Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/945 E. 2019/1161 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/945 Esas
KARAR NO : 2019/1161 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/719 Esas 2018/190 Karar
TARİH : 15/03/2018
DAVA : Tazminat (TTK 551.md)
KARAR TARİHİ: 18/09/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesi ile, Borsa İstanbul’da işlem gören 6362 sayılı SPK’na tabi halka açık şirket olan … A.Ş.’nin 7402 hissesine sahip olduğunu, Rekabet Kurulunun, … A.Ş.’ye Rekabetin Korunması Kanunun 4. maddesini ihlal gerekçesiyle 23.055.396 TL idari para cezası uyguladığını, … A.Ş.’nin rekabet kurulundan ceza almasına neden olan tüm eylem ve kararların davalı şirket genel müdürünün talimatı ve bilgisi dahilinde gerçekleştiğini, davalının davranışlarından dolayı zarara uğradığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle kanunlardan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusuru ile ihlal eden ve bu davranışlarından dolayı şirketi ve dolaylı olarak pay sahibi sıfatıyla şahsını zarara uğratan davalının şimdilik 5.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte … A.Ş.’ye ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin 27/03/2014 tarihli genel kurulda ibra edildiğini, davacının dava hakkı bulunmadığını, davacının, ibra kararı verildiği genel kurul kararından sonra … A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, müvekkilinin … A.Ş.’nin ana sözleşmesinde belirtilen görev ve işleri eksiksiz, tam ve usulüne uygun olarak layıkı ile yerine getirdiğini, davacının iddiasını ispatlaması gerektiğini, Rekabet Kurulu kararında yöneticilere yada çalışanlara herhangi bir kusur atfedilmediğini, genel kurulda ve kamuoyu aydınlatma platformlarında bahse konu Rekabet Kurulu kararına ilişkin giderlerin pay sahiplerine doğru şekilde açıklandığını, Rekabet Kurulunun kararı neticesinde hiçbir zarar oluşmadığını, zararın varlığını ve miktarını kanıtlama yükünün davacıda olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 15/03/2018 tarih 2015/719 Esas 2018/190 sayılı kararında;”Dosyaya getirtilen belgelerden; davacının, dava dışı şirketteki ortaklığının 31/08/2012 tarihinden itibaren başladığı görülmekte ve davacı tarafça da bu yönde aşamalarda yazılı beyanlarda bulunulmakta ise de; yukarıda açıklandığı gibi, ibra tarihi olan 27/03/2014 tarihinde davacının pay sahibi olması durumunda 08/07/2015 tarihinde açılan dava TTK’nun 558/2. maddesinde öngörülen 6 aylık hak düşürücü sürede değildir. Şayet ibra tarihinden sonra pay alınmış ise, davacı ibrayı bilerek pay satın aldığından dava hakkı bulunmamaktadır…”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı istinaf dilekçesi ile, Davanın pay sahibi sıfatıyla Rekabet Kurulu tarafından dava dışı … kesilen ceza nedeniyle şirketin uğradığı zararın tazmini için TTK 555/1. maddesi gereğince şirket yönetim kurulu üyesine açılmış sorumluluk / tazminat davası olduğunu, Dava konusu ve tarafları gereği TTK 1521. maddesi kapsamında basit yargılama usulüne göre incelenmesi gerekirken ilk derece mahkemesinin yargılamayı farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin kanun hükmüne rağmen aksi yönde hareketle tensip zaptı kararında belirtildiği üzere yazılı yargılama usulüne göre davayı inceleyip sonuçlandırdığını, bu yanlış kararın hem davanın gereksiz şekilde uzamasına, hem de basit yargılama usulüne göre yapılması gereken bir çok usuli işlemin hatalı karar neticesinde yazılı yargılama usul hükümlerine göre belirlendiğini ve mahkemece bu yönde karar verildiğini, Davanın pay sahibi sıfatıyla Rekabet Kurulu tarafından dava dışı … kesilen ceza nedeniyle şirketin uğradığı zararın tazmini için TTK 555/1.maddesi gereğince şirket yönetim kurulu üyesine açılmış sorumluluk / tazminat davası olduğunu, idari para cezasının … tarafından ödenmesi ile şirketin ve bunun sonucu pay sahibi olarak şahsının da zarara uğradığını, İlk derece mahkemesinin dava açma hakkının bulunmadığına ilişkin kararının usul, yasa ve hukuka aykırı olduğunu, TTK 558/2 maddesi hükmü kapsamında pay sahiplerinin dava açma hakkı ve süreleri ancak genel kurulda açıklanan ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylarla ilişkin olduğunu, Genel kurul toplantısında açıklanmayan maddi olaylarla ilgili olarak açılacak davalarda dava açma hakkı süreleri için TTK 558/2 maddesi değil 560 maddesi hükümleri uygulanması gerektiğini, Bilirkişi heyetinin incelemesi sonucunda, davalı aleyhine sorumluluk davası açma hakkının bulunduğu ve TTK 558/2 maddesi hükümlerinin uygulanamayacağı konusunda oy birliği ile alınmış kök ve ek raporlar ortadayken mahkeme heyetinin bilirkişi raporlarını karar aşamasında hiç dikkate almadığını ve raporların tam aksi yönünde usule, hukuka ve yasalara aykırı bir kararla davayı reddettiğini, Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre (11. Hukuk Dairesi’nin 05.02.2009 tarih 2007/12262E. 2009/1228 K. sayılı ilamı) ibranın geçerli bir hukuki sonuç doğurabilmesi için genel kurula sunulan bilanço, gelir-gider tabloları ile harcamalara ilişkin tüm bilgi ve belgelerin gerçeği yansıtması, ilgililerin sorumluluğunu doğuracak işlemler hakkında genel kurulun bilgilendirilmesi ve yapılan doğru bilgilendirme sonucu ibra kararının alınmış olması gerektiğini, ibraya ilişkin karar genel kurulun bilgisi dışında kalan hususlarda veya genel kurula yanlış olarak sunulduğu gerçeği yansıtmayan belge ve bilgilere dayalı olarak verilmiş ise şeklen geçerli bir ibra kararı mevcut olsa da söz konusu karar ilgililer yönünden geçerli bir ibraya bağlanan hukuki sonuçları doğurmayacağından ilgilileri sorumluluktan kurtarıcı bir etki yaratmayacağını, Yine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin K. 2013/9792 sayılı kararında “Genel kurul tarafından verilen ibra kararlarının hukuki sonuç doğurabilmesi için ibranın açık ibra, yani somut olayların tartışılıp değerlendirilmek sureti ile ilgililerin ibrasına karar verilmesi gerekmektedir.” denilmekte olduğunu, Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/9175 sayılı kararı içeriğinde, hiçbir konu üzerinde tartışılmadan alınmış ibra kararının soyut nitelikte ibra kararı olduğu, hiçbir konu üzerinde tartışılmadan alınmış soyut ibra kararına karşı sorumluluk davası ikame edilebileceğine hükmedildiğini, Genel kurulda Rekabet Kurulu tarafından kesilen ceza ile ilgili alınmış bir ibra kararı olmaması nedeniyle dava açma süresi için TTK 560. maddesindeki sürelerin şahsına uygulanması gerekirken mahkemenin davacı olarak konumunun TTK 558/2 maddesi kapsamında olduğu ve dava açmak için ilgili maddedeki sürelere tabi olduğuna ilişkin tespitinin hatalı olduğunu, 20/10/2016 tarihli dilekçede kesintisiz 15/04/2015 tarihinden itibaren … pay sahibi sıfatı kazandığının beyan edildiğini, ancak buna rağmen ilk derece mahkemesinin halen ne zaman … hissedarı olduğunun, genel kurul tarihinde pay sahibi olup olmadığının tespitini tam olarak yapamadığını, Davalının rekabet kurulunun kesmiş olduğu ceza ile ilgili ibra edilmediği … Yönetim Kurulunun 08/06/2015 tarih 2015/72 sayılı kararı ile sabit olduğunu, TTK 555. maddesi kapsamında … ceza sonucu uğradığı zararın sorumlularından talep etme görevi esasen şirkete ait olduğunu, bu nedenle dava dilekçesinde de beyan edildiği üzere şahsının 09/07/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı öncesinde şirkete yazılı müracaat ederek yönetim kurulundan rekabet kurulu tarafından bankaya kesilen idari para cezası ile ilgili olarak kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal etmiş bulunan ve ödenen ceza ile şirketin mal varlığının azalmasına yol açan banka yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü …’in görevden alınması ve şirket olarak hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin karar alınması konusunun genel kurul gündemine eklenmesinin talep edildiğini, Davalı …’in TTK 393. maddesi ve … esas sözleşmesinin 20. maddesi gereği toplantıya alınmadığı 08/06/2015 tarih 2015/72 sayılı … yönetim kurulu toplantısında genel kurul gündem talebiyle ilgili olarak; ” Rekabet Kuruluna sunulan Banka raporunda ve kurul kararında açık bir şekilde kararın alınmasına kusurlu bir işlem veya eylemi ile sebebiyet veren herhangi bir kişinin bulunmadığı tespit edildiğinden talebin reddine ve Olağanüstü Genel Kurul gündemine alınmamasına karar verilmiştir.” denildiğini,İlk derece mahkemesinin kararında yönetim kurulunun 08/06/2015 tarih 2015/72 sayılı kararını hiç incelemeden ve değerlendirmeden karar aldığını, İlk derece mahkemesinin değerlendirmelerinin eksik ve hatalı olduğunu, dava konusu Rekabet Kurulu tarafından dava dışı …’a kesilen idari para cezası ile ilgili şirketin genel kurullarında hiçbir şekilde cezada sorumluluğu bulunanlar hakkında ibra kararı alınmadığını, … faaliyet raporunda yer alan çıplak gözle seçilmesi mümkün olmayan ve ne anlaşılması gerektiği beliriz, sadece …’a rekabet kurulundan ceza kesildiği ve ödendiği dışında, ceza ile ilgili hiçbir doyurucu açıklama, detay bilgilendirme bulunmayan, Rekabet Kurulunun neden dava dışı … ceza kestiğinin cevabı bir kaç satır ifade edilerek geçiştirilen açıklamadan genel kurulun gereği gibi bilgilendirildiğinin çıkartılamayacağını,Rekabet kurulu tarafından kesilen cezaya bankanın hangi eylemlerinin sebep olduğu, bu eylemleri hangi yöneticilerin yaptığı, kanunlara aykırı eylemlerin hangi dönemlerde meydana geldiğinin, faaliyet raporunda yer aldığı belirtilen açıklamalarda olmadığını, Rekabet Kurulu tarafından şirkete kesilen idari para cezasının şirket yöneticilerinin kusurlu davranışlarına dayalı olarak meydana geldiğini, sorumluluk getirdiğini, dolayısıyla somut olay tüm açıklığı ile genel kurulda açıklanması bununla beraber şirketi zarara uğratan cezada kusuru olan yöneticilerin genel kurula bildirilmesi ve ondan sonra haklarında ibra kararı alınması gerektiğini, bu yapılmadan alınan ibra kararlarının 11. H.D. yerleşik içtihatlarında olduğu gibi şeklen geçerli bir ibra kararı mevcut olsa da söz konusu karar ilgililer yönünden geçerli bir ibraya bağlanan hukuki sonuçları doğurmayacağından ilgilileri sorumluluktan kurtarıcı bir etki yaratmaması gerektiğini, Diğer yandan 27/03/2014 tarihli … genel kurulunda görülen ibra maddesinin kapsamı tutanaklara da yazıldığı üzere 2013 yılına ait faaliyetlere ilişkin olduğu, her ne kadar rekabet kurulunun idari para cezası ödemesi 2013 yılı içerisinde gerçekleşmişse de, cezanın dayanağı kanunlara aykırı banka yöneticilerinin eylemleri rekabet kurulunun gerekçeli kararında da belirtildiği üzere, 2007 ile 2011 yılları arasında olduğu, bankanın 2013 yılı faaliyet dönemi içerisinde ceza dayanağı kanuna aykırı eylemler gerçekleşmediği, sadece ceza ödemesinin fiilen yapıldığını, Buna ilaveten, 2013 yılı faaliyet döneminde davalı dışında kanuna aykırı eylemlerin icra edildiği dönemde de görev yapan başka yönetim kurulu üyesi olmadığını, bütün diğer cezanın dayanağı dönemdeki görevdeki üyelerin bankanın satışı nedeniyle 2012 yılında görevden ayrıldığını, 2013 yılı genel kurulda genel ibraya konu olan yönetim kurulu üyelerinin tamamı (davalı dışında) yeni göreve başladıklarından cezaya sebep eylemleri fiilen icra etmedikleri, sadece eylemlerin sonucu olan cezanın fiilen ödendiği dönemde yönetim kurulu üyeliği görevinde olduklarını, 27/03/2014 tarihli … genel kurulunda rekabet kurulundan alınan cezayı kapsayacak bir ibra kararı alınacaktıysa bunun 2013 faaliyetlerine ilişkin genel ibra maddesi dışında ayrı bir ibra gündem maddesiyle 2007 ile 2011 yılları arasında yani kanuna aykırı eylemlerin icra edildiği dönemi davalıyla birlikte o dönemde görevde bulunan diğer üyeleri, yöneticileri de kapsayan oylama öncesi ceza ve cezaya ilişkin tüm doyurucu doğru bilgilerin, sorumluların haziruna toplantı sırasında şirket tarafından açıklandığı ve tutanaklara geçirildiği, aynı somut olayı içeren ayrı ibra gündem maddesi olması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/719 Esas 2018/190 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, pay sahibi sıfatıyla Rekabet Kurulu tarafından dava dışı …’a kesilen ceza nedeniyle şirketin uğradığı zararın tazmini için TTK 555/1.maddesi gereğince şirket yönetim kurulu üyesine karşı açılmış sorumluluk / tazminat davasıdır. TTK’nın 1521. maddesine göre bu tür davalar basit yargılama usulüne tabidir. Mahkemece davanın TTK 1521. maddesi hükmüne aykırı olarak yazılı usüle tabi dava olarak nitelendirilmesi ve davanın buna göre yürütülmesi usule aykırı ise de bu husus esasa etkili olmadığından inceleme konusu yapılmamıştır.TTK’nın 558/2 maddesinde “Şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer.” hükmü düzenlenmiştir.TTK’nın 424. maddesinde ise “Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur. Bununla beraber, bilançoda bazı hususlar hiç veya gereği gibi belirtilmemişse veya bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak bazı hususları içeriyorsa ve bu hususta bilinçli hareket edilmişse onama ibra etkisini doğurmaz. ” hükmü yer almıştır.Buna göre somut olayda davacının dava tarihi itibarıyla dava dışı banka hissedarı olduğu, hissedarlığının dava boyunca sürdüğü anlaşılmaktadır.Davacı 20/10/2016 tarihli dilekçesinde 2013 yılına kadar dava dışı banka hissedarı olmadığını, 15/04/2015 tarihinde hissedar sıfatını kazandığını belirtmiş ise de, bilirkişi raporuna ve Merkezi Kayıt Kuruluşundan gelen yazıya göre davacının hissedarlığı 31/08/2012 tarihinde başlamış, 02/04/2013 tarihine kadar sürmüştür. Bundan sonra davacının hissedarlığı 15/04/2015 tarihinde başlamış ve devam etmiştir.Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararı ile dava dışı bankaya idari para cezası uygulanmıştır. İlgili idari para cezası 2013 yılında ödenmiştir. Dava dışı bankanın 2013 yılı olağan genel kurulu 27/03/2014 tarihinde yapılmıştır. Davacı bu tarihte ilgili bankanın hissedarı olduğunu kanıtlayamamış ve ilgili genel kurula katılmamıştır. Bu genel kurulda Rekabet Kurumu tarafından bankaya verilen idari para cezası bilançoda ve denetim raporunda yer almıştır. Söz konusu genel kurul toplantısının 3. maddesinde 2013 yılı bilanço, kar ve zarar hesabı ve bağımsız denetim raporu oy birliği ile onanmıştır. Yine 6. madde ile yönetim kurulu 2013 yılı faaliyetlerinden dolayı oy birliği ile ibra edilmiştir.Davacı her ne kadar söz konusu idari para cezasının genel kurulda açıkça tartışılıp oylanmadığını, idari para cezası konusunda gerekli açıklamanın yapılmadığını bu nedenle ibranın geçerli olmadığını beyan etmiş ise de, söz konusu idari para cezası genel kurulda onaylanan bilanço da ve denetim kurulu raporunda yer almaktadır. Genel kurula katılanlar bilanço konusunda söz almamış ve oy birliği ile bilanço onaylanmıştır. Bilançonun onaylanmasında aksine bir karar bulunmamaktadır. TTK 424 maddesine göre bilanço onaylandığından yönetim kurulu da buna bağlı olarak davalı da ibra edilmiştir. Genel kurul kararına karşı süresi içinde iptal davası da açılmamıştır.Buna göre TTK 558/2 maddesine göre ibranın kapsadığı maddi olaylara ilişkin pay sahiplerinin sorumluluk davası açma hakları ibra tarihinden itibaren 6 ay geçmesi ile düşeceğinden, dava hak düşürücü süre içinde açılmamıştır.Bu nedenle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcının davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 87,00.TL harçtan mahsubu ile bakiye 42,60.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 18/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.