Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1019 E. 2021/152 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1019 Esas
KARAR NO: 2021/152 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2018
NUMARASI: 2016/552 Esas 2018/812 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesi ile, … ve …, Bağlarbaşı Mahallesi … Caddesi … Sokak No:… Maltepe/İSTANBUL adresinde … Ltd. Şti’nin sahipleri olduklarını, ticari hesapların bulunduğu bankalardan birinin de … Bankası Maltepe Şubesi olduğunu, bu bankaya ait internet bankacılığını uzun yıllardır kullandıklarını, 29/09/2015 tarihinde … adına tahsisi edilmiş olan internet bankacılığı sayfasından … tarafından 25.000,00 TL paranın kendi hesabına aktarılması olayı olduğunu, bu durumun sırasıyla bankaya bildirdiklerini, … Bankası tarafından belge alındığını, bankadan alınan belge ile Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, savcılık tutanağı, … Bankası’na imza karşılığında teslim edildiğini, ilgili bankanın yaklaşık altı ay bekledikten sonra …tarafından “yaşadığınız dolandırıcılık olayından yaşanan zararın bankamızca karşılanamayacağını üzülerek bildiririz” şeklinde cevap verildiğini, hesaplarından EFT yapılması ile ilgili olarak banka tarafından bilinen … nolu telefona herhangi bir “tek kullanımlık şifre ve akıllı SMS” gelmediğini, ortaklar veya şirket çalışanları tarafından hesaptan bu para hiçbir kişiye EFT yapılmadığını, bu eft ile ilgili olarak ortaklar veya şirket çalışanları tarafından internet sayfasına girilmediğini, … 30/09/2015 tarihinde maillerine baktığı sırada kendisine gelen Akıllı Asistan iletisi ile paranın … hesabına aktarıldığının farkına vardığını, … nolu telefonundan akıllı SMS’leri kontrol ettiğinde …’ya 12.000,00 TL havale yapılması için akıllı şifre geldiğini gördüğünü, çekilen para ile bu şifrenin hiçbir ilgisinin olmadığını, bu şifre herhangi bir havale için de kullanılmadığını, şirketin yönetim kurulu veya elamanların adı geçen … ile herhangi bir ticari veya sosyal ilişkisi olmadığını, …nin olayı “yaşadığınız dolandırıcılık olayından…” diyerek dolandırıcılığı kabul etmesine rağmen, hesaplarındaki paranın güvencesi adı geçen banka tarafından sağlanması gerektiğini, taraflarına bir geri ödeme yapmadığını, şikretinin zor duruma düşürdüğünü, zarara uğradıklarını, bankadaki hesaplarından paralarının çekilmesi ile ilgili hiçbir haberleri, bilgi ve ilgilerinin olmadığını, hesabındaki paranın korunması, internet bankacılığı işleminde güvenliğin sağlanması tamamen …nin sorumluluğunda olduğunu, …deki hesaplarından dolandırıcılık yolu ile çekilen 25.000,00 TL paranın 29/10/2015 tarihinden bu yana yasal faizleri ve mahkeme masraflarının davalı bankadan tazmin edilerek taraflarına ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, haksız davanın reddini, haksız olduğu iddia edilen işlemler bakımından sorumluluğun kimde olduğu tespit edilmeden müvekkili bankaya dava açılmasının hakkaniyete aykırı bir durum olduğu tespit edilmeden müvekkili bankaya dava açılması da hakkaniyete aykırı bir durum olduğunu, iş bu sebeple davanın husumetten reddinin gerektiğini, iddia edildiği gibi bir dolandırıcılık eylemi varsa sorumluluğun dolandırıcıda olduğunu, dava konusu işlemlerin nasıl gerçekleştiği dahi davacı tarafından bilinmez iken davanın davalıya yöneltilmesi iyiniyet kuralına aykır olduğunu, davacı bankanın ne ilgili mevzuata aykırılığı ne de sözleşmesel yükümlülüklerine aykırılığı söz konusu olduğunu, bu nedenle dava konusu talebin davalı bankaya yönetilmesinin mümkün olmadığını, husumetten reddinin gerektiğini, bu nedenle dava konusu talebin davalı bankaya yöneltilmesi mümkün değildir, husumetten reddi gerektiğini, davacının da elektronik bankacılık işlemlerini gerçekleştirmesini sağlayan gizli bilgileri korumakta ihmal gösterdiği ve zararın ortaya çıkmasına sebebiyet verdiklerini, davacının gelen smsteki şifreyi başkalarıyla paylaşıp paylaşmadığının belli olmadığını, smste gelen şifrenin paylaşılmaması durumunda söz konusu havalenin gerçekleşme ihtimalinin olmadığını, somut olayda internet bankacılığı işlemi sırasında davacının kullanıcı adı ve şifresi kullanılmış bulunmasına ve bu bilgilerin davalı bankanın bilgisayar sisteminden öğrenilmediği açık olduğunu, davacı müşterinin şifrenin kötüniyetli üçüncü kişiler eline geçmemesi için gerekli önlemleri almış olduğunu ispatlamış olmasının gerektiğini, bankadan sözleşme celp edildiğindeakıllı sms sistemi davacı tarafından kabul edilmiş bir sistem olacağını, davalı banka uluslararası olarak kabul gören tüm güvenlik önlemlerini aldığını, bu nedenle haksız olduğu iddia edilen kullanımdan sorumlu tutulamayacağını, öncelikle haksız olduğu iddia edilen işlemler bakımından sorumluluğun kimde olduğu tespit edilmeden müvekkili bankaya dava açılması usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilin tarafından tesis edilen bir işlem bulunmadığından husumet itirazımızın kabulünü, davanın husumet yönünden reddini, davacı tarafından açılan davanın açıkça hukuki dayanaktan yoksun olması sebebiyle haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/11/2018 tarih ve 2016/552 Esas – 2018/812 Karar sayılı kararında; “….Davacının kusurundan söz edebilmek için hesaba girişte kullanılan şifre gibi kişisel bilgilerin davacının özensiz davranış sergilemesi sonucu ya da davacı kanalı ile ele geçirildiğinin somut delillerle kanıtlanması gerekmektedir. İspat yükü kendi üzerinde olan davalı banka bu konuda somut bir veri ortaya koyamamıştır. Olay olur olmaz davacının kullandığı bilgisayarda da güvenlik ve trojan tipi casus yazılımlar açısından teknik bir inceleme yapılmamıştır.Bankacılık Kanunu’nun amacı mevduat sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumaktır. Bu nedenle Bankalar B.K. 99/2 ‘ye göre tüm işlemlerinde en hafif kusurlarından dahi sorumlu bulunmaktadırlar. Tüm işlemlerinde özen gösterme yükümlülükleri söz konusudur. Doktrin ve Yargıtay kararları da davalı banka ların en hafif kusurlarından dahi mesul olduklarını teyit etmektedir. Müterafik kusurla ilgili ispat yükü kendi üzerinde olan davalı Banka, davacının kişisel statik bilgilerinin dolandırıcılar tarafından davacı kanalı ve ihmalkâr davranış sergilemesi sonucu ele geçirildiğine dair, dava dosyasında somut bir delil ortaya koyamadığı, davaya konu olaydaki zararda davacının müterafik kusurundan söz edilemeyeceği, dosyada davacının kasıtlı ve kusurlu davrandığına ilişkin somut bir veri de görülemediğinden denetlenebilir bilirkişi raporu doğrultusunda davacı tarafın haklı olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerektiği ve davacının hesabından çekilen paranın iadesinin gerektiği, davacı tarafın talebi doğrultusunda söz konusu tutara yasal faiz işletilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. …”gerekçesi ile, DAVANIN KABULÜNE, 25.000,00 TL’nin 29/09/2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının eksik inceleme sonucu verildiğini, hatalı olduğunu, Bilirkişi raporu ve gerekçeli kararda çelişkiler mevcut olduğunu, Bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli olmamakla beraber gerekçeli kararda denetlemeye elverişli olmadığını, hem bilirkişi raporunda hem gerekçeli kararda müvekkili Bankaya hiçbir kusur isnat edilemediği, hem de bankaların hafif kusurlarından bile sorumlu olduğu savı ileri sürülerek davanın kabulüne ve uyuşmazlık konusu bedelin iadesi gerekliliği belirtildiğini, mahkemenin vermiş olduğu gerekçeli karardaki çelişkiler nedeniyle taraflarınca hangi husus hakkında savunma yapılacağı dahi tam olarak anlaşılamadığını, müvekkili bankanın herhangi bir kusuru mevcut değilse ortada savunulacak bir durumda söz konusu olmadığını, İspat yükü üzerinde olan davacının, müvekkili banka aleyhine ileri sürdüğü iddialarını ispat edemediğini, Gerekçeli kararda yerel mahkemece davaya konu işlemle ilgili şifre bilgisinin ne şekilde temin edildiği tespit edilemediği, ancak internet bankacılığı dolandırıcılığının büyük bir çoğunluğunda kişisel bilgilere, hesap sahibin bilgisayarından ulaşıldığı beyan edildiği, müvekkili bankanın güvenlik açığının olmadığı gerekçeli kararda ve bilirkişi raporunda belirtilmiş olmasına karşın yerel mahkeme tarafından ispat yükünün müvekkil bankaya ait olduğunun beyan edilmesi hukuka aykırı olduğunu, Gerekçeli kararda güvenlik açığı olmayan müvekkili bankanın kusursuzluğunu ispat etme yükümlüğünün olduğunun beyan edilmesi hukuk mantığı ile örtüşmediğini, zira davaya konu işlemin gerçekleşmesi için gerekli olan şifrenin davacının müvekkili banka nezninde kayıtlı cep telefonuna gönderildiği, iş bu şifrelerin kullanılması ile işlemin gerçekleşmiş olduğu, şifrenin 3. kişilerin eline geçtiği, müvekkili bankanın davaya konu olayla ilgili güvenlik açığının olmadığı, büyük bir çoğunlukla bu işlemlerin hesap sahibinin bilgisayarından temin edildiği bilirkişi raporuyla da tespit edildiğini, Kartın veya cihazın kopyalanması ile ilgili müvekkili bankanın kusurunun varlığından söz etmek mümkün olmamasına rağmen ne şekilde temin edildiği tespit edilemeyen işlem bakımından ispat yükünün müvekkili bankada olduğunu, işlemin bizzat davacı tarafça gerçekleştirildiğinin somut delil ile ispatlanmaması sebebiyle de müvekkili bankanın kusurlu olduğu ve dolandırıcı kişi ve/veya kişilerin gerçekleştirdiği eylem sebebiyle zararın müvekkili banka tarafından karşılanması gerektiği sonucunu çıkarmak bütünüyle hukuka ve hakkaniyete aykırı olup itiraz ettiklerini, Müvekkili banka üzerine düşen bütün sorumluluğu yerine getirmiş olup, işbu durumun aksi, davacı tarafından iddia edildiğinden dolayı, ispat yükünün, davacı üzerinde olduğunu, (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (” TMK ”) m.6, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (” HMK ”) m. 190/1) Müvekkili banka alınabilecek bütün önlemleri almış olup, işbu nedenle huzurdaki davaya konu ihtilaf ile ilgili davacı tarafın sorumlu olduğunu, Yerel mahkeme gerekçeli kararında bankaların yapmış oldukları işlemlerde özen gösterme yükümlülüğüne uygun davranmaları gerektiği ve en hafif kusurlarından dahi sorumlu olacaklarını ifade ettiğini, halbuki müvekkili bankanın, Türkiye’nin önde gelen bankalarından biri olarak, 3D Secure, sisteme girerken SMS gönderimi, … Bankası internet şubesi dijital sertifikası, güvenlik kodu, sanal klavye, saldırı tespit sistemi, statik – dinamik şifre (mobil onay kodu), para çekimi ve hesap hareketlerini SMS veya sözlü veya mail ile olarak bildirmek (işlem onay kodu ile birlikte bu bilgi verilmektedir), elektronik imza, 128 bit SSL, firewall, anti phishing ve sair programlar, teknikler ile gerekli önlemleri almakta olduğunu, Bu önlemlere ek olarak, müvekkili bankanın, tüm müşterilerinin, internet bankacılığı yapacağı anda, güvenlik konularına ilişkin hususları okumasını sağlamakta olduğu, ayrıca müvekkili bankanın ana sayfasında güvenlik konularının hepsine dair bilgiler verilmekte olduğunu, bu bağlamda, müvekkili bankanın gerek internet bankacılığı gerekse ilgili diğer hususlarda alınabilecek tüm önlemleri aldığını, Müvekkili bankanın, olası tehditlere karşı güncel gelişmeleri yakinen takip ederek, bilgisayar sistemine entegre etmekte, uluslararası güvenlik standartlarını uygulamakta, müşterileri tarafından kullanılmasını sağlamakta, hatta müşterileri, bu önlemleri almaya mecbur kılmakta olduğunu, alınan önlemler, müşterilerin güvenliğinin sağlanması anlamında fazlasıyla yeterli olduğunu, müvekkili banka ayrıca güvenlik konuları ile ilgili müşterilerine düzenli olarak, bildirim, uyarı ve tavsiyelerde bulunmakta olduğunu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, müvekkili bankadan söz konusu önlemlerin ötesinde başka bir fiilin ifa edilmesi beklenmesi, makul olmayacak ve hakkaniyet ile bağdaşmayacağını, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 12/07/2007 tarihli, 2007/2343 E. ve 2007/7377 K.) Davaya konu işlemlerin, internet bankacılığı ile gerçekleştirilmiş olup, bu doğrultuda tek kullanımlık şifreler, davacının müvekkili banka nezdinde kayıtlı telefon numarasına gönderildiğini, işbu durum açıkça mezkur olay bakımından davacının bilgisinin tam olduğuna ve müvekkili bankaya kusur izafe edemeyeceğine delalet ettiğini, Davacının müvekkili banka nezdinde kayıtlı cep telefonuna gönderilen SMS’ lere ilişkin içerik ve log kayıtları bilirkişi tarafından da incelendiğini, Davacının müvekkili banka nezninde kayıtlı cep numarasına gönderilen şifrelerin girilmesi ile davaya konu işlemlerin gerçeleştiği bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, Bunun yanı sıra gerekçeli kararda müşterinin hesap bilgileri ile statik şifresine nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığı beyan edildiğini, anlaşılamayan bu durum için müvekkili bankanın kusurlu olduğunu beyan etmek hukuka ve hakkaniyete aykırlık teşkil edeceğini, zira gerekçeli kararda ve bilirkişi raporunda müvekkili bankanın güvenlik tedbirlerini en düst düzeyde almış olmakla davacının hesap bilgilerine, parola ve şifresine müvekkili banka sistemlerine girilerek ulaşılmasının mümkün olmadığı da belirtildiğini, Müvekkil bankanın güvenlik açığının olmadığı kayıtlar ile bertaraf edilmesine ve müvekkili bankanın güvenlik açığının olmadığının bilirkişi ve mahkeme tarafından beyan edilmesine karşın raporun sonuç kısmında müvekkili bankanın davaya konu işlem sebebiyle kusurlu olduğunun beyan edilmesi büyük bir çelişki içerdiğini, Davacının hesap bilgileri ve statik şifresine nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığı bu durumda müvekkili bankanın güvenlik açığı olmamasına rağmen davaya konu işlemden sorumlu tutulması hakkaniyete aykırı olduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/1979 K. 2016/10630 T. 14.6.2016) Davacının da bir tacir olması nedeniyle kendisinin basiretli bir tacir gibi davranarak hesap bilgilerinin 3. Kişilerin eline geçmesini engelleyecek tedbirleri alması gerektiğini, fakat mahkeme ve bilirkişi bu husus hakkında herhangi bir beyanda bulunmamış olup, sadece müvekkili Bankanın alması gereken tedbirlerden bahsettiğini, halbuki davacı taraf tüketici sıfatına sahip olmayıp bir tacir olduğunu, o halde hesap bilgilerinin iradesi dışında 3.kişiler tarafından ele geçirilme ihtimaline karşın kendisinin de gerekli tedbirleri alması gerekli olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise res’en gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalı bankada bulunan mevduat hesabından internet bankacılığı kullanılarak usulsüz şekilde havale yapılması nedeniyle bankanın sorumluluğuna dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne, 25.000,00 TL’nin 29/09/2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan ve hem mudileri hem de üçüncü kişileri koruyucu tedbirler almak ile yükümlü kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 2001, s. 106). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2’nci maddesi gereğince; tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle birer itimat kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları ve açtıkları çek hesapları ile çek hamillerini sahtecilere karşı özenle koruma yükümlülüğünün daha da arttığının kabul edilmesi gerekmektedir (Yılmaz, Süleyman; Hukuki Açıdan İnternet Bankacılığı, Ankara, 2010, s. 152). İnternet bankacılığı işlemleri bakımından uygulamada ortaya çıkan en önemli sorun, hiç kuşkusuz güvenlik sorunu olup, banka hesaplarındaki paraların, müşterilere ait özel bilgiler kullanılarak üçüncü kişilerce başka hesaplara aktarılmasıdır. Bu sorun hem bankalar hem de müşteriler açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Güvenli bir internet bankacılık hizmetinin sunulmasında, böyle bir hizmetin alınmasında, normal bankacılık işlemlerindeki yükümlülüklerin yanı sıra hem bankanın hem de müşterinin üzerine düşen bazı ek yükümlülükler vardır. Bu bağlamda, internet bankacılığı hizmetini müşterilerine bankalar sunduğuna göre, bankaların internet bankacılığı sisteminin güvenliğine yönelik tüm tedbirleri almaları ve sistem hatalarını ve eksikliklerini gidererek sistemi bilinen en son teknolojik gelişmeye uygun hâle getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Müşterilerin internet bankacılığını kullanmakta olması bankaların mevduatı koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi, sorumluluğunu da hafifletmeyecektir. Bu kapsamda işlemlerini internet ortamına taşıyarak daha fazla müşteri kitlesine ulaşmak ve dolayısıyla daha fazla kâr elde etmek isteyen bankanın, buna paralel olarak gerekli teknolojik ve yazılımsal önlemleri alması, gelişen teknoloji karşısında kötü niyetli üçüncü kişilerin internet bankacılığı sistemine girişimlerini anında engelleyecek güvenlik mekanizmasını oluşturması, sistemini sürekli güncelleyerek yenilemesi, herhangi bir usulsüz işlemle karşılaşıldığında gerekli önlemleri almanın yanı sıra müşterilerini de anında bilgilendirmesi gerekmektedir (Savaş, Abdurrahman; İnternet Bankacılığı ve Tarafların Yükümlülükleri, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 19, S. 2, s. 151.). Buna karşılık, hiç kuşkusuz, internet bankacılığı işlemlerinde müşteriler de kendilerinden beklenen her türlü tedbiri almak ve her türlü dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Bu sebeple bilgisayarlarına başkalarının ulaşmasına imkân tanıyan her türlü gerçek ve sanal saldırıyı önleyici tedbirleri almaları ve bu konuda azami özeni göstermeleri gerekmektedir. Müşterilerin, internet bankacılığında kullanılmak üzere kendilerine verilen özel bilgilerini, banka ve kredi kartlarında olduğu gibi, üçüncü kişilerden özenle koruma ve saklama yükümlülüğü mevcuttur. Bu yükümlülüklerin ihlal edilmesi hâlinde müşterinin kendi kusurundan kaynaklanan bu durumun sorumluluğuna kusuru oranında katlanması gerekmektedir. Bu itibarla, müşterinin internet dolandırıcılığı eyleminin işlenmesinde ve kişisel bilgilerinin kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesinde kusuru var ise 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi gereğince bu kusur, müterafik kusur olarak değerlendirilebilecektir. Bu durumda banka, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirememesinde kusurlu olmadığını 6098 sayılı TBK’nın 112. maddesi gereğince ispat etmek durumunda olup, ayrıca müşterisinin müterafik kusurunu da ispat etmekle yükümlüdür (Yasaman, Hamdi; Banka Hukuku, İstanbul 2013, C. II, s.105). Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. (5411 S. Bankacılık Kanunu’ nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. TBK. nun 386 ve 387. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Bu çerçevede, banka, mevduat sahiplerinin güvenli şekilde işlem yapabilmesi için gerekli güvenlik altyapısını hazırlamak zorundadır. Bu kapsamda bankanın interaktif bankacılık işlemleri sırasında şifre bilgilerinin üçüncü kişilerce ele geçirilmesini önleyecek bir güvenlik mekanizması oluşturması gereklidir. Sistem güvenliğinin sağlanmamasından kaynaklanan zararların sorumluluğu bankaya ait olacaktır. Somut olayda davacının, davalı banka nezdindeki hesabında bulunan parası internet bankacılığı kullanılarak istemi dışında havale edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere ceza dosyasında, 25.000,-TL lık EFT işleminin gerçekleştirilmesi aşamasında, davacı hesap sahibinin sisteme tanımlı olan … no.lu telefonuna Tek Kullanımlık SMS şifresi gelmediği, işlemin gerçekleştirildiği anda banka tarafından … no.lu telefona gönderilen şifrenin; … no.lu telefonun ( Dolandırıcıların elindeki ) … no.lu telefona yönlendirildiği ve şifrenin de dolandırıcılar elindeki … no.lu telefona geldiği ve davaya konu işlemin gerçekleştirildiği, davacının, telefonunu kaybetmediği, SİM kartının değiştirilmediği, başkalarına kullandırmadığı ve olayla ilgili olmak üzere telefonuna (tek kullanımlık) şifre gelmediği yönündeki tesbitler doğrultusunda, davalı bankanın, söz konusu işlemde kusuru olmadığını, internet bankacılığı usulsüzlüklerine karşı gerekli güvenlik önlemlerini aldığını, davacının da müterafık kusuru bulunduğunu ispatlayamamıştır. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda bu iddiaların değerlendirildiği, ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.707,75.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan toplam (321,00.TL+105,94.TL=) 426,94.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.280,81.TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/02/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.