Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/779 E. 2019/782 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/779
KARAR NO : 2019/782
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/02/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/603 Esas – 2018/112 Karar
DAVA : İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 22/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının, iştigal alanının narenciye olduğunu ve sektörün öncü, titiz ve köklü firmalarından birisi konumunda bulunduğunu; taraflar arasında cari hesaba dayalı ticari ilişki bulunduğunu; davacı şirket tarafından gönderilen 29/01/2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile 19.708,95 TL bedelli, 2359 adet kasa bedeli alacağının davalıdan ödenmesinin istenildiğini; ancak, davalı tarafından, Üsküdar … Noterliği’nden 18/02/2013 tarih ve … yevmiye numaralı olarak keşide edilen cevabi ihtarname ile 1138 adet kasanın hazır olduğunu ve taraflarca teslim alınması gerektiğinin ifade edildiğini; 27/02/2013 tarihinde gönderilen e-posta ile söz konusu kasaların alınmasının ibraname imzalanması koşuluna bağlı olduğunun bildirildiğini; taraflarca keşide edilen 01/03/2013 tarihli ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarname ile kasa borcunun ifasının bir takım ibranamelerin-belgelerin imzalanması şartına bağlanmasının davalıyı borçtan kurtarmayacağı hususunun bildirildiği ve 19.708,95 TL bedelli 2359 adet kasanın teslim alınması için üç gün içinde İzmir Sarnıç deposunda hazır edilmesinin bildirildiğini; ancak, davalının, kasaları davacıya teslim etmediğini; bunun üzerine davacının, kasa bedeli alacağını tahsil için davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını; ödeme emrinin tebliği üzerine davalının, borca haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ederek takibin durdurulmasını sağladığını; bu nedenlerle, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının salt kendi bünyesinde tuttuğu kayıtları temel alarak, bahse konu kasalar nedeniyle, davalının davacıya bu şekilde herhangi bir borcunun bulunmadığını; bu nedenlerle, davanın reddi ile kötüniyetli takip nedeniyle, davacının, kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 12/02/2018 tarih 2014/603 Esas – 2018/112 Karar sayılı kararında;”…Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; somut olayda, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında, davacı tarafından, davalıya satılan mal/ürünlerin taşınması için kullanılan 1138 adet kasanın davalı uhdesinde bulunduğu; bu kasaların, davacı tarafından, teslim alınan kasaların niteliği ve sayısı dışında davalı tarafından, davacıya iadesinin ibraname belge imzalanması şartına bağlanmasının haklı/ yerinde bulunmadığı; bu nedenle, davalı uhdesinde kalan 1138 adet kasanın davacıya iade edilmemesinden dolayı bu kasaların, davalı tarafından aksi iddia ve ispat edilmediğinden mevcut vasıflarını koruduğu kabul edilerek; bilirkişi tarafından bir kasanın piyasa rayiç değerinin 15,00 TL olduğunun saptandığı ve davacı tarafından, davalıya gönderilen ihtarnamede ise [19.708,95 TL / 2395=] 8,23 TL olduğu kabul edilerek, HMK.nun. 26. maddesi uyarınca talepten fazlaya hüküm verilemeyeceği ilkesi dikkate alınarak; 1138 adet kasa x 8,2292 = 9.364,83 TL olarak hesaplandığı; TMK-(6).maddesi uyarınca bakiye kasaların davalı uhdesinde kaldığının davacı tarafından ispat edilemediği; bu nedenlerle, davacının, işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının bulunduğu görülmekle; davacının işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının bulunduğu görülmekle; davacı tarafından, davalı aleyhine açılan işbu davanın sübut bulduğundan kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında, davalının, 9.364,83 TL asıl alacak ve [davacı tarafından davalıya keşide edilen Beyoğlu …. Noterliği’nin 01/03/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnemesinin 07/03/2013 tarihinde tebliğ edildiği üç iş günlük atıfet mehli sonunda, davalının 13/03/2013 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek; 9.364,83 TL asıl alacak x 56 gün x yıllık % 13,75 avans faizi/36000=] 200,30 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam: 9.565,13 TL’ye yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacak 9.364,83 TL’ye 08/05/2013 takip tarihinden itibaren yıllık %13,75 ve değişen oranlarda [tarafların tacir olduğu dikkate alınarak] avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği yani likit olmadığı gözetilerek davacı yanın %20 icra inkar tazminatı isteminin yasal koşulları bulunmadığından reddine, davacının, takibe geçmekte kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığı için reddedilen kısım yönünden davacı yanın % 20 kötüniyet tazminatı isteminin yasal koşulları bulunmadığından reddine, karar vermek gerektiği…”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün… sayılı takip dosyasında, Davalının, 9.364,83 TL asıl alacak ve 200,30 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam: 9.565,13 TL’ye yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, Asıl alacak 9.364,83 TL’ye 08/05/2013 takip tarihinden itibaren yıllık %13,75 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, Fazlaya ilişkin istemin reddine, Alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği yani likit olmadığı gözetilerek davacı yanın % 20 icra inkar tazminatı isteminin yasal koşulları bulunmadığından reddine, Davacının, takibe geçmekte kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığı için reddedilen kısım yönünden davacı yanın % 20 kötüniyet tazminatı isteminin yasal koşulları bulunmadığından reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı ve davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Taraflar arasında kasaların iade edilmesine ilişikin herhangi bir sözleşme veya ticari teamül olmadığını, ancak yerel mahkemece kasaların iade edilmesi gerektiği kanaatine vararak dosya içeriğine uygun olmayan, yasaya aykırı hükmün kurulduğunu, Bilirkişi raporunda taraflar arasında süre gelen ilişki çerçevesinde kasaların iade edileceğine veya bedellerinin ödeneceğine dair yazılı sözleşmenin bulunmadığını, davacı yanca bundan önceki dönemlerde kasaların iade alındığına ilişkin bir belgenin sunulmamasının birlikte incelendiğinde taraflar arasındaki ticari teamülün kasaların iade edilmemesinin yönünde tespitte bulunduğunu, Uhdede olduğu kabul edilen kasaların ticari teamüle göre iade edilmemesi gerekmesine rağmen takip öncesi, takip sonrası ve dava aşamasında iade edilmek istendiğini, bilirkişi raporlarında da teslim alma yükümlülüğünün davacıda olduğunun tespit edildiğini, buna rağmen yerel mahkemenin bu yönde hükmün kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Karşı tarafın taleplerini kabul etmemekle birlikte; yerel mahkeme kasa bedellerinin hesaplanmasında salt davacı yan beyanlarına itibar ederek kasa bedellerinin talep anındaki fiyatlarını bilirkişi marifeti ile hesaplamadığını, Yerel mahkemece rededilen miktar üzerinden kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, (İİK 67/2) Davacı yanca, hakkı olmamasına rağmen vekil eden şirkete kötü niyet ile icra takibi başlattığını, dosyaya sunulu davacı beyanları ve bilirkişi raporları ile de bu durumun sabit olduğunu, davacının takip başlangıç aşamasından itibaren kötü niyetli olduğunun ispatlandığını, Davacı yanın talep ettiği ve yerel mahkemece reddedilen miktarın hesaplamayı gerektirmeyecek şekilde net olarak talep edildiğini, ve likit olduğunu, Yerel mahkemenin reddedilen miktar yönünden vekil eden lehine kötü niyet tazminatına hükmetmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının aleyhe olan kısmının kaldırılmasına, haksız ve kötü niyet davasının reddine, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davacının %20 den aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tamiline karar verilmesine talep etmiştir. Davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında bir ticari ilişkinin olduğunun açık olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişkiyi düzenleyen yazılı bir sözleşmenin bulunmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ticari teamüllere göre sürdürüldüğünü, Davalı yan, taraflar arasındaki ticari teamülün kasaların iade edilmesi yönünde olduğunu ikrar ettiğini, işbu hususun hem davalı tarafın ikrarı hem de bilirkişi incelemesi ile ispat edildiğini, 27.02.2013 tarihinde gönderilen e-posta ile söz konusu kasaların alınmasının ibraname imzalanması koşuluna bağlı olduğunun belirtildiğini, davalı tarafından 1138 adet kasanın iadesinin ibraname belge imzalanması şartına bağlanmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, hiç kimse ifa karşılığında ibraname imzalanmaya zorlanamayacağını, teslim karşılığında kendilerine ancak teslim alınacak kasa kadar teslim makbuzunun verebileceğini belirttiklerini, ancak davalı tarafın ibranamede direttiğini, müvekkili şirket davalı tarafın eksik ifa yaptığını düşündüğünü, bu nedenle müvekkili şirket tarafından ibranamenin imzalanmadığını ve davalı tarafça da kasaların iade edilmediğini, davalı tarafın kasaları iade borcunun devam ettiğini, Davalı şirkete 19.708,95 TL bedelli 2359 adet kasanın iade edilmesi veya bedelinin ödenmesi talepli ihtarnameler ile bildirildiğini, işbu ihtarnamelerin dava dosyasına sunulduğunu, ancak davalı tarafından 2359 adet kasanın iade edilmediğini ve bedelinin de ödenmediğini, Davalı şirkete gönderilen ürünler ile ilgili sevk irsaliyeleri ve söz konusu irsaliyelerin bilirkişi tarafından incelenmesi ile 53.034 kasanın davalı şirkete teslim edildiğinin ispatlandığını, söz konusu teslim edilen kasalardan 2.359 adet kasa müvekkili şirkete iade edilmediğini, kasaların iade edildiğini iddia eden davalı şirketin işbu hususun ispatla mükellef olduğunu, dava konusu kasaların davalı şirkete teslim edildiğini ve teslim edilen kasaların müvekkili şirkete iade edilmesi gerektiğini ispatladığını, bu aşamadan sonra ispat külfetinin davalı şirkete geçtiğini, Müvekkili şirketten olmayan bir şeyi ispat etmesini beklemek hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Yargıtay’ın ilgili bir kararı da bu yönde olduğunu, (Yargıtay 19. H.D. E. 2016/3236 K. 2017/798 T. 6.2.2017) Davalı şirketin uhdesinde 1138 adet kasanın bulunduğunu ve 1138 adet kasanın dışında bulunan kasaları iade ettiğini iddia ettiğini, ancak davalı şirketin işbu kasaları iade ettiğini ispat edemediğini, İlk Derece Mahkemesince, davalının kasaları iade ettiğini ispat edememesi nedeniyle davanın tümden kabulüne karar verilmesinin gerektiğini, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Kasa bedellerinin, dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ortalama piyasa değerine göre belirlendiğini, Alacağın esasen tamamıyle likit olduğunu veya en azından 1138 adet kasa bedeli yönünden likit olduğunu ve davalı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak takibin tamamına itiraz ettiğinin açık olduğunu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesinin müvekkili şirket yararına icra inkar tazminatına karar vermesinin gerektiğini, İlk Derece Mahkemesinin kararının hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek katılma yolu ile istinaf başvurusunun kabulü ile, davalının istinaf talebinin reddine, İlk Derece Mahkemesinin kararının reddedilen kısım ve icra inkar tazminatı yönünden müvekkilinin yararına KALDIRILMASINA, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda açıklamaları ve talepleri yönünden davanın tümüyle KABULÜNE karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/603 Esas 2018/112 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacının davalıya yaş sebze ve meyve sattığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı vekili, 2359 adet kırmızı plastik kasalarla davalıya satılan narenciyeler boşaltıldıktan sonra davalının kasaları teslim etmediğini, aralarında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, alacağını tahsil için, davalıya noter aracılığı ile 21/01/2013 tarihili ihtarname gönderdiğini, davalının da noter aracılığı ile göndermiş olduğu 18/02/2013 tarihli ihtarname ile cevap verdiğini, cevabında; 1138 adet kasanın deposunda bulunduğu, kasaların derhal teslim edileceği, bunun dışında borcu olmadığını, olumlu cevap vermeyeceklerini” beyan ettiğini, akabinde elektronik posta yolu ile göndermiş olduğu mail ile, kasaların teslimiyle, davacı şirketin başka alacağı kalmadığına dair tutanak imzalamasının istediğini, ancak davalının teslim etmeyi kabul ettiği 1138 adet kasayı teslim etmediğini beyan etmiştir. Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen 18/07/2016 tarihli bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, dosyaya sunulan sevk irsaliyesine göre 23/01/2012-09/05/2012 tarihleri arasında davacının 128 sefer teslimat yaptığı ve bu teslimatlar sırasında dava konusu kaplardan 53.034 adetini davalı şirkete teslim ettiği gözetildiğinde, taraflar arasında devam eden, yoğun narenciye satışına yönelik satım olduğu, narenciyelerin kasalarla teslim edildiği, her ne kadar bu konuda taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmasa da, davacının 2359 adet kasanın kendisine teslim edilmediğini beyan etmesinin, mevcut duruma göre aykırılık teşkil etmeyeceği, aksine, davalı vekilinin kendisinde olduğunu kabul ettiği 1138 adet kasanın teslimi esnasında, tutulacak tutanak ile davacının ibrasını istemesi ile birlikte, 11/12/2013 tarihli cevap dilekçesinde, davacının narenciyeleri kasayla teslim ettiği ve boşaltıktan sonra da, kendisi tarafından iade edildiğini kabul ettiği, böylece Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 2016/ 3236 esas, 2017/ 798 karar sayılı ilamı emsal alındığında, ispat külfeti narenciyeleri boşaltıktan sonra kasaları iade ettiğini savunan davalıda olduğu, davalının da kasaları teslim ettiğini ispatlayamadığı, Yargıtay kararının somut olayda, emsal alınacağı, bu nedenle davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, bilirkişinin mütalaasından farklı, ancak kasaların değer tespit esas alınmak suretiyle davalının göndermiş olduğu ihtarname ile, 1138 adet kasanın kendisinde bulunduğuna ilişkin kabul beyanı esas alınarak, belirlenen değer üzerinden yıpranma payı düşürülmeksizin, yapılan hesaplama sonucu, davalı tarafça iade edilmeyen 1138 adet kasanın değerinin 9.364,83 TL olarak kabulüne, geri kalan 1221 adet kasanın davalı uhdesinde kaldığının davacı tarafça ispatlanamadığından, reddine karar verilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere, bilirkişi raporu, davalının kasaların iade edildiğine dair savunması birlikte değerlendirildiğinde, ispat yükünün davalıda olduğu, nihayetinde ispat yükünün kasayla teslim edilen narenciyeleri, boşalttıktan sonra, iade ettiğini kabul eden davalıda olduğu, davalının 2359 adet kırmızı plastik kasayı davacıya iade ettiğini ispatlayamasa da, mahkemenin de kabul ettiği üzere, HMK 26. maddesi kapsamında talebe bağlılık ilkesi esas alındığında, bilirkişice bir kasanın rayiç değeri 15,00 TL olarak kabul edilse de, davacı tarafça davalıya gönderilen ihtarnamede, kasa değeri 8,23 TL olarak kabul edilerek, dava konusunun belirlendiği gözetilmek suretiyle mahkemece yapılan hesaplama şeklinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı görülmüştür. Davacı vekilinin icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin incelenmesi ile, dava, taraflar arasındaki mal alım satımına konu meyve ve sebzenin tesliminde kullanılan kasaların bedelinden kaynaklansa da, kasanın değeri ve sorumlulukla ilgili olarak sözleşmede ayrı bir düzenleme bulunmadığı, alacağın tazminat niteliğinde bulunduğu, bu bağlamda alacak bedeli likit nitelikte olmadığı, bu nedenle mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin yerinde olduğu görülmekle, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden her iki taraf vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10′ ar TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 653,39 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 163,35 TL (35,90TL + 127,45TL) harcın mahsubu ile bakiye 490,04 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/05/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.