Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/914 E. 2019/940 K. 03.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/914
KARAR NO : 2019/940
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 20/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/558 Esas 2017/1269 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 03/07/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalılardan …Tic. Ltd. Şti arasında 19.08.2008 tarihli 15 yıl süre ile Kira Sözleşmesi akdedildiğini, söz konusu kira sözleşmesinin, davalı şirketin maliki bulunduğu … İli, … İlçesi, … Mh. … pafta,…ada 14 parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydı üzerinde 01.09.2008 tarihinde … yevmiye no ile şerh edildiğini, davalı şirketin söz konusu taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt istasyonunda aralarındaki 19.08.2008 tarihli protokol ve 08.09.2008 tarihli bayilik sözleşmesine istinaden müvekkil şirket bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, sonrasında dava dışı … San. ve Tic.Ltd.Şti. tarafından gönderilen Üsküdar… Noterliği’nin 23.08.2013 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile “kira konusu taşınmazın kendileri tarafından satın alındığı, … ile olan mevcut bayilik ilişkisinin 08.09.2013 tarihi itibari ile son bulacağı, sonrasında mevcut bayi yada başkaca bayi adayları ile yeni bir bayilik sözleşmesi yapılmasına muvafakatlerinin olmadığı, Rekabet Kurulu kararlarına göre mevcut kira şerhinin 08.09.2013 tarihi itibarıyla sona erdiği ve tapudan terkin edilmesi gerektiğinin bildirildiği, söz konusu ihtara ilişkin, Üsküdar ….Noterliğinin 12.09.2013 tarihli … yevmiye sayısı ile gönderilen cevabi ihtarname ile, …ile olan bayilik ilişkisinin 08.09.2013 itibarıyla sona ereceği, mevcut kira hakkından feragat edildiği, bununla birlikte söz konusu ilişkiye özgü ödenmiş bulunana kira bedelleri, yatırım tutarları, işletme yardım bedelleri ve sair ödemelerin kullanılmayan kısmına ilişkin bakiyesinden, sözleşmelerin yatırım tarihinde öngörülmüş bulunan süreden daha erken sona erecek olmalarından kaynaklanan ve ödeme gününe kadar işleyecek yasal faiz, vade farkı ve KDV hariç 1.163.231,28 TL tutarındaki bedelin ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, yine aynı ihtarnamede tapu kaydında mevcut, fakat terkin işlemi gerçekleştirilinceye kadar tapuda şekli olarak kalacak ve müvekkil şirket tarafından kullanılmayacak olan kira şerhinin terkinini teminen vekil edilmesi talep edilen kişi yada kişilerin isim-soyisim, ana adı-baba adı, doğum tarihi ve TC kimlik Numarası bilgilerinin bildirilmesinin istendiğini, ancak bugüne kadar konuyla ilgili herhangi bir bilgi verilmediği için terkine ilişkin vekaletname hazırlanamadığını, davalılar tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığından kira bedeli ve işletme yatırım destek bedeline ilişkin toplam, 1.049.833,76 bedelli iade ve alacak davası açıldığı, bu davanın halen İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/329 esasında derdest olduğunu, davalılar tarafından duran varlık- inşaat bedeline ilişkin olarak da herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle fazlaya ve hataya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; Müvekkili şirketin dikey ilişkinin başlangıçta öngörülen süre kadar devam edeceğini nazara alarak davalı şirket tarafından işletilen akaryakıt istasyonuna yapmış olduğu duran varlık inşaat bedelinin geçersiz ve müvekkili şirket tarafından kullanılamayacak süresine karşılık gelen 68.258,85 TL kısmının (anapara) KDV’si ile birlikte, ödemenin yapıldığı tarihlerden itibaren TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsüen tahsiline, ayrıca söz konusu bedelin (ana paranın) fesih tarihine kadar davalı yedinde kaldığı sürede bu iktisap sayesinde davalının elde ettiği tüm semerelerin (kazançların, faizlerin, kaim değerlerin) ve müvekkilimiz şirketin bu bedelden yoksun kalması sebebiyle uğradığı ekonomik kayıpların karşılığı 29.683,41 TL’nin KDV’si ile birlikte, fesih tarihi olan 08.09.2013 tarihinden itibaren TCMB’ nın kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında faizi ve faizin KDV’ si ile birlikte yine davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava dilekçesinde davacı şirket müvekkillerin mülkiyetindeki akaryakıt istasyonuna 101.333,31 TL yatırım yaptığını belirtmiş ise de bu yatırımların ne olduğunu açıkça ifade etmediklerini, davacı delilleri incelendiğinde liste olarak bir takım bilgiler verildiği görülmekte ise de bu listenin gerçekleştiğine dair müvekkil şirket aleyhine kesin delil teşkil edecek bir belge sunulmadığını, davacı şirketin dilekçe ekinde sunduğu listeden anlaşıldığı kadarıyla “İstasyon inşaatının” kendisi tarafından yapıldığını ve bu kalem için de 81.841,00-TL harcandığını iddia ettiğini, bu iddianın piyasa gerçekleri ile bağdaşmayan, gerçek dışı ve fiktif bir iddia olduğunu, bu büyüklükte bir petrol istasyonun inşaatının sadece 81.841-TL tutması mümkün olmadığını, bu hususun dahi tek başına davacı iddiasının gerçek olmadığını gösterdiğini, davacının inşaat yatırımlarını konu alan ve müvekkilin tasdiki bulunan faturaları sunmadığı takdirde, tek taraflı liste halinde sunduğu iddia ile davasını ispat çabasının Sayın Mahkeme tarafından himaye edilmemesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 15 yıl süreli akdedilmiş, Rekabet Hukukuna ve Rekabet Kurumu Kararlarına aykırı olarak düzenlenmiş, rekabeti ihlal eden – muvazaalı olduğunu, hukuka aykırı olan bu sözleşmenin davacı şirketin dayatması ile yapılan tek taraflı, müzakere edilmesi mümkün olmayan tip sözleşme niteliğinde olduğunu, Rekabet Kurumu kararlarına aykırı tanzim edilen sözleşmenin 5 yıldan daha uzun süreli akdedilmesinin müvekkili için bağlayıcı olmadığını, Sözleşmenin 5 yıl için olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, zira müvekkilin Rekabet Kurulu Kararlarını ve uygulamalarım bilebilecek durumda olmadığı halde, davacı şirketin söz konusu kararlara ve uygulamalara vakıf olduğunu, davacı şirketin hukuken en fazla 5 yıl için sözleşme yapılabildiğini bilerek sözleşme hazırladığı için, imzalanan sözleşmeden 5 yıl için faydalanmayı beklemekte ve bilmekte olduğunu, davacının müvekkil arazisine yatırım yaptığı ispatlansa dahi, 2008 yılında imzalanan sözleşmenin 2013 yılında feshedildiği nazara aldığınızda davacı şirketin umduğu maksimum faydayı elde ettiğinin görüleceğini, bu durumda da sözleşmeden umduğu ve elde edebileceği maksimum faydayı elde eden davacı şirketin huzurdaki davada taleplerinin de haksız olduğunu, müvekkil şirketin ortaklık yapısı ve şirket için bir takım idari sıkıntılar bulunmakta olup, şirket eski ortağı, diğer davalı … ile ihtilaf bulunduğunu, şirket defterleri ve evrakları geçmişe yönelik incelenmekte olup, incelemeler bittiğinde ek cevap ve delil sunmak hakkı talep edeceklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/12/2017 tarih 2014/558 Esas – 2017/1269 Karar sayılı kararında;”…4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. Maddesi ve 2002 yılında yürürlüğe konulan 2002/2 sayılı dikey anlaşmalar grup muafiyeti tebliği ve 18/09/2003 tarihinde yayınlanan 2003/3 sayılı tebliğ ve Danıştay’ın 13 Mayıs 2008 tarihli karan ve Rekabet Kurulunun 30/10/2008 tarih ve 08-61/997-389 sayılı kararı ve Rekabet Kurumunun 05/03/2009 tarihli kararı, 12/03/2009 tarihli duyurusunda yer alan gerekçelerde dikey anlaşmanın 08/09/2013 tarihinde sona erdiği ve davacının dikey anlaşmanın sona ermesi nedeniyle 15 yıllık kiralama/ intifa süresi için sarf edilen sabit yatınm bedelinden geçersiz kalan süreye isabet eden kısmının faiz hariç 68.258,85 TL olduğunu ve bunun işlemiş faizinin 29.683,41 artı Kdv ve fesih tarihi sonrası işlemiş faizin davalılar tarafından geri ödenmesini talep ettiği ve yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacının sabit yatınmlar için 66.060,06 TL ve KDV tutan 11.890,08 TL ve işlemiş faizi 807,40 TL olarak hesaplandığı bu değerin davacının defter değeri olduğu ve davacının sözleşmenin feshedildiği tarihteki değeri olduğu, davacının bu talebinin sözleşmenin sona erme şekline göre haklı olduğu, sözleşmenin sona ermesinin dava dışı şirketin sözleşmeye konu taşınmazın satın alması olduğu, ve davacının kira hakkından feragat ettiği ve talimatla alınan bilirkişi raporunda duran varlık ve inşaat maliyetinin tespit edildiği ve bu nedenle davacının sabit yatırımlara ilişkin talebinin kabulüne karar vermek gerektiği, diğer davalılann kefil oldukları ve protokol tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken eski Borçlar Kanununun 484.maddesine göre kefaletin sıhhatinin kefilin sorumlu olacağı belirli miktarın gösterilmesine bağlı olduğu, mezkur protokolde ise davalıların sorumlu olacakları miktarın gösterilmediği, bu durumda davalı … ve davalı …’ın kefaletlerinin hukuken geçerli olamayacağı ve bu kişilerin bu dava bakımından sorumluluklarının bulunmayacağı Taraf dilekçeleri, sözleşme, protokol, taahhütname, ihtarnameler, talimatla alınan bilirkişi raporları ve dosyada alaınan gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı itibariyle anlaşıldığı…”gerekçesi ile, 1-Davalı …Tic. San. Ltd. Şti. Yönünden kısmen kabul kısmen reddi ile 66.060,06 TL sabit yatırım bedelinin KDV tutarı olan 11.890,08 TL KDV’si ile birlikte ve işlemiş faizi 807,40 TL olmak üzere dava tarihi itibari ile avans faizi ile birlikte bu davalıdan alınıp davacıya verilmesine,2-Diğer davalılar hakkındaki davanın REDDİNE,, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı …. Tic vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Bilirkişi raporunda 08/09/2013 tarihinden itibaren sebepsiz zenginleşmenin oluştuğunu ve faizin başlatılmasının gerektiğinin tespit edildiğini, ancak sebepsiz zenginleşenin sürekli temerrüt halinde olması nedeniyle faiz başlangıcı olarak 08/03/2013 tarihinin değil, ödemenin yapıldığı tarihin baz alınmasının gerektiğini, ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.12.2003 tarih 2003/13-787 E. 2003/774 K.) Denkleştirici adalet ilkesi gereği iadeye karar verilirken verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılmasının gerektiğini, bu bağlamda iktisap edilen şeyin getirdiği semereler ve sağladığı diğer yararların da zenginleşmenin kapsamına dahil edilmesinin gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında sebepsiz zenginleşenin semerelerden sorumlu olduğunu, zenginleşenin bu parayı ne şekilde değerlendirdiği yönünde bir açıklık olmaması halinde de ekonomik hakların belirlenmesinde hukuksal bir ölçü olarak faiz kavramının esas alınması gerektiğinin belirtildiğini, Diğer davalılar … ve … yönünden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında imzalanan protokolde davalılardan … ve …’in diğer davalı … borçlarına garantör olduklarının açık ve net bir şekilde ifade edildiğini, bu bağlamda sorumlulukları garantörlük hükümleri çerçevesinde değerlendirildiğini ileri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının semere alacağının reddi ve … ve … yönünden davanın reddine yönelik kısmının kaldırılmasına, hükmedilen 66.060,06 TL için 01.12.2008 tarihinden itibaren faiz işletilmesine, bu isteğin kabul görmediği takdirde 66.060,06 TL’nin güncelleştirilmiş değerinin hesaplanması yönünde bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle ortaya çıkan rakamın hüküm altına alınmasına, davalılardan … ve … garantör sıfatıyla sorumlu olduğundan bu kişiler yönünden de davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … Tic vekili istinaf dilekçesi ile,Davacının semere alacağı ve semere faizi talep etme hakkının ve müvekkili …’ın iddia edilen alacaktan sorumlu olmadığını kabul etmekle birlikte, davacı lehine 66.060,06-TL asıl alacak, 11.890,08-TL KDV ve 807,40-TL faiz alacağına hükmedilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu,Davacı tarafından bedeli talep edilen duran varlıkların ne olduğunun ispat edilemediğini ve soyut bir iddiadan öteye gidilemediğini, iş bu doğrultuda müvekkilinin ticari defterleri ile çelişen davacı defterlerine dayanılarak davacının 66.060,06-TL+KDV tutarında alacaklı olduğunun kabulünün hukuka aykırı olduğunu, Davacının bedelini talep ettiği “kanopi, dolum dirseği, dolum hortumu” gibi ekipmanların müvekkilinden iade alındığının dosyada mübrez tutanaklarla sabit olduğunu, davacının bunlar dışında herhangi bir sabit yatırım talebi varsa, bunların neler olduğunu ve kendisi tarafından yapıldığının ispat etmesinin gerektiğini, davacının iddia ettiği işleri yaptığına veya bunlarla ilgili yatırım yaptığına dair herhangi bir fatura, belge vs. ibraz edilmediğini, istasyon inşaatı ve altyapı otomasyon inşaat işlerinin protokol gereğince müvekkili tarafından yapıldığını, davacının bu sayılan işleri kendi yaptığını ispat etmeden alacaklı kabul edilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu, Protokole de bakıldığında istasyon için gerekli aboneliklerin müvekkili tarafından sağlanacağının kararlaştırıldığını, adsl işiyle ilgili tam olarak istasyonda ne yapıldığı davacı tarafından açıklanmadığını,Protokolde de kararlaştırıldığı üzere inşaat işlerinin müvekkili tarafından yapıldığını, davacı, davada talep ettiği alacağın varlığını ispat edemediğini, taraflar arasında imzalanan protokolde davacının duran varlık yatırım bedellerinin kendisi tarafından karşılandığı veya karşılanacağına dair herhangi bir madde bulunmadığını ve davacı tarafından belirtilen işlerin müvekkili tarafından yapılacağının belirtildiğini,Hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda ve hüküm gerekçesinde talep edilen işlerle ilgili davacı tarafından yatırım yapıldığı ve bu yatırım bedelinin davacı tarafından karşılandığına ilişkin kayıt bulunduğunun belirtildiği, ancak bu hususun müvekkili şirket tarafından tutulan ticari defter ve kayıtlarla uyuşmadığını, iki tarafın ticari defterleri arasında farklılık bulunması durumunda ticari defterlerin delil olma niteliğini kaybettiğini, ( HMK’nın 222/3. madde) müvekkili şirket defter ve kayıtlarının incelenmesinin talep edildiğini, ancak ilk derece mahkemesince buna ilişkin herhangi bir inceleme yaptırılmadığını, eksik inceleme ile hükmün kurulduğunu, Davacının bu taleplerini kabul anlamına gelmemekle birlikte, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin Rekabet Kurumu kararlarına aykırı olduğunu, Rekabet Kurulu’nun 05.03.2009 tarih, 09-09/187-56 ve 09-09/187-57 sayılı kararlarına istinaden yayınlanan duyuru ile, akaryakıt sektöründe bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa ve benzer etkiye sahip ekipman, kredi, kira gibi ayni ve şahsi hakları içeren sözleşmelerin, rekabet yasağı süresini fiilen uzatamayacağını ve beş yılı aşan süreler bakımından tarafları bağlamayacağının bildirildiğini, sözleşmenin 2013 yılında sona erdiğinin kabul edilmesinin gerektiğini, işbu nedenle sabit yatırım bedelinin geriye kalan süreye tekabül eden kısmı için davacının alacaklı görülmesinin mevzuata aykırı olduğunu,Hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda belirtilen 2014 tarihli Yargıtay kararı gereğince, akdin feshinden sonra da davalı yanın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediğinin bu kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığının tespit edilerek sonuca göre karar verilmesinin gerektiğini, davacının böyle bir yatırımda bulunmadığını, yatırım yaptığı kabul edilse dahi bu yatırımların müvekkili tarafından kullanıp kullanılmadığının ve varlığının tespitinin gerektiğini, ancak bu hususun tespit edilmeden davacının alacağının haklı bulunduğunu, işbu kararın içtihatlara aykırı ve eksik inceleme ile kararın verildiğini, nitekim ilk derece mahkemesinden bu hususta keşif yapılmasının talep edildiğini, ancak talebin talimatla yapılan keşfe dayanılarak reddedildiğini ileri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına, inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, feshedilen bayilik ve kira sözleşmesinden dolayı davalı tarafta kalan yatırımdan dolayı sebepsiz zenginleşildiği öne sürülen tutarın (semereleriyle birlikte) tahsili davasıdır. Uyuşmazlık konusu; sona eren sözleşmelerden dolayı davalı elinde kalan yatırımlardan dolayı davalının zenginleşip zenginleşmediği, zenginleşmişse miktarı ve gerçek şahıs davalıların bunlardan sorumlu olup olmadıkları noktasındadır. Davacı ile davalılardan … firması arasında 8/09/2008 tarihinde bir yıl süreli akaryakıt istasyonu bayilik sözleşmesi imzalandığı ve yine davacı ile davalı şirket arasında 19/08/2008 tarihinde protokol imzalandığı ve protokolde davalılar … ve …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak yer aldıkları, protokolün 8. Maddesinde ” Bayinin … karşı olan tüm yükümlülükleri … ve … tarafından müştereken borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla garanti ve tekeffül edilmiştir ” hükmünün yer aldığı, davalı şirket tarafından 18/08/2008 tarihli kira sözleşmesi ile … Mah. … Cad. No… adresindeki gayrimenkulün davacıya 15 yıllık süre için kiraya verildiği, kira sözleşmesinin tapuya şerh edildiği, kiralanan ve üzerinde bayilik yürütülen taşınmazın dava dışı …. Ltd. Şti. tarafından satın alındığı, davalı şirket ile davacı şirket arasındaki Bayilik Sözleşmesinin 08/09/2013 günü son bulduğunun yeni malik tarafından bildirildiği, davacı şirket tarafından 12/09/2013 tarihinde davalı şirket ve dava dışı firmaya ihtarname gönderilen ihtarname ile … ile olan bayilik ilişkisinin 08/09/2013 tarihi itibariyle sona ereceği, mevcut kira hakkından feragat edildiği, bununla birlikte söz konusu ilişkiye özgü ödenmiş bulunan kira bedelleri, yatınm tutarları, işletme yardım bedelleri vs. ödemelerin kullanılmayan kısmına ilişkin bakiyesinden sözleşmelerinin yatırım tarihinden ön görülmüş bulunan süreden daha erken sona erecek olmalarından kaynaklanan bedelin ödenmesinin ihtar edildiği anlaşılmaktadır. Mahkeme dikey anlaşmanın sona ermesi nedeniyle 15 yıllık kiralama/ intifa süresi için sarf edilen sabit yatınm bedelinden sabit yatırımlar için geçersiz kalan süreye isabet eden kısmın sözleşmenin feshedildiği tarih itibariyle defter değerini 66.060,06 TL ve KDV’sini 11.890,08 TL ve işlemiş faizi de 807,40 TL olarak belirleyen bilirkişi raporunu esas almış, sözleşmenin sona erme şekline göre davacının söz konusu bedeli istemekte haklı olduğu, sözleşmenin sona ermesinin dava dışı şirketin sözleşmeye konu taşınmazın satın alması olduğu ve davacının kira hakkından feragat ettiği belirtilerek söz konusu tutarların tahsiline karar vermiştir. Davacının istinaf nedenleri açısından: Davacı vekili, davalı gerçek şahısların sözleşmeden garantör sıfatıyla sorumlu olduklarını öne sürmüştür. Davacı ile davalı şirket arasındaki 19/08/2008 tarihli protokolde … ve … müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imza atmışlardır. Sözleşmenin 8.maddesinde bayinin … karşı olan yükümlülüklerinin … ve … tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla garanti ve tekeffül edildiği ifade edilmiştir. Bilirkişiler sorumluluk açısından birden fazla sorumluluk yarıştığı için sözleşmedeki sorumluluğu kefalet olarak kabul edileceğini, 818 sayılı BK 484 uyarınca sorumlu olunan miktar belirtilmediği için kefaletin de geçersiz olduğunu belirtmişlerdir. 818 sayılı BK’ nın 110/1. maddesine göre: Bir üçüncü şahsın fiilini başkasına taahhüt eden kimse bu üçüncü şahıs tarafından taahhüdün ifa edilmemesi halinde zarar ve ziyan tediyesine mecburdur. Davacının davalı şirketten olan talebi, bayilik sözleşmesi kapsamında bayinin yükümlendiği edim değildir. Davacının talebi, bayide kalan ve bayinin sebepsiz zenginleştiği öne sürülen tutarın tahsiline yöneliktir. Davalı gerçek şahısların yükümlülüklerinin davalının sözleşmesel olarak yerine getirmedikleri edimlere yönelik olduğu, esasen miktar da belli olmadığından kefaletlerin geçersiz olduğu, davalı gerçek şahısların garantiye dayalı sorumluluk hükümlerinin sebepsiz zenginleşmeden kaynaklaan borca teşmil edilemeyeceği, bu itibarla mahkemece verilen kararın taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiye uygun olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf semere alacağına da hükmedilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Sebepsiz zenginleşme davasında sebepsiz zenginleşilen, davalıda kalan ve davalının kullanarak ticaretine devam ettiği ve taşınmaza değer katan kısım olup bu belirlendikten sonra bunun dışında bir de semerelerinin istenmesinin hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Bunun dışında faiz hesaplamasında sözleşmenin başlangıç tarihinin esas alınması yönündeki istinaf nedenin yasal dayanağı yoktur. Sözleşmenin sona erdiği tarihe kadar davalı şirketin bayiliği sözleşmeye dayalı olarak meşru olduğuna göre, fesih tarihinden önceki dönem için hiçbir durumda talepte bulunulamaz. Davalının istinaf nedenleri açısından: davacının sözleşme uyarınca yaptığı tüm istasyona ilişkin yatırımların bedelinin tahsiline karar verilmemiştir. Keşifte belirlenen bu tutar 756.160,66 TL’ ye tekabül etmektedir. Davacı duran varlıkların davalı tarafta kaldığını öne sürerek bunun tahsilini istediğinden davacının sabit yatırımlarından duran varlıklar olarak muhabeleştirilen varlıkların dava tarihindeki değeri davalının sebepsiz zenginleştiği tutar olarak kabul edilmiş ve bu doğrultuda hüküm kurulmuştur. Yapılan yatırımlara ilişkin belgeler getirilmiş olup bilirkişi raporlarına göre belirtilen yatırımların dava konusu sözleşmeye dayanılarak yapılan sabit yatırımlar olduğu anlaşıldığından, bunların dava konusu sözleşmeyle ilişkisi bulunmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Sözleşme bittikten sonra sözleşmenin geçersizliğini öne sürmek 4721 sayılı TMK’nın 2.maddesine göre dürüstlük kuralına aykırı olduğundan, davalının sözleşmenin Rekabet Kurumu kararlarına aykırı olduğunu öne sürmesi hukuken geçerli değildir. Akdin feshinden önceki dönem için herhangi bir karar olmadığından davalı vekilinin buna ilişkin istinaf nedenleri de yerinde değildir. Mahkemece yapılan istinabe sonucunda mahallinde istasyonun bulunduğu taşınmaz üzerinde keşif yapılmış olup taşınmazda bulunan muhdesat, bilirkişilerce belirlenmiştir. Taşınmaz üzerinde araç yıkama yeri, akaryakıt istasyonu, market, servis ve idari bina olarak kullanılan yapı, zemin altında üzeri betonlanmış akaryakıt depoları ve LPG vanalarının bulunduğu, servisler ve idari kısımın kullanılmadığı fakat diğer kısımların kullanıldığı belirlenmiştir. İstasyonun Türkiye Petrolleri adı altında işletildiği anlaşılmaktadır. Kalan muhdesatın davalı tarafından kullanılıp kullanılmadığının belli olmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir zira davalı taraf davaya cevap dilekçesinde ve diğer aşamalarda taşınmazı kullanmadığını savunmamış olup ön incelemede belirlenen uyuşmazlık konuları arasında da davalının taşınmazı kullanmaya devam edip etmediği uyuşmazlık konusu olarak belirlenmemiştir. HMK’nın 141/3.maddesine göre tahkikat, ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konuları esas alınarak yürütülmüştür. Sonuç olarak; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde, usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 44,40TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 5.379,93TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 1.345,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.034,93 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraflar üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 03/07/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.