Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/799 E. 2019/785 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/799
KARAR NO : 2019/785
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2018
DOSYA NUMARASI: 2014/731 Esas – 2018/138 Karar
DAVA : Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı ile … marka … tipi 2012 model 6 adet yarı römorkun deniz yolu ile İstanbul Haydarpaşa Limanından Nijeryanın Lagos limanına gönderilmesi konusunda anlaştığını, anlaşma gereğince müvekkilinin davalı şirketin hesabına 02/07/2012 tarihinde navlun bedeli olarak 47.400 USD ödediğini, davalı tarafça gönderilen teklif formunda navlun sözleşmesine konu eşyaların varış yeri olan Nijerya Lagos limanına 40-45 içerisinde teslim edileceğinin taahhüt edildiğini, aradaki anlaşma gereğince 05/07/2012 tarihinde malların konişmentosunun düzenlenerek, Haydarpaşa Limanında gemiye yüklendiğini, ancak malların varış limanına teslim edilmediğini, davalı şirket yetkilileri ile yapılan görüşmelerde yükü taşıyan geminin İspanya’nın Laspalmas Limanına vardığını, oradan tekrar hareket edemediğini bildirildiğini, yapılan tüm görüşme ve taahhütlere rağmen malların varış limanına teslim edilmediğini, müvekkilinin Konya …Noterliğinden çektiği 08/11/2012 tarihli ihtarname ile yükün en kısa zamanda varış limanına teslim edilmesi aksi halde TTK hükümleri gereğince yükün zayi olduğunun kabul edilerek tazmini için yasal yollara başvurulacağının bildirildiğini, 23/11/2012 tarihli cevabi ihtarnamede geminin teknik arızalar nedeniyle halen Laspalmas limanında bulunduğu, taşıma süresi ile ilgili bir garantilerinin bulunmadığını, bu nedenle oluşabilecek zararlardan sorumlu tutulamayacaklarının bildirildiğini, müvekkilinin yükün teslimi konusunda ikinci kez ihtar çekmesine rağmen teslimin sağlanmadığını, bu durumda TTK’ nun 1178.maddesi gereğince taşıma konusu malın zayi olmuş sayılması gerektiğini ileri sürerek, taşıma sözleşmesinin feshi ile beraber mal bedeli olan 217.800 USD karşılığı 402.189,48 TL’nin malların davalı şirkete teslim tarihi olan 05/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, sözleşme gereğince davalıya ödenen 47.400 USD navlun bedelinin karşılığı olan 87.528,84 TL’nin ödeme tarihi olan 02/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taşımaya ilişkin konişmentonun gemi kaptanı … tarafından tanzim ve imza edildiğini, müvekkilinin ise taşımaya sadece acente olarak aracılık ettiğini, bu nedenle müvekkiline karşı husumet yöneltilemeyeceğini, mal faturasında teslim şeklinin CFR olarak gösterildiğini, bundan ödeme şeklinin peşin olarak banka hesabına ödeneceğinin anlaşılması gerektiğini, CFR teslim şartı ile yapılan satışlarda malların gemi küpeştesini aşmasından itibaren yük ile ilgili nefi ve hasarın alıcıya geçtiğini, davacı yükleyici olduğundan mal zararı ile ilgili aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacının delil olarak gösterdiği teklifin 30/06/2012 tarihine kadar geçerli olduğunu, taşımanın 05/07/2012 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında teklif metninin bağlayıcılığının bulunmadığını, aksi düşünülse dahi teklifte belirtilen transit sürelerinin tahmin edilen süreler olup, herhangi bir şekilde taahhüt niteliği taşımadığını, taşımayı yapan geminin taşımaya elverişli ve uygun olduğunu, konişmento uyarınca sorumlu taraf donatan olduğundan davanın taşıyan konumundaki gemi donatanına karşı açılması gerektiğini, yüklerin iddia edildiği gibi geç taşınması, teslim edilmemesi gibi hususların muhatabının donatan olduğunu, talep edilen zararın fahiş ve haksız olduğunu, yükler gemiye yüklenip gemi sefere çıktığından taşıyanın navluna hak kazandığını, bu nedenle navlun bedelinin iadesinin istenemeyeceğini, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmamakla birlikte aksi düşünüldüğünde TTK 1114 ve konvansiyon uyarınca sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerektiğini savunarak, davanın husumet ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi ( Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 28/03/2018 tarih 2014/731 Esas 2018/138 Karar sayılı kararında; “… Yapılan yargılama, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; davacı tarafından yurtdışına ihraç edilen, Haydarpaşa Limanında … isimli gemiye yüklendikten sonra gemide meydana gelen arızaya bağlı olarak alıcısına teslimi gerçekleştirilmeyen mal bedeli ile ödenen navlun ücretinin tahsili istemi ile gönderici-satıcı konumundaki davacı şirket tarafından işbu davanın açıldığı, malın teslim şeklinin CFR olması, davacının ticari defter kayıtlarına göre mal bedelinin tahsil edilmiş olduğunun anlaşılması nedeni ile davacının taşıyıcıya karşı dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmış ise de, davacı yargılama aşamasında mal alıcısı olan yabancı şirketin dava ve talep haklarını temlik aldığını ibraz ettiği temlikname ile ispat etmiş olduğundan bu durumda davacının aktif husumet ehliyetini kazandığı kabul edilmiştir. Yük … isimli gemiye yüklenip konişmento gemi kaptanı tarafından mühürlenip imzalanmakla fiili taşımanın dava dışı donatan tarafından fiilen üstlenildiği belirli olup, davalı şirket kendi nam ve hesabına navlun faturası tanzim ederek deniz navlununu tahsil ettiği anlaşıldığından, davalının TTK ‘nun 921.maddesi gereğince taşıma işleri komisyoncusu olarak taşıyana karşı hak ve yükümlülüklere haiz olduğu, davalı yanca malın teslim edildiği iddia ve ispat edilemediğinden TTK’nun 1178/5.maddesi gereğince malın zayi olduğunun kabulü gerektiği, buna göre davalı şirketin TTK ‘nun 1178.maddesi gereğince mal bedelinden dolayı temlik alan davacıya karşı sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. TTK’ nun 1186. maddesinde taşıyanın ödemesi gereken tazminatın eşyanın navlun sözleşmesine uygun olarak boşaltıldığı veya boşaltılması gereken yerdeki ve tarihteki değerine göre hesaplanacağı hükmü düzenlenmiş olup, 20/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda yükün varma limanındaki rayiç değeri 478.362,72 TL olarak tespit edilmiştir. Yüke ilişkin konişmentoda değer belirtilmemiş olmakla birlikte, Yargıtay’ın sınırlı sorumluluk hükümlerine ilişkin yerleşik içtihatlarında, yükün cins ve değerinin ayrı ayrı yazılmadığı ve konişmento kayıtlarının yükün değerinin kesin olarak tespitine imkan vermediği durumlarda taşıyanın sorumluluğunun sınırlandırılabileceği, yükün konişmento değerinin belirlenebilir olması halinde parça başına sorumluluğu ortadan kaldıracağı kabul edilmiş olduğundan, dava konusu taşımaya ilişkin konişmentoda yükün cinsi ve ağırlığı belirtilip, mal faturasında değeri de tespit edildiğinden davalının TTK ‘nun 1186.maddesinde sevkedilen sınırlı sorumluluk hükümlerinden yararlanamayacağı, tazminat sorumluluğunun yükün varma yerindeki rayiç değerine eşit olacağı kabul edilmiştir. Davacı vekili tarafından yük değeriyle birlikte ödenen navlun ücreti de talep edilmiş ise de, yük sadece yük ilgilisinin kusuru neticesinde zayi olduğu takdirde taşıyanın navlun alacağı devam edeceğinden (Çağ Kender, Deniz Ticaret Hukuku II, sayfa 227-228) somut uyuşmazlıkta davacı yanın zayi olan yük bedelinin yanısıra ödenen navlun ücretini isteyemeyeceği değerlendirilmiştir. Dava dilekçesinde tazminat alacağına teslim tarihi olan 05/07/2012 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi talep edilmiş ise de, sözleşmeden kaynaklanan tazminat alacaklarında borçlu tarafın ihtarname ile temerrüde düşürülmesi gerektiği, davacının Beyoğlu … Noterliğinden çektiği 06/05/2013 tarihli ihtarname ile eşyanın en geç 45 gün içerisinde alıcısına teslim edilmesi, aksi halde malların zayi olduğu kabul edilerek 217.800,00 USD mal bedelinin ihtarnamenin tebliğinden itibaren sekiz gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtarnamenin tebliğ belgesi dosyaya sunulmadığından davalının Beyoğlu …. Noterliğinden gönderdiği cevabi ihtarname tarihi olan 06/05/2013 tarihi temerrüd tarihi olarak kabul edilmiştir. Tüm bu değerlendirmeler neticesinde taşıyıcı konumundaki davalının alıcısına teslim edilmeyen taşıma konusu mal bedelinden dolayı davacıya karşı sorumlu olduğu, ödenecek tazminatın TTK ‘nun 1186/2.maddesi gereğince malın varma yerindeki rayiç değerine eşit olması gerektiği, malın varma limanındaki rayiç değerinin 478.362,72 TL olduğu ancak davacı vekili tarafından 402.189,48 TL talep edildiğinden taleple bağlılık ilkesi gereğince tahsili gereken tazminat tutarının 402.189,48 TL olduğu kabul edilerek, davanın bu tutar üzerinden kabulü ile 402.189,48 TL ‘nin temerrüd tarihi olan 06/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, navlun alacağına ilişkin tazminat talebinin reddine karar vermek gerektiği … ” gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile 402.189,48 TL nin 06/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı ve davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararı ile navlun ücreti talebini reddettiğini, mahkemece verilen bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı tarafa navlun bedeli nakit olarak ödendiğini ve bu ödeme davalı tarafından da kabul edildiğini, davaya konu mallların zayi olduğunun ve davalı tarafından tazmininin kabulünün yanında, bu mallara ilişkin olarak davalıya gönderilen navlun bedelinin istenemeyeceği kararının, mahkemenin kararını çelişkiye düşürdüğünü, İleri sürerek, mahkemenin navlun talebinin reddine yönelik kararının kaldırılmasına, ayrıca tehiri icra kararı verilmesine, istinaf giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davaya konu olan alacağın bir başkasına temlik edilmiş olmasının, devralan ve davacı konumunda kabul edilen … Limited isimli şirketin baştan beri var olmayan aktif dava ehliyetini, temlik sözleşmesi yolu ile kazanması sonucu doğurmayacağını, temlik sözleşmesinin … Ticaret Ltd. Şti. tarafından …Limited Şirketi için şeklinde düzenlendiğini, işbu temlikin doğru şekilde yorumlansa halinde mahkemenin davanın kabulü yönünde kararı yerine davanın reddine karar vereceğini (HMK’ nın 125. maddelerin 2. bendi, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’ nin 2015/5589 Esas numaralı kararı) 05.12.2017 tarihli davanın devri sözleşmesi ile davacı …. San İç ve Dış Ticaret Ltd. Şirketinin bu davadan doğacak hak ve alacaklarını devralan davacı şirketin … Limited Şti.’ ye devrettiğini, ancak İlk Derece Mahkemesinin 24.04.2018 tarihli gerekçeli kararında hükmün devreden davacı şirket … üzerinden kurulduğunu, Davayı devralan davacının aktif dava ehliyeti kazandığını kabul etmemekle birlikte, dava konusunun devri sözleşmesi ile davanın yeni davacısı … Limited Şirketi olduğunu, bu durumda davaya konu uyuşmazlığın yeni davacı üzerinden yeniden incelenmesi, devralan davacı …. Şirketi’ nin devreden davacının davasının devamı olarak aktif dava ehliyetine haiz olup olmayacağı hususunun tahkikat konusu edilmesi ve hükmün yeni davacı ile ilgili olarak kurulmasının gerektiğini, Davalı müvekkili şirket taşımaya yalnızca ‘’taşıma komisyoncusu’’ sıfatı ile aracılık ettiğinden malın teslim edilmemesi sorumluluğunun davalı şirkete yükletilmesinin mümkün olmadığını, Taşıma işleri komisyoncusunun taşıyıcının sorumluluğundan ayrılmakta ve zilyetliğinde bulunan malın zıyaından veya hasarından kaynaklanmayan bir zarardan sadece eşyanın taşıtılması borcu uyarınca kendisine düşen bir yükümlülüğünün ihlal etmesi halinde sorumlu olduğunu, ancak tedbirli bir tacirin göstereceği özene rağmen zarar önlenemeyecek ise komisyoncunun sorumluluktan kurtulduğunu, Müvekkili şirketin deniz navlununu tahsil ve kendi nam ve hesabına fatura tanzim etmekle birlikte, taşıma işini fiili taşıyan … gemi donatanına bıraktığını, geminin denize ve yüke elverişli olduğunu bilirkişi raporlarında tespit edildiğini, Müvekkili şirketin malların teslim edilmemesinden sorumlu olduğu düşünülecek olsa dahi, mal faturasında malın teslim şeklinin CFR olarak gösterilmesinden ötürü yük ile ilgili nefi ve hasarın alıcıya geçmiş olmasından bahisle müvekkili şirketinin sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olmayacağını, CFR kaydı tahtında yapılan bir alım-satım sözleşmesinde, malın deniz yolu ile taşınmasını gerçekleştirecek geminin küpeştesini geçtiği andan itibaren taşımadan doğan tüm masraf ve risklerin dava dışı alıcıya ait olması nedeniyle davayı devreden Davacı … Şirketinin aktif dava ehliyetinin olmadığını ve davayı devralan davacı…şirketinin de aktif dava ehliyetinden bahsetmenin mümkün olmadığını, bilirkişi raporlarında tespit edilen bu durumun gerekçeli kararda kabul edildiğini, ancak davacı lehine kararın verilmesinin yasa ve usule aykırı olduğunu, Davayı temlik eden Davacı …. San İç ve Dış Ticaret Ltd. Şirketi’ nin davadaki aktif husumet ehliyetini kazandığını kanıtlayabilmesi için konişmento aslının dava dosyasına ibraz edilmesinin gerektiğini, konşimento orjinallerinin hayatın olağan akışına uygun olarak devreden davacı yedinde bulunmasının gerektiğini, Devreden davacının ‘’konişmento aslı’’ olduğu iddiası ile mahkemeye sunduğu belgelerin, mahkeme kasasına alınmış iki adet belge ve tercümelerinin incelendiğinde fotokopi olduğunun tespit edildiğini, Konşimentonun zilyedi olmayan davacı tarafın dava hakkının olmadığı tespitinin gerektiğini, Davayı temlik alan …Limited Şirketi’ nin de yeni davacı sıfatıyla dava hakkının bulunduğunu kanıtlar nitelikteki ‘’konişmento aslını’’ sunmadığını ve bir bilgi veya belgeyle ispatlama yoluna da gitmediğini, Dava konusunu bir temlik sözleşmesi ile devralan …Limited Şirketi davanın davacısı sıfatını kazandığını ve duruşmalara katıldığını, ancak yabancılık teminatı yatırmadığını, (MÖHUK Madde 48/1 )…Limited Şirketi bir ticari şirket olarak idare merkezinin Nijerya olmasından hareketle yeni davacının yabancılık teminatı yatırması zaruriyeti bulunmaktadır. Zira Nijerya ile Türkiye arasında herhangi bir karşılıklılık anlaşması bulunmadığı gibi fiili bir karşılıklılık ilkesinin benimsendiğinden de bahsedilemediğini, Mahkemenin kararını eksik incelemeye dayanarak verdiğini kanıtlar nitelikte olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, davacı Nijerya şirketinin Yabancılık Teminatı yatırmasına, davanın kabulüne dair kararın kaldırılmasına, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davanın reddine, gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmasına veya ek rapor alınmasına, işbu yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Uyuşmazlık navlun sözleşmesine konu yükün teslim edilmemesi nedeniyle yükün zayi olduğu, bundan kaynaklı zararın tazmini ile navlun bedelinin iade istemine ilişkindir. Dava devam ederken dava konusunun devri HMK 125. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. 6100 sayılı HMK’ nın 125. maddesinde (2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusunun davacı tarafından devri 125. maddelerin 2. bendinde düzenlenmiş ve madde metninde aynen “davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devir edilecek olursa, devralmış olan kişi görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder” denilmiştir. Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halini düzenleyen HMK’ nın 125/2. maddesi hükmü, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği (ipsojure) davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı esasını getirmiştir. Bu hükme göre dava, davayı devralan üçüncü kişi ile davalı arasında devam edecektir. Somut olayda, dava tarihinde harcı ödenerek gönderici … San. İç Ve Dış Tic. Ltd, Şti. tarafından açıldıktan sonra 05.07.2017 tarihinde düzenlenen devir Sözleşmesi ile İstanbul 17. Asliye Ticarit Mahkemesi’nin 2014/731 Esas sayılı dosyasında dava konusu yapılan alacaklar dava ve talep hakları ile birlikte emtianın alıcısı …LİMİTED’ e devredildiği görülmüştür. Dosya kapsamı ve hükme esas alınan heyet bilirkişi raporunda, aynı zamanda satıcı olan davacıya, dava konusu yükün bedelinin alıcısı tarafından ödendiği, zarara uğramadığı, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir. Dava ehliyetine yönelik incelemede; Davada sıfat; tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet); maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Taraflar arasında navlun sözleşmesine göre taşınan yükün teslim edilmemesi sonucu, zayi olduğundan bahisle açılan tazminat davasıdır. TTK ‘ un 1178/2 inci maddesi gereğince taşıyan, eşyanın zıyaı nedeniyle taşıtanın uğradığı zarardan sorumludur. Burada zararın türü bakımından bir ayırım veya belirleme yapılmamıştır. Bundan dolayı taşıtanın ödediği tazminat veya cezai şart gibi zararları tazmin etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, davacının ödemiş olduğu tazminat bulunmadığı, dolayısıyla dava tarihi itibariyle zarara uğramadığı anlaşılmakla, aktif dava ehliyeti bulunmadığı, bu nedenle dava konusu alacakla ilgili, taşınan yükün alıcısı şirkete dava konusu alacağı devir etmesinin hukuki sonucu değiştirmeyeceği, devir alan şirketin, devir eden şirketin yerine geçtiğinden, dava açma hakkı bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği, devir alanın tek başına aktif dava açma ehliyeti olup olmamasının bu durumu değiştirmeyeceği anlaşılmakla, mahkemenin yazılı şekilde yükün ziyaı nedeniyle kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf sebebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Devir alan vekilinin istinaf sebebinin incelenmesi ile; navlun ücretinin de dava konusu edilmekle, yukarıda belirtilen davacı tarafça dava konusu alacak olarak devir edildiği, mahkemece yazılı şekilde ret edildiği görülmüştür. Dosya kapsamında dava konusu uyuşmazlıkta davacının konişmentoya göre yükleten ve aynı zamanda bu taşıma için davalının kestiği faturaya karşılık navlun ödeyen taraf olması sebebi ile TTK’ nın 1200. maddesi uyarınca taşıtan sıfatını haiz olduğu, dava konusu taşımada elektronik posta yazışmaları ile sözlü navlun sözleşmesi yapıldığı görülmüştür. Taraflar 6 kap 48.000 kg ağırlığında makinelerin taşınması anlaşmaya vardıkları ancak taşıma komisyoncu olan davalının bu makineleri teslim edilmesini sağlamayarak, aykırı davrandığını ileri sürmüştür. Her ne kadar, bilirkişi heyeti raporunda, taşıma komisyoncusu olan davalının, TTK 917/3 üncü hükmü atfı ile TTK.m. 1178 inci maddesi ile 918/4 hükmü uyarınca sorumluluğunun mevcut olduğu belirtildiği halde, mahkemece de yazılı şekilde navlun alacağının istenemeyeceği belirtilmiştir. Davacı gönderen ile dava dışı alıcı … LIMITED arasında bağıtlanan sözleşmede CFR koşulu bulunduğu, bu konuda ihtilaf bulunmadığı, bu bağlamda, satıcının masrafları kendisine ait olmak üzere malların belirlenen limana kadar taşınması için taşıma sözleşmesi yapma, buna karşın alıcının da malları varış limanında boşaltma masraflarını ve liman ücretlerini ödemek suretiyle gecikmeksizin malı boşaltma yükümlülüğü bulunduğu, her ne kadar CFR kaydı satıcı ile alıcı arasında yapılmış satım sözleşmesine konulan şartlardan ise de, navlun sözleşmesine de etkisi bulunmaktadır. Zira, boşaltma yükmlülüğü dava dışı alıcıda bulunduğuna ve gönderen davacının, navlun ücretini, yani, satışın CFR( cost and freight:masraflar ve navlun ödenmiş olarak) teslim şeklinde yapılmış olması nedeniyle, dava dışı alıcı menfaatine navlun ücretini ödemiş olduğu, böylece navlun ücretinden sorumlu olmayan ve alıcı menfaatine taşıyan davalıya ödeme yapan davacının, davalı tarafça taşınması gereken makinelerin taşınmayarak taraflar arasındaki sözleşme eylemli olarak sona erdirilmiş olup, fesih niteliğinde olduğu bahisle navlun ücretinin iadesini talep etme hakkı bulunmadığı, dolayısıyla yukarıdaki bölümde belirtildiği üzere, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı, bu nedenle dava konusu alacakla ilgili, taşınan yükün alıcısı şirkete dava konusu alacağı devir etmesinin hukuki sonucu değiştirmeyeceği, devir alan şirketin, devir eden şirketin yerine geçtiğinden, dava açma hakkı bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği, devir alanın tek başına aktif dava açma ehliyeti olup olmamasının bu durumu değiştirmeyeceği anlaşılmakla, mahkemenin farklı gerekçe ile olsa da, ret kararının usul ve yasaya uygun olduğu görülmekle, davacı( devir alan) vekilinin istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, devir alan vekilinin istinaf başvurusunun HMK353/1-b1 maddesi gereğince reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; HMK353/1-a4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B) Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin ( Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatı İle ) 28/03/2018 tarih ve 2014/731 Esas – 2018/138 Karar sayılı ilamının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın AKTİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİ İLE REDDİNE, İLK DERECE YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak 8.363,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.318,8 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından yapılan masrafların davacı uhdesinde bırakılmasına, 4-İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen toplam 130,00 TL tebligat/ posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ne göre hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 6-Harçlar Kanunu gereğince isttinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 7-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 8-Harçlar Kanunu gereğince isttinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 6.869,00 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 9-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/05/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.