Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/72 Esas
KARAR NO : 2018/695 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/230 Esas 2017/454 Karar
TARİH : 24/04/2017
DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/01/2015
DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 11/07/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile kardeşi …’in,…i.’nin ortağı ve sahibi olduğunu, bu şirketten elde edilen gelir kapsamında müvekkiline ödenmek üzere 30/11/2012 tarihli ve 0053 sayılı 113.000.TL meblağlı ve yine 04/12/2012 tarihli 0054 sayılı ve 4000,00.TL bedelli ”tediye makbuzları” ile müvekkiline ödenmek üzere toplam 117.000.TL nakit paranın şirket muhasebecisi … tarafından şirket kasasından alındığını, bu para, tediye makbuzları uyarınca, muhasebeci tarafından müvekkiline teslim edilecekken, aynı günün akşam saatlerinde muhasebecinin kullandığı şirket telefonu tarafından davalı telefonu aranmak suretiyle bu görüşmede …’in paranın kendisine, evine getirilmesini istediğini, davalının da muhasebeciye parayı davacıya bizzat kendisinin teslim edeceğini söylediğini, böylece muhasebecinin parayı bizzat davalıya teslim ettiğini, muhasebecinin parayı teslim aldığına dair davalıdan yazılı belge istemiş ise de davalı amiyane bir yaklaşımla uzaklaşmasını söylediğini, edinilen bilgiye göre davalı bu parayı aldığının ertesi günü eşine araç aldığını, davalıya Bakırköy … Noterliğinin…yevmiye nolu ve 19/11/2013 tarihli, Bakırköy …. Noterliği …yevmiye nolu 03/01/2014 tarihli ve Bakırköy … Noterliğinin…yevmiye nolu … tarihli ihtarnameleri ile dava konusu tediye makbuzlarının kabul edilmemesi ve ödemenin davacıya yapılmasına dair birçok kez ihtarname gönderilmiş ise de bu konudaki mağduriyetin giderilmediğini ileri sürerek, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla öncelikle …plakalı araca üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünden teminatsız, mümkün olmaması halinde makul bir meblağ karşılığı tedbir konulmasına, 30/11/2012 tarihli ve 0053 sayılı 113.000.TL meblağlı ve yine 04/12/2012 tarihli tarihli 0054 sayılı 4.000 TL meblağlı tediye makbuzları uyarınca müvekkile vermesi gereken 117.000.TL’ye fiilen el koyduğundan ve bu güne kadar da vermediğinden toplam 117.000.TL’nin makbuzların düzenleme tarihlerinden itibaren ayrı ayrı hesaplanacak reeskont fazileriyle birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle müvekkili … ile davacı arasında iddia edildiği gibi bir ilişki meydana gelmediğinden ne adi ortaklıktan ne de başkaca bir ortaklık ilişkisi var olmadığından iddia edilen alacak da doğmadığını, müvekkili ile var olan tek ilişkisinin ….’ de beraber ortak olmaları olduğunu, bu şirketten kaynaklı var olduğunu iddia ettiği bir alacak davasında Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiğini, husumet açısından müvekkili ile değil ….’ne davanın yöneltilmesi gerektiğini, bahsi geçen tediye makbuzları ile müvekkilinin hiçbir ilişkisinin olmadığını, hatta makbuzların varlığının bile şüpheli olduğunu savunarak, öncelikle koşullarının oluşmadığı açık olan ve ispat edilemeyen tedbir talebinin reddine, davanın husumet ve görev yönünden usulden, mesnetsiz ve haksız açılan davanın gerçeği yansıtmadığından esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/204 Esas 2016/404 Karar sayılı dosyasında davacı – karşı davalı vekili dava dilekçesi ile; davalının müvekkili …’nin %5 ortağı olduğunu, davalının müvekkilinden herhangi bir nam altında alacağı olmadığını, ancak davalının müvekkili şirketten 30/11/2012 tarihli ve 0053 sayılı 113.000,00 TL meblağlı ve yine 04/12/2012 tarihli 0054 sayılı 4.000,00 meblağlı tediye makbuzları ile sıkıştığını ihtiyacı olduğu gerekçesiyle para aldığını, fakat bu tarihe kadar geri ödemesini yapmadığını, davalı … adlı bir inşaat projesine dahil olduğunu ve ödeme aczine düştüğünü, borç içinde olduğunu daha sonra şirketten alacağı doğduğu takdirde mahsup edilebileceğini belirterek para tahsilatı yaptığını, sunulan ticari defter kayıtları ile müvekkilinin alacağı sabit olup davalının müvekkili şirkete karşı borçlu olmadığına ilişkin itirazda da bulunmadığını, ticari defter kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile müvekkilinin alacaklı olduğu tespit edilebileceğini, müvekkili tarafından kendisinden defalarca talep edilmesine rağmen davalı müvekkilin taleplerine yerine getirmediği için işbu davanın açıldığını ileri sürerek, davalının borcu olan toplam 117.000-TL’nin 113.000-TL’ sine 30.11.2012 tarihinden 4.000-TL sine 04.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faziyle davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/204 Esas 2016/404 Karar sayılı dosyasında davalı – karşı davacı vekili cevap dilekçesi ile; karşı davacı müvekkili …’in davalı …Ltd. Şti’nden elde edilen gelirler kapsamında , davaya konu 30.11.2012 tarihli ve 0053 sayılı 113.000,00TL meblağlı ve yine 04. 12. 2012 tarihli 0054 sayılı 4.000,00TL bedelli ‘ tediye makbuzları ‘ ile müvekkil …’e ödenmek üzere yola çıkan fakat müvekkiline teslim edilmeyen 117.000,00.TL toplam nakit paranın, fazlaya ve faize dair tüm hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile davalı şirketten, makbuz tarihlerinden itibaren hesaplanacak ticari faiziyle beraber tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 24/04/2017 tarih 2016/230 Esas 2017/454 sayılı kararında;
“Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre uyuşmazlık şirket kasasından çıktığı iddia edilen 117000 TL’nin hangi ortak uhdesine geçtiği hak sahipliği hususundadır. Her üç davada aynı alacaktan kaynaklanmıştır. Davacı ve birleşen dosyadaki davacı şirket söz konusu şirkete ait paranın davalı ya da şirket tarafından alındığı onun uhdesine geçtiği hususunda yazılı belge bir delil sunamamış ayrıca tediye makbuzlarında imzanın atılmadığı görülmüş bunun yanında dinlenen şirket muhasebecisi tanık her ne kadar paranın Davalı … tarafından alındığını beyan etmiş ise de miktar itibariyla bu bedelin sırf tanık beyanıyla ispatı mümkün değildir.Bilindiği gibi, 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun; “İspat hakkı” kenar başlıklı 189. maddesinin üçüncü fıkrasında, ” Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.”, “Kanunda düzenlenmemiş deliller” kenar başlıklı 192. maddesinde, “(1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.”,3- “Senetle ispat zorunluluğu” kenar başlıklı 200. maddesinde, “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Kuralı gereği davalı ortak tanık beyanı hilafına parayı almadığı inkar ve savunması alınan bilirkişi raporu da dikkate alınarak asıl dava ve birleşen dosya ve karşı davanın iddiaların ispata muhtaç olduğu kanaati edinilmiş söz konusu paranın şirketten çıkış kaydı ve diğer otağa geçtiği hususlarını taraflar ispat edemediğinden…”gerekçesi ile,
Asıl ve birleşen davanın esastan reddine, birleşen davada davalı karşı davacının davasının da esastan reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı – birleşen davada davalı – birleşen davada karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesinin davacı olduğu dosyalar yönünden verdiği red kararlarının hukuka aykırı olduğunu, delillerin eksik incelendiğini,
Davacının şirket nezdindeki fiili durumunu ispat ettiğini, ispata rağmen davaların reddinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında, miktar itibariyle dava konusu bedelin ispatının sırf tanık beyanıyla mümkün olmadığını belirterek davaların reddini temelde buna bağladığını, ancak tarafların kardeş olduğunu, kardeşler arasındaki işlemlerde HMK 203.maddesi uyarınca tanık dinlenebileceğini, bu konuda Yargıtay kararlarının mevcut olduğunu, mahkemenin tanık dinlediğini ancak davacı tanığı davacı tanığı …’in beyanlarını dikkate almadığını,
Bilirkişi raporunun inceleme tartışma ve değerlendirme başlıklı kısmından …. Limited Şti. tarafından inceleme gününde 2012 yılına ait sadece yevmiye defterinin ibraz edildiği, defteri kebir ve envanter defteri ibraz edilmediği, ibraz edilen yevmiye defterinin de kapanış tasdikinin bulunmadığının anlaşıldığını, yani yazılı delil olan ticari defterlerin davalıların aleyhine delil olduğunu,
Bilirkişilerin raporda toplam 117.000.TL tutar kadar davacının hesabına borç kaydı yapılmakla birlikte dayanak belgeler ticari katıları doğrulamadığından 117.000.TL tutarındaki paranın davacı … tarafından dava dışı şirketin kasasından alındığı iddiasının ispata muhtaç olduğu kanaati edinildiğinin belirtildiğini, yani ticari defterlerin … ve … için aleyhe delil olduğunu,
Davalı şirket ve …’in 117.000.TL’yi müvekkili …’e teslim ettiğini dayanak belgeler ile ispat edemediğini,
Tarafların da kardeş olduğu düşünüldüğünde ve toplam 117.000.TL’lik meblağın da varlığı konusunda taraflar mutabık olduklarından ispatı gereken hususun bu miktarın varlığı yahut kaynağı değil, bu miktarın nasıl ne şekilde kime ödendiğine dair fiili durum olduğunu, bu fiili durumun da müvekkili tanığı …’in birebir tanıklığıyla doğrulandığını, tanık …’in paraları bizzat götürüp …’e teslim eden kişi olduğunu,
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, paranın şirketten çıkış kaydı ve diğer ortağa geçtiği hususlarının ispat edilemediğini belirttiğini, 117.000.TL’nin varlığını ve şirketten çıktığını davalı şirketin zaten kabul ettiğini, sorunun şirketten çıkan paranın kime teslim edildiği olduğunu, bu nedenle mahkemenin şirketten çıkış kaydı ve diğer ortağa geçtiği hususlarının taraflarca ispat edilmediği şeklindeki gerekçesinin de hukuka aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesinin miktar itibariyle, senetle ispat zorunluluğundan bahsettiğini, alacağın şirkette kaydı olduğu yani varlığı ile ilgili bir sorun olmadığını, çünkü hem şirket ortağı … hem de davalı şirket bu alacağın şirket kayıtlarında olduğunu kabul ettiklerini, sorunun bu paranın kime teslim edildiği hususu olduğunu, tarafların kardeş olduklarını, herhangi bir hususun ispatının oldukça güçlük arzettiğini, müvekkilinin dava içeriğindeki diğer delillerle de sabit olduğu üzere davalı şirkete hiç müdahale edemediği, kardeşinin yoğun baskılarına maruz kaldığını,
Özetle, sunulan şirket defter kayıtlarının aleyhe delil olması ve olayı bizzat yaşayan tanık …’in ifadesi nedeniyle hem davanın hem de birleşen davadaki karşı dava davacısı olarak davalarının kabulü yerine davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararında müvekkili aleyhine esastan reddi kararlarının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/230 Esas 2017/454 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İlk derece mahkemesince gerek asıl gerekse birleşen davada asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiş, asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacı vekilince karar istinaf edilmiştir.
HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ile kamu düzeni yönünden inceleme yapılmıştır.
Davacı, birleşen dava davacısı şirkette asıl dava davalısı ile ortak olduğunu, aynı zamanda kardeş olduklarını, şirket muhasebecisinin şirket kar payından ötürü kendisine ödenecek olan dava konusu 117.000.TL’yi şirket kasasından alıp kendisine verecek iken, asıl dava davalısı şirket ortağı tarafından paranın kendisine getirilmesini istediğini, şirketteki yönetim yetkisi nedeniyle tanık olarak dinlenen ve iddiayı doğrular beyanda bulunan şirket muhasebecisi …’in ifadesiyle doğrulandığı üzere paranın kendisine verilmediği, davalı … tarafından fiilen alındığı ileri sürülerek ilk derece mahkemesince asıl dava ve birleşen davanın reddi yönünde verilen kararın yerinde olmadığı ileri sürülmüştür. Dava konusu tutarın davacıya teslim edildiğine dair makbuzlarda davacı imzası bulunmadığı ihtilafsız olup davacıya bu paranın verildiği kanıtlanamamıştır. Bununla birlikte, birleşen davada davacı şirket kayıtlarında yapılan inceleme ile alının bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ve şirket kayıtlarına göre, dava konusu tutarın davacıya kar payı olarak değil borç olarak kayıtlı olduğu, şirketinde davacıya bu tutar kadar dağıtılacak karı bulunmadığı ve kar dağıtımına ilişkin bir kararın da alınmış olduğunun kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacıya dava konusu şirketten muhasebeci tarafından çekilen tutarın teslim edildiği kanıtlanmamakla birlikte, dava konusu tutarın asıl davada davalı şirket ortağı tarafından alındığının kabulü halinde dahi asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacının dava konusu tutar kadar davalı şirketten kar payı alacağı olduğu hususu kanıtlanmadığından; davacı vekilinin iddialarının tanıkla ispatlanabileceği, tanığın da beyanlarıyla paranın asıl dava davalısına fiilen verildiği hususunu doğruladığı, davalı şirket kayıtlarının usule uygun tutulmamış olması nedeniyle davalılar aleyhine delil olarak kabulü gerekeceği yönündeki istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
İlk drece mahkemesince kuralan hüküm gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacı tarafından yatırılan 85,70’er.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90’er.TL istinaf karar harcından istinaf eden asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacı tarafından yatırılan 31,40’er.TL’nin mahsubu ile bakiye 9,00.TL’nin asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden asıl davada davacı – birleşen davada davalı – karşı davada davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 11/07/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.