Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/926 E. 2019/1936 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/926 Esas
KARAR NO : 2019/1936 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 22/03/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/1007 Esas 2018/325 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 26/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili bankanın Zeytinburnu Şubesi ile dava dışı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davalı …. müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bu sözleşmeye istineden borçluya kredi kullandırıldığını, borçlunun kredi hesaplarının Beşiktaş …. Noterliği’nin 29/08/2016 tarih ve …28040 yevmiye nolu ihtarnamesi ile kat edildiğini, borcun süresi içerisinde ödenmediğini, borçlular hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile 04.10.2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığını, bu tarih itibariyle 3.452.278,98-TL tutarındaki alacağın 28/09/2016 tarihinde tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla yine aynı risk için teminattaki gayrimenkullerin paraya çevrilmesi adına dava dışı …San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve ipotek veren … hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalıların borca, borcun faizine ve takibe itirazı neticesinde icra takibinin durduğundan bahisle borçlunun itirazının iptaline, hakkında başlatılan icra takibinin devamına, davalının inkar olunan alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı bankanın haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü …. esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, müvekkilinin takibe dayanak gösterilen borca ve kredilere kefil olmadığını, müvekkilinin davacı bankaya borcu bulunmadığını, 07/02/2013 tarihli genel kredi sözleşmesine o tarihte iş bu şirketin ortağı olduğundan dolayı kefil sıfatıyla imza attığını, davacı bankanın bu krediden sonra çeşitli tarihlerde dava dışı … şirketine krediler kullandırıldığını, müvekkilinin 20/02/2013 tarihinde şirket ortaklığından ayrılmış olduğundan sonraki dönemlerde şirkete verilen krediler için kefil olmadığını, davacı bankanın müvekkili hakkında kötü niyetli olarak icra takibi başlattığından bahisle davada Bakırköy Mahkemeleri’nin yetkili olması nedeni ile yetkisizlik nedeni ile davanın reddine, müvekkilinin borçtan sorumluluğunun bulunmaması nedeni ile esas bakımından itirazların kaublü ile davanın esastan reddine, yine davacının tüm taleplerinin reddine, davacının %40 oranındaki icra inkar tazminatı talebinin reddine, davacı aleyhine reddedilen meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, müvekkili aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 22/03/2018 tarih ve 2016/1007 Esas – 2018/325 Karar sayılı kararında;”…Tüm dosya kapsamından; davacı banka ve dava dışı …. Ltd. Şti. arasında 16/03/2011 tarihli 1.500.000,00-USD, 16/04/2012 tarihli 2.000.000,00-USD, 07/02/2013 tarihli 2.860.000,00-USD ve 06/03/2014 tarihli 2.200.000,00-USD limitli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, 16/03/2011 tarihli 1.500.000,00-USD’lik, 16/04/2012 tarihli 2.000.000,00-USD’lik, 07/02/2013 tarihli 2.860.000,00-USD’lik sözleşmelerin akdedildiği tarihte davalı ….. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğu ve bu 3 sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, bu sözleşmelerde kefilin sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil ibaresinin yazılı olduğu, kefâlet sözleşmelerinin düzenleme tarihine göre mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 487. maddesi ve 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 586. maddesindeki yasal koşulları kapsadığı anlaşılmıştır. Davalı, dava dışı şirketin ortaklığından ayrıldığını ve 06/03/2014 tarihli 2.200.000,00-USD’lik genel kredi sözleşmesinde imzasının olmadığını, bu nedenle takibe konu borçtan sorumlu olmadığını savunmuştur. Davalının kefâletinin bulunmadığı 06/03/2014 tarihli 2.200.000,00-USD’lik genel kredi sözleşmesinin var olan kredilerin yapılandırılmasından kaynaklandığı, ödeme güçlüğüne düşen asıl borçlu dava dışı ….. Ltd. Şti.’nin kredi borçlarını ödeyebilmesi için kredilerin 2 defa yapılandırıldığı, dolayısı ile takibe konu borcun davalının kefâletinin olduğu kredilerden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davacı banka tarafından hesap kat edilerek Beşiktaş …. Noterliği’nin 29/08/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiği, ihtarnamede tebliğden itibaren ödeme için 1 günlük süre verildiği, davalı …na gönderilen ihtarnamenin 31/08/2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Dosyada mevcut 20/02/2013 tarih 8262 sayılı ticaret sicil gazetesinden davalı … şirketteki hissesini İstanbul …. Noterliği’nin 11/02/2013 tarih ve … sayılı tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesi ile … devrederek ortaklıktan ayrıldığı, davalının bu kararı Kadıköy …. Noterliği’nin 20/04/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacı bankanın Zeytinburnu Şubesine ilettiği anlaşılmıştır. Davalının şirketteki hissesinin devri ile mevcut kefâletin hiçbir şekilde düşmeyeceği veya sona ermeyeceği bilinen bir durumdur. Çünkü hisse devri ile kefâletin sonuçlarının hukukî prosedürü bilindiği üzere birbirinden tamamen farklıdır. Hisse devri ile şirketteki ortaklık hukuken sona erer. Oysa ki kefâletten kurtulmanın/çekilmenin yolu öncelikle noter kanalı ile keşide edilebilecek bir ihbarın/ihtarın davacı bankaya ulaştırılması gerekir. Kaldı ki kredi sözleşmeleri karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil tek yanlı olarak bildirdiği irade beyanı ile kefâletten vazgeçemez. Bu şekildeki bir bildirim akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukukî sonucu doğurmaz. Yüksek Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik uygulamaları bu yöndedir. Somut olayda davacı bankaya gönderilen ihtarname/ihbar davacı banka çalışanına 21/04/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dosya içeriğine göre davacı banka herhangi bir yanıtta bulunmamıştır. Davacı bankanın, davalının kefil olarak imzaladığı ve bu bildirimden önce kullandırılan krediden dolayı alacağını davalı kefilden talep edebileceği kabul edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davalının takip tarihi itibari ile sorumlu olduğu miktarın 3.120.573,83-TL asıl alacak, 13.522,48-TL işlemiş akdi faiz, 84.515,54-TL işlemiş temerrüt faizi, 127.240,25-TL kat tarihine kadar işlemiş faiz, 11.263,88-TL BSMV olduğu anlaşılmış olup, buna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Alacağın likit ve hesaplanabilir olması, davalı/borçlunun itirazında haksız olduğunun anlaşılması karşısında hüküm altına alınan asıl alacak ve işlemiş faiz miktarı toplamının %20’si oranında İİK 67/2 maddesi uyarınca icra inkar tazminatına karar verilmiştir…”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulü ile (tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile) davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile 3.120.573,83-TL asıl alacak, 13.522,48-TL işlemiş akdi faiz, 84.515,54-TL işlemiş temerrüt faizi, 127.240,25-TL kat tarihine kadar işlemiş faiz, 11.263,88-TL BSMV üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %39 oranında temerrüt faizi ve faiz üzerinden %5 gider vergisi uygulanmak sureti ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,2-Hüküm altına alınan asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı olan 3.345.852,10-TL’nin %20’si üzerinden hesaplanan 669.170,42-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, İlk derece mahkemesi dosya kapsamında sunulan Yargıtay kararları ve kök bilirkişi raporu ve tüm hukuki delillerin aksine Genel Kredi Sözleşmesini yapılandırma olarak nitelendirdiğini,Davacı bankanın ve hatta avukatının böyle bir iddiasının olmadığını, mahkeme 06.03.2014 tarihli 2.200.000,00 USD’ lik Genel Kredi Sözleşmesinin yapılandırma olduğuna kanaat getirilmesinin gerekçesinin anlaşılamadığını, Dava konusu icra takibine dayanak gösterilen borcun kaynağının 06.03.2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi olduğunu, 02.10.2017 tarihli kök bilirkişi ve 17.01.2018 tarihli ek bilirkişi raporlarında icra takibine konu edilen borcun dava dışı borçlu …. Ltd. Şti’ye 20.08.2014 tarihinden sonra kullandırılan kredilerin olduğunu, Genel Kredi Sözleşmelerinden kalan borcun olmadığının tespit edildiğini,Davacı banka ile dava dışı …. Ltd. Şti. arasında;16.03.2011 tarihli 1.500.000,00 USD limitli Genel Kredi Sözleşmesi, 16.04.2012 tarihli 2.000.000,00 USD limitli Genel Kredi Sözleşmesi, 07.02.2013 tarihli 2.200.000,00 USD limitli Genel Kredi Sözleşmesi, 06.03.2014 tarihli 2.200.000,00 USD limitli Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığını, Müvekkili 06.03.2014 tarihli 2.200.000,00 USD limitli Genel Kredi Sözleşmesine kefil olmadığını, müvekkilinin kefaletinin olmadığı davacı tarafın kabulünde olduğunu, ilk derece mahkemesinin kararında da müvekkilinin bu sözleşmeye kefil olmadığının tespitinin kesin olarak yapıldığını, Kredilerin veriliş tarihleri, karşılıksız çek bedellerinin doğduğu tarih ve kredi kartı hesap ektresi tarihi, yapılandırıldığı belirtilen borcun 06.03.2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında doğduğunun kesin olarak ispat ettiğini,Yargıtay da yerleşik kararlarında geri ödemesi yapılmayan kredilerin hangi Genel Kredi Sözleşmesinden sonra verilmiş ise o genel kredi sözleşmesine dayandığının kabul edildiğini, ( Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/647 E. – 2017/4761 K. 09.06.2017 Tarih) Müvekkilinin kefaletinin bulunmadığı 06.03.2014 tarihli 2.200.000,00 USD’ lik son Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında toplam 12 adet kredinin kullandırıldığını, kullanılan bu kredilerin ilk 6′ sının ödendiğini, Davacı tarafça delil listesi ekinde sunulan dava dışı borçlu ….Ltd. Şti’ nin banka hesap hareketlerinden ve bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere, müvekkilinin kefil olduğu 07.02.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi ve önceki genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırılan tüm kredilerin ödendiği kesin olarak ispat edildiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında, kişinin kefil olmadığı genel kredi sözleşmesinden sorumluluğunun bulunmayacağının açıkça belirtildiğini, ( Yargıtay 19. HD. 2016/771 E. 2016/5205 K. 23.03.2016 T. – Yargıtay 19. HD. 2015/16241 E. 2016/7729 K. – Yargıtay 19. HD. 2016/333 E, 2016/8549 K. – Yargıtay 19. HD, 2017/2938 E. 2017/7589 K. – Yargıtay 19. HD, 2016/20565 E. 2017/6396 K. 28.09.2017 T. – Yargıtay 19. HD. 2016/333 E, 2016/8549 K. Sayılı kararı, – Yargıtay 19. HD. 2015/16241 E. 2016/7729 K. – Yargıtay 19. HD, 2017/2938 E. 2017/7589 K. – Yargıtay 19. HD, 2016/20565 E. 2017/6396 K. 28.09.2017 T. – Yargıtay 19. HD, 2016/16729 E. 2017/3117 K. 18.04.2017 T. Kararı, – Yargıtay 19. HD. 2016/14037 E. 2017/1591 K. 28.02.2017 T. Kararı, – Yargıtay 19. HD, 2010/11945 E. 2011/6293 K. Kararı, Yargıtay 11 HD, 2011/5684 E. 2012/13371 K. Kararı, – Yargıtay 19. HD. 2016/771 E. 2016/5205 K. 23.03.2016 T. Kararı, – Yargıtay 19. HD. 2016/11309 E. 2017/6091 K. 20.09.2017 T. Kararı, Yargıtay 19. HD, 2017/647 E. 2017/4761 K. Sayılı 09/06/2017 T. Kararı, – Yargıtay 19. HD. 2015/17826 E. 2016/3756 K. 03.03.2016 T. Kararı )Bilirkişi kök raporu ile ek raporu arasında çelişkilerin var olduğunu, çelişkilere ve aykırılıklara rağmen ek raporda neden kök rapora aykırı ya da yapılan tespitlere aykırı görüş beyan edildiğinin açıklanmadığını,Müvekkilinin icra takibine konu edilen borçtan sorumlu olduğunu kabul etmemekle birlikte, TBK hükümleri kapsamında kefile başvuru koşulları somut olayda gerçekleşmediğini, kefilin sorumluluğu bankanın ağır kusuru nedeniyle sona erdiğini,Müvekkilinin icra takibine konu edilen borçtan sorumlu olduğunu kabul etmemekle birlikte, müvekkili temerrüt faizinden ve %39 oranındaki temerrüt faizi oranından sorumlu olmadığını,İlk derece mahkemesince icra inkar tazminatına hükmedilmesi hukuka aykırı olduğunu, aksine davacı banka kötüniyetli olarak müvekkili hakkında icra takibi başlatıldığını, davacının kötüniyeti sabit olduğunu, müvekkili aleyhine haksız olarak başlatılan takipteki alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini,Banka, müvekkilinin sözleşmede imzasının olmadığını bildiği halde kötüniyetli hareket ettiğini, Davacı banka, müvekkilinin kefil olarak imzalamadığı bir sözleşmeden doğan borç sebebiyle müvekkilini sorumlu tutarak müvekkili hakkında takip başlatması, tüm malvarlığını haczettirerek müvekkilinin ticari itibarını zedelemesi, diğer bankalar nezdinde kredi notunu düşürmesi, ticaret hayatını bitme noktasına getirmesi davacı bankanın açıkça kötüniyetli hareket ettiğinin en açık ispatı olduğunu,Yargıtay kefilin imzası bulunmayan sözleşmeden dolayı sorumlu tutulamayacağını yineledikten sonra bankanın İİK m.67 hükmü gereğince kefile kötüniyet tazminatı ödemesi gerektiğinin belirtildiğini, (Yargıtay 19. HD. 2016/11309 E. 2017/6091 K. 20.09.2017 T. – Yargıtay 19. HD, 2017/647 E. 2017/4761 K. Sayılı 09/06/2017 T. – Yargıtay 19. HD. 2015/17826 E. 2016/3756 K. 03.03.2016 T. )İhtiyati haciz tedbir niteliğinde olduğundan iş bu davada da ihtiyati haczin kaldırılmasının istenmesinin mümkün olduğunu, ihtiyati haciz hukuka aykırı olup kaldırılmasının gerektiğini, müvekkilinin borçlusu ya da kefili olmadığı bir borçtan dolayı malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulmuş durumda olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak olan istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesine, davacı aleyhine reddedilen meblağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere ve talebi doğrultusunda en az % 40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, müvekkili lehine tehir-icra kararı verilmesini ve tedbiren ihtiyati haczin kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, davacı banka tarafından davalı ve dava dışı borçlular hakkında Istanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında … nolu krediden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Davacı vekili, dava dışı asıl borçlu …..LTD.ŞTİ.’ne kullandırılan ve ödenmeyen kredi borçlarının iki kez yapılandırmaya tabi tutulduğunu,buna rağmen borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek icra takibi yapıldığı belirtip davalı borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, takibe konu … nolu kredi sözleşmesinde kefil olarak müvekkilinin imzasının olmadığını,bu nedenle borçtan sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Yerel Mahkemece, 06/03/2014 tarihli 2.200.000,00USD. lik GKS’nin var olan kredilerin yapılandırmasından kaynaklandığı, ödeme güçlüğüne düşen asıl borçlu dava dışı …. LTD. ŞTİ.’nin kredi borçlarını ödeyebilmesi için kredilerin 2 defa yapılandırıldığı, dolayısı ile takibe konu borcun davalının kefaletinin olduğu kredilerden kaynaklandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabülüne karar verilmiş olup verilen karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Taraflar arasındaki somut uyuşmazlığın; takibe konu borcun hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, mahkemenin kabulüne göre 06/03/2014 tarihli GKS.nin yeni bir sözleşmemi yoksa var olan kredilerin yapılandırmasına yönelik bir sözleşmemi olduğu, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasındadır.Yerel mahkemece bankacı,mali müşavir ve öğretim üyesi bilirkişi heyetinden alınan 02/10/2017 teslim tarihli raporda; davacı banka ile dava dışı …Şirketi arasında 16/03/2011, 16/04/2012, 07/02/2013, 06/03/2014 tarihli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, 16/03/2011, 16/04/2012 07/02/2013 tarihli GKS.lerde davalı … kefil olduğu, 06/03/2014 tarihli GKS.de … kefil olduğu, 06/03/2014 tarihli GKS. de kefil olarak … imzasının bulunmadığı, davacı bankanın 20/08/2014, 27/10/2014, 01/10/2014, 10/10/2014, 20/10/2014, 05/03/2015 tarihinde kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine 12/06/2015 tarihinde 1.066.600,00USD. olarak yeniden yapılandırıldığı, daha sonra ödemelerin aksaması üzerine 2.ci defa 28/12/2015 tarihinde 1.065.550,50 USD. olarak yapılandırıldığı, tekrar ödemelerin aksaması nedeniyle davacı banka tarafından Beşiktaş … Noterliği’nin 29/08/2016 tarih ve … Yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiği, takibe konu alacağın 20/08/2014 tarihinden sonra kullandırılan kredilerin ödenmemesinden kaynaklandığını, davalının kredilerin ödenmesinden önce imzalanmış 06/03/2014 tarihli GKS. de kefaletinin bulunmadığını belirtmişlerdir.Yerel Mahkemece Bankacı bilirkişi değiştirilip yeni atanan bankacı bilirkişininde bulunduğu heyetten alınan 29/01/2018 teslim tarihli raporda; Davacı banka ile dava dışı …. Şirketi arasında yapılan 16/03/2011, 16/04/2012, 07/02/2013, 06/03/2014 tarihli GKS’ ne dayalı olarak kullandırılan kredilerden borcun kaynaklı olduğu, bu sözleşmelerden 16/03/2011, 16/04/2012, 07/02/2013 tarihli olanlarda davalı … kefil sıfatıyla imzaları bulunduğundan bu sözleşmelere dayalı tüm borçlardan sorumlu olduğu, dava dışı borçlu ….Şirketinin … nolu krediden 20/08/2014 tarihinde, … nolu krediden 01/10/2014 tarihinde, … nolu krediden 10/10/2014 tarihinde, 3000023452 nolu krediden 20/10/2014 tarihinde, … nolu krediden 27/10/2014 tarihinde, … nolu krediden 05/03/2015 tarihinde kredi kullandırıldığı, dava konusu kredi işlemlerinde yeni bir kredi açılarak kullandırılmasının söz konusu olmadığı, kredi borcunun davalının kefaletinin olmadığı 06/03/2014 tarihli GKS’ ne dayalı olarak açılan yeni bir krediden kaynaklanmadığı, zaten var olan kredilerin yapılandırmasından kaynaklandığı, yapılan hesaplamaya göre davalının takip tarihi itibariyle davacıya 3.357.115,98 TL. borçlu olduğu belirtilmiştir.Kök bilirkişi raporunda dava konusu icra takibine dayanak gösterilen borcun kaynağının 06.03.2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine bağlı olarak 20/08/2014, 27/10/2014, 01/10/2014, 10/10/2014, 20/10/2014, 05/03/2015 tarihinde kullandırılan krediler olduğu belirtildiği halde ek bilirkişi raporunda 20/08/2014, 27/10/2014, 01/10/2014, 10/10/2014, 20/10/2014, 05/03/2015 tarihinde kullandırılan kredilerin kaynağının davalının kefaletinin olmadığı 06/03/2014 tarihli GKS.ne dayalı olarak açılan yeni bir krediden kaynaklanmadığı, zaten var olan kredilerin yapılandırmasından kaynaklandığının belirtildiği,bu hali ile kök ve ek rapor arasında çelişki olduğu,ayrıca bilirkişi raporlarında mahkemenin kabulünde olduğu şekilde 06/03/2014 tarihli GKS’ nin borç yapılandırma sözleşmesi olarak değerlendirilmediği, yeni bir sözleşme olduğu ve bu sözleşmedede davalının kefil olmadığının belirtildiği, davacı banka, icra takibinde … nolu kredi hesap numarasını göstermek suretiyle takip başlatmış olup, dosyaya delil olarak sunulan sözleşmelerden 16/03/2011, 16/04/2012, 07/02/2013 tarihli olanlarda davalı … kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, 06/03/2014 tarihli GKS. de davalının imzasının bulunmadığı görülmektedir. Bu olgu karşısında, Dairemizce duruşma açılarak üç kişilik bankacı bilirkişi heyetine banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak, raporlar arasındaki çelişkide giderilmek suretiyle icra takibine dayanak olan ve hesap nosu belirtilen kredinin davalının kefaleti bulunan genel kredi sözleşmeleri kapsamında mı yoksa davalının kefaleti olmayan GKS. kapsamında mı kullandırılıp, kullandırılmadığı, eğer kefaleti bulunan bu sözleşme kapsamında kullandırılmışsa, davalının sorumlu olduğu miktarın tespit edilmesi için rapor alınmıştır.Dairemizce alınan bilirkişi heyet raporunda, davacı bankanın Zeytinburnu Şubesi tarafından dava dışı … Ltd. Şirketine 2011 yılından itibaren imzalanan Kredi Genel Sözleşmeleri gereği yabancı para (USD) rotatif kredileri kullandırıldığı, davacı banka ile dava dışı şirket arasında davalınında müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı 16/03/2011 tarihinde 1.500.000,00 USD., 16/04/2012 tarihinde 2.000.000,00 USD., 07/02/2013 tarihinde 2.000.000,00 USD.lik Genel Kredi Sözleşmeleri düzenlendiği, davalının 11/02/2013 tarihinde dava dışı borçlu şirketin ortaklığından ayrıldığı, davalının ortaklıktan ayrıldığı tarihten önceki ve sonrasında açılan kredilerin 31/12/2014 tarihi itibariyle tamamen tahsil ve tasfiye edildiği, takibe ve davaya konu banka alacağının 06/03/2014 tarihli davalının imzasının olmadığı sözleşmeden sonra kullandırılan kredilerden kaynaklı olduğunun belirtildiği,borcun kaynağının davalının imzasının olmadığı 06/03/2014 tarihli GKS.ne İstinaden kullandırılan kredilerden kaynaklı olduğu,bu kredilerden kaynaklı borçtan davalının sorumlu olmadığı,buna göre mahkemece davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Sonuç olarak; yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine, davacının kötü niyetli olduğu dosya kapsamına göre sabit olmadığından ve şartları oluşmadığından, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile;İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1007 Esas 2018/325 Karar ve 22/03/2018 tarihli ilamın HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle;1-Davanın reddine,2-Koşulları bulunmayan davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,İLK DERECE YÖNÜNDEN : 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre alınması gereken 44,40 TL. harcın peşin yatırılan 41.694,91 TL.’den mahsubu ile bakiye 41.650,51 TL. nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 99.722,79.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 57.138,79.TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 9-Davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile karar sonrası istinaf aşamasında sarfedilen 58,00.TL tebligat ve posta gideri ve 2.250,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.406,10.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. Kısım 2. Bölüm 17/b maddesine göre hesaplanan 2.725,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,11-Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/12/2019