Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/888 E. 2019/857 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/888 Esas
KARAR NO : 2019/857 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/847 Esas 2017/820 Karar
TARİH : 12/10/2017
DAVA : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 29/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 1997 yılından 2008 yılına kadar davalı şirketin Kocaeli bayiliğini yaptığını, haksız ve nedensiz yere sözleşmenin davalı şirketçe sonlandırılması ve davalı şirketin yenilenmiş cihaz ithal ettiğinin öğrenilmesi üzerine karşılıklı ihtarnameler keşide edildiğini ve davalı şirketin müvekkili şirketten alacaklı olduğu iddiasını ihtarlar sonucu öğrendiklerini, yapılan araştırmada davalı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile 701.219,83.-TL. asıl alacak üzerinden ve bir de bu asıl alacağa 895.223,98.-TL. faiz işleterek 04.11.2010 tarihinde takibe geçtiğini ve müvekkili şirkete ilamsız ödeme emri gönderilerek, ödeme emrinin muhtarlığa bırakıldığını ve takibin kesinleştiğini tespit ettiklerini, müvekkili şirketin davalıya ve hatta grup şirketlerine olan borçlarını çekler, banka havaleleri, Kocaeli, İzmit, Derince ve Gebze Fatih Devlet Hastanelerinden verilen temliklerle tümüyle ödediğini, davalı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin borcu olmadığı için, faiz borcunun da olmasının mümkün olmadığını, kaldı ki herhangi bir ihtar söz konusu olmadığından işlemiş faiz talebinin bu yönden de dayanaksız olduğunu, bu nedenlerle takibe konu asıl alacak, faiz ve ferilerine itiraz ettiklerini ve davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ilişkin iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, müvekkili şirketin davalıdan alım miktarları ihtilaflı olan veya olmayan faturalar ve gerek doğrudan gerek temliklerle yaptığı ödemelerin sabit olduğunu, davalı şirketin ilişki sonlandıktan iki yıldan uzun süre bekledikten sonra takibe geçmesinin de ayrı bir garabet olduğunu, bu nedenlerle %40 ‘dan aşağı olmamak üzere icra kötü niyet tazminatının davalı şirketten tahsilini talep ettiklerini, İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası, taraflar arasındaki sözleşme, karşılıklı İhtarnameler, müvekkili şirketin … İzmit Şubesi kanalıyla yaptığı ödemeleri ve çekle yapılan ödemeleri gösterir hesap ekstrelerinin istenmesini, İzmit, Derince ve Gebze Fatih Devlet hastaneleri saymanlıklarından davalı şirkete verilen temlikler ve ödemelerin kayıt ve belgelerinin sorulmasını talep ettiklerini belirterek, sözleşmenin haksız ve nedensiz feshi ve yenilenmiş ithal edilen cihazlara ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı şirkete borçlu olmadıklarının tespiti ile İstanbul ….İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takibin iptaline, takibe konu miktarın %40’ından aşağı olmamak üzere icra kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, her ne kadar davacının taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin müvekkili şirket tarafından haksız bir şekilde sonlandırıldığı iddia edilmiş ise de, taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacının yüksek miktardaki borcunu ödememesi nedeniyle sona erdirildiğini, davacının yenilenmiş cihazlar hususundaki iddiasının da kabulünün mümkün olmadığını, zira davacıya gönderilen tüm cihazların ayıpsız olduğunu ve davacı bu konuda daha evvel hiçbir ayıp ihbarı yapmadığından cihazları kabul ettiğini, davacının müvekkili şirkete olan borçlarını çekler, banka havaleleri ve çeşitli hastanelerden vermiş oldukları temlikler ile ödediklerini iddia ettiğini, yargılama sürecinde de anlaşılacağı üzere davacının müvekkili şirket tarafından başlatılan icra takibinde talep edilen tutar kadar borcu bulunduğunu, bu hususun müvekkili şirketin defter ve ticari kayıtlarında yapılacak bir inceleme neticesinde açıkça ispatlanacağını, kabul anlamına gelmemek üzere davacının aksi yöndeki iddialarını ispatlaması gerektiğini, davacının, temerrüde düşürülmediği iddiasıyla kendisinden işlemiş faiz talep edilemeyeceğini belirttiğini, oysa taraflar arasındaki sözleşmelerde vade tarihleri açıkça belli olduğunu, davacının sözleşmelerde belirtilen kesin vadelerde ödemelerini yapmadığından kendiliğinden temerrüde düştüğünü, bu nedenle aksi yöndeki davacı iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, davacının müvekkili şirketin icra takibini kötü niyetli olarak başlattığını iddia ettiğini, müvekkili şirketin tüm dünya çapında tıbbi cihaz üretimi ve satımı konusunda lider firmalardan biri olduğunu, dünya çapında faaliyette bulunan bir firmanın icra takibine başlamak için 2 yıl beklemesi ise kötü niyetli olarak değil tam aksine ancak iyi niyetli hareket ettiğinin ispatı olduğunu, bu nedenle işbu davayı açarak iyi niyetten uzak davranan davacının alacak miktarının %40′ ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini savunarak haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, davacının alacak miktarının %40 ‘ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/10/2017 tarih 2014/847 Esas 2017/820 sayılı kararında;”Yapılan yargılamada, davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkinin tespiti, 1997 yılından 2008 yılına kadar davalı şirketin Kocaeli Bayiliğini yapan davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı bakımından davacı defterlerinin Ankara da bulunduğunun belirtilmesi sebebiyle Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimata olumsuz cevap verilmesi üzerine mahkememizce davalı şirket defterleri üzerinde inceleme yaptırılmış, bilirkişi davalı defterleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda davalı şirketin davacı adına düzenlemiş olduğu satış faturalarını kayıtlarına intikal ettirdiği, ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacı adına düzenlenmiş faturaların VUK na uygun olarak düzenlendiği, ancak davacının defterlerini ibraz edemediğinden, davalının da dava konusu edilen yıllara ait davacı hesap hareketlerini gösterir muavin hesaplarını ibraz edemediğinden davacı adına düzenlenen hesap hareketlerinin net ve anlaşılır olmadığı, davalı firmanın yevmiye defterleri ibraz edilemediğinden davalı firmanın davacı taraftan alacaklı olup olmadığının tespitinin yapılamadığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında yapılan yargılama sırasında alacaklı olduğunu iddia eden tarafın alacağını ispat etmesi gerektiği hususunda ispat tartışması yaşanmış olup, davacı davalının defterlerine dayanarak davalı şirketin alacaklı olduğunu ispatlayamadığını ileri sürmüş, davalı da ispat yükünün davacıda olduğunu belirtmiş ve dosyada Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarıda değerlendirilerek yapılan değerlendirmede, davacının dava dilekçesinin ilk cümlesinde ” müvekkil şirket 1997 yılından 2008 yılına kadar davalı şirketin Kocaeli Bayiliğini yapmıştır. Haksız ve nedensiz yere sözleşmenin davalı şirketçe sonlandırılması ve davalı şirketin yenilenmiş cihaz ithal ettiğinin öğrenilmesi üzerine karşılıklı ihtarnameler keşide edilmiş, davalı şirketin müvekkil şirketten alacaklı olduğu gibi bir iddiasının olduğu ihtarlar sonucu öğrenilmiştir. ” şeklinde beyanda bulunduğu, davalı tarafından İstanbul .. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı dosyada bellidir. Yasal düzenlemeler ve Yargıtay içtihatları gereği, “Taraflar arasındaki ticari ilişkinin ve borcun varlığını ikrar eden ancak borcu ödediğini iddia eden davacı davasını ispat yükü altındadır.” şeklinde olduğundan dosyamızda ispat yükünün davacıda olduğu, davacının delil listesinde dayandığı delillerinden ticari defter ve kayıtlarını, cari hesap ve temlik ekstrelerini dosyaya sunmadığı ve davalının defterlerinin incelendiği, bu durumda davacının davasını ispat etmesi gerektiği, davalının defterlerinde cari hesap ekstresinin doğru olduğu, hesap ekstresine göre takip talebindeki miktarın davalı defterlerinde belirlendiği ve cari hesap ektresindeki faturaların ilgili yılların ticari defterlerine intikal ettirildiği, davalının defter ve belgelerinde kullanmış olduğu muhasebe programında faturaların doğrulamasının yapıldığı belirtilmiş ve kısmen davalının davacıdan cari hesap ekstresine göre mayıs 2010 tarihinde 701.219,83 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup, ispat yükü kendisinde olan davacının davasını ispat edemediği, bu nedenle davanın reddine ve davacının itirazda ve menfi tespit davası açmakta kötüniyetli olduğuna ilişkin yasal şartlar oluşmadığından, davalının %40 kötüniyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, 1-Davanın Reddine, 2-Şartları oluşmadığından davalının %40 tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı tarafın icra takibinde geçerli bir belgeye dayanmadığı, alacaklı olduğunu iddia eden tarafın alacağını ispat etmesi gerektiğini, menfi tespit davalarında ispat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden davalıda olduğu yönünde yerleşik Yargıtay içtihatlara rağmen aksi görüş geliştirilerek davanın reddinin yasa ve usule aykırı olduğunu, (Yargıtay 19. H.D. 2010/11623 E., 13 H.D. 2012/7978 E., 13 H.D. 2012/2328 E.)Usul kurallarının davayı kimin açmış olduğuna göre belirlenemeyeceğini,Dosyada defter incelemesi yapıldığı ve bilirkişi raporu verildiğini, davalı tarafın alacağını ispatlayamadığını ve belgeler üzerinde yeni bir bilirkişi incelemesinden de kaçınıldığını,Ayrıca müvekkili şirket defterlerine münhasır delil olarak dayanılmadığını, süresi içinde sunulmamış olmasının da müvekkili aleyhine yorumlanamayacağının yine kökleşmiş içtihatların gereği olduğunu, (Yargıtay HGK 2013/19-1977 Esas) sözü edilen Yargıtay kararının da dosyada bulunduğunu, Kaldı ki sürekli olarak büyük ve kurumsal İngiliz menşeli bir firma olduğunu vurgulayan davalı tarafın da kesin mehile rağmen tam olarak defterlerini sunamadığını, 31/12/2015 tarihli dilekçesinde yıl sonu yoğunluğu ve vergi denetimini gerekçe göstererek yeni evraklar sunduğunu, şirket merkezinde inceleme istediği ve kendince hazırladığı bir takım çizelgeleri de dosyaya sunduğunu, Özetle kurumsal olma iddiasındaki büyük ve güçlü şirket kesin mehile rağmen defterlerini sunamamışken, müvekkili şirketin defterlerini sunmamış olması vurgulanarak aleyhine karar verilmesinin adalet ilkesine aykırı olduğunu, İspat yükü kendisinde olan davalı tarafın 04/05/2017 tarihli duruşmada bilirkişi incelemesi istemediğini beyan ederek ara kararından dönülmesi ve dosyadaki mevcut durum ile karar verilmesini talep ettiğini, faturalar, çek, banka havalesi ve temlikler karşılaştırılarak adeta bakkal hesabıyla dava çözümlenebilecekken davalıların bu yönde bilirkişi incelemesinden kaçınmasının haksızlığın bilincinde olduğunu gösterdiğini, Müvekkili firmanın iş kapasitesinin belli olduğunu, davalının kısa süreli bir ilişkide 701.000,00.TL alacaklı olduğunu iddia etmesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, Ciddiyetten yoksun faizinin hesabının irdelenmemesinin de ayrı bir eksiklik olduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/847 Esas 2017/820 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava menfi tespit davasıdır.Davacı taraflar arasında açık hesap şeklinde işleyen ticari ilişki nedeniyle davalının alacaklı olduğundan bahisle haklarında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile takip başlattığını, takip dayanağı borcun ödendiğini belirterek borçlu olunmadığının tespitini talep etmiş, mahkemece ispat yükü kendisinde olan davacının iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.İlgili takip dosyası incelendiğinde alacaklının davalı, borçlunun davacı, takip dayanağının taraflar arasında muhtelif tarihlerde yapılan Test Alımı Karşılığı Cihaz Kurma sözleşmeleri ve ekleri, faturalar ve cari hesap tablosu olduğu, takip talebi ekinde cari hesap ekstresi ve sözleşmelerin bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği, süresinde itiraz edilmemesi üzerine takibin kesinleştiği görülmüştür.Davacı dava dilekçesinde müvekkilinin davalıya olan borçlarını çekler, banka havaleleri ve Kocaeli, İzmit, Derince ve Gebze Fatih Devlet hastanelerinden verilen temliklerle tümüyle ödediğini borçlu olmadığını iddia etmiştir.Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davacı ticari defter ve belgelerini inceleme için sunmamış, davalı tarafça sunulan ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılarak rapor alınmıştır. Alınan raporda, davalının davacı adına düzenlediği faturaları kayıtlarına intikal ettirdiği, ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerini kanuni süreler içinde yaptırdığı, ticari defterlerini usulüne uygun tuttuğu, davacı hesap hareketlerini gösterir muavin hesaplarını ibraz etmediği bu nedenle davacı adına düzenlenen hesap hareketlerinin net ve anlaşılır olmadığı, bazı yıllara ait yevmiye defterlerini ibraz etmediği, bu nedenle bazı faturaların teyit edilemediği, davalının davacı taraftan alacaklı olup olmadığının tespitinin tam olarak yapılamadığının belirtildiği, sunulan cari hesap ekstresinde faturalar ve davacı ödemelerinin kayıtlı olduğu, fatura bedellerinden ödemelerin mahsubu sonucunda hesap ekstresine göre davalının takipte talep edilen miktar kadar alacaklı olduğunun görüldüğü belirtilmiştir.Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalarda yaptığı beyanlarında taraflar arasında sözleşmeler karşılığında ticari ilişki bulunduğunu, davalıdan faturalar karşılığında mal alındığını, faturalara itirazlarının olmadığını, fatura bedellerinin ödendiğini iddia etmiştir. Davacı, taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişki nedeniyle oluşan fatura bedellerinin çek, banka havalesi ve çeşitli hastanelerde olan alacaklarının davalıya temliki suretiyle ödendiğini iddia etmektedir.Taraflar arasındaki ticari ilişki ve davalı tarafça düzenlenen faturalar konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacı ödemelerinden kaynaklanmaktadır.Bankadan gelen hesap ekstresi ile ilgili hastane saymanlıklarından gelen ve davacı alacağının temliki üzerine davalıya yapılan ödemelere ilişkin belgelerden yapılan ödemelerin faturaya dayalı borcu karşılamadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, ticari ilişki ve davalı tarafça düzenlenen faturalara itiraz edilmeyip, fatura bedellerinin ödendiği iddia edildiğinden ispat külfeti davacı taraftadır. Davacı fatura bedellerini ödediğini usulüne uygun olarak ispat etmekle yükümlüdür. Davacının delil olarak dayandığı ödemeye ilişkin belgeler getirtilmiş, bu ödemelerin borcu karşılamadığı anlaşılmıştır. Davacı ticari defterlerini bilirkişi incelemesi için sunmamıştır. Davalı ticari defterleri üzerinde yapılan incelemeye göre davalı takipte talep edilen miktar kadar alacaklıdır. Ancak gelen ödemeye ilişkin kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığından açık hesap ilişki nedeniyle takip ve dava tarihi itibarıyla taraflar arasındaki alacak borç miktarının tam olarak tespiti yapılamamıştır. Ayrıca davacının takipte talep edilen faize de itirazı mevcut olup taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen muacceliyet tarihi ve faiz oranına göre davalının talep edebileceği faiz de hesaplanmamıştır.Takip dayanağı davalı tarafça sunulan açık hesap ekstresi ve davacı tarafça itiraz edilmeyen dayanak faturalar ile davacının bankasından gelen ödemeye ilişkin ekstreler ve hastane saymanlıklarından gelen davacının temliki üzerine davalıya yapılan ödemelere ilişkin belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak takip ve dava tarihi itibarıyla asıl borç miktarının ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca talep edilebilecek faiz miktarının tespitinin yapılması gerekmekte olup, ispat külfeti davacıda olduğundan bilirkişi masraflarının davacı tarafça karşılanması gerekmektedir. Taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu borç ve alacak miktarının tespiti ve asıl borca talep edilebilecek faiz miktarının belirlenmesi teknik bilgi ve uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunludur. İspat külfeti kendisinde olan davacının bilirkişi masraflarını karşılaması, borç ve alacak miktarını tespit ettirmesi gerekmektedir. Buna rağmen davacı tarafça bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinden vazgeçilmiş, dosyanın bulunduğu hal üzerine karar verilmesi talep edilmiştir. Buna göre davacı ödeme iddiasını (davalıya olan tüm borcunu ödediği) ispatlayamamıştır. Bu nedenle ispatlanamayan davanın reddine dair mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olmakla, yerinde olmayan davacı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL’ nin mahsubu ile bakiye 8,5 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 29/05/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.