Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/790 E. 2019/783 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/790
KARAR NO : 2019/783
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 20/03/2018
DOSYA NUMARAS : 2016/697 Esas – 2018/245 Karar
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ : 22/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, sigortalısına ait emtianın davalı tarafça nakliyesi esnasında hasar görerek kullanılamaz hale geldiğini, davalı tarafından hazırlanan hasar raporunda; hasar nedeni olarak hatalı boşaltma seçeneğinin işaretlendiğini, davalının hasar ve zarardan sorumlu olduğunu, 6.289,25 TL hasar tazminatının 17/08/2015 tarihinde sigortalısına ödendiğini, TTK 1472 maddesi uyarınca sigortanın haklarına halef olduğunu, 6.289,00 TL’ nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, konvensiyon uyarınca süresi içerisinde ihbarda bulunulmadığını, hasardan müvekkilinin sorumlu olmadığını, her halükârda sorumluluğun sınırlı olduğunu, geriye dönük olarak faiz talep olunamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/03/2018 tarih 2016/697 Esas – 2018/245 Karar sayılı kararında; ” … İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; dosyada bulunan sigorta poliçesinin hasar raporundan önce düzenlendiği, davacı sigorta şirketinin sigortalısına yaptığı ödeme sebebiyle ibraname kapsamında sigortalısının haklarına TTK 1472 kapsamında halef olduğu ve aktif husumetinin bulunduğu, sigortalı dava dışı …ile üst taşıyıcı …. A.Ş. arasında navlun faturası düzenlendiğini, gümrük beyannamesinde de alıcı olarak sigortalı şirketin göründüğünü, dava dışı … şirketinin, dava dışı sigortalı şirkete taşıma işini tamamını taahhüt edip, navlun faturası kestiğini, davalı THY’ nın ise somut olayda, fiili taşıyıcı olduğu, montreal konvensiyonu 39 ve devamı maddeleri gereğince fiili taşıyıcı olan davalının sorumluluğunda olduğunu, dosyada bulunan ve davalı tarafça da imzalı 14/07/2015 tarihli kargo hasar raporu ile hasar durumunun tespit edilmiş olduğu ve taşıyıcının hasardan haberdar olduğu anlaşıldığından ihbar hakkı ve dava hakkının düşmediğini, bilirkişi heyetince hesaplanan 5.717,50 TL’ lik tazminattan davalının sorumlu olduğunu, SDR oranı uygulanmadığı için faizin ödeme tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği anlaşıldığı … “gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulüne, 5.717,50 TL rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 07/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının aktif dava ehliyetinin olmamasına rağmen yerel mahkemenin aksi karar vermesinin istinaf sebebi olduğunu,Davacı ihbarda bulunma yükümlülüğüne riayet etmemesine rağmen yerel mahkemenin bu hususu dikkate almamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu mezkur hükmün ortadan kaldırılmasının gerektiğini,Yerel mahkemenin maldaki meydana geldiği iddia olunan hasarın müvekkili ortaklığının hakimiyet alanında meydana gelmiş gibi sorumluluğa hükmetmesinin de hatalı olduğunu, Davacı tarafından istenebilecek faiz miktarı sınırı aşamayacağını, sınırı aşmamak kaydıyla, karar tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin gerektiğini, ancak yerel mahkemece ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin aynı mahiyetteki bir dava ile ilgili olarak karar düzeltme talebinin doğrultusunda ortaklığı lehine verilen olduğu 2001/845 E. ve 2001/1012 K. sayılı 09.02.2001 tarihli kararın dosyada mübrez olduğunu, davacı tarafından istenen dava değeri ile faizin toplam miktarı ise Konvansiyon’da öngörülen sınırı aşamayacağını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, İlk Derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/697 Esas – 2018/245 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İstinaf incelemesine konu uyuşmazlık, davacının dava ehliyeti olup olmadığı, zarar ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, zararın davalının hakimiyet alanında olup olmadığı, faiz talep edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Taşımanın Türkiye’den yurt dışına yapılması ve taşımanın hava yolu ile gerçekleştirilmesi dikkate alındığında, yerel mahkemenin de doğru olarak belirlediği üzere, dava konusu uyuşmazlığa Anayasamızın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk düzenlemesi haline gelen ve taraf olduğumuz Varşova Konvansiyonu hükümleri uygulanması gerekmektedir. Anılan Konvansiyonu tadil eden Lahey ve Montreal protokolü hükümleri de dikkate alınması zorunludur. Davalı vekilinin aktif ve pasif dava ehliyetine yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesi ile; TTK’un 852. maddesi uyarınca deniz, demir ve hava yoluyla taşıma ile posta idaresine ilişkin özel hükümler saklıdır. Bu hususta özel Kanun olan 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu’nun 2. ve 106. maddelerine göre hava yolu ile yurt içinde ve yurt dışında yapılacak taşımalarda bu Kanun’da hüküm bulunmadıkça Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma hükümleri ve bu anlaşmalarda da hüküm bulunmadığı hallerde ise Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği düzenlenmiştir. 14/04/2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve 5866 sayılı Kanun ile onaylanan 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’na Türkiye, 26/03/2011 tarihinde taraf olmuştur. Yani somut uyuşmazlık bakımından öncelikle 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu ve 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’na göre bir değerlendirme yapılması gerekirkecektir. Somut olayda, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı olmak üzere ara konşimentoya göre, davacının sigortalısı dava dışı …San. ve Tic. A.Ş alıcı, dava dışı … A.Ş gönderen olduğu davalının, taşıyıcı sıfatı ile taşıma sürecine girdiği, dava dışı Gökbora şirketinin NEWYORK şehrinden İstanbul’ a taşımayı organize ettiği, taşıma süreci sonunda taşıyıcı THY, yer hizmetli görevlilerinin, Ambar Hasar tutanağı tuttuğu ve hasar tespitinde bulunduğu, Montreal Konvansiyonun 41. maddesinde fiili taşıyıcının eylemin gerçek taşıyıcının eylemi sayılacağının düzenlendiği, bu nedenle davacının sigortalısı alıcıya karşı dava dışı …. A.Ş ile fiili taşıyıcı davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, davacı sigortanın sigortalısı alıcının zararını tazmin etmesiyle, TTK 1472/1 maddesi gereğince halefiyet hakkının doğduğu görülmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili; davacının iddia ve talebinin haksız olduğunu, zararın süresinde yapılmadığına yönelik istinaf sebebinin incelenmesi ile, Davalı vekili Montreal Sözleşmesinin uygulanması gerektiğini, davacının ihbar sürelerine uymadığını, somut uyuşmazlıkta, hasarın meydana geldiği tarih itibariyle Varşova Sözleşmesi’nin 1955 La Haye ve 4 sayılı Montreal Protokolü ile tadil edilmiş hükümlerinin uygulanması gerekli olduğu halde sürülere riayet edilmediğini ileri sürmüştür. Montreal Sözleşmesinin 26. maddesinde “bagajın veya eşyanın, teslim almaya yetkili kişi tarafından itirazda bulunulmaksızın kabulünün, bunların taşıma belgesine uygun olarak ve iyi durumda teslim edildiği hususunda, aksi sabit oluncaya kadar geçerli delil sayılacağı, hasar halinde, teslim almaya yetkili kişinin, hasarın öğrenilmesinden sonra derhal ve teslim alınışlarından itibaren bagaj için en geç yedi gün ve yük için en geç on dört gün içinde taşıyıcıya ihbarda bulunmak zorunda olduğu, gecikme halinde, bagajın veya yükün kendisine teslime hazır bulundurduğu tarihten itibaren en geç yirmi bir gün içinde ihbarda bulunulacağı, her ihbarın, yukarıda belirtilen süreler içinde, ayrı bir yazılı bildirim olarak gönderilmesi veya taşıma belgesi üzerine yazılmak suretiyle yapılmasının gerektiği, belirtilen süreler içinde ihbarda bulunulmaması halinde, hileli davranması hali dışında, taşıyıcı aleyhine dava açılamayacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Her ne kadar bu şekilde düzenleme yapılmış ise de, taşıyıcının herhangi bir suretle hasarı öğrenmesi halinde ihbarın süresinde yapılmadığını ileri sürmesi TMK’nın 2. maddesi uyarınca iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağından bu durumda hasar nedeniyle ihbar şartı aranmamalıdır. Dosya içerisinde yer alan ve davalı şirket görevlilerince düzenlenen 14/07/2015 tarihli Kargo Hasar Raporunda, 102 kg ağırlığında varil niteliğinde olan emtianın ezik olduğu, hatalı boşaltmadan kaynaklı zarar olduğu belirlenmiş ve görevli tarafından imzalanmış olduğu, bu şekilde taşınan mallara ilişkin hasar ve zayi olgusunun bilindiği, taşıyanın hasarın varlığından haberdar olduğu, bilirkişi heyetinin raporunda da belirtildiği gibi, davacının sigortalının zararın tazminini talep edebileceği görülmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin zararın davalının hakimiyet alanında olmadığına yönelik istinaf sebebinin incelenmesi ile; bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava dışı sigortalıya ait kozmetik emtianın Newyork’ tan İstanbul’ a nakliyesi işinin dava dışı …. A,Ş tarafından üstlenildiği, taşımanın fiilen davalı THY tarafından gerçekleştirildiği, 14.07.2015 tarihinde … kargo hasar raporu ile emtia hasarının tespit edilmiş olduğu, emtianın kozmetik olması nedeniyle tümünün kullanılmaz olduğu, Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre ara konşimentoda yazılı 102 Kg emtia üzerinden davalının sorumluluğunun 1.938 SDR ile sınırlı olduğu, davacının TL talebinde bulunması nedeniyle davacının talep edebileceği rücuan tazminat miktarının 5.717,50 olarak belirlendiği, Montreal Konvansiyonu 18/4 üncü maddesi gereğince fiili taşıyıcı olarak davalının kusursuz sorumlu olduğu, dava dışı alıcı yada gönderilenin müterafik kusurunu ispatlayamadığı, sonuçta nakliyenin sırf hava yolu ile yapıldığı, davalının zarardan sorumlu olduğu, bu nedenle mahkemece denetime uygun bilirkişi heyetinin raporuna itibar edilerek verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu görülmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin faize yönelik istinaf sebebinin incelenmesi ile; Davacı sigortacı dava dışı sigortalısına ödemede bulunduğu tarihten itibaren faiz talebini hak kazanır. Buna göre, zarar sorumlusu, sigorta şirketine karşı gerçek zararın dışında faiz ödemekle de yükümlüdür. Dolayısıyla, Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre belirlenen gerçek zararın tespiti ile ilgisi olmadığı, TTK’ nun 1472/1 inci maddesi gereğince sigortacıya intikal eden zararın giderilme hakkıyla ilgili olup, rücu hakkının doğduğu tarihten itibaren faiz talep edebileceği, bu nedenle davalının bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak; İlk Derece Mahkemesi tarafından kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 390,56 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 97,9 TL (35,90TL+62,00TL) harcın mahsubu ile bakiye 292,66 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/05/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.