Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1013 E. 2021/289 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1013 Esas
KARAR NO: 2021/289 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2018
NUMARASI: 2016/249 Esas 2018/1242 Karar
DAVA TÜRÜ: Alacak
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı “…”nin, 1989 yılından bu yana Türkiye’nin konuk ağıriama endüstrisine dünyanın tercih ettiği lider yazılım ve donanım çözümlerini sunan bir firma olduğunu, davalı “…nin akıllı cihazlar ve diğer teknolojik cihazlar için yazılım geliştirmek üzere kurulmuş bir teknoloji şirketi olup, “…” adlı yazılımın fikrinin geliştirilmesi ve üretilmesi aşamalarında davacı ile işbirliği içinde hareket ettiğini, davacı ve davalının “…” adlı yazılımı geliştirmek ve pazarlamasını yapmak amacı doğrultusunda 28.04.2014 tarihinde tanzim ve imza ettikleri Pay Sahipleri Sözleşmesiyle %50 hissesi …, %50 hissesi …’e ait olan, bir anonim şirket olarak “…’ kurduklarını, şirketi yönetim kurulunun A grubu hisse sahipleri olan davacının belirlediği 2 kişi ve B grubu hisse sahipleri olan davalının belirlediği 2 kişi olmak üzere toplam 4 kişiyle temsil edilmesini kararlaştıklarını belirttiklerini, taraflar arasındaki sözleşmenin 5. 6. maddesiyle tarafların; …’in ilk kuruluş sermayesine ek olarak 500.000TL finansman ihtiyacı olduğunu, bu finansman ihtiyacının … ve/veya … adına hissedar olacak kişiler tarafından …’e borç verilmek suretiyle sağlanmasına karar verdiklerini, yine aynı sözleşme maddesi doğrultusunda, … ve/veya … adına hissedar olacak kişilerin, bu borcun yarısına … ile birlikte müşterek ve müteselsil kefil olması, borcun teminatı olarak da … ve/veya … adına hissedar olacak kişilerin …’deki hisselerinin … lehine rehnedilmesin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 5. 6. maddesiyle belirlenen finans ihtiyacının … tarafından borç verilmesine rağmen yine ek finans ihtiyacı doğması ve ek finans ihtiyacının doğduğu tarihten itibaren 3 aylık bir surede bu ek finansın bulunmasında başarı sağlanamaması halinde, … ve/veya … adına hissedar oian kişilerin tüm hisselerini …’e veya …’in isteyeceği kişilere devredeceğinin sözleşmenin 5. 7. maddesinde düzenlendiğini, tarafların bir diğer sözleşme maddesiyle …’in …’e borç olarak verdiği 500.000TL’sının %80’inin harcanmış olmasının …’in ek finansmana ihtiyaç duyduğu anlamına geleceği noktasına mutabık kaldıklarını, davacı şirketin belirlemiş olduğu … hissedarlarına, sözleşme hükümleri doğrultusunda …’e 500.00TL borç olarak verdiğini ve bu noktada taahhütlerini yerine getirdiğini, 09.06.2015 itibariyle …’in, …’in borç olarak verdiği 500.000TL’nin %80’ini harcamış olduğunu, bu nedenle …’in ek finansman ihtiyacının doğmuş olduğunu, ihtiyacın doğduğu tarihten itibaren 3 ay geçmesine rağmen ek finans bulunmasında başarı sağlanamadığını, 09.09.2015 tarihinde sözleşme hükümleri gereği …’in …’deki hisselerini …’e devretmediğini, sonrasında davacının çağrılarına rağmen devir işlemlerinin gerçekleştirilmesinden imtina edildiğinin tespit ettiklerini ve 30.10.2015 tarihinde davacı şirkete davalı şirket olan …’in sözleşme hükümleri gereği hisselerini …’e devretmesi yönünde noter İhtarnamesi keşide ettiklerini, davalının ihtarnameye cevaben göndermiş olduğu ihtarnamelerde hukuki ve somut dayanaktan yoksun sebeplerle hisse devir işlemlerini geciktirdiğini, şirketin pay sahiplerinin ek finans sağlayamadıklarını belirttiğini ve Pay Sahipleri Sözieşmesi’nin 8. 2. maddesinde belirlenmiş cezai şart bedeli olan 210.000TL’nin 09.09.2015 tarihinden itibaren işlenmiş ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, tarafların davalı müvekkil şirket tarafından üretilen “…” isimli yazılım programının davacı şirkete ait … yazılımına uygulanması ile ticari kazanç elde etmek amacıyla işbirliği içine girmiş olduğunu, bu doğrultuda da ortaklık yapısını ve ticari İşbirliğinin esalarını belirlemem amacıyla 28.04.2014 tarihli “Pay Sahipleri Sözleşmesi”ni (Sözleşme) akdetmiş olduklarını, tarafların, sözleşme ile “…” isimli yazılımın geliştirilmesi ve pazarlanması amacıyla, davacı şirket ve davalı müvekkil şirketin ortaklığında “… Teknoloji A.Ş.” (…) ünvanlı şirketi kurduklarını, sözleşmenin 5. Maddesi ile … finans ihtiyacının karşılanmasının şekil ve şartlarının hüküm altına alınmış olduğunu, buna göre 5.6. maddesinde; …’in finans ihtiyacı ilk etapta 500.000,00 TL olarak belirlendiğini ve bu bedel davacı … adına hissedar olacak kişiler tarafından …’e borç verilmek sureti ile sağlanacağını, bu borcun yarısına (250.000,00 TL’lik kısmına) … ile birlikte davalı müvekkil şirketin de müşterek ve müteselsil kefil olacağını, borcun teminatı olarak da müvekkil şirketin …’deki hisselerine rehin konulacağı, şeklinde hüküm altına alındığını, sözleşmenin 5.7. maddesinde ise, “… tarafından borç verilen 500.000,00 TL’ye rağmen ek finans ihtiyacı doğması halinde, bu ihtiyacı kendi sermaye koyarak karşılamayı tercih etmedikleri takdirde ihtiyacı harici kaynaklar ve/veya risk sermayesinden temin etmeye çalışılacaktır” denildiğini, madde 5.7 yollamasıyla madde 6.3.2. de ise, “Madde 5.7’de belirtildiği üzere ek finans ihtiyacı kendileri sermaye koyma, harici kaynaklar ve/veya risk sermayesinden temin edilmediği durumlarda taraflar karşılıklı anlaşarak sermaye artınmı yapacaktır” hükmüne yer verildiğini, Madde 5.7. devamında ise, “Finans ihtiyacı doğduğu tarihten itibaren 3 ay içinde ek finans bulunamaması durumunda, müvekkil şirket adına hissedar olacak kişiler tüm hislerini davacı şirket veya onun göstereceği kişilere devredecektir” denildiğini, Madde 5,8’de, “Ek finans ihtiyacının doğması, davacı tarafından …’e verilen borç toplamının (500.000,00 TL) % 80’inin harcanmış olması anlamına gelmektedir” denildiğini, tarafların sözleşmenin iş bu maddeleri çerçevesinde işbirliğine başlamış olduklarını, davacı şirket tarafından …’e 500.000,00 TL tutarında finans sağlandığını ve müvekkil şirket tarafından da “…” yazılımı üzerinde gerekli geliştirmelerin yapılmış olduğunu, davacı şirketin, işbirliği devam ederken, …’e sağlanan 500.000,00 TL’nin % 80’inin harcanmış olduğu buna bağlı olarak da 3 aylık ek finans süresinin de dolduğunu ve bu nedenle müvekkil şirket tarafından sözleşme kapsamında hisselerin devri gerektiği gerekçesi ile “Beyoğlu … Noterliği nin … yevmiye no,1u 30.10,2015 tarihli ihtarnamesini” keşide ettiğini, davacı yanın iş bu ihtarnamesine karşılık davalı müvekkil şirket tarafından “Bakırköy …. Noterliği’nin … yevmiye no,1u, 09,11.2015 tarihli cevabi ihtarnamesi’nin” keşide edildiğini, dava dilekçesinde, davacının keşide edilen ihtarname içeriklerine yer vermemiş olduğunu, hukuki dayanakta yoksun sebepler ileri sürdüğünü, ihtarnamedeki beyan ve tespitlere özellikle değinilmediğini, cevabi ihtarnamede, sözleşme hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğinin belirlenmesi gerektiği zira şirketin taraflarca ortak olarak yönetildiği bu nedenle de ek finans ihtiyacının doğup doğmadığını, doğduğu tarihin net ve doğru belirlenmesi ve buna bağlı olarak 3 aylık sürenin dolup dolmadığının da yine birlikte belirlenmesi gerektiğinin önemle vurgulandığını, bu belirlemenin …’in finansal kayıt ve tablolarından tespit edilebileceğini, tespit ve tevsik sonrasında devir yükümlülüğünün yerine getirileceğinin de bildirildiğini, bunun üzerine davacı yanın, 2 ay sonra, Beyoğlu …Noterliği’nin … yevmiye no tu 07.01.2016 tarihli ihtarnamesini keşide ederek 500.000,00 TL’nin % 80’inin harcandığı hususunun Bağımsız Denetçi … tarafından hazırlanan 09.06.2015 tarihli Mali Müşavir Raporu ile tespit edildiğini belirtildiğini ve iş bu raporu ihtarname ekinde müvekkil şirkete gönderdiğini, buna karşı gönderdikleri 18.01.2016 tarihli cevabi ihtarnamede de, ek finans ihtiyacının doğup doğmadığının tespiti için finansal verilerin müvekkili şirkete ulaştırılmasını talep ettiklerini ve talep edilmesine rağmen bu verilerin ulaştırmadığını, raporu hazırlayan denetçinin aynı zamanda davacı şirketin mali müşaviri olduğunu, talimatlara göre hareket ettiğini, muhasebe kayıtlarının bilinçli olarak müvekkiline gönderilmediğini, raporun ise müvekkilin yokluğunda ve taraflı olarak hazırlanmış olduğunu, bu girişimin kötü niyetli olduğunu, davacı tarafça ihtarname ekinde gönderilen ve yine avukat zorlaması ile mali müşavirden güçlükle temin edilen bazı verilerin incelemesi neticesinde, ek finans şartının oluştuğunu ve aslında 3 aylık sürenin de bu vesileyle dolduğunu fakat bu hesaplamanın ancak bu veriler elde edildikten sonra beli denebildiğini, daha önce gönderilmiş olması halinde müvekkilin sözleşme yükümlülüğünü de yerine getirecek olduğunu, ancak bunun davacı yanca bilinçli olarak engellendiğinin anlaşıldığını, öyle ki bu tespitin hemen ardından hisse devir işlemlerine de başlanıldığını ve hisselerin devredildiğini, bu nedenle davalı müvekkilin hisseleri devretmeme gibi bir niyetinin olmadığını, sadece sözleşme hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğini belirmeye çalıştığını, bunun da en doğal hakkı olduğunun açık olduğunu, davacının bu defa … yevmiye no.1u 28.01.2016 tarihli ihtanameyi keşide ederek, Sözleşmenin 8.2. maddesi uyarınca cezai şartın muaccel hale geldiğini ve bu bedelin faizi ile birlikte ödenmesini talep ettiğini, müvekkili şirketin şartların yerine geldiğini tespit ve tevsik etmesinin hemen ardmdan 02.02.2016 târihinde sözleşme gereği hisselerini davacı şirkete devretmiş olduğunu, davacının hisse devrine rağmen haksız girişimlerine devam ederek, hisse devrinin hemen ardından … yevmiye no.lu 09.02.2016 tarihli ihtarnamesini keşide ederek cezai şart bedelinin ödenmesini talep ettiğini, davacının cezai şart bedeli talebinin, davalı müvekkil şirketin sözleşme hükmüne aykın davrandığı iddiasının aksine sözleşme hükmüne aykırı davranmadığını, Sözleşmeye göre devir yükümlülüğünün, davacı tarafından borç verilen 500.000,00 TL’nin % 80’inin harcanmış olması halinde ek finans ihtiyacı doğmasını, ek finans ihtiyacının doğmasından sonra, bu ihtiyacın taraftarca sermaye koyarak karşılanmasını, bu yolun tercih edilmemesi halinde ihtiyacın harici kaynaklar ve/veya risk sermayesinden temin edilmesini, ek finans ihtiyacının doğduğu tarihten itibaren 3 ay içinde kaynak bulunamaması şartlarında gerçekleşeceğini, davalı müvekkilin devir yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin tespiti için öncelikle 500.000,00 TL’nin % 80’inin hangi tarihte harcanmış olduğunu ve bu doğrultuda da ek finans ihtiyacının yine hangi tarihte oluştuğunu ve bu tarihin belirlenmesinden itibaren de 3 aylık sürenin hangi tarihte dolduğunu, mahkememizce de karar verilmesi durumunda bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini, ancak taraflar arasındaki ihtilafın esas kaynağının taraflar arasındaki ortaklık ilişkisi devam ederken, davacı tarafından borç verilen 500.000,00 TL’nin % 80’inin harcanmış olduğunun sadece davacı tarafından bilinebilecek olması bahse konu harcamanın gerçekleştiği zamanda davalı yana hiçbir bildirim yapılmamış olması olduğunu, özellikle Haziran/2015 tarihinden itibaren …’in mali ve finansal kayıtlarına ulaşmanın oldukça zorlaştığını, mail yolu ile talep edilen verilerin hiç veya zamanında ve gereği gibi verilmemiş olduğunu, davacının haksız ve kötü niyetli tutumu nedeni ile son çare olarak avukat vasıtasıyla davacı muhasebecisine 08.12.2015 tarihli mailin gönderildiğini ve finansal verilerin talep edildiğini, aksi halde yasal girişimde bulunulacağını bildirmiş olduğunu talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/12/2018 tarih ve 2016/249 Esas – 2018/1242 Karar sayılı kararında; “…Huzurdaki davada taraf şirketlerin 28/04/2014 tarihli pay sahipleri sözleşmesi ile ”…” isimli yazılımın geliştirilmesi ve pazarlanması amacıyla ”… Teknoloji A.Ş.” unvanlı şirketi eşit hisselerle kurdukları noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşmenin 5.6, 5.7, 5.8 maddeleri gereğince ek finansman ihtiyacının doğup doğmadığı, bu kapsamda davalının hisse devir yükümlülüğünü yerine getirme noktasında sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı, neticeten devir yükümlüğüne aykırılık iddiasına dayalı olarak davacı yanın cezai şart isteminin yerinde olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır. Ayrıca davalının 02/02/2016 tarihli pay devir sözleşmesi ile hisselerini iradi olarak devrettiği sabit olup devir yükümlüğünü yerine getirdiği ancak devir yükümlüğünü yerine getirme noktasında temerrüte düşüp sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı noktası üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda her ne kadar bilirkişi heyeti tarafından kök ve ek rapor kapsamında davalı tarafın, dava dışı şirketin finansal durumu hakkında bilgi sahibi olduklarının kabulü ile dava dışı şirketin ek finansman ihtiyacının doğduğu 09/06/2015 tarihinden 3 ay sonrası olan 09/09/2015 tarihinde hisselerin devredilmemesi nedeni ile davacı yanın cezai şart istemi yerinde görülmüş ise de bu yöndeki tespitlere aşağıda belirtilen gerekçelerle itibar edilmesi mümkün olmamıştır. Nitekim tüm dosya kapsamının tetkiki neticesinde sözleşmenin 5.6, 5.7, 5.8 maddeleri gereğince cezai şart yükümlüğünün gündeme gelebilmesi için gerekli olmasına rağmen dava dışı şirketin ek finansman ihtiyacının tarafların şirkete borç vermesi, kredi alması gibi yöntemlerle temini yoluna gidilip gidilmediği, tüm bunlardan sonuç alınamaması halinde sermaye artışına gidilmesi yönteminin uygulandığına dair somut herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı, ayrıca sözleşmede borçların geri ödemesinin vadesinde yapılamamasının veya dava dışı şirkete verilen borç toplamının %80’inin harcanmış olmasının ek finans ihtiyacının doğduğu anlamına geleceği ifade edilmiş ise de ek finansman ihtiyacının doğduğu hususunun ancak Kasım 2015 tarihli mali müşavir raporu ile somutlaştırıldığı, raporun şirket bünyesinde mali müşavir tarafından tanzim edildiği, bu hususta daha öncesinde bağımsız bir şirket marifeti ile hazırlanmış herhangi bir finansal durum / analiz raporuna rastlanılmadığı, anılı mali müşavir raporunun davalı tarafa 07/01/2016 tarihli ihtarname ile bildirildiği, anılı ihtarnamenin tebliğ şerhi ibraz edilmese de davalı tarafın davacıya keşide ettiği 18/01/2016 tarihli ihtarname ile sözleşme koşulunun oluştuğu ve mevcut hisselerin devredilmesine hazır olduklarını bildirdikleri ve (3 ay içerisinde) 02/02/2016 tarihinde hisse devrinin gerçekleştiği, bu hali ile sözleşmeye aykırı bir gecikmeden bahsedilmesinin mümkün görülmediği, ayrıca TBK’nın 179. maddesi kapsamında açıkça cezanın belirlenen zamanda ifası cezai şarta bağlandığı hallerde, alacaklının ifayı çekincesiz olarak kabul ettiği takdirde cezai şartın talep edilemeyeceğinin hükme bağlandığı, somut olayda davacının herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürmeden ifayı (hisse devrini) kabul ettiği, tüm bu nedenlerle davacının cezai şart talep edebilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla; sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. …”gerekçesi ile,
Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Tarafların, “…” adlı yazılımı geliştirmek ve pazarlamasını yapmak amacıyla 28.04.2014 tarihinde tanzim ettikleri Pay Sahipleri Sözleşmesiyle %50 hissesi …’e %50 hissesi …’e ait olan … Teknoloji A.Ş.’yi kurduklarını,
Kurulan bu şirketin, yönetim kurulunun A grubu hisse sahibi olarak …’in belirlediği iki kişi, B grubu hisse sahibi olarak …’in belirlediği iki kişi olmak üzere toplam 4 kişi ile temsil edilmesine karar verildiğini, Sözleşmenin 5.6.maddesinde … Teknoloji A.Ş’nin kuruluş sermayesine ek olarak 500.000,00 TL finansa ihtiyaç olduğuna ve bu ihtiyacın … tarafından …’e borç verilmek suretiyle sağlanacağı, …’in ise bu borcun yarısına … ile birlikte müştereken ve müteselsilen kefil olacağı, borcun teminatı olarak da … ve/veya … adına hissedar olacak kişilerin …’deki hisselerinin … lehine rehnedilmesi kararlaştırıldığını, Sözleşmenin 5.7.maddesinde ise, ek finans ihtiyacının … tarafından karşılanmasına rağmen tekrardan ek finans ihtiyacı doğması durumunda, ek finans ihtiyacının doğduğu tarihten itibaren 3 ay içinde ek finans bulunmasında başarı sağlanamazsa … ve/veya … adına hissedar olan kişilerin tüm hisselerini …’e veya …’in belirleyeceği kişilere devredeceğinin düzenlendiğini, Sözleşmenin 5.8.maddesinde ise …’in …’e verdiği ek finansmanın %80’inin harcanmış olmasının …’in ek finansmana ihtiyaç duyduğu anlamına geleceği hususunda mutabık kalındığını, Davacı şirketin belirlemiş olduğu hissedarlar …’e 500.000,00 TL borç vererek sözleşmede üzerine düşen taahhüdü yerine getirdiğini, 09.06.2015 itibariyle bu miktarın %80’inin harcanmış olduğu, bu nedenle …’in tekrardan ek finansmana ihtiyaç duyduğu, ihtiyacın doğum tarihinden itibaren 3 ay geçmiş olmasına rağmen ek finans bulunmasında başarı sağlanamadığı, 09.09.2015 tarihinde sözleşme hükümleri gereği …’in …’deki hisselerini …’e devretmediğini, Sözleşmenin 8.2.maddesinde; “A veya B grubu hissedarlardan biri, iş bu sözleşmenin 3.7.maddesinde özel olarak düzenlenen cezai şart gerektiren hal dışındaki konularda da sözleşmeye aykırı davrandığı takdirde, diğer grup hissedarların bu nedenle uğrayacağı zararı tazmin edecek ve diğer hissedarlarına cezai şart olarak 210.000,00 TL ödeyecektir.” hükmü mevcut olduğu, 09.09.2015 tarihinde …’e devredilmesi gereken hisseler devredilmeyerek sözleşme hükümleri ihlal edilmiş ve cezai şartın ödenmesi talepli iş bu dava açıldığını, Mahkemece hukuka aykırı gerekçeler ile davanın reddine karar verildiğini, Davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı, hem … nolu tespit raporu ve hem de mahkeme tarafından alınan bilirkişi heyet raporu ile sabit iken, mahkemece aksi yönde gerekçe oluşturularak davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu, . Mahkemeye sunulan … nolu Özel Amaçlı Tespit Raporu’nun sonuç kısmında “şirkete verilen borç tutarının %80’inin 09.06.2015 tarihinde tükenmiş olduğu ve bu tarihten itibaren şirketin pay sahiplerinin şirkete ek finansman sağlamadıkları” tespit edildiği, Mahkemece alınan, 26.04.2017 tarihli, Hukukçu, Yazılım Uzmanı ve Mali Müşavirden oluşan bilirkişi heyeti kök raporunda; “… şirketinin finansal tabloları üzerinde yapılan inceleme sonucunda taraflar arasındaki sözleşmenin 5.7.maddesine göre … şirketinin ek finans ihtiyacının 09.06.2015 tarihinde oluştuğu, bu maddeye göre ek finans ihtiyacının doğduğu süreden 3 ay içerisinde yani 09.09.2015 tarihine kadar davalının hisselerini devretmesi gerektiği, davalının hisselerini bu tarihte devretmemesi nedeniyle temerrüdün oluştuğu, bu nedenle sözleşmede kararlaştırılan cezai şart tazminatını ödemekle yükümlü olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı tespit edilmiştir. 17.04.2017 tarihli ek raporda da; kök rapordaki görüş ve kanaatte herhangi bir değişiklik oluşmadığı” tanzim edildiği, Bilirkişi heyet raporu ile de şirketin ek finansman ihtiyacının 09.06.2015 tarihinde doğduğu ve 09.09.2015 tarihinde hisselerin davacıya devredilmesi gerektiği, devrin gerçekleşmemesi sebebiyle temerrüdün oluştuğu sabit iken, mahkemenin bu rapora dahi itibar etmeyerek hukuka aykırı gerekçelerle davanın reddine karar vermesi kararın kaldırılmasını gerektirmekte olduğu,
2-25.11.2015 tarihli Özel Amaçlı Tespit Raporu müvekkil şirket tarafından hukuka uygun olarak “Bağımsız Denetçi Mali Müşavir’den talep edilmiş olup, hukuka uygun olarak düzenlenmiştir. Dosyada aksine yazılı bir belge, delil vs.yok iken mahkemece aksi yönde kanaat oluşturulması hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin, … A.Ş.’nin mali durumu ile ilgili yapmış olduğu incelemeler neticesinde, 30.09.2015 tarihi itibariyle … Teknoloji A.Ş.’nin kuruluş tarihinden itibaren finansal ihtiyaçlarının ne şekilde karşılandığının ve …’in mevcut finans durumunun tespit edilmesi amacıyla İstanbul SMMM odasına bağlı olarak faaliyet gösteren SM Mali Müşavir/Bağımsız Denetçi …’dan Özel Amaçlı Tespit Raporu aldığını, Dosya kapsamında da aksi yönde herhangi bir delil, kayıt bulunmamakta iken mahkemece aksi yönde gerekçenin hiçbir dayanağı bulunmadığını, Kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için özel tespit raporunun geçerli olmadığı kabul edilse dahi, mahkemece bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporlarda da temerrüdün oluştuğu, cezai şartın ödenmesi gerektiği tespit edildiği ve mahkemenin kök ve ek raporları karar gerekçesinde yer vermiş iken davanın reddi kararının tamamen hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme gerekçesinde ayrıntılı şekilde kök ve ek rapordaki tespitlere yer verildiği, gerekçede aynen “…her ne kadar bilirkişi heyeti tarafından kök ve ek rapor kapsamında davalı tarafın, dava dışı şirketin ek finansman ihtiyacının doğduğu 09/06/2015 tarihinden üç ay sonrası olan 09/09/2015 tarihinde hisselerin devredilmesi nedeniyle davacı yanın cezai şart istemi yerinde görülmüş ise de…” denildiği, buna rağmen heyet raporunda yer alan hukuka uygun tespitleri yok sayarak hukuki dayanağı olmayan gerekçelerle karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, Her iki rapora rağmen, sözleşme koşullarının 18/01/2016 tarihli ihtarname ile oluştuğu yönündeki gerekçe de hatalı olup, kararın kaldırılması gerektiğini, zira … şirketinde yönetim kurulunda yer alan davalının sözleşme koşullarından ihtarname ile haberdar olduğu yönündeki soyut ve hukuka aykırı gerekçenin kabul edilemez olduğunu, Dava ve davaya cevap dilekçesi ve mahkemeye sundukları tüm belgelerden de açıkça görüldüğü üzere, … A.Ş. yönetim kurulunun A grubu hisse sahibi olarak …’in belirlediği iki kişi, B grubu hisse sahibi olarak …’in belirlediği iki kişi olmak üzere toplam 4 kişi ile temsil edilmesine karar verilmiş ve uygulandığını, Davalı …’in … ve …’un yönetim kurulu üyeleri olmaları, bu kişilerin …’in idaresiyle aktif şekilde ilgilenmeleri ve mali müşavirlerce şirketin finans durumu hakkında sözlü ve mail yolu ile yazılı olarak devamlı bilgilendirilmeleri nedeniyle TTK m.375’e göre, finans yönetiminin yönetim kurulu üyelerinin devredilmez yetkilerinden olması; bu itibarla …’in …’in tüm finansal durumundan haberdar iken kötü niyetli davranması hukuken korunamayacağını, …’in finansal durumundan …’in haberdar olduğu, finansal durumla ilgili olarak bilgi akışının engellendiğine yönelik itiraz ve savunmaların geçersiz olduğu bilirkişi heyet raporu ile de sabit olduğu, hiçbir somut veriye dayanmayan, hükme dayanak yapılan gerekçe hatalı olup kaldırılması gerektiğini, Heyet kök raporunun sonuç kısmında; “davalıyı temsilen yönetim kuruluna seçilen … ve …’un finansal bilgileri istedikleri halde bu bilgilere ulaşamadıklarına, görevlerini yapmalarına engel olunduğuna dair herhangi bir somut veriye rastlanmadığı, bu durumda anıan yönetim kurulu üyelerinin ve dolayısıyla davalının şirketin finansal durumu hakkında bilgi sahibi olduğunun kabulü gerektiği” açıkça tespit edildiğini, Şirketin finansal durumundan her aşamada haberdar olan davalının, sözleşme koşullarını 18.01.2016 tarihli ihtarname ile öğrendiği yönündeki hiçbir somut veriye dayanmayan gerekçe ile verilen kararın kaldırılması gerektiğini, Sözleşmede belirtilen cezai şart hükümleri oluşmuş olup, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Taraflar arasında akdedilen 28.04.2014 tarihli Pay Sahipleri Sözleşmesi’nin aşağıda yer verdiğimiz maddeleri çok açık olup, görüleceği üzere davalı sözleşmeye aykırı davranmış ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tüm koşulları oluştuğunu, (TBK 179.mad.) Nitekim Yargıtay kararında da sözleşmenin hiç veya ifa edilmemesi halinde cezai şartın muaccel hale geleceği ve bağımsız olacağı kabul edildiğini, (Yargıtay 19 HD, 30.04.2015 T. 2015/976-6432 E/K.) Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında davalının, dava dışı …’in finansal durumunu bildiğinden, temerrüde düştüğü sabit olup, cezai şartın tüm koşullarının oluştuğu kabul edilerek davamızın kabul edilmesi gerektiği, bu durumda mahkemece ihtiyazi kayıt öne sürülmesinin aranmasının hiçbir hukuki geçerliliği olmadığını, Sözleşme hükümleri son derece açık olup, davacının ihtirazı kayıt ileri sürmesinin hukuki bir zorunluluğu bulunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasındaki 28/04/2014 tarihli pay sahipleri sözleşmesinin 8.2 maddesine dayalı cezai şart istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece 30/09/2016 tarihli ön inceleme duruşmasında dava konusu uyuşmazlığı, davanın sözleşme temelli cezai şart alacağı iddialı tazminat davası olduğu, bu anlamda tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı şeklinde tesbit edildiği anlaşılmıştır. Somut davada davalı şirketin, mobil teknoloji alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğu, davalı şirket tarafından üretilen “…” isimli yazılım programının, davacı şirkete ait Micros yazılımına uygulanması amacıyla taraflar arasında 28.04.2014 tarihli “Pay Sahipleri Sözleşmesi akdedildiği, sözleşme ile hüküm altına alındığı üzere, “…” isimli yazılımın geliştirilmesi ve pazarlaması amacıyla, davacı şirket ve davalı şirketin ortaklığında “… TEKNOLOJİ A.Ş.” ( …) unvanlı şirketi kurdukları sabittir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 5. Maddesi ile …’in finans ihtiyacının karşılanmasının şekil ve şartları hüküm altına alınmıştır. Buna göre; Sözleşmenin 5.6. Maddesinde; “…’in finans ihtiyacı ilk etapta *500.000-TL olarak belirlenmiş ve bu bedel davacı … ve/veya … adına hissedar olacak kişiler tarafından …’e borç verilmek suretiyle sağlanacaktır. Bu borcun yarısına (*250.000-Tllik kısmına) … ile birlikte davalı şirketinde müşterek ve müteselsil kefil olacağı , borcun teminatı olarak da davalı şirketin …’deki hisselerine rehin konulacağı hüküm altına alınmıştır.” Sözleşmenin 5.7. maddesinde ise; “… tarafından borç verilen 500.000-TL’ye rağmen ek finans ihtiyacı doğması halinde, bu ihtiyacı kendi sermaye koyarak karşılamayı tercih etmedikleri takdirde ihtiyacı harici kaynaklar ve/veya risk sermayesinden temin etmeye çalışacaktır. “ Denilmekte olup madde 5.7 maddesi yollamasıyla madde 6.3.2 de ise; “madde 5.7 de belirtildiği üzere ek finans ihtiyacı kendileri sermaye koyma, harici kaynaklar ve/veya risk sermayesinden temin edilmediği durumlarda taraflar karşılıklı anlaşarak sermaye arttırımı yapacaktır.” hükmüne yer verilmiştir. Madde 5.7 devamında ise; “Finans ihtiyacı doğduğu tarihten itibaren 3 ay içinde ek finansın bulunmasında başarı sağlanamadığı taktirde, … ve/veya … adına hissedar olacak kişiler tüm hisselerini …e veya …in isteyeceği kişilere devredecektir. Devir karşılığında , devir tarihi itibariyle … ve/veya … adına hissedar olacak kişilerin yukarıdaki maddeye göre kefillikleri ve borçları sona ermiş olacak, başkaca hiç bir bedel ödenmeyecektir,” hükmü düzenlenmiştir. Madde 5.8’de belirtildiği üzere; “Ek finans ihtiyacının doğması; davacı tarafından ….’e verilen borç toplamının (*500.000-TL) %80’ninin harcanmış olması anlamına gelmektedir,” hükmü düzenlenmiştir. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” şeklinde yasal olarak düzenlenmiş olup, bilirkişi raporlarının hukuki değerlendirilmesi de mahkemeye ait olmakla, ilk derece mahkemesince gerekçeli kararında hangi gerekçe ile rapor içeriğindeki tespitlere itibar edilmediği belirtilmiş olup, davacı vekilince davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı bilirkişi heyet raporu ile sabit iken, mahkemece aksi yönde gerekçe oluşturularak davanın reddedilmesinin hatalı olduğu yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında ayrı ayrı ve detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir. Tüm bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 04/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.