Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/999 E. 2019/1280 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/999 Esas
KARAR NO : 2019/1280 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/223 Esas – 2018/180 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının arasında yaklaşık 20 yıllık bir dostluk olduğunu, müvekkili ile davalının tesadüfen bir araya geldiklerinde, yaptıkları konuşmada davalının emekli olduğunu ve bir iş yapmak istediğini müvekkiline söylemesi üzerine müvekkilinin de kendisine bir arkadaşının hissedarı olduğu … A.Ş’ndeki %5 hissesini aracılık ederek müvekkiline satabileceğini söylediğini, davalının müvekkiline ricada bulunarak bu konu ile ilgilenmesini ve hisseyi alıp ortak olabileceğini ifade ettiğini, müvekkilinin de …A.ş.’nin % 5 hissedarı olan ve hissesini satmak isteyen … ile irtibata geçtiğini, … hissesini 112.000,00,-TL’ye devir edeceğini belirtmesi üzerine, davalı ile müvekkilinin tekrar bir araya geldiğini, hisse sahibi … 112.000,00,-TL’lik hissesini davalıya devredebileceğini söylediğini, bunun üzerine davalının peyderpey toplamda 95.000,00,-TL hisse devri bedeline mahsuben müvekkiline 95.000,00 -TL’yi verdiğini, müvekkilinin ise “Dünyanın bin hali var, ne olur ne olmaz” diyerek tamamen iyi niyet ve dostluk çerçevesi içerisinde 95.000,00.-TL’lik bir senet imza ederek teminat olarak davalıya verdiğini, daha sonra davalının, … söz konusu şirketin %5’lik hissesini noter huzurunda satın aldığını, Ticaret Sicil Müdürlüğünde de kayıt ve tescilinin yapıldığını, bu şirketin hisse devri sonrasında davalının, müvekkilini dolandırıcılıkla suçladığını ve müvekkiline karşı yapmış olduğu savcılık şikayetine binaen açılan İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/230 E. Ve 2013/336 K. Sayılı dosyasındaki ifadesinde “Kendisini ailecek tanınm ama 20 yıldır kendisiyle görüşmüyorduk, ben de önce 60.000,00.-TL sonra da 30.000,00.-TL verdim. Daha sonra da eşimin bileziklerini bozdurarak 5.000,00 TL verdim. Sonrasında şirketi devraldık. Bu paraları şirketi devralmadan önce verdim. Parayı verdiğimde ne olur ne olmaz diye bir hafta sonra bize senet verdi, kendisine çok güvenmiştik.” diyerek ikrarda bulunduğunu, bu beyanı ile bu senedin teminat olarak verildiğini kabul ettiğini, açılmış olan ceza davasında müvekkiline isnat edilen suçun, tacir ve şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı ve özel belgede sahtecilik olduğunu, müvekkilinin sonuçlanan davadan beraat ettiğini, müvekkilinin davalıya vermiş olduğu teminat senedini şirket hisse ve devir ve teslim işlemi yapıldıktan sonra defalarca şifahen tarafına teslim edilmesini istediğini, fakat bugüne kadar senedi iade etmediğini, bu davranışı ile müvekkilini tedirgin ettiğini belirterek davanın kabulü ile, davalının elinde bulunan senedin teminat senedi olduğunun tespitine, dava konusu senedin bedelsiz olduğuna,ilgili senede ilişkin borçlu olmadıklarına, dava sonunda dava konusu senedin bedelsiz olarak taraflarına iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmeslne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Tarafların uzun yıllardır tanışmakta olduğunu, sohbet ettikleri bir gün davacı tarafın durumunun çok sıkışık olduğunu, eğer borç para alabilirse en kısa sürede ödeyeceğini, hatta bu para karşılığında aynı bedelde bîr senet verebileceğini söylediğini ve müvekkilinden borç para istediğini, müvekkilinin de elinde belirli bir miktar para olduğunu, ancak bu paranın kendisini ve ailesinin güvencesi olduğunu, dolayısıyla eğer bu borç parayı verecekse de bunun karşılığında mutlaka bir senet alması gerektiğini belirterek davacıya sırasıyla 60.000,00.-TL, 30,000,00.-TL ve 5.000,00 TL borç para verdiğini, bunun karşılığında da davacıdan dava konusu 25.04.2007 düzenleme tarihli senedi aldığını, davacının aynı dönemde müvekkilinin emekli olduğu İçin başka işler yapması gerektiğini, kendisinin de ortak olduğu Klinik Sağlık Hizmetleri’ne ortak olmasının iyi olacağı zira bu şirketin ileride çok kazançlı işler yapacağı vb. beyanlarla müvekkilinin bahsi geçen şirkete ısrarla ortak yapmak istediğini, ancak müvekkilinin şirkete ortak olmak için birikmiş bir parası olmadığını söylemesi üzerine de şirketin ortaklarından … hissesini zaten bedelsiz dahi olsa satmak ve ortaklıktan çıkmak istediğini, bunun çok güzel bir fırsat olduğunu ileri sürerek müvekkilini bîr şekilde kandırmayı başardığını, bunun üzerine müvekkilinin … A.Ş deki hisselerini 2007 yılının haziran ayında bila bedeller devralmak suretiyle şirkete ortak olduğunu, ilerleyen günlerde davacının,müvekkilinden aldığı borcu ödemediğini,kendisini sürekli bugün ödeyeceğim yarın ödeyeceğim diyerek oyaladığını, bu bedelin kendisine hiçbir zaman ödenmeyeceğini anlayan müvekkilinin ise bu senedi dava dışı … ciroladığı,… ise senedi yine dava dışı … isimli şahsa ciroladığını, Lehtar … ise senedin vadesinde ödenmemesi üzerine hem davacı hem de ciranta olan müvekkili ile Mahir Selçuk aleyhinde dava konusu senede istinaden Ankara …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığını, davacının 20.01.2012 tarihinde Ankara İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde bu takibe, yetkiye, borca, imzaya itiraz ettiğini, davacının buradaki amacının borcu ödememek için süre kazanmak olduğunu, bu nedenle adresi doğru olmasına rağmen yetkiye, imza kendisine ait olmasına rağmen imzaya dahi itiraz ettiğini, dosyanın, yapılan yetki itirazı üzerine İstanbul Anadolu İcra Dairelerine gönderildiğini, halen İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile açık olduğunu, davacının sırf bu dosyadan haciz vb. işlemlere muhatap kalmamak için Sayın Mahkeme’yi yanıltmak suretiyle tedbir kararı almaya çalıştığını, davacının bu husustan dava dilekçesinde hiç bahsetmediğini, hatta sanki ortada icra takibi yokmuş gibi Sayın Mahkemeyi yanılttığını, senedin icraya koyulmasının önüne geçilmesi için ihtiyati tedbir talebinde dahi bulunduğunu, davacının borca itiraz dilekçesinde imzaya da itiraz ederek söz konusu İmzanın kendisine ait olmadığını, senedin kendisinin tasarrufu dışında tanzim edildiğini beyan ettiğini, huzurdaki davada ise, senedi bizzat kendisinin düzenlediğini ikrar ettiğini, bu durumunda davacının kötü niyetinin bir göstergesi olduğunu, davacının iddialarının doğru olmasının mümkün olmadığını, bu durumun hayatın olağan akışına da tamamen aykırı olduğunu, eğer ortada bir hisse devir bedeli olsa idi, müvekkilinin bu parayı konuyla hiç ilgisi olmayan …’ye değil hisseyi devreden … ödemesi gerektiğini, aynca dava dilekçesinde hisse devir bedelinin 112.000,00.-TL yazıldığının, müvekkilinin sözde ödediği bedelin ise 95.000,00.-TL olduğunu, bu hususun doğru olmadığını, eğer doğru olmuş olsaydı, … bakiye 17.000,00 TL’yi bugüne kadar müvekkilinden talep etmesi gerektiğini, ayrıca davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkilinin dava şartlarından olan pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, davanın reddinin gerektiğini belirterek davanın görevsizlik ve pasif husumet yokluğundan reddine, davacı aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 20/02/2018 tarih 2014/223 Esas – 2018/180 Karar sayılı kararında;”… İncelenen tüm dosya kapsamına , tarafların iddia ve savunmaları , denetlenebilir bilirkişi raporu içeriğine göre, davacının davalı ile uzun süreden beri arkadaşlıkları bulunduğu , yaptıkları konuşmada dava dışı…A.Ş. de %5 hisse payı bulunan … payını satması için aracı olduğunu, davalı ile davacının bir araya gelip … hissesini davalıya devri konusunda anlaştıkları, sonrasında toplamda 95.000,00 TL miktarın hisse devri bedeline mahsuben davacıya peyder pey verildiği, davacının ise bu miktar karşılığı senet imza ederek teminat olarak davalıya verildiği , bahsi geçen payın davalı tarafından …’den alındığı, kayıt ve tescilinin yapıldığı, söz konusu senedin teminat senedi olduğundan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istenmiştir. Takibe konu ve dava edilen senedin teminat senedi olarak verildiğini gösterir taraflar arasında yazılı bir sözleşme mevcut değildir. Senet metninden de takibe konu senedin teminat senedi olarak verildiği belirtilmemiştir. Her ne kadar davacı yana dava dışı şirkete ortak olmak için verildiği belirtilen 95.000,00 TL nin davalı tarafından peyder pey teslim edildiği anlaşılmış ise de, dava konusu senedin bu hukuki, ilişkinin teminatı olarak verilip düzenlendiği somut kanıtlarla ispat edilememiştir. Bu çerçevede TTK 778.maddesi kapsamında aynı kanunun 687/1 maddesi gereğince takip alacaklısının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığı ve neticeten senedin teminat senedi olduğu yukarıdaki gerekçe ile kabul edilmediğinden…”gerekçesi ile;Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlama dayanak gösterilen bilirkişi raporunda, bilirkişi davaya konu senedin üzerinde teminat senedi yazmadığı için teminat senedi olarak değerlendirilemeyeceğine karar verdiğini, senedin üzerinde teminat senedi yazılsa bu davaya gerek kalmayacağını, fakat bu senedin teminat senedi olduğuna dair mahkemeler huzurunda verilen davalı …’un kendi beyanlarının bu senedin teminat senedi olduğunu gösterdiğini,Davacı tarafına dosyaya sunulan evrak ve beyanlarının değerlendirme konusu yapılmadığını, yok sayıldığını,Davacının işbu dosyaya sunduğu 4.4.2016 tarihli beyan ve delil dilekçesinde davalı … bu senedi hisse satın almadan önce (hisse devredildiğinde geri teslim edilmesi gereken) teminat amacıyla müvekkilinden aldığını itiraf ettiğini, bilirkişiler tarafından da “…Ceza soruşturma dosyaları ve mahkeme karar içerikleri ile davalı anlatımlarına göre Davacının, yapılacak ticari faaliyet konusunda Davalıya bu güvencelerde bulunduğu ve takibe konu senedin de bu güvencelere teminat olması bakımından düzenlenip verildiği anlaşılmaktadır.” denildiğini, bilirkişi raporunda dosya içeriklerine bakıldığında senedin teminat senedi olarak verildiğinin anlaşıldığının ifade edildiğini,İlk derece mahkemesi tarafından verilen red kararın usule, mevzuata ve hakkaniyete aykırı olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne ve muhakeme masrafları ile ücret-i vekâletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Keşidecisi …, Lehtarı … olan 25/04/2007 Keşide tarihli,25/09/2009 ödeme tarihli, 95.000,00.TL bedelli, bedeli ” … ” ahzolunmuştur, kaydı taşımayan senedin (bono) teminat senedi olduğu, bu senet dolayısıyla borçlu olunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olup verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Somut uyuşmazlık, dava konusu senedin teminat senedi olup olmadığı, bu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı noktalarındadır.Somut olayda, davacı tarafından davalı lehine dava konusu 95.000,00 TL senedin düzenlenerek verildiği, davacının iddiasına göre davalıya …AŞ nin % 5 hissesinin satılması konusunda aracılık ettiği, davalının peyder pey hisse bedeli olan 95.000,00 TL.’yi ödediği ve bunun karşılığında senedin teminat olarak düzenlendiğinin iddia edildiği, davalı ise davacıya borç verildiğini ve karşılığında senet alındığını, …. AŞ.deki hisselerini 2007 yılının Haziran Ayında BİLA BEDEL DEVRALMAK suretiyle şirkete ortak olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Bono vasfındaki senette malen veya nakden düzenleme kaydı bulunmamaktadır. Davacı borçlu teminat senedi olduğuna yönelik iddiasını, HMK.’nın 201. maddesi uyarınca bu yöndeki iddiasını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Davalı savunmasında, takip konusu senedin davacıya sırayla 60.000,00 TL.,30.000,00 TL., 5.000,00 TL. borç para verdiği,bunun karşılığında 25/04/2007 düzenleme tarihli senedi aldığını belirtmiştir.Davalı … vekili Üsküdar CBS.’ye verdiği şikayet dilekçesinde;” Şüpheli …’nin …A.Ş’nin kurucu ve hissedarı olduğu, Müvekkili …’un şüpheli …’den söz konusu şirketin %5’lik hisselerini alabilmek için 27 yıllık birikimi olan 95.000,00 TL.’sini ekli senet karşılığında …’ye verip ortak olduğunu,…..Müvekkilinin 4 yıl boyunca ortağı olduğu şirketin hiç bir faaliyetinde bulunmadığı gibi şirketin hiç bir kararında da imzasının bulunmadığını, gelişen bu olaylar üzerine müvekkilinin şirketin art niyetli bir şirket olduğunu ve kötü yönetildiğini göz önüne alarak 95.000,00 TL. karşılığı sembolik olarak %5 hissesi bulunan ….A.Ş’den ayrılmak ve şüpheli …’den hisse senetlerinin karşılığı olarak vermiş olduğu 95.000,00 TL. sini geri istediğini ancak şüpheli …’nin müvekkilinin bu isteğini yerine getirmediğini ve parasınıda iade etmediğini….,” şeklinde beyanda bulunduğu,Davalı … İstanbul Anadolu 5 Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/230 Esas, 2013/336 Karar sayılı dosyasında katılan sıfatıyla verdiği ifadesinde;” Ben 30 yıla yakın devlette çalışmıştım. … gibi şirketlerde görevler yaptım. 2006 yılında emekli oldum. Bir yıl sonra … beni aradı. Kendisini ailecek tanırım ama 20 yıldır kendisiyle görüşmüyorduk. Kendisinin bir şirket aldığını çok meşgul olduğunu beni şirketin başına geçireceğini söyledi. Daha sonra kendisi beni yedirdi, içirdi, ve daha sonra benden para istedi. Ben de önce 60.000 sonra da 30.000 verdim. Daha sonra da eşimin bileziklerini bozdurarak 5. 000 TL. daha verdim. Sonrasında şirketi devraldık.Bu paraları şirketi devir almadan önce verdim. Parayı verdiğimde ne olur ne olmaz diye bir hafta sonra bize senet verdi. Biz kendisine çok güvenmiştik. Bize işleriniz çok iyi olacak çok para kazanacaksınız şeklinde vaatlerde bulundu. Açacağımız yer sağlık ile ilgili bir müesseseydi. Ancak açılışını yapamadık. Ben Ankara’dan doktor arkadaşlarımı dahi getirdim. Onları ortak etmek istedi. Ancak doktor arkadaşlarım biz işimizi yaparız diğer işlere karışmayız diyerek ortak olmadılar. Biz hiç bir şeye karışmadık. O kendisi bize doktorlarla görüştüğünü, çok güzel para kazanacağımızı ve paramı bana iade edeceğini söyledi.Ancak bunların hiç birini yapmadı. Kurduğumuz şirketin merkezi Koşuyolu’ndaydı. Bu şirket hiç sağlık hizmeti vermedi. Ben de zaten işlerim dolayısıyla buraya pek gelemedim. Bütün işleri sanık yürütüyordu. Sanığın eşi ve yeğeni de yönetimdeydi. Yeğeni … yönetim kurulu başkanıydı. Ancak hiç bir işe karıştırmıyordu. Vekaletle işleri yürütüyordu. Netice itibarıyla ben doktor arkadaşlardan dolayı işin olmayacağını öğrendim. Daha sonradan başka işlerde çalışmak istediğimde bu şirketteki yönetim kurulu üyeliğim engel olduğu için şirketteki hissemi devretmek üzere Ankara’da …. Noter’e gittik. Noter şirketin İstanbul’da olduğunu söyleyerek devir işlerini gerçekleştirmedi. Lakin daha sonra sanık eşimin yerine imza atarak devir işlemlerini gerçekleştirmiştir. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.İstanbul Anadolu 5 Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/230 Esas, 2013/336 Karar sayılı karar gerekçesinin ilgili kısmı incelendiğinde ;Üsküdar C.Başsavcılığı’nın 2012/407 iddia sayılı, 19/06/2012 tarihli iddianamesi ile;… A.Ş.nin kurucusu ve hissedarı olan şüpheli …’nin yönlendirmesiyle para kazandıracağından bahisle şirketin %5 hissesini devir etmeye ve bu işlemler yapılıncaya kadar kadar 95.000 TL. senet karşılığı müşteki …’un yıllardır biriktirdiği 95.000 TL. nakit parasını aldığı, müşeki …’un bu şekilde şirkete ortak olarak girmesi üzerine 13.06.2007 günü 2007/4 sayılı karar defterinde müşteki …’un ilk yapılacak genel kurul toplantısına kadar geçici olarak yönetim kurulu üyesi ve yine aynı toplantıda yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak atandığı…………………… mahkemece yapılan yargılama sonucunda; 03/10/2013 tarih ve 2012/230 Esas, 2013/336 Karar sayılı kararı ile;1-Her nekadar sanık … hakkında dolandırıcılık suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de, sanığın eyleminin atılı suçu oluşturmadığı anlaşıldığından CMK 223/2-a maddesi uyarınca BERAATİNE, 2-a)Her nekadar sanık … hakkında 26/08/2009 tarihli yönetim kurulu karar defterinde Nuray Altun’un imzasını sahte olarak attığı veya bu sahte belgeyi kullandığı iddiası ile cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de bu belgenin herhangi bir hukuki işlemde kullanılmadığı, ticaret siciline kaydettirilmediği, atılı sahtecilik suçunun yasal unsurları itibarı ile oluşmadığı anlaşıldığından CMK 223/2-a maddesi uyarınca bu suçtan sanığın BERAATİNE, b)Sanığın sübuta eren 04/09/2007 tarihli hazirun cetvelinde sahtecilik yapmak eylemi özel belgede sahtecilik suçunu oluşturduğundan atılı suçtan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nun 207/1, 62 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği görülmüştür. Hukuk hâkiminin, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/11-413 Esas ve 2012/901 Karar sayılı ilamı) Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (HGK, 10.01.975 gün ve 1971/406 E., 1975/1 K.; HGK, 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K. sayılı ilamları).Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Bu nedenle ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin, hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır.Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 10/04/2018 Tarih ve 2016/8024 Esas,2018/2532 Karar sayılı içtihadında da ve Yargıtay yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere,Ceza mahkemesi kararlarının, hukuk mahkemesine etkisi, hukukumuzda Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde düzenlenmiş olup, hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında, esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Dairenin yerleşik içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, ceza mahkemesi kararlarında saptanan maddi olgular, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde, Davalının Üsküdar CBS.’ye verdiği şikayet dilekçesindeki beyanı ve İstanbul Anadolu 5 Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/230 Esas, 2013/336 Karar sayılı dosyasında katılan sıfatıyla verdiği ifadesinde davacıya verilen 95.000 TL’nın dava dışı şirkete ortak olmak için verildiği, davalının şirkete ortak olduğu ve davalı emrine düzenlenen bononun bu hukuki ilişkinin teminatını teşkil etmek üzere düzenlenip verildiği anlaşılmıştır.Sonuç olarak; davacının istinaf talebinin kabulü ile, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2018 tarih ve 2014/223 Esas – 2018/180 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, Dairemizce yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2018 Tarih ve 2014/223 Esas – 2018/180 Karar sayılı kararını HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, esas hakkında yeniden hüküm kurmak suretiyle; Davanın KABULÜNE,1-Davaya konu 25/04/2007 keşide, 25/09/2009 vade tarihli ve 95.000,00 TL bedelli, keşidecisi davacı, lehdarı davalı olan bonodan dolayı İİK 72. maddesi uyarınca davacının davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,2- Davaya konu bononun dava dışı üçüncü kişiye ciro edildiği anlaşıldığından koşulları bulunmayan iade talebinin REDDİNE,İLK DERECE YÖNÜNDEN : 3-Alınması gereken 6.489,45.TL karar harcından davacı tarafından dava açılırken yatırılan 1.622,40.TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.867,05.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 1.622,40.TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından sarfedilen 140,00.TL posta gideri ile 1.800,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam: 1.940,00TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’deki esaslara göre belirlenen 10.350,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,8-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 9-Davacı tarafça yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 10-Davacı tarafından yatırılan 35,90.TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 11-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvurma harcı ile karar sonrası istinaf aşamasında sarfedilen 31,50 TL posta gideri olmak üzere toplam: 129,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 02/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.