Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/851
KARAR NO : 2019/791
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ( Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 12/03/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/322 Esas – 2018/101 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Gemi İpoteğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının dört adet 20′ lik DRY tipi konteyner muhteviyatı yükünün Meksika’ dan İstanbul Ambarlı Limanına müvekkili vasıtası ile taşındığını, bu taşımada davalının ithalatçı ve yük alıcısı konumunda bulunduğunu, yük Ambarlı Limanına ulaşmadan önce davalıya varış ihbarnamesi gönderildiğini, yükün 03/07/2015 tarihinde İstanbul’a ulaşacağını, serbest sürenin 7 gün olduğunu, bu süre içerisinde boşaltma yapılmadığı takdirde demuraj ücretinin uygulanacağının bildirildiğini, 11/08/2015 tarihinde teslim ordinosunun alındığını ve davalı tarafça düzenlenen taahhütname başlıklı belge ile tahliye limanında oluşabilecek muhtemel masrafların ödeneceğinin taahhüt edildiği halde konteynerlerin 05/09/2015 tarihinde iade edildiğini, böylelikle 7 günlük serbest sürenin sonundan itibaren 58 günlük dönem için davalı adına 3.180,00 USD bedelli demuraj faturası düzenlendiğini, fatura alacağının tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, davalının haksız şekilde borca itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile icra takibinin devamına, alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin sicilde kayıtlı olan adresinin Ankara’da bulunması nedeniyle HMK’nun 6.maddesi gereğince takibin yapıldığı icra dairesi ile mahkemenin yetkisiz olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, zira iddia edildiği şekilde konteynerlerin iadesinde herhangi bir gecikme yaşanmadığı gibi varsa gecikmenin davacının kusur ve eylemlerinden kaynaklandığını, talep edilen demuraj ücretinin fahiş olduğunu savunarak davanın yetkisizlik, zamanaşımı ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla ) 12/03/2018 tarih 2017/322 Esas – 2018/101 Karar sayılı kararında;”…Davacı vekili tarafından sunulan vekaletnameye göre davacı … şirketinin Danimarka’da kurulu yabancı bir şirket olduğu, taşımanın Meksika’dan İstanbul Ambarlı Limanına yapıldığı, buna göre sözleşmenin ifa yeri olan Ambarlı Limanının Büyükçekmece İcra Dairelerinin yetki alanı içerisinde kaldığı, BK’nun 89.maddesine göre borcun ifa yerinin davacı şirketin yurtdışındaki adresi olduğu, HMK ‘nun 6.maddesindeki genel yetki kuralına göre yetkili icra dairesinin ise davalının adresinin Ankara’da bulunması nedeniyle Ankara İcra Daireleri olduğu, buna karşın icra takibinin İstanbul Anadolu İcra Dairesinde yapıldığı, dolayısıyla hem sözleşmeden kaynaklanan yetki kuralları hem de genel yetki kuralına göre takibin yapıldığı icra dairesinin yetkisiz olduğu anlaşıldığından icra dairesinin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerektiği…”gerekçesi ile, İcra dairesinin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkilinin Danimarka’ da mukim yabancı bir şirket olup aynı zamanda Türk vergi hukuku anlamında dar mükellef olduğunu, Vergi Dairesine … numaralı Vergi Kimlik Numarası ile kayıtlı olduğunu, dar mükellefiyet kavramının 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu madde 3/2 ‘de tanımlandığını, Türkiye’ de resmi ve yasal fatura kesilmesi için fatura üzerinde bir Türk adresinin belirtilmesinin gerektiğini, dar mükelleflerin fatura kesimi konusunun 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu madde 7 ve 8/1 de düzenlendiğini, bir temsilci ya da acente ataması yapılarak faturada bu adreslerin kullanabileceğini,Müvekkilinin Türkiye’ deki acentesinin dava dışı …A.Ş olduğunu, faturalarda bu acente adresinin kullanıldığını, fatura konusu meblağın da yabancı müvekkilinin bu faturada yer alan adresteki acenteye müvekkilinin namına ödeneceğini, bu durumda fatura üzerinde yer alan Ümraniye icra dairelerinin götürülecek borç olan para borçları için yetkili olamayacağının düşünülmesinin hatalı olduğunu, ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılamaya devam edilmesine akabinde ikame edilen davanın dava dilekçesindeki netice-i talepleri uyarınca kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacının, davalıya sunduğu deniz taşıma hizmetinden dolayı demuraj alacağı doğduğunu öne sürerek bunun tahsili için ilamsız icra takibi yaptığı, itiraz üzerine de eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Mahkeme davacı firmanın Danimarka menşeli bir firma, davalının faaliyet adresinin ise Ankara olduğunu, taşımanın varış yeri Ambarlı’ nın Bakırköy yetki sınırlarında kaldığını belirterek takibin yetkili yerde yapılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Uyuşmazlık konusu, takibin yetkili yerde yapılıp yapılmadığı noktasındadır. Davacı yabancı menşeli bir şirket olup taşıma Meksika’dan Türkiye’ye yapıldığına göre taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin bir taşıma sözleşmesi bulunmaktadır. Bu durumda 5718 sayılı MÖHUK’un 29.maddesine göre eşya taşıma sözleşmesinden doğan ilişkiler açısından sözleşmenin kuruluşu sırasında taşıyıcının esas işyerinin bulunduğu ülke aynı zamanda yüklemenin veya boşaltmanın yapıldığı ülke veya gönderenin esas işyerinin bulunduğu ülke davacı şirketin esas faaliyet yeri olmadığına ve 5718 sayılı MÖHÜK’un 24.maddesine göre tarafların seçtiği bir hukuk olmadığı anlaşıldığına göre olayda Türk Hukuku ve yetki kuralları uygulanacaktır. Davacı, takip talebinde davacı firmanın Ümraniye V.D numarasını bildirmiştir. Takip dosyasında, davacının acentesi olarak … A.Ş firmasının Ümraniye kaşesi takibin dayanağı faturalarda yer almaktadır. Davacı vekili, davacının dar mükellef olup Türkiye’ deki faaliyetlerini acentesi olan … A.Ş. üzerinden yürüttüğünü öne sürmüştür. Bununla beraber dava acentenin açtığı dava olmayıp davacı yabancı firmanın açtığı bir davadır.Acentenin alacağın dayandırıldığı sözleşmenin kurulmasında etkisinin olmadığı anlaşıldığına göre acentenin adresi yetkili icra dairesi ve mahkemenin belirlenmesinde esas olamaz. Vergi hukuku anlamında mükellefiyet için kaydolunan yerin de şirketin faaliyet adresi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Vergi hukukunun bir gereği olarak gösterilen adres ancak vergisel ilişkilerde geçerli olabilir. Davacı şirketin vergi hukuku anlamında dar mükellefiyeti için belirttiği adresi Türkiye’deki bir şubesi hükmünde sayılamaz. Zira 6102 sayılı TTK’nın 40/4.maddesine göre merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur ve bu şubeler için yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari mümessil atanır. Davacı tarafın dar vergi mükellefiyeti açısından bildirdiği adresin TTK’nın 40/4.maddesindeki gerekleri taşımadığı anlaşılmaktadır. İİK’nın 50.maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken HMK’nın yetki kuralları karşısında icra takibi sözleşmenin ifa yeri olan Ambarlı limanının bulunduğu yer icra dairesinde yapılmadığından ve davalı borçlunun adresi de Ankara olduğundan ilk derece mahkemesinin de belirlediği gibi HMK 6.maddesi uyarınca takibin Ankara’da yapılması gerekmektedir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL’ nin mahsubu ile bakiye 8,5 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/05/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.