Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1061 E. 2021/469 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1061
KARAR NO: 2021/469
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/926 Esas – 2019/83 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … A.Ş ile dava dışı … Bankası A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi imzalanarak, dava dışı şirkete kredi kullandırıldığını, davalılar … ve …’in, söz konusu kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borçluların kredi borçlarını ödemede temerrüte düştüklerini, bu nedenle kredi hesaplarının Üsküdar … Noterliği’nin 24.07.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kat edilerek kredi borcunun dava dışı bankaya ödenmesi hususunun ihtar edildiğini, ihtarın tebliğine rağmen borçlu ve müteselsil kefiller tarafından kredi borcunun dava dışı bankaya ödenmediğini, ödeme yapılmaması sebebiyle dava dışı alacaklı banka tarafından borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, icra takibinin açıldığı tarihten sonra müvekkili … ile dava dışı … Bankası A.Ş arasından Üsküdar …. Noterliği 04.08.2017 tarih ve … yevmiye sayılı 3.640.000,00 TL bedel ile temlik sözleşmesi imzalandığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasındaki alacağın müvekkili tarafından temlik alındığını, dava dışı bankanın alacaklı sıfatının kalmadığını, davalılardan …’nun, bankaya borcunun bulunmadığı, asıl alacağın tamamına, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranlarına ve takibin tüm ferilerine itiraz ettiğini, yetki itirazında bulunduğunu, davalılardan …’in de, tüm asıl alacak ve ferilerine itiraz ettiğini, davalıların yetkiye ve takibe itirazlarının haksız olduğunu belirterek, davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere ayrı ayrı icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Muvazaalı bir temlik ile yapılan hile ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 587. maddesi gereğince sona ermiş bir borç olduğunu, borcun müvekkili açısından sona erdiğini, davacının temlikinin hileli olduğunu, davacı …’ın 75 yaşında bir ev kadını olduğunu, 3.640.000,00 TL ödeyebilecek biri olmadığını, temlik eden …’den paranın kaynağının sorulmasını, geldiği hesabın tespit edilmesini, paranın hangi tarihte kim tarafından yatırıldığının sorulması gerektiğini, …’ın dosyayı temlik alan değil işin paravanı olduğunu, işin arkasında diğer borçlular kızı ve damadı … ve … olduğunu, borcun ana teminatı olan ipoteklerin bedelsiz fekk edildiğini, 7 kefilden biri olan müvekkilinden tüm borcun tahsil edilmeye çalışıldığını, davacı, kızı ve damadı aleyhine nitelikli dolandırıcılıktan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/157224 ceza şikayetinde bulunulduğunu, açıklanan nedenlerle: haksız ve yersiz davanın reddine, davacı yanın kötü niyetli takip yaptığı da dikkate alınarak %20 inkar tazminatına mahkumiyetine, avukatlık ücreti ve masrafların davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; İcra dosyasını hileli davranışları ile temlik alan ve diğer icra borçlularına başvurmak yerine kötü niyetli bir şekilde doğrudan huzurdaki davalılara karşı işbu davayı ikame eden davacının davasının TMK 2. maddesi uyarınca reddedilmesi gerektiğini, dava dışı …. A.Ş. ile genel kredi sözleşmeleri imzalayarak kredi kullanan asıl kredi borçlusu … A.Ş.’nin 03.04.2013 tarihinde toplam 9 hissedar ile kurulduğunu, halihazırda 8 hissedarı bulunduğunu, icra dosyası dayanağı genel kredi sözleşmesi ise … ve … dışında şirketin tüm ortakları tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sırafatıyla imzalandığını, A grubu imtiyazlı pay sahiplerinin; %32,22 hisse payıyla …, %8,89 hisse payıyla …’nin eşi …, %8,89 hisse payıyla …’nin kız kardeşi … ve yine %8,89 hisse payıyla …’nin halasının oğlu …’dan oluştuğunu ve A grubu imtiyazlı pay sahiplerine ilişkin ortaklık yapısının bugüne kadar bu şekilde geldiğini, müvekkili …’nun ise kuruluşta %11,11 olan B grubu hisse payının halihazırda %15 olarak devam ettiğini, dava dışı bankanın şirketten olan kredi alacağını 3.640.000,00 TL ödeyerek temlik alan davacı …’ın ise şirket ortakları ve icra dosyası borçlularından …’nin annesi olduğunu, …’nin kayınvalidesi olduğunu, 75 yaşında bir ev hanımı olan davacının temlik bedeli olan 3.640.000,00 TL’yi ödeyebilecek geliri ve mal varlığı olmadığını, bu durumun Sayın Mahkemece yapılacak araştırma neticesinde kolayca tespit edilebileceğini, huzurdaki yargılama konusunun kredi borcu TBK 587/3 uyarınca müvekkili yönünden sona erdiğinden huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle; haksız ve tamamen kötü niyetli şekilde yasa ve usule aykırı olarak ikame edilen davanın reddine, davacının reddedilen tutarın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/02/2019 tarih ve 2017/926 Esas – 2019/83 Karar sayılı kararı ile; “….Dava dilekçesi, cevap dilekçeleri, genel kredi sözleşmesi, banka tarafından genel kredi sözleşmesi kullandırılırken alınan ipotekler, icra takibi ve temlik sözleşmesi ile davalıların şikayeti üzerine yürütülen soruşturma dosyasındaki tüm bilgi ve belgeler dikkate alındığında, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.Davacı, genel kredi sözleşmesine istinaden davalılardan alacaklı olan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı hesap kat ihtarı ile ödeme ihtarına uyulmaması üzerine yapılan icra takibine konu alacağın dava dışı bankadan 6098 sayılı yasanın 183. ve devamı maddelerinde düzenlenen alacağın temliki suretiyle, alacağı ipotekler ile birlikte devralan olup, aynı zamanda dava dışı alacağı devreden banka ile yapılan … A.Ş’nin kredi sözleşmesinin imzalayanları arasında olan ve aynı zamanda şirket ortağı olan …’nin annesi, kızı …’in kocası olan …’nin kayınvalidesidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 162 ve devamı maddelerinde düzenlenen müteselsil borçluluk mevzu ile 6098 sayılı yasanın kefalete ilişkin 586, 587 ve 589. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın ipotekler ile birlikte temlik aldığı alacağına ilişkin bir takım hakları bulunmasına rağmen aynı zamanda yükümlülükleri de vardır. Davacının bu yükümlülüklerinden ilki 6098 sayılı yasanın 168. maddesinde ” Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.(1) Alacaklı, diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse bunun sonuçlarına katlanır(2)” şeklindeki düzenlemede açıkça düzenlemiştir. Buna göre de alacaklı müteselsil borçluların durumunu ağırlaştıracak hareketlerden kaçınmak zorundadır, zira borçlu ödemede bulunduğunda alacaklıya halef olacağından, diğer müteselsil borçlulara başvurabilecektir.Yine 6098 sayılı yasanın 166. maddenin 2. fıkrasında “borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa diğer borçlular bundan ancak durumun veya borcun niteliğinin el verdiği ölçüde yararlanabilirler.” şeklindeki hüküm dikkate alındığında dosyamız davacısı tarafından, kredi sözleşmesinin kefili olan ve aynı zamanda aynı kredi sözleşmesinden kaynaklı ipotek veren konumunda bulunan ve davacının kızı ve damadı olan … ve …’nin 7.000.000,00 TL’lik taşınmazları üzerinde bulunan birinci sıradaki ipoteği, alacağı temlik aldığı gün feketmiş olması hususunun bu noktada yapılan değerlendirmesinde bunun kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri olan ve kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak icra takibine maruz kalan dosyamız davalılarının aleyhine, zararına bir alacaklı hareketi olduğu, zira davalılar tarafından muhtemel ödeme halinde davacının kızı ve damadı olan diğer müteselsil borçlulara yapılacak başvuruda ipoteğin fek edilmiş olması nedeniyle ipoteğe başvurma imkanından yoksun bırakmış olduğu sabittir. Her ne kadar davacı tarafça bilahare sunulan beyan dilekçesinde 7.000.000,00 TL’lik ipoteğin fekkine karşılık 834.433,00’er TL kızı ve damadından tahsilatta bulunduğu, bunun toplamda 1.678.866,00 TL ye karşılık gelmesine rağmen bu tahsilata karşılık dava dışı kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri olan ve kredinin kullanıldığı … A.Ş’nin de hakim ortakları olan kızı … ve damadı …’in taşınmazları üzerindeki tahsilatı çok aşan miktarda 7.000.000,00 TL’lik ipoteği fek etmiş olması, davalılar aleyhine bu müteselsil kefil borçluları borçtan kurtamış olduğuna kanaat getirilmiştir. Yine davacının aynı mahiyette ipotek verenlerden …’nın 1.600.000,00 TL’lik ipoteği de fek ederek dosyamız davalıları aleyhine 6098 sayılı yasanın 166. maddesine aykırı davranmıştır. Davacı, alacağı temlik alırken kızı ve kızının eşi adına olan taşınmaz üzerindeki birinci derecedeki 7.000.000,00 TL’lik ve yine dava dışı …’nın adına kayılı olan taşınmaz üzerindeki 1.600,000,00 TL’lik ki toplamda 8.600.000,00 TL’lik takip konusu kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın çok üzerinde, alacağı karşılayacak mahiyetteki ipotekleri fek ederek ve fekkin hemen sonrasında kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri olan kızı ve damadının ipoteği kaldırılmış olan taşınmazı 3. Kişiye satmış oldukları hususu ile, davacı tarafça bilahare bildirilen tahsilatların ceza soruşturması sonrasında, çok sonradan yapılmış olması ve yine alacağı temlik almış olmasına rağmen kredi sözleşmesini ve takip diğer borçlularına karşı herhangi bir girişimde bulunmamış olması hususları birlikte düşünüldüğünde davacının temlik aldığı alacakla kızı ve damadını ve diğer ipotek vereni bankaya karşı muhtemel ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipten kurtardığı, bu hareketi ile 6098 sayılı yasanın 166. maddesine aykırı davrandığı ve amacının özellikle kızı ve damadını devreden çıkartarak bankadan temlik aldığı alacağı dosyamız davalılarından tahsil etme gayesi güttüğü, bu nedenle 6098 sayılı yasanın 168/2 maddesi uyarınca ipoteklerini fek ettiği kişiler yönünden onların durumlarını iyileştirmiş olması nedeniyle bunun sonuçlarına katlanması gerektiği sabittir.Yine Medeni Kanun 2. Maddesi uyarınca kişinin haklarını kullanırken dürüst davranması gerektiği ve hakkını kötüye kullanmaması gerektiği ilkesine de aykırı davrandığı, temlik sözleşmesinin şeklen geçerli olmasına rağmen ve banka ile davacı arasında bir muvaza ilişkisi olmamasına rağmen, temlik alınma aşaması ve sonrasındaki işlemlerin gayesinin diğer kredi sözleşmesi borçlularının kredi asıl borçlusu …A.Ş’nin ortaklarından olan kızı ve damadını özellikle ortadan çıkartarak dosyamız davalılarından bunun tahsili amacı güttüğü, dürüst davranmadığı ve hakkını kötüye kullandığı sabit olmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.Davacının, davasının reddine karar verilmiş olması ve davacının alacağı temlik alır almaz yapmış olduğu ipotek fekleri, diğer kredi sözleşmesinin tarafı, takip borçluları olanlara karşı herhangi bir girişimde bulunmayıp sadece dosyamız davalılarına ilişkin davacı olması, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma dosyasına yansıyan beyanları ve takipsizlik kararının gerekçesi dikkate alındığında, davacının, bile bile bankadan temlik aldığı takibe dayalı alacağı ile birlikte devredilen ipotekleri kaldırdıktan sonra, ipotek verenlerin lehine, dosyamız davalılarının zararına olacak şekilde ve onların rücu imkanlarını ortadan kaldıracak şekilde hareket ederek, itirazın iptali davası açtığına kanaat getirildiğinden, bu nedenle kötü niyetli davranmış olması nedeniyle, ayrıca aleyhine takdiren %20 oranında hesaplanan 703.646,4 TL’lik kötü niyet tazminatının da davacıdan alınarak davalılara verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. … ” gerekçeleri ile;” 1-Davacının davasının reddine, 2-Takdiren %20 oranında hesaplanan 703.646,4 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalılara verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, mahkemenin, hükmün gerekçesinin 1., 2., 3., 4. ve 6. paragraflarının haricinde kalan diğer paragraflarının tümünde hatalı tespitler, hatalı yorumlar, hatta hakikate aykırı tespitler yaptığını, mahkemenin hükmünü, TBK 166. maddesinin 2. fıkasına ve 168. maddesinin 2. fıkrasına dayandırdığını, gerekçede hiç bir şekilde TBK 586, 587 ve 589 hükümlerine dayanılmadığını, bariz tasnif ve tavsif hataları yapıldığını, Davanın sebebi olan icra takibinin bir genel kredi sözleşmesine dayandığını, davalıların GKS’de yer alan ve inkar etmedikleri imzaları gereğince dava dışı diğer takip borçluları ile beraber müteselsil kefil olduklarını, kanunda yani TBK’da açıkça düzenlenmiş müteselsil kefalet hükümleri var iken, derdest davada uygulanacak hükümler arasında TBK 166/2 ve 168/2 hükmünden bahsetmek ve hükmü bu maddelere dayandırmanın açık tasnif ve tavsif hatası olduğunu, Davada TBK 586. maddesinin uygulanması gerektiğini, mahkeme heyetinin müteselsil kefalet hükmünü unutmuş olabileceğini, dosyada yeri olmayan birlikte kefaleti düzenleyen TBK 587 hükmüne de atıf yaptığını, ancak mahkemenin TBK 586 madde hükmünden hiç bahsetmediğini, müteselsil kefaletten sessizce uzaklaştırılan vakıanın müteselsil borçluluğun birlikte kefaleti anımsatan hükümlerine yani 166/2 ve 168/2 hükümlerine dayandırıldığını,İpoteklerin fekkinin, icra dosyası ve ipotekler temlik alındığı gün yapılmadığını, dava dışı borçlular …, …, … ve …’nin müvekkiline üstlerine düşen borçları mümkün olan en kısa zamanda ödeyeceklerini taahhüt ettiklerini ve bilahare müvekkili tarafından ipoteklerin kaldırıldığını, adı geçen şahısların Mayıs 2018 tarihinde, müvekkiline biriken temerrüt faizleri, mahkeme masrafları dahil olmak üzere toplam borcun 4/6’sını ödediklerini, bu ödemelerin icra dosyasına beyan edilip harçlarının ödendiğini, Mahkemenin, … ve …’nin üstlerine düşen ödemeyi yaptıklarını tespit ettiğini fakat diğer iki müteselsil borçlu … ve …’ın da paylarına düşen miktarları ödediklerini göz ardı ettiğini, asıl borçlu … A.Ş. gayri faal şirket durumunda olduğu için, öncelikle … A.Ş.’den tahsilat beklenmeden ve … A.Ş.’de gayri faal şirket olduğundan toplam borcun diğer 6 müteselsil kefile eşit paya bölünerek tahsilat yapıldığını, Davalı borçluların, müteselsil kefil olduklarını, müteselsil kefilin, borçtan asıl borçlu gibi sorumlu olduğunu, müteselsil kefil ile asıl borçlu arasında bir fark bulunmadığını, TBK madde 586 gereğince, alacaklının bir alacağı için asıl borçlu veya müteselsil kefil arasında bir öncelik, talebi yöneltme sıralaması yapmadan alacağını istediğinden alabileceğini, müteselsil kefilin, borcun tümü kendisinden icra takibi ile istendiğinde, takipten ancak borcu ödeyerek kurtulacağını, fakat müteselsil kefilin icra dosyasına ödeme yapmasından sonraki aşamanın, mahkemenin düşündüğü gibi olmadığını, gerekçede “….davalılar tarafından muhtemel ödeme halinde davacının kızı ve damadı olan diğer müteselsil borçlulara yapılacak başvuruda ipoteğin fek edilmiş olması nedeniyle ipoteğe başvurma imkanından yoksun bırakmış olduğu…” denildiğini, davalı borçluların, ödeme belgesini derdest icra dosyasına koyup, bu kere alacaklının kendisi olduğunu belirterek, kendisine ödeme yapılmasını isteyemeyeceğini, bu hususu düzenleyen TBK 596 vd hükümlere göre iki ihtimal bulunduğunu, Birincisinin, ödediği tüm rakamı, asıl borçluya rücu davası açıp isteyebileceğini, açacağı davada haklı bulunursa da elde edeceği ilamda verilen kadar sadece asıl borçlunun mal varlığına el atarak isteyebileceğini, İkincisinin ise, payından fazla ödeme yapan müteselsil kefilin, payından fazla ödediğini diğer kefillere rücu davası açıp isteyebileceğini, açacağı davada haklı bulunursa da, elde edeceği ilamda verilen kadar sadece müteselsil kefilin mal varlığına el atarak isteyebileceğini, yani davalı borçlu müteselsil kefillerin payından fazla ödeme yapmaları halinde, ipotekleri fek edilen … ile … ve …’ın ipoteklerini paraya çevirmek hak ve yetkisine sahip olmadığını, mahkeme heyetinin, bir icra dosyasına ödeme yapmak ile alacaklıya ödeme yapıp alacağı temlik almayı birbirine karıştırdığını, mahkemenin gerekçesinde bahsettiği “davalıların muhtemel ödemesi” ihtimalinde, payı kadar veya payından fazla yapacağı her ödemenin, müteselsil kefaletten doğan borcun ödenmesi olduğunu, yani icra takibi başlatıldıktan sonra, müteselsil kefilllerin yaptığı her ödemenin, asıl borçlu için yapılmış olarak vasfedilemeyeceğini, Mahkemenin ipotekleri fek üzerine kurduğu hükmün, banka ile takip borçluları arasında imzalı Genel Kredi Sözleşmesi’nin, 3.1.6., 3.5.2.12. ve 3.5.2.13. madde hükmüne aykırı olduğunu, bankanın, yani müvekkilinin teminatlar hakkında istediği kararı verebileceğini, davalı borçluların müvekkiline karşı, bu hususta bir itirazda bulunmak hakkından imzaladıkları sözleşme ile vazgeçtiklerini, ipotek akit tabloları incelendiğinde görüleceği üzere, ipoteğin, “… A.Ş.’nin …’e karşı asıl borçlu=asıl kredi kullanan veya başka bir banka müşterisinin kullandığı bir kredi borcuna … A.Ş.’nin kefil olması hallerinde doğmuş veya doğacak borçlarının teminatını teşkil ettiğini, … A.Ş.’nin kullandığı kredi borcuna müteselsil kefil olan (derdest icra takibinin müteselsil kefil) olanların kefaletten doğan borçlarının teminatını teşkil etmediğini, Mahkeme gerekçesinde; “… 7.000.000,00 TL’lik ipoteği fek etmiş olması, davalılar aleyhine bu müteselsil kefil borçluları borçtan kurtamış olduğu….” denmiş ise de, “ipoteğin fekki” diye bir borçtan kurtulma sebebi bulunmadığını, somut vakıada müteselsil borçluyu borçtan ancak ibranın kurtaracağını, ortada ibra olmadığını,Mahkeme gerekçesinde; “…alacağı karşılayacak mahiyetteki ipotekleri fek ederek ve fekkin hemen sonrasında kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri olan kızı ve damadının ipoteği kaldırılmış olan taşınmazı 3. Kişiye satmış oldukları hususu ile….” denmiş ise de, tapu kayıtlarından anlaşılacağı üzere, …, … ve …’ın üzerinde ipotek fek edilen taşınmazlarının tapuda halen bu kişiler adına tescilli olduğunu,Mahkeme “….bankadan temlik aldığı alacağı dosyamız davalılarından tahsil etme gayesi güttüğü….” derken, alacağın hüküm tarihinden çok önce, 4/6 ‘sının tahsil edildiğini dikkate almadığını, yani alacağın, iki davalı borçlunun payına düşenden fazlasının tahsil edildiğini, dava kabul edilse idi, davalı borçluların sadece kendi paylarına düşeni ödeyeceklerini,Mahkemenin vardığı neticede, bu neticenin altını dolduran tüm tespitlerinin hatalı olması sebebiyle, keenlemyekun olduğunu, TBK 166/2 maddesi ve TBK 168/2 maddesinin hükme dayanak yapılamayacağını, Kanunun, alacaklı aleyhine tazminata hükmedebilmesi için alacaklının öncelikle haksız olmasını düzenlediğini, alacaklının haksızlığının, icra takibini başlatmasında mevcut olması gerektiğini, somut vakıada ise icra takibini başlatanın TEB olduğunu, TEB takibinde haksız değilse, temlik alan müvekkilinin de takibi başlatmakta haksız olmadığını, gerekçeli kararın mefhum-u muhalifinden, davalı borçluların borçlu olduklarının kabul edildiğini, ancak alacaklının bu parayı davalılardan isteyemeyeceği neticesine varıldığını, alacaklının alacaklı olduğu aynı gerekçe ile kabul edilmiş iken, alacaklının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesinin, hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay’ın müstakar uygulamasına göre, alacaklının takip başlatmakta haksız olduğunun öncelikle ispat edilmesi gerektiğini, somut vakıada …’in alacaklı olmadığından bahsedilemeyeceğinden, alacaklı aleyhine tazminata hükmedilemeyeceğini, (19. HD. 23.12.2003 T. E: 2002/10523, K: 13196” )Mahkeme, davalıların “borcumuz yok” beyanlarına rağmen, alacaklarının miktarının doğru olup olmadığını bir bilirkişi raporu ile tespit etmeye karar vermişken, eksik inceleme ile karar verdiğini belirterek, Dosyada alacaklarının tayin ve tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına, inceleme gün ve saatinin kendilerine tebliğine, bilirkişiye bilhassa banka ve borçlu şirkete ait kayıtları yerinde incelemesi için yetki verilmesine, davanın kabulüne, yerel mahkeme hükmünün kaldırılmasına, davalı borçluların itirazlarının kaldırılmasına, takibin, takip talebindeki koşullarla devamına, itirazında haksız olan davalı borçluların ayrı ayrı %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, temlik alınan kredi alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dışı … A.Ş ile dava dışı … Bankası A.Ş. arasında genel kredi sözleşmeleri imzalanarak, dava dışı şirkete kredi kullandırıldığı, davalılar … ve … ve dava dışı … A.Ş., …, …, … ve …’ın söz konusu kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, kefiller … ile …’nin müşterek maliki oldukları Beyoğlu … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmaza 7.000.000,00 -TL limitli, yine …’ın maliki olduğu İstanbul İli Beşiktaş İlçesi … Mah. … pafta … ada … parsel … bağımsız nolu taşınmaza … lehine 1.600.000,00-TL limitli ipotek tesis edildiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine banka tarafından kredi hesabının kat edilerek, ihtarname keşide edildiği, ödeme yapılmaması üzerine dava dışı banka tarafından asıl borçlu şirket ve kefiller aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, asıl borçlu … A.Ş ile kefiller …, …, … A.Ş., … ve …’a ödeme emrinin tebliğ edildiği, kefiller …, … adlarına çıkartılan tebligatların bila tebliğ iade edildiği, takibe sadece davalıların itiraz ettikleri, Takibin devamı sırasında davacı … ile dava dışı … Bankası A.Ş arasından Üsküdar … Noterliği 04.08.2017 tarih ve … yevmiye sayılı 3.640.000,00 TL bedel ile ipotekler ile birlikte temlik sözleşmesi imzalandığı ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasındaki alacağın 04/08/2017 tarihinde davacıya temlik edildiği, davacı vekilince icra takip dosyasına 22/08/2017 tarihinde temlikname ibraz edilerek, temlik alan alacaklının ve vekilinin kaydının yapılmasının talep edildiği, davacı tarafça, kefil … tarafından verilen ipoteğin 27/09/2017 tarihinde, kefiller … ve … tarafından verilen ipoteğin 04/10/2017 tarihinde terkin edildiği, davacı vekilince takip dosyasına ibraz edilen dilekçeler ile, borçlular …, …’nin 07/06/2018 tarihinde ve …’ın 06/06/2018 tarihinde harici ödeme yaptıkları bildirilerek tahsil harçlarının düzenlenmesinin talep edildiği görülmektedir. Mahkemece de belirtildiği üzere; dava dışı banka tarafından krediyi kullanan dava dışı şirket ile davalılar ve diğer müteselsil kefiller aleyhine toplam 3.518.232,00 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatılmış olup, kredinin teminatını oluşturan ipoteklerin toplam limitinin 8.600.000,00 TL olduğu, davacı ipoteklerle birlikte alacağı temlik almış olup, temlikten sonra borç ödenmeden ipotekleri kaldırmıştır. İpotek verenlerden kredi borcunun kefili olan …’in davacının kızı, diğer kefil …’in ise davacının damadı olduğu, yine kefil …’ın da …’nin halasının oğlu olduğu beyan edilmiştir. Yargılama sırasında kefiller …, …, … ve …’ın davacıya haricen ödeme yaptıkları belirtilmiş olup, beyan edilen ödeme tarihlerinin ipoteklerin kaldırılmasından ve dava tarihinden de sonra olduğu, ayrıca davacının alacağı temlik almış olmasına rağmen diğer takip borçluları … ve …’ye gönderilen ödeme emirlerinin bila tebliğ iade olmasına karşın bu borçlulara yeniden ödeme emri tebliğe çıkartılmadığı, diğer borçlular yönünden icra takibi kesinleşmiş olmasına karşın aleyhlerinde hiçbir icrai işlem yapmaksızın işbu davanın açıldığı anlaşılmakla, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.