Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1043 E. 2021/259 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1043 Esas
KARAR NO: 2021/259 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2019
NUMARASI: 2016/930 Esas 2019/91 Karar
DAVA TÜRÜ: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin İzmir ilinde çeşitli alanlarda ticaret yaparak geçimini sağladığını sektörde tanındığını müvekkilinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Trakya gümrük ve ticaret bölge müdürlüğünde uygun fiyata hekribar satıldığını öğrenince arkadaşı ile birlikte buradan kehribar satın aldığını gümrükten alınan kehribarların faturalarının dilekçe ekinde olduğunu, aldığı kehribarlar ile kazanç elde etmeyi amaçladığını ve potansiyel kehribar alıcılarla görüşmeler sağladığını, bu görüşmeler dahilinde müvekkilinin İstanbul daki potansiyel alıcı ile de görüştüğünü ve söz konusu alıcının kehribarları görmek istediğini ve kehribarın 4.1 kg ağırlığındaki bölümünü satınalmak niyetinde olduğunu belirttiğini, bunun üzerine müvekkilinin İstanbuldaki alıcıya kehribarı göstermesi amacıyla 4.1 kg ağırlığındaki kehribarı istanbulda yerleşik olan … isimli tanıdığına iletişim kuracak, kehribarı potansiyel alıcıya göstereceğini ve eğer anlaşma sağlanırsa alıcı kehribarı satın almak üzere gerekli parayı hesabına ödeyerek ve kehribarı satın alacağını, müvekkilinin kehribarı kargoya teslim ettiğini mahbuz üzerinde yer alan adresteki … gönderilmesi gerekirken kargonun … isiimli şahsa Davalı Şirketin Zincirlikuyu şubesinde şube yetkilileri tarafından teslim edildiğini, … adlı kişiyi ne müvekkilinin nede kargo alıcısı …in hiçbirşekilde tanımadığını, kargo içinde bulunan kehribarın piyasa değerinin 41.000,00TL olduğunu müvekkilinin ürüne hiçbirşekilde ulaşamadığını, davalı kargo şirketinin TBK hükümlerine aykırı hareket ederek müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğunu, mahkemece görevlendirilecek bilirkişiler tarafından müvekkilinin sahip olduğu kehribarın değerinin tam olarak tespit edilmesini talep ettiğini, sonuç olarak yapılacak bilirkişi incelemesi sonra arttırılmak üzere fazlaya ilişkin hak ve taleplerinin saklı kalmak kaydı ile şimdilik müvekkilinin sözleşmeye aykırılık sebebiyle uğramış olduğu zararın davalı şirketten tahsilini, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itbaren ticaret temerrüt faizine hükmedilmesini talep ettiğini, yargılama gideri ve vekalet ücretninin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmektedir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, huzurdaki davanın yetkisiz mahkemede açıldığını müvekkilinin yerleşim yerinden dolayı İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, yukarda açıklanan nedenlerle huzurdaki davanın yetkisiz mahkemede açılmış olmasından dolayı yetki itirazını sunar sayın mahkemenin yetkisizlik kararı vermesini talep ettiklerini, dava dilekçesinin eklerinin taraflarını tebliğ edilmediğini bu nedenle söz konusu delil ve belgelere ilişkin beyanda bulunma hakkını saklı tuttuklarını, davanın esasına ilişkin olarak müvekkil şirketin tarafından düzerine düşen elimleri gerektiği gibi yerine getirdiğini huzurdaki davada müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin şirket tarafından üzerine düşen edimler gerektiği gibi yerine getirdiğini huzurdaki davada müvekkil şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin şirketinde çalışan … tarafından teslim edilen kargo alıcı …’in talep ve isteği üzerine bilgisi dahilinde yönlendirdiği kişiye imza ve kimlik kontrolü neticesinde teslim edildiğini, sonuç olarak mesnetsiz iddialara dayanılarak açılan davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini cevaben talep etmektedir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 11/02/2019 Tarih ve 2016/930 Esas – 2019/91 Karar sayılı kararında;”….Tüm dosya muhteviyatı, dinlenen tanık beyanları, taşıma ve kıymetli taş uzmanı bilirkişiler tarafından tanzim edilen bilirkişi raporu hep birlikte incelendiğinde, davacı tarafından dava dışı kişiye ulaştırılmak üzere 4100 gram kehribar taşının taşınmasına dair taşıma ilişkisine girildiği, her ne kadar davalı kargo şirketince taşımaya konu paketin içerisindeki malın ne olduğu, cinsi ve niteliği konusunda ispat bulunmadığı savunması yapılmış ise de malı teslim alacak kişi de dahil dinlenen tanık beyanlarının paket içerisindeki malın kehribar taşı olduğunu yönünde olması, Gümrük idaresine yazılan müzekkere cevabi yazısı ekinde yer alan fatura asılları, mübrez fotoğraflar ve bilirkişi tarafından taşın parça kehribar taşı olduğunun dosya münderecatına göre tespitiyle davacının parça ve belirtilen gramajda kehribar taşını davalı kargo şirketine teslim etmiş olduğunun mahkememizce kabulü, davalı taşıma şirketinin malın kaybolmasına kusurlu olduğu ve meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerektiği kanaatine varılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile, dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre tespit edilebilen 45.920,00 TL’nin ihtarname tebliğ tarihi olan 08.08.2016 tarihinden itibaren ticari faiziyle beraber davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacı tarafından, müvekkili şirkete teslim edildiği iddia edilen kargonun alıcısına ulaştırılmadığı iddiası ile doğan zararın tahsili amacıyla işbu dava ikame edildiğini, Yerel mahkemece davanın kabulüne, 45.920,00 TL’nin ihtarname tebliğ tarihi olan 08.08.2016 tarihinden itibaren ticari faiziyle beraber davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verildiğini, Yerel mahkeme kararının hukuka, dosya münderecatına aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin kendisine teslim edilen kargoyu, alıcının talebi üzerine, kargoya ilişkin yalnızca gönderici ve alıcının bilebileceği, isim, kargo takip numarası gibi bilgileri veren şahsa kimlik kontrolü yapmak suretiyle imza karşılığında teslim ederek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiklerini, yerel mahkeme tarafından bu husus göz ardı edilerek hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeksizin müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının kabulünün mümkün olmadığını, … gönderi numaralı kargo ile ilgili olarak alıcı … tarafından müvekkili şirketin teslim şubesi (Zincirlikuyu Şubesi) aranarak “kargo gönderi numarası, alıcı adı ve ilgili bilgileri verilmek suretiyle, gelen kargonun kendisi tarafından teslim alınamayacağı, işlerinin olduğu ve bu nedenle yönlendireceği şahsa teslim edilmesi” talep edildiği, Akabinde şubeye gelen ve kargoya ilişkin yalnızca gönderici ve alıcının bilebileceği isim kargo takip numarası gibi bilgileri veren şahsa, kimlik kontrolü yapılmak suretiyle imza karşılığında kargo teslimatı yapıldığını, Müvekkili şirketin kargo taşımasına ilişkin bilgileri gizli olduğu, kargo göndericisi, alıcısı ve kargo gönderi numarası yalnızca kargonun taraflarıyla paylaşılmakta olduğunu, bu nedenle alıcı olarak şubeyi arayan kişinin bu bilgileri vermekle, 3. Bir şahsa teslim edilmesi yönündeki talep ve isteği, müşteri memnuniyeti kapsamında şube yetkililerine verilen güven çerçevesinde kabul edildiği, alıcının isteği üzerine kendi yönlendirmiş olduğu, kimlik bilgilerinden “…” olduğu belirlenen şahsa alıcının talebi kapsamında teslimat yapıldığı, somut olayda herhangi bir kişinin kargo şubesini arayarak işlem yapması söz konusu olmadığını, müvekkili şirkete yalnızca kargo göndericisi ve alıcısının bilebileceği bilgileri veren şahsa kimlik bilgileri kontrol edilmek suretiyle imza karşılığında teslimat yapıldığı, nitekim kargo teslimatına ilişkin süreç, müvekkili şirket Zincirlikuyu Şubesi yetkililerinin ceza soruşturması aşamasında verdikleri ifadelerden de anlaşılmakta olup söz konusu ifade tutanakları dava dosyasında mübrez olduğu,Yerel Mahkeme ise yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen hususları göz ardı ederek davacının uğradığını iddia ettiği zarardan, müvekkili şirketi sorumlu tuttuğu ve gerekçeli kararında yalnızca “davalı taşıma şirketinin malın kaybolmasına kusurlu olduğu ve meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerektiği kanaatine varıldığı…” şeklindeki cümlesi ile kusur veya sorumluluğa dair hiçbir hukuki bir değerlendirme yapmaksızın ve gerekçe belirtmeksizin hüküm kurduğunu, Dolayısıyla gönderimine ilişkin yalnızca gönderici ve alıcının bilgisi dahilinde olan bilgiler kapsamında yapılan, usul ve yasaya uygun teslimat açısından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmamakta olup yerel Mahkeme tarafından işbu husus göz ardı edilerek ve hiçbir hukuki gerekçe bildirilmeksizin hüküm kurulmasının tarafımızca kabulü mümkün olmayıp usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme ilamının kaldırılarak haksız ve mesnetsiz davanın reddi gerektiğini, Davacı tarafından ispat yükü yerine getirilmediğini, Müvekkili şirketin sorumluluğunu kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının müvekkili şirkete teslim ettiğini iddia ettiği dava konusu malzemelerin içeriği, cinsi, miktarı, niteliği, söz konusu malzemelerin tam ve hasarsız olarak teslim edilip edilmediği hususlarının ispatı davacı tarafın yükümlülüğünde olduğu, zira müvekkili şirket taşıma esnasında üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiğini, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu 8. maddesinde gönderenin sorumluluğu düzenlenmiş olup; “Gönderen, eşyanın varış noktası, cinsi, miktarı ve nitelikleri ile diğer önemli bilgileri tam ve doğru olarak taşımacıya bildirmek zorundadır. Yanlış ve eksik bildirmelerden doğacak her türlü sorumluluk gönderene aittir. Taşımacı, bir ihbar veya şüphe halinde yetkili ve görevlilerin huzurunda eşyayı kontrol ettirebilir.” hükmü yer aldığını, Gönderici ürün teslimi sırasında gönderilerin cinsi, miktarı, niteliği gibi hususları tam ve doğru olarak bildirmekle yükümlü olduğu, ancak davacı gönderisini teslim ederken eşyanın içeriği ve niteliğine ilişkin hiçbir bildirimde bulunmadığı, taşınan eşyaya ilişkin açık ve ayrıntılı bir bilgi bulunmadığını, Türk Medeni Kanunu “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesi ise; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde olduğunu, Buna göre davacının, “müvekkil şirkete dava konusu kargo içeriğinde bahsi geçen ürünün (4,1 kg kehribar) teslim edildiği ve söz konusu ürünün alıcısı dışında birine davacının bilgisi dışında teslim edildiği” şeklindeki kesin delille ispatlanması gerektiği hususu davacı tarafın yükümlülüğünde olduğunu, Bununla birlikte kargo içeriğindeki ürünün 4,1 kg kehribar olduğu kesin delil niteliğini haiz herhangi bir delille tespit edilememiş olup davacı iddialarını ispatlayamadığını, Nitekim 21.09.2016 tarihli Bilirkişi Raporu’nda, Taşınan Ürünün Kargo İçeriği ile İlgili Tespitler başlığı altında; “…ancak kargonun içeriği ile ilgili kesinlikle rastlanamamıştır, sadece davacı tarafından verilen gümrükten geçirilirken verilen faturalar ve tanık beyanlarına rastlanmıştır. Bu sebeple kargonun içeriği sadece tanık beyanlarına ve kesilen faturaya bağlı olarak işlenmemiş kehribar olarak düşünülmektedir…” şeklinde kargo içeriğinin ispatlanamadığı hususu vurgulanmış, raporun devamında “…kehribar taşı olduğu iddia edilen kargonun içerisindeki ürünün ne olduğu net olarak bilinmediği için taşın olası cinsine ve yapısına göre fiyat verilerek hesaplama yapıldığı” bildirilerek bilimsel dayanağı olmayan ihtimallere göre takdiren hesaplama yapıldığını, Davacı tarafından ibraz edilen fotoğraf ve dava dışı üçüncü kişiler arasındaki ilişkiler kapsamında oluşturulan faturaların taşıma ilişkisinde taşınan emtianın tür ve niteliği açısından delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Bilirkişi Raporunun ibrazının akabinde davacı tarafından kanun tarafından belirtilen sürelerden sonra, dayanmış olduğu deliller içerisinde yer almayan bir fotoğraf sunulmuş olup yerel Mahkeme tarafından da usul ve yasaya aykırı şekilde söz konusu fotoğraf dikkate alınarak kargo içeriği olduğu iddia edilen taşın değer tespiti için dosyanın ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdiine karar verildiğini, Hükme esas alınmaya elverişli olmayan Ek Rapor’da ise, “…ancak kehribarların yer aldığı fotoğrafın siyah beyaz renkte ve boyutları net belli olmadığı ama fotoğraftan işlenmemiş kehribar olduğu belli olduğu…” şeklindeki çelişkili ve bilimsel verilerden yoksun tespitlerde bulunulduğu ve salt davacının tek taraflı beyanlarına dayanarak hesaplama yapıldığını, Davacı tarafından sunulan fotoğrafın dikkate alınması hukuka aykırı olduğu, zira HMK’nın 119. ve 145. maddeleri gereğince davacı delillerini hasretmiş olup, söz konusu fotoğraf davacının dayanmış olduğu delillerin arasında yer almadığını, davacının kanunda belirtilen sürelerden sonra sunduğu fotoğrafın delil olarak kabulüne muvafakatleri olmayıp söz konusu delile itibar edilmesi hukuka aykırı olduğunu, bu kapsamda söz konusu delile itibar edilerek hazırlanan ek bilirkişi raporu da hükme esas alınmaya elverişli olmadığını, Kaldı ki; kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için davacı tarafından sunulan fotoğraf delil olarak kabulü edilse dahi, bu fotoğrafın dava konusu kargonun içeriğini oluşturduğu yönündeki beyanların kabulü mümkün olmadığını, anılan Ek Rapor’da fotoğrafta yer alan ürünün kargo içersinde yer alan ürünle aynı ürün olduğu sonucuna nasıl varılabilmiş olduğu tarafımızca anlaşılamadığını, zira bu iddia salt davacının tek taraflı beyanlarından ibaret olup kargo içeriği kesin delil niteliği taşıyan herhangi bir belge ile tespit edilemediğini, Bununla birlikte yine ek raporda “işlenmemiş kehribarın yer aldığı fotoğrafın siyah beyaz renkte ve boyutlarının net belli olmadığı için her bir işlenmemiş kehribarın gramına ortalama bir fiyat verileceği ve fotoğraf üzerinden yapılan tespitte bu ürünlerin işlenmemiş kehribar olduğu, ayrıca fotoğraf üzerinden tespitle bu parçaların ortalama gram fiyatının 2,5 dolar civarında olduğu yapılan araştırmalarda da tespit edildiği” yönünde görüş bildirildiğini, Yine davacı tarafından sunulan fotoğrafın kabul edilemeyeceğini ve kargo içerinde ne olduğu hususunun fotoğraf ile tespit edilemeyeceğini tekrarla, bilirkişi tarafından fotoğraftan ürünlerin boyutlarının net belli olmadığı da tespit edilmişken, ürünler için ortalama fiyatın neye göre tespit edildiği tarafımızca anlaşılamadığını, Ek bilirkişi raporunda ürünlerin ortalama gram fiyatının 2,5 dolar civarında olduğu tespit edilmiş ancak bu tespite ilişkin hiçbir dayanak sunulmadığını, anılan ve hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda yapılan tespit ve hesaplamanın hiçbir bilimsel dayanağı bulunmamakta olup, rapor hükme esas alınabilme yeterliliğinden yoksun olduğunu, Bununla birlikte müvekkili şirkete teslim edilen emtia içeriğinin davacı tarafından sunulan faturalar aracılığı ile tespit edilebilmesinin mümkün olmadığını, Davacı tarafça ileri sürülen faturalardan biri … Ltd. Şti. ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Trakya Gümrük ve Ticaret bölge Müdürlüğü Edirne Tasfiye İşletme Müdürlüğü arasında 34,2 kg işlenmemiş kehribar taşı satışına, diğeri ise … Ltd. Şti. arasında 1,3 kg işlenmemiş kehribar taşı satışına ilişkin olduğu, bu faturalar yalnızca faturaların tarafları arasında bir satış sözleşmesi ilişkisi bulunduğuna ilişkin delil olabileceğini, huzurdaki davaya konu kargo ise … tarafından …’e gönderildiği ve alıcının talebiyle usulüne uygun olarak …’ya teslim edildiğini, yani taşıma ilişkisinin tarafları ile, davacı tarafından sunulan faturaların hiçbir ilgisi bulunmadığını, bu halde davacı tarafından sunulan faturalar ile davaya konu kargonun içeriğinin tespit edilmesi mümkün olmadığını, Öncelikle davacı tarafından, söz konusu ürünün müvekkil şirkete teslim edildiğinin kesin delillerle ispatı gerektiği, zira kargo teslimi esnasında müvekkili şirket yetkilileri paket içeriğini açma konusunda yetkili olmadıkları gibi gönderi evrakında kargo içeriği paket olarak gözükmekte olduğu, kargo içeriğinin “4,1 kg kehribar” olduğunun, salt davacının tek taraflı beyanıyla kabulü mümkün olmadığı, bununla birlikte iddia kapsamındaki ürünün davacını iddia ettiği ürün olduğu kesin delil niteliğini haiz herhangi bir belge ile tespit edilemediği ortada olduğu, Kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirket kıymetli eşya / maden taşıması yapmadığını, 6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun 786/2 maddesi “Taşıyıcı, kendisine teslim olunurken beyan edilmemiş olan kıymetli eşya, para, kıymetli evrak ve diğer vesikaların hasar ve zıyaından mesul olmaz.” şeklinde olduğu, 6102 sayılı Ticaret Kanunda ise bu hüküm 898. maddesinde “Kanunun 878 inci maddesinde öngörülenlerden farklı olarak, zıyaın veya hasarın aşağıdaki sebeplerden kaynaklanması durumunda, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur: a) Taşıyıcı, değerli maden, taş, mücevher, posta pulu, madenî para, belge veya kıymetli evrak taşıyorsa…” şeklinde ayrıntılı olarak sorumluluk dışı durumlar düzenlendiğini, TTK m 898 gereği müvekkilinin işbu taşımadan kaynaklanan sorumluluğu bulunmadığı gibi aynı mahiyette emsal nitelikte bir başka davada verilen karar gereği de davanın reddi gerekmekte olup söz konusu karar 2. cevap dilekçesi ekinde dava dosyasına sunulduğunu, ilgili kararda “davacının taşıyana eşyanın/kargonun kıymetli eşya niteliğinde (taşınan eşyanın mahiyesi ve değeri ile ilgili ) olduğunu bildirmeksizin teslim ettiği; bu durumda davacının taşınan kargo içeriğinden zarara uğradığını ispat edemediğinden” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verildiğini, Bu kapsamda kargo içeriğinde, Madem Kanunu’na göre “maden” olarak nitelendirilen kehribar (kehribar taşındığının kabulü manasına gelmemek üzere) bulunuyor olsa dahi müvekkil şirketin bu taşımaya ilişkin sorumluluğu bulunmayacağını, Müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilmesi ihtimalinde de talep edilebilecek tutar taşıma bedelinin üç katı ile sınırlı olduğunu, Davacının herhangi bir iddiasını kabul manasına gelmemek üzere; TTK’nin 880. maddesinde; “(1) Taşıyıcı, eşyanın tamamen veya kısmen zıyaından dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda, bu tazminat, eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre hesaplanır.” 882. maddesinde ise; “(1) Gönderinin tamamının zıyaı veya hasarı hâlinde, 880 ve 881 inci maddeler uyarınca ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır.” hükümleri yer aldığını, Bu halde dahi davacının talebinin kabulü mümkün olmadığı, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere, henüz kargoya teslim edilen ürünün ne olduğu, ne kadar olduğu, nasıl ve ne durumda teslim edildiği dahi belirlenememişken, salt davacı tarafın tek taraflı beyanı ile zarar tazminine karar verilmesi mümkün olmadığı, Netice itibariyle müvekkil şirket edimlerini gereği gibi yerine getirmiş olup talep konusu edilen zarar tutarının ve daha sonra kusuru ve kusur ile zarar arasındaki illiyet bağının davacı tarafça ispatı gerekmekte iken davacı yan tarafından işbu hususlar ispatlanamadığı, ancak yerel mahkeme tarafından hükme esas alınmaya elverişli olmayan ek bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve herhangi bir hukuki gerekçe belirtmeksizin iddia edilen zarardan müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının tarafımızca kabulü mümkün olmayıp usul ve yasaya aykırı işbu ilamın kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hukuki niteliği itibariyle, yurt içi kargo taşıması sırasında zayi olan emtia bedelinin, TTK’nın 875 vd. maddeleri uyarınca, davalı taşıyıcıdan tahsili istemiyle açılmış bir tazminat davasıdır. Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı, kargo gönderisinin doğru alıcıya teslim edilmediğini ileri sürerek tam zayi nedeniyle tazminat talep etmektedir. Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, dava konusu emtianın kehribar taşı olduğu, emtianın davalıya teslim edildiğinin çekişmesiz olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık noktaları, davalıya teslim edilen taşıma konusu emtianın gerçek alıcısına teslim edilip edilmediği ve kargo içeriğinde ne olduğu, gerçek alıcıya teslimin gerçekleşmemesinin kabulü halinde davalının sorumluluğu mevcutsa sorumlu olduğu miktarın ne olduğu, sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır. Davacı tarafından dava konusu emtianın paket içerisinde dava dışı … adlı kişiye teslim edilmek üzere davalı şirketin İzmir/Gaziemir Şubesine teslim edildiği, taşımanın davalı tarafından gerçekleştirildiği, teslim anında, davalının şubesine gelen bir kişi tarafından ibraz edilen kimlikle gönderinin teslim alındığı, emtianın gerçek alıcısına teslim edilmediği anlaşılmaktadır. TTK’nın 875. maddesi uyarınca, taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın ziyaından veya hasarından doğan zararlardan sorumludur. Aynı Kanun’un 879. maddesi uyarınca, taşıyıcı, adamlarının görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden de kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. Taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı ihtilafsızdır. Söz konusu emtianın alıcıya teslim edildiğini ispat yükü davalıdadır.Somut olayda, taşımaya konu emtianın gerçek alıcısına değil, başka bir kişiye teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı taşıyıcı, yukarıda anılan maddeler uyarınca meydana gelen zarardan sorumludur. Bu durumda davalının, TTK. 876 ve 878. maddelerinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma hallerinden birisinin bulunduğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir. Davalı taşıyıcı, bu hallerden birisinin bulunduğunu kanıtlayamadığından, sorumluluğu esastar. TTK’nın 882. maddesine göre, 880. ve 881. maddeler uyarınca ödenecek tazminat , gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Gönderinin münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu; gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının, gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini kaybeden kısmının, net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Genel kural, taşıyıcının zıya ve hasardan sınırlı sorumluluğunun olduğu şeklinde ise de TTK’nın 886. maddesinde de taşıyıcının sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacağı haller düzenlenmiştir. Bu maddeye göre göre; zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879. maddede belirtilen kişiler, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Somut olayda, davalının TTK’nın 850/2.maddesi gereğince taşınan kargoyu varma yerine götürmeyi ve belirtilen adreste teslim etmeyi taahhüt ettiği, buna karşın davalının, taşınan kargoyu varma yerinde alıcı adresinde değil kendi şube adresinde bizzat müracaat eden dava dışı kişiye sahte kimlik karşılığı teslim ettiği, bu durumda kendi adresine yükün gitmesi gereken alıcıdan ziyade, gönderen davacıya haber verilerek şubede teslime muvafakat istenmesi gerektiği, bu durumun TTK’nın 886. maddesi kapsamında şube açısından ağır kusur teşkil ettiği, taşınan yükün tam zayi olduğu sonucuna ulaşılmakla, davalı, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaktır. (Yargıtay 11.HD, 11.04.2018 T,2016/10553 E, 2018/2587 K sayılı emsal ilamı) Somut olayda, davalı tarafından düzenlenen faturada eşyanın mahiyeti ve değeri beyan edilmemiştir. Bu durumda, davacı davalıya teslim ettiği kolinin içindeki eşyayı tanık dahil her türlü delil ile ispatlayabilir. Davacı tarafın tanık ifadelerine göre teslim edilen koli içindeki eşyanın kehribar olduğu tesbit edilmiştir. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/15390 Esas – 2013/13157 Karar sayılı kararı benzer mahiyettedir.) Bu durumda davacı, TTK’nın 880/1.maddesi uyarınca, eşyanın taşınmak üzere teslim edildiği yer ve zamandaki değerini tazminat olarak istiyebilecektir. Somut olayda, sunulan faturalar ve bilirkişi raporundaki tesbitler doğrultusunda mahkemece taşınan emtia badelinin tamamının tazminine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Sonuç itibariyle, yukarıdaki açıklamalar kapsamında mahkeme karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.136,80.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 784,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.352,60.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/02/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.