Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1170 E. 2021/506 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1170
KARAR NO : 2021/506
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 19/07/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/354 Esas – 2018/811 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/04/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, batık … A.Ş. tarafından kullandırılan ve 13/03/2001 tarihi itibari ile kat edilmiş olan ödenmemiş kredi borcunun borçlusu olduğunu, borçlu hakkında bu borcundan dolayı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun, tüm borca, faize, fer’ilerine ve yetkiye itiraz etiğini belirterek, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasındaki davalı itirazının iptaline, davalı aleyhine %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; icra dosyasına sunmuş oldukları itiraz dilekçesinde beyan ettikleri itirazlarını tekrar ile birlikte müvekkilinin sorumluluğuna veya kefaletine ilişkin hiçbir belge ve sözleşme olmadığı gibi sözleşme hükmü de olmadığını, müvekkilinin kefil olarak sorumluluğunun olabilmesi için açıkça ne kadar borca kefil olduğunun belli olması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/07/2018 tarih ve 2017/354 Esas – 2018/811 Karar sayılı kararı ile; “… Davalının TMSF’ye devredilen … A.Ş’den kredi kullandığı, davacının, TMSF nin iştirakı olup %100 hissesinin TMSF’ye ait olduğu, kullanılan kredinin ilk 6 taksitinin ödendiği, 26/01/2001 ve 26/02/2001 tarihli taksitlerin ödenmemesi nedeniyle kredi asıl borçlusu olan … ve bu kredi sözleşmesinin kefili olarak imzası bulunan davalıya ihtarname gönderildiği, 15/03/2011 tarihinde ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği, kredi sözleşmesinde yıllık faiz oranının %40,20 gecikme faizi oranının %60,30 olarak belirlendiği, ancak 13/03/2001 tarihli ihtarnamede %250 temerrüt faizi talep edildiği, söz konusu kredinin genel kredi sözleşmesine istinaden değil, tüketici kredisi sözleşmesine istinaden kullandırıldığı, ayrıca davalının genel Kredi Sözleşmesinden kefalet imzası bulunmadığı, kefil sıfatıyla imzaladığı, tüketici kredisi sözleşmesinde temerrüt faizi oranının %60,30 olarak belirlendiği, bu nedenle davacının %250 temerrüt faizinin yerinde olmadığı, takip konusu krediye ilişkin dosya içerisinde bulunan hesap hareketleri ve banka içi yazışmalardan 686,61-TL tahsilat yapıldığı, 24/06/2013 tarihli icra takibinde 1.583,33-TL ana para 13.83,08-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.666,41-TL üzerinden icra takibi başlatıldı. Bilirkişi raporu ve ek raporundaki faiz hesaplamaları ve bu suretle takip tarihi itibariyle toplam alacağın belirlenmesine ilişkin tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde işlemiş akdi faiz tutarının 5,30-TL, temerrüt faiz tutarının 11.889,26-TL, asıl alacak tutarının 1.583,33-TL takibe esas işlemiş faiz tutarının 11.894,56-TL olmak üzere toplam 13.477,89-TL belirlendiği, bu çerçevede davacının faiz istemi yönünden talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, davacının talep etmiş olduğu faiz tutarının yıllık %22 oranında olduğu, bu oranın yukarıda belirtilen tespit ve çerçevesinde davacının talep edeceği temerrüt faizi oranının %60,30 olduğu, dikkate alındığında faiz talebinin takip talebinde belirtilen şartlarda yerinde olduğu anlaşılmış. Bu suretle itirazın iptali ile davalı hakkında başlatılmış icra takibinin takip talebinde belirtilen şartlarda devamına hükmetmek gerekmiş, alacağın likit nitelikte banka alacağı olduğu gözetilmek suretiyle davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davacının davalı hakkında başlatmış olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya kapsamında davalı borçlunun yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takip konusu asıl alacak 1.583,33-TL işlemiş faizi 11.894,56-TL olmak üzere toplam 13.477,89-TL alacak üzerinden tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere takip talebinde belirtilen şartlarla takibin devamına, fazla istemin reddine, 2-Davacının icra inkar tazminatının kabulü ile, alacağın (13.477,89-TL) %20’si tutarında olmak üzere 2.695,57-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından, müvekkili lehine takip ile talep edilmesine karşın BSMV’ye hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin, takip tarihi itibari ile … A.Ş olarak BSMV’den muaf olmadığını, bu konuda yerel mahkeme tarafından yeterli araştırma yapılmadan, bilirkişinin eksik incelemesi ile sonuca gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili lehine takip talebinde belirtildiği şekliyle BSMV’ye de hükmedilmesi gerektiğini, Davaya konu icra takibinde talep edilen faiz ve faiz oranının sözleşme ve temlik veren banka kayıtlarına uygun olduğunu, dolayısıyla takip talebi ile borçludan talep edilen tüm kalemler ve faiz oranı için davanın aynen kabulüne karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının aleyhe sonuç doğuran kısımlarının ortadan kaldırılmasına/ bozulmasına, itirazlarına göre yeni hüküm kurulmasına, davalının usule aykırı tüm istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu kredinin; Bireysel Kredi Sözleşmesi adı altında müşterisi… Bankası … Karaköy olan ve kredi tutarı: 5.430.000.000 TL olan 26/06/2000 tarihli Bireysel Kredi Sözleşmesi olduğunu ve bu sözleşmenin ikinci sayfasına bakıldığında ise borçlu: … imza ve kefiller olarak müvekkilinin ismi ve imzası bulunduğunu, yani görev yönünden Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğunu, Zamanaşımı itirazlarını gerek icra dosyasında ve gerek ise mahkeme aşamasında ileri sürdüklerini, alacağın TMSF alacağı hükümlerine tabi olduğu yönünde icra müdürlüğü işlemlerinin iptali için İcra Hukuk Mahkemesi’ne dava açıldığını ve akabinde talepleri gibi karar verilerek alacağın TMSF alacağı olmayıp, fon alacaklarına 20 yıllık zaman aşımı uygulanamayacağı gibi bu alacak kalemlerine ayrıcalıklı hükümlerin uygulanmayacağına dair mahkeme kararları bulunduğunu, kararların Yargıtay’ca onandığını, kredi sözleşmesinin üzerinden normal 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle zamanaşımı itirazında bulunmalarına rağmen bir karar verilmediğini, TBK’nın kefalet ile ilgili 583 ve eski BK 484 madde ve şerhlerinde, kefalet akdinin yazılı olmadıkça ve kefalet miktarı açıkça belirtilmedikçe geçerli olmayacağının belirtildiğini, kefiller olarak müvekkilinin ismi ve imzası bulunduğunu, kefalet limiti ve sınırının yazılmadığını, kredi sözleşmesinin dosyaya sunulmuş olmasına rağmen taleplerinin reddedildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bireysel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava konusu uyuşmazlık; … Karaköy Şubesi ile dava dışı … arasında imzalanan 26/06/2000 tarihli 5.430.000.000 ETL tutarlı, davalının müşterek borçlu müteselsil kefili olarak imzasının bulunduğu Bireysel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Yapılan açıklamadan anlaşılacağı üzere, davalı, dava dışı … ile banka arasında imzalanan tüketici kredi niteliğindeki Bireysel Kredi Sözleşmesinin kefilidir. Davacı tarafça sözleşme kapsamında kredi kullandırılmış, borç ödemesindeki aksama nedeniyle hesap kat edilerek ihtarname keşide olunmuş ve ihtara uyulmaması üzerine takip başlatılmış, itiraz üzerine itirazın iptali davası açılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı TKHK’nın 3. maddesi uyarınca işlem, bir tüketici işlemi niteliğinde olup, aynı yasanın 73/1. ve 83/2. maddeleri uyarınca tüketici işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Dosya İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi’nin 2014/2242 Esas 2016/1383 Karar sayılı kararı ile; … A.Ş. tarafından davalı …’ya gönderilen ihtarname içeriğinde muhataplardan … Ticaret lehine …’nun kefaletleri ile temin edilmiş bulunan ve 26/06/2000 tarihinde imzalanmış bulunan kredi sözleşmesine istinaden şeklinde anlatım bulunduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek istinafa konu kararı veren mahkemeye gönderilmiş ise de; davalının kefaletinin 26/06/2000 tarihli bireysel kredi sözleşmesine ilişkin olduğu, kredinin alışveriş kredisi olarak çekildiği, karşılığında bir ev için gerekli olabilecek eşyaların alındığına dair 26/06/2000 tarihli fatura fotokopisinin asıl borçlu tarafından bankaya ibraz edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, kullanılan kredinin bireysel tüketici kredisi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, İstanbul 1. Tüketici Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği de gözetilerek, davaya Tüketici Mahkemelerinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenip karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre de; davalı tarafça davaya cevap dilekçesinde zamanaşımı def’in de bulunulmasına rağmen, ön inceleme duruşmasında “zamanaşımı def’i söz konusu olmadığına” şeklinde tespit yapılarak, davalının zamanaşımı def’i hakkında olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılmadan davanın esastan karara bağlanılması usul ve yasaya uygun değildir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. 6100 sayılı HMK’nun 23/2. maddesinde “Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Sonuç olarak, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın, kayıtların kapatılarak görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmek üzere mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırma sebebine göre davalının esasa ilişkin istinaf sebepleri ile davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2018 tarih ve 2017/354 Esas – 2018/811 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMELERİNE gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Kararın kaldırılma sebebine göre, davalının esasa ilişkin istinaf sebeplerinin ve davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.