Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/82 E. 2018/698 K. 11.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/82 Esas
KARAR NO : 2018/698 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 05/10/2017
NUMARASI : 2017/372 Esas 2017/753 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ : 11/07/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, kendisinin Borsa İstanbul’da işlem görmekte olup, Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi halka açık bir şirket olan… A.Ş’nin 29.005 adet B grubu hissesine sahip olduğunu, pay sahibi olduğu şirketin hakim hissedarının davalı banka olup, şirketteki doğrudan pay oranının %44,11, dolaylı pay oranının ise, %59,9 olduğunu, davalının şirket yönetim kurulu üyelerinin seçiminde aday gösterme imtiyazının bulunmadığını, bağlık ortaklık … A.Ş yönetim kurulu üyelerinin bir tanesi hariç diğer tüm üyelerinin davalının gösterdiği adaylardan seçildiğini,… A.Ş’nin … tarihinde ilan ettiği yönetim kurulu kararı ile …A.Ş ‘nin tüm aktif ve pasifinin bir bütün halinde … A.Ş tarafından devralınması suretiyle birleştirilmesine karar verildiğini, … A.Ş’nin yapısının incelendiğinde bu şirketin de dolaylı yoldan hakim hissedarının davalı olduğunun görüleceğini, davalının hakimiyetini kullanarak her iki şirkette kendisini temsil eden yönetim kurulu üyelerine çıkarları doğrultusunda birleştirme kararı aldırdığını, şirketler arasında da herhangi bir iştirak/bağlı ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, haklı gerekçelere dayanmayan bu birleştirme kararına karşı itiraz ettiğini, ortaklığının devam etmesi halinde malvarlığının azalacağını ve ciddi riskler altında kalacağını ileri sürerek, TTK’nun 202.maddesi 2.fıkrası gereğince; ortağı olduğu … A.Ş.’deki paylarının hakim ortağı olan davalı tarafından genel kabul gören bir yöntem olan net aktif değere göre belirlenecek bir değerle satın alınmasına, paylarının satın alma değerini karşılayan tutardaki paranın davalı tarafından mahkeme adına açılacak banka hesabına teminat olarak yatırılmasına, teminatın yatırılmaması halinde birleşmeye ilişkin yönetim kurulu kararının ve bu karara bağlı yapılan işlemlerin geçersiz olacağına, yargılama giderleri ile ve ileride muhtemel tutabileceği vekile ait vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, usule ilişkin olarak usulüne uygun olarak alınan bir genel kurul kararı bulunmadığından davacının işbu davayı açmasının ön koşulunun gerçekleşmediğini, esasa ilişkin olarak ise de; dava konusu birleşme işleminde SPK mevzuatının uygulanacağını, davacının TTK. Hükümleri çerçevesinde dava açabileceği kabul edilse dahi, TTK’nun 202.maddesinin 2.fıkrasının uygulanmasına ilişkin şartların somut olayda gerçekleşmediğini, alınan bir genel kurul kararı ve dolaysıyla muhalif pay sahibinin bulunmadığını, birleşme işlemine ilişkin olarak alınan… yönetim kurulu kararının haklı sebeplere dayandığını, yapılması planlanan birleşme işleminin muhalif kalan pay sahibinin haklarını veya menfaatlerini zedelemediğini, davacının dava konusu talebi ile haksız kazanç elde etmeyi amaçladığını ve kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 05/10/2017 tarih 2017/372 Esas 2017/753 sayılı kararında;
“… A.Ş’nin Kamuyu Aydınlatma Platformunda 18.04.2017 tarihinde ilan ettiği yönetim kurulu kararı ile … A.Ş ‘nin tüm aktif ve pasifini bir bütün halinde … A.Ş tarafından devralınması suretiyle birleşmesine karar verildiği, ancak birleşme işlemine ilişkin olarak … yönetim kurulları tarafından birleşme işleminden vazgeçilmesi, birleşme sözleşmesinin sona erdirilmesine ve Sermaye Piyasası Kurulu’na yapılmış başvurunun geri alınmasına karar verilip, bu hususun Kamuyu Aydınlatma Platformuna da 18/07/2017 tarihinde yapılan açıklama ile duyurulduğu görülmüştür.Açıklanan bu durum karşısında davacının şirketteki hisselerin satın alınması talebine dayanak gösterdiği birleşme işleminden vazgeçilmiş olmakla; dava konusuz kalmıştır.Öte yandan birleşmeye dair alınan yönetim kurulu kararının şirket genel kurullarında henüz karara bağlanmamış olması hususu da gözönünde bulundurulmak suretiyle davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılması gerektiği…”gerekçesi ile,
Dava konusuz kaldığından esas hakkında hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiş ve karara karşı davacı asil ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesinin yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kararının hatalı olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlığını taşıyan 331. maddesinin 1. fıkrası davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine takdir ve hükmetmesi gerekir hükmünün bulunduğunu,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/14545 E. ,2017/1984 K. 10.04.2017 Tarihli karar ilamında yer alan ve maddeden de anlaşıldığı üzere, davanın konusuz kalması halinde davalının yargılama giderinden sorumlu tutulmaması ve vekalet ücretine hak kazanabilmesi için davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olması; davacının yaptığı masrafların davalıya yüklenebilmesi için ise, dava açmakta haklı olması gerektiğini, davanın konusuz kalması halinde, mahkemenin yargılamaya devam ederek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve dava açılmasına sebebiyet veren tarafı yargılama giderine mahkum etmesi gerektiğini,
Davalının hakimiyetinı hukuka aykırı kullanarak bağlı şirket … A.Ş. bakımından açıkça anlaşılır haklı bir nedeni bulunmayan dava konusuna dayanak olan birleştirme kararını aldırdığını,
TTK 202.2 maddesi ile Hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan, birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul kararına red oyu verip tutanağa geçirten veya yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki kararlarına yazılı olarak itiraz eden pay sahipleri; hâkim teşebbüsten, zararlarının tazminini veya paylarının varsa en az borsa değeriyle, böyle bir değer bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete uygun düşmüyorsa, gerçek değerle veya genel kabul gören bir yönteme göre belirlenecek bir değerle satın alınmasını mahkemeden isteyebileceği hükmünün yer aldığını,
Kendisinin 6102 sayılı TTK’nin 202.2 maddesindeki dava açılması için gerekli olan ön şart olan birleşme işlemine ilişkin yönetim kurulu kararını öğrendiğinde karara yazılı olarak itiraz ettiği ve sonrasında … A.Ş. paylarının satın alınması için davalı hakim ortak … Bankası A.Ş.’ye dava açtığını,
Davalının hakimiyetini hukuka aykırı olarak kullandığı ve açıkça anlaşılır hâkli bir nedeni olmayan hukuka aykırı birleşme kararını ilgili şirketlerin yönetim kuruluna aldırarak davanın açılmasına sebebiyet verdiğini,
Davalının hukuka aykırı olarak bağlı şirketlerine aldımış olduğu birleşme kararını davanın açılması sonrasında henüz … A.Ş’‘nin Sermaye Piyasası Kuruluna yaptığı birleşme başvurusuna olumlu veya olumsuz cevap almasını bile beklemeden yargılama devam ederken geri çektirdiği ve birleşme kararını ilgili şirketlerin yönetim kurullarında iptal ettirdiğini,
İlk derece mahkemesinin talep dogrultusunda davanın konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında hüküm tesisine yer olmadığına karar verdiğini, ancak mahkemenin talep doğrultusunda karar verirken yargılama giderlerı ve vekalet ücretini hangi tarafa yükletileceği konusunda HMK’nin 331.maddesi 1.fıkrası kapsamında yeterli araştırmada ve doğru tespitte bulunmadığını, mahkemece dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmetmesi gerektiğini,
İlk derece mahkemesinin dava konusuna dayanak birleşmeye dair yönetim kurulu kararının şirket Genel Kurullarında henüz karara bağlanmamış olmasını gözeterek HMK ‘nın 331.maddesi 1.fıkrası kapsamında kendisinin dava açılış tarihi itibariyle haksız olduğuna karar vermesinin kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını, birleşme kararının henüz şirket Genel kurullarında karara baglanmamıs olmasının dava açılış tarihi itibariyle haksız olduğumun göstergesi olmadığını, mahkemenin hatalı tespitte bulunduğunu,
Dosyada dilekçe ve delillerle açıklanmış ve tüm şartları gerçekleşmiş ve TTK 202.2.maddesi ile pay sahibine verilmiş bu davayı açma hakkı ortadayken mahkemenin birleşmenin henüz şirket genel kurullarında karara bağlanmamış olmasını öne sürerek HMK 331.maddesi 1. Fıkrası kapsamında dava açılış tarihi itibariyle haksız bulmuş olmasının doğru tespit olmadığını,
İlk derece mahkemesinin davalının davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği hususunda ve dava açmakta haklı olunup olunmadığı noktasında karar vermek için dosyadaki tüm dilekçe ve beyanlar ile delilleri yeterince incelemediğini, davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiğini, dolayısıyla haklı olarak açılan davada kanun gereği yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini,
Davalı tarafça dava açılması sonrasında yargılama devam ederken ve de SPK’ya yapılmış birleştirmeye ilişkin onay başvurusunun neticesi beklenmeden birleştirme kararını iptal ederek geri çektirmesinin dava açılmasındaki haklılığın en açık kanıtı olduğunu,
İlk derece mahkemesinde birleştirme kararına muhalif olunmasına rağmen davalının dava açılması öncesinde şirketleri birleştirme kararından vazgeçmeyip dava açılışından sonra birleştirme kararından vazgeçmiş olmasını göz önünde bulundurmayarak HMK 331.maddesi 1.fıkrası kapsamında yargılama giderleri ve vekalet ücretini üzerinde bırakılmasın şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararına itiraz edilmemekle birlikte, sadece üzerinde bırakılan yargılama giderleri ve vekalet ücreti kararının istinaf incelemesi sonucu düzeltilerek davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
TTK 202.maddesi tahtında yapılan talebe, somut olayda alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığından davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle ret edilmesi istemiyle itiraz edildiği, ancak ilk derece mahkemesinin bu itirazı dikkate almayarak tahkikat aşamasına geçtiğini,
TTK 202.maddesinin hangi hallerde ve kimler tarafından işbu maddeye dayanılarak dava açılabileceğini açıkça düzenlediğini, 2.fıkranın genel kurul kararı alınmış olmasını ve davacının genel kurul tarafından alınan karara ret oyu vererek bunu tutanağı geçirtmesini aradığını, davaya konu edilen birleşme genel kurul kararı ile tekemmül eden bir işlem olduğunu, TTK 202.maddesinin 2.fıkrasında yer alan yönetim kurulunun kararlarına itiraz eden pay sahipleri ifadesine istinaden birleşme işleminin genel kurul tarafından onaylanması öncesinde alınan yönetim kurulu kararına dayanılarak TTK 202.maddesinin 2.fıkrasında öngörülen davanın açılmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca yaşanan gelişmelerin henüz sonuçlanmamış bir işlem nedeniyle TTK 202.maddesi 2.fıkrasının uygulanamayacağı yönündeki itirazının haklılığını bir kez daha ortaya koyduğu, dava şartı yok iken açılan dava ile yargının gereksiz yere meşgul edildiğini, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini talep ettiklerini,
Davacının işbu davaya açabilmesinin ön koşulunun, birleşmenin onaylanacağı genel kurula katılarak olumsuz oy verip, muhalefetini tutanağa geçirmesi olduğunu, ancak davacının birleşme işlemlerine ilişkin TTK 145. ve 202.maddelerinin açık düzenlemesine aykırı bir şekilde yönetim kurulu kararının alınmasını yeterli görerek, herhangi bir genel kurul kararı olmaksızın dava açtığını, birleşmeye ilişkin nihai kararı alma yetkisinin yönetim kurulunda değil, genel kurulda olduğunu, itirazın da genel kurul kararı alınırken yapılmasının kanun hükmü gereği olduğunu,
Birleşmeye dair SPK’nın izninin temin edilip edilmeyeceği, birleşmenin … ve ….’nun genel kurulları tarafından onaylanıp onaylanmayacağı dahi davanın açıldığı aşamada belli olmadığını, usulüne uygun olarak alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığından, açılan davanın ön koşulunun gerçekleşmediğini,
TTK 202.maddesinin 2.fıkrası hali hazırda yetkili organ kararı bulunmaması nedeniyle sonuçlanmamış ve ne şekilde sonuçlanacağı belli olmayan işlemlerden dolayı bir sorumluluk öngörmediğini, aksine bir yorumun kanunun lafzına ve ruhuna aykırılık teşkil edeceğini, bunun yanı sıra somut durumda yaşandığı üzere kanun hükmünün haksız ve kötü niyetli taleplere aracı edilmesi ile neticelenebileceğini,
Mahkemenin ara kararı nedeniyle bir kez daha dosyaya ibraz edilmiş ve fakat dava şartına ilişkin olan konu hakkında değerlendirme yapıldıktan sonra tahkikat aşamasına geçildiği düşünüldüğünden, aynı hususa ilişkin taraflara beyanda bulunmaları için neden süre verildiğinin anlaşılamadığını,
İlk derece mahkemesinin resen teminata ilişkin bir karar vermesi gerekirken bu hususta davalı müvekkili banka talebinin beklenmesinin yasaya aykırı olduğunu,
Sonuç olarak, 6102 sayılı TTK ile hukukumuza giren 202.maddeye dayalı bu talebin bundan sonraki vakıalarda örnek oluşturacağı göz önünde bulundurulduğunda, genel kurul kararı ile sonuçlandırılacak işlemler bakımından herhangi bir yönetim kurulu kararının varlığında dahi bu davanın açılabileceğinin kabul edilmesinin, şirketlerin çalışmasını ve ticari hayatı sekteye uğratabilecek bir boyuta uluşabileceği, kanun koyucunun amacının ise bu olmayacağının önemle göz önünde bulundurulması gerektiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava şartı için gerekli ön koşul bulunmaksızın açılan davanın dava şartı yokluğundan reddine, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/372 Esas 2017/753 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada TTK 202/2 maddesi uyarınca ortağı olduğu… A.Ş deki paylarının şirkette %44.11 doğrudan pay sahibi hakim davalı şirket tarafından genel kabul gören bir yöntem olan net aktif değere göre belirlenecek bir değerle satın alınmasına karar verilmesinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, kararın her iki tarafça istinaf edildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilince, davacı yanca işbu davanın açılabilmesinin ön koşulunun birleşmenin onaylanacağı genel kurula katılarak olumsuz oy verip, muhalefetini tutanağa geçirmek olduğunu, oysa davacı tarafından birleşme işlemlerine ilişkin TTK 145 ve 202 maddeleri düzenlemelerine aykırı olarak yönetim kurulu kararının alınmasını ve yönetim kurulu kararına itirazını yeterli görerek , henüz herhangi bir genel kurul kararı alınmaksızın eldeki davanın açıldığını , birleşmeye ilişkin nihai kararı alma yetkisinin yönetim kurulunda değil, genel kurulda olduğunu, buna göre ilk derece mahkemesince yapılan yargılama aşamasında ileri sürdükleri üzere davanın ön koşulu bulunmadığından usulden reddine karar vermesi gerektiğini ileri sürerek kararı bu yönden istinaf etmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacının davasına dayanak gösterdiği TTK 202/2 maddesindeki davanın açılmasının ön koşulunun maddede sayılan işlemlere ilişkin kararın niteliğine göre genel kurul kararına red oyu verip tutanağa geçirtmek veya işlem yönetim kurulu kararı ile neticelendirilebiliyorsa yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki kararlarına yazılı olarak itiraz yöneltmek olduğu, TTK 145 maddesi gereğince birleşme sözleşmesinin birleşen şirketlerin yönetim organlarınca imzalanması ve genel kurullarında onaylanmasının gerekeceği, somut olayda kolaylaştırılmış birleşmenin de söz konusu olmadığı, nitekim …’nun 18.04.2017 tarihli KAP açıklamasında da birleşme işlemlerinin sermaye piyasası kurulunun iznine ve genel kurulun onayına tabi olduğunun ifade edildiği, davacının pay sahibi olduğu şirketin halka açık şirket olup, halka açık şirketlerin birleşmesinde sermaye piyasası mevzuatı hükümlerinin uygulanması gerekeceği, tüm bu hususlara göre somut olayda davacının alınan yönetim kurulu kararına istinaden birleşme tarafı şirketlerin genel kurullarında birleşme kararı onaylanmadan eldeki davayı açtığı ihtilafsız olmakla; ilk derece mahkemesince HMK 114/2, 115 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekirken yazlı şekilde hüküm kurması doğru olmamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353-1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak bu yönde dairemizce hüküm kurulması gerekmektedir.
Davacı ise ilk derece mahkemesince kurulan hükümde yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılması ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmasının yerinde olmadığını, davanın açıldığı tarihte davayı açmakta haklı olduğunu, davanın da zaten yargılama sürecinde konusuz kaldığı gerekçesiyle hüküm kurulduğunu ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Davalı vekilinin yukarıdaki parağrafta incelenen istinaf başvurusu kapsamında dairemizce ulaşılan sonuç ve kurulacak hükme göre; davacı istinafı yerinde görülmediğinden HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca davacı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/10/2017 tarih 2017/372 Esas 2017/753 sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak,
1-HMK 114/2, 115 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90.TL karar harcından davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 34,00.TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 2.180,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı ve davalı tarafından yatırılan 85,70’er.TL başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,
7-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 35,90.TL karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
8-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 31,40.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine
9-İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 32,50.TL posta gideri olmak üzere toplam 118,20.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 11/07/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.