Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1147 E. 2021/504 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1147
KARAR NO : 2021/504
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/02/2019
DOSYA NUMARASI : 2015/733 Esas – 2019/200 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kur Farkı Faturasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 15/04/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişkiye binaen davalıya dolar üzerinden Türk Lirasına çevrilerek 07.08.2014 tarihinde fatura tanzim edildiğini, davalıya fatura tanzim edildiği tarihte, fatura üzerinde belirtildiği üzere 1 Dolar’ın 2,1690 Türk Lirasına karşılık geldiğini, davalının yaklaşık 9 ay sonra 05.05.2015 tarihinde 37.500 TL ve 05.06.2015 tarihinde 37.500 -TL olmak üzere ödemede bulunduğunu, ancak davalı tarafından ödeme yapılan dönemde 1 Dolar’ın 2,6931 Türk Lirasına karşılık geldiğini, davalıya dolar üzerinden tanzim edilen ve Türk Lirası olarak kesilen fatura sebebiyle 05.06 2015 tarihli, A seri … numaralı 18.273,67 TL bedelli kur farkı faturası tanzim edildiğini, söz konusu faturanın davalı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden iade edildiğini, bu durum üzerine davalıya Beyoğlu …. Noterliği’nin 12.06.2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalının da Eyüp …. Noterliği’nin 18.06.2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile faturaları iade ettiğini, davalıyla yapılan ticarette kur farkına ilişkin faturalar tanzim edildiğini ve davalı tarafından söz konusu faturaların ödendiğini, müvekkili tarafından keşide edilen ihtarnameye davalı tarafından herhangi bir cevap verilmemesi ve ödeme yapılmaması üzerine, kur farkından kaynaklanan bedelin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının kötü niyetli olarak haksız bir şekilde itiraz ettiğini, takibini durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine alacağın %20 den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davacıdan aldığı mal bedelini çekle ödediğini, bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını, davacının daha sonra kur farkı adı altında fatura düzenleyip noter aracılığıyla müvekkiline gönderdiğini, fatura içeriğine itiraz edilerek noter aracılığı ile iade edildiğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığını, davacı tarafından söz konusu mallara ilişkin olarak düzenlenen faturada Türk Lirası karşılığı olduğuna dair bir kayıt bulunmadığını, faturaya ek yanlı olarak yazılan dolar kurunun, kur farkı istenebilmesi için yeterli olmadığını, daha önceki ödenen kur farkı faturasının aynı ticari ilişkiden kaynaklanmadığını, teamülün kabul edilmesi için aynı ticari ilişkiden kaynaklanması gerektiğini, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için, satıcı tarafından fatura düzenlemek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanması gerektiğini, başka bir ticari ilişki de mal alışının dövizle olduğunu ve faturanın da döviz üzerinden düzenlendiğini, davaya konu olayda böyle bir faturanın olmadığını belirterek, davanın reddine ve müvekkil lehine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/02/2019 tarih ve 2015/733 Esas – 2019/200 Karar sayılı kararı ile; “…Davaya konu kur farkı faturasının; 07.08.2014 tarih … no.lu 78.246,26-TL tutarlı faturadan kaynaklandığı ve ilgili fatura üzerinde (Döviz Kuru: 2,1690 USD karşılığı= 36.074,80,USD) ibarenin yer almasından hareketle, dövize endeksli olarak düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar, davalı cevap dilekçesinde “kur farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu anlamda yazık sözleşme olması” gerektiğini yönündeki Yargıtay kararına atıf yapmış ise de davacı tarafından davalıya düzenlenen ilgili kur farkı faturası dışında 05.03.2014 tarih … no.lu 7.042,74-TL tutarlı kur farkı faturasının davalı tarafından kabul edildiği ve kayıtlarına işlendiği görülmüştür. Söz konusu faturaya dayanak oluşturan 10.10.2013 tarih … no.lu ve 10.10.2013 tarih … no.lu faturalarda da döviz kuru ve döviz tutan ibarelerinin yazılı olduğu ve dolayısıyla taraflar arasında bu şekilde bir kur farkı faturası uygulamasının dava konusu fatura öncesinde var olduğu belirlenmiştir. Davacı tarafın 07.08.2014 tarihinde düzenlemiş olduğu … no.lu 78.246,26-TL tutarındaki faturaya karşılık, davalı tarafından yapılan ödemelerin, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden hesabı yapıldığında 18.273,49.TL tutarında bakiye borç oluşmaktadır. Söz konusu bu tutar; davacının 05.06.2015 tarihinde düzenlemiş olduğu … no.lu kur farkı faturası ile (18.273,49- 18.237,67 = 35,82-TL) farklıdır. Bu bakımda davacının talebi dikkate alınmıştır. İş bu davanın Kabulü ile İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 18.237,67-Tl üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara avans faizi uygulanmasına karar vermek gerekmiştir. Davalı likit bir borcunun varlığını bildiği halde sadece alacağın tahsilini geciktirmek için itirazda bulunduğu anlaşıldığından İİK 67/2 maddesi uyarınca alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminat tutarı olan 3.647.-Tl nin davalıdan alınarak davacıya vermek gerekmiştir. Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur. … ” gerekçeleri ile; ” 1-İş bu davanın Kabulü ile İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 18.237,67-TL üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara avans faizi uygulanmasına, % 20 icra inkar tazminatı 3.647-TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Taraflar arasında kur farkı uygulanmasına ilişkin sözleşme ve teamül olmadığını, İlk Derece Mahkemesinin, taraflar arasında bütün ticari ilişki boyunca bir kur farkı faturasının ödenmiş olmasına ilişkin “taraflar arasında kur farkı uygulaması dava konusu fatura öncesinde de var olduğu belirlenmiştir “ yönündeki değerlendirmesinin isabetli olmadığını, Bilirkişi incelemesi yapılmasının usule uygun olmadığı gibi kök ve ek bilirkişi raporlarının eksik ve yetersiz inceleme ile düzenlendiğini, itirazlarını karşılamadığını, davacı tarafın, ticari defterlerini verilen inceleme günü kesin sürede sunmadığını ve ihtaratı yapılan kesin sürede eksik avansını yatırmadığını, bu husustaki itirazlarının İlk Derece Mahkemesi tarafından dikkate alınmadığını, davacı defterlerinin usule uygun tutulmadığının bilirkişi tarafından saptandığını, muhasebe kurallarına aykırı tutulan davacı defterlerinin, davacı taraf lehine delil teşkil etmeyeceği savunmalarının dikkate alınmadığını, Bilirkişi, takip ve dava konusu faturayı, dosyayı ve tarafların iddia ve savunmalarını incelemiş olsaydı, kur farkı faturasının VUK. hükümlerine ve KDV Kanunu 24.md.ye aykırı düzenlendiğini göreceğini, 3065 sy.lı KDV.K. 24 md.de matraha dahil olan unsurları düzenleyen maddelerinde kur farkına yer verilmemişken bilirkişinin, bu hususu göz ardı ederek rapor düzenlediğini, Takibe ve davaya konu faturaya süresinde itiraz edildiğini ,bu durumda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafça bu hususun kanıtlanmadığını, diğer yandan taraflar arasında sadece geçerli bir sözlü sözleşme ilişkisi varken, faturalara vade farkı ödeneceğine ilişkin hüküm konulması ve karşı tarafın 8 gün içerisinde itiraz etmemesi halinde, bu durumun sadece zorunlu/ olağan fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğuracağını, bu içeriğe dahil olmayan vade farkının kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğini, dolayısıyla bu durumda 23/2. madde hükmündeki karinenin uygulama alanı bulmayacağını, Dava, kur farkından kaynaklanan alacak talebine ilişkin olduğundan, davcının alım- satım ilişkisinde kur farkı talep edebilmesi için ya sözleşmede açık bir hüküm bulunması veya asıl faturada açıkça döviz karşılığının yazılı olması gerektiğini, bu hususlar dikkate alınmaksızın, hüküm kurmaya elverişli olmayan, eksik inceleme ve yorumla düzenlenen rapor benimsenerek kur farkı ödemesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi ve likit olmayan alacak için inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile dosyanın yeniden karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne gönderilmesine, bu istemleri uygun görülmediği takdirde İlk Derece Mahkemesi yerine delillerinin değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kur farkı faturasından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı tarafça davalı adına tanzim edilen 05.06.2015 tarih … no.lu KDV dahil 18.237,67,TL tutarlı kur farkı faturasından kaynaklanmaktadır. Dosyadaki belgeler, bilirkişi rapor ve ek raporundan anlaşılacağı üzere; kur farkına esas olan 07.08.2014 tarihli (Fatura kuru=2,1690 USD karşılığı=36.074,80 USD) 78.246,26.TL bedelli fatura incelendiğinde, satılan malların döviz karşılığının gösterildiği ve bu nedenle ödeme tarihine göre kur farkı istenebileceği anlaşılmaktadır. Ancak malın geri iadesi suretiyle yapılan ödemeler ile çek keşide edilmek suretiyle yapılan ödemelerde kur farkı istenemez. Davacı vekili kur farkı faturası karşılığının davalı tarafça yaklaşık 9 ay sonra 05.05.2015 tarihinde 37.500 TL ve 05.06.2015 tarihinde 37.500 -TL olmak üzere ödendiğini beyan etmiştir. 24/10/2014 tarihli tahsilat makbuzuna göre, 05.05.2015 tarihli 37.500 TL bedelli ve 05.06.2015 tarihli 37.500 -TL bedelli iki adet çekin davalı tarafça davacıya verildiği görülmektedir. Bilirkişi ek raporunda, kur farkı faturasına dayanak oluşturan faturaya (07/08/2014 tarih 78.246,26 TL) binaen davalı tarafça çek ödemesi ve davalı faturası ile ödeme yapıldığı belirtilmiştir. Hesaplama tablosunda ise 75.000,00 TL çek ödemesi dışında davalı taraf faturası olarak 13/10/2014 tarih … no’lu 1.490,79 USD=3.233,52 TL bedelli fatura gösterilmiş olup, bu faturanın ne için tanzim edildiği (Satış, mal iadesi vs) anlaşılamamakta ise de, sözkonusu fatura taraf defterlerinde kayıtlıdır. Davacı tarafça, davalı faturası ile yapılan bu ödemeden kaynaklı kur farkı alacağı talep edildiği belirtilmediği gibi davalı tarafça dava tarihinden önce davacıya gönderilen ihtarnamede 07/08/2014 tarihli faturaya konu malların bir kısmının ayıplı çıktığı, bu ayıptan davacının haberdar edildiğinin beyan edildiği görülmektedir. Bu hali ile, davacı tarafça 07.08.2014 tarihli faturaya istinaden kur farkı talebinde bulunulduğu, ödemenin davalı tarafça iki adet çek ile yapıldığı, çek ile yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyeceği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. (Emsal Yargıtay 19. HD 2017/3234 Esas 2019/1778 Karar- Yargıtay 19. HD 2018/965 Esas 2019/5447 Karar sayılı ilamı) Davalı tarafça tazminat isteminde bulunulmuş ise de, davacı tarafça icra takibinin kötü niyetli olarak yapıldığı ispatlanmadığından, kötüniyet tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2019 tarih ve 2015/733 Esas – 2019/200 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; a)Davanın REDDİNE, b) Davalının, koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 219,47 TL’den mahsubu ile bakiye 160,17 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, davalı tarafından yatırılan 312,4 TL (44,40TL+268,00TL) istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,8-Davalı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 17,63 TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri olmak üzere; toplam 138,93 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/04/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.