Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/94 E. 2018/1132 K. 21.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/94
KARAR NO : 2018/1132
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 09/05/2017
NUMARASI : 2014/1317 Esas 2017/430 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21/11/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı ile müvekkili şirket arasında 13/11/2012 tarihinde tanzim edilen 2+1 yıl süreli Yönetim Sözleşmesi imzalandığını, davalı firmanın kurumsal müşterilerine lojistik kargo hizmeti verdiğini, müvekkili firmanın ise 31/05/2013 tarihine kadar davalının Kurumsal Müşterilerinin Antalya bölgesindeki kargolarının taşeron olarak dağıtım ve sevkiyatını yaptığını, şehirlerarası nakliyatın davalı tarafından yapıldığını, davalının cari hesaptan kaynaklanan alacaklarını ödemediğini, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkili tarafından sona erdirildiğini, yönetim sözleşmesi fesih edilirken cari hesaptan kaynaklanan alacakların ödeneceği vaadinde bulunulduğunu, ancak herhangi bir ödeme yapmadığını beyanla neticeten davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazların iptali ile % 20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2013/512 D.İş sayılı tespit dosyasında yapılan tespit yargılama masrafının, davalının sözleşmeye göre 45 ile 60 gün vadeli çekler ile yapması gereken ödemeleri sözleşmeye aykırı olarak 90 ile 120 günlük çekler ile yapmasından kaynaklanan zararın dava konusu edilen 11.313,00.-TL sinin, sözleşmenin süresinden önce fesih ettirilmek zorunda bırakılması nedeni ile kar mahrumiyetinden kaynaklanan zararın şimdilik dava konusu edilen 5.000,00.-TL sinin, ve davalının Antalya …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı icra takibine karşı verdiği itiraz dilekçesi ile açıkça kısmen ikrar ederek ödediği 85.545,17.-TL borç mitarı da dahil olmak üzere tüm borcunu süresinde ödememesi nedeniyle davacının adına kayıtlı araçları piyasa değerinin altında fiyata satmak zorunda kalmasından kaynaklanan zararın şimdilik dava konusu edilen 5.000,00.-TL’sinin davalıdan tahsilini yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında bir sözleşmenin akdedilmiş olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacının söz konusu sözleşmeyi gerektiği gibi ifa etmemesi nedeniyle sözleşmenin 12. maddesi uyarınca sözleşmenin 31/05/2013 tarihinde fesih edildiğini, davacı tarafından alacaklı olduğu iddiası ile Antalya … İcra Müd….. E. sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, borcun kabul edilen kısmının ödendiğini ve itirazları üzerine dosyanın İstanbul … İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, davacı iddialarının kabul edilmediğini beyanla davacının tazminata ilişkin taleplerinin itirazın iptali davası ile birlikte görülmesinin mümkün olmadığını bu nedenle tefrikine, davacının haksız ve mesnetsiz itirazın iptali davasının reddine, %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, davacının tespit yargılama masraflarına ilişkin talebinin reddine, davacının ödemelerin geç yapılmış olduğundan bahisle talep etmiş olduğu fatura tutarına ilişkin talebinin reddine, davacının kar mahrumiyeti talebine ilişkin davanın reddine, davacının araç satışı nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararların tazminine ilişkin taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 09/05/2017 tarih 2014/1317 Esas 2017/430 sayılı kararında;
“Davanın sözleşmeye dayalı fatura alacağından kaynaklı itirazın iptali davası olduğu,
Davaya konu İstanbul .. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyası getirtilip dosya arasına konulmuştur, incelendiğinde;davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 10/07/2013 tarihinde cari hesaptan kaynaklanan 229.707,07 TL Asıl Alacak, 3.176,02 TL. İşlemiş Faiz olmak üzere toplam:232.883,09 TL’lik ilamsız takipte bulunulduğu, ödeme emrinin borçluya 12/03/2014 tarihinde tebliğ olduğu,davalı borçlu vekili 17/04/2014 tarihli dilekçesi ile borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve süresi içerisinde itirazın iptali davası açıldığı görülmüştür.
Taraflar arasında 13/11/2012 tarihli bir YÖNETİM SÖZLEŞMESİ’ nin mevcut olduğu, sözleşmenin altında tarafların kaşe ve imzalarının mevcut olduğu görülmektedir.
Sözleşmenin konusu :”…Bu sözleşme Yüklenici firmanın, .. Lojistik adına, … Lojistik’ in gösterdiği Antalya Lojistik Merkezinin işletilmesi ve bağlı hinterland içerisinde, belirli sayıdaki araç ve dağıtım elemanı ile ürünlerin teslimatını, belirlenen hacim /TL bedeli ile yapılmasını kapsamaktadır..” şeklindedir.
Sözleşmenin, Sözleşmenin Süresi başlıklı 16. maddesi:”…sözleşme 2+1 (bir ) yıl olup, 01/12/2012 tarihinde yürürlüğe girecek ve 01/12/2015 tarihine kadar geçerli olakacaktır. … Lojistik Yükleniciye sözleşme süresi bitiminden en az 1 ay öncesinde herhangi bir fesih bildiriminde bulunmazsa, taraflar sözleşmenin aynı şartlarda bir yıl daha uzatılmasını kabul eder..” şeklindedir.
Davalı tarafından davacıya düzenlenen bila tarihli FESİH BİLDİRİMİ dilekçesinde :”…Muhatap tarafından sözleşmede ayrıntılı olarak tanımlanan hizmetin verilmesinde yaşanan aksaklıklar ve Sözleşmenin Fesih başlıklı 12. maddesinde yer alan Yüklenici… Lojistikin herhangi bir sebep göstermeksizin işbu sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih etme yetkisinin, sözleşmenin özel şartlarında oludğunu kabul etmiştir” hükmü gereğince, sözleşmenin 31/05/2013 tarihi itibariyle feshederek sona erdiğini ihbar ederiz…” şeklindedir.
Akabinde davacı tarafından davalıya Antalya .. Noterliğinin 01/07/2013 tarih, …. yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşme ve cari hesaptan kaynaklanan alacaklarının ödenmesi, sözleşme süresinde yapılması gereken ödemelerin zamanında yapılmadığı iddiası ile vade farkı alacaklarının ödenmesi ve sözleşmenin süresinden önce fesih edilmesinden dolayı kar mahrumiyetinden kaynaklanan tazminat taleplerinin ödenmesini ihtar ettiği görülmektedir.
İki tarafı da tacir olan sözleşme hükmünde açıkça tek taraflı fesih hakkı tanınmış ve davalı sözleşmeyi 31.05.2013 İtibarı ile sözleşme süresi dolmadan fesh etmiştir.
Davacı, davalıya lojistik ve taşıma genel hizmetlerini davalının marka işletme adı ve hatta unvanı kullanarak ancak kendi işletmesi ve işletme vasıtaları ile sunmuştur. Burada sözleşme salt bir alt taşıma değil, taşeronluk-alt müteahhitlik şeklindedir.
Tek taraflı tanınan ve sadece davalının fesih hakkını düzenleyen sözleşme, davalının güçlü konumunu kötüye kullanarak davacıya dayatma yaptığı, bu nedenle tek taraflı fesih hükmünün haksız olduğu, davalının bu hakkı tek yanlı kullanmasının sonucunda davacı zararını telafi etmesi gerektiği değerlendirilmek gerekir. Davalının fesih hakkını sözleşmeye dayandırmasına karşın haklı sebepleri dosya içeriği ve fesih sürecinde ortaya konulmuş değildir.
Sözleşme süresi dolmadan, sözleşmede yer alan tek taraflı tanınmış fesihe ilişkin madde gerekçe yapılarak sözleşmeyi fesheden davalının feshi haklı değildir.
Mahkememizin 30/06/2015 tarihli ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere dosyanın mali müşavir, taşıma hukukçusu ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 30/11/2015 teslim tarihli raporda özetle; Sayın mahkeme görevlendirmesi çerçevesinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde bilirkişi heyetimiz; 1) Taraflar arası sözleşmenin davalı yanca feshinin haki sebeple gerçekleştiğinin dosya içeriğine göre sabit olmadığı,2) Davacının davalıdan takip tarihi itibarı ile asıl alacak miktarı olarak 142.653,70 TL sunduğu hizmetler nedeniyle alacaklı olduğu, 3) Davacının alacağına 31.05.2013 itibarı ite takip tarihi 10.07.2013 tarhine kadar 1.762,65 TL ticari temerrüt faizi talep edebileceği, 4} Yoksun kalınan kazanç iddiasına dayanan davacı talebinin somut delillerle dosyada ispatlanmadığı, 5)Davacının sair taleplerinin ayrıca ve başkaca delillerle İspatı gerektiği, 6)Davalının da iade faturalarına konu ettiği ve takas ve mahsup iddiasında kullandığı alacak iddialarını da ayrıca ispat etmesi gerektiği, 7)İnkar tazminatı konusunda takdirin sayın mahkemeye ait olduğu yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Mahkememizin 29/03/2016 tarihli ara kararı gereğince dosyanın bilirkişi heyetine verilerek davacı ve davalı vekillerinin rapora karşı beyan dilekçesindeki itirazları karşılar nitelikte ek rapor alınması için dosya bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 20/12/2016 teslim tarihli ek raporda özetle; kök raporumuzdaki kanaatimizde herhangi bir değişiklik olmadığı yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Mahkememizin 09/05/2017 tarihli duruşmasının ara kararı uyarınca; Tüm dosya kapsamı itibari ile davalı vekilinin yeni heyetten yeni rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
Yargılama sırasında bilirkişilerden alınan ek ve kök rapor ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde mahkememizce yeterli görülüp itibar edildiği…”gerekçesi ile,
Davanın Kısmen Kabulüne, davalının İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin; 142.653,70 TL asıl alacak, 1.762,65 TL işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam 144.616,35 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen asıl alacağın % 20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, takipten sonra yapılan ödemelerin infaz aşamasında nazara alınmasına, red edilen miktar yönünden davacının kötü niyeti tespit edilemediğinden ve şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
Müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki sözleşmenin genel işlem şartı olarak değerlendirilebilecek hükümler içeren bir sözleşme olmadığını, sözleşmenin her bir maddesinin iki taraf arasında müzakere edilip kabul edildiğini, tarafların sözleşme serbestisi çerçevesinde müvekkili şirketin tek taraflı olarak fesih etme yetkisi olduğunu kararlaştırdığını, her iki tarafın kabulü ile sözleşmede feshin özel şarta bağlanmasının hukuken bir mahsuru bulunmadığını, bu şartı davacının da imza edip kabul ettiğinden müvekkili şirketin güçlü konumunu kötüye kullanarak dayatma yapmasından bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin bu hakkını tek yanlı kullanmasının sonucunda davacının zararını telafi etmesi gerektiği hususunda ise davacının imza etmiş olduğu bir sözleşme maddesinden kaynaklı bütün sorumluluğu üstlenmesinin bir yana davacı tarafından sözleşme ile taahhüt edilen hizmet gereği gibi yerine getirilmediği için zarara uğrayan davacı değil müvekkili olduğunu,
Davalının tacir olup, sözleşme hükümleri gereği yapmayı taahhüt ettiği edimleri, tam, zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmek ve basiretli bir tacir davranmak yükümlülüğünde olduğunu,
Davacının da sözleşme hükümlerine uymadığını 31.05.2013 tarihli fesih bildiriminden anlaşılacağı üzere açıkça kabul ettiğini, davacının basiretli bir tacir gibi kendisi tarafından imzalanan sözleşmelerini yerine getirdiğini ortaya koyamamakta, yerine getirmediği sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin başkaları tarafından da yerine getirilmediğini ispatlamaya çalıştığını,
Davacının sözleşme hükümlerine uygun davranmaması neticesinde müvekkili şirketin sözleşmeyi feshetmesinden başka çaresi kalmadığı, sözleşme gereği performans kriterlerinin gereği gibi yerine getirilemediği ve müşterilerden gelen şikayetler ve sair hususlar defalarca davacı şirkete ikaz edilmesine rağmen düzelme gerçekleşmediği ve sözleşme haklı nedenle ve sözleşme hükümlerine göre feshedildiğini, müvekkili şirketin müşterileri ve davacı şirket ile yapmış olduğu ve bu şikayetleri konu alan sözleşmeler de dosyaya sunulduğundan müvekkili şirketten sözleşmeyi devam ettirmesinin beklenemeyeceğini, müvekkili şirketin sözleşmeyi devam ettirdiği her an için müşteri kaybetmekte ve tazminat ödemekte olduğunu, bu sebeple sözleşmede yer alan fesih hükmünün genel işlem şartlarındaki gibi tek tarafı koruyan bir hüküm olarak yorumlanması hatalı olup ve davacının sözleşme hükümlerini gereği gibi yerine getirmemesi sebebi ile feshin haklı olmadığı yorumunun yanlış olduğunu,
Her iki taraf da tacir olup sözleşme serbestisi çerçevesinde güçlü/zayıf yorumunda bulunulamayacağını, ayrıca fesih yoluna haksız ve birdenbire başvurulmadığını, mail yazışmalarından da açıkça görüleceği üzere çok defa uyarı yapıldığı ve müşteri şikayetleri iletildiğini,
Bu beyanların bilirkişilerce göz ardı edildiğini, itirazlara rağmen değerlendirilmediğini,
30.11.2015 tarihli raporda müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturaların ”hesaplamayı sağlamak için” düzenlenmiş iade amaçlı faturalar olduğu kanaatine varıldığını, bu faturaların büyük bir çoğunluğu davacı tarafından taşıması yapılan ürünlerin hasarlanması ve kaybolması nedeni ile müvekkiline kesilen fatura bedellerinin davacıya fatura edilmesi olduğunu,
Sözleşmenin 12. madddesinin açık olduğunu, bu sebeple bilirkişi heyetinin bu faturaları hangi sebeple hesaplamayı sağlamak için düzenlenmiş olduğuna kanaat gösterdiği anlaşılamamakla birlikte hatalı değerlendirme üzerinden hüküm kurulmasının da kabul edilemez olduğunu, bilirkişi heyetinin müvekkili şirketin kullanmış olduğu HONEST paket programının davacının kabulü olmadan tek başına bir ispat vasıtası olmadığını beyan ettiğini, bu program üzerinden yapılacak inceleme ile cari hesaba kaydedilen borç kalemleri ortaya çıkacak olup, borcu söndüren belge olarak kabul edilebileceğini, borcu söndüren vasıtaların yargılamanın her aşamasında borcu söndüren vasıtaların yargılamanın her aşamasında sunulabileceği gibi karşı tarafın onayına da muhtaç olmadığını,
Bütün faturaların müvekkili şirket tarafından sözleşme uyarınca düzenlendiğini, davacının sözlenin feshinden önce kesilen 22.336,60.TL bedelli faturaları da defterine işlememiş olmasının kötü niyetini ortaya koyduğunu,
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin Cezai Şartlar başlıklı 10. Maddesi ile açıkça yüklenicinin kendisine bildirilen teslim süreleri içerisinde ürünleri teslim etmek zorunda olduğu ve bir kısım performans kriterlerini tutturmak zorunda olduğu ve buna aykırı davranılması durumunda ceza faturası düzenleneceği de açıkça hükme bağlandığını, bu nedenle müvekkili şirket tarafından kesilen faturaların sözleşmeye uygun olarak kesildiğini, davacı şirket tarafından sözleşme hükümlerinin gereği gibi yerine getirilmediği kabul edilerek kesilen faturaların kabul edilmemesinin açıkça kötü niyeti ortaya koyduğunu,
Hasarlı ürün hususunda da ayrıca bir açıklama yapılması gerekir ise davacı tarafından malların teslim edilmemiş olduğunun iddia edildiğini, müvekkili şirket tarafından keşide edilen Büyükçekmece 6. Noterliği’ nin 12.07.2013 tarih ve 40259 yevmiye nolu ihtarnamesinin 2. Maddesinde müvekkili şirkete iadelerin müşteriler tarafından hemen yapılmadığı, iadesi yapılacak bir kısım ürünlerin 15.07.2013 tarihinde teslim edileceği, kalan ürünlerin de geldiklerinde teslim edileceğinin belirtildiğini, müvekkili şirket tarafından müşterileri ile imzalanan bazı sözleşmelerde hasarlı ürünlerin iadesinin kararlaştırılmamış olmasından bahisle de bu ürünlerin teslimi mümkün olmadığını, hasarlı ürünleri iade etmeyen müşterilerin ürünlerinin tespit isteyene iadesi de mümkün olmayacağını, yapılan tespitten sonra Bakırköy … Noterliği’nin 11.12.2013 tarih ve … yev. numaralı ihtarnamesi ile malların teslim alınabileceği bildirildiği ve davacı tarafından mal teslimi için bir girişimde bulunulmadığını, yani davacının tevdi mahalli tayininin talep edilmemiş olduğu yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını,
Davacı tarafından müvekkilinin yapmış olduğu ödemelere ilişkin hiçbir itirazda bulunulmayıp fazladan ödediğini iddia ettiği faizleri talep etmesinin de mümkün olmadığını,
Davacı firmanın sözleşme ile kendisine yüklenen edimleri gereği gibi yerine getirmemiş olmasından hareketle feshedildiğini, davacının mahrum kalınan kar talebinin de reddedilmesi gerektiğini,
Davacı şirketin borçlarının bulunması (davacı şirket ünvanından da anlaşıldığı üzere tasfiye halindedir.) ve bu borçların ödenmemiş olması nedeni ile araçlarının satışa çıkmasından hareketle bu araçların piyasa değerinin altında satılmış olması iddiasının da kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin bu hususta bir sorumluluğunun bulunmamasından hareketle sözleşmenin fesih nedeni de düşünüldüğünde bu talebin de yasal dayanağı olmadığını, 08.12.2016 tarihli Bilirkişi Ek Raporunda da açıkça davacının bu talebinin somut deliller ile dosyada ispatlanamadığı kanaatine varıldığını,
Tazminat taleplerinin itirazın iptali davası ile birlikte görülmesi mümkün değilken dosyanın tefrik edilmeden karara bağlanmasının hatalı olduğunu, açıklanan nedenlerle müvekkili aleyhine tazminata hükmedilmesinin mümkün olmayacağını,
Kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkilinin hali hazırda bir kısım alacak kalemi için haklı olduğu ispat edilmişken icra takibine yapılan itirazın haklı olduğu da ortaya çıkmış olduğundan tazminata hükmedilmesinin hakkaniyet olup tazminata hükmedilmesi hakkaniyet ile bağdaşmadığını,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile davanın ve davacının bütün alacak / tazminat taleplerinin reddine, davacının %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı yaptıkları itirazların dikkate alınmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda faturalarla ilgili olarak yapılan tespite istinaden davanın kısmen reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, çünkü Vergi Usul Kanundaki KDV tefkifatına ilişkin yasal düzenleme gereği bu faturalar davalıya verilen toplam hizmetin bedelinin 9/10’u oranında KDV tefkifatlı kesilmek zorunda olan faturalar olduğunu, bu faturalarla ilgili tespitte maddi hata yapıldığını, diğer tefkifatsız faturalar davalı defterlerinde kayıtlı iken bu faturaların eklentisi niteliğinde 9/10 oranındaki tefkifat faturasının davalı defterlerinde olmamasının mümkün olmadığını,
Hükme esas alınan ilk Bilirkişi raporunun Sözleşmenin Feshinin Değerlendirilmesi başlıklı bölümünde “davalının davacı karşısındaki güçlü konumunu kötüye kullanarak davacıya dayatma yaptığı, bu nedenle sözleşmedeki tek taraflı fesih hükmünün haksız olduğu, davalının bu hakkı tek yanlı kullanmasın sonucunda davacı zararını telafi, etmesi gerektiği ” tespitinin yapıldığını, ancak bu hususta ticari defterler üzerinde detaylı hesaplama yapılmadan taleplerinin ve davanın kısmen reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Dava dilekçesinin netice-i talep kısmında davalının sözleşmeyi süresinden evvel fesih etmesi nedeni ile davacının uğradığı kâr mahrumiyetinden kaynaklı zararında tazmini talep edilmesine rağmen bu hususta bir değerlendirme yapılmamasının eksiklik olduğunu,
Davacı ile davalı arasındaki sözleşme 2 yılı garanti 1 yılı opsiyonlu olmak üzere toplam 3 yıllık olduğunu, davacı firmanın davalı ile sözleşmenin en az 2 yıl devam edeceğine inanarak sırf bu iş için 8 adet kamyonet satın alarak kalıcı sabit yatırım yaptığını, davacı firmanın davalının diğer taşeronlarının performans ortalamasında çalışarak teslimat yapmasına rağmen 2013 yılı Mayıs ayı başında önce depo yönetimi ve işçilerin sevk ve idaresi yönünden otoritesi elinden alındığı, sonrasında ise Mayıs ayı sonu itibarı ile o güne kadar sözleşmeye uygun olarak ödenmeyen hakediş alacaklarının üzerine Mayıs ayında toplam hak ediş alacağının sadece 71.459,00TL’si ödenerek mali yönden acziyete düşmesine neden olacak şekilde alacakları ödenmeyerek işçiler ile tedarikçiler nezdinde davacının davalıdan olan alacaklarının tamamının ödendiği şeklinde dedikodu çıkartılarak davacının sözleşmeyi karşılıklı feshe zorlandığını,
Davalı firmanın gerek ekonomik ve finansal yönden gerekse yıllardır aynı sektörde birçok taşeronla çalışmanın verdiği iş tecrübesi ile davacı firmayı müzayaka haline düşürmeyi başardığı ve gabin baskısı altında sözleşmeyi feshe zorladığını, davacı firmanın sözleşme devam etse idi 2 yıllık sözleşmenin devam eden 1,5 yıllık sürecinde elde edeceği kârdan mahrum kaldığını, bu nedenle mahrum kalınan kârın net olarak tespiti şimdilik mümkün olmadığı için ileri de talebi ıslah hakkı saklı tutmak kaydı ile şimdilik 5.000,00.TL’ sini dava konusu ettiklerini, bu yönden 30.11.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporuna karşı beyanlarını sundukları 24.12.2015 tarihli dilekçe ekinde sundukları tablo göz önünde bulundurularak kar mahrumiyeti yönünden karar verilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacı ile davalı arasındaki yönetim sözleşmesinin 21.maddesi gereği davalı firma davacıya olan ödemelerini 45 ile 60 gün arası vadelerdeki çekler ile yapacağını, davalı taraf ise vekil edene yapması gereken ödemelerin birçoğunu süresinde ve sonrasında yapmadığı, yaptığı ödemeleri de 90-120 gün üzeri vadeli çekler ile yaptığını, vekil eden firmanın davalıdan aldığı çekleri ticari hayatın bir gerekliliği olarak Factoring firmalarında nakde çevirdiğini, bir an için davacının davalının verdiği çekleri ihtirazı kayıt ileri sürmeden aldığı düşünülse de davalının ödediği paralardan başka bir geliri olmayan davacının davalıdan binbir çile ile zor zahmet koparabildiği çeki bir an evvel factoring işlemine tabi tutup nakde çevirip borçlarına ödeme yapmak zorunda olması nedeni ile iade etmesi beklenmemesi gerektiğini, çünkü sadece davalının vereceği çekleri factoring firmasında nakde çevirerek işçi ve tedarikçi borçlarını ödeyebilen davacının bu çeklere itiraz ederek geri çevirmesi fiilen iflasına neden olacağını, vekil eden firmanın fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydı ile şimdilik çeklerin vadelerinin sözleşmede kararlaştırılan vadelerinden 1 kat daha uzun süreli olması nedeni ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydı ile şimdilik fazladan ödemek zorunda kaldığı 11.313,00.TL factoring faizinden kaynaklanan zararının davalıdan tahsilini talep ettiğini, dava ve cevaba cevap dilekçeleri ekinde factoring firmalarına verilen çekler ve buna ilişkin ödeme talep belgeleri örnekleri dava dilekçesi ekinde sunulduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen reddi yönündeki ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK 355. Maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Davada birden fazla talep bulunmakla birlikte esas olarak itirazın iptali davasıdır.
Davacı vekili dava dilekçesi ile cari hesaptan doğan alacaklarının tahsili için davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takip yaptıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek itirazın iptalini talep etmiş, itirazın iptali davasına ek olarak davalının sözleşmede öngörülen edimini süresinde yapmamasından kaynaklandığı öne sürülen zarar, sözleşmenin süresinden önce feshedilmesinden dolayı uğranıldığı öne sürülen zarar yönünden belirsiz alacak ve borcun süresinde ödenmemesinden dolayı davacının uğradığı zarar adı altında belirsiz alacak mahiyetinde farklı bir alacak talebinde bulunmuştur.
Dava dosyasında HMK 110.md anlamında davaların-taleplerin yığılması söz konusudur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul… İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin toplam 144.616,35 TL üzerinden devamına karar verilmiş, mahkemece verilen bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul 36, İcra Müdürlüğü’ nün 2014/6178 E. sayılı takip dosyası örneği istinaf safhasında getirtilmiştir.
İcra takibinin başlangıçta, Antalya .. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında başlatıldığı, yetkiye ve borca kısmi itiraz edildiği, yetkili icra dairesinin Büyükçekmece olduğunun belirtildiği, yetki itirazının kabul edildiği fakat dosyanın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına dönüştüğü anlaşılmaktadır. Davalı borçlu vekili İstanbul … İcra Müdürlüğü dosyasında kendisine ödeme emrinin tebliği üzerine İstanbul İcra dairesinin yetkisine de itiraz etmiştir (borca itirazla birlikte). Borçlu bu kez farklı bir adresi belirterek Bakırköy İcra dairelerinin yetkili olduğunu belirtmiştir.
Davacı alacaklının açtığı itirazın iptali davasında davalı, mahkemenin yetkisine itiraz etmemiştir. Bununla birlikte itirazın iptali davasının görülebilmesi için öncelikle İİK 50. maddesine göre, icra dairesinin yetkisine itirazın değerlendirilerek, takibin yetkili yerde yapılıp yapılmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir. İtirazın iptali davası açısından takibin yetkili yerde yapılması, HMK 114/2. maddesi uyarınca davanın görülebilmesi için zorunlu bir dava şartıdır.
Öte yandan davacının istinaf nedenleri açısından, itirazın iptali davasının yanında ortaya konulan talepler (yığılan talepler) açısından mahkeme kararında olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme ve red kararı bulunmamaktadır. Kararın hüküm fıkrasında Davanın Kısmen Kabulüne, davalının İstanbul ..İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin; 142.653,70 TL asıl alacak, 1.762,65 TL işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam 144.616,35 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, … denilmiş olmakla birlikte fazlaya ilişkin reddedilen talebin itirazın iptali davasıyla birlikte görülen diğer taleplere ilişkin değil, itirazın iptali davasında takibe konu miktara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu, kararın itirazın iptali davasına ilişkin ibarelerle devam etmesinden anlaşılmaktadır. Zaten gerekçe kısmında da davacının itirazın iptali davasına ilişkin diğer talepleri açısından olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Yalnızca davalı tarafından yapılan feshin haksızlığı yönünde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirme kararın gerekçe kısmında 3. sayfanın sonu ile 4. sayfanın ilk paragraflarını kapsamaktadır.
Her ne kadar ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusu icra takibi açısından davacının alacaklı olup olmadığı ve davalının feshinin haksız olup olmadığı noktalarına hasredilmiş ise de, HMK 297/1-c ve 297/2. maddesi uyarınca taleplerden her biri hakkında ne hüküm verildiği ve gerekçesinin açıklanması gerekmektedir. İtirazın iptali davasıyla birlikte görülen talepler tefrik edilmediğine göre, bu taleplere ilişkin yürütülen tahkikat işlemleri bu işlemlerden ulaşılan sonuçların, gerekçeleriyle birlikte ayrıntılı olarak kararda belirtilmesi; bu taleplere ilişkin istinaf incelemesi yapılabilmesinin de hem anayasal hem de yasal düzeyde zorunlu bir gereğidir.
Davacının bütün talepleri (birlikte açılan ve yığılan talepler) açısından gerekçeli ve istinaf incelemesine konu bir karar olmadığı, İİK 50. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz değerlendirilmeden esasa girilmiş olması nedeniyle istinaf nedenleri incelenmeden kararın kaldırılması ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiş, tüm dosya kapsamına göre edinilen kanaat çerçevesinde aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 09/05/2017 tarih ve 2014/1317 Esas 2017/430 Karar sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA ve HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca dosyanın mahkemesine İADESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafça yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalı tarafça yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 2.824,19 TL ( 31,40 TL + 2.792,79 TL ) karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-İstinaf yönünden yapılan giderlerin taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından, dosyanın taraflarına tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/11/2018 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.