Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/121 E. 2020/1159 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/121
KARAR NO : 2020/1159
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/10/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/1038 Esas – 2018/1046 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkili bankanın Tahtakale Şubesi ile dava dışı asıl borçlu …Tic. A.Ş. arasında bağıtlanan dört adet Genel Kredi Sözleşmesine dayalı olarak adı geçen şirkete kredi açıldığını ve kullandırıldığını, davalının ise 26/04/2010 tarihli 3.000.000,00 TL, 16/08/2012 tarihli 1.800.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığından borçtan sorumlu olduğunu, sözleşme koşullarına uyulmaması nedeniyle hesabın katedilerek borçlulara ihtarname keşide edildiğini, ödeme yapılmadığından haklarında yasal takibe geçildiğini, davalının haksız ve dayanıksız itirazıyla takibi durdurduğunu belirterek, itirazının iptali ile takibin devamını ve % 20′ den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; İddiaların hukuka ve gerçeğe aykırı olduğunu, borcun asıl borçlu şirket tarafından tamamen ödendiğini, Genel Kredi Sözleşmesinin 56. maddesinin HMK 193. maddesi uyarınca ispat hakkının kullanımını imkansız kıldığından geçersiz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/10/2018 tarih ve 2016/1038 Esas – 2018/1046 Karar sayılı kararı ile; ” … Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, Genel Kredi Sözleşmesi ve ihtarname asılları kasaya alınmış, takip dosyası getirtilerek incelenmiş, bağıtlandığı çekişmesiz bulunan kredi sözleşmesi uyarınca kesin delil olacağı kararlaştırılan davacı banka kayıtları üzerinde uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak rapor düzenlenmiştir. 26/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı toplam 4.800.000,00 TL’ lik kredi sözleşmeleri kapsamında asıl borçluya kullandırılan kredilerden dolayı TBK’nın 589 maddesi doğrultusunda limit kapsamında kalan asıl borcun tamamından sorumlu bulunduğu, takip tarihi itibariyle davacı bankanın davalı müşterek borçlu müteselsil kefilden toplam 1.353.624,19 TL alacaklı bulunduğu, 886.193,97.TL tutarındaki asıl alacağa takip tarihinden itibaren %72 oranında temerrüt faizi istenilebileceği belirtilmiştir. İtirazlar üzerine düzenlenen 26/08/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; kök raporun sonuç kısmında belirtilen miktarın değiştirilmesine gerek bulunmadığı, kefalet limiti kapsamında kalan borcun tamamından davalının müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporları gerekçesi itibariyle yerinde görülerek hükme dayanak alınmıştır. İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; Davacı bankanın Tahtakale Şubesi ile asıl borçlu ….Tic. A.Ş. arasında bağıtlanan dört adet Genel Kredi Sözleşmesine dayalı olarak adı geçen şirkete kredi açıldığı ve kullandırıldığı, davalının ise 26/04/2010 tarihli 3.000.000,00 TL, 16/08/2012 tarihli 1.800.000,00 TL bedelli olmak üzere iki adet Genel Kredi Sözleşmesini toplam 4.800.000,00 TL bedelli müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı belirlenmiştir. Davalı vekili bu sözleşmelere dayalı kredilerin asıl borçlu tarafından ödendiğini ve kefil sıfatıyla borcun kalmadığını savunmuştur. Davalının imzalamış olduğu sözleşmeler ile kefalet limitini itirazı bulunmamakta, bu sözleşmelere dayalı borcun ödendiğini, dava konusu borcun ise asıl borçlu ile bağıtlanan diğer kredi sözleşmelerine dayalı olarak kullandırılan krediden kaynaklandığını savunmaktadır. 26/03/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda bu ayrım yapılmış, davalının kefalet imzası bulunmayan sözleşmelere dayalı olarak nakti kredi ve gayrinakti teminat kredisi kullandırıldığı, davalının imzaladığı sözleşmeler sonrasında kullandırılan kredilerin açıkça belirtilerek taksitli kredi, rotatif kredi ve kredili mevduata ilişkin olduğu, bu sözleşmeler kapsamında kullandırılan kredilerden dolayı davacı bankanın takip tarihi itibariyle asıl borçlu şirketten ve müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla davalıdan alacak tutarının toplam 1.353.624,19 TL alacaklı olduğu ve asıl alacak tutarı olan 886.193,97.TL’ sına takip tarihinden itibaren % 72 oranında temerrüt faizi yürütülmek suretiyle takibin devamı yönünden davalının itirazının iptali gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur. Davacı alacağı likit nitelikte olup, davalının itirazında haksız bulunduğu anlaşıldığından İ.İ.K.nun 67/2. maddesi hükmü gereğince takdiren tespit edilen miktarın %20 ‘si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması … ” gerektiği gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜNE, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı takip dosyasında ve tahsilde tekerrür olmamak üzere davalının itirazının toplam 1.353.624,19 TL için iptaline, takibin bu miktar üzerinden ve fakat asıl alacak tutarı olan 886.193,97 TL’sına takip tarihinden itibaren yıllık %72 oranında temerrüt faizi yürütülmek suretiyle ve takip talebindeki diğer koşullarla devamına, fazla istemin REDDİNE, Davalının % 20 (270.724,83 TL ) oranında icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişinin eksik inceleme sonucu müvekkil bankadan çekilen kredileri eksik hesapladığını, bilirkişinin davalının hesap türlerindeki kredileri dikkate almamasının hatalı olduğunu, Bilirkişinin …’ ın alacak tespitinde, – L0521740 Rotatif Kredi = 280.000,00 TL – L0621773 Rotatif Kredi = 411.978,00 TL – 10260248 Kredili Mevduat = 63.579,45 TL hesap türlerini dikkate almadığını, halbuki söz konusu bu kredilerin davacının sorumlu olduğu krediler olduğunu,Bilirkişinin hatalı raporuna bu koduna itiraz etmekle yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verildiğini, yasaya ve kendi gerekçesine açıkça aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini beyanla; İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece alınan bilirkişi raporu ve ek raporu ile, davalının 26/04/2010 tarihli 3.000.000,00 TL bedelli, 16/08/2012 tarihli 1.800.000,00 TL bedelli olmak üzere iki adet Genel Kredi Sözleşmesini (toplam 4.800.000,00 TL bedelli) müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, bu kredilere kefaleti nedeniyle davalının icra takip tarihi itibarı ile 1.353.624,19 TL borcunun bulunduğunun tespit edildiği, Davacı vekilince, – L0521740 Rotatif Kredi = 280.000,00 TL – L0621773 Rotatif Kredi = 411.978,00 TL – 10260248 Kredili Mevduat = 63.579,45 TL hesap türlerinin dikkate alınmadığı, bu kredilerin de davacının sorumlu olduğu krediler olduğu istinaf itirazı olarak ileri sürülmüş ise de; aynı hususta bilirkişi kök raporuna itirazı üzerine mahkemece alınan ek bilirkişi raporunda; istinaf dilekçesinde belirtilen kredilerin, davalının imzaladığı sözleşmeler sonrasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerine bağlı olarak kullandırılan krediler olduğunun belirtildiği, dolayısıyla davalının kefaletinin yer almadığı Genel Kredi Sözleşmeleri kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu tutulması mümkün olmayıp, davacı vekilince ileri sürülen istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.