Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/902 E. 2019/883 K. 20.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/902 Esas
KARAR NO : 2019/883 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 23/11/2017
NUMARASI : 2015/1230 Esas 2017/983 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 20/06/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin 30.09.2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurulunda müvekkilinin olumsuz oy verip kararlara usulüne uygun olarak muhalefet ettiğini, gündemde 4 nolu sırada yer alan 2014 yılına ait finansal tabloların onanmasına dair kararın ve 5 nolu sırasında yer alan 2014 yılında görev yapan yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin ayrıca 6 nolu sıradaki geçmiş yıllar karının dağıtılmamasına ilişkin kararın TTK. 445 ve devamı maddeleri gereğince iptali gerektiğini, zira alınan bu kararların kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu belirterek davalı şirketin 30.09.2015 tairhli genel kurlunun 4, 5 ve 6 nolu kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu yapılan 30.09.2015 tarihli genel kuruldaki 4, 5 ve 6 nolu kararların yasaya ve ana sözleşmeye uygun olduğunu, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde de karın dağıtılmaması yönünde karar alındığını, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadığını ve tasdik edilen bilanço ve gelir tablosunun gerçeği yansıtıp iptalini gerektirir bir neden bulunmadığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 23/11/2017 tarih 2015/1230 Esas – 2017/983 sayılı kararında;”Dosyada mevcut bulunan ve mahkememizce itibar edilen birikişi raporunda açıklandığı üzere, ticari ortaklıkların amacının kar elde etmek ve bunu ortaklara dağıtmak olduğu, kar payının ortaklar açısından müktesep hak teşkil ettiği, şirketin kar elde etme amacını terk etmesinin mümkün olmadığı, karın dağıtımına ilişkin ana sözleşmede ve kanunda öngörülen bir takım sınırlamaların da bulunduğu, karın dağıtımının genel kurulun münhasır yetkisinde olup, istisnai hallerde karın dağıtılmaması yönünde karar alınmasının söz konusu olabileceği, ancak kar payının ortağın müktesep hakkı olması nedeniyle bu sınırlamaların ve düzenlemenin dar yorumlanması gerektiği, şirketin kar dağıtılmaması ya da oranının düşük tutulması yoluyla yarar sağlayarak finans yükünü azaltabileceği ancak bununla beraber ortağın müktesep hakkı olan kar elde etme amacının tamamen sınırlandırılarak ortadan kaldırılamayacağı, dolayısıyla şirketin çıkarlarıyla ortakların çıkarları arasında denge kurulmasının zorunlu olduğu, objektif ölçülere uygun davranılmasının gerektiği, yerleşik Yargıtay kararlarında ifade edildiği üzere ortaklığın sürekli gelişim ve paydaşlara olabildiğince düzenli biçimde kar dağıtımı sağlama amacıyla, uygun ve yararlı ise, genel kurulca yasa ve ana sözleşmede öngörülen sınırı da aşacak şekilde olağan dışı yedek akçe ayrılabileceği ve bu koşullarla kar payı dağıtmama kararı alınabileceği ancak bağlantı ve duyarlı dengenin zorunlu koşulunun kar dağıtmamaya yönelik genel kurul kararının sadece şirketin sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli biçimde kar dağıtımı sağlama amacına yönelik bulunması gerektiği, ayrıca kar payının gereksiz biçimde azaltılması veya dağıtmamasının anonim şirkete karşı güven ve ilgiyi sarsabileceği ve kararın afaki, objektif, iyiniyet kurallarına aykırı olmaması gerektiği, buna göre kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının ortaklığın sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli kar payı dağıtımı amacına yönelik olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, Dava konusu genel kurulun 6 nolu maddesinin, şirketin 2014 yılı karından yasa ve ana sözleşme gereği tenzili gereken miktar ayrıldıktan sonra karın geriye kalan kısmından %5 oranında 30.06.2016 tarihine kadar ortaklara dağıtılmasına ve kalan diğer tüm karın olağan üstü yedek akçe olarak ayrılmasına ve geçmiş yıllar karının dağıtılmamasına yönelik olduğu, esasında bu kararın kanuna ve ana sözleşmeye aykırılık teşkil etmediği, ancak alınan bu kararın iptal sebepleri arasında yer alan afaki, objektif, iyiniyet kurallarına da aykırı olmaması, çoğunluğun ortaklık çıkarları gerektirmediği halde gücünü kötüye kullanarak aldığı azlığı ya da münferit pay sahiplerinin haklı menfaatlerini zedeleyen kararların objektif iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil edeceği, geçmiş yıllara ilişkin karın dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararında gerekçe açıklanmasına gerek bulunmadığı, ancak davalı şirketin hangi gerekçeye dayalı olarak bu yönde bir karar aldığını ortaya koyamadığı, sadece daha önceki yıllarda da aynı yönde kararlar alındığını, ekonomide ve dünya genelinde yaşanan olumsuzluk ve hızlı değişkenlik sebebiyle şirketin mali yapısının güçlü tutulması olduğunun savunulduğu, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde finansman uzmanı vasıtasıyla inceleme yaptırılarak ve bu konuda ek rapor alındığı, alınan ek raporda şirketin 31/12/2014 tarihli bilançosunun tetkikinde, dönem net karının 23.585,196,61 TL, geçmiş yıllar karının da 182.975.315,24 TL, ödenmiş sermayenin 29.600.000,00 TL ve kar yedeklerinin 5.920.000,00 TL olmak üzere şirket öz varlığının 242.080,511,85 TL olduğu, 2014 yılına ait kar ve geçmiş yıllarının karının dağıtılması durumunda şirketin ödenmiş sermayesinde herhangi bir düşüşün olmayacağı ve şirketin devamlı gelişmesinde engel teşkil etmeyeceğinin açıklandığı bu rapora itibar edildiği dolayısıyla davalı şirketin 30/09/2015 tarihli genel kurulunun 6 nolu gündem maddesinde geçmiş yıl karlarının ve 2014 yılı için % 5’i dışında kalan kısmın dağıtılmaması yönündeki kararın objektif iyi niyet kurallarına başka bir deyişle dürüstlük kurallarına uygun olmadığı, şirketin mali bakımdan güç duruma düşürülmeyecek olmasına rağmen ortakların kar payı elde etme menfaatinin gözetilmediği ve aradaki dengenin pay sahipleri yararına bozulmasına sebebiyet verildiği anlaşılmakla, dava konusu genel kurulun 6 nolu maddesinin dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle iptali gerektiği …”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE,Davalı şirketin 30.09.2015 tarihli genel kurulunun 6. Nolu maddesinin İPTALİNE, Aynı genel kurulun 4. ve 5. maddelerinin iptali isteminin REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava konusu 6 nolu genel kurul kararının iptali bakımından davanın kabulüne ilişkin kararın hukuken doğru olduğunu, Davalı Şirketin 30/09/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı Olağan Genel Kurulunda 4 nolu gündem maddesi altında şirketin 31.12.2014 Tarihli 2014 yılı Finansal Tablolarının oy çokluğu ile onaylanmasına karar verildiği dosyadaki belgelerden de anlaşılabileceği üzere, oylama yapılan finansal tabloların sadece bir sayfalık Bilanço ve Gelir Tablosundan ibaret olduğu, eklerinin ve dip notlarının bulunmadığını, İlk derece mahkemesinin finansal tablolar bakımından bilanço kalemlerinin sıralanması dışında hiçbir değerlendirme içermeyen bilirkişi kök ve ek raporuna atıf yaparak, şaşırtıcı şekilde gerekçeli kararda aynen “2014 yılı olağan genel kurul toplantısında 4 nolu kararın “2014 yılı finansal tabloları, kar zarar ve diğer kapsamlı gelir tablosunun onaylanmasına” ilişkin olduğu vurgusunu koyultarak yaptıktan sonra, kök ve ek bilirkişi rapordaki teknik açıklamalar dikkate alındığında, şirketin bilanço ve faaliyet raporunun gerçeği yansıtmadığı yönünde her hangi bir tespitin bulunmadığı, bilançoların şirket kayıtlarına uygun olduğu gerekçesiyle finansal tabloların iptali koşullarının bulunmadığına karar verdiğini, İlk derece mahkemesinin gerekçesinde yer alan ve “finans uzmanının tek tek incelediği mali verilere uygun düşecek şekilde” olan ifadesinin şaşırtıcı olduğu, bilirkişi raporunda ek belge ve bilgi olmadığı gibi, içeriğinde de yeterli bilgi ve veri olmadığı,Rapordan hakim ortak durumunda bulunan … A.Ş.’ne neden borç verildiği, ortaklarından olan alacakları mevcut iken neden dövizle şirketin borçlandırıldığı anlaşılamadığı gibi, bağış yapıldığı söylenen büyük tutarlara ilişkin hiçbir belge ve dayanağa yer verilmediğini, mevcut rapora bakıldığında hiçbir belge ve dayanak olmadığı için şirket yönetimin yüksek maliyetle borç alıp, bağış yaptığı sonucu çıkmakta olduğunu, yine raporda taşınmazlara ilişkin hiçbir açıklama ve belge olmadığını, Bütün bu eksikliklerine rağmen bir sayfadan ibaret, eksiz ve dip notsuz bir bilanço ve gelir tablosu dışında mali veri bulunmayan, raporun içeriğinde de bu iddialara cevap verilmeden, hiç bir eki dahi sunulmadan mahkemeye ibraz edilen Bilirkişi Raporunun ve şirket bilançosunun mahkemece nasıl kapsamlı bulunduğu, kanuna ve hukuka uygun bulunduğu anlaşılamadığını, Dosyada mevcut bilanço ve gelir tablosundan, genel kurul tutanağından ve ekindeki muhalefet şerhinden ve de ticaret komiserliğinden getirtilen evrak kapsamından da anlaşılabileceği üzere dava konusu Bilanço ve Gelir Tablosu TTK. 514 ve 515. Maddelerin üst norm olarak belirlediği unsurları taşımadığı, bu itibarla kanuna ve hukuka uygun olmadığı gibi, eksiz, açıklamasız, dipnotsuz ve yetersiz olduğundan denetlenebilir nitelikte de olmadığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 514. maddesi hükümden de açıkça anlaşılabileceği üzere, genel kurula sunulması gereken finansal tabloların Türkiye Muhasebe Standardında belirlenen finansal tablolardan ibaret olacağı açık olup, kanuna ve hukuka uygun sayılabilmesi için bunların ekleri ile birlikte genel kurula sunulması gerekmekte olduğunu, Türkiye Muhasebe Standardında belirlenen finansal tabloların ise, Resmi Gazetede yayımlandığı ve http://www…..gov.tr/eskiler/2005/01/20050116-4.htm adresinden ulaşılabileceğini, TTK. 514’üncü maddenin atıf yaptığı Türkiye Muhasebe Standartlarına göre finansal tabloların mutlaka yukarıda tek tek yer verilen tebliğ hükmündeki unsurları içermesi gerekeceği, bu unsurları taşımayan bir finansal tablonun kanuna ve hukuka uygun olduğunun söylenemeyeceğini, Dava dilekçesinde yer verilen 30.09.2014 tarihli Bilanço ve Gelir Tablosu ile 31.12.2014 Tarihli Bilanço ve Gelir Tablosu arasındaki mutlak çelişki ve açıklanamayan gider artışları hususunun, ne genel kurul sırasında davacının bilgi talebi üzerine yönetim kurulu tarafından, ne dosyada görevlendirilen Bilirkişi Kurulu tarafından ne de mahkeme tarafından cevaplandırılamadığı, böyle bir bilanço ve gelir tablosunun TTK. m.514 ve 515. Maddelere uygun olduğunu söylemenin olanaksız olduğunu, Müvekkilinin genel kurul sırasında dile getirdiği bilgi talepleri davalı şirket yönetim kurulu tarafından cevapsız bırakıldığı, bilgi alma hakkı da açıkça ihlal edildiğini, Bu hususun aynı finansal dönem bakımından özel denetçi istemini kabul ederek özel denetçi atayan İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi (2015/1006 E, 2016/1006 K) tarafından yargılama sırasında görevlendirilen Prof. Dr. … ile …tarafından hazırlanan dosyada bir örneği bulunan 23.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda da bilgi alma hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiğini, binaenaleyh genel kurulda finansal tablolar hakkında talebe rağmen bilgi verilmediğinden, tasdik kararının aynı zamanda 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 447/1 hükmüne aykırı düştüğü ve pay sahibinin bilgi alma hakkını engelleyerek alınan her kararın mutlak butlanla malul olduğunu, İlk derece mahkemesinin kararına doğrudan gerekçe yaptığı bilirkişi raporu, eksik ve hatalı olduğu gibi, yargılama sırasında rapora yönelik haklı itirazları da mahkeme tarafından giderilmediğini, Şirketin ana sözleşmesinde ve genel kurul tutanaklarında yönetim kuruluna bağış yapmak yetkisi verilmediği ticaret sicil kayıtlarıyla dahi ortada iken bilirkişinin bu iddialarıyla ilgili hiçbir araştırma, değerlendirme ve dayanak belge arama gereği duymadığını,Bilirkişinin raporunda 28.597.328,18 TL’ nin hakim ortak … A.Ş. ‘ye verilen borç paranın, 31.12.2014 Tarihinde faizi ile birlikte tahsil edildiğini yazmasına rağmen yine bu havalenin gerçekten yapılıp yapılmadığını ortaya koyacak dayanak belgeyi raporuna eklememiş, rapora yönelik itirazları da cevapsız bıraktığı,İlk derece mahkemesinin bilirkişi raporuna dayanarak vasi kısıtlı arasındaki menfaat çatışmasını ve yine pay sahiplerinden … A.Ş.’nin doğrudan ve dolaylı hakimiyet ilişkisinin mevcut olduğu oylamada TTK. M.195 vd hükümleri hiç dikkate almadan, incelemeden, eksik inceleme ve değerlendirmeye bağlı olarak geçersiz ibra kararının geçerli olduğu sonucuna vardığını, ancak yönetim kurulu üyesi …’ın, genel kurul tarihinde pay sahibi babası sayın …’ ın vasisi olduğunu, İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/591 E sayılı dosyasında vasi olarak görevlendirilen …’ın, şirket genel kurullarında kendisi ile birlikte pay sahibi bulunan kısıtlı adına, kendi yararına oy kullanamayacağını, böyle bir durumda menfaat çatışması oluşacağını, Esasen Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre de vasi ile kısıtlı arasında menfaat çatışması bulunan durumlarda vasinin kısıtlı yerine genel kurulda oy kullanamayacağı, vesayet mahkemesine başvurularak temsil kayyımı atanması gerekeceğini, Somut olayda yönetici ortak durumundaki vasi …’ ın, vesayet mahkemesinin duruşmaları sırasında duruşma zaptına geçen beyanlarıyla da sabit olduğu üzere menfaat çatışması olduğundan dolayı vasinin genel kurulda oy kullanmaması gerektiği beyan edilmesine rağmen, bilerek kısıtlı yerine oy kullanması için vesayet mahkemesinden temsil kayyımı atanmasını istemediği, bunun yerine kendisinin menfaat çatışması olduğu halde kısıtlı yerine oy kullandığını, yapılan genel kurul toplantılarını vasinin vesayet mahkemesine bildirmediğini, denetim raporlarını da sunmadığını, kaldı ki bu konuda tam aksine vesayet mahkemesi İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin vasi …’ın, kısıtlı adına oy kullanamayacağı, aksi durumun menfaat çatışmasına yola açacağı, genel kurullardan önce vesayet mahkemesine bilgi verilip, kayyım atanmasının sağlanmasına yönelik 25.1.2016 tarihli açık bir yazılı talimatı da mevcut olup, ilgili talimatın dosyada bulunduğunu, Vesayet dosyasındaki belgelerden de anlaşılabileceği üzere kısıtlı ile … arasında husumet bulunduğu, kısıtlının sağlıkla görev yaptığı son 10 yıl içinde …’ı şirketlerden uzaklaştırdığı, hiç bir şirketin yönetim kurulunda görevlendirilmediği, bunun yanı sıra aynı dönemde kesintisiz şekilde davalı şirkette kısıtlı ile davacının birlikte yönetim kurulunda yer aldığı, davacının Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığı ve vasi … ile …’ın oylarıyla yönetim kurulundaki görevinden süresi bitmeden çıkarıldığını, böyle bir durumda vasinin, kısıtlının tamamen menfaatinin aksine oy kullanmış bulunduğu hususunun tartışma dışı olduğu, yönetici ortak vasi …’ın, kendisi ile ilgili genel kurulda ibra oylamasında menfaat çatışması bulunan kısıtlı adına oy kullanması ve yine kısıtlının yıllardır husumetli bulunduğu …’ın ibrasında kısıtlı oyunu kullanmasının kabul edilemez bir hukuki garabet olduğunu, Somut olayda … A.Ş.’nin davalı şirketin yüzde (%) 45.5 hissesine sahip pay sahibi olduğu, … A.Ş.’ nin kanuni temsilcilerinin davalı şirketin pay sahibi ve Yönetim Kurulunda temsil yetkisini haiz ortakları … ile … olduğu, … ‘ın davalı şirketteki pay oranı yüzde (%)14, …’ ın pay oranının ise yüzde (%) 10 olduğu, böyle bir yapılanmada …A.Ş.’ nin 6102 Sayılı TTK. m.195 açıklığı ile hakim ortak durumunda bulunduğu, davalı şirketin bağlı şirket olduğu, yapılan ibra oylamasında hakimiyet ilişkisi gözetilmeden nisabın hesaplanmasının hukuka aykırı olduğu,Kanuna ve usule aykırı şekilde hazırlanan finansal tablo nedeniyle yönetim kurulunun kurul halinde de ibrası hukuken mümkün olamayacağından, ibra kararının iptali gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin davalı şirketin 30.9.2015 tarihli Olağan Genel Kurulunda karara bağlanan 4 ve 5 sayılı genel kurul kararı hakkındaki davanın reddine dair kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden yapılacak inceleme ve yargılama neticesine göre davanın tam kabulüne ve davalı şirketin 2015 yılı olağan genel kurulunda alınan 4, 5 ve 6 sayılı genel kurul kararlarının kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının “Davalı şirketin 30/09/2015 tarihli genel kurulun 6 nolu maddesinin iptaline” ilişkin kısmına katılma yoluyla itiraz ettiklerini,Dosyaya sunulan delillerin yeterince tetkik ve tahkik edilmediğini, Mahkeme tarafından bilirkişi raporuna itirazların haklı bulunarak ek rapor alındığını, ek raporda 2014 yılı karı sanki hiç dağıtılmıyor gibi hatalı bir değerlendirme yapıldığını, mahkemece de bu hususta başka bir inceleme gereği duymadan beyanları dikkate almadan bahse konu 6 nolu kararın tümüyle iptaline karar verdiğini, İptaline karar verilen 6 nolu kararın sanki hiç kar dağıtılmaması yolunda alınmış bir karar gibi değerlendirilmesinin doğru olmadığını, kar dağıtımına ilişkin kararın genel değil şirketin yapısı ve içinde bulunan koşullar, konjoktur dikkate alınmak suretiyle değerlendirmesi gerektiğini, Anonim şirketlerin genel kurul toplantılarının usul ve esasları ile bu toplantılarda bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkındaki Yönetmelik’in 34. maddesi uyarınca bakanlık temsilcisinin toplantılara nezaret ve kanuna aykırı gördüğü hususlarda şerhinin düşmek görevi bulunduğunu, genel kurul toplantılarda alınan kararların geçerlilik şartlarında birinin de Bakanlık temsilcisinin toplantı tutanağını imzalamış olması olduğunu, Bakanlık Temsilcisi tarafından imzalanan tutanağın hukukumuz bakımından niteliğinin kesin delil oluşturması olduğunu, iptaline karar verilen 6 nolu genel kurul kararının yasaya, ana sözleşmeye aykırı bir tarafı olmadığı gibi afaki iyi niyet kurallarına da aykırı bir tarafı olmadığını, İleri sürerek kısmi istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının “davalı şirketin 30/09/2015 tarihli genel kurulunun 6 nolu maddesinin iptaline” ilişkin kısmının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talep gibi davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1230 Esas 2017/983 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, davalı şirketin 30/09/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurulunda alınan 4,5 ve 6 nolu kararların TTK 445, 446 ve 436 maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne, 30/09/2015 tarihli genel kurulun 6. nolu maddesinin iptaline, aynı genel kurulun 4 ve 5. maddelerinin iptali isteminin reddine karar verilmiş, verilen karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf aşamasında verdiği dilekçe ile davalı şirketin huzurdaki davaya konu yapılmayan 30/10/2014 tarihinde gerçekleşen olağanüstü genel kurulunda alınan karaların iptali için İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/121 E. sırasına kayıtlı açtıkları davada mahkemece verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. HD’nin 08/11/2018 tarih ve 2016/13709 E., 2018/6884 K. sayılı kararı ile lehlerine bozulduğunu, Yargıtay kararında davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan tüm kararların hükümsüz olduğunun belirtildiğini, davalı şirketin Yargıtay kararı ile hükümsüz olduğunun belirtildiği 31/10/2104 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan kararla 2 yıl görev yapmak üzere yeni yönetim kurulu üyeleri seçildiği, anılan kararla bu toplantıda alınan tüm kararların hükümsüzlüğü sonucu doğduğundan, iptalini talep ettikleri dava konusu davalı şirketin 30/09/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarında etkileneceğini bu nedenle söz konusu mahkeme kararının bu dava için bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek ekinde ilgili mahkeme kararı ile Yargıtay kararını sunmuştur.Bunun üzerine İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesine yazı yazılarak ilgili karar ile Yargıtay ilamı ve davanın geldiği aşama sorulmuş, gelen cevabi yazıda ilgili karar ile Yargıtay ilamı gönderilerek dosyanın karar düzeltme aşamasında Yargıtayda olduğu belirtilmiştir.Gelen İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/121 E., 2016/211 K. sayılı kararının incelenmesinde davacısının …, davalısının …San. ve Tic. A.Ş., dava konusunun davalı şirketin 09/10/2014 tarihli ve davalı şirketin 31/10/2014 tarihinde olağanüstü genel kurulunun toplanmasına ilişkin 5 nolu yönetim kurulu kararının geçersizliğine ve 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan 3 ve 5 nolu kararların iptali talebine ilişkin olduğu, mahkemece davanın kısmen kabulüne genel kurulun 5. maddesinin iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. HD’nin 08/11/2018 tarih ve 2016/13709 E., 2018/6884 K. sayılı kararı ile “mahkemece TTK’nın 390/4 ve 392/7 maddeleri gereğince geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olan ve TTK’nın 416. maddesi uyarınca toplanmadığı da sabit bulunan davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan kararların da geçersiz olduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” gerekçesi ile bozulduğu görülmüştür.HMK’nın 357/3 maddesinde “İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği halde incelenmeden reddedilen veya mucbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.” hükmü düzenlenmiştir.Davacı vekilinin istinaf aşamasında sunduğu söz konusu mahkeme kararı ve Yargıtay bozma ilamı her ne kadar ilk derece mahkemesinde ileri sürülmemiş ise de, Yargıtay bozma kararının tarihi, mahkeme kararı ve Yargıtay bozma ilamı içeriği dikkate alındığında söz konusu delillin (Yargıtay bozma kararının tarihinin karar tarihinden sonra olması dikkate alınarak) HMK 357/3 maddesi gereğince istinaf aşamasında incelenebileceği değerlendirilmiştir.Yargıtay 11. HD’nin yukarıda belirtilen gerekçe ile bozduğu İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/121 E., 2016/211 K. sayılı kararında iptali istenen davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunun 3 nolu maddesinde şirketin yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin karar alındığı, davaya konu iptali talep edilen 30/09/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın 2014 yılı finansal tabloların onanmasına, 5 nolu kararın ise yönetim kurulunun ibrasına ilişkin olduğu, buna göre İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan ve davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan kararların iptaline ilişkin davanın sonucunun bu davayı etkileyecek olmasına göre bu davanın sonuçlanmasının bekletici mesele yapılmasının zorunlu olması karşısında, bu husus HMK’nın 357/3 maddesinde düzenlenen sonuca etkili sonradan ortaya çıkan (mücbir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan) delil niteliğinde olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/121 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılarak bu davanın sonucuna göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, bu aşamada davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 23/11/2017 tarih ve 2015/1230 Esas – 2017/983 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davalının istinaf başvurusunun bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4- Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 5-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile posta giderinin davalı üzerinde bırakılmasına, 7- Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/06/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.