Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1155 E. 2021/209 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1155 Esas
KARAR NO: 2021/209 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
NUMARASI: 2015/62 Esas – 2019/100 Karar
TARİH: 04/03/2019
DAVA: İtirazın İptali (Kurtarma Ve Yardımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin gemi kurtarma işleride dahil olmak üzere denizcilik sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı ile müvekkili arasında … isimli kuruyük gemisinin batma tehlikesinden kurtarılması konusunda 13/11/2012 tarihinde 33.000,00 TL bedelli sözleşme yapıldığını, her türlü rizikoyu üstlenen müvekkilinin gemiyi başarı ile kurtararak sözleşmesel yükümlülüğünü layıkıyla ifa ettiğini, buna karşın davalı şirketin 33.000,00 TL tutarındaki kurtarma ücretini ödemediğini, ödemenin yapılması için yapılan her türlü girişimin sonuçsuz kaldığını, Beyoğlu …Noterliğinden çekilen 03/06/2014 tarihli ihtarnameye cevap verilmediğini, bu nedenle kurtarma bedelinin tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ancak davalının haksız ve kötüniyetli olarak borca itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu, davalının borca itiraz etmekle beraber borcun varlığını da ikrar ettiğini, davalının kurtarma işinin yapıldığı sırada idari para cezası ile yakıt giderleri ödediği yönündeki iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin yaptığı işlemlerin TTK’nun 1298.maddesine göre kurtarma faaliyeti niteliğinde olup, TTK’nun 1352/c maddesine göre de deniz alacağı sayıldığını, buna ilaveten kanuni rehin hakkı da verdiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra takibinin devamına, gemi üzerine kanuni rehin hakkı tanınmasına, alacağın % 20 ‘sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, sözleşme hükümlerine göre ödenecek bedel için vade tarihinin gelmediğini, zira ilgili firmadan herhangi bir ödeme alınamadığını, davacının kurtarma için gerekli yasal izinleri aldığını beyan etmesine rağmen taahhütlerini tam olarak yerine getiremediğini, davacının ekipmanlarının kurtarma için yeterli olmadığını, kurtarmanın sağlanması için gerekli ek tekneleri ve romörkörleri olay yerine getirmediğini, liman başkanlığı tarafından kendilerine toplam 50.000,00 TL’ye yakın idari para cezası kesildiğini, ayrıca davacı tarafa da para cezası kesildiğini, bu cezaların alacaklarından düşüleceğini, davacının işin yapılmasında faydadan çok zararının olduğunu, geminin çapasını bilerek olay yerinde kesip bıraktığını, ayrıca davacının hiçbir alacağının olmadığı konusunda resmi kurumlar önünde beyanda bulunduğunu, davacıya 2.000,00 TL yakıt ödemesi, 1.225,00 TL banka havalesi ve 1.000,00 TL’de elden ödeme yapıldığını, işin bitirilmesi ile ilgili belge düzenlenmediğini ve fatura kesilmediğini, kurtarıldığı söylenen geminin de davacıdan teslim alınmadığını, geminin Aliağa bölgesinde başıboş bırakıldığı için sürüklenerek Çandarlı’ya oradan da Mordoğan’a gelerek karaya oturduğunu, gemide bu yüzden büyük zararlar ortaya çıktığını, sonuç olarak davacının yapılan iş ile ilgili hiçbir ödeme istemediğine dair resmi makamlar önünde beyanda bulunması, kesilen idari para cezalarından sorumlu olması ve işi eksik – kusurlu yapması, bunun sonucunda geminin tekrardan sürüklenmesine sebebiyet vermesi nedeniyle kurtarma ücreti isteyemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 04/03/2019 tarih 2015/62 Esas – 2019/100 Karar sayılı kararında;”taraflararasında … isimli kuruyük gemisinin kurtarılması konusunda 13/11/2012 tarihinde 33.000,00 TL bedel üzerinden kurtarma sözleşmesinin yapıldığı, sözleşmede “davalının …’den ödemeyi alır almaz peşinen ödeyeceğinin” kararlaştırıldığı, bu durumda taraflar arasında kurtarma ücretinin ödenmesinin belirsiz ve şarta bağlı bir vadeye bağlandığı, Türk Hukukunda kural olarak borç doğumunda muaccel olmakla birlikte tarafların sözleşme ile anlaşarak borcun doğum tarihini geciktirmeleri yada borcun doğumunu bir geciktirici şarta bağlayarak borcun doğum tarihini sözleşmenin kurulmasından sonraki bir zamana bırakmaları mümkün olduğundan tarafların belirledikleri şarta bağlı vadenin de geçerli olduğu, belirsiz vade söz konusu olduğunda vadenin gelip gelmediğini alacaklının bilmesi herzaman mümkün olmadığından somut uyuşmazlıkta davacının alacağını tahsil etmek için icra takibi başlatmakta ve dava açmakta hukuki menfaatinin bulunduğu, nitekim davalının geminin donatanı olan … hakkında İzmir … İcra Müdürlüğünün .. esas sayılı dosyası üzerinden 03/02/2016 tarihinde icra takibi başlattığı, söz konusu icra takibinden dolayı … tarafından 08/12/2017 tarihinde davalıya ödeme yapıldığı, bu durumda dava konusu olan alacağın 08/12/2017 tarihinde muaccel hale geldiği anlaşılmıştır.Davalı vekili tarafından icra takip tarihi itibariyle alacağın henüz muaccel olmadığı, bu nedenle davanın reddi gerektiği ileri sürülmüş ise de, belirsiz vade söz konusu olduğunda vadenin gelip gelmediğini alacaklının bilmesi beklenemeyeceğinden davacının icra takibi yada mahkeme aracılığıyla bunu tespit ettirmek isteyebileceği, bu nedenle davacının icra takibi başlatmakta ve dava açmakta hukuki menfaatinin bulunduğu, zira yapılan yargılama sırasında davacının alacağının vadesinin geldiğinin tespit edildiği, şayet davacı icra takibi başlatmayıp dava açmamış olsaydı vadenin geldiğini ve nezaman geldiğini tespit etmesinin mümkün olamayacağı, belki zamanaşımı sürelerini dahi kaçıracağı gözönüne alındığında icra takip tarihi itibariyle alacağın henüz vadesi gelmemiş olsa da, davacının icra takibi başlatmakta hukuki menfaati olduğu gibi aksinin kabulünün usul ekonomisine aykırı olacağı gözönüne alınarak davalının muacceliyet konusundaki itirazı yerinde görülmeyerek yargılama faaliyetine devam olunmuştur. Davalı tarafından cevap dilekçesinde kurtarma faaliyetinin gereği gibi yerine getirilmediği savunulmuş ise de, davalı vekili tarafından 22/02/2006 tarihli duruşmada davacının kurtarma yardım hizmeti verdiği kabul edilip, henüz … firmasından tahsilat yapmadıkları için ödemeyi gerçekleştiremedikleri ifade edildiğinden davacının kurtarma hizmetini yerine getirdiği kabul edilmiştir. Davalı tarafça kurtarma faaliyeti nedeniyle para cezalarının ödendiği, bu cezalara davacının sebebiyet verdiği, dolayısıyla ödenen cezaların alacaktan mahsup edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, cezaların şahsiliği gereğince davalı adına kesilen cezalardan davalı sorumlu olacağından para cezaları ile ilgili olarak kurtarma alacağından herhangi bir indirim yapılamayacağı değerlendirilmiştir. Taraflar arasında akdedilen 13/11/2012 tarihli sözleşmede kurtarma ücreti 33.000,00 TL olarak belirlenmiş olup, sözleşme kurulduktan sonra davalı tarafından 2.000,00 TL yakıt ödemesi adı altında ve 1.125,00 TL’de banka havalesi ile ödeme yapıldığı anlaşıldığından bu ödemelerin 33.000,00 TL alacak miktarından mahsup edilmesi ile davacının bakiye alacağının 29.875,00 TL olacağı, söz konusu alacağın yukarıda açıklandığı üzere davalının davadışı … firmasından tahsilat yaptığı 08/12/2017 tarihinde muaccel hale geldiği, bu durumda alacağa 08/12/2017 tarihinden itibaren faiz yürütüleceği, takip ve dava tarihi itibariyle alacak muaccel olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği kanaatine varıldığından bu kanaat ışığında 29.875,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulü ile bu tutara 08/12/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek suretiyle davalıdan tahsili için icra takibinin devamına, koşulları oluşmadığından…”gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine itirazının kısmen iptaline, 29.875,00 TL ‘nin 08/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili için icra takibinin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava tarihi itibariyle muaccel borç bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2015/2-46 ve K. 2015/1158 K.) Taraflar arasında belirlenen belirsiz vadede müvekkilinin ‘…’ den ödeme alması’ ve bu ödemenin İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yatırılması ile gerçekleşeceğinden, bu hali ile davacının aleni dosyayı takip etmesi ve ödemenin yatması ile bu tarihten sonra takibe geçmesi mümkün iken bu hususta müvekkili aleyhine İİK 149/b maddesine aykırılık teşkil eden takibi ikame etmesi ile müvekkilinin de vadesi gelmeyen borca itiraz etmek zorunda kaldığını ve sonrasında davacının ikame ettiği iş bu itirazın iptali davasının usul ekonomisi açısından kabulü ile yargılama giderleri ve karşı vekalet ücreti ödenmeye mahkum edildiğini, davacı açısından gözetilen usul ekonomisinin müvekkili yönünden gözetilmediğinden adil yargılanma hakkının ihlalini doğurduğunu, İcra takibi ve iş bu davanın ikame edilmesi sürecinde muaccel hale gelmiş borç bulunmadığını, müvekkilinin takibe itirazının yerinde olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı, taraflar arasında … isimli geminin kurtarılması konusunda 13/11/2012 tarihinde sözleşme yapıldığını, müvekkilinin sözleşme kapsamında kurtarma edimini yerine getirdiğini, davalının sözleşme ile kararlaştırılan ücret ödeme edimini yerine getirmediğini, ücret alacakları için yaptıkları takibe haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur, Taraflar arasında ihtilaf bulunmayan sözleşme incelendiğinde “Ödeme şekli, … firması (davalı) ilgili …’den ödeme alır almaz ödemeyi nakden peşinen ödeyecektir” kaydının bulunduğu buna göre tarafların kurtarma bedelinin ödenmesini şarta bağladıkları anlaşılmaktadır.İtirazın iptali davası takibe sıkı şekilde bağlı bir davadır. Davalı borçlu takibe itirazında diğer itiraz sebepleri ile birlikte “bahse konu sözleşmenin ödeme şekli gerçekleşmemiş … şirketinden ödeme alınmamıştır, ilgili şirket ile icra takibi devam etmektedir.” diyerek alacağın muaccel olmadığı itirazında da bulunmuştur. Buna göre uyuşmazlığın çözümü için takip tarihi itibarıyla alacağın muaccel olup olmadığı, sözleşmede ödeme için öngörülmüş olan şartın gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek gerekmektedir. TBK’nda sözleşme serbestliği ilkesi gereğince tarafların ifa zamanını serbestçe kararlaştırabilecekleri düzenlemiştir. Bu husus TBK’nın 90. Maddesinde “ifa zamanı taraflarca karalaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur” denilerek belirtilmiştir.TBK’nın 170. Maddesinde geciktirici koşul, 173. Maddesinde bozucu koşul düzenlenmiş olup, kanunda, doktrinde ve uygulamada şarta bağlı sözleşmelerin geçerli olduğu, erteleyici (taliki) ve bozucu (infisahi) şart olmak üzere iki tür şartın bulunduğu kabul edilmiştir. Şayet sözleşmenin hukuki sonuçlarının doğması şarta bağlanmışsa erteleyici (taliki) şart, sona ermesi şarta bağlanmışsa bozucu “infisahi” şart söz konusu olur. Şartın gerçekleşmesi tarafların iradesine, taraflarla birlikte üçüncü şahsın iradesine veya dış olaylara bağlanabilir. Erteleyici şarta bağlı sözleşme, şartın gerçekleşmesinden önce tarafları bağlar. Ancak sözleşmenin sonuçları şartın gerçekleşmesiyle birlikte doğar. Şart gerçekleşinceye kadar sözleşme hükümleri askıda olup, alacaklının ifayı isteme hakkı, borçlunun da ifa yükümlülüğü başlamaz. (Yargıtay 23 HD 2013/6383 E., 2013/6972 K.) Bu ilkeler ve kanun hükümleri kapsamında somut olay incelendiğinde taraflar arasındaki sözleşmenin iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğu, sözleşmede ücret ödeme borcunun ifasının erteleyici şarta bağlandığı (kurtarma yapılan gemi donatanından davalının ödeme alması şartına) anlaşılmaktadır. Yine dosya içinde bulunan belgelerden söz konusu kurtarma hizmeti nedeniyle davalının gemi donatanından ödeme almadığı, bu nedenle dava dışı donatan hakkında takip yaptığı, İzmir … İcra dairesinin … tarihli yazısından … E. Sayılı dosyasında yapılan takipte ilgili geminin satışı ile sıra cetveli neticesinde dosyaya intikal eden 559.270,70 TL’nin 08/12/2017 tarihinde davalıya ödendiği anlaşılmaktadır. Bu husus taraflar arasında ihtilafsız olup, mahkeme kabulü de bu yöndedir. Buna göre dava itirazın iptali olup, davalı borçlunun takibe itirazı alacağın muaccel olmadığı yönünde olduğundan ve takip dayanağı alacak erteleyici (taliki) şarta bağlı olup takip tarihi itibarıyla şart gerçekleşmediğinden ortada takip tarihi itibarıyla istenebilir bir alacak bulunmamaktadır. Buna göre davalı borçlu takibe itirazında haklı olup itirazın iptali davasının reddi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b2 maddesi ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve itirazın iptali davasının reddine, dair yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin (Denizcilik ve İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 04/03/2019 tarih ve 2015/62 Esas – 2019/100 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile;1-Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL harçtan davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 27,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 31,60.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 4.950,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 9-Davalı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 26,43.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri olmak üzere toplam 147,73.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/02/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.