Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/745 E. 2019/802 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/745 Esas
KARAR NO : 2019/802 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME :İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2017
DOSYA NUMARASI :2016/735 Esas – 2017/906 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava dilekçesine ekli faturalardan anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin davalı yana çeşitli tarihlerde düzenlenen faturalarla ticari ürün satışında bulunduğunu, söz konusu faturalara dayanak olan ürünlerin davalı tarafa teslim edilmesine rağmen teslim edilen ürünlerin bedelinin ödenmediğini, bu nedenle alacağın tahsili için icra takibine geçildiğini, davalının takibe haksız ve kötü niyetli itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı ile müvekkili arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, dava dilekçesinde bahsi geçen faturulardaki ürünlerin müvekkiline teslim edilmediğini, ürünlerin teslim edildiğine dair sevk irsaliyesi, ambar teslim tesellüm fişleri v.s bulunmadığını, davacının haksız ve kötü niyetli icra takibi yapmak suretiyle müvekkini borç altına sokmaya çalıştığını, bu nedenle davacının asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminatına mahkum edilmesini, davanın reddini talep emiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 24/10/2017 tarih 2016/735 Esas 2017/906 Karar sayılı kararında;”…Davalının inceleme gün ve saati usulüne uygun olarak kendisine tebliğ edilmesine rağmen ticari defterlerini sunmadığı, davacının TTK hükümlerine uygun olarak sahibi lehine delil niteliği taşıyan 2015 -2016 yıllarına ilişkin ticari defterlerinde takibe konu faturalar ve davalı ile ilgili herhangi bir kaydın bulunmadığı, her ne kadar davacının 2014 yılı ticari defterlerine göre davalıdan 161.896,20 TL alacaklı olduğu kayıtlı ise de; bu ticari defterler TTK hükümlerine uygun olarak tutulmadığından sahibi lehine delil niteliği taşımadığı, takibe konu 124223, 124225, 124227, 124231, 124240, 124241, 124247 nolu irsaliyeli faturaların imzasız olduğu, hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından davalı adına fatura düzenlemiş ise de; davacının faturaya konu edimleri davalıya teslim ettiği hususunu dosya kapsamındaki delillerle ispatlayamadığı kanaatine varılarak davanın reddine, kötü niyet tazminatı yönünden; takip başlatılmasında davacı haksız ise de dosya kapsamındaki delillerle kötü niyetli olduğu hususu ispatlanamadığından İİK 67/2 maddesinde düzenlenen yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği”gerekçesi ile, Davanın reddine, İİK 67 maddesi uyarınca yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararın kaldırılmasının gerektiğini,Islah dilekçesi ve bu dilekçe ile dile getirilmiş olan fatura üzerindeki yazının davalı çalışanının elinden çıkıp çıkmadığının tespitine yönelik yazı incelemesinin yapılmasına dair istemlerinin dikkate alınmadığını, soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini, ancak istemin reddi yolu ile karara gidildiğini, Delil listesinde “ikamesi olanaklı sair her tür delil” şeklindeki beyan ile yemin deliline de dayanıldığını, ancak bu hakkın kullanımına ilişkin davet yapılmadan yargılamanın sonlandırıldığını, Davacının, davalı yan defterlerine de dayandığını, ilk derece mahkemesinin davalıya defterlerini sunmasını ikaz ettiğini, davalının bundan imtina ettiğini ve bu durum karşısında, ilk derece mahkemesi, defterlerini getirmeyen davalıya defterleri sunması için kesin önel ve sonrasında önele uyulmaması halinin yaptırımı gösterilmek suretiyle karara gitmesinin gerektiğini, ancak yapılmadan karara gidilmesinin hatalı olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir
DELİLLER : İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/735 Esas 2017/906 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır.Davacı faturaya dayalı alacak için yaptığı takibe davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.HMK 190/1 maddesine göre ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Davaya konu takip irsaliyeli faturaya dayalı olup, takip dayanağı faturalarda teslim alan isim ve imzası bulunmamaktadır. Davalı taraflar arasındaki ticari ilişkiyi reddetmiş, fatura içeriği malları teslim almadığını savunmuştur. HMK 190/1 maddesi gereğince fatura içeriği malların teslim edildiğinin ispat külfeti davacı taraftadır.Davacı dava dilekçesinde delil olarak takip dosyasına, taraf ticari defter ve kayıtlarına, bilirkişi incelemesine dayanmış, mahkemece verilen kesin süre içinde davalı taraf ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmamıştır.TTK’nun 83/2. maddesinde, HMK’nun senetlerin ibrazı zorunluluğuna ilişkin hükümlerinin ticari işlerde de uygulanacağı düzenlenmiş olup 6100 sayılı HMK’nun 222. maddesinde ise ticari defterlerin ibrazı ve delil olması hususları ayrıca hüküm altına alınmıştır. Anılan maddeye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmaları, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamaları gerekmekte olup bu şartlara uygun biçimde tutulmuş defter kayıtlarının, sahiplerinin lehine delil olarak değerlendirilmesi ise diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması şartlarına bağlı bulunmaktadır. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları ise ancak sahibi aleyhine delil teşkil eder. Ayrıca söz konusu maddenin son fıkrası uyarınca, davadaki taraflardan birinin diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen karşı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması halinde ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Dosyada sunulan bilirkişi raporunda ise davacı defterlerinin usulünce tutulmadığı, davalının ticari defterlerini sunmadığı açıklanmıştır. Davacı taraf, HMK’nun 222/son maddesi uyarınca delillerini davalının defterlerine hasretmediği için aynı madde gereğince ibrazdan kaçınmış sayılarak iddianın ispatlanmış kabul edilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.Takip dayanağı faturalar 2014 yılında düzenlenmiştir. Bilirkişi incelemesine sunulan davacı ticari defterlerinden 2014 yılına ait olanlar kapanış tasdikleri yapılmadığından usulüne uygun tutulmamış olup, bu ticari defter kayıtları ile takip konusu alacak birbiri ile uyumlu değildir. 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerinde taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki kaydı bulunmamaktadır. Davacı vekili 23/06/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile delillerini ıslah ederek, takip dayanağı faturalardaki yazının davalı muhasebecisi eli ürünü olduğunu, 2014 yılında davalı muhasebecisi olarak çalışan kişinin tespiti ile faturalardaki yazının bu şahıs eli ürünü olup olmadığının tespitini istemiş ise de takip ve dava konusu irsaliyeli faturalarda teslim alan isim ve imzası bulunmamaktadır. Faturalardaki yazının davalı çalışanı eli ürünü olduğunun tespiti dahi söz konusu fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğini ispat etmez. Sırf faturalarda davalı çalışanın yazısının bulunması içeriği malların teslimi olgusunu ispatlamayacaktır. Bu nedenle mahkemece ıslah dilekçesi doğrultusunda araştırma yapılmamış olması sonuca etkili değildir.Davacı dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmamıştır. Bu nedenle mahkemece yemin teklifi hakkının hatırlatılmamasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/05/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.