Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/830 E. 2019/1098 K. 11.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/830
KARAR NO : 2019/1098
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 24/10/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/208 Esas 2017/965 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 11/09/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı şirket arasında 22/05/2006 tarih ve … yevmiye nolu onay ile acentelik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin süresiz olduğunu, müvekkilinin yaklaşık 9 yıl acente olarak faaliyet gösterdiğini, davalının hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın Beykoz …. Noterliği’ nin 18/12/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile sözleşmeyi feshettiğini müvekkiline sebep olarak, davranışlarının sözleşmenin l0. maddesi ile 21. maddesine aykırılık teşkil ettiğini iddia ettiğini, yapılan incelemede müvekkili acenteliğe zimmetlenmiş antetli poliçe kağıtlarının davalı bilgisi haricinde amacının dışında kullanılarak muhtelif yazılı garantiler verildiğini, söz konusu belgelerde müvekkili acenteliğinin kaşesi ile imzasının yer aldığını, yapılan işlemlerin davalı şirketi zarara uğratabilecek nitelikte olduğunun tespit edildiğini, bu durumun sözleşmenin 21. maddesine göre kendisine haklı nedenle fesih hakkı tanındığının bildirildiğini, müvekkilince verilen cevapta davalı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, haksız feshin kabul edilmediğini, davalı şirketin müvekkili acentelik bünyesinde doğmuş ve doğacak hiçbir alacağının bulunmadığından ödenecek bakiye bulunmadığının ihtar edildiğini, verilen cevapta, müvekkilinin 18/12/2014 tarihi itibariyle acentelik vekaletinden azledilmiş olduğunu, bu nedenle elinde bulunan belgeleri iade etmesi gerektiğini ihtar ettiğini, müvekkilinin iddia ettiği gibi acentelik sözleşmesine aykırı tutum ve davranışta bulunmadığını, davalı tarafın atıfta bulunduğu sözleşme maddeleri ile taraflar arasında akdedilen sözleşme maddelerinin birbirinden farklı olduğunu, davalı şirketin haklı bir sebep olmaksızın müvekkilinin sözleşmesini feshetmiş olduğundan, müvekkilinin uğradığı zararı hem TTK, hem de sigortacılık kanunu hükümleri uyarınca tazmin etmekle yükümlü olduğunu, 6102 sayılı TTK da acentelik sözleşmesinin sona ermesi şekli ile denkleştirme talebinin açık bir şekilde düzenlendiğini, TTK. 121/4 ve 122/1′ e göre acentelik sözleşmesinin haklı bir sebep olmadan feshedilmiş olduğundan müvekkilinin zararlarının tazminin gerektiğini, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve 16. bendine göre müvekkilinin davalı şirketin uzun zamandır acenteciliğini yapmakta olduğundan, müvekkilinin davalıya edindirdiği müşteriler sayesinde sözleşme sona ermiş olmasına karşın menfaat elde etmeye devam edeceği hususunun dikkate alındığında, müvekkiline tazminat ödemesinin hukuk ve hakkaniyet gereği olduğunu, haksız yere acentelik sözleşmesinin feshedilmesinin uzun yıllardır acentelik yapmakta olan müvekkilini manevi olarak da zarar görmesine, ticari itibarının zedelenmesine sebebiyet verdiğini, bu nedenlerle, davalı yedinde bulunan teminat mektubunun paraya çevrilmesinin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6100 sayılı HMK 107. maddesine göre 60.000,00.TL maddi tazminatın sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi veya bankalarca uygulanan mevduat faizinin karar tarihinde daha yüksek olması durumunda bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile 40.000,00.TL manevi tazminatın sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi veya bankalarca uygulanan mevduat faizinin karar tarihinde daha yüksek olması durumunda bankalarca uygulanan mevduat faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın halihazırda 29.480,10 TL borcunun bulunduğunu, tazminata hak kazanır ise takas mahsup talep ettiklerini, acentelik sözleşmesinin devamı sırasında müvekkiline iletilen şikayetler ve evraklar sonucu davacı acentenin yurtdışında kurulu olduğu izlenimi yaratılan sigorta şirketi poliçelerinin altına müvekkili ile ilgili ve bilgisi olmamasına karşın müvekkilinin unvanını da içeren kaşe ve imzasını tatbik ettiği ve müvekkili ile ilgisi bulunmayan poliçelere ilişkin müvekkilinin antetli kağıdı ve unvanını içeren kaşesini kullanarak güvenceler ve taahhütler verdiğinin tespit edildiğini, bu tespit üzerine acentelik sözleşmesinin Beykoz …. Noterliği’ nin 18/12/2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ve Beykoz …. Noterliği’ nin 26/12/2014 tarih …. yevmiye nolu fesih namesi ile fesih edilerek acente hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcıiığı’nın 2015/22813 hazırlık sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını, davacının müvekkilini zan altında bırakabilecek işlemler gerçekleştirdiği ve böylelikle söz konusu maddeye uygun hareket etmediğinin tespit edildiğini, sözleşmenin haklı sebeple fesih edildiğini, listeler incelendiğinde davacı acentenin fesih tarihinden sonra sadece üç poliçesinin yenilendiği ve bu poliçelere denk düşen vergi öncesi prim borcunun 1.717.02.TL olduğunun tespit edildiğini, talep edilen manevi tazminat tutarının da haksız ve fahiş olduğunu, itiraz ettiklerini, Yargıtay kararları gereği tacirler sözleşmeden kaynaklanan fesihlerde manevi tazminat talep edemeyeceği gibi müvekkili şirketçe sözleşme feshi haklı sebeplerle gerçekleştiğini belirterek, takas mahsup talebinin dikkate alınmasına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, aksi halde mali müşavir ve sigorta hukuku konusunda uzman bilirkişi vasıtası ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 24/10/2017 Tarih 2015/208 Esas – 2017/965 Karar sayılı kararında; ” …taraflar arasında mevcut acentalık sözleşmesinin davalı tarafından feshinin haklı sebeple feshedilip edilmediği ve haksız fesih var ise davacının talep edebileceği denkleştirme miktarının bulunup bulunmadığı hususlarının ihtilaf konusu olduğu, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi 18.12.2014 tarihinde fesh ettiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 10.maddesi gereğince acentenin kendisine teslim edilen poliçe, zeyilname, sair basılı evrakı üzerinde bir değişiklik olmaksızın kullanılmasının gerektiği aksinin sözleşmenin feshini gerektirdiği, taraflar arasındaki acentalık sözleşmesinin 21. Maddesinde acentanın mevzuata uygun faaliyette bulunmak, sigorta şirketlerinin ve sigortalıların hak ve menfaatlerine tehlikeye sokacak davranışlardan kaçınmak zorunda olduğu şeklinde düzenlemeler bulunduğu, tarafların sözleşmeyi özgür iradeleri ile imzaldıkları, davacı acentanın davalı sigortaya 24.11.2014 günü KKTC de kurulu … şirketine kredi almak için kendi poliçe kağıdı ile poliçe düzenlediğini kendi kaşesini basıp müşteriye teslim ettiğini, müşterinin de kendi hesabına poliçe primini yatırdığını bu parayı aynı gün …. nın banka hesabına yatırdığını ikrar ettiğini, yine davacının İngilterede bulunan ….LTD ile kredi sağlanması için görüşmeye götürüldüğünü ancak görüşme olmaksızın … tarafından tanzim edilen poliçede davacının kaşe ve imzasının bulunduğu dava dışı … Ltd. Şti verilen prim iade garantilerine ait belgelerde de davacı acenteye ait kaşenin bulunduğu taraflar arasında yapılan sözleşmenin 8. maddesinde başka şirket ile iş yapma yasağı getirildiğini, bilirkişi raporu ile da belirlenen değerlendirmeler gereğince davalının sözleşme feshinde haklı olduğu haklı fesih nedeni ile davacının TTK 122/3 maddesi gereğince denkleştirme isteminde bulunamayacağıı…” gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece Mahkemesi kararının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkiline ait olmayan 24.11.2014 tarihli belge ve davalının feshe gerekçe gösterdiği diğer belgeler, tüm itirazlarına rağmen yazı ve imza incelemesi yapılmadan hükme esas alındığını, hükmün eksik inceleme ile kurulduğunu, işbu hükmün hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, Davalı tarafça acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmesine dayanak gösterilen belgelerin doğruluğunun teyit edilmediği için haklı nedenle fesihten de bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin bu haksız fesih sebebiyle uğradığı zararın telafi edilmesinin gerektiğini, Evrakların üzerinde görüldüğü üzere davalıya ait kaşenin değil; … Şirketine ait kaşenin bulunduğunu, İlk derece mahkemesinin her ne kadar taraflar arasındaki sözleşme ile başka şirketlerle müvekkili acentenin iş yapması yasaklandığından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği belirtilse de kabul manasına gelmemek kaydı ile bir sigorta acentesinin birden fazla sigorta şirketinin aracılığını yapmasına ilişkin hukuk sistemimizde herhangi bir engelin bulunmadığını, söz konusu durumun diğer taraf için haklı nedenle fesih hakkını doğurmadığını, dosyaya sunulan İstanbul Sigorta Acenteleri Derneği 3012-1/016 Sayı Numaralı ve 30.12.2016 tarihli görüşü incelendiğinde müvekkilinin başkaca bir şirketin aracılığını üstlenmesi halinde dahi davalının feshi haklı hale gelmediğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, acentelik sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasına dayanan maddi ve manevi tazminat davasıdır. Mahkeme feshin haklı olduğunu kabul ederek davanın reddine karar vermiştir. Davacının davalı firma antetli belgeler ve kaşeler kullanarak yabancı firmalara davalı sigorta şirketiyle ilgisi olmamasına rağmen poliçeler düzenleyip işlemler yaptığı savunulmuş olup, davacı iddia edilen belgelerdeki imzaların kendisine ait olmadığını, bu yönde bir arştırma yapılmadığını, acentenin birden fazla sigorta şirketinin acenteliğini yürütmesini yasaklayan bir norm olmadığını belirterek kararı istinaf etmiştir. Davacının davalı sigorta şirketinin teminatının olmadığı konularda davalının kaşesiyle birlikte imza atmak suretiyle işin içinde davalı sigorta şirketinin teminatı olduğu yönünde intiba oluşturduğu ve bu yüzden davacı hakkında savcılık soruşturmalarının açıldığı, Halil Kıvanç Kılıç isimli şahsın şikayetiyle davacının da aralarında bulunduğu şahıslar aleyhine (davacının Anadolu Sigorta Acenteliğiyle bağlantılı olarak) dolandırıcılık suçundan Bakırköy CBS’nin 2015/63900 Sor. No.lu dosyasında soruşturma yürütüldüğü, dosyanın 02/07/2015 tarih ve 2015/7840 Kar. No.lu yetkisizlik kararıyla İstanbul Anadolu CBS’ye gönderildiği ve Anadolu CBS’nin 2015/119391 Sor. Nolu dosyasında soruşturmanın sürdüğü anlaşılmaktadır. Buna ek olarak davacının işlem yaptığı yabancı firmalardan … Ltd. Firmasının İ.Anadolu 8 ATM’ nin 2016/1077 sayılı dosyasında … A.Ş. ile acentesi olarak … aleyhine geçersiz poliçelerden dolayı alacak davası açtığı da anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan davacının 24/11/2014 tarihli el yazılı beyanı ile bilirkişi heyeti tarafından değerlendirilen evraktan, davacının Kıbrıs’ta bulunan … firmasının kredi bulunmasına aracılık ettiği çeşitli firmalarla ilgili olarak kredilerin geri ödenmesine yönelik olarak … tarafından düzenlenen poliçelere davacı acentenin davalı … acentesi sıfatını gösterir şekilde kaşe ve imza attığı, … A.Ş’nin bu poliçelerden ve evraktan bir sorumluluğu ve ilgisinin olmadığı, poliçelerin … firmasının evrakı olduğu, davacının davalı sigorta şirketinin acentesi olduğunu gösterir tarzda başka sigorta şirketinin evrakına kaşe ve imza atmasının 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11.maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 102.maddesine ve taraflar arasındaki acentelik sözleşmesine aykırı olduğu, feshin haklı olması nedeniyle davacının istinaf dilekçesinde belirttiği hususlarda imza araştırması yapılmamasının sonuca etkili olmadığı, davacının yaptığı eylemin başka bir sigorta şirketinin acenteliğini yürütmek olmadığı, davalı Sigorta şirketinin acentesi olduğunu gösterir şekilde yabancı bir sigorta şirketinin evrakı üzerine kaşe ve imza atılarak … firmasının poliçelerinin … da teminatı altında olduğu konusunda muhatapları nezdinde intiba oluşturduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen kararda yasa ve usule aykırılık olmadığı gibi istinaf nedenlerinin de yerinde olmadığı kanaatine varılarak davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 11/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.