Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/885 E. 2019/858 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/885 Esas
KARAR NO : 2019/858 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/633 Esas 2017/1468 Karar
TARİH: 30/11/2017
DAVA: Alacak (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalılar arasında 14/10/2008 tarihinde acente sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile davacının acente olarak Yozgat Sorgun da faaliyet gösterdiğini, davalı şirketlerin müşterisi olan üçüncü şahıslarca dağıtım amacıyla teslim olunmuş olan banka kredi kartı, mağaza kartı, ATM kartı ve bunların şifreleri ile kredi kartı sözleşmesi, basılı evrak, paket, koli, beyaz eşya gibi eşyalardan oluşan her türlü gönderiyi alıcılarına dağıtım işini, davalı şirketçe belirlenen ücret karşılığında yapmayı üstlendiğini, davacının üzerine düşen edimleri eksiksiz olarak yerine getirerek bu kapsamında düzenli olarak fatura düzenleyerek davalı şirkete gönderilerek ödendiğini, daha önceden herhangi bir bildirimde bulunulmadan 11/11/2013 tarihinde davacı işyerine gelinerek tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, ancak sözleşmenin feshi için herhangi bir haklı sebep sunulmamasından dolayı feshin haksız olduğunu, davacının aylık ortalama 5.000,00 TL kazançtan mahrum kaldığını, normal şartlarda sözleşmenin bitimi için 11 aylık süre kaldığını ileri sürerek, haksız fesih nedeniyle uğranılan kazanç kaybından doğan şimdilik 5.000 TL maddi tazminat ile sözleşmenin haksız feshi ve davalı talebi ile gerçekleşen haksız arama ve gözaltı işlemi nedeniyle müvekkilinin kişilik hakları, mesleki saygınlığı ve ticari itibarı zedelendiğinden 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiş, verdiği ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini ıslah ederek 9.137,48 TL’ye çıkartmıştır.Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında 14/10/2008 tarihinde iki adet acente sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında müvekkillerinin sebep belirtmeksizin sözleşmeyi feshetme hakkının bulunduğunu, bu kapsamda davacıya 11/11/2013 tarihinde Beyoğlu …. Noterliğinin … ve … numaralı ihtarnameleri keşide edilerek fesih bildiriminde bulunulduğunu, feshin geçerli olduğunu, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının aylık kazancına ilişkin beyanının gerçek olmadığını, davacının haksız arama ve gözaltı işlemi iddiası nedeniyle 50.000,00 TL manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, talebin hukuka aykırı olduğunu ve yüksek bir bedel talep edildiğini savunarak haksız ve kötüniyetli davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 30/11/2017 tarih 2014/633 Esas 2017/1468 Karar sayılı kararında;”Yapılan yargılama, tarafların iddia ve savunmaları, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davalılar tarafından haksız feshi iddiasıyla davacının uğradığı zararın tazminine yönelik tazminat davasıdır. Her ne kadar sözleşmede davalı şirketlere sözleşmenin 20.e maddesi uyarınca davalıların her zaman sözleşmeyi fesih hakkına haiz olduğu düzenlenmiş ise de, davalı tarafından bu hakkın kullanılması için sözleşmenin haklı sebeple feshedilebilmesi gerekmektedir. Yoksa haklı bir sebep olmaksızın sırf sözleşmede buna yönelik bir hüküm olduğundan bahisle bir tarafın sözleşmeyi haklı bir sebep olmaksızın feshetmesinin MK.’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, bu itibarla davalı tarafından yapılan feshin, haklı fesih olup olmadığı hususunun da irdelenmesi gerektiği, davalı tarafın gerek fesih ihtarnamesinde, gerek cevap dilekçesinde fesih gerekçesi olarak bir neden ileri sürmediği, sadece davacı tarafın taraflar arasındaki münakit acentalık sözleşmesine aykırı davrandığını belirtmekle yetindikleri, söz konusu iddialardan sonra her ne kadar yargılama aşamasında davalı tarafça davacının teslimatları yanlış yaptığından bahsedilmiş ise de ve buna ilişkin olarak … Bankası tarafından davalıya kesilen cezalar delil olarak gösterilmişse de, söz konusu teslimat ve cezaların davalı tarafça sözleşmenin feshedildiği tarihten ve davacı tarafça dava açıldıktan sonraki dönemde olduğu, yani taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından 11/11/2013 tarihinde fesih edildiği, … Bankası tarafından verilen cezanın 2015 tarihinde verildiği, dolayısıyla söz konusu … Bankası tarafından verildiği iddia edilen ceza ve teslimatların yanlış yapıldığı yönündeki iddianın da sözleşme feshinden sonra oluşmuş olması sebebiyle, haklı neden oluşturmayacağı, dolayısıyla davalı tarafın sözleşmeyi haksız olarak fesh ettiği, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin iki taraflı karşılıklı borç yükleyen sözleşme niteliğinde bulunduğu, BK’nun 125. maddesi uyarınca davacının davalının sözleşmeyi haksız feshi sebebiyle sözleşme süresi sonuna kadar kar kaybı talebinde bulunabileceği, sözleşmenin feshedildiği tarih ile normal sözleşme süresinin geçeceği süre arasında 11 aylık süre bulunduğu, mahkememizce kabul gören bilirkişi raporuna göre, davacının 11 aylık kar kaybı zararının 9.137,48TL olduğu, bilirkişi raporlarının da genelde aynı miktardaki kar kayıplarını gösterdiği, raporlar arasında 100-150TLlik farklılıkların bulunduğu, son bilirkişi raporunun hesaplama tekniği açısından daha doğru olduğu, bu itibarla davacının kar kaybı zararının 9.137,48 TL olduğu anlaşılmakla, söz konusu maddi tazminatın 5.000,00.TL’sinin dava tarihi olan 04/03/2014 tarihinden itibaren 4.137,48-TL’sinin ise ıslah tarihi olan 07/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilde mükerrer olmamak şartıyla müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerektiği, her ne kadar davacı tarafça manevi tazminat istemi ile dava açılmış ise de, sözleşme feshi nedeniyle davacının manevi bir zarara uğradığı hususunun ispat edilemediği ve ayrıca davacının dava dilekçesinde belirttiği davalının tehdit ettiğine yönelik iddiaları ispatlayamadığı, yine acentasında tespit yaptırması vs.gibi işlemlerin de davalının yasal yollara müracaat hakkı kapsamında kaldığı ve yine davacının mesleki saygınlığı ve ticari itibarının zedelendiği ispat edilemediğinden manevi tazminat isteminin reddi gerektiği..”gerekçesi ile, Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; A-) Maddi tazminat isteminin kabulü ile 9.137,48-TL’nin 5.000-TL’sinin dava tarihi olan 04/03/2014 tarihinden itibaren 4.137,48-TL’sinin ise ıslah tarihi olan 07/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilde mükerrer olmamak şartıyla müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,B-)Manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava dilekçesinde özetle müvekkilinin haksız fesih nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların davalı tarafça tazminine karar verilmesini talep ettiklerini, Yapılan yargılama sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemece de kabul edildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça feshinin haksız fesih olduğunu, yerel mahkeme kararının bu yönden hukuka uygun olduğunu, Ancak müvekkilinin bu haksız fesih nedeniyle uğradı maddi zararın, eksik hesaplandığını, zira hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin yalnızca vergi kayıtlarının esas alındığını, ancak vergi kayıtlarının ülkemizde vergi mükelleflerinin gerçek gelir durumunu yansıtmadığını, bu nedenle müvekkilininin gelir durumu ve dolayısıyla uğradığı maddi zararın hesaplanmasında başkaca veriler kullanılması gerektiğini, müvekkilinin gerçek gelir durumu konusunda araştırma yapılmaksızın, salt vergi kayıtları üzerinden yapılan tazminat hesabının hatalı olduğunu, Müvekkilinin sözleşmeye konu acentelik faaliyetini icra ettiği yerin, Yozgat’ın küçük bir ilçesi olan Sorgun olduğunu, Sorgun gibi küçük bir yerde müvekkilinin acentelik sözleşmesinin feshedilmesinin, müvekkilinin kişilik haklarını rencide ettiğini, müvekkilinin çevresine karşı, hiç hak etmediği halde mahcubiyet yaşamasına, saygınlığının zedelenmesine neden olduğunu, dolayısıyla, müvekkilinin manevi zarara uğradığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/633 Esas 2017/1468 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava haksız fesih nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.Davacı, davalıların haklı bir neden olmaksızın taraflar arasında geçerli olan acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiklerini, haksız fesih nedeniyle gelir kaybı olduğunu, ayrıca haksız fesih nedeniyle şeref ve saygınlığının rencide edildiğini, kişilik haklarının ihlal edildiğini, davalı tarafın talebi ile gerçekleşen haksız arama ve gözaltı işlemi nedeniyle kişilik hakları, mesleki saygınlığı ve ticari itibarı zedelendiğinden bahisle HMK’nın 107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak şimdilik 5.000 TL maddi tazminatın, sözleşmenin haksız feshi ve davalı tarafın talebi ile gerçekleşen haksız arama ve gözaltı işlemi nedeniyle kişilik hakları, mesleki saygınlığı ve ticari itibarı zedelendiğinden 50.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında verdiği 07/04/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 9.137,48 TL’ye yükseltmiştir.Mahkemece maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacının maddi tazminat talebi mahkemece kabul edilmiş ve talep edilen maddi tazminatın tamamının tahsiline karar verilmiştir. Maddi tazminat talebi tamamen kabul ediliğinden davacı vekilinin müvekkilinin uğradığı maddi zararının eksik tespit edildiği yönündeki istinaf başvurusu yerinde değildir.Manevi tazminat talebine gelince, davacı haksız fesih nedeniyle kişilik haklarının, mesleki saygınlığının ve ticari itibarının ne şekilde zedelendiğini açıklamadığı gibi manevi zarara uğradığını da ispatlayamamıştır. Bu konuda herhangi bir delil sunmamış, tanık bildirmemiştir.Haksız arama ve gözaltı işlemi nedeniyle uğradığını iddia ettiği manevi zararı yönünden ise, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 19/E maddesinde yer alan “kargonet/ kuryenet, dilediği zaman acentenin organizasyonları ile muhasebe kayıtlarını ve sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmesi ile ilgili hususları, acente merkezinde elemanları veya yetkili kıldığı uzman kişiler aracılığı ile denetleme yetkisine haizdir.” hükmü gereğince davalının, davacının iş yerinde denetleme yapma yetkisine sahip olduğu, bu yönde yapılan işlemin sözleşmeye uygun olduğu, söz konusu denetim sırasında hukuka ve sözleşmeye aykırı olarak davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun ispatlanamadığı anlaşıldığından talebin reddine yönelik mahkeme kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/05/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.