Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/883 E. 2019/1084 K. 11.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/883 Esas
KARAR NO : 2019/1084 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/1234 Esas – 2018/187 Karar
DAVA : Pay İptali – Tescili – Alacak
KARAR TARİHİ: 11/09/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin uzmanlık alanı olan insan kaynakları ve eğitim sahasında faaliyet gösteren ve uluslararası bir girişim olan …isimli network ağının İstanbul temsilciliği ile başlanarak, Türkiye temsilciliğinin sağlanabileceği bir şirket kurmak konusunda davalılarla mutabık kalındığını, bu konuda taraflar arasında elektronik posta, mesajlarla yapılan yazışmalar olduğunu, şirket kurulması ve kurulacak şirket üzerinde … İstanbul temsilciliğinin alınmasına ilişkin bu iradenin …’da bizzat müvekkilince bildirildiğini ve yazılı başvuru yapıldığını, bu talebin … yönetim kurulunca da kabul edildiğini, temsilciliğin kabul edilmesi akabinde müvekkilince ofis kiralanıp geçen tüm zaman dilimi içinde davalılardan …nın ücret ve sigorta primleri, temsilcilik alınması değerlendirilen…’a ilişkin yurtdışı gezi harcamalarının müvekkilince ödendiğini, taraflarca şirket kurma iradesinin ortaya konulup bu konuda anlaşma yapılmasına rağmen müvekkilinin saf dışı edildiğini davalılardan … ve…’nın kurucu ortak olarak hissedar olduğu, …. A.Ş’nin kurulduğunu haricen öğrendiğini, müvekkilinin, davalıların hileli davranışlarıyla aldatıldığını, şirket ortaklığından hariç bırakıldığını, şirketin %33,33 hissesinin müvekkiline ait olması gerekirken bu hisselerin davalıların üzerine tescil edildiğinin anlaşıldığını, bu nedenle Çanakkale ..Noterliğinden 31.10.2016 tarihli ihtarın gönderildiğini, davalılarca Beyoğlu … Noterliğinden gönderilen 14.11.2016 tarihli ihtarname ile talebine olumsuz cevap verildiğini, müvekkilinin yazılı veya sözlü hiçbir şekilde şirket ortaklığından vazgeçtiğini bildirmediğini, taraflar arasındaki yazışmaların, ortak amaca yönelik olarak emek ve malların birleştirildiğinin kanıtı olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin en azından TBK 620. maddesi ve devamı maddelerine göre adi ortaklık sözleşmesi olarak kabulü gerektiğini, müvekkilinin şirket ortaklığında hariç tutulması nedeniyle zarara uğradığını, birçok harcama yapmak zorunda kaldığını belirterek müvekkiline ait olması gerekirken davalılardan… adına tescil edilen. …. A.Ş’ye ait hisselerin %33,33’ünün ticari sicil müdürlüğü nezdinde adı geçen davalılardan terkin edilerek müvekkili adına tesciline, olmadığı takdirde şirketin gerçek piyasa değeri üzerinden hesaplanacak %33,33 hisseye isabet eden tutarın davalılardan müteselsilen tahsiline, bu talebin de kabul görmemesi halinde taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu gözetilerek müvekkilinin bu aşamaya kadar harcadığı 352.085,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, müvekkillerinden … ve …’nun hissedarı olduğu …. İstanbul şirketinin gayrimenkul kiralayarak alt kira sözleşmeleriyle bu gayrimenkulleri alt kiracılara kullandırtma faaliyetiyle iştigal eden 02.05.2016 tarihinde 600.000,00 TL sermaye taahhüdüyle tescil edilen bir anonim şirket olduğunu, sermayenin 264.000,00 TL’sinin …, 264.000,00 TL’sinin …’ya ve 72.000,00 TL’sinin de … tarafından ana sözleşmeyle taahhüt edildiğini, müvekkili … .’nın ise şirkette ortaklığı veya şirketle bir bağının olmayıp yalnızca müvekkili …’nın babası olması nedeniyle şirket kurma sürecinde destek ve yardımda bulunduğunu, bunun dışında olayla hiçbir ilgisinin olmadığını, şirketin kuruluş aşamasında ve daha sonraki aşamalarda davacının hiçbir katılımının olmadığını, henüz ön aşama olan kuruluş döneminden de önceki bir tarihte 20.04.2016 tarihinde attığı maille müvekkillerinden mevcut olmayan şirketteki hayali hisseleri almalarını teklif etmiş ve kötüniyetli olarak para karşılığı hissedarlıktan çıkmak istediğini belirttiğini, müvekkillerinin bu talep karşısında davacıyla yürüttükleri şirket kuruluş görüşmelerini karşılıklı olarak sona erdirdiklerini, bunun dışında davacının 02.10.2015 tarihinde attığı maille yatırım yapmak istemediğini ve mevcut gayrimenkullerin kullanılması talebinini ifade ettiğini, bu nedenle şirket kurulumuna ilişkin konularda karşılıklı iradi uyuşma sağlanamadan sözleşme görüşmelerinin sonlanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkillerinin bu şirketi kurduklarını, davacının hiçbir dahli olmadığını, sermaye ve emek koyduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, şirket için kiraladığını iddia ettiği taşınmazla müvekkillerinin ya da müvekkillerince kurulan şirketin hiçbir bağının bulunmadığını, bu yerin davacının sahip olduğu Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. tarafından 01.07.2014 tarihinde kiralanmış olup, müvekkillerince … İstanbul şirketinin kurulmasından yaklaşık 2 yıl öncesine ait olduğunu, davacının yurtdışı gezilerinin de şirketle bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkillerinden …’ya ödediği ücret ve sigorta primlerinin bu müvekkilinin davacının işyerinde Mayıs 2014-Ağustos 2015 tarihleri arasındaki çalışmasına ilişkin olduğunu, dolayısıyla İmpact Hub İstanbul şirketiyle veya bu şirketin kuruluşuyla ilgili bir ödeme olarak kabul edilemeyeceğini, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu iddiasının da doğru olmadığını, adi ortaklığa ilişkin kanuni şartların bulunmadığını savunarak haksız davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 01/03/2018 tarih 2016/1234 Esas – 2018/187 Karar sayılı kararında;
“…Anılan harcamalara ilişkin fatura, dekont ve bir kısım belgeler sunulmuş ise de mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporda da ifade edildiği üzere, bu masraflara ilişkin tüm faturaların ve ödemelerin davacının ortağı olduğu dava dışı Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturaların bu şirket tarafından kesildiği, ödemelerin yine bu şirket tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf kuruluş aşamasından önce yaptığını iddia ettiği masraflara ilişkin olarak bizzat kendisi tarafından düzenlenen bir fatura veya ödeme belgesi ibraz edebilmiş değildir. 2014 tarihi olan dayandığı kira sözleşmesinde, kiracının yine Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. olduğu, kira ödemelerinin ve ayrıca emlak komisyon bedelinin de ödemesinin, anılan bu şirket tarafından yapıldığı anlaşıldığı gibi kira sözleşmesine konu yerin kuruluşu planlanan şirket için kullanıldığı yönünde hiçbir delilin ibraz edilemediği, aksine davacı tarafından gönderilen 02.10.2015 tarihli mailde kiraya veren İKSV ile kendi ortağı olduğu Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. ile yapılan kira sözleşmesinin verimsiz bir yatırım olup tasfiye edilmesi gerektiğinden bahsedildiği, bu mail içeriği dahi dikkate alındığında, kira sözleşmesinin Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. için kiralandığının açıkça anlaşıldığı, kira konusu yer ile davalıların ortağı olduğu … İstanbul… Ltd. Şti. arasında bir bağlantının kurulamadığı, zira … İstanbul …. Ltd. Şti’nin 02/05/2016 tarihinde sicil kayıt edildiği ve aynı tarihli Kağıthane’de bulunan bir taşınmazın kiralanmasına ilişkin sözleşmenin davalılarca ibraz edildiği, şirket merkezinin Kağıthane olduğu ve bu yerde bir ofisin kullanıldığı anlaşılmakla, yukarıda açıklandığı üzere davacının dayandığı kira sözleşmesinin ve bu sözleşmeye göre yapılan ödemelerin şirketle bir bağının olmadığı ve bu kira bedelinin davalılardan istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Romanya’ya yapılan gezi seyahatine ilişkin harcamalar talep edilmiş ve bu gezinin … temsilciliğinin alınmasına yönelik olduğu ileri sürülmüş ise de, anılan şirket ile yapılan tüm yazışmaların davalılardan .. …ve … tarafından gerçekleştirildiği, davacının bu temsilciliğin alınmasına ilişkin bir girişiminin olduğunu ispata yarar bir delilin sunulamadığı görülmektedir. Bunun dışında davalılardan …’ya yapılan ödemenin davacının ortağı ve temsilcisi olduğu Toplantı Mekanları… Ltd. Şti’de çalışmasına karşılık maaş ödemeleri olduğu, dolayısıyla şirketin kuruluşu amacıyla yapılacak masraflara ilişkin bir ödeme olduğunun kesin olarak somut delillerle ortaya konulamadığı kabul edilmiştir. Bir an için davacının yaptığını ileri sürdüğü bu masrafların, davalıların ortağı olduğu, ..İstanbul …. A.Ş’nin kuruluşunun sağlanması amacıyla kuruluş öncesinde yapılan masraflar olduğu kabul edilse dahi tüm bu harcamaların Toplantı Mekanları… Ltd. Şti. tarafından yapıldığı, zira tüm faturaların bu şirket tarafından kesildiği, ödemeye ilişkin makbuz ve dekontların yine Toplantı Mekanları… Ltd. Şti tarafından düzenlendiği ve bu şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının bizzat yaptığı bir harcamanın bulunmadığı, dosyadaki delillerle sabit olduğundan davacının masraf isteminin de yerinde bulunmadığı kabul edilmiştir. Yapılan açıklamalar ışığında davacının hisse iptali olmadığı takdirde değerinin tazmini olmadığı takdirde yapılan masrafların tazminine ilişkin davasının haklı olmadığı sonucuna varıldığı…”gerekçesi ile, Davacının davalılar … adına kayıtlı olan hisselerden %33 hissenin iptali ile adına tescili olmadığı takdirde bu hisse bedellerinin davalılardan tahsili, olmadığı takdirde yapılan masrafların davalılardan tahsili istemine ilişkin davasının REDDİNE,
karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Tanık dinleme talebinin davanın niteliği gerekçe gösterilerek red edildiğini, tanıkların dinlenilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İstivcap deliline başvurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Esas yönünden,Ön sözleşmenin olmadığını, sözleşme olsa bile yazılı şekle tabi olduğunu bu nedenle hisse iptalinin mümkün bulunmadığı kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Taraflar arasında görüşmelerin neticeye varmadığı kabulünün gerçek dışı olduğunu, görüşmelerin neticeye vardığını, tarafların tüm hususlarda anlaştığını,
Şirket harcamaları olan 247.010,03 TL’ lik ödemenin dava dışı toplantı mekanları Ltd. Şti. tarafından yapıldığını, bu nedenle iade edilemeyeceğinin kabulü eksik inceleme sonucunda olduğunu ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Müvekkilinin yaptığı masraf ödemelerinin şirket kuruluşu için yapıldığını, bu ödemelerinin ödemesi olarak kabul edildiğinin ortada olduğunu, hakim ortağı olduğu şirket tarafından yapıldığı gerekçesi ile harcadığı paranın kendisine iade edilmemesinin yanlış ve yasaya aykırı bir değerlendirmenin olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, tüm istinaf harç ve masraflarının karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, dava dışı …fis Hizmetleri Ve TİC. A.Ş’nin davalılardan … ve … adına kayıtlı olan hisselerin %33,33’ünün terkin edilerek davacı adına tesciline, olmadığı takdirde şirketin gerçek piyasa değeri üzerinden hesaplanacak %33,33 hisseye isabet eden tutarın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline veya kuruluş aşamasında yapılan masrafların ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece,toplanan deliller ve yapılan açıklamalar ışığında davacının hisse iptali olmadığı takdirde değerinin tazmini olmadığı takdirde yapılan masrafların tazminine ilişkin davasının haklı olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesi ile, Davacının davalılar … adına kayıtlı olan hisselerden %33 hissenin iptali ile adına tescili olmadığı takdirde bu hisse bedellerinin davalılardan tahsili, olmadığı takdirde yapılan masrafların davalılardan tahsili istemine ilişkin davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur, davalılar vekili İstinaf dilekçesine karşı HMK. 347/2 maddesi uyarınca cevap dilekçesi sunmuş olup HMK. 348 Madde uyarınca katılma yolu ile istinaf yoluna başvurulmamıştır.Davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki tanıklarının dinlenmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelik istinaf talebi incelendiğinde;Davacı vekili delil listesinde tanık deliline dayanmış olup tanık ismi ve HMK.240 Maddesi uyarınca hangi konuda tanık dinletmek istediğinin HMK 140/5 bildirilmediği, mahkemece ön inceleme duruşmasının ara kararı uyarınca taraf vekillerine tanıkların isim ve adresleri ile tanıkların dinlenilme konularına ilişkin beyan dilekçesi sunmak üzere taraflara HMK 140 Maddesi uyarınca iki haftalık kesin süre verildiği,davacı tarafça tanık listesi ve beyan dilekçesinin sunulmadığı,davalılar vekili tarafından tanık listesi ve beyan dilekçesinin sunulduğu,mahkemece 05/06/2017 tarihli ara karar ile davalılar vekilinin tanık dinletme talebinin ret edildiği, davacı vekilinin tanıklarının dinlenmemesi talebine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki İstivcap deliline başvurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelik istinaf talebi incelendiğinde; HMK 169/1 maddesinde; mahkeme kendiliğinden veya talep üzerine tarafların isticvabına karar verebileceğinin düzenlendiği,davacı vekilinin yargılama aşamasında isticvap talebinin olmadığı,taraf vekilleri delillerini ibraz ettikten sonra mahkemece, yapılan harcamalarla ilgili davacının ortağı olduğu dava dışı … Organizasyon Ve Araç Kiralama Ltd. Şti.’nin ticari defter ve kayıtlarıda incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden rapor alınmış olup bilirkişinin tespitleri ve dosyaya ibraz edilen deliller itibariyle mahkemece isticvap deliline başvurmadığı görülmekle,davacı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki ön sözleşme olmadığı,olsa bile yazılı şekle tabi olduğu,bu nedenle hisse iptalinin mümkün bulunmadığı kararının usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelik istinaf talebi incelendiğinde; Yerel Mahkemece; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 335. maddesine göre, anonim şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan sermayenin tamamını ödemeyi şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı esas sözleşmede anonim şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur. Ana sözleşmenin imzalanmasıyla şirketin kuruluşu gerçekleşmekle birlikte TTK. 355. maddesinde ifade edildiği üzere şirketin ticaret sicile tescil ile tüzel kişilik kazanacağı açıktır. Şirketin kuruluşu ve tescilinden önce sözleşme görüşmelerinin yapıldığı aşamada bulunabilmektedir. Doktrinde kuruluştan önceki bu görüşmeler kuruluş öncesi şirket olarak adlandırılmıştır. Kuruluştan önce şirketin esas sözleşmesinin imzalanması aşamasına kadar geçen süredeki oluşum kuruluş öncesi şirket olarak kabul edilebilmektedir. Ancak bu ön görüşmelerin ortaklar arasında bağlayıcılığı bulunmadığı gibi bu oluşumun ortaklık olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Ana sözleşmenin imzalanmasından önce kurucuların ortak bir amaç etrafında bir kısım yükümlülükler altına girebilmeleri mümkündür. İlerde kurulacak anonim şirketin oluşumuna ve bu esnadaki görüşmelere bağlayıcılık kazandırmak için kurucuların aralarında ön sözleşme yapmaları da söz konusu olabilmektedir.Somut olayda, dosyadaki delillere göre davacı ile davalılar … ve …’nun bir anonim şirket kurma amacıyla görüşmeler yaptıkları görülmektedir. Davacı taraf, davalılarca kurulan anonim şirkette davalıların kusurlu davranışları nedeniyle kurucu olarak yer almadığını, esasında şirkette %33 oranında hisse sahibi olması gerektiğini, zira bu şekilde anlaştıklarını ileri sürerek terditli olarak açtığı bu davasında öncelikle davalılardan … ve … adına olan hisselerin %33,33’ünün iptali ile kendi adına tescili olmadığı takdirde bu hisselerin bedelinin tahsillini talep etmektedir. Alman doktrininde kuruluş ön sözleşmesi olarak adlandırılan ve karşılıklı edimler içeren bu sözleşme esas itibariyle tarafları bir anonim şirket sözleşmesi yapmakla yükümlü kılar ve bu noktada kuruluş öncesi şirket sözleşmesinden fark gösterir. Her ikiside kuruluş öncesi şirket oluşturabilen bu sözleşmeler, bağlayıcılık noktasında birbirlerinden ayrılırlar. Kuruluş öncesi şirket sözleşmesine aykırılık halinde diğer ortak veya ortaklar yalnızca sözleşmeye aykırılık dolaysıyla tazminat talebinde bulunabilirler. Ön sözleşmenin varlığı halinde ise ana sözleşmenin akdedilmesi yani aynen ifası talep edilebilir. Kuruluş ön sözleşmesinin aynen ifasının mümkün olup olmaması, bir başka deyişle ön sözleşmeye dayalı olarak bir kimsenin cebri icra yoluyla irade açıklamasında bulunmaya zorlanıp zorlanamayacağı, usul hukukundaki düzenlemenin buna izin verip vermemesine bağlıdır. Bu noktada Türk Hukuku, Alman ve İsviçre Hukukundan açıkça ayrılmaktadır. Alman ve İsviçre Hukukunda cebri icra yoluyla irade açıklamasına olanak sağlayan yükümler içerdiğinden her iki hukuk sisteminde de kuruluş ön sözleşmesi ana sözleşmenin yapılması hususunda bağlayıcılık arzeder. Alman ve İsviçre doktrininde geçerli bir sözleşmenin varlığı halinde cebri icra yoluyla esas sözleşmenin yapılabileceği bu hükümler çerçevesinde kabul görmektedir. Oysa Türk Hukukunda benzer bir düzenleme bulunmadığı için ön sözleşmeye dayalı olarak ana sözleşme yapma yükümlülüğünden ve bunun ifasını sağlama olanağından bahsedilemez. O nedenle Türk Hukuku bakımından kuruluş ön sözleşmesinin varlığı olsa olsa sözleşmeyi gerçekleştirmekten kaçınan ortağı karşı tazminat talebinde bulunma hakkı sağlar. Bir başka anlatımla Türk Hukuku bakımından anonim şirketin kuruluş aşamasında ön sözleşme yapılması ile yapılmaması arasında bağlayıcılık bakımından hiçbir fark yoktur. Ön sözleşmeye rağmen ortakların ana sözleşme yapmaktan kaçınmaları mümkündür. Bu durum ise sadece sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminata hak kazandırır. Taraflar bir ön sözleşme yapılmasına karar verirler ise bunun yazılı şekilde olması gerekir. Anonim şirketlerin esas sözleşmelerinin TTK. 335. maddesi gereği yazılı ve imzalarının noter tasdikli olması arandığından, ön sözleşmede Türk Borçlar Kanununun 29/2. maddesi gereği aynı şekle tabidir. Şekle uygun olarak yapılmayan ön sözleşme ise esasen Türk Borçlar Kanunun 12/2. maddesi gereğince geçersiz olur. (Anonim Şirketlerde Kuruluş Kitabın adı, Doç. Dr. Necla Akdağ Güney, 2014 İstanbul, Vedat Kitapçılık) Hukukumuzda ön sözleşmeye veya şirket kuruluşundan önceki karşılıklı görüşmelere dayalı olarak ana sözleşme yapma yükümlülüğünden bahsedilmesi mümkün değildir. Anonim şirketin kuruluşundan önce ön sözleşme yapılması yada yapılmaması arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. O halde davacının şirketin kuruluşundan önceki bir kısım görüşmelere dayalı olarak davalılar … ve … ile dava dışı …tarafından noterden onaylı 25.04.2016 tarihli esas sözleşmenin imzalanmasıyla kurulan ve 02.05.2016 tarihli sicile tescil ile tüzel kişilik kazanan.. İstanbul ……. A.Ş’de davalılar adına olan hisselerin %33,33’ünün iptali ile kendi adına tescili istemine ilişkin talebinin yerinde bulunmadığı, zira ön görüşmelerin ana sözleşme yapma yükümlülüğü sonucunu doğurmayacağının açık olduğu anlaşıldığından davacının hisse iptaliyle tescil isteminin reddi gerektiğinin kabul edildiği belirtilmiş olup davacı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin yapılan harcalalarla ilgili ve esasa yönelik diğer istinaf sebepleri incelendiğinde; Yerel Mahkeme kararında; Kuruluş öncesi şirket olarak adlandırılan ve amacı anonim şirket kurmak olan oluşumun doktrinde adi ortaklık olarak kabul edildiği ve esasında şirketin kuruluş aşamasından önceki bu oluşumun bir kısım Yargıtay kararlarında da ifade edildiği şekilde adi ortaklık olarak kabul edilebileceği anlaşılmaktadır. Ancak doktrinde bir kısım yazarlarca kuruluş öncesi oluşumun (kuruluş öncesi şirket) adi ortaklık olarak kabul edilemeyeceği, bu durumun hukukumuzda uygulama ile yer alan ve esasında Türk Medeni Kanununun 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesine dayalı olarak oluşan… olarak adlandırılan güven ilişkisi hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerektiği ifade edilmektedir. Ancak çoğunluk görüşü ve yargıtay uygulamalarıyla kuruluş öncesi şirketin adi ortaklık olarak kabul edilmektedir. Davacı ile davalılar … ve … arasında anonim şirketin kuruluşundan önce yapılan bir kısım görüşmelerin olduğu, bu oluşumun adi ortaklık olarak kabulü gerekeceği, ancak Türk Borçlar Kanununun 620. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinde iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlenmelerinin gerektiği, somut olayda tarafların anonim şirket kurma amacı ile bir kısım görüşmeler yaptıkları anlaşılsa da TBK 620. maddesinde tanımlanan amaca ulaşmak için emek ve mallarının birleştirilmesini üstlenmeleri gibi bir durumun söz konu olmadığı, karşılıklı görüşmelerin neticesinde ortak bir irade uyuşmasının bulunmadığı, davacı tarafından davalılara gönderilen bir kısım maillerde hali hazırda yatırım yapılmasının ülkenin içinde bulunduğu durum gözönüne alındığında verimli olmayacağının ifade edildiği buna göre esasında davacının ortaya konulan amaçtan kendi isteğiyle uzaklaştığının kabulü gerektiği ve taraflardan hangisinin hangi masrafı veya hangi edimi üstlendiğinin tartışmasız olarak ortaya konulamadığı kabul edilmiştir. Davacı taraf, anonim şirketin kurulması aşamasından önce davalılardan …ı’ya 106.180 TL ödeme yaptığını, temsilcilik alınabilmesi için Romanya’ya seyahat ettiğini, seyahatin konaklama ve ulaşım gideri olan 1.668,50 USD karşılığı 5.708,93 TL ödediğini, ayrıca aylık 10.500 USD bedelle bir ofis kiralandığını ve 5 aylık ofis kirasının da kendisi tarafından ödendiğini, bunun dışında ofisin kiralanması için emlak komisyon firmasına 17.700 USD karşılığı olan 60.562,32 TL’nin de ödemesinin yapıldığını belirterek yaptığı masrafları bu şekilde açıklamıştır. Anılan harcamalara ilişkin fatura, dekont ve bir kısım belgeler sunulmuş ise de mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporda da ifade edildiği üzere, bu masraflara ilişkin tüm faturaların ve ödemelerin davacının ortağı olduğu dava dışı Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturaların bu şirket tarafından kesildiği, ödemelerin yine bu şirket tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf kuruluş aşamasından önce yaptığını iddia ettiği masraflara ilişkin olarak bizzat kendisi tarafından düzenlenen bir fatura veya ödeme belgesi ibraz edebilmiş değildir. 2014 tarihi olan dayandığı kira sözleşmesinde, kiracının yine Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. olduğu, kira ödemelerinin ve ayrıca emlak komisyon bedelinin de ödemesinin, anılan bu şirket tarafından yapıldığı anlaşıldığı gibi kira sözleşmesine konu yerin kuruluşu planlanan şirket için kullanıldığı yönünde hiçbir delilin ibraz edilemediği, aksine davacı tarafından gönderilen 02.10.2015 tarihli mailde kiraya veren İKSV ile kendi ortağı olduğu Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. ile yapılan kira sözleşmesinin verimsiz bir yatırım olup tasfiye edilmesi gerektiğinden bahsedildiği, bu mail içeriği dahi dikkate alındığında, kira sözleşmesinin Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. için kiralandığının açıkça anlaşıldığı, kira konusu yer ile davalıların ortağı olduğu… İstanbul… Ltd. Şti. arasında bir bağlantının kurulamadığı, zira …İstanbul …. Ltd. Şti’nin 02/05/2016 tarihinde sicil kayıt edildiği ve aynı tarihli Kağıthane’de bulunan bir taşınmazın kiralanmasına ilişkin sözleşmenin davalılarca ibraz edildiği, şirket merkezinin Kağıthane olduğu ve bu yerde bir ofisin kullanıldığı anlaşılmakla, yukarıda açıklandığı üzere davacının dayandığı kira sözleşmesinin ve bu sözleşmeye göre yapılan ödemelerin şirketle bir bağının olmadığı ve bu kira bedelinin davalılardan istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Romanya’ya yapılan gezi seyahatine ilişkin harcamalar talep edilmiş ve bu gezinin … temsilciliğinin alınmasına yönelik olduğu ileri sürülmüş ise de, anılan şirket ile yapılan tüm yazışmaların davalılardan… ve … tarafından gerçekleştirildiği, davacının bu temsilciliğin alınmasına ilişkin bir girişiminin olduğunu ispata yarar bir delilin sunulamadığı görülmektedir. Bunun dışında davalılardan …’ya yapılan ödemenin davacının ortağı ve temsilcisi olduğu Toplantı Mekanları… Ltd. Şti’de çalışmasına karşılık maaş ödemeleri olduğu, dolayısıyla şirketin kuruluşu amacıyla yapılacak masraflara ilişkin bir ödeme olduğunun kesin olarak somut delillerle ortaya konulamadığı kabul edilmiştir. Bir an için davacının yaptığını ileri sürdüğü bu masrafların, davalıların ortağı olduğu, … İstanbul …. A.Ş’nin kuruluşunun sağlanması amacıyla kuruluş öncesinde yapılan masraflar olduğu kabul edilse dahi tüm bu harcamaların Toplantı Mekanları… Ltd. Şti. tarafından yapıldığı, zira tüm faturaların bu şirket tarafından kesildiği, ödemeye ilişkin makbuz ve dekontların yine Toplantı Mekanları… Ltd. Şti tarafından düzenlendiği ve bu şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının bizzat yaptığı bir harcamanın bulunmadığı, dosyadaki delillerle sabit olduğundan davacının masraf isteminin de yerinde bulunmadığından reddi gerektiğinin kabul edildiği belirtilmiş olup davacı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle; İlk derece mahkemesi kararında yer verilen tespitler ve dosyadaki deliller doğrultusunda kurduğu hüküm ve gerekçesinde istinaf nedenlerinin karşılanıp açıklandığı da gözetildiğinde, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10. TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 11/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.