Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/818 E. 2019/853 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/818 Esas
KARAR NO : 2019/853 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ: 29/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: ASIL DAVADA Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilleri ile davalı şirket arasında Kocaeli İl hudutlarında 13/06/2005 tarihinde Kocaeli, … Bölge, …Mahallesinde kain… pafta, … ada, … ve aynı pafta, ada, … parsel sayılı taşınmazlar üzerinde anahtar teslimi bir akaryakıt istasyonu imalatı hususunda 13/06/2005 tarihinde bir protokol ve bayilik sözleşmesi tanzim edildiğini, aktedilen sözleşmeler gereğince eski istasyonun yıkılarak yerine yeni baştan bir akaryakıt istasyonu inşa edilmesi taahhüdüne, 1 yıl geç başlatılmak suretiyle müvekkilinin aynı süreyle kazanç mahrumiyetine uğramasına sebep olduğunu, inşaat sahası zeminindeki kalitesiz işçilik sebebiyle, gerek yağışlı havalarda istasyon sahasını basan ve gerekse hatalı yerleştirilen tanklar sebebiyle yakıta karışan yağmur suyunun sebep olduğu %30 oranındaki müşteri kaybı ve araç arızaları yaşandığını, inşa edilen istasyonda kurulan UPS otomasyon sistemindeki kurulum hataları sebebiyle göstergelerin sıksık normalden sapması sebebiyle, ya müşteri kaybına ya da kazanç kaybına neden olduğunu, istasyonun davalı tarafından gerek sözleşmeye aykırı olarak noksan imal ve inşa edildiğini ve gerekse bu eksik hizmetin dahi kusurlu imalat özellikleri taşıdığını, Kocaeli 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/8 D.İş dosyası ile tespit yaptırıldığını, aynı zamanda bu tespit raporu eklenmek suretiyle davalıya 19/03/2008 tarihli Bakırköy …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmiş ise de davalıdan cevap alınamadığını, bu nedenlerle gerek sözleşme hükümlerine aykırı olarak gerçekleşen eksik hizmet ve gerekse kusurlu imalattan kaynaklanan müspet zarar ile gerçekleşen imalattaki kusurlarının tespit ve giderilme maliyetlerinin belirlenerek, şimdilik 10.000,00 YTL’nin dava tarihinden itibaren ticari temerrüd faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, 01/08/2008 tarihli protokole taraf olan davacı şirketin 13/06/2008 tarihli bayilik sözleşmesinde “bayi adayı” olarak yer almakta olup dilekçede iddia edilen hususlar tamamen davacı … ilgilendirdiğini, davacı …’ın ise protokol konusu taşınmazlardan birinin maliki olması sebebiyle protokole taraf olduğunu, protokole bağlı olarak bayilik sözleşmesinin davacı … şirketi ile aktedildiğinden ticari yönden diğer davacı …’ı bağlayıcı bir hukuki düzenleme olmadığı gibi bayilik sözleşmesinin de tarafı olmadığını, istasyon inşası için gecikme söz konusu olmayıp bu süre içinde mevcut istasyon faaliyetine devam ettiği için kazanç kaybından söz edilemeyeceğini, imalat kusuru olarak iddia edilen hususun tamamen kendilerinden, yani kullanımdan kaynaklandığını, tankların hatalı yerleştirilmesi sebebiyle yakıta su karışması iddiasının yerinde olmadığını, otomasyon sisteminin de kusurlu olduğu iddiasının yerinde olmayıp, müvekkil şirketin bütün bayilerine aynı prosedüre göre otomasyon sistemi kurmakta ve uygulamakta olduklarını, davacı … tarafından açılan davanın husumet yönünden reddine, diğer davacı yönünden ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA (21. ASLİYET TİCARET MAHKEMESİ 2011/264 ESAS)Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Ltd. Şti.’nin, taraflar arasındaki dikey anlaşmanın, tesis edildiği tarihte öngörülen süreden daha erken bir tarihte sonlanması nedeniyle, inkışaf bedelinden geçersiz kalan bakiye süreye -kıstelyevm usulü hesaplama sonucunda – isabet eden 90.082,01-Tl yi iktisap ettiği tarihten itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV si ile birlikte davalı … Şti den tahsiline ana paranın dava tarihine kadar davalı yedinde kaldığı sürede bu iktisap sayesinde davalının elde ettiği (yada elde etmesi beklenilen) tüm semerelerin ( kazançların, fazilerin, kaim değerlerin) karşılığı olarak da 106.934,86-TL nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’si ile birlikte davalı şirketten tahsiline, geçersiz kalması nedeniyle müvekkili şirketin kullanamadığı, bakiye intifa süresine, kıstelyevm usulü hesaplama sonucunda isabet eden 269.900,71-TL intifa ivazını iktisap ettiği tarihten itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’si ile birlikte davalı gerçek kişi malikler ( taşınmazdaki hisseleri oranında ) ile davalı …. Şti.den müştereken ve müteselsilen tahsiline, ayrıca ana paranın dava tarihine kadar davalı yedinde kaldığı sürede bu iktisap sayesinde davalının elde ettiği ( ya da elde etmesi beklenilen) tüm semerelerin ( kazançların, faizleri, kaim değerlerin ) karşılığı olarak da 358.906,21-TL nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’ si ile birlikte davalı gerçek kişi malikler ( Taşınmazdaki hisseleri oranında ) ile davalı şirketten müştereken ve müteselsilen tahsiline, taraflar arasındaki dikey anlaşmanın, tesis edildiği tarih de öngörülen süresinden daha erken bir tarih de sonlanması nedeniyle, istasyon zemin betonu, istasyon bina inşaatı ve bunlarla sınırlı olmamak üzere benzeri ayrılmaz parça niteliğinde yapılara ödeme kalemlerinden geçersiz kalan bakiye süreye isabet eden kısmının dava tarihi itibariyle ÜFE ile uyarlanıp amortisman uygulanılarak güncellenmiş 464.282,73-TL nin iktisap tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ve KDV’ si ile davalı malikler … ile … ( kendi aralarında taşınmazdaki hisseleri oranında) ile davalı şirketten tahsiline fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına yargılama giderinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesine özetle, intifa konusu gayrimenkulün Kocaeli ili sınırları dahilinde olduğundan yetkili mahkemenin Kocaeli Mahkemeleri olduğunu, davanın zaman aşımına uğraması nedeniyle zaman aşımı itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak, intifa şerhini rızaen kaldıranın bizzat davacı olduğunu, kanuna karşı hile yaparak rızaen verilen bir şeyin iadesi mümkün olmamakla beraber hileyi yapanın hukukun kendisine tanındığı imkanları kullanamayacağını, ortada sebepsiz zenginleşmenin olmadığını, taraflar arasında akdedilen “bayilik anlaşması ile protokol”ün davacının bu talebine imkan tanımadığını, davacının alacak taleplerinin yanında faiz hesabının da doğru olmadığını belirterek sonuç olarak usulü ve esasa yönelik itirazlarının dikkate alınarak haksız davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasını talep etmiştir,
BİRLEŞEN DAVA (47. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2011/516 ESAS )Davacı vekili dava dilekçesi ile, Rekabet Kurumunun Kurumsal İnternet Sitesinde 12.03.2009 tarihinde yayınlanan duyuru ile akaryakıt sektöründe bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa ve benzer etkiye sahip ekipman, kredi, kira gibi ayni ve şahsi hakları içeren sözleşmelerin, rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacağını, bu tür anlaşmaların varlığı halinde beş yılı aşan süreler bakımından 2002/2 sayılı Tebliğde tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının kamuoyuna bildirildiğini, işbu sözleşmelerden 18/09/2010 tarihinden önce akdedilmiş sözleşmelerin, süreleri ne olursa olsun, yapıldıkları tarihten itibaren ilk beş yıllık süre boyunca muafiyetten yararlanabileceğini, 5 yılı aşan süreler bakımından Tebliğ’de yer alan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının belirtildiğini, dava konusu olayda müvekkili şirketin tarafı olduğu, rekabet hukuku anlamındaki dikey anlaşmanın Rekabet Kurumunun Tebliğ ve kararları doğrultusunda, ön görülen zamandan önce 18/09/2010 tarihli itibariyle 2002/2 sayılı Tebliğ ile belirlenen grup muafiyetinin dışında kalarak sonlandığını, bu bağlamda davaların hissedarı oldukları Kocaeli ili … İlçesi … Mahallesi … ada… parsel sayılı taşınmaz üzerinde 19/07/2005 tarihinde 16 yıl süreli olarak müvekkili şirket lehine tesis edilen intifa hakkının, intifa süre sonu olan 19/07/2021 tarihinden önce 18/09/2010 tarihi itibariyle Rekabet Kurulu kararları gereği geçersiz hale geldiğini, bu nedenle davalıların seleflerinin gerçekleşmeyen anlaşma sürelerine ilişkin olmak üzere peşinen sağladığı kazanımları ve kendilerinin de taşınmaz üzerindeki intifa yükünden kurtulmaları nedeniyle sağladıkları yararları semere ve faiziyle müvekkili şirkete iade etmeleri gerektiğini, işbu davada yer alan davalılar …, …, …., …’un İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan 2010/802 esas sayılı davada, davalı muris …’in mirasçıları olduklarını, murisin, aleyhine açılan davadan önce vefat etmiş olması sebebiyle huzurdaki davanın, bu kişinin mirasçıları aleyhine açılması zarureti doğduğunu, ayrıca davalı …’ün de dava konusu istasyonun bulunduğu taşınmazdan hisse satın almak suretiyle, bu yerin hissedarı olduğundan bu kişiye husumet yöneltilmesi gerektiğini belirterek davalarının kabulu ile, iş bu davanın İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/802 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, açılan davanın hukuki dayanaktan mahrum olduğunu, 12/10/2006 tarihli bayilik sözleşmesinin … AŞ ile …Ltd. Şti. arasında akdedildiğini, müvekkillerinin murisi … yönünden bağlayıcılığı olmadığını, 01/08/2005 tarihli protokolun … A.Ş., … Ltd. Şti., maliklerden … ve … arasında imzalanmış ise de, müvekkillerinin murisinin imzasının tapuda tesis edilen 16 yıllık süre için intifa hakkının şerhi ile ilgili olup , tapuda sadece pay sahibi olmasından doğan şekli bir işlem olduğunu, bunun dışında dava dilekçesinde yazılı ve tek tek belirtilen her türlü taleple hiçbir ilgisi olmadığını, nitekim “intifa ivazı” bedelinin fatura ile … Ltd Şti’ye verildiğini, müvekkillerinin murisi …’e verilmiş bir paranın söz konusu olmadığını, bayilik sözleşmesinde protokolün fesih sonuçlarının madde 12. de açıklandığı gibi bayi adayı … Ltd Şti tarafından tek taraflı olarak fesh edildiğini, işbu protokol ve bayilik sözleşmesinin 11. maddesinin (b) fıkrası gereğince feshi ve intifanın terkini halinde bayi adayı ve maliklerden sadece …’ın işlememiş olan intifa süresine tekabül eden bayilik intifa ivazını geri ödeme tarihindeki Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden … iadeten beyan, kabul ve taahhüt ettiğini, ayrıca 18/09/2005 tarihinden sonra yapılan sözleşmelerin süreleri ne olursa olsun yapıldıkları tarihten itibaren 5 yıllık süre boyunca muafiyetten yararlanabileceğine, 5 yılı aşan süreler yönünden tebliğde belirtilen muafiyet koşullarının ortadan kalkacağına Danıştay’ın karar verdiğini, bu tarihten önce yapılmış olup da süresi 18/09/2010 tarihine kadar dolmayacak olan intifa sözleşmelerinin süresinin 18/09/2010 tarihinde zorunlu olarak sonra erdiğini, 18/09/2005 tarihinden sonra yapılmış olan sözleşmelerin süresi ise yapıldıkları tarihten 5 yıl olacak şekilde değiştirilmesinin zorunlu olduğunu, yani 5 yılı aşan intifa süresinin geçersizliğine işbu karara uyarak karar verildiğini, davacı şirketin müteselsilen talebinin yersiz olduğunu, BK’nun ilgili düzenlemelerinde yer alan unsurların davada bulunmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 30/11/2017 tarih 2008/390 Esas 2017/934 Karar sayılı kararında;”..Taraflar arasında 13/06/2005 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve yine aynı tarihli protokol akdedildiği ve ayrıca 01/08/2005 tarihli protokolle yine 12/10/2006 tarihli protokollerin tanzim edildiği anlaşılmaktadır. 12/10/2006 tarihli sözleşmeyle … ile … arasında beş yıl süreli istasyonlu bayilik sözleşmesinin mutabakat sağlandığı takdirde aynı şartlarla beş yıl için daha uygulanacağı, 01/08/2005 tarihli protokolün … ile …, … ve … arasında akdedilip, … lehine 16 yıllık süreyle intifa hakkı tesis etmeyi kabul ve taahhüt ettikleri anlaşılmıştır. Sözleşmede taşınmazın 16 yıllık intifa ivazı olan 300.000 USD’nin … Ofisi tarafından intifa tesis tarihindeki merkez bankası döviz satış kuru üzerinden YTL’ye çevrilip fatura mukabilinde ve KDV ile birlikte ödeneceğinin, ayrıca 25/01/2006 tarihinde 100.000 USD olarak ve ödeme tarifelerinde merkez bankası döviz satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek fatura mukabili ve KDV ile birlikte bayiye inkişaf bedeli adı altında ödeneceğinin kararlaştırıldığı, … Ofisi’nin intifa hakkını terkin etme yetkisinin bulunduğu ve bu hakkın kullanılması durumunda … Ofisi’ne ait olan ve bayi adına ariyeten verilen malzeme ve techizatı alacağı ancak sabit yatırımları bina, saha betonu gibi o günkü değerlerle belirlenecek bir bedel karşılığında bayiye terk edeceği düzenlenmiş, 11. vd maddelerinde fesih ve feshin sonuçları hüküm altına alınmıştır. Asıl davadaki taleplerin değerlendirilmesinde istasyon inşaatının gecikmesinden dolayı davalı …’nin bir kusuru bulunduğuna ilişkin belge ve delil mevcut değildir, yine davaya konu istasyonun 20 nolu parsel üzerinde inşaa edildiği yönündeki iddia bakımından pompa adası, tabanca sayısı, yakıt tankı adedi ve hacminin belirtildiği yapı izni, yapı kullanma izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatının ilgili resmi kuruluşlardan bizzat davalı tarafça alındığı ve aynen kabul edildiği istasyonda öngörülen 10.000 lt/gün akaryakıt ve 5.000 lt/gün lpg otogaz satışı için sözü edilen pompa adedi ile tabanca sayısı ve yakıt tanklarının yeterli olacağı ve istasyona gelen araçlara verilecek hizmetin yerine getirilebileceği, dolayısıyla satış kaybına neden olan bir sebep olmayacağı, buna dayalı bir zararın oluştuğuna dair bir delilin de mevcut olmadığı, diğer yandan taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesi uyarınca taşıt/müşteri tanıma sistemi sözleşmesi uyarınca bu otomotik sistemin bakım ve onarım giderlerinin davacıya ait olması karşısında bakım bedelinin davalı şirketten iadesinin istenemeyeceği, davacı şirketin inşaat ve saha betonunu yaparak, inşaatı tamamlamak suretiyle davacı yana teslim etmesi ve davacı tarafın istasyonda faaliyete başlayıp, faaliyetini de sürdürmüş olması karşısında davacının saha betonuna ilişkin iddiası bakımından eserin kesin kabulü ile sorumluluğunun sona erdiği ve bu yönden de davacı taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Birleşen dava bakımından yapılan değerlendirmede davacı … davalı tarafa intifa ve inkişaf bedeli olarak toplam 531.650 TL sabit yatırım bedeli olarak 514.757,04 TL ödemede bulunduğu, intifa başlangıç tarihinin 19/07/2005, intifa bitiş tarihinin 19/07/2021 olduğu ve sözleşmenin 12/10/2011 tarihinde sona ermiş olması karşısında kalan süreye ilişkin 12/10/2011 tarihinden sonraki süre bakımından kıstelyevm usulü hesaplama ile intifa bedeline ilişkin miktarın 3.568 günlük kalan süreye göre 243.367,64 TL, inkişaf bedelinin 81.226,34 TL ve sabit yatırım bedelinin de 314.280,14 TL olduğu hesaplanmıştır. Ayrıca birleşen İstanbul 47. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında davalı …’ün pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, davalı … mirasçıları yönünden ise birleşen 21. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası bakımından tahsilde tekerrür etmemek üzere hüküm kurulması gerektiği, bu davada anılan davalı mirasçıların inkişaf yatırım bedeli alacağından sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı ve ayrıca kabul edilen miktarlardan da yukarıda belirtildiği üzere tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile ve miras hisseleri oranında sorumluluklarına hükmedilmesi gerektiği ve yine birleşen İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında davalı gösterilen …’in davadan önce vefat etmiş olması karşısında ölü şahsa karşı dava açılması mümkün olmamakla adı geçen yönünden davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varıldığı…”gerekçesi ile,
Asıl davada; yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,Birleşen İstanbul (Kapatılan) 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011-264 Esas sayılı dosyasında; davanın KISMEN KABULÜ ile, a-) Davalı …’in davadan önce vefat etmiş olması karşısında, ölü şahsa karşı dava açılamayacağından, davanın adı geçen yönünden bu nedenle reddine,b-) 81.226,34 TL inkişaf yatırım bedeli alacağının davalı … Ltd. Şti’den, 243.367,64 TL boşa giden intifa bedeli alacağının davalı … ile davalı …’dan (taşınmazdaki hissesi oranında sorumlu tutulmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen, 314.280,14 TL sabit yatırım alacağının da yine davalı … ve davalı …’dan (taşınmazdaki hissesi oranında sorumlu tutulmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen ve 12.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek değişebilir oranda avans faiziyle birlikte tahsili ile davacı tarafa verilmesine, Fazlaya ilişkin ve yerinde görülmeyen sair istemlerin reddine,Birleşen İstanbul (Kapatılan) 47. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011-516 Esas sayılı dosyasında; davanın KISMEN KABULÜ ile,a-) Davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,b-) Diğer (… Mirasçıları …, …, … ile … mirasçıları …, … ve … ) davalılar yönünden (ve birleşen İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011-264 Esas sayılı dosyası bakımından tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla) 243.367,64 TL boşa giden intifa bedeli alacağının ve 314.280,14 TL sabit yatırım alacağının davalılardan miras hisseleri oranında ve 12.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek değişebilir oranda avans faiziyle birlikte tahsili ile davacı tarafa verilmesine, Fazlaya ilişkin ve yerinde görülmeyen sair istemlerin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl dava davacı/ birleşen dava davalısı … Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesi ile,İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/390 E. sayılı asıl dosyası yönünden: bir kaç kez bilirkişi incelemesinin yapıldığını, raporlar da belirtilen oranların müvekkili şirketin gerçek zararının çok altında olduğunu, ancak bilirkişi raporlarında belirtilen bu bedellerin dahi ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını ve davanın reddine karar verildiğini, davanın reddine gerekçe yapılabilecek bilirkişi raporunun olmadığını, mahkemelerin bilirkişi raporlarıyla bağlı olmamakla birlikte davanın reddini gerektirecek şekilde görüşün ve hükmün tesisine temel alınabilecek bir raporun olmadan bu istikamette bir karar verilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, günlük kar kaybının bilirkişilerce hesaplandığını, davacı şirketin bütün zararının tespit edilmeden hükmün tesis edilmesinin eksik inceleme oluşturduğunu, bu nedenle de kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstasyonun müvekkili şirkete teslim edildiği anda olası yağmur sularının akaryakıt depolarına karışabileceğini öngörebilmesinin mümkün olmadığını, bu ayıbın ancak kullanılarak ortaya çıkabilecek bir ayıp olduğunu, yağmur suları nedeniyle müşterilerin araçlarının arızalandığını, dolayısıyla davalı şirketin sorumlu olmayacağı hükmünün kabulünün mümkün olmadığını, kararın bu anlamıyla da usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin neden bilirkişi raporlarını dikkate almadığını gerekçelendirmediği gibi bu konuda bir açıklamanın yapılmadığını, Bütün raporlarda davacı şirkette olan LPG pompa sayısının sözleşmede belirlenen pompa sayısının yarısı olduğu ve dolayısıyla günlük % 50 kar kaybı olacağının beyan edildiğini, ancak bu konuda da bir hükmün tesis edilmediğini, kararın yasaya aykırı olduğunu, söz konusu inşaatın yapımının davalı şirkete ait olduğunu, istasyonun geç teslim edilmemesinin ve pompa sayısının taraflar arasında akdedilen sözleşmede belirlenenden daha az olmamasının gerektiğini, sözleşmeye aykırı davranan tarafın davalı şirket olmasına rağmen davanın reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, Birleşen İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/264 E. Sayılı dava yönünden; kısmen kabul kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Bilirkişi raporunda birleşen dava davacısının talep ettiği intifa, inkişaf ve diğer yatırım bedellerinin iadesini talebe hak kazanamayacağının belirtildiğini, mahkemece aynı heyete ek rapor için dava dosyasının gönderildiğini, heyet görüşünde bir değişiklik olmadığını, birleşen davanın reddinin gerektiğini, ancak mahkemenin aksi kanaatte ise şeklinde seçenekli görüş bildirdiğini, heyetinin görüşünde hiç bir değişiklik olmadan ek raporda da davanın reddini savunurken birleşen davanın kabulü kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını,Yerleşik Yargıtay uygulamalarında çelişki halinde söz konusu çelişkinin giderilmesi için dosyanın üçüncü kez bilirkişiye gönderilmesini istediğini, heyetin görüşünde hiç bir değişiklik olmadan bir nevi mahkemenin ısrarı ile seçenekli rapor sunmak zorunda kalınmasının ve hükme de bu raporun esas alınmasının hatalı olduğunu, İntifa şerhinin kaldırılmasına karar veren mercinin müvekkili şirket olmadığını idarenin bu yönde karar aldığını, hali hazırda intifa şerhinin kaldırılmadığını,Birleşen dava davacısının haksız ve kötü niyetli bir şekilde davrandığını, rekabet kurallarını ihlal ederek müvekkili şirketin zor durumda kalmasına sebep olduğunu, kanunu dolanarak bayi olan müvekkili şirketi kasten ve bilerek batma noktasına getirdiğini, Kanuna karşı hile yaparak rızaen verilen bir şeyin iadesinin mümkün olmadığını ve hileyi yapanın, hukukun kendisine tanıdığı imkanları kullanamayacağını, davacının intifa konusu taşınmazı hiç kullanmadığını, intifa bir irtifak hakkı olduğunu, belirli bir kişi yararına tanınarak hak sahibine ayrılmaz biçimde bağlı olduğunu, birleşen dava davacısının aslında intifa tesis edilen taşınmazı hiç kullanmadığını,Taraflar arasında akdedilen sözleşme ve protokol gereği dikey anlaşmanın sona ermesinde müvekkili şirketin hiç bir dahli olmadığını,Davalı – karşı davacının MK 2′ ye aykırı davrandığını, bayilik sözleşmesinin 5 yılı aşan kısmının Medeni Kanun ve Borçlar Kanununa göre geçersiz olduğunu, geçersiz olan bu anlaşmaya istinaden davacının kendi lehine 16 yıllık intifa hakkı tesis ettirilmesine imkan veren hükmü kötüye kullandığını ve dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, Birleşen dava davacısının belirttiği gibi müvekkili şirketin zenginleşmediğini, aksine karşı yanın zenginleştiğini,Usul yönünden ise; Birleşen davanın yasal süresinden sonra açıldığını, bu nedenle zaman aşımına uğradığını, müvekkili şirket faaliyet yeri ve adresinin Kocaeli olduğunu, yetki itirazında bulunduklarını ancak dikkate alınmadığını, yetkili mahkemenin Kocaeli Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davanın kabul edilen kısmının müşterek ve müteselsilen tahsiline ilişkin verilen kararında usul ve yasaya aykırı olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353 maddesi gereğince istinaf incelemesi sonucu ilk derece mahkemesinin yasaya aykırı olarak verdiği kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine veya başka bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada davacılar / birleşen davada davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, Rekabet kurulunun 2002/2 sayılı tebliğinin, dağıtım firmasının bayii ile akdetmiş olduğu bayilik sözleşmesinden (13.06.2005) önce olduğunu, davalı dağıtım firmasının 2002/2 sayılı tebliğin 5(a) bendini bilerek bayii ile 5+1 yıl süreli sözleşme akdettiğini, buna karşılık 16 yıllık intifa sözleşmesi imzalandığını ve istasyon üzerinde kendi lehine, fekki bildirilinceye kadar süresiz ipotek tesis ettirildiğini ve bayiye bile bile 16 yıl süreli intifa bedelinin ödemesini yaptığını,Rekabet kurulunun tebliğ ile getirmiş olduğu yasağı dolanmak maksadı içerisinde olan dağıtıcının sözleşme anında art niyetli olduğunu, kötüniyetle, hakkın suiistimali saiki ile hareket ederek 16 yıllık intifa bedeli karşılığı olarak verdiği meblağın 2/3’ünün iadesini ve inkişaf bedelinin ‘2/3’ünü talep edebilmesinin dağıtıcının tüm işlemleri başından itibaren hukuka ve ahlaka aykırı olduğundan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre de mümkün olmadığını, (TBK. C. Geri istenememe MADDE 81)Davanın açıldığı tarihte bayilik sözleşmesinin yürürlükte olduğunu, bu sebeple de olaya sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanamayacağını,Dağıtım firması, ilişkilerinin tasfiyesi sırasında, sözleşmelerin imzalanması gününe nazaran çok daha fazla artniyetli ve hakkın suiistimali niteliğinde tutum ve davranışlar içerisinde olduğunu,Bayilik sözleşmesinin 2002/2 sayılı tebliğin 5(a) bendi kapsamında olduğunu bir an kabul edilse bile, intifanın fekkini talep eden dağıtım firmasının, aynı sözleşmeye göre aynı taşınmaz üzerine işlettiği ipoteği fek etmemekle, öncelikle, 2002/2 tebliğinin 5(a) bendinin kamu düzenine ilişkin emredici hükmünü ihlal ettiğini,60 yıllık firmanın, üzerinde faaliyet gerçekleştirdiğini istasyon ipotekli olduğundan başka hiçbir dağıtım firmasından yeni bir bayilik alamadığını ve nihayet karşı davacı yüzünden ticari hayatına son vermek zorunda kaldığını,Karşı davacının kusuru yüzünden, … Ltd.Şti.’nin sermayesinin tükendiğini, müşterilerini kaybettiğini ve dağıtım firması yüzünden … Ltd.Şti.’nin tasfiyesinin talep edildiğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen davada davalı … mirasçıları vekili istinaf dilekçesi ile,Usul yönünden; resmi senette aktin tarafının ” … A.Ş” olduğunu, açılan davanın ise “… A.Ş” adına açıldığını, bu nedenle davacının “davacı olma” sıfatının bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, esas hakkında hükmün kurulmasının hatalı olduğunu, kararın kaldırılmasının gerektiğini, Birleşen 21 Asliye Ticaret Mahkemesinde … yönünden davanın reddine karar verildiğini, ancak mirasçı vekilleri lehine nisbi vekalet ücretinin takdir edilmemesinin hatalı olduğunu, Esas yönünden ise; … mirasçılarının hisselerini 12/12/2012 tarihinde taşınmazda 740/1479 hissesi bulunan …’ e sattığını, taşınmaz ile ilgi ve alakalarını kestiklerini, taşınmazda paylarının kalmadığını, İntifa hakkı bedelini Bayi adayı olan …. Ltd. Şti’ nin aldığını, …’ e ödense dahi bunun bir iç sorun olacağını, Vekiledenleri hakkında açılan boşa giden intifa hakkı bedeli talebinin reddinin gerektiğini, ancak miras payları oranında ödenmesine karar verildiğini, bu kararın ve kararın müteselsilen verilmesinin hatalı olduğunu,Hisse satıldığı için haksız zenginleşme var ise, haksız zenginleşmeyi sağlayanın, satın alan diğer hissedar … olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Asıl dava davalı /birleşen dava davacı …. vekili istinaf başvurusu ile,Hükme esas bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın, taraflar arasındaki ticari ilişkinin, bayilik sözleşmesinin ilk 5 yıllık süresinin sona erme tarihi olan 12.10.2011 tarihi esas alınarak yapıldığını, bu nedenle yapılan tüm hesaplamaların hatalı olduğunu, sabit yatırım bedeli, intifa ve inkişaf bedellerinin kullanılamayan süresine ilişkin hesaplamanın sözleşmenin feshedildiği 16.09.2010 tarihi esas alınmak suretiyle hesaplanmasının gerektiğini, sözleşmenin feshedildiği 16.09.2010 tarihinden sözleşmenin 5 yıllık süre sonunda sona ereceği 12.10.2011 tarihine kadar olan sürenin kullanılmış olarak kabulünün mümkün olmadığını, hükme esas bilirkişi raporu ve ilk derece mahkeme kararının bu yönüyle açıkça hatalı olduğunu, usul ve yasaya aykırı olduğunu,Hükme esas bilirkişi raporunda ve diğer raporlarda semere ve faiz talepleri yönünden herhangi bir hesaplamanın yapılmadığını, Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre sebepsiz zenginleşme hangi yolla gerçekleşmiş olursa olsun sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altında olduğunu, iktisap edilen şeyin getirdiği semereler ve sağladığı diğer yararların da zenginleşmenin kapsamına dahil olduğunu, sebepsiz zenginleşmenin bir miktar paradan ibaret olduğu hallerde ‘’ faiz’’ iade edilebilecek tek medeni semere olsa bile zenginleşenin bu parayı ne şekilde değerlendirdiği yönünde herhangi bir açıklığın bulunmadığı hallerde ekonomik katkının belirlenmesinde hukuksal bir ölçü olarak faiz kavramının esas alınması gerektiğini, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.06.2006 T. 2006/3-329 E, 374 K)Birleşen 2011/516 esas sayılı davada davalı … yönünden verilen red kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, intifa ile yüklü taşınmazdan hisse satın alarak paydaş olan davalı …’ ün davada taraf sıfatının bulunmadığı yönündeki görüşün hukuka aykırı olduğunu,Bilirkişi raporunda ”Akaryakıt istasyonunun Mevcut durumu” başlığı altında yapılan tespitlerde istasyonun başka bir dağıtıcı firma ile anlaşmak suretiyle ticari faaliyetine devam ettiğinin ifade edildiğini, bu hususun, istasyonun yapılan dava konusu yatırımlarla kullanılmakta olduğunu ve davalılarca gelir elde edilmeye devam edildiğini, taşınmaz maliklerinin istasyonun faaliyeti nedeniyle intifa, kira gibi gelirlerini elde ettiklerini, tüm yatırımların taşınmazın değerini artırdığını çok açık olarak gösterdiğini,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davaya konu olacak kalemlerinin tümü yönünden davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2008/390 Esas 2017/934 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Asıl dava, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi ve akaryakıt istasyonu imalatı konusunda yapılan protokole aykırılık nedeniyle, (akaryakıt istasyonu inşaatına geç başlanması, inşaatın hatalı yapılması, sözleşmeye aykırılık, kusurlu otomasyon imalatı) eksik hizmet ve kusurlu imalattan kaynaklı müspet zarar ile imalat kusurlarının tespit ve giderilme maliyetlerinin belirlenerek tazmini davasıdır.Birleşen davalar ise, davalılardan Belpet ile davacı arasında imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesi kapsamında bayinin faaliyet göstereceği taşınmaz üzerine davacı lehine konulan intifa sözleşmesi gereğince davacı tarafça yapılan istasyon geliştirme desteği (inkişaf), peşin satış destek primi, aynı/nakdi kredi, ariyet emtia ve ekipman verilmek suretiyle yapılan yatırımlardan intifa sözleşmesinin rekabet kurulu kararı ile erken sonlandırılması nedeniyle gerçekleşmeyen intifa sözleşmesi sürelerine tekabül eden inkişaf bedeli ile bu inkişaf bedelinin davalıda kalma süresine ilişkin semerelerin davalılardan Belpet şirketinden, geçersiz kalması nedeniyle davacının yararlanamadığı intifa süresine isabet eden intifa ivazının ve intifa ivazının semeresinin tüm davalılardan tahsiline ilişkindir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda asıl davanın reddine birleşen davaların kısmen kabulüne, kısmen reddine, birleşen davalarda ölü davalılar hakkındaki davanın reddine, birleşen dava da davalı … hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, iş bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraf ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir. Taraf ehliyeti gerçek kişilerde çocuğun sağ olarak doğduğu andan başlayıp yaşadığı sürece devam eder ve ölümle sona erer. TMK’nın 28. ve HMK’nın 50. maddeleri gereğince dava açıldıktan sonra taraf olan gerçek kişilerden birisinin ölmesi halinde ölen kişinin taraf ehliyeti sonra erer. Davaya ölen tarafa veya vekiline karşı devam edilemez. Veraset ilamı temin edilip, tesbit edilecek tüm mirasçıların davaya dahil ettirilip, taraf teşkili tamamlandıktan sonra yargılamanın sürdürülmesi gerekir. Bu husus dava şartı olup görevi gereği mahkemeler ve istinaf halinde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da kendiliğinden gözetilir.Somut olayda, birleşen davada, davacı …. tarafından 29/12/2010 tarihinde davalılar …. Şti, … ve … aleyhine İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinde birleşen 2011/264 E. sayılı dava açılmış, bu davada davalı …’in davadan önce öldüğünün tespiti üzerine davacı vekiline mirasçılarına karşı dava açıp birleştirmek üzere süre verilmiş, bunun üzerine davacı … A. Ş., … mirasçıları olan …, …, …, … ile intifaya konu taşınmaz maliki olan … aleyhine aynı taleple 16/09/2011 tarihinde birleşen İstanbul 47. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/516 E. sayılı davasını açmıştır. Bu davada yargılama sırasında davalılardan … 18/08/2013 tarihinde vefat etmiştir. Bu dava 07/11/2013 tarihli karar ile asıl dava ile birleştirilmiş yargılamaya asıl dava üzerinden devam edilmiştir. Asıl davada … vefat ettiği öğrenilince 07/05/2015 tarihli duruşmada … veraset ilamının sunularak mirasçılarına dava yöneltilmesi için birleşen dava davacı vekiline süre verilmiş, birleşen dava davacı vekili 25/06/2015 havale tarihli dilekçe ile veraset ilamını sunarak … mirasçısı olan …, … ve …’in dahili davalı yapılması ve bunlara tebligat çıkarılmasını talep etmiş, mahkemece dahili davalı yapılmak istenen bu şahıslara 09/07/2015 tarihinde tebligat yapılmış ise de tebligat parçalarında 07/05/2015 tarihli duruşma tutanağının bulunduğu şerh edilmiştir. Söz konusu tebligatlarda davacının dahili dava dilekçesinin yer aldığı belirtilmemiştir.Bu nedenle söz konusu birleşen davada, usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra bu dava hakkında gerekli inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.Yine birleşen İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/264 E. sayılı davasında, süresinde cevap dilekçesi veren davalı … Ltd. Şti. vekili yetkisizlik ve zaman aşımı itirazlarında bulunmuş ise de mahkemece bu konuda her hangi bir inceleme yapılmadığı gibi bir karar da verilmemiştir. Bu davada davalı … Ltd. Şti. vekilinin zaman aşımı ve yetki itirazları konusunda inceleme yapılarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir. Yine birleşen İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/264 E. sayılı dosyasında davalı olan …’in miras şirketine … kayyım olarak atanmıştır. Kocaeli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/1561 E., 2008/208 K. sayılı kararı ile kayyıma miras şirketinin işlemleri için avukat tutmak üzere yetki verildiği görülmüştür. Bu yetkiye istinaden atanan vekil aracılığı ile dava takip edilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile ölü davalı … miras şirketine tereke temsilcisi atandığından tereke temsilcisinin görevinin devam edip etmediği araştırılarak, devam etmekte ise bu davada taraf teşkilinin sağlandığı, bu davada miras şirketini tereke temsilcisi … temsil ettiğinden mirasçıların ayrı ayrı davada yer almalarının gerekip gerekmediği değerlendirilerek oluşacak sonuca göre birleşen İstanbul 47 ATM’nin 2011/516 E. sayılı davasında ölü mirasçı … mirasçıları hakkında dava açılması gerekip gerekmediğinin değerlendirilmemesi de usule aykırı olmuştur.Birleşen İstanbul 47 ATM 2011/516 E. sayılı davasında bir kısım davalılar vekili Av. … istinaf dilekçesinde birleşen davada davalı gösterilen … miras şirketinin atanan kayyım tarafından müşterek mülkiyete çevrildiğini, intifaya konu taşınmazda … hissesinin mirasçıları adına müşterek mülkiyet hükümlerine göre tescil edildiğini, hisseleri adlarına intikal ettirerek taşınmazda bulunan hisselerini dava sırasında davalı …’e satarak devrettiklerini 20 nolu parselde paylarının kalmadığını belirtmiştir. Bu hususun da araştırılmaması ve intifa hakkı bedelinin tahsili davasına etkisi değerlendirilmemiştir.Birleşen İstanbul 47 ATM 2011/516 E. sayılı dava davalısı … mirasçıları adına Av. … istinaf dilekçesi vermiş ise de dosya içinde ve Uyaptan yapılan kontrolde mirasçılar tarafından bu avukata verilmiş vekaletnameye rastlanılmamıştır. Gerekmesi halinde söz konusu mirasçılar tarafından bu avukata verilen vekaletnamenin temini için süre verilmesi gerekir.Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. HMK’nın 355. maddesi gereği de Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu resen gözetir. Doktrinde HMK’nın 353. maddesindeki istinaf sebeplerinin örnek niteliğinde olduğu, maddede sayılmamasına karşın mutlak istinaf sebebi olabilecek başka usul hatalarının da söz konusu olabileceği görüşünde olanlar da bulunmaktadır (AKKAYA Tolga, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 192). Taraf savunmalarında belirtilen yetki, zaman aşımı gibi itirazların hiç değerlendirilmemiş olması (istinaf incelemesi yapılabilmesi için bu savunmalar karşısında mahkemece bir değerlendirme yapılması, savunmanın kabul veya red gerekçesinin karar yerinde gösterilmesi gerekmekte olup istinaf değerlendirmesi buna yönelik olarak yapılacaktır), usulüne uygun açılmış bir davanın bulunmaması, ölü davalı mirasçılarının usulüne uygun olarak davaya dahil edilmemeleri, dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmemesi gibi kamu düzenine aykırılık teşkil eden ve istinaf denetim ve yargılamasının yapılmasına engel oluşturan hususlarda HMK’nın 353. maddesi kapsamında değerlendirilerek kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesini gerektirmektedir. HMK.nun 353/1-a/6.maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.Bu itibarla, birleşen İstanbul 47 ATM 2011/516 E. sayılı davasında ölü davalı … mirasçıları hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından, birleşen İstanbul 21 ATM’nin 2011/264 E. sayılı davasında davalı … Ltd. Şti. vekilinin süresinde yaptığı yetki ve zaman aşımı itirazı konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğinden ve yukarıda belirtilen eksik hususlar yönünden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılarak, yukarıda belirtildiği şekilde eksik hususlar ve usulü eksiklikler giderildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Tarafların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/11/2017 tarih ve 2008/390 Esas – 2017/934 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 3-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/05/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.