Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/741 E. 2019/531 K. 10.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/741
KARAR NO : 2019/531
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/1475 Esas – 2018/99 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 10/04/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili bankanın … İkitelli Şubesi ile borçlu dava dışı … SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. arasında kredi genel sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden söz konusu şirkete kredi kullandırıldığını ve davalıların kredi sözleşmelerini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kullandırılan kredi borcunun geri ödenmediğini, bunun üzerine hesap katı yapılarak davalılara Beyoğlu … Noterliğinin 22.07.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek; “kredi hesaplarının kesildiği ve fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere, 22.07.2014 itibariyle toplam 341.216,85.-TL kredi borcunun ödemenin yapılacağı güne kadar işleyecek temerrüt faizi ve diğer ferileriyle birlikte, ihtarnamenin tebliğinden itibaren bir içinde gün ödenmesi, aksi halde kanuni takibe geçileceğinin ihtar ve ihbar edildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, borç ödenmediğinden dolayı borçlu firma ve kefilleri hakkında 21.08.2014 tarihinde 320.287,51.-TL üzerinden, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün… E. sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, davalıların takibe itiraz ettiğini, bu nedenlerle İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, davalıların takip konusu borcun % 20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı bankanın dava dışı firmaya krediler kullandırdığını ve davalı diğer şahıslarında müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla kefil olduklarını, Genel Kredi sözleşmesinden doğan borç ödenmediğinden müvekkillerine İstanbul …İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyasıyla ilamsız takip yapıldığını, müvekkillerinsı davacı bankaya borcu olmadığından yapılan itiraz üzerine davacı bankanın huzurda bulunan davayı ikame ettiğini, davacının iddialarını kesinlikle kabul etmediklerini, müvekkillerinin borçlu … San ve Tic. Ltd. Şti.inde bulunan hisselerini Bakırköy …. Noterliği’ nin 03.12.2013 gün ve …, … ve … yevmiye sayılı hisse devir sözleşmeleri ile ayrı ayrı diğer ortak .. devretmek suretiyle şirket ortaklığından ayrıldıklarını, ayrıca Eyüp …. Noterliği’ nin l5/02/2014 gün ve … yevmiye sayılı ihtarı ile durumu davacı bankaya bildirerek kefilliklerinin sonlandırılmasmı talep ettiklerini, bankanın göndermiş olduğu kat ihtarına karşı Bakırköy….Noterliğinin 08/08/2014 gün ve … yev. sayılı ihtarı ile kat ihtarını kabul etmediklerini ve bankaya borçlu olmadıklarını beyan ettiklerini, müvekkillerinin ortak ve kefil olduğu dönemde davacı banka ile müşteri çeklerinin teminata verilmesi suretiyle kredi kullanılmakta ve banka kullanılan kredilere karşılık % 125 çeki teminata aldığını, banka tarafından bu çeklerin akibeti ile ilgili olarak hiç bir beyanda bulunulmadığını, müvekkillerin kefil oldukları dönemde kullanılan krediler sona ermişse yeni kullanılan kredilerden ve kredi sözleşmesinden müvekkillerinin sorumlu olmadığını, bu nedenlerde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2018 tarih 2014/1475 Esas 2018/99 Karar sayılı kararında; ” Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket ve davalı müteselsil kefiller arasındaki genel kredi sözleşmesinin tanzim tarihi 14/02/2013 olup, o tarih itibariyle 6098 sayılı TBK’nın 584/3 maddesinde 6455 sayılı kanun ile değişik 77.madde uyarınca 28/03/2013 tarihli ticari işlerde tacirler yönünden eş rızasının gerekli olmadığı hususundaki düzenlemenin henüz yürürlükte olmadığı,Şirket ortağının şirket lehine imzalayacağı kefalet sözleşmesinde eşin rızasının gerekli olmadığına ilişkin TBK’ nun 584/3. maddesinin 28/03/2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, dava konusu sözleşmenin ise bu yasal değişiklikten önce 14/02/2013 tarihinde akdedilmiş olması nedeniyle, incelenen nüfus kayıtlarına göre o tarihte evli oldukları anlaşılan davalı şirket ortağı kefillerin eşlerinin işbu dava konusu GKS’ deki kefalet sözleşmesine münhasıran yazılı rızaları bulunması gerekirken bulunmadığı dosya içeriğiyle sabit olduğu,Davacı vekili tarafından 25/01/2018 havale tarihli dilekçe ekinde eş rızasına ilişkin belgeler sunulmuş ise de, bu evrakların incelenmesinde banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanacak … sözleşmesi/sözleşmeleri nedeniyle kredi borçlusunun banka nezdinde doğmuş ya da doğacak tüm borçlarına eşlerinin kefil olmasına ilişkin 20/07/2012 ile 16/07/2012 tarihlerinde ucu açık bir şekilde yazılı muvafakatname sundukları, oysaki sözleşmenin tanzim tarihinin 14/02/2013 olduğu, eş muvafakatlerinin bu tarihten çok önce ve hangi kredi sözleşmesine atıf yapıldığı belli olmaksızın verildiği, TBK’nın 584/1 maddesi uyarınca kefalet sözleşmesine eş tarafından verilecek rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç sözlemenin kurulması esnasında verilmiş olmasının gerektiği, Kanunun lafız ve amacından içeriği belli bir sözleşmeye münhasıran eşin yazılı onayının arandığının anlaşıldığı, ancak somut olayda GKS’nin tanzim tarihinden yaklaşık 6 ay evvel hangi sözleşmeye atıf yaptığı belli olmayan yazılı eş muvafakatnamelerinin geçerlilik koşullarını taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı, yazılı eş muvafakatinin belirlenen sözleşmeye münhasıran hiçbir tereddüte mahal vermeyecek şekilde atıf yapmak suretiyle verilmiş olmasının gerektiği,Kefaletin sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca gerekli şekil şartlarını taşımadığı …”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Banka tarafından kredi kullandırılmadan önce eş rıza belgesinin alındığını, 6098 sayılı T.B.K’nın 01/07/2012 tarihinde kanunun yürürlüğe girdiğini, T.B.K’nın 584. Maddesine göre mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça eşin ancak diğer eşin rızasıyla kefil olabildiğini, bankanın eş rıza belgelerini 20/07/2012 ve 16/07/2012 tarihinde aldığını, kredinin ne zaman kullandırıldığının önemli olmadığını, kanun maddesinin bu hususta açık olduğunu kefalet akdi öncesi veya bu esnada eş rızasının alınması gerektiğinin belirtildiğini, bu şartların haiz kefaletin geçersiz olduğunun iddia edilemeyeceğini, Yargıtayın eş rıza belgesi olmasa dahi kredinin kullanımdan çok sonra kefalet akdinin geçersizliğinin ileri sürülmesinin iyiniyet kuralına aykırı olarak belirlediğini, kefalet sözleşmesi var iken yorum yolu ile davalının kötüniyetinin korunmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, (Yargıtay 19. HD 2016/5618 Esas – 2017/1675 Karar) TBK’nın 584/1. maddesinde alınacak eş rıza belgesi için bir süre belirlenmediğini, kredinin mahiyetine göre bu sürenin değişiklik gösterebileceğini, (Yargıtay 19. HD 2016/4714 E. – 2017/2324) Eş rıza belgelerinin tarihi kredi kullanımı ve kefalet sözleşmesinden önce olduğunu, kanuni şartlara haiz olan kefalet akdinin geçerli olduğunu, kefalet sözleşmesinden sonra verilen eş rıza belgesinin geçersiz olduğunun kanunda açıkça belirtildiğini bu nedenle kredi kullanımından önce eş rıza belgesinin alındığını, bilirkişi raporlarında da alacağın sabit olduğunu beyanla, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava genel ticari kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilere müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan davalılar aleyhine yapılan ilamsız icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, davalıların kefil oldukları genel kredi sözleşmesinde alınan eş rızalarının geçerli olup olmadığı noktasındadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun 584/1. maddesine göre; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” Türk Borçlar Kanunu’ nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. Yani kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için eşin rızası mutlaka gereklidir. Aksi halde kefalet sözleşmesi geçersiz olacaktır. Zira rıza, eşin kefil olma ehliyetini sınırlar ve rızanın yokluğunun yaptırımı kesin hükümsüzlüktür. Bu geçersizlik hakim tarafından resen dikkate alınır ( Gümüş, M.A.: Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul 2014, s.348 ). Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … San ve Tic. Ltd Şti arasında 14/02/2013 tarihli kredi genel sözleşmesi imzalandığı, davalıların bu sözleşmeyi aynı tarihte müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları ve asıl borçlunun kullanacağı krediye 2.000,000,00 TL limitli olarak kişisel teminat verdikleri sabittir. Davacı vekili, dava sürecinde davalıların sözkonusu kefaletlere ilişkin rıza belgelerini sunmuştur. Bu belgelerden … eşi… 02/07/2012, … eşi …. 16/07/2012, … eşi … ise 20/07/2012 tarihinde matbu yerlerin arası el yazısıyla doldurulmuş şekilde bankanın … San ve Tic. Ltd Şti arasında imzalanacak …(bu kısım boş) Sözleşmesi/sözleşmeleri nedeni ile kredi borçlusunun bankanız nezdinde doğmuş/doğacak borçlarına eşim …(eşlerin adı elle yazılmış) kefil olmasına rıza göstermekteyim yazılı olup alt kısımda kefaletin türü, müteselsil kefilin adı soyadı azami kefalet tutarı, işbu rıza belgesinin tanzim tarihi kısımları matbu karşılıkları elle yazılmış şekilde her biri azami kefalet tutarı olarak 2.000.000 TL yazılmış belgelerdir. Sağ altta ise rıza veren eş adı soyad T.C kimlik no kısımları matbu altları elle yazılmış ve imzalanmıştır. Mahkeme eş rızalarının hangi sözleşmeye ilişkin olduğunun somutlaştırılmadığı ve sözleşmeden 6 ay önce hangi sözleşmeye istinaden düzenlendiği belli olmadığı, bu belgelerin kefilin eş rızasını sağlama yükümlülüğünü sağlamadığını kabul ederek eş rızası yokluğundan ortada geçerli bir kefalet sözleşmesinin de bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Eşlerin asıl borçlu ve kefalet miktarını somutlaştırmış şekilde verdikleri rızalar sözleşmeden önce verilmiştir. Eş rızasının, sözleşmenin kurulmasından önce ve en geç sözleşme kurulduğunda verilmesi yasa gereğidir. Sözleşmenin kurulmasından önceki zamanın ne kadar olacağı konusunda açıklık yoktur. Davalıların eşlerinin bankaya başvurarak ucu açık şekilde belirsiz bir kredi sözleşmesindeki kefalete peşinen rıza göstermiş olmaları mümkün olamayacağına ve bankanın kredi vermeden önce belli olmayan bir kredi sözleşmesine atfen eş rızalarını peşinen almasının da hukuken anlamsız olmasına göre bu rızaların dava konusu sözleşmedeki kefaletlere ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Davalıların krediyi kullanan şirketin ortakları oldukları, davalı şirket ortaklarının eşlerinin, eşlerinin ortak olduğu şirketin kullanacağı krediyi bilme durumunda oldukları ve buna ilişkin sözleşmenin de kullanılacak krediye atfen olduğunu bildikleri, eşlerin iradelerinin belli bir sözleşmeye ve krediye yönelik olarak yansıdığı, bu durum bilinmesine rağmen eşlerin rızalarının sözleşmeyle ilişkilendirilmediği yönündeki savunmanın 4721 sayılı TMK’nın 2. Maddesi ve 6100 sayılı TMK’ nın 29/1.maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatine varılmakla hukuken itibar edilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak davalıların eşlerinin kefaletlere verdikleri rızaların, dava konusu sözleşmeye hasren verilen rıza beyanları olduğu, mahkemece yapılan yorumun dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olmadığı, mahkemenin taraf delillerini toplamadığı ve değerlendirmediği anlaşılmakla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 25/01/2018 tarih ve 2014/1475 Esas – 2018/99 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacı banka harçtan muaf olduğundan, istinaf harçları konusunda karar verilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında davacı avansından sarf edilen 33,00 TL posta giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/04/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.