Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/987 E. 2019/611 K. 29.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/987
KARAR NO : 2019/611
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/10/2017
DOSYA NUMARASI: 2017/885 Esas – 2017/1233 Karar
DAVA : Haksız Rekabetin ve Tescilli Markaya vaki Tecavüzün Tespiti ile Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/04/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının, müvekkiline ait … markalı “….” modeli olarak bilinen ayakkabının aynısı denebilecek kadar benzerini ürettiğini, piyasaya sürdüğünü, kendisine ait lüks mağazalarda ve internette satışa başladığını, dava konusu ayakkabının ilk yaratacısının ve meşhur edicisinin müvekkili olması nedeniyle TTK’ya göre de haksız rekabet hükümleri gereğince davalının bu eyleminin haksız rekabet olarak değerlendirilmesi gerektiğini beyanla davalı eyleminin haksız rekabet ve dürüstlük kuralına aykırılığının tespitine, önlenmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı yanın taleplerinin TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde yer alan haksız rekabet hükümlerine dayandırdığını, davacının tescilli bir tasarımdan kaynaklanan talebinin ve Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan kaynaklanan başkaca taleplerinin de bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından satışı yapılan ürünün davacı şirketin ürünü ile benzer olmayıp iltibas yaratmadığını belirterek, davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinin görev alanında bulunmakta olduğunu öne sürerek görevsizlik kararı verilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, davalı tarafın 2.cevap dilekçesinden sonra, ön inceleme duruşmasından önce dosyaya sunduğu 16/05/2017 tarihli dilekçesi ile dava konusu ayakkabının tescilli ürün olduğunu, ürünün TPMK nezdinde … tescil numarasıyla tescil edildiğini belirterek tasarıma tecavüzün tespiti ve önlenmesini talep ettiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 23/10/2017 tarih 2017/885 Esas 2017/1233 Karar sayılı kararında; “…Her ne kadar İstanbul Fikri Sınai Haklar Mahkemesi 2017/21 Esas sayılı görevsizlik kararında ayakkabının tasarım ya da marka olarak tescil edilmediği ifade edilmiş ise de ürünün dava tarihinden önce tescilinin gerçekleştirildiği, bu bağlamda Sınai Mülkiyet Kanunu’nda yer alan hükümlerin somut uyuşmazlıkta uygulanabileceği, sunulan dilekçeler kapsamında davacının cevaba cevap dilekçesini sunduktan sonra tescilli ürün savunmasını ileri sürdüğü görülmekte ise de beyanın “ön inceleme aşamasından önce dilekçeler aşaması sırasında yazılı olarak mahkeme dosyasında bildirildiği” keza 6100 Sayılı HMK 137. Maddesi uyarınca uyuşmazlık konularının ‘ön inceleme aşamasında belirleneceği’ yine HMK 140-(2) maddesince uyuşmazlık konularının ön inceleme duruşmasında tespit olunacağı, huzurdaki davanın da bu minvalde şekillendiği, öte yandan aksi kabul edilecek olsa dahi HMK 141-(2) maddesince iddia ve savunmaların genişletilip değiştirilmesi hususunda “ıslah” müessesesinin saklı tutulup huzurdaki davada davacı vekilinin beyan ve iddialarının ıslah kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğu halde mahkeme tarafından bu husus dikkate alınmayarak görevsizlik kararı verilmiş ise de mahkememizin yukarıda izahına çalışılan gerekçe dahilinde uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme olmadığı, HMK’nun 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartı olduğundan ve HMK’nun 115. maddesine göre dava şartlarının mevcut olup olmadığı, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılabileceğinden HMK’nun 137/1 maddesi gereğince duruşma yapılmaksızın tarafların yokluğunda karar verilebilecek haller bulunduğunda bu yönde karar verilebileceği, mahkemenin görevinin kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemenin görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alması gerektiği…”gerekçesi ile, Dava dilekçesinin mahkemenin görevsizliği nedeni ile reddine, görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğundan, dosyanın İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin davayı görmeye görevli olmadığına dair kararına dayanak olan usul ve kanunu maddeleri yanlış uyguladığını, usuli itirazlarını destekleyen dava dosyasına sunulan Yargıtay İçtihatları vs. delillerin dikkate alınmadığını, Davacı tarafın dilekçelerin teatisi aşaması sona erdikten sonra 18/05/2017 tarihinde taleplerini genişletme talebinde bulunduklarını, HMK 141/1’e göre davanın genişletilmesi ve değiştirilmesi ve değiştirilmesi yasağının cevaba cevap dilekçesi verildikten sonra başlayacağı 2015 ve 2016 yıllarında verilen güncel Yargıtay İçtihatları ile açıkça karara bağlanan hususun olduğunu, Davacı dava ve cevaba cevap dilekçesinde dava açılışı öncesinde tescil edilmiş olan tasarımdan kaynaklanan öncelik yada üstünlük haklarına dayanmadığını, TTK hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı firmanın ürettiği ürünün taklit edilerek satışa sunulduğu iddiasıyla gerçekleştiği öne sürülen haksız rekabetin tespiti, meni ve maddi manevi zararın tazmini davasıdır. Uyuşmazlık konusu görev hususudur. Davacı 16/05/2017 tarihli dilekçesinde (davalının ikinci cevap dilekçesinden sonra- ön inceleme duruşmasından önce) verdiği dilekçede dava konusu ürün modeline ilişkin tasarımın TPMK nezdinde 2016/07122 tescil numarası ile tescil edildiğini belirtmiş ve davalarının Sınai Mülkiyet Kanununu 81. maddesine göre davalının tasarım hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve zararın tazmini davası olduğunu belirtmiştir. İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 08/06/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusu tasarım hakkına tecavüzün bulunup bulunmadığı, haksız rekabet ile görev ve davanın genişletilip genişletilmediği olarak belirlenmiş ve davanın FSM’de görülmesi gerektiği belirtilerek davalının görev itirazı reddedilmiş ise de daha sonra davanın açılış tarihi itibariyle tescil edilmemiş emtiaya yönelik dava açıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, daha sonra davaya bakan ticaret mahkemesi de davadan önce tescil yapıldığı gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı vermiştir. HMK’ nın 141/1.maddesinde tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleriyle serbestçe iddia ve savunmalarını genişletebilecekleri, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın muvafakatıyla iddia ve savunmaların genişletilebilecekleri yahut değiştirilebilecekleri ifade edilmiştir.Davacı, ikinci cevap dilekçesinden sonra vermiş olduğu müstakil bir dilekçede değişiklik-genişletme yapmış olup davalı taraf bu değişikliğin geçerli olmadığını öne sürmektedir. Davaya konu ürünün, davadan önce 02/11/2016 tarihinde tasarımının tescil edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin görevli olması 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesine göre davanın görülebilmesi için gerekli bir dava şartı olup, HMK 115/1.maddesine göre de yargılamanın her safhasında resen nazara alınır. Buna ek olarak HMK’nın 31.maddesine göre uyuşmazlığın belirlenebilmesi için hakimin davayı aydınlatma görevi bulunduğu gibi, HMK’nın 33.maddesi kapsamında da dava açmaya yol açan maddi olguların hukuki takdiri-nitelemesi hakime aittir. HMK’nın 141/1.maddesinde yazılı yargılamanın geçerli olduğu davalarda tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe davada değişiklik yapabilecekleri, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile değişiklik yapabilecekleri hükme bağlanmıştır. Ön inceleme aşamasının ne zaman başladığı konusunda bir açıklık bulunmamakta fakat HMK’nın 140.maddesinde ön inceleme duruşmasında hakimin dava şartları ve ilk itirazlar hakkında öncelikle karar vereceği hükme bağlanmıştır. Mahkemenin görevini etkileyen değişikliklerin HMK’nın 141/1.maddesinde hükme bağlanan iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi kapsamında olduğuna dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Davanın görülebilmesi için gerekli olan dava şartı olan mahkemenin görevli olması şartı yargılamanın her safhasında nazara alınacağına göre, tarafların mahkemenin görevini etkileyen irade beyanlarının da iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağından bağımsız olarak mahkemece yargılamanın her safhasında resen nazara alınması gerekmektedir. HMK’nın 141/1.maddesinde iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesine 2. Cevap dilekçesi verilmesine kadar (en son 2. Cevap dilekçesiyle) serbestiyet tanınmış, ön inceleme aşamasında ise değişiklik, karşı tarafın açık muvafakatına bağlanmıştır. (Karşı tarafın açık muvafakatı ve ıslah hallerinde genişletme ve değişikliğe cevaz verildiği gibi, HMK’nın 139.maddesine göre ön inceleme duruşmasında bir tarafın gelmemesi durumunda da diğer tarafın iddia ve savunmalarını değiştirebileceği yahut genişletebileceği ifade edilmiştir.)Bütün bu hükümlerden yasanın asıl amacının ön inceleme duruşmasında sınırları belirlenen uyuşmazlık konularının daha sonrasında değiştirilmesini önlemek ve yargılamanın buna göre hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesini temin etmek olduğu aşikardır. Dava şartlarının ön inceleme duruşması başlangıcında değerlendirilmesinin amacının da usuli sorunların yargılamanın başlangıcında sonuca bağlanarak daha sonra bunlara geri dönülmemesini temin olduğu, bunun da adil bir yargılamanın bir gereği olduğu kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Somut olayda 2. cevap dilekçesinden sonra ön inceleme duruşması öncesinde mahkemenin görevini etkileyecek tarzda bir değişiklik yapılmıştır. Bu konuda 6100 sayılı HMK’da açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte açık bir yasak da bulunmamaktadır. Açık ve geçerli bir yasak bulunmadığı sürece aslolan serbestiyettir. Bununla beraber 2709 sayılı Anayasanın 90.maddesi uyarınca mevzuatımızın bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Adil Yargılanma Hakkı başlıklı 6/1.maddesine göre: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.” AİHS’nin 6/1.maddesinde yazılı adil yargılama hakkının muhtevasından çıkartılabilecek olan hak arama hürriyetinin bir gereği olarak bir şahsın davasının esası konusunda karar verecek mahkeme önünde davasının görülme hakkı, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda yapılabilecek değişikliklerin, iddia ve savunma değişikliği yasağından bağımsız olarak yapılabilmesini ve mahkemece de resen nazara alınabilmesini gerektirir. Zira aslolan uyuşmazlığın adil bir şekilde, hukuka uygun olarak görevli mahkemede çözülmesidir. Usul hükümleri tarafların adil yargılanma haklarını ihlal edecek tarzda yorumlanamaz. 4721 sayılı TMK’nın 1.maddesinin bir gerekliliği olarak kanunda uygulanabilecek hüküm bulunmaması olarak da kabul edilebilecek olan ve 6100 sayılı HMK’nın 141/1.maddesinde öngörülmemiş yasa boşluğunun adil yargılanma hakkının özüne uygun bir şekilde doldurulması gerekmektedir. Bu meyanda tarafların 2.cevap dilekçesinden sonra ön inceleme duruşmasından önce mahkemenin görevini etkileyen bir değişiklik yapabilecekleri ve mahkemenin de bunu resen nazara almasının gerektiği sonucunu varılarak eldeki davadaki uyuşmazlığın, dava tarihinden önce tescilli tasarıma vaki tecavüzün tespiti, önlenmesi ve bundan doğan zararların tazminine yönelik bir dava olması karşısında uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin de Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu kabul edilmelidir. Zira uyuşmazlığın çözümünde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri tartışılacağına, davacının ürettiği ürün ile davalının ürettiği ürünün 6769 sayılı mevzuat dahilinde karşılaştırmasının yapılmasının gerekli olmasına göre davanın, bu nitelikte uyuşmazlıklar için ihdas edilmiş ihtisas mahkemesi olarak Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmesi Anayasanın 36 ve AİHS’nin 6.maddesinde yazılı adil yargılanma hakkının da bir gereği olduğuna göre ilk derece mahkemesince verilen karar hukuka uygun bir karardır. Açıklanan nedenlerle dava tescilli tasarıma vaki tecavüzün tespit ve meni ile tazminat olmakla Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ nde görülmesi gerektiğinden usul ve yasaya uygun ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/04/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-c ve HMK 362/1-a maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.