Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/12 E. 2020/819 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/12 Esas
KARAR NO: 2020/819 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARAS: 2015/1071 Esas – 2018/551 Karar
TARİH: 06/07/2018
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2016/142 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2015/672 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2015/589 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2015/409 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 2.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2015/779 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2015/1038 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2015/1039 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
İSTANBUL ANADOLU 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
BİRLEŞEN 2015/363 ESAS SAYILI DOSYADA
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
KARAR TARİHİ: 10/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı ekteki listede yer alan çeklere bağlanmış olan toplamda 560.000 TL borcu olduğunu, 560.000,00 TL’lık bu borcun karşılığı olan 110.000,00 TL’lık malın ve ayrıca yaklaşık 15.000,00 TL karşılığı davacıya ait hazır ürünün davacı tarafa gönderilmediğini, bir başka deyişle 560.000,00 TL’lık çeke karşılık gerçekte davalı tarafa 435.000,00 TL borcu olduğunu, davacılar borçlarını zamanında ödeyemeyince, …’ün kefilliği şartıyla davalı alacaklının borç miktarını 350.000,00 TL’ye indirdiğini, yeni ödeme günleri belirlediğini ve borcun bir Tecdit Sözleşmesi ile yenilendiğini ve tarafların imzaları ile de sözleşmenin yürürlüğe girdiğini, bu Tecdit Sözleşmesine göre ödemelerin 30.08.2015 tarihinde başlayıp 30.09.2016 tarihinde sona ereceğini, davalı-alacaklının Tecdit Sözleşmesine konu edilen iş bu çeklerin bir kısmını takibe konu ettiğini, bir kısmını da takibe koyma hazırlığında olduğunu, TBK.133 maddeye göre Tecdit Sözleşmesinin eski borcu ortadan kaldıran ve yeni bir borç doğuran sözleşme olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme tecdit sayılmasa bile, bu defa alacaklının iskonto ile borçlu davacı tarafa mehil verdiğinin sözleşme ile sabit olduğunu, bu nedenle asıl ve birleşen davaların kabulü ile taraflar arasında yapılmış Tecdit/Yenileme Sözleşmesi mucibince eski borcun sona ermiş olmasından dolayı, davalara konu yapılan çeklerden dolayı borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … arasında akdedilen protokolün hukuki niteliği itibarıyla bir Tecdit Sözleşmesi değil, kefalet sözleşmesi olduğunu, her ne kadar sözleşme metninde Tecdit Sözleşmesi olduğu yönünde ifadeler yer alsa da mezkur sözleşmenin hukuki niteliği bakımından bir kefalet sözleşmesi olduğunu, bir tecdit sözleşmesinden bahsedebilmek için, ancak yenilecek borcun taraflarının açık iradesinin bulunmasının esas olduğunu, mezkur sözleşmenin alacaklı davalı ile borca kefil olan 3. Kişi … arasında akdedildiğini, davacı tarafından mahkemeye sunulan Tecdid Sözleşmesine mahkemeyi yanıltmak üzere sonradan davacı tarafından kaşe ve imza eklendiğini, davacı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak gönderdiği fiyat farkı faturasının müvekkili tarafça kabul edilmediğini, Kadıköy … Noterliği’nin 27.03.2015 Tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesiyle yasal süresi içinde davacı şirkete iade edildiğini, davacıların taraf olmadıkları bir sözleşmeyi delil olarak gösterip menfi tespit davasına dayanak göstermesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/07/2018 tarih 2015/1071 Esas 2018/551 Karar sayılı kararında özetle;”Asıl ve birleşen dosyalarda davanın, davacının çekler ve bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu, Taraflarca varlığı kabul edilen “Borç Yenileme Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede; öncelikle yerine ödeme verilecek (tecdit edilen) toplam 560.000,00 TL bedelli 9 adet çekin belirtildiği (1 nolu liste), daha sonra …’ün kefil olacağı (tecdit edilen) çekler yerine verilecek toplam 350.000,00 TL olan, taksit ve vade tarihleri belirtilen ödeme listesinin (2 nolu liste) gösterildiği ve bu listelerin altında 1 nolu listede … ve …’ün borçlusu olduğu çekler yerine bu defa alacaklı … Şti’ye 2 nolu listedeki …’ün kefili olduğu ödemelerin verileceği, aradaki farkın alacaklının iskontosu olduğu, yeni ödemeler yapıldıkça, alacaklı tarafın geriye tarihli çekleri …’e miktarla orantılı iade edeceği, iş bu anlaşma ile borcun yenilendiği, yenilenen miktara ve ödeme günlerine …’ün kefil olduğu, buradaki kefaletin müteselsil kefalet olduğu, …’ün müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunun belirtildiği, sözleşme ile taraflar arasında yapılmış yenileme iradesini gösteren bir anlaşma olduğu, zira 1.listede mevcut olan çek borcu yerine 2. listede taksitler halinde belirtilen ödemelerin belirlendiği, borç konusunun değiştirildiği, her iki borç arasında 210.000,00 TL fark olmasına rağmen bu farkın alacaklının iskontosunun olduğunun belirtildiği, alacaklı davalının indirim yaptığının, böylece eski borcun sona erdirilerek yeni bir borcun meydana geldiğinin anlaşıldığı, kaldı ki sözleşmede borcun yenilendiği hususunun da açıkça belirtildiği, taraflar arasında yapılmış yenileme iradesini gösteren bir anlaşmanın mevcut olduğu, davalı alacaklı her ne kadar sözleşmeye borçlunun taraf olmadığını, sonradan borçlunun kaşe ve imzasını eklemiş olduğunu ileri sürmüşse de, TBK’nın 133. Maddesi kapsamında tecditte alacaklı ve borçlunun değişmesinin olanaklı olduğu, bu sözleşmenin her zaman akdin taraflarını teşkil eden kimseler arasında yapılmasının gerekmediği, alacaklı ya da borçlunun da değişmesinin mümkün olması kapsamında davalı alacaklının bu yöndeki savunmasına itibar edilmediği, yenilenen borcun ödenmesi halinde borcun sona ereceğinin kararlaştırıldığı, bilirkişi raporunda söz konusu sözleşmenin borca katılma sözleşmesi olup TBK’nın 603. maddesi göndermesiyle kefalete ilişkin TBK’nın 583. maddesindeki şartların mevcut olmaması nedeniyle sözleşmenin kesin hükümsüz olduğu belirtilmiş olsa da söz konusu sözleşme yalnızca …’ün kişisel teminatı kapsamında borca katılmasına ilişkin olsaydı aynı nitelikteki ve miktardaki borcu …’ün de teminat sağlaması şeklinde olacağı, oysaki sözleşmede eski borcun yerine tamamen yeni bir borç şekli ve miktarı belirlendiği, ayrıca bu yeni belirlenen borca …’ün de kişisel teminat sağladığı, yeni belirlenen borcun davacı tarafın sunduğu belgeler incelendiğinde tamamının ödendiğinin anlaşıldığı, böylece borcun ödendiği, borcun yenilenmesi sözleşmesiyle yeni belirlenen borcu …’ün ödemesi karşısında davalının eski borçtan kaynaklanan çeklerden dolayı icra takibi başlatmasının mümkün olmadığı, kaldı ki bahsi geçen sözleşme borç yenilenme sözleşmesi olarak nitelendirilmese dahi söz konusu sözleşmede 1 nolu listede belirtilen çekler yerine 2 nolu listede ödeme listesinde belirtilen ödemelerin yapılması halinde borcun sona ereceği, aradaki farkın davalı alacaklının iskontosu olduğunun belirtilmesi ve … tarafından da 2 nolu listede belirtilen ödemelerin tamamının vadelerle uyumlu şekilde davalıya yapılması karşısında 1 nolu listede belirtilen çeklerin davalı tarafından takibe koyulmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu ve hakkın açıkça kötüye kullanılması kapsamında olduğu, zira bu durumda bile borcun sona erdiğinin kabul edilmesi gerektiği dikkate alınarak İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/363 Esas sayılı dosyası dışındaki birleşen tüm dosyalar ve asıl dava dosyasındaki çeklerin borç yenileme sözleşmesinde 1 nolu listede belirtilen çeklere ilişkin olduğu anlaşıldığından asıl dava, birleşen İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/142 E. Sayılı, birleşen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/672 E. Sayılı, birleşen İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/589 E. Sayılı, birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/409 E. Sayılı, birleşen İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/779 E. Sayılı, birleşen İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1038 E. Sayılı, birleşen İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1039 E. Sayılı dosyalarındaki dava konusu çekler yönünden davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine, birleşen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/672 E. Sayılı dosyasında davacı tarafın kötüniyet tazminat talebinin davalının borç yenileme sözleşmesinin varlığı, davacı tarafın borç yenileme sözleşmesi uyarınca borcunu ödemesi karşısında haksız ve kötüniyetli olarak takip yaptığı (İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında) anlaşılmakla takip tutarının % 20 ‘si oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine, asıl davada davacılar vekilinin dava dilekçesinde ve diğer aşamalardaki beyan dilekçelerinde kötüniyet tazminat taleplerinin olmadığı, İİK’nın 72/5 fıkrasına göre kötüniyet tazminat talebinin yanında alacaklının haksız ve kötüniyetli olmasının yanında davacı borçluların da talebi olması gerektiğinden davacılar lehine asıl davada kötüniyet tazminatına hükmedilmediği, diğer dosyalarda icra takibi olmadığından davacıların tazminat taleplerinin reddi gerektiği, Birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/363 E. Sayılı dosyasında; davaya konu 31/05/2015 vade tarihli 75.000,00 TL bedelli senedin borç yenileme sözleşmesinde 1 nolu listede belirtilen çeklerden olmadığı, dava konusu senet incelendiğinde; keşidecinin davacı … Ltd Şti ve …, lehtarın davalı … Ltd. Şti olduğu ve senette nakden ibaresinin yer aldığı, davacı tarafın bu bono bedelini davalı alacaklıya ödediğine ilişkin herhangi bir ödeme makbuzu, dekont vs sunmadığı, kaldı ki buna yönelik bir iddiasının da bulunmadığı, bu senedin borç yenileme sözleşmesi kapsamında belirtilen senet ve çeklerden olmadığı, sözleşme dışında kaldığı, dolayısıyla sözleşmede 2 nolu listede belirtilen ödemelerin yapılmasıyla bu senede ilişkin borcun sona ermeyeceği birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/363 E. Sayılı davanın reddi gerektiği” gerekçesi ile; 1-Mahkememiz asıl 2015/1071 E. Sayılı dosyası, Davanın KABULÜNE, a-)Davacıların davaya ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına konu … Bankası Modoko/İstanbul Şubesine ait keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 75.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, 2-Birleşen İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/142 E. Sayılı dosyasında açılan davanın KABULÜ ile; a-)… Bankası Modoko/İstanbul Şubesine ait keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 50.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, 3-Birleşen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/672 E. Sayılı dosyasında açılan davanın KABULÜ ile; a-)Davaya ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına konu … Bankası Modoko/İstanbul Şubesine ait keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 50.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, b-)Davalının icra takibi başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılmakla takip tutarı olan 54.042,99 TL’nin % 20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 4-Birleşen İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/589 E. Sayılı dosyasında açılan davanın KABULÜ ile; a-) … Bankası Modoko/İstanbul Şubesine ait keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 35.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, 5-Birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/409 E. Sayılı dosyasında açılan davanın KABULÜ ile; a- … Bankası Modoko/İstanbul Şubesine ait keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 75.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, 6-Birleşen İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/779 E. Sayılı dosyasında açılan davanın KABULÜ ile; a-) … Bankası Modoko/İstanbul Şubesine ait keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 75.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, 7-Birleşen İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1038 E. Sayılı dosyasında açılan davanın KABULÜ ile; a-… Bankası Modoko Şubesine ait … nolu 75.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, 8-Birleşen İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1039 E. Sayılı dosyasında açılan davanın KABULÜ ile; a-) … Bankası Modoko/İstanbul Şubesine ait keşidecisi … Ltd. Şti. olan 2058518 nolu 75.000,00 TL bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, 9-Birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/363 E. Sayılı dosyasında açılan davanın REDDİNE karar verilmiş, karara karşı davalı ve davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu, İmzalarda eksiklik bulunmadığını, davalı alacaklının imzalanan tecdid sözleşmesine rağmen yeni ödeme günlerini beklemediğini, önceden teslim edilmiş çeklerin arkasını yazdırması ve icraya konu etmesi üzerine, her çek için günü geldiğinde ve arkası yazdırıldığında menfi tespit davası açılmak zorunda kalındığını,Davalı …’in önceki çekleri yazdırmakla birlikte 2 ayrı icra dosyasında ihtiyati haciz kararı da aldığını bu nedenle, kararı veren mahkemelerde taraflar arasındaki tecdid sözleşmesinin ibraz edilerek ihtiyati hacze itirazlar edildiğini, ilaveten icra takiplerine de İİK.169 md. vd. uyarınca İcra Mahkemesine itirazlar edildiğini, itirazlardan sonra BAM 23.HD.2017/267.E -622.K sayılı istinaf ve temyiz merci Yargıtay 19 HD’ye göre davaya konu sözleşmenin tecdid-yenileme olduğunu, Yargıtay’daki 19.HD.2015/14278.E 17077.K sayılı onama nedeni ile davaya konu edilen sözleşmenin “tecdid” olduğuna kesin hüküm oluşturduğunu, Davacılar ile davalı …’in sözleşmeyi yaparken amacının ve düşüncesinin tüm borcu yenilemek ve yapılandırmak olduğunu, Nitekim davacılardan şirket yetkilisi …’ün babasının, oğlu ve şirketine kefil olmasının, diğer taraftan davalı …’in borcu 350.000,00 TL indirmesinin arkasında, tüm alacakların sözleşmeye bağlanmasının böylece …’e olan borcun bitirilmesinin düşünüldüğünü, Bu nedenle davalı …’in birleşen ve red kararı verilen Anadolu 5. Asliye Tic. Mahkemesinin 2015/363.E sayılı dosyasına konu 75.000,00 TL senet bakımından da ayrıca alacağı olsa idi 560.000,00 TL tutarlı borç için 350.000,00 TL ye borcu bağıtlayıp , aradaki 210.000,00 TL için indirim yapmayacağını, 75.000,00 TL lik senedi de bir şekilde sözleşmeye derc edecek olduğunu, aksi halin olağan akışına ters düşeceğini, İlk derece mahkemesinde rapora itirazda daha önce belirtildiğini gibi gerek davacı , gerekse davalı tarafın tacir olduğunu, davalı tarafın cevap dilekçesinde senedin “Ticari ilişki ile alakalı” olduğunu belirtmesi karşısında hangi ticari iş olduğunu açıklaması gerektiğini, senette bu beyanın aksine nakten kaydı olduğunu, bu nedenle de ispat yükünün davalıda olduğunu ve alacaklı olduğunu iddia eden davalının da 75.000,00. TL senedi hangi ticari iş için aldığını ispatlaması gerektiğini, (Y.11.H.D.4/5/1984 gün 1984/2517-2601 sayılı ilamı) birleşen 2015/363 E sayılı dosyada mali bilirkişinin incelemesinde açıklığa kavuşmayan konular bulunduğunu, inceleme sonucunda tacir tarafların aralarındaki mal alışverişi nedeni ile bütün ticari ilişki de davacı …’ye ne kadar mal satıldığını, fatura edildiğini, bunun karşılığı ne kadar ödeme alındığını, taraflar arasındaki bakiyenin ne olduğunu ve adı geçen senedin öncelikle “tanzim tarihi” zamanında davalı …’in ticari kayıtlarında “cevaplarında ticari ilişki ile alakalı” dendiği de gözetilerek usule uygun olarak gösterilip gösterilmediğini, davadaki çekler ile mükerrer olup olmadığını, nakit ise, naktin hesaplarda olup olmadığını, davacı şirkete gönderilip gönderilmediğini açıklığa kavuşturmadığını, tarafların tacir olup kural olarak bütün ilişkilerini ticari kayıtlar da gösterilmesi gerektiğini, ayrıca davacı şirket …’nin, davalıdan mal satın aldığını ve ona parasal olarak borçlu konumda olduğunu, davalının bir an için nakit para verdiği iddiası düşünülse bile yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre alacaklının , “alacaklı olmasına rağmen”, borçlu tarafa üste bir de nakit para vermesinin karşılığında senet almasının hayatın olağan akışına uygun olmayacağını, Somut olayda” davalının senetten alacağı olsa, çekler de indirime gitmeyeceğini,” alacaklı olduğu halde borçluya da ilaveten nakit 75.000,00 TL vermeyeceğini, Yerel mahkemenin birleşen 2015/363.E sayılı dosyada ” senette nakten ibaresi yer aldığı, davacı tarafın bu bono bedelini alacaklıya ödediğine ilişkin bir makbuz sunmadığı, alacaklıya ödediğine ilişkin bir beyanının olmadığı, tecdid sözleşmesinin dışında kaldığından” bahisle davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, kaldırılması gerektiğini, Mahkemenin kök 2015/1071.E sayılı dosyada davanın kabulüne karar vermesinin, fakat %20 tazminata hükmetmemesinin hatalı olduğunu, davaların birleştiği 2017/1071.E sayılı kök dosyada davalı tarafın kötü niyetli icra takibi olduğunu, Mahkemenin birleşen Anadolu 1. Ticaret Mahkemesinin 2015/672.E sayılı dava dosyadasında alacaklının İst. Anadolu … İcra Müd.. … e sayılı dosyada icra takibi olması nedeni ile %20 kötüniyet tazminatına hükmedildiğini,Aynı şartları haiz davaların birleştiği kök … E sayılı dosyada, İst.Anadolu … İcra Müd. … E sayılı dosya ile kötü niyetli icra takibi yapan davalı aleyhine %20 kötü niyet taminatına hükmedilmemesinin, kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin, yargılama esnasında dosyanın teknik ve hukuki olarak değerlendirilmesi için dosyayı bilirkişi heyetine tevdi ettiğini, Bilirkişilerce dosyanın incelenmesi üzerine tanzim edilen 27.01.2017 tarihli raporda dava konusu sözleşmenin kesin hükümsüz olduğu kanaatini bildirdiğini, davacı tarafından anılan rapora itirazda bulunulduğunu, bunun üzerine ek rapor alındığını, ek raporda da, kök rapordan ayrılmayı gerektirir bir hususun bulunmadığının bildirildiğini, Davacının kök rapora itirazında, sözleşmede yer alan çeklerden birisinin konu edildiği, İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/700 D.İş sayılı ihtiyati haciz dosyasında verilen karara atıfta bulunmuş ise de, anılan dosyada borca konu çekin ihtiyati hacze konu edilip edilemeyeceği hususunun incelendiğini, sözleşmenin hukuki niteliğinin tartışılmadığını ve bu hususta bilirkişi incelemesi yapılmadığını, tarafların söz konusu borcu kendi aralarında yaptıkları bir protokol çerçevesinde ödemek üzere yeniden anlaştıklarını, mezkur sözleşmenin geçersiz olmadığı sürece tarafların uymak zorunda olduklarını bu nedenle o aşamada ihtiyati haciz kararı alınmasının hukuka aykırı olduğuna kanaat getirildiğini, Bahsi geçen sözleşmede yer alan ve bir başka çekin konu edildiği İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/98 D.İş. (2015/4582 D.İş.) Sayılı dosyasında, davacının ihtiyati haczin kaldırılması talebi kabul edilmiş ise de, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2015/13241 Esas 26.05.2016 tarih ve 2016/9425 Karar numaralı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verdiğini, bunun üzerine ilgili mahkemece 26.01.2017 tarihli celsede Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildiğini, Yerel mahkeme huzurunda görülen asıl dava ile birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/363 Esas sayılı dosyasında, sözleşmede yer almayan ancak davacı tarafından kötü niyetle sözleşmeye dahil edilme çabası güdülen bir senet hakkında ikame edilen menfi tespit davasında, sözleşmenin hukuki niteliği hakkında inceleme yapıldığını ve sözleşmenin yenileme sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceğine dair bilirkişi raporu tanzim edildiğini, Anılan menfi tespit davasında da, dava konusu sözleşmenin hukuki niteliğinin bilirkişi heyeti vasıtasıyla değerlendirildiği bilirkişi raporunda da bahsi geçen sözleşmenin “yenileme Sözleşmesi” olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığına kanaat getirildiğini, yerel mahkemende görülmekte olan davada atanan bilirkişi heyetinden tamamen farklı bir heyet tarafından yapılan inceleme ile huzurdaki davada alınan bilirkişi raporunda aynı doğrultuda tespit yapıldığını, dava konusu sözleşmede bahsi geçen çeklerin konu edildiği menfi tespit davalarının hukuken haklı olmadığı, gerek İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/363 Esas sayılı dosyasından alınan 10.02.2017 tarihli kök rapor ile gerek yerel mahkemece alınan 27.01.2017 tarihli kök rapor ve anılan kök rapora itirazlara binaen düzenlenen 15.09.2017 tarihli ek rapor ile açıkça ispatlandığının, hukuken hatalı değerlendirme yapılarak, anılan bilirkişi raporlarına itibar edilmeyerek, davaların kabulüne karar verildiğini, davaların kabulüne dair karar verilmesinin hukuken hatalı olduğunu, Borçlunun açık irade beyanı ve onayının olmadığı bir sözleşmede yenileme iradesinden bahsedilemeyeceği gibi, yenileme sözleşmesinin koşullarının da oluşmadığını, Dosyada yapılan mali incelemede de belirtildiği üzere, davacı tarafından düzenlenen 13.03.2015 tarihli, … seri numaralı kdv dahil 202.854,87-TL ‘lik fiyat farkı faturasının hem davacı şirketin, hem de davalı şirketin kayıtlarında yer almadığını, 13.03.2015 tarihli … yevmiye numaralı 202.854,87-TL bedelli bir adet “fiyat farkı faturası”nın davacı tarafından düzenlenerek, müvekkili şirkete 20.03.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, dosyada mübrez bulunan Kadıköy … Noterliği’nin 27/03/2015 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile mezkur faturanın müvekkili şirket tarafından davacı şirkete yasal süresi içerisinde iade edildiğini, bunun da müvekkilinin tecdit iradesini kabul etmediğinin açık delili olduğunu, Davacının, iskonto bedeline dair düzenlediği fiyat farkı faturasını kendi ticari defterlerine işlememesininde, tecdit iradesini bizzat ve açıkça ortaya konulmadığının, kendisi tarafından da kabul edilmediğinin bir başka göstergesi olduğunu, Asıl borç yenilenmemiş olup, sadece …’ün teminatı altına alındığını, ödemelerin vadesinde yapılması halinde çeklerin iade edileceğinin belirtilmesiyle asıl borcun geçersiz olmadığını, borcun yenilenmediğini, yalnızca … tarafından taahhüt edilen ödemelerle borcun teminat altına alındığını bu durumda borcun 2 nolu listede belirtilen vade ve miktarlarda ödenmemesi halinde, 1 nolu listede yer alan asıl borcun geçerliliğini koruyacağının sözleşme içeriğinden açıkça anlaşıldığını, Nitekim müvekkilinin, borçlu aleyhine icra takipleri başlatması akabinde, sözleşmede 2 nolu listede yer alan borcun ödenmesinin de, kötü niyetle hareket edildiğinin göstergesi olduğunu, davaya konu sözleşmenin bu bakımdan da tecdit sözleşmesi olarak değerlendirilemeyeceğini, Özetle, dava konusu sözleşme tecdit sözleşmesi olmadığından, sözleşmede 1 nolu listede yer alan çekleri içeren borcun geçerliliğini yitirmediğini, öte yandan bahsi geçen, …’ ün kefil olduğu teminat sözleşmesinin şekle aykırı olup, bu hakimin re’sen dikkate alacağı bir husus olmakla, bu bakımdan da şekle aykırı olarak yapılan teminat sözleşmesinin hukuk düzeninde hiç doğmamış kabul edildiğinden, bu teminat karşılığında üstlenilen vade ertelenmesi ve borçtan indirim yapılacağı sorumluluğunun da doğmadığını, bu nedenle müvekkili şirketçe anılan çeklerin konu edildiği takiplerin geçerli olup, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen davalar, borç yenileme sözleşmesi nedeniyle davalara konu çekler nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Asıl ve birleşen davalarda, davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı alacaklı arasında ticari ilişki nedeniyle müvekkillerinin davalıya borcu olduğunu, bu borçlarına karşılık çeşitli tarihli çekler verildiğini, daha sonra tarafların anlaşarak asıl ve birleşen davaların konusunu oluşturan çeklerin verilme nedeni olan borcun yenilendiğini ve bu çekler yerine yeni ödeme takvimi yapıldığını, borç yenilenmiş olmasına karşın davalının asıl ve birleşen davaya konu çekleri icra takibine konu ettiğini, bir kısmını takibe konu etmeye hazırlandığını (çeklerin arkasının yazdırıldığını) belirterek ilgili çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı ise davacı tarafın dayandığı sözleşmenin borç yenileme sözleşmesi olmadığını, 3. Kişinin kefaleti sözleşmesi olduğunu, davacı tarafın dayandığı bu sözleşmede davacılar imzasının sonradan eklendiğini belirterek davaların reddini talep etmiş, mahkemece davacıların dayandığı sözleşmenin borç yenileme sözleşmesi olduğu, davacıların borcunun sözleşmede kararlaştırılan şekilde ve vadesinde ödendiği böylece sözleşmede belirtilen ve asıl dava ile birleşen davaların konusunu oluşturan çeklerin bedelsiz kaldığı, sadece birleşen İstanbul Anadolu 5. ATM’nin 2015/363 E. sayılı davasının konusunu oluşturan bononun borç yenileme sözleşmesi kapsamında olmadığı bu bono bedelinin ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesi ile birleşen İstanbul Anadolu 5. ATM’nin 2015/363 E. Sayılı dosyası dışındaki asıl ve birleşen davaların kabulüne, birleşen İstanbul Anadolu 5. ATM’nin 2015/363 E. Sayılı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili, kabulüne karar verilen davalar yönünden, alınan tüm bilirkişi raporlarında dayanak sözleşmenin borç yenileme sözleşmesi olmadığının belirtildiği, böylece haklılıklarının ispatlandığı, ayrıca dayanak sözleşmede davacı borçluların imzasının sözleşmeye sonradan eklendiği bunun da sözleşmenin borç yenileme sözleşmesi olmadığını gösterdiği, buna rağmen mahkemece yetersiz gerekçe ile ve bilirkişi raporlarına aykırı olarak sözleşmenin borç yenileme sözleşmesi olduğunu kabulle karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya içine sunulan ve davacıların dayandığı “borç yenileme sözleşmesidir” başlıklı sözleşme içeriği itibarıyla TBK’nın 133/1. Maddesinde düzenlenmiş olan borç yenileme sözleşmesidir. Bu husus dosya içine sunulan ve asıl davanın konusunu teşkil eden davacıların keşideci olduğu 30/04/2015 keşide tarihli 2058513 çek nolu 75.000 TL bedelli çeke dayalı olarak davalı tarafça talep edilip İstanbul Anadolu 4. ATM’nin 2015/700 D.İş sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararına itiraz üzerine yine aynı mahkemece verilen 26/05/2015 tarihli ve itirazın kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına dair kararda belirtilmiş olup anılan karar Yargıtay 19. HD’nin 16/12/2015 tarih 2015/14278-7077 E.K. Salyılı kararı ile de onanmakla asıl ve birleşen davaların dayanağı olan sözleşmenin bir borç yenileme sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. HMK’nın 266 ve 282 maddeleri gereğince hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi görüşüne başvurulamayacağı, hakimin bilirkişi oy ve görüşünü diğer delilerle birlikte serbestçe değerlendireceği, söz konusu sözleşmenin hukuki yorumunun hakimlik mesleğinin gereği oluşu dikkate alındığında davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı vekili söz konusu borç yenileme sözleşmesinde bulunan davacılar imzasının sonradan sözleşmeye eklendiğini, sözleşmenin davacılarla yapılmadığını iddia etmiş ise de bu hususu ispatlayamamıştır.Bu nedenle davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Davacılar vekilinin birleşen davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebine gelince, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere birleşen davaya konu bono taraflar arasında düzenlenmiş olan borç yenileme sözleşmesinde yer almamaktadır. Dolayısıyla bu borcun da sözleşme ile yenilendiğinden ve bononun bedelsiz kaldığından söz edilemeyecektir.Bono bedelinin ödendiği de davacılar tarafından ispatlanamamıştır. Birleşen bu davada davalı verdiği cevap dilekçesinde davacıların müvekkiline olan borçları nedeniyle bonoyu düzenlediklerini borcu ödemediklerini savunmuştur. Bu savunma senet metninde yer alan nakden kaydını talil eden bononun düzenlenme nedenini talil eden bir savunma değildir. Buna göre bonodan dolayı borçlu olmadığını ispat külfeti davacılar üzerindedir.Davacılar da borçlu olmadıklarını ispatlayamamıştır. Davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davacılar vekilinin asıl davada davaları kabul edilmesine rağmen talep ettikleri kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebine gelince, İhtiyati haciz; İİK.’nun 257. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş alacaklar ile muayyen ikametgahı bulunmayan ya da mal kaçıran borçlular için vadesi gelmemiş alacakları temin bakımından borçlunun malları ve hakları üzerine konulan tedbir niteliğinde bir işlemdir. Diğer taraftan, İİK.’nun 264. maddesindeki ihtiyati haczi yaptıran alacaklının yedi gün içerisinde takip talebinde bulunmaya veya dava açmaya mecbur olduğuna ilişkin hükümden de anlaşılacağı üzere; ihtiyati haciz ile icra takibi ayrı ayrı düzenlemeler olup, ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurur. Bu nedenle ihtiyati haciz kararı, icra takip işlemi olmayıp, yapılacak icra takibinden veya açılacak davadan önce ya da sonra uygulanan ve HMK.’nun 389. ve izleyen maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir benzeri bir işlem olduğundan bir takip muamelesi sayılamaz. Dolayısıyla, ihtiyati haciz kararına istinaden ihtiyati haciz uygulanması, genel anlamda bir takip işlemi değildir.Asıl davada davacılar aleyhine yapılmış bir takip bulunmamaktadır. Asıl davaya konu çekle ilgili olarak verilen ihtiyati haciz kararı da yapılan itiraz üzerine mahkemece kaldırılmıştır. İİK 72. Maddede öngörülen kötüniyet tazminatı takip hukukuna ilişkin olup usulüne uygun başlatılmış ilamsız takipler için öngörülmüştür. İhtiyati haciz takip muamelesi olmadığından takip hukuku için düzenlenmiş olan kötüniyet tazminatının olayda oluştuğundan söz edilemeyecektir. Bu nedenle ortada usulüne uygun yapılmış bir takip bulunmadığından İİK 72. Maddeye göre kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı taraftan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı taraftan alınması gereken 34.838,10. TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 8.709,58. TL harcın mahsubu ile bakiye 26.128,52. TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, birleşen İstanbul Anadolu 4. ATM’nin 2016/142 E., İstanbul Anadolu 1. ATM’nin 2015/672 E. ve İstanbul Anadolu 3. ATM’nin 2015/589 E., verilen kararlar yönünden miktar itibarıyla HMK’nın 362. Maddesi uyarınca kesin olmak üzere, asıl ve diğer birleşen davalar yönünden ise HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.