Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/848 E. 2019/750 K. 15.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/848 Esas
KARAR NO : 2019/750 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/1273 Esas 2017/1171 Karar
TARİH : 26/12/2017
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında mal alım satım sözleşmesi imzalandığını, müvekkili tarafından sözleşme gereklerinin yerine getirildiğini, bu hususta taraflarca evrak düzenlendiğini, müvekkilinin taleplerine rağmen davalı tarafça 102.722,00-USD değerinde malın müvekkiline teslim edilmediğini, bunun üzerine Gaziosmanpaşa …. İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve bu nedenle takibin durduğunu, sözleşmenin 7. maddesi uyarınca teslimde gecikilen her gün için cezai şart öngörüldüğünü, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 USD gecikme cezasının takipte talep edildiğini, yapılan itirazın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, alacağa 27/04/2012 tarihinden itibaren avans faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 USD (21.000 TL) gecikme cezasının taraflarına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının yabancı uyruklu olduğunu, bu nedenle teminat sunması gerektiğini, harcın eksik yatırıldığını, aynı hususta ve taleple İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 Esas sayılı dosyasında yargılama yapıldığını, bu nedenle derdestlik itirazlarının bulunduğunu, takibe dayanak sözleşmenin gerçekte var olmadığını, davacının müvekkilinden hiçbir alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 26/12/2017 tarih 2014/1273 Esas 2017/1171 sayılı kararında;”İş bu davanın 24/09/2014 tarihinde açıldığı, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 Esas sayılı dosyasına konu davanın 26/09/2012 tarihinde açıldığı her iki dosyaya konu alacak talebinin aynı olduğu, taraflar arasında dosyaya konu sözleşme dışında ticari ilişki bulunmadığı, her iki dosyada da davanın 25/01/2011 tarihli sözleşme, 16/04/2012 tarihli belgeye dayandığı ve davalı tarafından malların teslim edilmediğinin iddia edildiği, 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 114/1-ı bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.”, 114/1-i bendinde ise “Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.” nın dava şartı olarak kabul edildiği, yukarıda açıklandığı üzere İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 Esas sayılı dosyasına konu davanın, mahkememiz dosyasına konu davadan daha önce açılmış olduğu, dava açıldığı tarihte HMK’nın 114/1-ı bendinde yer alan “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.”, dava şartının ve yargılamanın devamı sırasında HMK 114/1-i bendinde yer alan “Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.” dava şartının mevcut olmadığı anlaşılmakla; itirazın iptali talep edilen asıl alacak yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Takibe konu gecikme cezası alacağı yönünden ise, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davalı tarafından üç parti halinde mal gönderilmesine karşın davacının üçüncü parti yönünden ödeme yapmadığı, 16/04/2012 tarihli belgenin teslim edilmeyen malların bedelinin önceden ödenmesi yada önceden ödeme yapıldığına ilişkin bir kaydı da içermiyor olması dikkate alındığında, tanzim edildiği zamana kadar davalı tarafından gönderilen ürünler yönünden davalının alacağının bulunmadığı, o ana kadar bedelin alındığını gösterir makbuz niteliğinde olduğu, bu nedenle davacının gecikme cezası alacağı yönünden talebinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından bu alacak kalemi yönünden ise davanın esastan reddine karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; alacağı likit olmadığı, yapılan yargılama sonucunda sunulan belgeler kapsamında değerlendirildiği anlaşıldığından davalının tazminat talebinin reddi gerektiği…”gerekçesi ile, İstanbul 9. ATM 2014/909 esas sayılı dosyasına konu talep ve tarafların, mahkememiz dosyasında itirazın iptali talep edilen asıl alacak ile aynı olduğu, mahkememizde dava açıldığı tarihte 9. ATM dosyasının derdest olduğu ve davanın 12/11/2014 tarihinde reddine karar verildiği, kararın 11/02/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla bu talep yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, takibe konu geçikme cezası alacağı yönünden ise davanın esastan reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kararda, taraflar arasındaki sözleşme gereği her iki tarafın da borcunu karşılıklı olarak aynı anda ifa etme zorunluluğu bulunduğu, 16/04/2012 tarihli belgenin taraflar arasındaki 25/01/2011 tarihli sözleşme ile beraber değerlendirilmesi gerektiği, 16/04/2012 tarihine kadar ifa edilen (teslim edilen) ürünlerin bedelinin alındığı sonucuna varıldığı, sözleşmede her iki taraf açısından aynı anda ifa kuralı kararlaştırılmış olup, dosya kapsamından teslim edilmeyen malların bedelinin önceden ödenmesi konusunda değişiklik yapıldığı sonucuna ulaşılamadığı, bu nedenle anılan belgenin o ana kadar ifa edilen (ödenen) satım bedelinin alındığını gösteren makbuz niteliğinde olduğu, 16/04/2012 tarihli belgede, sözleşmede kararlaştırılan miktar ve vadelerden farklı edimlerin yer almasının, bu belgenin düzenlenmesinden önce yaşanan gecikmelere ve miktar değişikliklerine rıza verilmesinin sonucu olduğu ve bunun 16/04/2012 tarihli belge düzenlenmeden önce sözleşmede -yalnızca teslimin vadesi ve her bir teslim için kararlaştırılan miktar konusunda- değişiklik yapıldığı anlamına geldiği ancak yenileme iradesi olmadığı için yenilemenin koşullarının oluşmadığı yönünde karar verildiğini, 25.01.2011 tarihli mal alım satım sözleşmesinin 2. maddesi uyarınca her partinin teslimi sırasında bu partinin ödemesi nakden ve defaten yapılacağının öngörülmüş olmasına karşın, davalı tarafın müvekkilinden herhangi bir bedel almaksızın 3. parti malı teslim ettiğini, bu durumunda 25.01.2011 tarihli sözleşmenin şartlarının uygulanmadığını göstermekte olduğunu, ayrıca ilk protokolün 5. maddesinde bundan sonraki her 13 günde bir 40lık konteynırın alacağı miktarda teslimat yapılacağı öngörülmüş olmasına karşın; 16.04.2012 tarihli tecdit sözleşmesi uyarınca 20.04.2012 tarihinde 1400 adet, 27.04.2012 tarihinde de 1300 adet evye ve sifon yüklemesinin planlandığı ve taahhüt edildiği, üretici firmanın alıcı firmadan hiçbir alacağı kalmadığına dair beyanda bulunduğu ve davalının akabinde 25.04.2012 tarihinde işbu taahhüt uyarınca mal gönderdiğini, bu durum da ilk sözleşme hükümlerinin uygulanmadığının ve yerine 16.04.2012 tarihli sözleşme hükümlerinin uygulandığını gösterdiğini,Davalı tarafın 16.04.2012 tarihli tecdit sözleşmesinde üzerine düşen yükümlülükleri izah ettikten sonra üretici firmanın alıcı firmadan hiçbir alacağının olmadığına dair beyanda bulunduğunu, söz konusu beyanda bulunurken fazlaya ilişkin haklarının saklı olduğuna ilişkin herhangi bir ihtirazi kayıt koymadığını, Davalının 16.04.2012 tarihli belge ile öncelikle müvekkiline teslim edeceği mal miktarını taahhüt ettiği, akabinde de müvekkilinden hiçbir alacağının olmadığına dair beyanda bulunduğunu, bu beyanın kendi taahhütlerini sıraladıktan sonra gelmesinin de iddialarını doğrulamakta olduğunu, Belgenin ilk cümlesinde 25.01.2011 tarihli sözleşmeye istinaden davalı tarafın müvekkiline farklı tarihlerde evye ve sifon yüklemesi yapacağı, ikinci cümlesinde ise üretici firmanın, alıcı firmadan herhangi bir alacağının kalmadığı ifade edildiğini, açık seçik, net bir şekilde belgede tarafların 25.11.2011 tarihli sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihi ve mal miktarında değişikliğe gittiğini, davalının verdiği taahhüt karşılığında ise alıcı firmanın, üretici firmaya yani davalıya herhangi bir ödeme yapmayacağı kararlaştırıldığını, söz konusu belgede 16.04.2012 tarihinden önce teslim edilen mallara ilişkin ödeme yapıldığına ve bu yönden alacağın bulunmadığına dair herhangi bir atıf, açıklama olmadığını, aksine davalının verdiği taahhütten sonra müvekkilinden herhangi bir alacağı kalmadığını beyan edildiği için, söz konusu beyan geçmiş ödemelere ilişkin değil, verilen taahhüte karşı olduğunu, Dosyadan alınan bilirkişi raporunda 16.04.2012 tarihli belgenin, sözleşme şartlarını değiştirdiğinin kabul edildiğini, İzah edildiği şekilde 16.04.2012 tarihli tecdit sözleşmesi ile müvekkilinin davalı karşısında tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği ve yeni bir alacak-borç ilişkisinin tesis edildiğini, Malların, müvekkiline 25.04.2011 tarihinde sevk edilmesine karşın, davalı tarafın 5 gün bekleyip, 30.04.2011 tarihinde müvekkiline ödeme yapması hususunda ihtar çektiğini, amacın dördüncü parti malı göndermemek olduğunu, dosyadaki bu hususun, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu gösterdiğini, zira aynı anda teslim kuralı geçerliyse davalı tarafın, bedeli almadığı için en geç 1 gün içinde müvekkiline ihbarda bulunması gerekmekte olduğunu, bu davranışın da 25.01.2011 tarihli sözleşmede yer alan aynı anda ifa kuralının uygulanmadığını ve iddialarının doğruluğunu gösterdiğini,Davalı taraf 4. parti malı müvekkiline göndermemek için bahane bulmaya çalıştığı ve 3. parti mal için kendisine ödeme yapılmadığını iddia etmiş olup buna karşın aradan geçen 5 yıllık süreçte alacağını tahsil etmek amacıyla gerek müvekkiline gerekse de kargo şirketine karşı yasal yollara başvurmadığını, ayrıca malların sınırdan sahte belgelerle geçirildiğini iddia etmesine karşın bu konuda da yasal yollara başvurmaması, beyanlarının senaryodan ibaret olduğunu ve amacının 4. parti malı müvekkile göndermemek olduğunu göstermekte olduğunu, Mahkemenin kararında 3. parti malın teslim edilmesine rağmen davacının bedeli ödemediğini öne sürdüğünü, İran’a Birleşmiş Milletler tarafından ambargo uygulandığı için ödemeler kuyumcular vasıtasıyla farklı isimler altında yapılmakta olup, banka kanalıyla ödeme yapılmadığını, bu nedenle 1. ve 2. parti malın teslimi sırasında olduğu gibi, 3. parti malın teslimi sırasında da bankaya bedel yatırılmadığını, davalının ilk 2 parti mal açısından bu hususa itirazı bulunmadığını, Davanın red sebeplerinden biri de derdestlik itirazı olduğunu, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. nolu dava dosyası ile huzurdaki dosya arasında derdestlik söz konusu olmadığını, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. nolu dava dosyasında borcun ifa edilmemesi nedeniyle 100.980,00 USD bedelli müspet zararın tazmininin talep edidiğini, huzurdaki davanın ise 126.281,30 USD bedelli borcun ifası ve gecikme sebebiyle tazminat talepli itirazın iptali davası olduğunu, iki davadaki müddeabih miktarı ve hukuksal neden (konu) farklı olduğu için derdestlik söz konusu olmadığını, söz konusu İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/909 E. Nolu dava dosyasının usulden reddedildiğini, ayrıca müvekkilinin, söz konusu davadaki vekillerini 25.06.2014 tarihli noter azilnamesi ile azlettiğini ve davayı takip etmediğini, Mahkemece 15.03.2016 tarihli ara karar ile İst. 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/909 esas nolu dosyasında davanın tarafları ve konusu aynı ise de talep sonucu ve dayanılan hukuki sebepler farklı olduğundan davalı tarafın derdestlik itirazının HMK 114/I maddesi gereğince reddine, yönünde karar verilmesine karşın, esas hakkında karar verirken bu kararından dönmesinin kendi içerisinde çelişki oluşturduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1273 Esas 2017/1171 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava itirazın iptali davasıdır.Davacı taraflar arasında 25/01/2011 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin edimini yerine getirdiğini, bu hususun taraflar arasında imzalanan 16/04/2012 tarihli belge ile sabit olduğunu, davalının tüm bedeli almasına rağmen sözleşme gereği teslim etmesi gereken mallardan 102.722,00 USD bedelli malı teslim etmediğini, ayrıca sözleşmede teslimde gecikme için cezai şart öngörüldüğünü belirterek teslim edilmeyen mal bedeli olarak asıl alacak 102.722 USD ile asıl alacağın takip tarihine kadar işlemiş faizi 13.559,30 USD ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile gecikme cezası olarak 10.000 USD’nin tahsili için yaptıkları takibe davalının itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu itirazın iptali ile takibin devamını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 102.722,00 USD’nin 27.04.2012 tarihinden itibaren avans faizi ile taraflarına verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 USD gecikme cezasının taraflarına verilmesini talep etmiş, mahkemece asıl alacak yönünden davacının İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. sayılı dosyası ile dava açtığı, her iki davaya konu alacak talebinin aynı olduğu, taraflar arasında davaya konu sözleşme dışında ticari ilişki bulunmadığı, her iki davada da davanın 25/01/2011 tarihli sözleşme, 16/04/2012 tarihli belgeye dayandığı ve davalı tarafından malların teslim edilmediğinin iddia edildiği HMK’nın 114/1-ı maddesi gereğince derdest dava bulunduğu, söz konusu davada verilen kararın 11/02/2015 tarihinde kesinleştiği HMK 114/1-i maddesi gereğince kesin hüküm dava şartı nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, gecikme cezası talebi yönünden ise davanın esastan reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. sayılı dosyasının incelenmesinde, davacının davalı aleyhine taraflar arasında imzalanan 25/01/2011 tarihli satım sözleşmesine dayalı olarak sözleşme konusu tüm bedelin ödendiğinin 16/04/2012 tarihli belge ile sabit olduğu ve sözleşme konusu 1338 adet evye ve sifonun teslim edilmediğinden bahisle teslim edilmeyen ürünler nedeniyle TBK 125. maddesi gereğince uğranılan 100.980 USD müspet zararın tazmini istemiyle dava açtığı, dava tarihinin 19/04/2014, karar tarihinin 12/11/2014 olduğu, davanın reddine karar verildiği, kararın 29/05/2015 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.İstinafa konu dava ise taraflar arasında imzalanan 25/01/2011 tarihli sözleşme gereğince bedeli ödenmesine rağmen teslim edilmeyen mal bedeli olan 102.722 USD asıl alacak ile bu asıl alacağa takip tarihine kadar işlemiş faiz ve sözleşme de kararlaştırılan gecikme cezasının tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Derdestlikten söz edebilmek için iki davanın taraflarının konusunun ve dava sebebinin aynı olması gerekmektedir.İstanbul 9. ATM’nin 2014/909 E. sayılı dosyasında davacı sözleşme ile kararlaştırılan bedelin ödenmesine rağmen teslim edilmeyen mallar nedeniyle uğranılan müspet zararın tazminini talep etmiş, istinafa konu davada ise teslim edilmeyen mallar nedeniyle ödenen bedelin faizi ile birlikte tahsili ve gecikme cezası alacağı için yapılan takibe itirazın iptalini talep etmiştir. Her iki davada da talep dayanağı, sözleşme ile kararlaştırılan malların teslim edilmemesi ise de İstanbul 9 ATM’nin 2014/909 E. sayılı davasının konusu müspet zarar iken bu davanın konusu ise teslim edilmeyen mallar için yapılan ödemenin istirdadı ve gecikme cezası talebidir. Bu nedenle davaların hukuki sebebi farklı olduğundan derdestlikten söz edilemeyecektir. Mahkemece derdestlik nedeniyle usulden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Kabule göre ise, itirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardandır. İtirazın iptali davası ile davacı takibe yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın kısmen veya tamamen iptali ile takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır.Davacı her ne kadar dava dilekçesinde itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiş ise de, talep sonucunun devamında, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 102.722 USD’nin taraflarına verilmesini, alacağa 27/04/2012 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 USD gecikme cezasının taraflarına verilmesini istemiş, dava değeri olarak 102.722 USD (215.716,20 TL) göstermiş, harcı bu miktar üzerinden yatırmıştır. Davaya konu icra takibinde takip konusu alacak olarak davacı 102.722 USD asıl alacak, 13.559,30 USD işlemiş faiz ve 10.000 USD gecikme cezası olmak üzere toplam 126.281,30 USD belirtmiş, davalı borçlu alacağın tamamına itiraz ederek takibi durdurmuştur.HMK’nın 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevinin gereği olarak davacıdan dava dilekçesinin açıklaması istenerek, talebinin itirazın iptali mi olduğu veya alacak davası mı olduğu açıklattırıldıktan sonra itirazın iptali davası olması halinde takipte talep edilen ve itiraz üzerine duran tüm alacak için mi itirazın iptali davası açıldığı belirlendikten sonra takipte talep edilen tüm miktar yönünden itirazın iptali davası açılmış ise dava değerinin takip talebinde istenen miktar olduğu gözetilerek eksik harcın tamamlatılması, davanın alacak davası olması halinde talep edilen asıl alacak 102.722 USD ile gecikme cezası 10.000 USD talep edilmiş olduğundan dava değeri bu miktar olmakla bu miktar üzerinden eksik harcın tamamlatılması aksi halde HMK’nın 150. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken harç eksiği tamamlatılmadan ve dava dilekçesinin talep sonucu açıklatılmadan davaya devamla karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılarak, yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılarak sonucuna göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarih ve 2014/1273 Esas – 2017/1171 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a4 ve 353/1-a6 maddeleri uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş- dönüş masrafı 50,00 TL toplamı 148,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/05/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 ve 353/1-a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.