Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/739 E. 2019/780 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/739
KARAR NO : 2019/780
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/732 Esas – 2017/1403 Karar
DAVA :Alacak(Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil …’ un bir kısım birikimini sabit getirili risksiz bir yatırım aracı ile değerlendirilmek amacıyla ve güvenilir bir aracı şirket olduğu kanısıyla davalılardan …ye (İş Yatırım) başvurduğunu, davalılardan İş Yatırım’ın müvekkiline karşı yüklendiği yatırım danışmanlığı ve portföy yönetimi hizmeti çerçevesinde müvekkilinin beklentisine uygun olduğu izlenimini yaratarak kendisine, diğer davalının yönetici sıfatını haiz olduğu İş Yatırım İstanbul Portföy Serbest Yatırım Fonunu pazarladığını, bu fonun katlımı paylarını müvekkili namına pey der pey satın aldığını, davalılar fonun bir serbest fon olduğunu, bir serbest yatırım fonunun ne demek olduğunu ve fonun müvekkil aleyhine olabilecek özelliklerini bile kendisine anlatmaksızın müvekkilini dahil ettiklerini, bu yatırım fonunu yine aynı usulle müvekkili namına yönettiğini, İş Yatırım İstanbul Portföy Serbest Yatırım Fonunun davalılarca müvekkili namına satın alındığı zamandan müvekkilinin fondan çıkmaya yöneltildiği ana kadar basiretli ve özenli bir tacir olması, yatırımcısının menfaatleriyle kendi menfaatlerini ve hatta diğer yatırımcılarının menfaatlerini çatıştırmaması ve dürüstlük kuralına uyması gerekirken, davalıların ne müvekkilini yeterince bilgilendirdiğini ne de dürüstlük kuralına uygun hareket ettiklerini, müvekkilinin davalılarca yanıltıldığını, sözde bilgilendirildiği durumlarda da birbiriyle çelişen kısa ve ciddiyetsiz özetlerle geçiştirildiğini, manipülasyona ve en hafif deneyimle ayıplı bir hizmete maruz bırakıldığını, kaliteli güvenilir bir yatırım danışmanlığı ve portföy yönetimi hizmeti alacağına olan inancı ile davalılardan hizmet alan ve davalıların yönlendirmesiyle söz konusu fonun serbest fon olduğunu dahi bilmeksizin fona sokulmuş olan müvekkiline, 2013 yılı sonunda fonun seyrinin beklenildiği gibi olumlu olduğu iddiasıyla davalılarca performans primi tahakkuk ettirilerek, müvekkilinin hesabından bu prim tahsil edildiğini, fakat prim tahsilatının hemen ertesinde fonda büyük düşüşlerin başladığını, fondan büyük tutarlı çıkışların olduğunu, hatta İş Yatırımın İzmir Şubesinden müvekkilinin 10 misli tutarında bir çıkışında gerçekleştiğini, müvekkilinin yatırımının getirisinin hızla eridiği yönünde davalılarca kaygılandırıcı ve yönlendirici bilgilendirmeler yapılarak, kendisine artı fondan çıkması salık verildiğini, davalıların müvekkiline yatırım danışmanlığı ve portföy yönetimi hizmetlerini yerine getirmeyi müteselsil sorumluluğun sonuçların birlikte üstelendiklerini belirterek davalıların yanlış değerlendirme birim fiyatı uygulanması sonucu davalılarca sebepsiz zenginleşen tutarın iadesi olarak müvekkili lehine olan gerçek fon satış tutarının belirlenerek, müvekkilinin toplam katılım payı adedi olan 925.636.500 adedi ile çarpılmak suretiyle bulunacak tutardan varsa yasal kesintiler ve müvekkile ödenen 11.621.635,30 TL düşüldükten sonra kalanın işbu davanın tarihinden itibaren işletilecek yasal avans faizi ile birlikte müvekkiline davalılarca müteselsilen ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının müvekkil şirketin müşterisi olmadığını bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak da dava dilekçesinde bahsi geçen broşürde belirtilen hususlar fonun amacına ve hedefine yönelik hususlar olup, garanti veya taahhüt mahiyetinde olmadığını belirterek … aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle talep konusunun dava dilekçesinde açık bir şekilde yazılmadığını, HMK’nın m.107 f.1 uyarınca belirsiz alacak davası açılmasının şartlarının dava konusu olayda bulunmadığını, dava dilekçesinin sonuç kısmında önce 35.601 tutarındaki primin işletilecek yasal faizi ile birlikte tümüyle iadesi talep edildiğini, sonrasında mahkemece tümüyle iadeyi uygun görmezse seçimlik olarak uygun gördüğü kadarının şimdilik 2.000 TL’si belirsiz alacak olarak talep edildiğini belirterek haksız davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. Davacı vekili 21/05/2015 tarihli ıslah dilekçesinde: müvekkilinin fondan fiili çıkışında kendisine ödenmesi gereken tutarın hesaplanmasında, ihbar süresi içinde müvekkili lehine olacak değerleme gününün ve o günkü fon birim fiyatının mahkememizce tespit edilmesine ve tespit edilen bu birim fiyatın davalılarca uygulanan fon birim fiyatı olan =0,012592.-TL’den daha yüksek ise bu birim fiyat üzerinden hesaplanarak bulunacak fon satış tutarından yasal kesintiler ile müvekkiline 22.01.2014’te davalılarca ödenen tutar düşüldükten sonra kalanının, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal avans faizi ile birlikte, davalılarca müteselsilen müvekkiline ödenmesine, bu kapsamda, yasal kesintiler gibi unsurları itibarıyla da tutarın ancak bir uzman bilirkişi marifetiyle belirlenebilecek olmasına ve fonun kamuya açıklanan platformlarda ilan edilen bir fon olmayıp “.serbest fon” niteliğinde olmasına bağlı olarak, “belirsiz alacak’ vasfı nedeniyle, fazlaya dair hakları saklı olarak, şimdilik kaydıyla 10.000-TL’ sinin dava tarihinden itibaren yasal avans faizi ile iadesine) ve fondan çıkış tarihine kadarki tüm davalılar fiilleri dikkate alındığında, ayıplı ve/veya hileli bir hizmete rağmen müvekkilinden davalılara tahsil edilen 35.601 TL tutarındaki performans priminin manipülasyon/dürüstlüge aykırı kasti fiiller ayrık, cn hafif kapsamda, “profesyonel performansın ve hizmetin açıkla ayıplı” olması vc yukarıda özetlediğimiz diğer yasal gerekçelerle müvekkilden tahsil edilmesine yer olmadığının tespitine ve bu durumda 35.601.-TL tutarındaki primin işbu davanın açılış tarihinden itibaren işletilecek yasal avans faizi ile birlikte müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 12/12/2017 tarih 2014/732 Esas – 2017/1403 Karar sayılı kararında; ” … Toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; davacının bireysel yatırımcı olarak yatırım yapılacak menkul değerler ile portföy yönetimi konusunda gerekli bilgiye sahip olduğu, muhtemel riskler nedeniyle bilgilendirildiği, davalı … yönünden açılan davada taraflar arasındaki akdi ilişki çerçevesinde davalının üzerine düşen bilgilendirme ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirdiği, fon alım ve satımdan kaynaklı zararlardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla pay sahiplerinin haklarını koruyacak ve fon iç tüzüğü ve izahname hükümlerine göre fon faaliyetlerinin yürütülmesinden sorumlu olan bu davalının davacının yatırım işlemlerinden kaynaklı zararların tazmini ile yükümlü olmadığı anlaşılmakla bu davalı yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiş; diğer yandan, diğer davalı … ile davacı arasında portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı açısından hukuki ilişki bulunmaması, yatırım fonu pazarlayan davacı nam ve hesabına alım satım yapan bir şirket olmaması, yatırım fonuna ait varlıklar üzerinde kendi adına ve fon hesabına mevzuat ve fon iç tüzüğüne uygun olarak tasarrufta bulunmaya ve bundan doğan hakları kullanmaya yetkili olması, davacının yönelttiği sorumluluk ve tazminat yönünden diğer davalı …’ne husumet yöneltilemeyeceği anlaşılmakla bu davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerektiği … “gerekçesi ile, 1-Davalı … A.Ş. yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, 2-Davalı …. yönünden açılan davanın esastan reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Usul açısından; Yargılama sürecinde eksik inceleme yapıldığını, ilk derece mahkemesi tarafından davalı … şirketinin yönettiği serbest fonların fiyatlanmasının doğru yapılıp yapılmadığının belirlenmediğini, işbu davalı yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul hükümleri açısından hatalı olduğunu, Bilirkişi heyeti, ilk derece mahkemesinde alınan ara karara uygun atanmadığını, Bilirkişilerin hiçbirinin hukuk eğitimi almadıklarını, mesleklerinin ise hukukçu olmadığını, sermaye “piyasası hukuku uzmanlığı ” sıfatlarının olmadığını, sermaye piyasası hukuku ile ilgili faaliyet ve çalışmalarının da bulunmadığını, İlk derece mahkemesinin kendi aldığı karara uygun davranmadığını, ara karara uygun inceleme yaptırılmaması nedeniyle usul hükümleri ile çelişen bilirkişi incelemesi yaptırılması nedeniyle kararın kaldırılması ve yeniden inceleme yapılmasının gerektiğini, Esas açısından; Taraflar arasında komisyon sözleşmesinin geçerli olduğunu, davalı … komisyon hükümlerine uymadığını, ilk derece mahkemesince bu hususun değerlendirilmediğini, Davalı … müvekkilini hatalı yönlendirerek sermaye piyasası mevzuatına aykırı davrandığını, Bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, mahkeme kararına esas alınmasının doğru olmadığını, İş Yatırım tarafından çıkar çatışmasına aykırı yapılan işin ve işlemlerin mahkemece göz ardı edildiğini, SPK ihtilafın esası ile ilgili inceleme yapmadığını, konuyu yargıya bıraktığını, SPK’ nın davalı … ve çalışanı hakkında mevzuata aykırılık tespitinin davaya etkisinin yerel mahkemece değerlendirme dışı bırakılmasının hukuken hatalı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından davanın esas ihtilaf noktalarına ilişkin fon fiyatlarının doğru belirlenip belirlenmediğini ve piyasa koşullarına uygun olup olmadığını incelemesinin yaptırılmadığını, tayin edilen bilirkişilerin ara kararda belirtilen nitelikleri taşımadığını ve İstanbul Portföy hakkındaki husumet yönünden davanın reddine ilişkin gerekçenin bu davalı hakkındaki ihtilafla ilgili olmadığı hususlarının usul açısından; Bilirkişi incelemesi ve incelemeyi esas alan kararın, müvekkile verilen yatırım danışmanlığı hizmetinin müvekkilinin yatırım tercihlerine uygun olmamasının yanında taraflar arasındaki sözleşmeye ve mevzuata aykırı olduğunu, müvekkilinin tek bir yatırım ürününe yönlendirilmesinin genel geçer (bilimsel) yatırım mantığına uygun düşmediğini, müvekkiline aldırılan serbest fonların davalının olduğu fonlara ait olduğunu, bu nedenle ortada çıkar çatışmasının söz konusu olduğunu, tüm birikimlerinin bu fona yönlendirilmesinin bu ilkeye aykırı olduğu hususunda yerel mahkemenin inceleme ve değerlendirme yapmadığını, davalı …’ a ve müvekkilini yönlendiren personeline SPK tarafından verilen idari para cezasına konu inceleme dosyasının SPK’ dan celbedilip davaya etkisinin incelenmemesi hususlarının esas açısından; 12/12/2017 tarihli mahkeme kararını hukuka aykırı kıldığını beyanla, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yapılacak istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını, davanın kabulüne, vekalet ücreti ve masrafların davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/732 Esas – 2017/1403 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davalı ile …, SPK mevzuatına uygun olarak düzenlenen bir sözleşme kapsamında …’ne portföy yönetim hizmeti verdiği, aksine davacının iddia ettiği üzere, … A.Ş.’nin davalı … tarafından sermaye aktarılarak kurulduğunu ispatlayamadığı, …, serbest yatırım fonuna ait varlıklar üzerinde kendi adına ve fon hesabına mevzuat ve fon iç tüzüğüne uygun olarak tasarrufta bulunmaya ve bundan doğan hakları kullanmaya yetkili olduğu, davalı …. ile davacı arasında portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı açısından hukuksal hiçbir bağlantı ve vekalet ilişkisinin bulunmadığı, …, Serbest Yatırım Fonu’nu pazarlayan, davacı namına alım satım yapan bir şirket olmadığı, fonun kurucusu olmadığından malvarlığında bir zenginleşme gerçekleşmesinin mümkün bulunmadığı görülmekle, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı … ile davacı … arasında Sermaye Piyasası Çerçeve Sözleşmesi ve Yatırım Danışmanlığı Çerçeve Sözleşmesi yapıldığı, davacının 01.03.2014 tarihli Serbest Yatırım Fonu Nitelikli Yatırımcı Taahhütnamesi imzaladığı, ayrıca davacının Serbest Yatırım Fonu İşlemleri Risk Bildirim Formu” kendisi tarafından 01.03.2013 tarihinde imzaladığı, bu şekilde serbest yatırım fonlarının getirileri, riskleri, enstrümanın getirisinin bir güvence ya da kesinlik taşımadığı uyarısı yapılmış olduğu, bilirkişi heyetinin raporunda, dosyadaki belgeler ile ses deşifre kayıtlarından davacının bizzat yatırım hesabına ve finansal yönetim konusuna bizzat hakim olduğu, Seri: VII, No:10 yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği kapsamında payları sadece nitelikli yatırımcılara satılmak üzere kurulmuş olan fonlar serbest yatırım fonları olarak adlandırılmaktadırlar, söz konusu enstrümanların riskli yapıları nedeniyle sadece nitelikli yatırımcılara satışı yapılabilmektedir. Serbest yatırım fonların katılım belgelerinin sadece nitelikli yatırımcılara satılmasındaki amaç nitelikli yatırımcıların söz konusu enstrümanların karmaşık ve riskli yapısını anlayabilecek tecrübeye sahip olduklarının varsayıldığı ve böylelikle davacının Serbest Yatırım Alım Formu’ nu bizzat kendi iradesiyle imzalayarak para ve sermaye piyasası araçlarından fon satın aldığı görülmüştür. Davacı, anılan çerçeve sözleşmenin kuruluşuna yönelik iradesinin davalıların hileli davranışları nedeniyle zarara uğradığını belirtmektedir. TBK m. 36/f. 1 hükmüne göre, taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, o sözleşmeyle bağlı değildir. Şu halde, hile nedeniyle sözleşmenin bağlayıcı sayılmaması için öncelikle davacının türev çerçeve sözleşme akdi hususunda davalı bankaca kasten yanıltılmış olması gereklidir. Bu bağlamda bir özel kanun hükmü yahut dürüstlük kuralı (MK m. 2) sözleşmenin kurulması sırasında bir tarafa diğer tarafı aydınlatması hususunda somut edim yükümleri yüklemişse, bunlara uymayan taraf da kural olarak karşı tarafı aldatmış sayılmaktadır. Somut ihtilafta davacı müşterinin çerçeve sözleşme ve bu sözleşme çerçevesinde yapılacak bireysel işlemlerin taşıdığı riskler konusunda genel olarak bilgilendirildiği dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden anlaşıldığı gibi, bilirkişi heyetinin raporunda belirtildiği üzere, davacının hesabındaki fonların, 17/01/2014 sonrası 11.621.000 TL değer ile … ve … tasarruf edebilecekleri başka bir hesaba aktarıldığı ve müteakip günlerde … A.Ş.’ de değerlendirilip elde edilen miktardan vergi düşürüldükten sonra 11.619.00 TL’ nin hesabından aktarıldığına dair hesap hareketi, cari hesap ekstresinin bulunmadığı, davalı … çalışanlarının davacının düşüncesizliğini yahut deneyimsizliğini kötüye kullandığını ortaya koyan herhangi bir bilgi de bulunmadığı görülmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi heyeti raporunun 13, 14, 15, 16 ve 17. sayfalarında hangi bilgi ve belgelerin incelendiği tek tek sayılmış ilk derece mahkemesinin kararına esas teşkil edecek tüm temel olgular mevzuattaki karşılıkları da gösterilerek açıklandığı, bilirkişi raporunun somut, gerekçeli ve dayanaklı olduğu görülmekle, toplanan tüm delil ve bilirkişi raporuna göre; davacının zarara uğramış olmasında davalı … yatırıma kusur izafe edilemeyeceği, davalının davacıyı bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiği, bu anlamda hileli bir davranışının bulunmadığı, bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde dosya kapsamına, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL’ nin mahsubu ile bakiye 8,5 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/05/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.