Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1067 E. 2021/470 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1067
KARAR NO: 2021/470
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2019
DOSYA NUMARASI: 2015/110 Esas – 2019/95 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bonodan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin gayrimenkul satın alıp satma işi ile uğraştığını, davalının, yatırım amaçlı gayrimenkul edinmek istediğini, müvekkili ve tanıdık emlakçıların aracı olması ile İzmir İli Seferihisar İlçesi … Mahallesi … parselde kayıtlı taşınmazı 60.000 TL bedel ile maliklerinden satın aldığını ve 2.000 TL emlakçılara komisyon verdiğini, tapunun davalı lehine tescil edildiğini, davalının, müvekkilini, kendisine gösterilen taşınmazın değil başka bir taşınmazın satıldığını, edindiği taşınmazın asıl değerinin daha aşağıda olduğu iddiası ile sürekli arkadaş ortamlarında ve özellikle telefon ile arayarak rahatsız ettiğini, müvekkilinin tüm iyi niyeti ile aynı taşınmaza 70.000 TL bedel ile alıcı bulduğunu, kendisine vekaletname gönderdiği takdirde bu gayrimenkulün satışını yapabileceğini ve herhangi bir zararı varsa bu şekilde karşılayabileceğini söylediğini, davalının ise, kendisine 65.000 TL bedelli bir teminat senedi düzenlemesi halinde vekaletnameyi düzenleyip göndereceğini söylediğini, müvekkilinin, davalının düzenlediği 28.05.2013 tanzim 30.08.2013 vade tarihli 65.000,00 TL miktarlı bir senedi davalının kardeşi ve eniştesi huzurunda imzaladığını ve davalıya teslim ettiğini, davalının çeşitli bahaneler ile tapu devri için vekaletname göndermediğini ve tapuyu devretmediğini, davalının ‘suç örgütü kurmak, nitelikli dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma’ iddiaları ile taşınmazı edinmesine yardımcı olan müvekkili ve emlakçılar hakkında Seferihisar Cumhuriyet Başsavcılığına 12.06.2013 tarihinde suç duyurusunda bulunduğunu, yargılama neticesinde T.C. Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesi 2014/394 E. ve 2014/615 K. sayılı kararı ile şüphelilerin beraatine karar verildiğini, ayrıca davalı lehine düzenlenen senedi dayanak göstererek İstanbul …İcra … esas sayılı dosyası ile 07.10.2013 tarihinde müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını ve takibin kesinleştiğini, davalının bir zarara uğradığı düşünülse dahi bu zararını tazmin için gayrimenkulü tekrar satmayarak ve müvekkilinin iyi niyetini kötüye kullanarak lehine bedelsiz olarak tanzim edilen senet ile icra takibi başlatmasının kötü niyetinin göstergesi olduğunu, icra takibi ile davalının, müvekkilinin malik olduğu üç adet taşınmaza haciz koydurduğunu, takip konusu senet karşılığında müvekkilinin davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, taraflar arasında bahsedilen maddi olaylar dışında hiçbir alış veriş veya borç ilişkisi geçmediğini belirterek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan takibin dayanağı senedin iptali ile müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, Takibin durdurulmasına, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın, olay üzerinden 2 yıldan fazla süre geçtikten sonra açıldığını, bu nedenle zamanaşımından davanın reddi gerektiğini, icra takibine konu bononun, davacıya verilen nakit para karşılığı taraflarına verildiğini, söz konusu senedin teminat senedi olmadığını ve nakit karşılığı düzenlendiğini, bononun ödenmemesi nedeniyle icra takibine konu edildiğini, takibin kesinleştiğini, taşınmazın satışı konusunda kararlı olunduğunu anlayınca önce borcu ödeyeceğine ilişkin mesaj attığını, 2015 Ocak ayının son haftasında da müvekkilini arayarak 65.000-TL borcunu ödemeye hazır olduğunu, fakat bunun dışında faiz ve diğer masraflara karşılamayacağını belirttiğini, davacının tanık dinletme talebine muvafakatlerinin olmadığını belirterek, davanın reddine ve %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/02/2019 tarih ve 2015/110 Esas – 2019/95 Karar sayılı kararı ile; “….Davacı yan, davalının taşınmaz alımına bir kısım emlakçı arkadaşları ile aracı olduğunu, davalının satın aldığı taşınmazın niteliğinde yanılgıya düşürüldüğünü bildirerek aile ve arkadaş ortamlarında kendini rahatsız etmesinin önüne geçmek için bu taşınmaza satış bedelinden yüksek fiyatta alıcı bulduğunu, davalının vekalet vermesi halinde taşınmazın satışını gerçekleştirip zararını karşılayabileceğini, bu kapsamda taşınmazın vekaleten devrini teminen davalı tarafça vekalet vermek konusunda şart koşulan davaya konu senedi taraflar arasındaki uzun süredir devam eden arkadaşlığa ve güvene dayanarak verdiğini iddia etmiş ise de davalı yan davaya konu senedi taraflar arasındaki nakit para borcuna istinaden aldığını savunmuştur. Davacı yan tanık dinletme talebinde bulunmuşsa da davanın miktarı ve mahiyeti gereği bu talebin reddine karar verilmiş, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmış olması sebebiyle yemin metnini hazırlayıp karşı tarafa tebliğ ettirmesi hususunda süre verilmişse de davacı yan yemin deliline dayanmamış ve mevcut delil durumuna göre yargılamaya devam olunmuştur. Bono ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, kural olarak o vakıayı ispat yükü altındadır. Senede karşı senetle ispat kuralı karşısında senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı savunma olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler HMK 200. maddede yer alan meblağdan daha az bir miktara ilişkin olsa bile ancak senetle(kesin delille) ispat olunabilir. Davaya konu iddia ve istem dikkate alındığında ispat yükü davacı tarafta bulunmakla, davaya konu senedin taraflar arasındaki gayrimenkul alımına aracılık ilişkisi kapsamında davalıya verildiği ve bononun bedelsiz kaldığı yönündeki davacı iddiası kanıtlanamamıştır. Bono davalı alacaklı elinde olup, bu durum bedelin ödenmediğine de karine teşkil eder ve bunun aksinin aynı nitelikte belge ile ispatlanması gerekir. Açıklanan tüm bu nedenlerle ve kötüniyet tazminatı bakımından yasal koşulların mevcut olmaması karşısında, açılan davanın tüm talepler yönüyle ve davalının icra-inkar tazminatı talebinin yasal koşullar oluşmaması sebebiyle reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE, 2-Davalı tarafın tazminat talebine ilişkin olarak İİK 72/4 şartları oluşmadığından REDDİNE, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, ilaveten kararda; senedin, davalıya davalının iktisap ettiği evin satış bedeli olarak verildiği, davalının zarar iddiasının gerçeği yansıtmadığı belirtilmiş olup bu hususun, halihazırda tapu sahibi olan davalının, zaten iktisap ettiği taşınmaz için almış olduğu teminat senedinin herhangi bir borç ilişkisini ihtiva etmediğini gösterdiğini, Menfi tespit davalarında davanın niteliği gereği, ispat yükünün alacaklı olduğunu öne süren davalı tarafta olduğunu, ispat yükünün yer değiştirmesinin ancak hukuki ilişkinin varlığının davacı tarafından kabul edilmesine rağmen zamanaşımı definin ileri sürülmesi veya borcun nedenine itiraz edilmesi gibi hallerde mümkün olduğunu, yerel mahkemece ispat yükü hususunda hatalı değerlendirme yapıldığını, Davalının, senedin taraflar arasındaki borç ilişkisi nedeniyle düzenlediği yönündeki iddiasını ispata yarar somut herhangi bir delil sunmadığını, ileride doğabilecek zararı için teminat senedi alacak kadar bilgiye sahip birinin, müvekkiline satış bedeli avansı olarak ödediği 2.500-TL’yi banka havalesi ile göndermişken, 65.000-TL gibi yüksek bir meblağı farklı şehirlerden herhangi bir belge, kayıt vs. olmadan ödemesinin hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığını, Taraflar arasında borç ilişkisi olup olmadığının araştırılması hususunda kendileri tarafından davalının ve müvekkilinin Türkiye İş Bankası’nda bulunan hesaplarının hareketlerinin celbi talep edilmişse de bu hususta mahkemece araştırma da yapılmadığını, Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesi dosyasının kesin delil ve yazılı delil başlangıcı kabul edilmesi gerektiğini, Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi sonucu davalının suçlamalarının asılsız olduğu tespit edilerek müvekkilin beraatına karar verildiğini ve kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 2018/868 E. – 2018/1806 K. sayılı kararıyla onandığını, yerel mahkemece Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesi dosyası sonucunun beklenmesine rağmen ceza dosyasının kesin delil teşkil etmemesinin anlaşılamadığını, Yargıtay 19. HD. 2003/9891 E. – 2004/6360 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 15. HD. 1993/ 3473 E. – 1994 / 1375 K. Sayılı kararından anlaşılacağı üzere ceza dosyasında yer alan maddi olayların yerel mahkemece delil olarak dikkate alınması gerektiğini, ceza dosyasında davalının beyanlarından senedin teminat için verildiğinin anlaşıldığını, bu hususun dava dilekçelerindeki iddiaları ile örtüştüğünü, bu nedenle ceza dosyasının yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesinin zorunlu olduğunu, Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile senedin, vekaletname verilmesine rağmen taşınmazın 3. kişiye satılamaması halinde davalının oluşacak zararının karşılanması için teminat olarak verildiği, davalının herhangi bir zararının oluşmadığı, bilakis halihazırda taşınmaz maliki olduğu, davalının taşınmazı devralmasına rağmen bedelsiz teminat senedini icra marifetiyle tahsil ederek kendi lehine menfaat sağladığı ve sebepsiz zenginleştiği, davalının ispat yükümlülüğünü yerine getiremediğinin anlaşıldığını, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2019 tarih ve 2015/110 E. – 2019/95 K. sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalı aleyhine % 20′ den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, icra takibine konu bononun teminat senedi, bedelsiz olduğu iddiasından kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, ispat yükünün davacı tarafta bulunduğu, davaya konu senedin taraflar arasındaki gayrimenkul alımına aracılık ilişkisi kapsamında davalıya verildiği ve bononun bedelsiz kaldığı yönündeki davacı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut uyuşmazlıkta; dava konusu senedin ihdas nedeni” nakten” olarak gösterilmiştir. Davalı tarafça da, senedin davacıya verilen nakit para karşılığı alındığı savunulmuştur. Bu durumda davalı tarafça senet ihdas nedeni talil edilmediğinden ispat külfeti, dava konusu senedin teminat senedi olduğunu iddia eden davacıdadır. 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekir. Dosya kapsamı ile davacı, dava konusu senedin teminat senedi olduğu yönündeki iddiasını ispatlayamamıştır. Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında verilen karar da davacının iddiasını ispatlamamaktadır. Dolayısıyla gerekçede ceza mahkemesi kararının değerlendirilmemesi bir eksiklik olarak kabul edilemeyeceği gibi, nakit paranın mutlaka banka aracılığı ile verilmesi zorunlu olmadığından tarafların banka hesap hareketlerinin incelenememesi de bir sonuca etkili değildir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/04/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.