile; ” … İddia, savunma, dosya içeriği deliler ve alınan bilirkişi raporuna göre; davalı şirketin 2012 yılı olağan genel kurul toplantısının 28.10.2013 tarihinde yapıldığı, gündemin 4. Maddesi ile denetim kurulu raporunun onaylandığı anlaşılmaktadır. Yapılan mali inceleme sonucunda onaylanan raporda kasa hesabı bakiyelerinin fiili durumu yansıtmadığı , 12 ay boyunca nakit fazlası bulunan şirketin kısa vadeli kredi taksitlerini ödeyememiş olmasının açıklanamadığı, 6111 sayılı Yasa kapsamında 1.400.000,00 -TL lik kasa mevcudunun şirkette olmadığına dair verilen beyanname nedeniyle 42.000,00 -TL vergi tahakkuk ettirildiği ve ödeme yapıldığı, beyan edilen bu tutarın TL ve USD kasa hesabından çıkarılarak kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına aktarıldığı ve kasa bakiyesinin 1.098.026,75 -TL ne düşürüldüğü, buna göre denetçi raporunun mutlak şekilde doğru ve finansal yapıyı eksiksiz şekilde yansıtan bir rapor olmaması nedeniyle kabulüne ilişkin alınan gündemin 4 numaraları kararının iptali gerektiği sonucuna varılmıştır.Gündemin 5. Maddesi kapsamında bilanço ve gelir tablosunun oy çokluğuyla kabul edildiği görülmektedir. Gündemin 4. Maddesi ile yapılan açıklamalar da dikkate alınarak davalı şirketin mali tablolarının gerçeği yansıtmadığı sonucuna varıldığından bunların kabulüne ilişkin 5 nolu kararın da iptali gerektiği sonucuna varılmıştır. Gündemin 6. Maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin oy çokluğu ile ibra edildiği görülmektedir. İbra oylamasında hakim ortak … AŞ ni temsilen … oy kullanmıştır. 6102 sayılı TTK’nun 436. Maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy hakkını kullanamayacaklardır. …davalı şirkette pay sahibi olduğu gibi, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi ve …AŞ temsilcisidir. Kanunun açık hükmü karşısında ibra oylamasında oydan yoksun olan bir kişinin oy hakkını bir başkasına vekaleten kullanmasında engel bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle … AŞ’ni temsilen yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasında oy kullanmış olması bir iptal sebebi oluşturmayacaktır. Ancak ayrı ayrı yapılan oylamada yönetim kurulu üyeleri kendi oylamalarında oy kullanmamakla birlikte, yönetim kurulunun diğer üyelerinin ibra oylamasında oy kullanmışlardır. TTK’nun 436/2 maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri kendilerini kapsayan kurulun ibra oylamasında oy kullanamazlar. Bu nedenle yasal koşullara aykırı biçimde yönetim kurulu üyesinin diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanması TTK’nun 436. Maddesine aykırılık oluşturacağından buna ilişkin gündemin 6. Numaralı kararının iptali gerekir. Gündemin 7. Maddesi ile denetim kurulunun 2012 yılındaki faaliyet hesaplarından dolayı ibrası oylanmış ve oy çokluğuyla karar verilmiştir. Dosya kapsamından denetim kurulu üyelerinin kimlerden oluştuğu ve 2012 yılı faaliyetlerinden dolayı ne gibi bir rapor sundukları anlaşılamamaktadır. 6102 sayılı TTK uyarınca denetçinin organ niteliği taşımadığı, bu nedenle ibrasının söz konusu olamayacağı anlaşılmış ve iptal edilebilirlik yönünden inceleme yapılmamıştır. Gündemin 26. Maddesi ile ana sözleşmenin “karın taksimi” başlıklı 31. Maddesi değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle davalı şirketin kar elde etme ve paylaştırma amacı terkedilmediğinden pay sahibinin vazgeçilmez haklarından olan karın dağıtılmasına ilişkin ana sözleşme değişikliğinin iptalinin gerekmediği sonucuna varılmıştır. Bu karar oy çokluğu ile alınmış ise de, 6102 sayılı TTK döneminde kar payı hakkı müktesep hak olmaktan çıkarıldığından buna ilişkin ana sözleşme değişikliği kararında oy birliğ i şartı da aranmayacaktır. Gündemin 29. Maddesi ile davalı şirketin dava dışı … Ticaret AŞ ile birleştirilmesine karar verilmiş ve bu konuda yönetim kuruluna yetki verilmiştir. Yönetim kurulunun kendisine verilen bu yetkiyi kullanıp birleşme sözleşmesini hazırladıktan sonra bu sözleşme yapılacak ve genel kurulun onayına sunularak hukuki sonuç doğuracaktır. Hazırlıkların yapılması ve sözleşme taslağı hazırlamak için yönetim kuruluna yetki verildiğinden bu yetkinin yasa, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Gündemin 30. Maddesi ile alınan karar birleşmeye ilişkin 29. Maddenin devamı niteliğinde olup, yukarıda açıklanan nedenlerle gündemin 29. Ve 30. Maddeleri ile alınan kararın iptalinin gerekmediği…” gerekçesi ile;Davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 28.10.2013 tarihli ve 2012 yılı olağan genel kurulunda alınan gündemin 4,5 ve 6 numaralı kararlarının iptaline, dava konusu yapılan diğer kararlar ile ilgili istemin reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; 6102 sayılı yasanın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle dava konusu genel kurulun iptaline ilişkin davada eski TTK’nın uygulanması gerektiğini ve denetim kurulu raporunun da hukuka aykırı olduğu tespit edildiği için, 7 numaralı denetim kurulunun ibrasına dair kararın da iptali gerekirken inceleme dışı tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, Gerek hakim şirketteki müvekkilinin hissesinin eritilmesi ve gerekse kar payı dağıtımının zor koşullara bağlanmasının, davalı şirket yöneticilerinin kötü niyetini gösterdiğini, bu nedenle gündemin 26. maddesinin iptal edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, Genel kurula sunulan bilançoya göre davalı şirketin zarar eden şirket konumunda olduğunu, diğer şirketin ise kar eden şirket görünümünde olduğunu, kar eden bir şirket ile zarar eden şirketin birleştirilmeye çalışılmasının temel amacının kar dağıtmamak olduğunu, dolayısıyla yapılan işlemin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu nedenle genel kurulun 29. ve 30 numaralı kararının da iptal edilmesi gerektiğini,İleri sürerek; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/938 Esas – 2016/725 Karar sayılı hükmünün müvekkilinin aleyhine olan tüm yönleri ile kaldırılarak 28.10.2013 tarihli 2012 yılı olağan genel kurulun toplantısında alınan 7,26, 29, 30 numaralı kararların da iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; TTK’ nın 446. Maddesi uyarınca; müvekkil şirkette sahip olduğu pay sayısı gereği genel kurulda karar alınmasında etkili olamayacak olan davacı …’ ın bu kararların iptalini talep etme hakkı bulunmadığını, 28.10.2013 tarihinde yapılan 2012 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 4,5 ve 6 numaralı kararların kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu İleri sürerek ilk derece mahkemesinin 2016/725 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın tümden reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. DAİREMİZİN İLK KARARI : Dairemiz 08/06/2017 tarih 2017/237 Esas 2017/313 sayılı ilk kararında; “..yönetim kurulu üyesi olmayan şirketin temsilcisi kendisi yönetim kurulu üyesi olsa dahi yönetim kurulu üyesi olmayan şirketi temsilen ibrada oy kullanmasının mümkün olduğu, davalı şirketin 950.000 hissesi mevcut olup yönetim kurulunun … 49.875 ve …A.Ş’nin 826.500 oyu ile ibra edildiğinden ilk derece mahkemesinin gündemin 6. maddesine ilişkin iptal gerekçesi yerinde değilse de, davalı şirketin finansal tablolarının açıklık ve doğruluk ilkelerine uygun tutulmadığı ve gerçeği yansıtmadığı, gerçeği yansıtmayan ve açıklık/doğruluk ilkelerine uygun tutulmayan finansal tablolara ve denetim raporuna dayanılarak yönetim kurulunun ibrasına yönelik bir karar verilmesi mümkün olmadığından gündemin 6. maddesine ilişkin iptal kararının sonucu itibariyle doğru olduğu..” gerekçesi ile; Davacı ve davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN TEMYİZ SEBEPLERİ: Davacı vekili temyiz dilekçesi ile, 6102 sayılı yasa 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girdiği ve denetim kurulu raporunun hukuka aykırı olduğu tespit edildiği için 7 numaralı denetim kurulunun ibrasına dair kararın iptali gerekirken inceleme dışı tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemenin kararınının ve bunu hukaka uygun bulan BAM kararının hukuka aykırı olduğunu, Gündemin 26. maddesinin iptal edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, genel kurulda alınan 26 numaralı kararın iptali gerekirken, iptal talebinin önce yerel mahkeme tarafından red edilmesi ve akabinde istinaf mahkemesinin istinaf talebinin reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, Genel kurulun 29 ve 30 numaralı kararının iptal edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, genel kurulun aldığı 29 ve 30 numaralı kararın iptali gerekirken bu talep yerel mahkeme tarafından reddinin, yine söz konusu karara karşı istinaf mahkemesi tarafından reddinin hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek temyiz başvurusunun kabulü ile, istinaf dairesi kararının temyiz incelemesi sonucunda bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili temyiz dilekçesi ile; TTK 446.maddesi uyarınca müvekkili şirkette sahip olduğu pay sayısı gereği genel kurulda karar alınmasında etkili olmayacak olan davacının bu kararların iptalini talep etme hakkı bulunmadığını, 28/10/2013 tarihinde yapılan 2012 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 4, 5 ve 6 numaralı kararların kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme tarafından iptaline karar verilmesi ve akabinde istinaf dairesince bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek temyiz başvurusunun kabulü ile, istinaf dairesi kararının temyiz incelemesi sonucu bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. YARGITAY BOZMA İLAMI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 27/02/2019 tarih 2017/4112 Esas 2019/1575 Karar sayılı ilamında; “6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, Kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.” hükmünü haiz olup, anılan hüküm doğrultusunda Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi değiştirilmek suretiyle başvurunun esastan reddine dair karar verilmesi yerinde olmamış…” gerekçesi ile; Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiş, dairemizce bozma ilamına uyulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Davacı tarafından açılan dava; davalı şirketin 28.10.2013 tarihinde yapılan 2012 yılı olağan genel kurulunda alınan 4,5,6,7,26,29,30 nolu kararların iptali istemine ilişkindir.Dosyada bulunan belgelere göre davalı şirkette; davacı …’ın 49.875 ( % 5,25)pay, … 49.875 ( % 5,25) pay, … 11.875 (%1,25) pay, … 11.875 (1,25) pay , … A.Ş’nin 826.500 (%87) ‘pay sahibi oldukları genel kurul toplantısında tüm hissedarların temsil edildiği anlaşılmıştır.Yine dava dışı ….A.Ş ‘ de davacı …’ın 6 adet pay, … 6 adet pay, … 57.090 adet pay, … 50.766 adet pay, … 16 adet pay, … 16 adet pay sahibi oldukları anlaşılmıştır.Davalı şirketin genel kurulunun İptali istenen 4. maddesinin Denetim raporunun kabul edilmesine, 5.maddesinin finansal tabloların kabul edilmesine, 6.maddesinin Yönetim kurulu üyelerinin ibrasına, 7.maddesinin denetim kurulu üyelerinin ibrasına, 26.maddesinin Şirket ana sözleşmesinin “karın dağıtılmasına ilişkin 31.maddesinin değiştirilmesine”, 29.maddesinin davalı şirketin, … Ticaret Anonim Şirketi ile birleşmesine ve 30.maddesinin birleşme konusunda gerekli hazırlıkları yapmak için yönetim kuruluna yetki verilmesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu yapılan genel kurul gündeminin 7. Maddesi ile denetim kurulunun 2012 yılındaki faaliyet hesaplarından dolayı ibrası oylanmış ve oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Dava konusu genel kurulun 28/10/2013 tarihinde yapılması nedeniyle 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanununun uygulanması gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’da denetici organ niteliği taşımadığından ve bu nedenle de ibrası söz konusu olamayacağından gündemin 7 numaralı kararının iptali talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı tarafından yapılan istinaf talebi yerinde değildir. Dava konusu yapılan gündemin 26. Maddesi ile ana sözleşmenin “karın taksimi” başlıklı 31. Maddesi değiştirilmiştir. TTK m 452.maddesi “Genel Kurul aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde, kanunda öngörülen şartlara uyarak esas sözleşmenin bütün hükümlerini değiştirebilir; müktesep ve vazgeçilmez haklar saklıdır.“ hükmünü içermektedir.Dava konusu genel kurulun 26.maddesi ile yapılan değişiklik TTK 519. madde metninin aynen ana sözleşme hükmü haline getirilmesinden ibarettir.6102 sayılı TTK döneminde kar payı hakkı müktesep hak olmaktan çıkarıldığından buna ilişkin ana sözleşme değişikliği kararında oy birliği şartı aranmayacağından ve yapılan değişiklikle davalı şirketin kar elde etme ve paylaştırma amacı da terkedilmediğinden karın dağıtılma şeklini belirleyen ana sözleşme değişikliği kanuna ana sözleşmeye uygun ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığından gündemin 26.maddesinin iptali talebini reddeden ilk derce mahkemesi kararına karşı davacı tarafından yapılan istinaf talebi yerinde değildir.Dava konusu yapılan genel kurul Gündeminin 29 ve 30.Maddeleri ile davalı şirketin dava dışı ….Ticaret AŞ ile birleştirilmesine karar verilmiş ve bu konuda yönetim kuruluna yetki verilmiştir. Yönetim kurulunun kendisine verilen bu yetkiyi kullanıp birleşme sözleşmesini hazırladıktan sonra bir sözleşme yapılacak ve genel kurulun onayına sunularak hukuki sonuç doğuracaktır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporuna göre davalı şirketin 31/12/2012 tarihi itibariyle şirketin ödenmiş sermayesinin %42’sinin yitirildiği, dolayısıyla zarar eden davalı şirketin kar eden başka bir şirketle birleştirilmesine karar verilmesi dürüstlük kuralına aykırı olarak değerlendirilemeyeceğinden 29 ve 30.maddelerin iptali talebini reddeden ilk derce mahkemesi kararına karşı davacı tarafından yapılan istinaf talebi yerinde değildir. 28.10.2013 tarihinde yapılan genel kurulun gündemin 4. maddesi ile denetim raporunun onaylandığı ve davacının olumsuz oy kullandığı anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapora göre; onaylanan raporda kasa hesabı bakiyelerinin fiili durumu yansıtmadığı, 12 ay boyunca nakit fazlası bulunan şirketin kısa vadeli kredi taksitlerini ödeyememiş olmasının açıklanamadığı,6111 sayılı Yasa kapsamında 1.400.000,00 TL lik kasa mevcudunun şirkette olmadığına dair verilen beyanname nedeniyle 42.000,00 TL vergi tahakkuk ettirildiği ve ödeme yapıldığı, beyan edilen bu tutarın TL ve USD kasa hesabından çıkarılarak kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına aktarıldığı ve kasa bakiyesinin 1.098.026,75 TL’ye düşürüldüğü, buna göre denetçi raporunun mutlak şekilde doğru ve finansal yapıyı eksiksiz şekilde yansıtan bir rapor olmadığı anlaşılmakla gündemin 4 numaralı kararının iptaline ilişkin ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı tarafından yapılan istinaf talebi yerinde değildir.Dava konusu genel kurulun gündemin 5. maddesi kapsamında bilanço ve gelir tablosunun davacının karşı oyuyla oy çokluğuyla kabul edildiği anlaşılmıştır. Gündemin 4. Maddesi ile ilgili olarak bilirkişi raporunda yapılan tespitler dikkate alındığından mali tabloların gerçeği yansıtmaması nedeniyle 5 nolu kararın iptaline ilişkin ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı tarafından yapılan istinaf talebi de yerinde değildir.Dava konusu genel kurulun gündeminin 6. Maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin oy çokluğu ile ibra edildiği görülmektedir. İbra oylamasında yönetim kurulu üyeleri … kendi ibralarında oy kullanmamış olup, hakim ortak …A.Ş’yi temsilen … oy kullanmıştır. Davalı şirketin beş ortağı bulunmakta olup bunlardan … ve…. aynı zamanda yönetim kurulu üyesidir. Yönetim kurulunda temsil edilmeyen ortak … A.Ş’yi oylamada … temsil etmiştir. Davalı şirket yönetim kurulu üyesi olan …, şirketin hakim ortağı … A.Ş’nin temsilcisi olduğu anlaşılmış ise de; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 436/2. maddesi gereğince yönetim kurulu üyeleri ibra oylamasında oy kullanamayacak olmasına rağmen, yönetim kurulu üyesi olmayan şirketin temsilcisi kendisi yönetim kurulu üyesi olsa dahi yönetim kurulu üyesi olmayan şirketi temsilen ibrada oy kullanması mümkündür.( Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 12/12/2016 tarih 2016/2098 esas 2016/9484 karar sayılı ilamı) Somut olayda, davalı şirketin 950.000 hissesi mevcut olup yönetim kurulu 876.375 adet hisse sahibinin ( … 49.875 + … A.Ş’nin 826.500= 876.375 adet ) oyu ile ibra edildiğinden ilk derece mahkemesinin gündemin 6.maddesine ilişkin iptal gerekçesi yerinde değildir. Ancak, İlk derece mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapora göre; onaylanan denetim raporda kasa hesabı bakiyelerinin fiili durumu yansıtmadığı, 12 ay boyunca nakit fazlası bulunan şirketin kısa vadeli kredi taksitlerini ödeyememiş olmasının açıklanamadığı, 6111 sayılı Yasa kapsamında 1.400.000,00 TL lik kasa mevcudunun şirkette olmadığına dair verilen beyanname nedeniyle 42.000,00 TL vergi tahakkuk ettirildiği ve ödeme yapıldığı, beyan edilen bu tutarın TL ve USD kasa hesabından çıkarılarak kanunen kabul edilmeyen giderler hesabına aktarıldığı ve kasa bakiyesinin 1.098.026,75 TL’ye düşürüldüğünün mali bilirkişi tarafıından tespit edildiği, buna göre davalı şirketin finansal tablolarının açıklık ve doğruluk ilkelerine uygun tutulmadığı ve gerçeği yansıtmadığı, gerçeği yansıtmayan ve açıklık- doğruluk ilkelerine uygun tutulmayan finansal tablolara ve denetim rapouna dayanılarak yönetim kurulunun ibrasına yönelik bir karar verilmesi mümkün olmadığından ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 06/02/2017 tarih 2015/12167 Esas – 2017/594 Karar sayılı aynı konudaki ilamı da dikkate alındığında) gündemin yönetim kurulunun ibrasına ilişkin 6. Maddesiyle alınan kararın iptali gerektiğinden davalı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında; ilk derece mahkemesince verilen karar gerekçesinde, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin iptal gerekçesinde hatalı değerlendirme yapıldığı anlaşıldığından dairemizce gerekçe düzeltilmiştir. Sonuç itibariyle; düzeltilen karar gerekçesi dışında, verilen kararın usul ve yasaya uygun olması ve kamu düzenine de aykırılık olmaması nedeniyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden hüküm kurmak suretiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddine, davalı şirketin 28/10/2013 tarihli ve 2012 yılı olağan genel kurulunda alınan gündemin 4, 5 ve 6 nolu kararlarının iptaline, dava konusu yapılan diğer kararlar ile ilgili istemin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/10/2016 gün ve 2014/938 Esas 2016/725 Karar sayılı ilamının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, yeniden hüküm kurmak suretiyle;1-DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,Davalı şirketin 28/10/2013 tarihli ve 2012 yılı olağan genel kurulunda alınan gündemin 4, 5 ve 6 nolu kararlarının İPTALİNE,Dava konusu yapılan diğer kararlar ile ilgili istemin REDDİNE,İLK DERECE YÖNÜNDEN : 2-Karar tarihinde yürürlükte olan Harçlar Tarifesine göre alınması gereken 44,40.TL karar harcından davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 25,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 19,20.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından sarfedilen 25,20.TL başvurma harcı gideri, 153,00.TL tebligat gideri ile 2.250,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.428,20.TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre hesaplanan 1.214,10.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarfedilen 53,00.TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre hesaplanan 26,50.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesap ve takdir edilen 2.725,00.TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesap ve takdir edilen 2.725,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 7-Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 8-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 85,70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40.TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 9-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 85,70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40.TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. Kısım 2. Bölüm 17/a maddesine göre hesaplanan 1.362,00.TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 11-Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/06/2019