Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1080 E. 2021/106 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1080 Esas
KARAR NO : 2021/106 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/662 Esas – 2019/27 Karar
TARİH: 16/01/2019
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı …’nin 01/10/2004 tarihinde muhasebe kadrosunda çalıştırılmak üzere işe alındığını, bir süre bu departmanda çalıştıktan sonra kimya bölümü satış temsilcisi olarak 08/11/2013 tarihine kadar çalıştığını, iş akdinin … tarafından Büyükçekmece ….Noterliği’nin 01/11/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile 3600 gün prim sayısını doldurmuş olması nedeni ile sonlandırıldığını, davalının davacı şirketteki çalışma yılı ve yaptığı iş gereği davacı şirketin müşteri bilgilerine, maliyet bilgilerine, tedarikçi bilgilerine vs.bilgilerine sahip olduğunu, davacı şirketin yasalara uygun olarak davalının talebi doğrultusunda 31.023,43 TL’lik tazminatını banka yolu ile kendisine ödendiğini, davalının Hizmet Sözleşmesi ve Taahhütnamesi’ne göre rekabet etmeme ve sır yükümlülükleri ile taahhüdü bulunduğunu, davalının bu taahhüdünü ve yasal rekabet etme yasağına aykırılığı nedeni ile 241,350 TL tazminatı davacı şirkete ödemesi gerektiğini, davalının iş akdi feshi gerekçesine aykırı olarak rakip firmaya girip çalıştığını, davalının 1475 sayılı kanunun 14/5 maddesine göre farklı bir iş de çalışmasının mümkün olmadığını, yasa gereği bu fesih de kişinin prim gün sayısı açısından şartları yerine getirdiğini, ancak yaş şartı için çalışmayacağı olgusu ile iş akdini sonlandırdığını, davalının ise kendi taahhüdünü ve yasal yükümlülüklerini kötü niyetli olarak davacı şirketin zararına kullandığını, davalı şirketin ise davalı …’yi işe aldığını ve işe alırken davacı ile aralarında rekabet etme yasağı akdi olduğunu bildiğini, bu durumun TTK 55. maddesi kapsamında haksız rekabet olduğunu, davalı …’nin davalı şirkette resmi kayıtlara göre 20/01/2014 tarihinde işe başladığı görülse de aslında daha önce çalışmaya başladığını, davalı şirketin davalı …’yi davacı şirketin işletme ve ticari sırlarını elde etmek amacı ile işe aldığını, davalıların davacı şirketin zararına sebep olacak eylem ve işlemlerde bulunduklarını, anılan nedenlerle 241.350 TL cezai şartın davalı …’den tahsiline, haksız rekabetin tespiti ve ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 140.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı şirketin haksız rekabeti kasten ve birden fazla kez davacı şirkete uygulamış olması nedeniyle ticari itibarını zedelemesi nedeni ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı şirketten tahsiline, kararın Türkiye’de traji en yüksek 5 gazeteden birinde ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … San.ve Tic.AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının diğer davalı …’nin resmi kayıtlarına göre 20/01/2014 tarihinde davalı şirkete işe başladığı görülse de aslında daha önce çalışmaya başladığı yönündeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının iddialarının aksine davalı …’nin işe giriş bildirgesinin fiili olarak işe başladığı 20/01/2014 tarihinde SGK’ya verildiğini, davalı şirketin davalı … ile davacı şirket arasındaki sır saklama ve rekabet etme yasağı sözleşmesinden haberdar olmadığını, yine işbu sözleşmenin zaten geçersiz olduğunu, rekabet etmeme durumunun geçerli olabilmesinin kanunla belli şartlara bağlandığını, öncelikle sözleşmenin yazılı olarak iş ve işveren tarafından imzalanmış ve işçinin işyerinde çalıştığı dönemde yapılmış olması gerektiğini, iş sözleşmesi feshedildikten sonra imzalanan bu yöndeki sözleşmelerin geçersiz olduğunu, davalı …’nin davacı şirketin işletme ve ticari sırlarını elde etmek amacıyla istihdam edilmediğinden TTK 55.maddesi uyarınca haksız rekabetin gerçekleşmediğini, davalı … bilgileri doğrultusunda değil yönetim olarak ticari bir tercihle fiyat rekabetine girme kararı aldığını, anılan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, haksız rekabet bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; “Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesi Eki ve Taahhütnamesi” isimli belgenin davacı ile davalı arasında sonuç doğurması mümkün olmayan bir belge olduğunu, söz konusu belgenin davacı tarafından imzalanmadığını, dolayısıyla taraflar arasında işbu belgede bahsedilen hususlar açısından kurulmuş bir sözleşme bulunmadığını, davaya konu sözleşme ve taahhütnamenin fahiş hükümler içerdiğini, bu hususun Anayasa’nın 48 ve devamı maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, davaya konu sözleşmenin süre yönünden de fahiş olduğunu, uzun bir süreyi kapsar şekilde sözleşme yapılmasının çalışma hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte olduğunu, davalının yaptığı iş bakımından davacıyı dava konusu miktar kadar zarara uğratmasının mümkün olmadığını, davalının davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren diğer şirketleri biliyor olmasının tek başına aykırılık teşkil etmeyeceğini, davalının bu tür davacı sırlarına vakıf olmayıp standart bir pazarlama çalışanı olduğunu, anılan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 16/01/2019 tarih 2014/662 Esas – 2019/27 Karar sayılı kararında;” Davalı asilin davacı firmada kimya bölümünde satış temsilcisi olarak görev yaptığı sabit olmakla iş akdinin sona erdiği tarih itibariyle 6098 Sayılı TBK 444 – 445 madde hükümlerinin olaya tatbiki gereklidir. Bu minvalde dilekçe ekindeki taahhütname içeriği incelendiğinde rekabet yasağına yönelik sınırlamanın kapsadığı alan itibariyle (Ege, Akdeniz, Marmara, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri) rekabet yasağına dair sözleşme maddesinin çalışma hürriyeti ve hakkaniyetle bağdaşmayacağı takdir edilmiştir. Faaliyet alanı itibariyle ülkenin iş potansiyeli açısından en yoğun beş bölgesinin kapsam altına alınmış olmasından dolayı çalışanın ekonomik hayatını tehlikeye düşürecek düzeyde bir sınırlama öngörüldüğü ve bu durumun hakkaniyete aykırılık oluşturacağı kanaatine varılmıştır. (emsal için bknz. Yargıtay 11. H.D. 2016/2751 Esas 2017/1589 Karar sayılı ilamı) Velevki sözleşme hükümlerinin 6098 Sayılı TBK 444 (vd) maddeleri uyarınca geçerli olduğu düşünülse dahi bilirkişi heyeti nezdinde yapılan tespit nazarında davacı ve davalı firmaların SGK kayıtları karşılaştırıldığında aynı sektörde bulunmadıklarının ve gizli bilgi, üretim sırrının ifşası yoluyla davacı firmayı zarara uğratmaya ilişkin koşullar ile TBK mevzuatı nazarında haksız rekabete sebep olacak bir durumun tespit edilemediğinin bildirildiği, firmaların rekabet hali içinde olduklarına yönelik bir tespitin yapılmadığı, davacının kasıtlı şekilde zarara uğratılmak istendiğine yönelik yine toplanan deliller nazarında somut bir bulguya rastlanmadığı, mali açıdan yapılan değerlendirmede de ticari defter ve belgeler incelenmiş olmakla davalı asilin, davacı firmada çalışırken yaptığı işe bağlı olarak öğrendiği bilgileri rakip bir işletmede kullanarak eski işverenine önemli ölçüde bir zarar verme ihtimalinin bulunduğuna ilişkin bir kanaate erişilmediği takdir edilerek sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş, davalı şirket vekilinin 6100 Sayılı HMK 329. maddesi kapsamındaki talebi davacı tarafça davanın açılmasında kötüniyetle hareket edildiğine dair herhangi şekilde mahkememiz nezdinde kanaat oluşmadığı …”gerekçesi ile, Davacının davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme tarafından verilen kararda delilerin tam olarak toplanmadığını, davalılardan sadır olan belgelerin (mailler, kartvizit, davalılara ait ticaret sicil kayıtları, iş sözleşmesi, vs), hiç nazara alınmadığını, davalı şirket tanığı …’in de ifadesinde belirttiği üzere davalı şirketin pazarlama personeli olmadan önce müvekkil şirkette çalışmakta olduğunu, bu kişinin ifadelerinde de anlaşılacağı üzere davalı şirketin …yi işe almasında işçi bulma kurumundan veya pazarlamacı için verilmiş bir ilan nedeni ile değil, direk irtibat kurmak sureti ile işe aldığı, Davalı … tarafından verilen cevap dilekçesinin süresinde olmadığını ve TBK 444 VE 445 maddeleri kapsamında verilen rekabet etmeme taahhüdü usul ve esas açısından mevzuata uygun olduğu ve diğer davalı şirketin haksız rekabet teşkil edecek eylemi ile bu yasağa aykırı hareket ettiğinin ispatı açısından sunulan dilekçelerin incelenmediğini, Davalı …’nin cevap dilekçesi süresinde olmadığını ve inkara yönelikte imzaya itiraz edilmemiş olmasına rağmen … tarafından imzalanan Sır saklama ve Rekabet etme yasağı taahhüdü fahiş hatalı değerlendirildiğini, davacı … Sanayi ticaret AŞ ile … arasında TBK 444 md kapsamında İş akdinden ayrı Sır saklama ve Rekabet etme yasağı taahhüdü bulunduğunu, (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas : 2009/3417 Karar : 2011/2307 Tarih : 03.02.2011 ) (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi Esas: 2009/42645 Karar: 2012/7697 Karar Tarihi: 08.03.2012) Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.1997/6252, K.1997/10506, T.29.05.1997. şeklindeki kararları doğrultusunda sır saklama ve rekabet etme yasağı taahhüdünün geçerli olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçesini hatalı bilirkişi raporuna dayandırdığını, Dosya içerisinde davalı … Çiftçinin müvekkili şirketin müşteri portföyü, satış politikası, neyi nereye, ne miktara sattığı, vs konularına hakim olduğunu, pazarlama elemanının bunları bilmemesi de iştigal konusu itibarı ile mümkün olmadığı, davalı …’nin satış elemanı olarak çalışması nedeni ile olan bilgilere vakıflığından dolayı, sır saklama yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi nedeniyle, davalı şirketinde bu sırları elde etmek için davalı …’yi istihdam etmesinden dolayı TTK haksız rekabet hükümleri kapsamında sorumluluğu nedeni ile zararın miktarının hesap edilmesi elzem olmasına rağmen inceleme yapılmadığını, İleri sürerek yerel mahkeme tarafından toplanmamış tüm delilerin toplanarak dava dosyasında mevcut olan ve toplanan tüm delillerle birlikte hukuki denetim yaparak yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, duruşmalı inceleme yapılarak yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, rekabet etmeme yasağına aykırılık nedeni ile cezai şart ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili, davalı …’nin müvekkili işyerinde çalışırken 01/11/2013 tarihinde işyerinden kendi isteği ile ayrıldığını, davalının imzaladığı rekabet etmeme ve sır saklama sözleşmesine aykırı şekilde diğer davalı işyerinde çalışmaya başladığını, diğer davalının da davalı …’yi müvekkilinin iş sırlarına vakıf olmak ve bunları kullanmak amacı ile işe aldığını, davalı …’nin davalı işyerinde çalışmaya başladıktan sonra davalı …’nin müvekkilinin sahip olduğu iş sırları vasıtasıyla müşterilerine ulaşarak haksız rekabet ettiklerini belirterek, davalı …’den sözleşme gereğince cezai şart ve her iki davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, haksız rekabetin önlenmesi, hükmün ilanı, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı … vekili 24/05/2017 tarihli duruşmada “müvekkilinin 12/04/2017 tarihinde FSM köprüsünden atlayarak hayatına son vermek istediğini öğrendiklerini, ancak cesedinin henüz bulunmadığını, üzerinden henüz süre geçmediği için gaiplik kararı alınmadığını” belirtmiştir. Uyaptan yapılan kontrolde davalı hakkında Büyükçekmece 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/850 E., 2019/701 K. Sayılı 18.07.2019 kesinleşme tarihli kararı ile gaiplik kararı verildiği, kararın davalının nüfus kayıtlarına işlendiği anlaşılmıştır. TMK’nun 35. maddesinde mahkemenin gaipliğe karar vermesi durumunda ölüme bağlı hakların aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılacağı, gaiplik kararının ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğuracağı belirtilmiştir.Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır (HMK mad. 114). Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. (4721 sayılı TMK m.28/1) Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilir.Buna göre yargılama sırasında davalı …’nin gaipliğine karar verildiğinden, HMK 55, 124. Maddeleri dikkate alınarak, davacıya, davaya ölenin mirasçılarına karşı devam etmeyi isteyip istemediği sorularak, devam etmeyi istemesi halinde ölenin veraset ilamı usulüne uygun şekilde temin edilerek, mirasçılarının davaya dahil edilmesi için davacıya süre verilerek, taraf teşkilinin sağlanarak davaya devamla işin esasına yönelik karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesi hatalı olmuştur.Kabule göre de mahkemece taraf firmaların aynı sektörde bulunmadıkları, haksız rekabete sebep olacak bir durumun tespit edilemediği, firmaların rekabet halinde olduklarına ilişkin bir tespitin yapılmadığı gerekçeleri ile haksız rekabet talebine ilişkin davanın reddine karar verilmiş ise de, dava dosyası içinde davalı şirketin ticaret odasından kaydı ile davalı gerçek kişinin SGK kayıtları gelmiş, davacı şirkete ilişkin kayıtlar getirtilmemiştir. Bilirkişi raporunda da SGK kayıtlarına göre taraf şirketlerin aynı sektörde olmadıkları belirtilmiş ancak tam olarak bir değerlendirme (taraf şirketlerin kayıtlara göre faaliyet gösterdikleri sektörlerin değerlendirilmesi, birbirleri ile rekabet ortamında neden bulunmadıklarına ilişkin ) yapılmadan sonuç belirtilmiştir. Buna göre taraf şirket kayıtları getirtilerek faaliyet gösterdikleri sektör açısından denetime elverişli gerekçeli değerlendirme yapılarak birbirleri ile rekabet halinde olup olmayacakları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz belge ve inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının HMK 355. Maddesi ile resen gözetilen sebeplerle HMK 353/1-a-4 maddesi ile kaldırılarak eksiklikler tamamlandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/01/2019 tarih 2014/662 Esas – 2019/27 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/02/2021 tarihinde HMK’ nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.