Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1177 E. 2021/520 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1177
KARAR NO : 2021/520
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 25/12/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/693 Esas – 2018/1271 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Açık Hesaptan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 15/04/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan olan alacağının satış yetkisinden kaynaklı para alacağı olduğunu, davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu edilen alacağın, taraflar arasındaki ticari ilişkiden ve mal alım satımından doğan cari hesap alacağından kaynaklandığını, müvekkilinin, davalıya mal sattığını, davalının malların bedelini ödemediğini, takip dosyasında ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalının süresinde yetkiye, borca ve fer’ilerine itiraz ettiğini, takibin durdurulduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibi bakımından yetkili icra dairesinin müvekkili şirketin ikametgahının bulunduğu İstanbul Anadolu İcra Müdürlükleri, yetkili mahkemenin ise İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında cari hesap mutabakatı yapılmadığını, müvekkilinin cari hesap ekstresinden kaynaklı herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı yanca malların teslim edildiğine dair müvekkili şirket yetkilisinin imzasını havi teslim tutanağı ya da sevk irsaliyesinin sunulmadığı gibi mal satımına yönelik düzenlenen faturaların müvekkiline tebliğ edildiğine dair herhangi bir belgenin de sunulmadığını, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, cari hesap sözleşmesinin yazılı olmasının geçerlilik şartı olduğunu belirterek, davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/12/2018 tarih ve 2017/693 Esas – 2018/1271 Karar sayılı kararı ile; ” Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir. Dosyamıza getirtilen İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine toplam 115.112,67 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, buna göre davanın, İİK.67. maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizde açılan dava: İİK.nun 67. maddesi gereğince itirazın iptali davasıdır. Dava konusu ihtilaf; ticari ilişki kapsamında cari hesap alacağının ödenmediği iddiası ile başlatılan takibe davalı tarafça itiraz edilmesi sebebiyle, itirazın iptali koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkindir. İddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemlerine ait taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve bilirkişi sunmuş olduğu raporunda özetle; davacının 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davacıya ait defterlerin incelenmesinde davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 151 Euro, 31.005,21 USD, 3.942,97 TL alacaklı olduğu, davalı tarafça defter ve kayıt sunulmadığı yönünde görüş ve kanaat sunmuştur. Dosya değerlendirildiğinde, taraflar arasında süregelen ticari ilişki olduğu, davacı tarafından ticari ilişki kapsamında faturaların davalıya E-Fatura uygulaması ile gönderildiği, faturanın sistem üzerinden reddedilmesi mümkün olmadığından davalı tarafından TTK 21 maddesi gereğince 8 gün içerisinde itiraz edilmesi gerektiği, davalının faturaya itiraz ettiği ya da iade faturası gönderdiğine dair herhangi bir kayıt ibraz etmediği, yine ödeme yaptığı yönünde herhangi bir kayıt sunmadığı, ayrıca süregelen ticari ilişki kapsamında davalı tarafından kısmi ödemelerin yapıldığı, takip tarihi itibariyle davacının 151 Euro, 31.005,21 USD, 3.942,97 TL alacaklı olduğu belirlenmiş olmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü yer almakta olup, davalının itirazında haksız olduğu ve alacağın likit olduğu dikkate alınarak asıl alacak miktarının %20’sine tekabül den icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/10710 Esas, 2016/3724 Karar sayılı; “…Yabancı para cinsinden yapılan icra takiplerinde, İİK’nun 67. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına karar verilmesi halinde, yabancı paranın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı esas alınmak suretiyle tazminat hesabı yapılması gerekirken, yabancı para üzerinden tazminata karar verilmesi isabetli olmamıştır. Hükümde tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibarıyla TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı üzerinden nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, bu kurala uyulmadan yapılan vekalet ücreti hesabı doğru olmamıştır.” şeklindeki ilamı gereğince hesaplamalar yapılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ ile davalının İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takibin devamına, 2-Takip tarihinden itibaren 151,00-Euro ile 31.005,21-USD’ye davacının talebini aşmamak kaydıyla 4095 sayılı yasanın 4/a.maddesi, 3.942,97-TL’ye 4095 sayılı yasanın 2/2.maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafça cari hesap ilişkisine dayalı olarak alacağının olduğu ileri sürülmüş ise de, dosyaya sunulan cari hesap dökümlerinde, ilgili hesapların resmi olup olmadığına ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığını, sunulan cari hesap dökümlerinin delil niteliği olmadığından mahkemece reddedilmesi gerekirken, kabul edilmesinin yerinde olmadığını, İcra takibinin kendilerine tebliği ile yetki itirazında bulunulduğunu, İİK’nın 50. maddesinde, 6100 sayılı HMK’da yer alan yetki hükümlerinin ilamsız icra takiplerindeki yetki hakkında da kıyasen uygulanacağını belirtildiğini, buna göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesinin, borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi olduğunu, bu durumda müvekkilinin yerleşim yeri Ümraniye/İstanbul olduğundan, İstanbul Anadolu İcra Müdürlükleri ve İstanbul Anadolu Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, borca da itiraz etmiş olduklarından söz konusu borcun yargılamayı gerektirmesi nedeniyle TBK m. 89’un bu uyuşmazlıkta uygulanmasının mümkün olmadığını cevap dilekçelerinde de belirttiklerini, buna rağmen mahkemece yetki itirazlarının dikkate alınmadığını, yetki itirazlarının kabulü gerekirken itirazlarının değerlendirmeye bile alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, Davacı tarafın beyanlarının aksine, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında “yazılı” bir cari hesap ilişkisi bulunamadığı gibi, mutabakata varılmış bir cari hesap ekstresi de bulunmadığını, 6102 S. TTK m. 89/2 hükmünün, cari hesap sözleşmesinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağını açıkça düzenlediğini, cari hesap sözleşmesinin yazılı olmasının bir geçerlilik şartı olup, yazılı olarak kurulmadıkça cari hesap ilişkisinin varlığından söz etmenin hukuken mümkün olmadığını, cari hesap ilişkisinin varlığını kanıtlamak için hesap ekstresi ibrazının yeterli olmadığını, sevk irsaliyeleri ve faturaların yargılama sonunda bile dosyaya ibraz edilmediğini, bu deliller olmadan alacağın ispatlanmasının mümkün olmadığını, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının yerinde olmadığını, Davacı tarafından müvekkiline satıldığı iddia edilen malların, müvekkili şirkete teslim edildiğini gösterir müvekkili şirket yetkilisinin imzasını taşıyan teslim tutanağı ve sevk irsaliyelerinin dosyaya sunulmasının davanın kabul edilmesi için vazgeçilmez bir şart iken, davacı tarafından yargılama boyunca iddia edilen ticari ilişkiye dair işbu evrakların sunulmadığını, bu durumun bile alacağın var olmadığını kanıtlar nitelikte olduğunu, Bilirkişinin raporunda müvekkili şirketin ticari defterlerine dayanılmadığından bilirkişi raporunun güvenilir olmadığını, dosyaya sundukları beyanlarının da dikkate alınmadığını, yargılamanın tek taraflı olarak yürütüldüğünü, müvekkilin adil yargılanma hakkından yoksun bırakıldığını, davacı tarafın bilirkişi ücreti olarak yerel mahkemece belirlenen avansı dosyaya iki haftalık kesin süre içerisinde yatırmadığını, bu sebeple bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayılması gerekirken, aksine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, buna rağmen bilirkişi incelemesi yapılması ve ilgili bilirkişi raporunun delil olarak kullanılmasının hukuka ve yasaya açıkça aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına, müvekkili aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satım iddiasından kaynaklanan açık hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın İİK’nın 67 vd maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davalıya mal satılıp faturalar düzenlendiği, ancak davalı tarafça fatura bedellerinin ödenmediği, cari hesaba göre alacaklı olduğu, alacağın tahsili için başlatılan takibe davalı tarafça itiraz edildiği belirtilerek, itirazın iptaline karar verilmesi talep edilmiş, davalı tarafça akdi ilişki, fatura tebliği ve mal teslimi kabul edilmemiştir. Davalı, icra takip dosyasına ibraz ettiği itiraz dilekçesinde; takibe konu borcunun bulunmadığını beyan edip, borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, yetkili icra dairesinin borçlunun ikametgahı icra dairesi Anadolu İcra Müdürlükleri olduğunu belirtmiştir. Yine davaya cevap dilekçesinde de, icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine itiraz etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 11/01/2018 tarihli duruşmasında, “Davalının yetki itirazının taraflar arasında ticari ilişkiye yönelik yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda değerlendirilmesine ” dair ara karar verilmiş, ancak davalının, gerek icra müdürlüğünün yetkisine gerekse mahkemenin yetkisine itirazı yargılama sırasında değerlendirilmediği gibi gerekçeli kararda da değerlendirilmeden nihai karar verilmiştir. İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun takip yapılması dava şartıdır. Hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz edildiği durumlarda mahkemece İİK.nın 50. maddesi gözetilerek öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Genel haciz yolu ile ilamsız takiplerde yetkili icra dairesi, İİK 50/1 maddesinde “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı yasanın 10. maddesinde, sözleşmeden doğan davalarda yetki düzenlenmiş, sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa yeri mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir. Ancak HMK’nın 10. maddesinde belirtilen sözleşmenin ifa yeri mahkemesinin yetkili olabilmesi için taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunun ispatlanması gerekmektedir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki veya sözleşmenin varlığı alacaklı tarafça ispatlanamadığı takdirde, yetkili icra dairesi HMK 10. maddesi ve BK 89. maddeleri uyarınca belirlenemeyecektir. Ayrıca alacaklı tarafça, alacağın konusunu teşkil eden temel hukuki ilişki ispatlanamaz ise, alacaklının bu hukuki ilişkinin varlığına dayanarak kendi ikametgahında icra takibi yapmasına da yasal olanak bulunmamaktadır. Bu durumda yetkili icra dairesi, genel kural gereği borçlunun ikametgahı olan yer icra daireleri olacaktır. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; Davacı tarafça ticari satım sözleşmesine dayanılarak düzenlenen faturalar ve bakiye açık hesap alacağına binaen icra takibi başlatılmış olup, davalı tarafça sözleşme ilişkisi, fatura tebliği ve mal teslimi inkar edilmiştir. Mahkemece, davacı defterlerine göre yukarında yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davalının sözleşme ilişkisinin bulunmadığı ve alacağın dayanağı olan mal tesliminin yapılmadığı hususlarındaki savunmaları değerlendirilmediği gibi dava şartı niteliğindeki icra müdürlüğünün yetkisine itiraz da değerlendirilmemiştir. Davacı tarafça dosyaya davalı ile yapıldığı iddia edilen mutabakat örneği ibraz edilmiş, davalı şirket vekili mutabakattaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını beyan etmiştir. Mahkemece bu husus üzerinde durulmadığı gibi, mutabakata konu alacağın dava konusu alacağa dahil olup olmadığı yönünde bilirkişi raporunda da bir inceleme bulunmamaktadır. Davalı vekilince bilirkişi inceleme gününden önce ibraz edilen dilekçe ile müvekkilinin defterlerinin yerinde incelenmesi talep edilmiş, mahkemece bu taleple ilgili bir karar verilmemiş, davalının defterlerinin ibraz edilmediği kabulü ile ve sadece davacının defterleri incelenerek varılan sonuca göre karar verilmiştir. Oysa ticari defterlerin ibrazı hususunda mahkemece verilen ara karar yasal ihtaratları içermediğinden usulüne uygun olmadığı gibi davalı vekilinin talebi de değerledirilmeksizin, davalı tarafça ticari defterlerin ibraz edilmediği neticesine varılması da doğru değildir. Bu durumda mahkemece, öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine itirazın değerlendirilebilmesi için, akti ilişki bulunup bulunmadığı hususunda taraf delilleri toplanılıp, gerekirse Vergi Müdürlüğünden ilgili döneme ilişkin tarafların BA/BS formları da getirtilerek bilirkişi raporu alınması, bir sonuca varılamaması ve mutabakattaki alacağın takibe konu alacak içerisinde olduğunun belirlenmesi halinde gerekirse imza incelemesi yaptırılarak imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı da tespit edilerek, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunup /bulunmamasına göre icra müdürlüğünün yetkisine ve mahkemenin yetkisine itiraz değerlendirilip, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Kabule göre de; her ne kadar takip talep tarihi 14.07.2017, itiraz tarihi 24.07.2017 ise de, ödeme emrinin davalıya tebliğine ilişkin tebligat parçasının icra takip dosyasında bulunmadığı gözetilerek, tebligat parçası getirtilip itirazın süresinde olup olmadığı denetlenmeden karar verilmesi de doğru görülmemiştir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun No’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Sonuç olarak, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarih ve 2017/693 Esas – 2018/1271 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 2.930,33 TL (44,40TL+2.885,93TL) istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.