Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1206 E. 2019/1765 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1206 Esas
KARAR NO : 2019/1765 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 12/02/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/34 Esas 2019/78 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 11/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında sözlü saklama sözleşmesi yapıldığını, söz konusu anlaşma uyarınca antrepo hizmetinin eksiksiz bir biçimde tamamlanması için yükümlü olduğu işlerin olduğunu, müvekkili şirketin kendi edimlerini eksiksiz ve gereği gibi yerine getirdiğini, ancak müvekkili şirket tarafından verilmekte olan antrepo hizmetine karşılık gelen 20.09.2018 tarihli cari hesap ekstresine göre 9.850 TL ücretin ödenmediğini, söz konusu ticari ilişki kapsamında müvekkili şirketin davalı şirkete daha evvel kesilen 2016 yılına ait faturaları tebliğ ettiğini, bu faturalara davalı şirketin itiraz etmediğini, ancak daha sonra İstanbul …İcra Dairesinin … Esas sayılı dosya ile icra takibine geçildiğinde davalı şirketin icra takibine itiraz etiğini ve taraflarınca İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/79 Esas sayılı dava ikame edildiğini, söz konusu icra takibi ve dava açıldıktan sonra davalı şirketin bir kısım ödemeler yaptığını, hali hazırda bakiye olarak müvekkili şirkete 12.250,00 TL daha borcu bulunduğu, tüm bu nedenlerden dolayı fazlaya ilişkin talep ve daha hakları saklı kalmak koşuluyla, bakiye borç tutarınca davalı şirket adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul, 3.kişilerdeki hak ve alacakları ve altın, bono, tahvil, hisse senedi, faiz – vadeli hesabı ve bankada birikmiş parası üzerine 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi adına ihtiyaten haczine, aksi halde davalı şirket adına kayıtlı menkul ve gayrimenkuller üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, davalı şirketin vekalet ücreti, faiz ve ferileri hariç 12.250,00 TL borçlu olduğunun tespitine ve müvekkili şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 12/02/2019 tarih 2019/34 Esas – 2019/78 Karar sayılı kararında; “…9/12/2018 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5’inci maddesinden, sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre; Madde 5/A-(1) Bu Kanunun 4. maddesinde verdiğinde kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şarttır. Yine 7155 sayılı kanunun 22. maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3’ncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen “Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.” cümlesi ile arabuluculuk kapsamındaki uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur. Yine 7155 sayılı kanunun 23. maddesi ile 6325 sayılı Kanunun Dördüncü bölümünden sonra gelmek üzere; “Dava şartı olarak Arabuluculuk” başlığıyla eklenen Beşinci Bölüm ve maddeye göre; “Dava şartı olarak arabuluculuk MADDE 18/A-(1) İlgili kanunlarda arabulucuy başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. 2)Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir. Dava dilekçesinde davacı yanın arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı dava konusu Alacak “Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklı” talebi bakımından zorunlu arabuluculuk söz konusu olmakla davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile; 7155 sayılı Kanunun 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ve 7155 sayılı kanunun 23.maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A-2.maddesi uyarınca Arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın TTK’nun 5/A., 6325 sayılı Kanunun 18/A-2., HMK’nun 114/2 ve 115/2.maddeleri uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın yerel mahkemenin tespitlerinin aksine arabulucuya başvuruda bulunduğunu ve taraflar 18.01.2019 tarihinde arabuluculuk görüşmeleri için bir araya geldiğini, arabuluculuk görüşmesinde tarafların anlaşmadıklarından 18.01.2019 tarihinde son oturum tutanağı “anlaşamama” olacak şekilde düzenlendiğini,Nitekim dava dilekçesinin ilk sayfasının 6.paragrafına bakıldığında yerel mahkemeye “işbu borcun tahsili amacı ile arabuluculuk yoluna başvurulmuş fakat 18.01.2019 tarihinde yapılan görüşmede tarafların anlaşma sağlayamaması akabinde sayın mahkemenizde işbu davayı ikame etme zorunluluğumuz hâsıl olmuştur” denildiğinin görüleceğini,Ayrıca dava dilekçesinin ekine bakıldığında anlaşılamadığına ilişkin 18.01.2019 tarihli arabuluculuk son oturum tutanağının aslının da eklendiğinin görüldüğünü,Yerel mahkemenin vermiş olduğu hatalı karar nedeniyle-davalı şirkete gerekçeli kararın tebliği akabinde haberdar olunacak olan ihtiyati tedbir ve haciz talepleri nedeniyle -kaçırılacak olan menkul, gayrimenkuller vs. karşısında müvekkilinin ihtiyati tedbir ve haciz taleplerinin zayii olduğunu,Verilen hatalı karar yargılamanın gereksiz yere uzamasına ve adil yargılanma hakları ile birlikte diğer sair haklarınında ihlaline sebebiyet verdiğini,Müvekkili şirket, kendi kusurundan kaynaklanmayan sebeplerle işbu kanun yoluna başvurmak zorunda kaldığını ve bu başvuru için birden fazla masraf yapmak zorunda kaldığını,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına, dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, faturaya dayalı açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminata ilişkin olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır. Alacak davalarında davacı, bir para alacağının tahsilini amaçladığından, dava açılmadan önce, yukarıdaki yasal düzenlemeye göre arabulucuya başvurulmuş ve arabulucu tarafından onaylanmış anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın dava dilekçesine eklenmiş olması dava şartıdır. Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; alacak davalarında arabulucuya başvurulmasının TTK’nın 5/A maddesi uyarınca dava şartı olduğuna dair ilk derece mahkemesinin değerlendirmesi isabetli ise de; davacının, iş bu davayı açmadan önce arabulucuya başvurduğu, arabulucunun katılımıyla düzenlenmiş olan anlaşmaya varılamadığına ilişkin 18/01/2019 tarihli tutanağın dosyada mevcut olduğu ve arabuluculuğa başvurulup 18/01/2019 tarihli görüşmede tarafların anlaşamadığının dava dilekçesinde de bahsedilmiş olmakla birlikte, İDM.’nin, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğine yönelik tespiti dosya kapsamına uygun olmayıp davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 12/02/2019 tarih ve 2019/34 Esas – 2019/78 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen istinaf kanun yoluna başvurma harcı 121,30 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı 24,00 TL olmak üzere toplam: 145,3 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/12/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.