Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/114 E. 2020/1231 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/114
KARAR NO: 2020/1231
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/11/2017
DOSYA NUMARASI: 2016/399 Esas – 2017/1196 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline, davalı şirket tarafından 7 günlük işten men cezası kesildiğini, bu ceza nedeni ile otobüsün çalışmadığını, şoför parasını müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, davalı borçlu şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine başlanıldığını, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve müvekkili lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu … kodlu 2000 model … plakalı otobüsün 15 yaşını doldurduğunu, özel halk otobüsünün 7 günlük çalıştırılmamasının, … tarafından çıkarılan Özel Halk Otobüsü Çalışma Yönergesinin 13. maddesinde yer alan, “…araçlar 15 yaşının sonuna kadar kullanılabilir” ibaresince can ve mal güvenliği dikkate alınarak uygulanmış idari bir tedbir olduğunu, davacının davaya konu aracının çalışma süresinin 1 Ocak 2015 tarihinde sona erdiğini, bu tarihe kadar herhangi bir yenileme talebinde bulunmaması nedeniyle çalışmasına izin verilmediğini, 7 gün sonra davacı tarafından yapılan başvuru ve aracın yenilenmesiyle beraber gerekli yasal işlemler tamamlandıktan sonra davacının, 2015 model …plakalı aracı kent için toplu taşımada kullanmaya başladığını, davacının talebinin yerinde olmadığını belirterek, davanın reddine, müvekkili lehine % 20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/11/2017 tarih ve 2016/399 Esas – 2017/1196 Karar sayılı kararı ile; ” … Mahkememizce yapılan yargılama ve dosya içeresinde toplanan delillerin bir bütün olarak irdelenmesi sonucu; Dava, sözleşmeye aykırılık nedeniyle yoksun kalınan kar bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının, davalının, haksız yere işten men cezasına bağlı olarak otobüsünü çalıştıramamış olmasından kaynaklı olarak oluşan zararını talep ettiği, Davalının, işten men cezasının Özel Halk Otobüsleri Yönergesi kapsamında uygulanmış olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür. Olayda uygulanması gereken Özel Halk Otobüsleri Çalışma Yönergesinin 13.1 Maddesinde, araçların 15 yaş sonuna kadar kullanılabileceği, 19.2.1 maddesinde, yaş haddi sona eren aracın faaliyeti takip eden takvim yılı başında durdurulacağı, yaş haddi hesabı, ruhsatta yazılı model yılına göre takvim yılı başı alınarak yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Davacının aracı 06.04.2000 tarihinde tescil edildiği, aracın çalışma süresinin 01.01.2015 tarihinde bittiği gerekçesiyle 7 gün süre ile çalıştırılmadığı, 08.01.2015 tarihi itibariyle davacının yeni aracıyla işe başladığı anlaşılmıştır. İlgili hükümler kapsamında davacıya ait aracın 15 yaşını doldurma hesabının incelenmesinde; davacıya ait aracın 06.04.2015 tarihi itibariyle 15 yaşını doldurduğu, faaliyetinin 01.01.2016 tarihi itibariyle sonlandırılması gerektiği ancak, yönerge hükmünün yanlış yorumu sonucunda davacıya ait aracın faaliyetinin daha evvel sonlandırıldığı anlaşılmıştır. Davacının alacak istemi içeriği; aracın çalışamamış olması sebebine, İETT para cezası sebebine ve şoförlerin ücretleri sebebine dayanmaktadır. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuskusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur. Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi, sözleşmelerde borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip akdi feshederek menfi zararını isteyebilmedir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur: sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Genel olarak menfi zarar: sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya dönüldüğünde; taraflar arasında sözleşmenin devam ettiği, davacının talebinin, borcun ifa edilmemesinden doğan zarar istemine ilişkin olduğu, bu talebin ise müspet zarara ilişkin olduğu ve davacının, seçimlik hakkını bu yönde kullandığı kabul edilmiştir. İETT para cezası ve şoförlere ödenen ücretler, müspet zarar içinde değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak bu kalemlere ilişkin ayrıca hesaplama yapılmasına gerek görülmemiştir. Davalının, davacıya ait aracı, 7 günlük süre için haksız olarak faaliyetten men etmiş olması sebebiyle davacının, çalışamadığı günler için yoksun kaldığı ücreti davalıdan talep etme hakkı olduğu kabul edilerek, özel halk otobüsünün günlük ortalama yevmiyesine ilişkin resmi kuruluş yazısı itibariyle 7 günlük çalışma süresine isabet eden 11.798,22 TL müspet zarardan davalının sorumlu olduğu … ” gerekçeleri ile; ” Açılan davanın KISMEN KABULÜ ile KISMEN REDDİNE, İAA … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile, Takibin 11.798,22 TL alacak yönünden kaldığı yerden aynen devamına, Fazlaya ilişkin istemin reddine, Alacağın yargılamayı gerektirir nitelikte olması nedeni ile icra inkar tazminat talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin kısmi ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece, dava dilekçesinde belirttikleri hususlarda araştırma yapmaksızın eksik inceleme sonucu taleplerinin kısmen ret edildiğini, kısmi ret hususunda hukuka uygun bir karar bulunmadığını, davanın tamamen kabulü ile icra takiplerinin takip açtıkları rakam üzerinden kabulü gerektiğini, Mahkemenin karşı tarafa vermiş olduğu vekalet ücretinin ret edilen rakam dikkate alındığında fazla olduğunu belirterek, Mahkeme kararının ret edilen kısım yönünden kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının maddi gerçekliği yansıtmadığını, aracın yaşı ile ilgili yönetmeliğe aykırı bir hüküm kurulduğunu, Özel Halk Otobüsleri Çalışma Yönergesi’nin araç değiştirilmesine ilişkin 19. maddesinin göz ardı edilerek hatalı bir karar verildiğini, Özel Halk Otobüsleri Çalışma Yönergesi’nin araç değiştirilmesine ilişkin 19. maddesinde belirtildiği üzere; yaş haddi sona eren aracın faaliyetinin takip eden takvim yılı başında durdurulması gerektiğini ( yaş haddi hesabının, ruhsatta yazılı model yılına göre takvim yılı başı esas alınarak yapıldığını ), davacının müvekkili idareye aracının yaş haddi dolmadan önce yazılı müracaatta bulunmak kaydıyla, yılbaşından itibaren en geç 3 ay içinde yönergede belirtilen şartlara haiz başka bir araç temin ederek taşımacılığa sokabileceğini ve bu sürenin hiçbir şekilde 3 ayı geçemeyeceğini, bu süre zarfında eski aracın çalıştırılamayacağını, açıklanan maddenin cevap dilekçeleri ekinde sundukları Özel Halk Otobüsleri Çalışma Yönergesi’nde mevcut olduğunu, Özel Halk Otobüsleri Çalışma Yönergesi’ nin araç yaşı ve teknik yükümlülükler kısmının 13. maddesinde ” Otobüs, çift katlı otobüs ve midibüs tipi Özel Halk Otobüsleri, taşımacılığa ilk defa başlarken 0-3 yaşında engelli erişimine uygun; araç imal montaj ve tadil yönetmeliği ve ilgili tüm mevzuat ve teknik talimatnamelerde belirtilen şartları haiz araçlarla hizmete başlar ve bu araçlar 15 yaş sonuna kadar kullanılabilir ” ifadesinin mevcut olduğunu, Davacı tarafça, aracının 15 yaşını doldurduktan sonra, araç yenilemesi yapılmadan çalıştırılmak istenildiğini, yönergeye aykırı davranıldığını ve davacı tarafça yönerge bilinmesine rağmen haksız kazanç elde etmek adına kötüniyetli olarak müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını belirterek, İlk dece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa ek beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmelerine rağmen mahkemece ek rapor alınmadan karar verildiğini, Davacının 2 adet şoförüne 7 gün üzerinden ücret ödendiğine ilişkin yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, şoförlerin 7 gün aralıksız çalışmadığını, dinlendirildikleri günler mevcut olduğunu, ancak yapılan hesaplamada haftanın her günü çalışıyorlarmış gibi hayatın olağan çalışma akışı ile bağdaşmayacak olan bir hesaplama yapıldığını, Hesaplama yapılırken otobüsün çalışmadığı 1 hafta içinde araca konulan akaryakıt giderinin yapılan hesaptan düşülmemesinin hatalı olduğunu, yolculuk gelirinin KDV dahil gelir olduğunu, KDV’nin, hesaplama yapılırken mahsup edilmesi gerekirken herhangi bir mahsup işlemi yapılmadığını, davacı tarafından KDV ödendiğinin de ispat edilemediğini, davacı tarafından aracının 15 yaşını doldurduktan sonra hiçbir araç yenilemesi yapılmadan çalıştırılmak istenildiğini, yönergeye aykırı davranıldığını belirterek, Ek beyanları da göz önüne alınarak istinaf başvurularının kabulü ile, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şehir içi taşıma yapan özel halk otobüsünün faaliyetinin haksız olarak durdurulması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacının istinaf başvurusu yönünden; Yerel mahkeme tarafından hükmün verildiği tarih itibarı ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’ nın 341/2. maddesinde; “Miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nun Ek 1. Maddesinin 1. Fıkrasında; HMK’nun “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; HMK’nın “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2017 yılı için HMK’ nun 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.110,00-TL’ dir. Dava itirazın iptaline ilişkin olup, mahkemece davacının 13.800,22 TL olan talebinin 11.798,22 TL’lik kısmı kabul edilmiş, 2.002,00 TL’lik kısmı ise ret edilmiştir. Davacı tarafça istinafa başvurulan miktar, taleplerinin red edilen 2.002,00-TL’lik kısmına ilişkindir. Söz konusu miktar, hükmün verildiği tarih itibarı ile öngörülen kesinlik sınırının altında kalmaktadır. Yerel mahkemece verilen karar, hüküm tarihinde miktar itibarı ile davacı yönünden kesin niteliktedir. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 352. Maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Davalının istinaf başvurusu yönünden; Davacıya ait … plakalı otobüsün 06.04.2000 tarihinde tescil edildiği, aracın çalışma süresinin 01.01.2015 tarihinde bittiği gerekçesiyle 7 gün süre ile çalıştırılmadığı, 08.01.2015 tarihi itibariyle davacının 2015 model … plakalı yeni aracıyla toplu taşıma yapmaya başladığı anlaşılmaktadır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklının …, borçlunun İETT genel Müdürlüğü olduğu, alacaklı tarafça 13.800,22 TL alacağın (7 gün işten men nedeniyle gelir kaybı, İETT cezası, şoför ücreti) tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu tarafça süresinde icra takibine itiraz edildiği görülmektedir. Özel Halk Otobüsleri Çalışma Yönergesi’nin araç yaşı ve teknik yükümlülükler kısmının 13.1 maddesinde ” Otobüs, çift katlı otobüs ve midibüs tipi Özel Halk Otobüsleri, taşımacılığa ilk defa başlarken 0-3 yaşında engelli erişimine uygun; araç imal montaj ve tadil yönetmeliği ve ilgili tüm mevzuat ve teknik talimatnamelerde belirtilen şartları haiz araçlarla hizmete başlar ve bu araçlar 15 yaş sonuna kadar kullanılabilir ” 19.2.1 maddesinde ise ” Yaş haddi sona eren aracın faaliyeti takip eden takvim yılı başında durdurulur. (Yaş haddi hesabı ruhsatta yazılı model yılına göre takvim yılı başı esas alınarak yapılır) Taşımacı İETT’ye aracının yaş haddi dolmadan önce (31/12/Yıldan önce) yazılı müracaatta bulunmak kaydıyla yılbaşından itibaren en geç 3 ay (90) gün içinde yönergede belirtilen şartlara haiz başka bir araç temin ederek taşımacılığa sokabilir. Bu süre hiç bir şekilde 3 ayı (90 günü) geçemez. Bu süre içerisinde eski araç çalıştırılmaz ” düzenlemesi mevcuttur. Mahkemece, davacıya ait aracın 06.04.2015 tarihi itibariyle 15 yaşını doldurduğu, faaliyetinin 01.01.2016 tarihi itibariyle sonlandırılması gerektiği ancak, yönerge hükmünün yanlış yorumu sonucunda davacıya ait aracın faaliyetinin daha evvel sonlandırıldığı kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, yapılan değerlendirmenin yukarıda belirtilen yönergenin 19.2.1 maddesine uygun olduğu, davacıya ait aracın faaliyetinin, davalı tarafça yönergenin ilgili hükmüne aykırı olarak zamanından önce sonlandırıldığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Davalı vekili tarafından, istinaf dilekçesi ibrazından sonra 05/02/2018 tarihinde ek beyan dilekçesi sunularak, kararın ilk dilekçeleri ve ek beyan dilekçesindeki beyanları doğrultusunda kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiş ise de, ek beyan dilekçesi, istinaf süresi içerisinde sunulmamış olup, bu husus davalı taraf yararına kazanılmış hak oluşturacağından, incelenmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352. maddesi uyarınca reddine, davalının istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvuru dilekçesinin 6100 sayılı HMK’ nın 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 805,93 TL harçtan, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 202,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 603,93 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/11/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.