Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1059 E. 2021/261 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1059 Esas
KARAR NO: 2021/261 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI: 2017/480 Esas 2018/1302 Karar
DAVA TÜRÜ: İtirazın İptali (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili ile davalı arasında … Blok, …kat, D:… de mevcut 35 metrekare ofis satış için temsil sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin 5.maddesinde “Satıcı, …’e verilmiş olan münhasır yetki uyarınca, sözleşme süresince başka kişi ve kuruluşlara yetki vererek bu kişi ve kuruluşların aracılığı ile gayrımenkulü kiraya vermek amacı ile işlemde bulunmamayı, gayrımenkul ile ilgili olarak kendisine gelen tüm başvuruları …’ e bildireceğini ve böyle kişi ve kuruluşlarla işlemde bulunması halinde …’e komisyon bedelini cezai şart olarak derhal ve nakden, başka herhangi bir ihtara gerek olmaksızın ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder.” ve yine sözleşmenin 12. Maddesinde”Satıcı, sözleşmenin herhangi bir hükmünü ihlal ettiği takdirde mksimum satış bedeli üzerinden hesaplanacak komisyon bedelini …’ e derhal ve nakden, başka herhangi bir ihtara gerek olmaksızın ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlendiğini, müvekkilinin satış için temlik sözleşmesine dayalı olarak gerekli işlemleri başlatmış ise de davalının buna rağmen sözleşme devam ederken sözleşmeye konu ofisi kendisinin sattığını, bu nedenle müvekkilinin hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacağını talep etme hakkı doğduğunu, borçlu aleyhine, İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasından genel haciz yolu ile icra takibine geçildiğini ve söz konusu takibe ilişkin olarak davalı borçluya örnek no 7 ödeme emri gönderildiğini, ancak davalının müvekkiline olan borcunu ödemediği gibi 11/04/2017 tarihinde borca, faize ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazın iptali ile takibe devam edebilmek için İ.İ.K. Mad. 67 gereğince bu davayı açtıklarını beyan ederek 6.000,00 TL. Alacağın takip tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsili için davalı(borçlu)’nun haksız itirazının iptali ve takibin takip talebinde yazılı olan koşullarla devamına, alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı/borçlulardan tahsiline, yargılama harç ve masrafları ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiğini, bu nedenle davanın öncelikle görev yönünden reddini talep ettiklerini, ayrıca davacının imzalandığı iddia ettiği söz konusu sözleşmenin ne icra takibine dayanak belge olarak eklendiğini, ne de dava dilekçesi ekinde sunulduğunu, ne de delilleri arasında gösterildiğini, kira ilişkisinin devam ettiği dönemde müvekkilinin belirtilen gayrimenkulü bir arkadaşına doğrudan herhangi bir aracı kişi veya kurum kullanmadan sattığını, davacının bu satıştan komisyon talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu sebeple davacı tarafın iddia ettiği durum ve şartlarda yapılacak bir ödemenin sebepsiz zenginleşme mahiyetinde olacağını, davacının icra inkar tazminatı talebinin de haksız olduğunu beyan ederek haksız davanın öncelikle usule ilişkin itirazları yönünden yerinde görülmez ise esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 11/12/2018 tarih 2017/480 Esas 2018/1302 Karar sayılı kararında;”…. Dava, tellallık sözleşmesinden doğan ücretin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. 6098 Sayılı TBK’nun 520. maddesi uyarınca taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Dosyada bulunan sözleşmenin iki sayfa olması ancak ilk sayfanın imzasız oluşu nedeni ile bu sayfa davalıyı bağlamayacaktır. İmzalı kalan 2. Sayfadan ise sözleşme bütünlüğü bozulduğundan hüküm kurulması mümkün değildir. Ayrıca sözleşme bir bütün olarak kabul edilse dahi sözleşmenin esaslı unsurlarından sözleşmenin konusu açık olmadığından ( satışa konu taşınmazın bilgileri ) ortada hüküm kurmaya elverişli bir sözleşmeden söz etmek mümkün olmayacaktır. Tapu kayıtları ve tedavülleri incelendiğinde davalının 67 nolu dairenin hiç sahibi olmadığı da anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Tüm deliller bir bütün olarak değerlendirilmediği, mahkemece işbu davanın hukuka uygun nitelikte sonuçlanabilmesi adına önem arz eden tanık dinlenilmesi şartları var olduğu halde değerlendirilmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini, Davacı, müvekkili uzun yıllardır Gayrimenkul alım-satım ve kiralama konularında temsil sözleşmeleri düzenlemek suretiyle emlak işi yapan saygın bir ticari şirket olduğu, işinin gereği gayrimenkul satışı veya kiralanması yönünde kendisine talepte bulunan şahıs ve kurumlara aracılık eden müvekkili şirket ile davalı yan arasında da … binası B blok …kat Daire …‘de bulunan 35 m2 lik taşınmazın satışına yönelik bir anlaşma yapıldığı ve bunun üzerine de taraflar arasında 2 sayfalık ve 14 madde içeren 26.03.2016 tarihli “Satış İçin Temsil Sözleşmesi” imzalandığı, ancak sonrasında davalı taraf iş bu sözleşmenin hazırlanmış olmasına rağmen gayrimenkulü kendisi sattığı, gayrimenkulü sattığı kişinin davalının yakın arkadaşı olması sözleşme koşullarını etkileyen bir husus olmadığı, Zira Sözleşmenin 5. Maddesinde “….münhasır yetki uyarınca sözleşme süresince başka kişi ve kuruluşlara yetki vererek bu kişi ve kuruluşların aracılığı ile gayrimenkulü kiraya vermek amacı ile işlemde bulunmamayı…” yine aynı sözleşmenin 12.maddesinde”…satıcı, sözleşmenin herhangi bir hükmünü ihlal ettiği takdirde maksimum satış bedeli üzerinden hesaplanacak komisyon bedelini …ödemeyi kabul ve taahhüt eder…”şeklinde ve yine anılan sözleşmenin 6.maddesinde “..Satıcı, gayrimenkul üzerinde işlem yapma yetkisi bulunmadığından…”şeklinde açık bir dille düzenlenen sözleşme şartlarını bildiği halde söz konusu taşınmazı müvekkili şirketi devre dışı bırakarak kendisi sattığı, Davalı taraf aralarında ikame olunan sözleşmedeki şartları ve ceza-i yükümlülüğünü bilmesine rağmen ilgili taşınmazı kendisinin satması davacı müvekkilinin ilgili taşınmazın satışına yönelik yaptığı çalışmaları bertaraf etmediği gibi bundan dolayı hak ettiği alacak hakkını da ortadan kaldırmayacağını, Sözleşme her iki tarafın serbest iradeleri ile satışı istenilen taşınmaz için işlem yapılmasına yönelik hazırlanmış geçerli bir sözleşme olduğu simsarlık sözleşmesinin geçerliliği için yazılı şekilde yapılmasının tek şart olduğu, taraflarca tüm sayfaların imzalanması zorunluluğu bulunmadığını, Yerel Mahkeme, gerekçeli kararında “6098 Sayılı TBK’nun 520. maddesi uyarınca taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Dosyada bulunan sözleşmenin iki sayfa olması ancak ilk sayfanın imzasız oluşu nedeni ile bu sayfadavalıyı bağlamayacaktır. ” dendiği, ancak Yüksek Mahkeme kararlarında da belirtildiği ve açıkça kanunda yer aldığı üzere simsarlık sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması geçerliliği için yeterli olduğu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/19-559 Esas 2010/546 Karar 03/11/2010 Tarih) Sözleşmeler için ayrıca kanunda tüm sayfaların imzalanması şartı bulunmadığı, sözleşme bir bütün olduğu, (Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 2015/5279 E. – 2015/7681 K. Sayılı kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2005/11358 E. – 2007/2881 K. Sayılı 15.02.2007 tarihli kararı) Yargıtay açıkça sözleşmenin maddelerinin bir bütünlük taşıması halinde birden çok sayfadan oluşan yazılı sözleşmelerin tüm sayfalarının taraflarca imza edilmesinin zorunlu olmadığını belirttiği, davaya konu sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere 1.sayfadaki 7.madde metni 2.sayfada devam etmekte olduğu, sözleşme metin, içerik, anlam ve devam eden maddeler yönünden bir bütün olduğu, davalının bir bütün olarak sözleşmenin son sayfasını imzaladığını, sözleşmede yer alan imzasını da inkar etmemekte olduğu, hal böyleyken yerel mahkemenin ilk sayfadan davalının sorumlu olmadığını belirtmesi açıkça hakkaniyete aykırı olduğu, Sözleşmenin son sayfasındaki imzasını inkar etmeyen davalının sözleşmenin ilk sayfasından sorumlu olmadığını iddia etmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, Tarafların iradelerinin simsarlık sözleşmesinin kurulması konusunda birleştiği, her bir tarafın sözleşmeyi imzalayarak sözleşme konusunu teşkil eden mal hususunda komisyonculuk hizmeti verilmesi konusunda anlaştıkları, gayrimenkul tellallığı sözleşmesinin tarafların ortak iradesi ile emredilen geçerlilik şartına uygun şekilde yazılı olarak kurulmuş olduğu ve taraflarca hayata geçirildiği dosya kapsamından anlaşılmakta olduğu, sözleşmeye taraf olan davalı/borçlunun sözleşmenin 2.sayfasını imzalayıp ve bu imzayı herhangi bir şekilde inkar etmeyip, hatta 03/04/2018 tarihli celsede açıkça kabul edip, sözleşmenin 1.sayfasındaki imza eksikliğini ileri sürmesinin TMK 2.maddesinde açıklanan dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olduğunu, ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/19-559 Esas 2010/546 Karar 03/11/2010 Tarih) Davalının, 03/04/2018 tarihli celsede açıkça dava konusu sözleşmedeki 2.sayfadaki imzanın müvekkilinin kapılardaki geçişler için gerekli olacağından alınmış bir imza olduğunu iddia ettiği ve sözleşmenin 2.sayfasındaki imzayı açıkça kabul ettiğini, sözleşmenin 2.sayfasına bakıldığında sözleşmenin simsarlık sözleşmesi olduğu, buna rağmen kapılardaki geçişler için böyle bir sözleşmeyi imzalaması gerektiğini iddia etmesi, mahkemeye yanıltıcı beyanlarda bulunması, sözleşmeyi imzaladığı halde borcunun yerine getirilmesi istendiğinde gerçek dışı beyanlarda bulunması açıkça iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, Sözleşme konusu bağımsız bölümün numarası hakkındaki tartışma aydınlatılmadan, yerel mahkemece eksik inceleme soncu hakkaniyete aykırı şekilde karar verildiğini, Yerel Mahkeme, her ne kadar 67 nolu bağımsız bölümün sahibinin davalı olmadığından bahisle davanın reddine karar vermişse de, sözleşmede yazılan 67 nolu bağımsız bölümün sonradan numarası değiştiği ve 68 nolu bağımsız bölüm olduğunu, Taraflarınca bu husus 11/09/2019 tarihli celsede beyan edildiği, davalı tarafta aynı tarihli celsede işbu beyanı kabul ettiği ve müvekkilinin 68 numaralı bağımsız bölümün sahibi olduğunu ikrar ettiğini, bu nedenle 68 nolu bağımsız bölümün tapu kayıtları da dosya muhteviyatına alındığı ve bağımsız bölümün sözleşme tarihinde davalıya ait olduğu kanıtlandığını, Yerel Mahkemenin sonradan taraf beyanlarını ve tapu kayıtlarını dikkate alınmadan sonradan numarası 68 olan 67 nolu bağımsız bölümün davalıya ait olmadığından bahisle davayı reddetmesi usul ve yasaya aykırı olduğu, Yerel mahkemede bu hususta bir çelişki oluştuysa bağımsız bölüm numarası değiştiğinden bahisle … Yönetimine müzekkere yazılarak bağımsız bölüm numarasının değişip değişmediğinin sorulması gerekirken yönetime 68 numaralı bağımsız bölümün maliki sorulduğu, … rezidansdan gelen yazı cevabında da 68 nolu dairenin kat malikinin … olduğu kiracısının da … olduğu belirtildiği, söz konusu, daireye ilişkin gelen tapu kayıtlarında bu dairenin davalı tarafından …’e 17/05/2016 yılında satıldığı, dava konusu sözleşmede 26/03/2016 tarihinde tanzim edildiği, davalı şirketin bilgisi dışında davalı başka birine bu daireyi sattığı, gelen tapu cevaplarıyla da bu husus sabittir. Davalı yanın beyanları ile de 68 nolu dairenin …’ya ait olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmadığını, Önemli hususun dairenin numarasının değişip değişmediği noktasında toplanmakta olduğu, mahkemeden her ne kadar sözleşmede belirtilen 67 nolu kapı numarasının değişip değişmediğinin site yönetiminden sorulması istenmişse de buna ilişkin bir müzekkere site yönetimine gönderilmediği, yerel mahkeme eksik inceleme ile hatalı bir sonuca vararak hakkaniyete aykırı bir karar verildiğini, Dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmasına rağmen mahkemenin karşı yana yemin teklif etmediğini, Karşı yan cevap dilekçesinde sözleşmenin imzalanmadığını iddia ettiği, imzalı sözleşmenin dosyaya sunulmasından sonra da ikinci cevap dilekçesinde sözleşmenin birinci sayfasında imzanın olmadığını davalının sorumlu olmadığını belirttiği, 03/04/2018 tarihli celsede de davalı vekili sözleşmedeki imzanın müvekkilinin kapılardaki geçişleri için gerekli olacağından alındığını beyan ederek, imzayı kabul ettiğini, Davalı yanın yargılama aşamasında çelişkili beyanları olmasına rağmen, dava dilekçemizde de açıkça yemin deliline dayanılmış olmasına karşın mahkemece bu husus değerlendirilmeden yemin deliline dayanılmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalının imzaladığı beyan edilen simsarlık (tellallık) sözleşmesi gereğince davalı tarafın, davacıya ödemesi gereken hizmet bedelinin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanun’ un 2. maddesinde; “bu kanunun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” denilmekte, aynı Kanun’ un 3. maddesinde “tüketici işlemi; eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve işlemi ifade eder” şeklinde yeniden tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 3/1. maddesinin (l) bendinde ise mal veya hizmet piyasalarında ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukukî işlemin Kanun kapsamına (m.2) alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre simsarlık ve benzeri sözleşmeler denilmek suretiyle tellallık sözleşmeleri de tüketici mahkemesinin görev alanına girmiştir. 6502 sayılı Kanuna göre, davacı ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden emlak komisyoncusu, davalı ise tüketicidir.Taraflar arasında yapılan simsarlık (tellallık) sözleşmesi ise kanunun tanımladığı anlamda tüketici işlemidir. 6502 Sayılı Kanunun; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamaların tüketici mahkemelerinde çözümünü öngören 73. maddesi hükmü ile “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile diğer kanunlarda düzenleme olması bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun göreve ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğini” düzenleyen 83/2. maddesinin açık hükmü nedeniyle somut uyuşmazlığa bakma görevi Tüketici Mahkemelerinin görev alanına girmiştir. Dosya arasında bulunan ” SATIŞ İÇİN TEMSİL SÖZLEŞMESİ” başlıklı sözleşme fotokopisi incelendiğinde; sözleşmenin 2.ci sayfasında sözleşmeyi SATICI OLARAK … adına …, alıcı olarak … tarafından imzalandığı,sözleşmenin 1.ci sayfasında satıcı bilgileri bölümünde satıcı olarak …’nın isim,adres ve iletişim bilgilerinin yazılı olduğu, sözleşmeye konu taşınmazın İli, ilçesi, mahallesi, sokağı olmadığı gibi ada ,pafta , parsel numarasının da sözleşmede belirtilmemiş olduğu tespit edilmiştir. Sözleşmenin ilk sayfasında sözleşmeye konu taşınmazı tanımlamaza ait bilgilerden sadece ‘ … blk … kat. … 35 m2 ofis ‘ şeklinde ibare bulunduğu görülmüştür. Davacı vekilinin 25.12.2017 tarihli dilekçesinde davaya konu taşınmaz olarak Kartal Yakacık … ada … parsel … … blk … Kat. … nolu göstermesi üzerine Kartal Tapu Sicil Müdürlüğünden belirtilen taşınmazın tedavülleri ile birlikte kayıtları getirtilmiş … numaralı taşınmazın davalı adına hiç kayıt edilmediği ve taşınmazın niteliğinin KONUT olarak kayıt edildiği anlaşılmıştır. Somut olayda davacının, tellallık sözleşmesinden kaynaklanan hizmet bedelinin tahsili için icra takibi başlattığı, davalının itirazı üzerine duran takibin devamı için davacı tarafından icra iflas kanunu …. maddesi gereği itirazın iptali davasının açıldığı,simsarlık sözleşmesine konu … blk …. Kat. … nolu taşınmazın tapu kaydında konut niteliğinde bulunduğu ( ayrıca davacı vekili sözleşmede yazılan … nolu bağımsız bölümün sonradan numarasının değiştiği ve … nolu bağımsız bölüm olduğuna yönelik savunmasındaki … Blk …. Kat. … nolu taşınmazın da tapu kaydında konut niteliğinde bulunduğu ) yazılı olup davalının bu konutu ticari veya mesleki amaçlarla edindiğine veya sattığına dair dosya kapsamında delilin bulunmadığı ve davalının tüketici sıfatı bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğu ve bu itibarla davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. O halde mahkemece, davaya bakmakla Tüketici Mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın esasına yönelik karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.HMK 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiş olup ; mahkemenin görevli olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması HMK 353-(1)a gereği hükmün esasının incelenmeden kaldırılmasına karar verilmesini gerektiğinden davacının istinaf başvurusunun usulen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’ nın 355 ve 353/1-a3 maddeleri gereğince kaldırılarak, kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/12/2018 tarih ve 2017/480 Esas 2018/1302 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/02/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.