Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1071 E. 2021/471 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1071
KARAR NO: 2021/471
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/591 Esas – 2018/1239 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Karar İptali)
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin yaklaşık %17 oranında hissedarı olduğunu, şirkete ait 28/03/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kar payı dağıtılmamasına ilişkin 6 nolu karar ile her bir yönetim kurulu üyesine aylık net 20.000-TL huzur hakkı ile ayrı ayrı 250.000-TL başarı primi ödenmesine ilişkin 7 nolu kararın kanuna, şirket ana sözleşmesine aykırı olması nedeniyle ayrı ayrı iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın talebinin yasal olmadığını, şirketin mevcut mali yapısı ve iş hacmi dikkate alındığında alınan 6 ve 7 nolu kararların mevzuata ve şirket ana sözleşmesine uygun olduğunu, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/11/2018 tarih ve 2017/591 Esas – 2018/1239 Karar sayılı kararı ile; “….Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının ortağı olduğu davalı şirkete ait 28/03/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kar payının dağıtılmamasına ilişkin 6 nolu kararın şirketin mali yapısı ve ekonomik durumu dikkate alındığında kanuna, şirket ana sözleşmesine ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığından iş bu kararın iptali yönündeki istemin reddine; ancak ortaklarına alınan karar gereğince kar payı dağıtamayan şirketin yönetim kurulu üyelerine yüksek miktarda huzur hakkı ve başarı primi dağıtmasının azınlığın haklarını ihlal eder mahiyette olduğu, şirketin mali ve ekonomik yapısı dikkate alındığında bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda yapılan değerlendirmede isabetle belirtildiği üzere 7 nolu kararın kanuna ve objektif iyiniyet kurallarına uygun olmadığı değerlendirilerek bu karar yönünden istemin kabulüne karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile davalı şirkete ait 28/03/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararın İPTALİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece Genel Kurul Toplantısında Gündemin 6. maddesi olarak görüşülüp Kar payının dağıtılmaması kararı ile sonuçlanan kararın iptal etmemiş olmasının hatalı olduğunu, mahkemenin, şirketin karlı olduğunu, uzun yıllardır kar dağıtılmadığını, bir bireyin şirkete ortaklık amacının kar etmek olduğunu ve bu amacın gerçekleşmesine destek verilmesi gerektiğini dikkatinden kaçırdığını, Genel Kurul Toplantısında gündemin 6. maddesi görüşmelerinde Yönetim Kurulu Başkanı …’nin söz alarak “… ile aramızda şirket hisseleri sahipliği ile ilgili hukuki uyuşmazlık vardır.Bu konu ile ilgili Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/604 Esas ile sürmekte olan dava vardır.Bu nedenle kar dağıtımı yapılması telafisi güç sonuçlar doğurabilir…” diyerek karşı görüş bildirdiğini ve müvekkili talebinin reddedildiğini, bu beyan nedeniyle dahi kararın iptali gerektiğini, çünkü Yargıtay onamasından da geçip tashihi karar aşamasında bulunan dosyada tartışılanın toplam payların % 8’i olduğunu, % 8 e ilişkin dava yüzünden tüm paylar-ortakların cezalandırılamayacağını, şirketin 10 yılı aşkın bir süredir kar dağıtmadığını, genel kurulda beyan edilen davanın 2015 esaslı olduğunu, kar dağıtımının reddi kararının bu nedenle de iptali gerekirtiğini, Müvekkili ile davalı şirkette ortak olduğu akrabalarının toplam 13 şirkette ortak olduklarını, diğer şirketler ile davalı şirketten, diğer ortaklar- yönetim kurulu üyelerine aylık 80-90.000,00 TL civarı aylık huzur hakkı bedeli ödendiğini ve bu yolla örtülü olarak müvekkili dışındaki ortaklara kar dağıtıldığını, müvekkilinin 300.000.000,00TL’den fazla değere sahip şirketlerin yaklaşık % 17′ sine sahipken bu şirketten hiçbir surette faydalanmasına izin verilmediğini, şirketin diğer ortaklarına bir şekilde gelir elde edebilecekleri bir yapı hazırlanarak düzenli bir gelire ve şirket imkanlarından da sınırsız bir biçimde faydalanma hakkı tanındığını, bu işlemlerin müvekkilinin zararına olup şirket ortaklarının Medeni Kanun anlamında kötü niyetini ortaya koyduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kabul kısmının onanmasına, ret kısmının kaldırılarak Genel Kurul Gündeminin 6. maddesi olarak ele alınıp ret edilen kararın da iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne dair genel kurul toplantısında alınan 7 no’lu kararın iptaline karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının, müvekkili şirkette görünen pay oranının %16.6 olduğunu, davacının müvekkili şirkette sahip olduğu hisselerin devrininin iptali için Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/604 E sayılı dosyasında açılan davanın devam ettiğini, yine davacının, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1141 E sayılı dosyası ile müvekkili şirketin feshini talep ettiğini, mahkemece belirtilen dosyaların bekletici mesele yapılması gerekirken, bu yönde işlem yapılmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemece, her bir yönetim kurulu üyesine aylık 20.000,00 TL huzur hakkı ve her bir yönetim kurulu üyesine ayrı ayrı 250.000,00 TL ikramiye ödenmesine ilişkin 7 no’lu kararın usul ve yasaya aykırı olarak iptaline karar verildiğini, oysa müvekkili şirketin geçmiş yıllara ait genel kurul tutanakları değerlendirildiğinde görüleceği üzere, davacının da şahsen katıldığı olağan genel kurullarda 2011 yılında 20.000 TL huzur hakkı ve 200.000 TL prim, keza 2012 yılında 20.000 TL huzur hakkı ve geçmiş 3 yıllık başarıları nedeniyle 250.000,00.TL prim ödenmesine ilişkin kararlar verildiğini, yıllar boyunca gerçekleşen enflasyon farkı da dikkate alınırsa, şirketin karı daha azken dahi 20.000 TL olarak belirlenmiş huzur hakkını kabul etmiş olan davacının bu defa kötü niyetli olarak açtığı belli olan bu davada, şirketin karı 6 katına çıkmış olmasına rağmen 20.000 TL huzur hakkının fahiş olduğundan bahisle iptalini istemesinin çelişkili olduğunu, Yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 6102 Sayılı TTK hükümlerinin dikkate alınmadığını, yerel mahkemece bu husustaki itirazlarının da dikkate alınmaksızın karar verildiğini, Türk Ticaret Kanununun 394 ncü maddesine göre, Yönetim Kurulu Üyelerine tutarı esas sözleşmeyle veya Genel Kurul Kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebileceğini, huzur hakkı için şirketin kar etmesinin dahi gerekmediğini, TTK 511 madde hükme göre Yönetim kurulu üyelerine kazanç paylarının, sadece net kârdan ve ancak kanuni yedek akçe için belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin yüzde beşi oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kâr payı dağıtıldıktan sonra verilebildiğini, kazanç payı dağıtılması için getirilmiş olan bu özel düzenlemenin, huzur hakkı, ücret, prim, ikramiye gibi diğer mali haklar açısından getirilmediğini, burada sayılan kar etme şartının ancak kazanç payı için geçerli olduğunu, Müvekkili şirketin, bayisi olduğu … A.Ş.‘den ancak hedefleri tutturduğu takdirde prim hak ettiğini, bu hedefin tutturulmasında yöneticilerin çok büyük katkısı olduğunu, müvekkili şirket yöneticilerinin tüm zamanlarını bu şirkete harcadıklarını, bu nedenle yönetim kurulu üyelerine ayrı ayrı 250.000,00 TL ikramiye ödenmesine dair kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, Mahkemece, yönetim kurulunun şahsi kefil olmaları durumununun hiç irdelemediğini, yönetim kurulu üyelerinin banka kredi sözleşmelerinde şahsi kefaletlerinin bulunduğunu, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin bazılarının taşıdığı riskin davacıya oranla daha yüksek olduğunu, davacının hiçbir riski yokken, diğer pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin tüm mal varlıklarının risk altında olduğunu, mahkemece hatalı ve eksik bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair verilen kısmı yönünden istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nun 445. maddesi uyarınca davalı şirketin 28/03/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 6 ve 7 no’lu kararların iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İptali talep edilen 6 nolu kararın kâr payı dağıtımına ve 7 nolu kararın ise huzur hakkı ve prim ödenmesine ilişkin olduğu görülmektedir. Genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi uyarınca, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirtmesi gerekir, oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz. (Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887; 2015/13122 E.K sayılı emsal ilamı) Somut olayda; davacı ortağın, 28/03/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel toplantısında kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, genel kurul toplantı tutanağına göre davacı ortağın vekilinin gündemin 6 ve 7. maddesi ile ilgili olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkıp itiraz ettiği (peşin muhalefette bulunduğu), bu şekildeki muhalefet öneriye karşı çıkma olup, oylamadan sonra davacı ortak vekili tarafından alınan kararlara karşı muhalif kalınarak muhalefet şerhi tutanağa geçirtilmemiştir. İptali talep edilen kararlara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmadığından alınan kararlar yönünden dava şartının mevcut olmadığı, dava şartlarının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak, mahkemece ilgili genel kurul kararlarının iptali davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Emsal Yargıtay 11. HD’nin 2020/1528 Esas 2021/880 Karar- 2019/2841Esas 2019/6994 Karar sayılı kararları) Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, HMK’nın 355 ve HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Davalının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/11/2018 tarih ve 2017/591 Esas 2018/1239 Karar sayılı kararının HMK’nın 355 ve 353/1-b2 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanununa göre alınması gereken 59,30.TL karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,9 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 4.080,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 10-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 11-Davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 12-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 13-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş masrafı 70,00.TL (dosyada daha önce dairemizce geri çevirme kararı verilmiş olduğundan(35,00.TLx2) olmak üzere; toplam 191,3 TL’nin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 14-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 01/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.