Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/88 E. 2018/901 K. 03.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/88 Esas
KARAR NO : 2018/901 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/1157 Esas 2017/1180 Karar
TARİH : 14/11/2017
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 03/10/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında 19/11/2014 tarihinde “Gayrimenkul Görme ve Hizmet Bedeli Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin Kocaeli’nde bulunan taşınmazı davalıya gösterdiğini, pazarlık yapıldığını, söz konusu taşınmazın sözleşme gereğince davalının yönetim kurulu üyesi olduğu ve 19/11/2014 tarihli sözleşme de adı bulunan… A.Ş. tarafından kiralandığını, kira sözleşmesinin 08/12/2014 başgıç tarihli olup, davalının işbu sözleşme gereğince müvekkiline hizmet bedelini ödemediğini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe ise haksız olarak itiraz ettiğini, itirazın haksız ve yersiz olduğunu kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, kiralamanın yapıldığı tarihte müvekkilinin …şirketinin ortağı olduğunu, o dönemde şirket adına kiralama yaptığının doğru olduğunu, ancak davacı tarafından gösterilen yerin müvekkilinin kiraladığı yer olmadığını, davacının müvekkiline kiralık bir yer gösterdiğini ancak mal sahibi ile kiranın bedeli hususunda anlaşamadıklarını, bu nedenle davacının göstermiş olduğu fabrika binasının müvekkili tarafından kiralanmadığını, müvekkilinden boş olarak “kiralık yer gösterme formu” adı altında bir forma imza attıran davacı şirket yetkililerinin daha sonradan müvekkilinin bir başkasından kiralamış olduğu fabrika binasından haksız olarak komisyon talep ettiğini, müvekkilinin firması adına kiralamış olduğu yerle ilgili herhangi bir emlakçıyla muhatap olmadığını, bunun sebebinin de kiralanan yerin o an itibariyle kiralamaya uygun olmaması, yani natamam şekilde bir bina olması, müvekkilinin mal sahibi ile anlaşması gereği binayı kullanılabilir hale getireceği ve kiralardan düşecek şekilde anlaşma sağlandığını savunarak, haksız davanın reddi ile icra takibinin ve ödeme emrinin iptaline, kötü niyetli davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 14/11/2017 tarih 2017/1157 Esas 2017/1180 sayılı kararında;
“Dava, simsarlık sözleşmesine dayalı alacağın takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında 19.11.2014 tarihli gayrimenkul görme ve hizmet bedeli sözleşmesinin düzenlenerek imzalandığı, adresi belirtilen taşınmazın kiralanması halinde yıllık kira bedelinin % 12 + KDV’ sine isabet eden bedelin davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, gayrimenkulün 08.12.2014 başlangıç tarihli ve 480.000 yıllık kira bedeli karşılığında davalının ortağı olduğu şirkete kiralandığının ihtilafsız olduğu,
Bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada, 480.000 TL’ nin yıllık kira bedelinin % 12 + KDV’ sine isabet eden bedelin 67.968,00 TL olduğunun tespit edildiği,
TBK’ nın 520 maddesine uygun olarak düzenlenen sözleşme neticesinde bilirkişi tarafından tespit edilen simsarlık bedeli yönünen takibinin yerinde olduğu…”gerekçesi ile,
Açılan davanın kabulüne, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı takip dosyasının yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden aynen devamına, alacağın belirlenebilir nitelikte likit olduğu değerlendirilmekle itirazın da haksız olduğu anlaşıldığından hükmedilen bedelin %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının hatalı, eksik inceleme neticesinde verildiğini,
Davaya konu iddia edilen kiralamanın şirket adına olup, dava da müvekkilinin şahsına husumet yönetilmesinin hukuki dayanaktan yoksun ve usulsüz olduğunu, dolayısı ile davanın öncelikle usulden reddedilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu,
İlk derece mahkemesinin yapılan kiralamanın kim tarafından ve neresi için yapıldığı hususlarını araştırmadan davayı hükme bağlamış olmasının eksiklik olduğunu, müvekkilinin şirket ortağı olarak davacının göstermiş olduğu yeri kesinlikle kiralamadığını, davacının müvekkiline kiralık bir yer gösterdiği ancak mal sahibi ile kiranın bedeli hususunda anlaşamadıklarını, bu nedenle davacının göstermiş olduğu fabrika binasının müvekkili tarafından kiralanmadığını, müvekkilinden boş olarak “kiralık yer gösterme formu” adı altında bir forma imza attıran davacı şirket yetkililerinin daha sonradan müvekkilinin bir başkasından kiralamış olduğu fabrika binasından haksız olarak komisyon talep ettiklerini, davacının söz konusu kiralanan yer ile ilgili olarak kiralama yetkisinin olup olmadığı dahi araştırılmadan verilen bu kararın hatalı, mesnetsiz ve eksik inceleme neticesinde verilmiş olması nedenleri ile ortadan kaldırılarak haksız davanın reddi gerektiğini, davayı aydınlığa kavuşturacak olan kiralayan asil Resul Tüfekçi’nin dinlenmesi yönünde ki taleplerinin reddedildiğini, dolayısı ile davacının kiralanan üzerindeki yetki konusu araştırılmadan davanın hükme bağlanmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılmasına, davanın reddine, müvekkili aleyhine başlatılan davaya konu icra takip ve ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1157 Esas 2017/1180 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, simsarlık sözleşmesi gereği komisyon alacağının tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.
Mahkemece 17/01/2017 tarih 2015/1243 E., 2017/27 K. sayılı kararla davaya bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, bu kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine, dairemizin 02/10/2017 tarih 2017/389 E., 2017/507 K. sayılı kararı ile, davalının yönetim kurulu üyesi olduğu şirketi temsilen ticari işyeri mahiyetindeki fabrika binasını görüp sözleşmeyi imzaladığı iddia edildiğinden taraflar arasındaki uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, nisbi ticari dava olduğu davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemelerine ait olduğundan bahisle istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dosyaya davacı vekili tarafından sunulan ve simsarlık sözleşmesine konu taşınmazı kiralayan …A.Ş’ne ait ticaret sicil kaydından davalının söz konusu şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu, diğer yönetim kurulu üyesi ile birlikte müştereken şirketi temsile yetkili olduğu anlaşılmaktadır.
TBK’nın 40. maddesinde “Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.
Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.”ve 46. maddesinde “Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.
” hükümleri düzenlenmiştir.
Davaya ve takibe konu simsarlık sözleşmesini, davalı dava dışı şirketi temsilen imzalamıştır. Davalı sözleşmenin kurulduğu tarihte dava dışı şirketin yönetim kurulu üyesidir. Simsarlık sözleşmesine konu işyeri olup davalının yönetim kurulu üyesi olduğu dava dışı şirket tarafından kiralanmıştır.
Davacı da mahkemeye verdiği 04/01/2017 tarihli dilekçesinde davalının söz konusu simsarlık sözleşmesini temsilcisi bulunduğu şirketin ticari işleri ile ilgili olarak tacir sıfatı ile imzaladığını, yine mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine verdiği istinaf başvuru dilekçesinde söz konusu sözleşmeyi davalının tacir sıfatı ile imzaladığını, sözleşmede firma adı bölümünde dava dışı şirketin isminin yazılı olduğunu, davalının simsarlık sözleşmesini yönetim kurulu üyesi olduğu şirketin ticari işleri ile ilgili olmak üzere tacir sıfatı ile şahsı için değil ticari şirketi ile ilgili olarak imzaladığını belirtmiştir.
Somut olayda, uyuşmazlığa konu simsarlık sözleşmesinde davalının adı ve imzası bulunmakta ise de, firma bilgisi olarak davalının yönetim kurulu üyesi oluğu şirket adı yazılıdır. Söz konusu taşınmaza ait kira sözleşmesinde de kiralayan olarak şirket adı belirtilmiştir. Davacı da simsarlık sözleşmesini davalının, yetkilisi olduğu şirket adına imzaladığını belirtmektedir. TBK. 40 maddesine göre sözleşmenin hukuki sonuçlarından temsilci değil temsil olanan sorumludur. Davaya ve takibe konu simsarlık sözleşmesinin davalı tarafından yetkilisi olduğu dava dışı şirket adına imzalandığı, davacı şirketin alacağının doğrudan davalıdan değil, davalının ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı şirketten olduğu, davalının dava dışı şirketin ortağı ve yetkilisi olmasının, onu borç ilişkisinin tarafı haline getirmeyeceği sabit olduğundan davaya konu takip borçlusu davalı değildir. Bu nedenle davalının hakkında yapılan takibe itirazı yerindedir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
Davalı istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılması, davanın, takip konusu borçtan dolayı davalının sorumluluğu bulunmadığından ve takibe itirazı yerinde olduğundan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2017 tarih ve 2017/1157 Esas – 2017/1180 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, dairemizce yeniden hüküm kurularak;
1-Davanın REDDİNE,
2-İlk derece mahkemesi yönünden alınması gerekli 35,90.TL karar harcının davacı tarafça peşin olarak yatırılan 820,89 TL harçtan mahsubu ile bakiye 784,99 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-İlk derece mahkemesi yönünden, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İlk derece mahkemesi yönünden, davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İlk derece mahkemesi yönünden, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 7.826,48.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 1.165,00.TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
7-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,50.TL dosya gidiş- dönüş masrafı olmak üzere toplam 109,20.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 03/10/2018 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Somut olayda davalının ortağı olduğu şirketin kiralaması için yer baktığı, bu kapsamda davacı tarafından davalı ortağa yer gösterilip 19/11/2014 tarihli “Gayrimenkul Görme Ve Hizmet Bedeli Sözleşmesi’nin” düzenlendiği, sözleşmenin kiralayacak kişi / firma kısmına davalı ortağın kendi adı ve soy adını yazdığı, firma kısmına da ortağı olduğu şirketin ünvanını yazdığı, sözleşmenin en alt kısmında gayrimenkulü gören kişi olarak da sadece kendi adını ve soy adını yazarak imzaladığı, imzaladığı sözleşmenin metninde “ortağı veya çalışanı olduğu şirket tarafından kiralanması halinde … hizmet bedelinin davacıya ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum.” ibaresinin yazılı olduğu, davalının dava dışı … A.Ş.’nin .. Sic. kayıtlarına göre … isimli kişi ile birlikte müştereken temsil yetkilisi olduğu, bu bağlamda dava dışı şirketin davaya konu olan ve dava dilekçesi ekinde ibraz edilen mecurun kiralama sözleşmesini de tescil ve ilan olunduğu üzere şirket kaşesi üzerine her iki yetkili temsilcinin de imzalamak suretiyle düzenledikleri sabit ve ihtilafsızdır.
Hal böyle iken, dava dışı şirketin yapılan sözleşmelerde borç ve sorumluluğunun TTK’nun 370,371. maddeleri gereğince, çift imza ile ve özellikle 372.maddesi hükmü uyarınca şirketi temsile yetkili kişilerin şirket ünvanı altına imza atmak suretiyle doğacağı açık yasa hükümleri gereğidir.
Somut olayda, davaya dayanak teşkil eden yer gösterme ve hizmet sözleşmesi dava dışı şirket yetkilileri tarafından şirket ünvanı yazılarak imzalanmış değildir. Davalı, dava dışı şirketi tek başına temsil yetkisi olmadığını bilerek kendi adını ve soy adını yazıp imzalayarak hizmet bedelini şahsen ödemeyi taahhüt etmiştir. Ancak TBK 46.maddesi gereğince, yetkisiz temsilci tarafından yapılan hukuki işlem temsil olunan tarafından onandığı takdirde temsil olunanın borçtan sorumluluğundan bahsedilebilir. Aksi takdirde, sözleşme şekil ve kapsamına göre, sözleşmeyle doğan borçtan davalı şahsen sorumludur. Nitekim, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 05/03/2014 T. 2013/29260 E. 2014/6036 K. sayılı kararı da aynı mahiyettedir.
Görülen davada münkir sayılan davalı, sözleşmeye konu mecurun gösterildiği iddiasını kabul etmediği gibi sözleşmeye ortağı olduğu dava dışı şirketin onay verdiğini iddia edip bu doğrultuda delil ibraz ederek kanıtlamış da değildir. Kaldı ki, davalı ortak tarafından inkar edilen sözleşme ilişkisinin, ortağı olduğu dava dışı şirket tarafından benimsenip onay verildiğini kabul etmek hayatın olağan akışı ve basit mantık kurallarına açıkça aykırılık teşkil edecektir. Bu savunma biçimine göre, dava dışı şirket tarafından mecurun kiralanmış olması da dava dışı şirket tarafından yapılan işleme doğrudan veya dolaylı olarak onay verildiğinin kabulü mümkün değildir.
Diğer taraftan istinaf eden davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında husumet yokluğu iddiası ileri sürülmemiştir. HMK’nun 357/1.maddesi gereğince, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar istinaf sebebi olarak ileri sürülse de dinlenemez.
Açıklanan nedenlerle, davalı tarafın sözleşmeden kaynaklanan borçtan şahsi sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenler somut olayda tespit edilemediğinden, davalının pasif husumet yokluğuna dair istinaf talebinin reddi görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyor ve muhalif kalıyorum. 23/10/2018